Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/438 E. 2022/504 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : … Esas
KARAR NO : 2022/504
DAVA : Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/07/2017
KARAR TARİHİ : 08/06/2022

Korkuteli 1. Asliye Hukuk Hukuk Mahkemesi tarafından mahkememize görevsizlik kararı verilerek mahkememize gönderilen ve yukarıdaki esasa kaydı yapılan, mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili Korkuteli 1. Asliye Hukuk Mahkemesine sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirketin yukarıdan doldurma otomasyon sisteminin satımı ve kurulumu, imalat ve tasarımı ile bilgisayar yazılımı konusunda anlaştıklarını, sözleşme uyarınca kurulum ve servis işlemleri 2016 yılının sonuna kadar sürdüğünü, ancak davalı tarafından sistemin kurulumu tam ve çalışır vaziyette teslimi yapılmadığını, davalı taraf kurulum bakımından üzerine düşen edimlerini tam olarak yerine getirmediğinden, sistemde birçok sorun meydana geldiğini, sistemin devamlı olarak arıza vermekte ve çalışmadığını, frekans kontrol ve plc modülleri hata verdiğini, frekans kontrol cihazları kilitlenmekte ve sürekli hata konumuna geçtiğini, sistemde bağlantı hatası bulunduğunu, normal kumanda edilen bilgisayar bağlantı kuramadığını, programsal bir sorun olduğu için sistem şu anda tamamen durmuş halde olduğunu, ayrıca müvekkil şirkete verilmesi gereken Türkçe kulanım kılavuzu, kurulum cd ve ekipmanları verilmemiş olup kurulum ve montaj sırasında teknik ve detaysal anlatımlar yapılmadığını, telefon ile teknik destek talep edilmesine rağmen destek gelmediği gibi program yedeği dahi verilmediğini, söz konusu sistemin bilirkişi tarafından incelenerek tasarım ve kurulum açısından karşı yana yüklenebilir kusur ve hataların tespiti ile yeni bir sistem kurulumu için gerekli olan malzeme, işçilik,sair giderler, KDV miktarı ve kurulum süresinin tespiti Korkuteli Asliye Hukuk Mahkemesinin … Değişik İş sayılı tespit dosyasından istendiğini, bilirkişi raporu da dikkate alındığında karşı tarafın edimi bakımından eksik ve ayıplı ifanın söz konusu olduğu açıkça görüldüğünü, davalının yaptığı iş açık ayıp olarak değerlendirildiğini, zamanaşımı süresi henüz dolmadığını, karşı tarafın eksik ifası nedeniyle müvekkil birçok zarara uğradığını, davalı tarafın sözleşmeden dönmeye ve belirtmiş olduğumuz zararlar sebebiyle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla yukarıda kalem kalem belirtilen toplam 126,465 TL ve müvekkil şirketin 3 haftalık kurulum süresinde çalışamayacak olmasından dolayı uğrayacağı zarar bilirkişi raporu olmaksızın tespit edilemeyeceğinden ,bilirkişi raporu ile gerçek zararın tespit edilinceye kadar fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1000 TL olmak üzere toplamda 127,465 TL’nın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığını, ancak tarafımızca davacıya kesilen faturalarda ki işlerin yapımı konusunda davacı tarafla sözlü olarak anlaştıklarını, sözleşmenin sınırları bu faturalardaki yapılan işler ve sağlanan malzeme miktarıyla sınırlı olduğunu, sözleşme uyarıca müvekkili “yukarıdan doldurma otamasyon kısmı imalat ve tasarım yazılımının” değil SMS … tarafından yapılan /yaptırılan makine ve hatların otomasyon donanımını davacıya sağladığını, bu yüzden düzenlenen ve süresinde itiraz edilmeyen faturalar bu işe ilişkin olduğunu, “Yukarıdan doldurma otamasyon kısmı imalat ve tasarım yazılımının” sözleşmeye dahil olduğu iddiasını da davacı yazılı delille kanıtlaması gerektiğini, tek taraflı taleple yaptırılan tespit ve alınan bilirkişi raporu müvekkilimizi bağlayıcı nitelikte olmadığını, müvekkili şirketin son fatura tarihi olan 18.04.2016 tarihinde sözlü sözleşme uyarınca karalaştırılan tüm edimleri eksiksiz olarak yerine getirdiğini, itiraz edilmeyen faturalar düzenlediğini, davacı taraf işletmenin çalışır vaziyette teslim edildiğini dilekçelerinde kabul ettiklerini, eksik yapıldığı belirtilen, edimlerin müvekkilinin sorumluluğunda olan kısımları düzgün yapıldığını, geri kalanı müvekkilinin sorumluluğunda olan işlemler olmadığını, davacı sözleşme gereğince yapılan edimlerin bedelini bir yıl kadar süre ödememesi üzerine, tarafımızca Denizli … İcra müdürlüğüne … esas sayılı dosyasıyla davacı aleyhine takip yapıldığını, davacı borcunun ödemeyi geciktirmek için takibe itiraz etmiş, tarafımızca Denizli Ticaret Mahkemesine … Esas no ile açılan itirazın iptali sonrasında, davacı borçtan haksız olarak kurtulmak için, Korkuteli Asliye Hukuk Mahkemesi … sayılı değişik iş dosyası ile davacı tarafından tespit yaptırılmıştır ve iş bu dava açıldığını, müvekkili şirketin en son 05.09.2016 tarihinde servis faturası kesildiğini, bu faturaya itiraz edilmediği gibi, sözleşmenin konusu olan asıl işe dahil olmadığını, 05.09.2016 tarihinde ki faturanın servis faturası olması sebebiyle, yapılan işin devamı olmayıp, servis hizmeti olduğunu, servis işi olmayan, son iş 18.04.2016’da yapılmış, bu tarihte faturalandırıldığını, bu fatura tarihinden sonra ve önce müvekkilince karşı tarafça, herhangi bir ayıp ihbarında bulunulmadığını, faturaya da itiraz edilmediğini, sözleşmeye dahil olduğu kabul edilmemekle birlikte son iş servis hizmeti fatura tarihi olan 05.09.2016 tarihi olarak kabul edilse dahi, ayıp ihbarı süresinde yapılmadığını, süresinde yapılmayan ayıp ihbarı ayıptan doğan hakları ortadan kaldıracağını, taraflar arasında ki iş uyarınca davacıya ayrıca, malzeme satılmış ve faturalandırılmış ve davacı bu faturalara da, süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılacağını, hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde;
Dava, “Tazminat” davasıdır.
Açılan dava (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Korkuteli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … sırasına kaydedilmiş, Korkuteli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 02/12/2021 gün ve … E. … K. sayılı kararı ile Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli 608 sayılı kararı kapsamında “Mahkememizin Ticaret Mahkemesi sıfatının kalmaması nedeniyle Mahkememizin görevsizliğine, dosyanın yetkili ve görevli Antalya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine” şeklinde karar verilmiş, dosya Antalya Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmiş ve tevzi sonucu mahkememizin … E. sırasına kaydedilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 gün ve 608 s. kararı ile, “Antalya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Antalya ilinin mülki sınırları (Alanya ve Manavgat Ağır Ceza Mahkemeleri yargı çevreleri hariç) olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 gün ve 2017/11-10 E. 2019/401 K. sayılı emsal içtihadına göre, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı)…
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev
alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararında fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri konusunda İstanbul ve Ankara’da kurulup, faaliyete geçirilen fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamelerinden kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine, yargı çevrelerinin ise kuruldukları yerin mülki hudutları olarak tespit edilmesine; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, yukarıda zikredilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerden kaynaklanan hukuk davaları için; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” şeklinde belirtilmiştir.
Antalya BAM 5. HD’nin 02/11/2021 gün ve 2021/1922 E. 2021/1562 K. sayılı emsal kararında, “Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararında; Antalya Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Antalya ilinin mülki sınırları (Alanya ve Manavgat Ağır Ceza Mahkemeleri yargı çevreleri hariç) belirlenmesine işbu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, Korkuteli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 02/12/2021 gün ve … E. … K. sayılı kararı ilamında ise yukarıda açıklanan karar uyarınca görevsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 1.maddesinde mahkemelerin görevlerinin ancak kanunla düzenleneceği, görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde ise ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde ise, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyeceği düzenlendiğinden yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin esasının görülmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir. Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Yukarıda açıklanan Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında, yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, görülmekte
olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin (asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla) Korkuteli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 02/12/2021 gün ve … E. … K. sayılı kararı görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle davaya Korkuteli 1.Asliye Hukuk Mahkemesince (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) bakılması gerekirken Antalya Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmediğinden, Korkuteli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 02/12/2021 gün ve … E. … K. Sayılı kararı görevsizlik kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş aşağıda hüküm tesis olunmuştur.” şeklinde karar verilmiştir.
Ankara BAM 23. HD’nin 17/11/2021 gün ve 2021/1939 E. 2021/1732 K. sayılı emsal kararına göre de, “İlk derece mahkemesince “…Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkanlığın 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile “Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Ankara Batı Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi” olarak belirlenmesine karar verildiği…” gerekçesiyle davanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c ve 114/1-ç maddeleri uyarınca usulden reddine, dosyanın re’sen Ankara Batı Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir…
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir…
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar…
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları
dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.” şeklinde karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı yukarıdaki açıklamalar ve emsal kararlar ışığında değerlendirildiğinde: HSK’nın 07/07/2021 gün ve 608 s. kararında 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalarında, Antalya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu yönde herhangi bir yasal düzenleme de yoktur. 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve derdest olan davaların görevsizlik kararı ile Antalya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesi, yukarıda yazılı emsal kararlarda belirtilen tabii hakim ilkesine de aykırıdır. Açıklanan nedenlerle mahkememizin görevsiz olduğu sonucuna varılmış aşağıdaki şekilde karşı görevsizliğe ilişkin hüküm tesis edilmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle, davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE, karar (İstinaf incelemesi sonucu) kesinleştiğinde (veya İstinaf edilmeksizin kesinleşip merci tayini yolu ile mahkememizin görevsiz olduğu tespit edildiğinde) ve istek halinde dosyanın yetkili ve görevli Korkuteli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-Yargılama giderlerinin 6100 s. HMK’nin 20 ve 331/2. maddeleri uyarınca davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde görevli mahkemece takdir edilmesine, davaya görevli mahkemesinde devam edilmemiş olması ve talep halinde ise mahkememizce gerekli kararın verilerek değerlendirilmesine,
3-Davacı tarafından yatırılıp kullanılmayan gider avansından artan kısmının 6100 sayılı HMK’nın 333. Maddesine göre karar kesinleştiğinde (ve dosyanın görevli mahkemeye süresinde gönderilmemesi halinde) re’sen davacıya iadesine,
4-Kararın İstinaf yoluna gidilmeksizin kesinleşmesi halinde Kemer Asliye Hukuk Mahkemesince de daha önce görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle, olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Antalya BAM 5. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine,
Dair; Tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 sayılı HMK’nın 345. Maddesi gereğince (2) iki hafta içinde ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 08/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır