Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/470 E. 2023/344 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/470
KARAR NO : 2023/344
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/06/2022
KARAR TARİHİ : 31/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Antalya …İcra Dairesi … sayılı icra takip dosyası ile müvekkil aleyhine … tarafından icra takibi başlatıldığını, iş bu icra takibinin dayanağını alacaklı tarafından iddia edildiği üzere, … vade tarihli 31.000 TL bedelli bono oluşturduğunu, söz konusu takip dayanağı bononun, müvekkil tarafından tanzim edilmediğini, … tanzim tarihli bonoda bulunan keşideci imzasının müvekkile ait olmadığını, imza müvekkile ait olmamakla birlikte bono üzerinde yazılı bedel, vade, düzenleme tarihi, lehtar, keşideci bilgisi müvekkil tarafından yazılmadığını, alacaklı tarafından iddia edildiği üzere bononun tanzim edilmesine yönelik de taraflar arasında herhangi bir alacak ilişkisi olmadığını, alacaklının işbu takibi başlatmakta kötü niyetli olduğunu, Antalya …İcra Dairesi … sayılı takibin dayanağı bonoda bulunan imza müvekkile ait olmadığından ve müvekkil ile alacaklı arasında böyle bir alacak ilişkisi bulunmadığından işbu menfi tespit davasını açma mecburiyeti doğduğunu beyan etmekle; Antalya …İcra Dairesi … sayılı icra takip dosyası ile müvekkil aleyhine başlatılan takibin haksız olması, takip dayanağı bonoda bulunan imzanın müvekkile ait olmaması ve alacaklı ile müvekkil arasında iddia edilen alacak ilişkisinin bulunmaması nedeni ile söz konusu icra takip dosyası kapsamında müvekkilin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı (hamildir) cevap dilekçesinde, iddiaların soyut iddialar olduğunu, yazılı delil ile ispatın gerektiğini, zaman aşımı itirazında bulunduklarını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, menfi tespit talebinden ibarettir.
Yargıtay 19. HD., 2020/237 Esas, 2020/805 Karar sayılı, 04.06.2020 Tarihli, “Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Kesin Nitelikteki Kararları Arasındaki Uyuşmazlığın Giderilmesine Yönelik” vermiş olduğu ilamında; ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına karar verilmiştir.(Benzer yönde Yargıtay 11. HD., 2020/4396 E, 2021/3198 K; 2020/6050 E, 2021/4519 K) Her ne kadar 7445 sayılı İcra ve İflas Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereği Ticari davalardan, konusu bir miktar para olan itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında arabuluculuğun zorunlu dava şartı olduğu hüküm altına alınmış ise de bu kanun maddesi henüz yürürlüğe girmemiştir/dava tarihi itibariyle de yürürlükte değildir. İş bu davada bu bakımdan bir usuli eksiklik yoktur.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler, T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.03.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararında da vurgulanmıştır. (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2011/19-622 esas, 2012/9karar, Tar. 18/01/2012)
İmza incelemesi özel ve teknik bir bilgiyi gerektirmekte olup, mahkememizce aşamalarda uygulamaya elverişli imzalar toplanmış, bilirkişi raporu aldırılmıştır.
… isimli bilirkişi tarafından hazırlanan raporda özetle; tetkike konu; borçlusu …, alacaklısı … olarak düzenlenmiş … tanzim ve … vade tarihli “31.000” TL değerindeki senet üzerinde atılı bulunan borçlu imzalarının … elinden çıktığı kanaatine varılmıştır.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Davacı, itirazlarını sunmuş ve mahkememizce ATK’dan rapor alınmasına karar verilmiştir.
… tarihli ATK raporunda özetle; İnceleme konusu senette yer alan borçlu imzaları ile …’in mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların …’in eli ürünü olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Dosyada alınan bilirkişi raporlarında özetle; kıymetli evraktaki imzanın davacıya ait olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce ilk olarak, davacının yemin deliline de dayandığı düşünülerek, yemin teklif edip etmeyecekleri sorulmuş, davacı taraf yemin teklifinde bulunduklarını beyan etmiştir. Davacı vekilinin, yemin teklif etme özel yetkisi mevcuttur. Ancak, mahkememizce bu ara karardan takip eden duruşmada dönülmüştür.
Davacının dilekçesinde yemin delili de mevcuttur. İspat yükü altında bulunan tarafın başvurabileceği delillerden biri de yemin delilidir. Yemin, taraflardan birinin davanın çözümlenmesine etkili olan bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında kanunun belirlediği şekilde mahkeme (hakim) önünde beyanda bulunmasıdır. Bir başka deyişle; Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK) Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğindedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2015/22-2376 esas, 2019/370 karar)
Bir ispat vasıtası olan yeminin konusu HMK’nın 225. maddesine göre, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Görüleceği üzere yemin, tarafın kendisinden kaynaklanan (ondan sadır olan) vakıalar hakkında verilebilir.
HMK m. 226 gereği; Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar.
Somut olaya bakıldığında; davacının, davalıya, takibe konu bonodaki imzanın kendisine (davacıya) ait olup olmadığına dair yemin teklif etmesi, kurumun niteliğine uygun değildir. Bonodaki imzanın davacıya ait olup olmaması davalının kendisinden sadır olan bir husus olmamakla birlikte, bonodan dolayı takip yapılması da dikkate alınarak yemin hususu, yemin edecek kimseyi ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak niteliktedir. Bu nedenlerle, yemin teklif edilmesi kurumun niteliğine, kanunun şartlarına uygun olmadığından, davacının yemin teklif etmesi yerinde bulunmamıştır.
Önemle belirtmek gerekir ki; Senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senedi elinde bulunduran ve takip konusu yapan, bir başka anlatımla imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir (HGK’nun 26.042.006 gün ve 2006/12-259 E.-2006/231 K. sayılı kararı). Mahkememizce aşamalarda bu kural hilafına delil avansı davacıya yükletilmiştir ve davacı da avansları yatırmıştır. Bunun üzerine yukarıda da belirtildiği üzere, bilirkişi raporları alınmış, imzanın davacıya ait olduğu anlaşılmıştır. İspat külfeti davalıya ait olan bir husus davacının avansını yatırdığı bilirkişi raporları ile davalı lehine ortaya çıkmıştır. Yargılama giderleri dava sonunda zaten kaybeden üzerine bırakılacağından, her ne kadar davacı üzerine avans yükletilmesi usulen doğru olmamış ise de sonuç itibariyle bir hak kaybı yaşanmamıştır. Yukarıda da anlatıldığı üzere, zaten davalı lehine ispat edildiği ortaya çıkan olgu bakımından yine de davalının yemin deliline dayanması düşünülemez. İspat külfeti dosyadaki bilirkişi raporları sonucunda, davacıya geçmiştir ancak yukarıdaki bölümlerde de anlatıldığı üzere davacının yemin deliline dayanması hukuken/usulen mümkün değildir. Bu açıklamanın burada yapılması mahkememizce gerekli görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporu, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan 80,70 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Hükmün niteliği ve tarihi dikkate alınarak, alınması gerekli 179,90 TL’nin davacı tarafça başlangıçta yatırılan 612,46 TL’den mahsubu ile hazineye gelir kaydına, fazla kalan harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. …’ın yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/05/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır