Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/488 E. 2023/627 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

iT.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/488
KARAR NO : 2023/627
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 29/06/2022
KARAR TARİHİ : 08/11/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirkete yük taşımacılığı hizmeti verdiğini, … tarih ve … numaralı e-irsaliyeden de anlaşılacağı üzere davalı şirkete ait mermer müvekkiline ait … araç plakalı, … dorse plakalı araç tarafından taşındığını, bu taşıma hizmetine ilişkin olarak müvekkil tarafından davalı şirket adına … tarihli, … numaralı ve ….TL tutarında fatura düzenlendiğini, müvekkilin davalı şirket için yapmış olduğu taşıma işi bedeli ödenmediğinden, açık faturaya dayalı olarak Antalya Genel İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapılmış, ancak davalı tarafından … tarihinde ödeme emrine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, davalı şirket, icra takip dosyasına sundukları açık faturadan dolayı borçlu bulunmadığını, davalı şirket, itirazında müvekkile herhangi bir borcu olmadığından bahisle borca itiraz ettiğini, ancak icra takip dosyasına sunulan fatura ile ilgili herhangi bir açıklama getirmediğini ve ödeme belgesini de sunmadığını, davalı, müvekkile belirtilen faturadan dolayı borçlu olduğunu, … tarihli e-irsaliyedende anlaşılacağı üzere davalı şirkete ait mermer müvekkil tarafından Burdur ilinden İzmir ilinde bulunan … Depoya taşınmış, bunun karşılığında davalı şirkete fatura kesilmiş, ancak davalı şirket bu faturada yer alan meblağı müvekkile ödemediğini, davalı ödeme emriyle gönderilen fatura içeriğine de itiraz etmediğini, TTK MADDE 21/2 “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. “ denildiğini, arabluculuğa başvurduklarını, anlaşma sağlanamadığını, davalarının kabulüne, Antalya Genel İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasına yapılan itirazın İptaline ve takibin devamına, asıl alacağın %20’ sinden aşağı olmamak üzere, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, Her türlü yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasını karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf davaya cevap vermemiştir.
Dava, itirazın iptali talebinden ibarettir.
Belirtmek gerekir ki; Genel haciz yoluyla ilamsız icra takiplerinde borçlunun itirazı üzerine takip durur ve alacaklının takibin devamını sağlamaya yarayan imkanlarından biri İcra İflas Kanunun 67. maddesinde öngörülen itirazın iptali davasıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/19-2415 esas, 2015/2335 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından (süresi içinde) ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı bu davada, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini (ve istiyorsa, borçlunun icra inkar tazminatına mahkûm edilmesini) talep eder (KURU, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Türkmen Kitabevi, İstanbul, Kasım 2004, s. 220-221). Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak ta yine takip talepnamesine konu olan ve borçlu yanca itiraza uğrayan alacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2006/19-260 esas, 2006/251 karar)
Bu genel açıklamalardan sonra dosyaya dönüldüğünde; Mahkememizce taraf delilleri toplanmış ve tarafların ticari defterlerinin incelenmesine dair ara karar kurulmuştur.
HMK m. 222 gereği; Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın kanuni şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. 7251 sayılı kanunla, 6100 sayılı Kanunun 222 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir; “Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz.” Usul hükümleri derhal uygulanırlılık ilkesine tabidir.
Davacı, ticari defterlerinin incelenmesi sonucu hazırlanan … tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak dava konusu faturanın e fatura şeklinde düzenlendiği,
Davacı firmanın 2022 yılında e defter tuttuğu, ilgili döneme ait beratlarını zamanında oluşturduğu,
Dava dilekçe ekinde fatura suretinde davacı … tarafından … Ltd. Şti.’ne … tarih ve … numaralı … TL tutarında e fatura düzenlendiğini, e faturalarda kapalı/açık fatura formatının bulunmadığı, Davacı şirketin sunulan muavin kayıtları üzerinden yapılan inceleme neticesinde davacının ticari defterlerinde adı geçen faturanın kaydının yapıldığı, defterlerde her hangi bir ödemeye rastlanmadığı, takip tarihi ve dava tarihi itibari davalı firmadan ….-TL alacaklı olduğu, Davaya konu faturanın … TL beyan sınırının altında olduğu için Bs formunda beyan edilmediği, KDV beyannamesinde … Ltd. Şti.’ne … tarih ve … numaralı KDV hariç … TL tutarından satış faturasının beyan edildiğinin görüldüğü belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Davacının adresi mahkememiz yargı çevresi olmamasına rağmen ticari defterlerin sunulması yönünde ara karar kurulduğu anlaşılmakla, dosya ele alındığında, davalı adresi esas alınarak, talimat yazılmasına karar verilmiştir.
Yazılan talimata verilen cevapta, davalının ticari defterlerini sunmadığının bildirildiği görülmüştür.
Önemle söylemek gerekir ki; Dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspat yükü ise,bir olayın gerçekleşmiş olup olmadığının anlaşılamaması, yani olayın ispatsız kalması yüzünden yargıcın aleyhte bir kararıyla karşılaşmak tehlikesidir(YILMAZ,Ejder; İspat Yükü, 1980, s. 3). Kendisine ispat yükü düşen taraf için ispat yükü bir yükümlülük değil(mükellefiyet), yüktür(külfettir). İspat konusu, 6100 sayılı kanunun ise 187 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. İspat konusunda yapılan bu genel açıklamalardan tekrar sonra dosyaya dönüldüğünde;
Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” şeklinde tanımlanmıştır. 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında ise fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmaktadır (Kumkale, R.:Hukuki ve Mali Yönleriyle Fatura, Ankara 2007, s:73).Faturaya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün içinde (mücerret) itiraz edilmemiş olması hâli, sadece o faturanın –miktar ve fiyat yönünden- münderecatını kabul anlamını taşır, yoksa o faturada yazılı malın alıcıya mutlaka, daha önce teslim edilmiş olduğu anlamına gelmez; satıcının faturada yazılı malı alıcıya veya kanuni temsilcisine teslim ettiğini ayrıca ispat etmesi zorunludur (Doğanay, İ.:Ticari Alım-Satım Akdi ve Nevileri, Ankara 2003, s:52, Doğanay, İ: Faturanın Kapatılması, Delil Olma Özelliği ve Faturaya İtiraz Aylık Yaklaşım Dergisi Sayı 4, Nisan 1993, s:8-13). Kısaca, ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma hâlinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.(Yargıtay HGK., 2017/19-823 esas, 2019/553 karar)
Davacı ticari defterleri usulüne uygun tutulmuş olsa bile faturanın, davacı defterlerinde kayıtlı bulunması içeriğindeki malların veya hizmetin davalıya teslim olunduğunu-verildiğini ispatlamayağını (Yargıtay 19. H.D. 2015/7753 Karar); dosyada satım konusu ürünlerin teslimine-hizmetin verildiğine ilişkin bir sevk irsaliyesi de-ispata yarar belge de bulunmadığı gibi davalının salt ticari defterlerini sunmadığı gerekçesi (Yargıtay 19. H.D. 2016/14250 Karar) ile davacı ticari defterlerinin dayanak belgeler ile de teslim olgusunu ispat edemediği nazara alındığında;
Davacı taraf, bu haliyle, dosya kapsamına göre iddiasını ispat edememiştir. Ancak, dava dilekçesinde, “yemin” deliline de dayanmıştır.
İspat yükü altında bulunan tarafın başvurabileceği delillerden biri de yemin delilidir. Yemin, taraflardan birinin davanın çözümlenmesine etkili olan bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında kanunun belirlediği şekilde mahkeme (hakim) önünde beyanda bulunmasıdır. Bir başka deyişle; Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK).
Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğindedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2015/22-2376 esas, 2019/370 karar)
Bir ispat vasıtası olan yeminin konusu HMK’nın 225. maddesine göre, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Görüleceği üzere yemin, tarafın kendisinden kaynaklanan (ondan sadır olan) vakıalar hakkında verilebilir.
Mahkememizce, son celsede, davacıya, “yemin” teklif etme hakkı hatırlatılmıştır.
Davacı vekili, yemin deliline dayanmadıklarını beyan etmiştir.
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar, mevzuat hükümleri dikkate alınarak, davalının inkar ettiği taşıma hukuki ilişkisinin usulünce ispat edilemediği anlaşılmakla, ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Nedenleri gerekçeli kararda açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 80,70 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 80,70 TL peşin karar harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 189,15 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.560,00 TL’ nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; … TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/11/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır