Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/405 E. 2022/775 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/405
KARAR NO : 2022/775
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/05/2022
KARAR TARİHİ : 26/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalıların, müvekkil aleyhine Antalya Genel İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosya ile 22/11/2021 keşide tarihli 30/12/2021 vade tarihli, … TL bedelli bono ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapıldığını, takip nedeniyle müvekkile haciz işlemleri uygulandığını, iş bu menfi tespit davasını açmak durumunda kalındığını, takibe dayanak bononun kambiyo vasfına sahip olmadığını, davalıların takip ehliyeti bulunmadığını, bono incelendiğinden lehtar olarak adi ortaklığın isminin yer aldığını, adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığını takip konusu bono kıymetli evrak vasfına sahip olmadığı için alacaklıların da takip hakkının bulunmadığını, takibe konu senedin teminat amacıyla verildiğinden geçersiz olduğunu, müvekkillerinin davalıların ortak olduğu adi ortaklığa her hangi bir borcu bulunmamakta olduğunu aksine ilave imalatlar nedeni ile alacaklı konumunda olduğunu beyan ederek; davanın kabulü ile Antalya Genel İcra müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasına esas bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, cevap dilekçesinde, süresinde icra mahkemesine bononun kambiyo vasfında olmadığına dair itiraz veya şikayet yoluna başvurulmadığını, bununla birlikte takibe konu bononun zorunlu tüm unsurları taşıdığını, icra takibinin de adi ortaklığı oluşturan şirketler tarafından ikame edildiğini, bu nedenle takibe konu bononun kambiyo vasfına haiz olduğunu, davacının tanık dinletme taleplerine muvafakatlerinin bulunmadığını, teminat senedine ilişkin beyanları kabul etmediklerini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, menfi tespit davasıdır.
Yargıtay 19. HD., 2020/237 Esas, 2020/805 Karar sayılı, 04.06.2020 Tarihli, “Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Kesin Nitelikteki Kararları Arasındaki Uyuşmazlığın Giderilmesine Yönelik” vermiş olduğu ilamında; ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına karar verilmiştir.(Benzer yönde Yargıtay 11. HD., 2020/4396 E, 2021/3198 K; 2020/6050 E, 2021/4519 K)
Antalya Genel İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası, uyap üzerinden dosya arasına alınmıştır. Takibin kambiyo senetlerine özgü takip olduğu anlaşılmaktadır.
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip özel bir ilamsız icra yoludur. Alacaklının bu yola başvurması için elinde kambiyo senedi niteliğinde bir belge olması zorunludur. Kambiyo senetleri kanunda poliçe, bono ve çek olmak üzere sınırlı olarak sayılmıştır. Alacaklı bunlar dışında her hangi bir kıymetli evraka (tahvil, banka mevduat sertifikası) dayanarak bu yola başvuramamaktadır. Kambiyo senetlerinin devredilebilirlik (dolanım/tedavül) yeteneği, mücerretlik ilkesi gereği alacaklının alacağının varlığını ispat etmek zorunda olmaması, giderek bunların güvenli birer ödeme aracı olmaları, içerdikleri hakkın takibi noktasında senet alacaklısı lehine kolaylaştırılmış bir takip usulünün kabulünü gerektirmiştir. Bu takip yolunda alacağın mutlaka kambiyo senedi niteliğine haiz olması gerekir. İİK 167/I’de, açıkça “Alacağı çek, poliçe veya emre muharrer senete müstenit olan alacaklı…”denmiştir
Türk Borçlar Kanunu’nun 620. maddesine göre adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Ortaklık ilişkisinin kurulabilmesi için iki ya da daha çok kişinin iradelerinin birleşmesi gerekir. Gerçek ya da tüzel kişiler ortak olabilirler. Ortaklık, katılanların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıyla kurulur ve bir borçlar hukuku sözleşmesidir. Ancak bu sözleşme ile tüzel kişiliği olmayan bir kişi birliği oluşur. Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2003 tarihli ve 2003/12-574 E., 2003/564 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından, aktif ve pasif dava (takip) ehliyeti de yoktur. Taraf ehliyeti kamu düzeninden olup, mahkemece kendiliğinden göz önüne alınmalıdır. (Yargıtay HGK., 2018/12-164 E, 2021/613 K)
6102 sayılı TTK 776. maddesi bir bonoda olması gereken şekil unsurlarını saymış, buna göre bono veya emre yazılı senet metninde “bono” veya “emre yazılı senet” kelimesini ve senet Türkçe’den başka bir dille yazılmışsa, o dilde bono veya emre yazılı senet karşılığı olarak kullanılan kelimeyi, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini, vadeyi, ödeme yerini, kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını, düzenlenme tarihini ve yerini, düzenleyenin imzasını içeren senetler bono mahiyetinde kabul edilir.
Lehtar, gerçek veya tüzel kişi olarak bonoda gösterilmez ise, dayanak belge bono olarak kabul edilemeyeceğinden, TTK’da öngörülen koşulları taşımayan bu belge nedeniyle borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü yolla takip yapılması mümkün değildir.(Yargıtay 12. HD., 2013/1133 E, 2013/10112 K; 2013/908 E, 2013/9988 K)
İcra dosyasına konu bonoya bakıldığında, düzenleyen kısmında “… Adi Ort. Girişim” yazdığı görülmektedir.
Takip konusu belge kambiyo vasfına sahip değildir. Kabule göre, davacının icra usulünde şikayet veya itiraz hakkını kullanmaması genel mahkemelerde iddiasını ileri sürme hakkına engel oluşturmaz. İcra usulünde bononun kambiyo vasfı olmadığı halde kambiyo senetlerine özgü takip yapılması durumunda takibin iptal edileceği, mahkemenin bu durumu kendiliğinden dikkate alacağı hususu kesindir ve bu konuda Yargıtay kararları da mevcuttur. Bononun kambiyo vasfı olmadığı halde kambiyo senetlerine özgü takip yapılması nedeniyle açılan genel mahkemedeki davada da mahkemece bu husus gözetilerek, yapılan “kambiyo senetlerine mahsus takip nedeniyle borçlu olunmadığı” yönünde karar vermek gerekir. Aksinin kabulünde ise, davanın ret ihtimalinde kambiyo senedi vasfı olmayan bir bono nedeniyle yapılan kambiyo senetlerine mahsus takibe hukuki değer vermek hukuki sonucu ile karşılaşılacaktır. Dava dilekçesinde dayanılan Yargıtay kararları da bu yöndedir.
“Bonolarda iki ayrı vade bulunması bononun kambiyo vasfını yitirmesine neden olur. Mahkemece öncelikle icra takibine konu bononun kambiyo senedi vasfında olmadığı gözetilerek, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi yapılamayacağı gözetilerek davanın kabulüyle davacının dava konusu takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi bozmayı gerektirir.”
( Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/4916 E. , 2019/1325 K. )
” ….İcra takibine konu bononun tanzim tarihinin vade tarihinden sonra olması nedeniyle kambiyo senedi niteliği taşımadığı yukarıda açıklanan yasa hükmü uyarınca açık olduğundan bu belgeye dayalı olarak ‘kambiyo senetlerine’ özgü icra takibi başlatılamayacağı tabiidir. Davacı borçlu da bu kambiyo senetlerine özgü takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiş bulunduğundan, menfi tespit istemine konu icra takibinin dayanağı olan senedin kıymetli evrak vasfı taşıyıp taşımadığının araştırılması somut uyuşmazlığın çözümü için gerekli bir husustur. ”
(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/19-119 E, 2013/1459 K)
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar ışığında, kambiyo vasfına haiz olmayan bono nedeniyle kambiyo senetlerine haiz takip yapılması hukuken mümkün olmadığından, davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde ayrıca kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuştur.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası aynen; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” hükmünü içermektedir. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. Başka bir ifadeyle; İcra İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir. Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve … sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Somut olayda, davacının davası kabul olunmakla birlikte, takibin haksız olduğu anlaşılmıştır ancak takibin kötü niyetli olduğuna dair bir bilgi/belge/delil dosyada mevcut değildir. Yasal unsurları taşımayan bono nedeniyle hukuki sonuca ulaşılmıştır. Alacağın varlığı yokluğu irdelenmemiştir. Bu nedenle, yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Nedenleri gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile, davacının dava konusu Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyası ve takip dayanağı belge nedeniyle borçlu olmadığının TESPİTİNE,
2-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Davacının yatırdığı 80,70 ₺ (TL) başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 4.269,38 ₺ (TL) peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 12.808,12 ₺ (TL)’nin davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 4.350,00 ₺ (TL)’nin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat ücreti gideri toplamı 83,75 ₺ (TL)’nin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 38.000,00 ₺ (TL) vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair; Taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulüne uygun anlatıldı. 26/10/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır