Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/340 E. 2022/905 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/340
KARAR NO : 2022/905

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/04/2022
KARAR TARİHİ: 30/11/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket ile davalı arasında …tarihinde Taşeron Sözleşmesi imzalanmış olduğunu, sözleşme uyarınca … Futbol sahası doğal çim yüzeyli zeminin sentetik çim yüzeye dönüştürülmesi, portatif çelik tribün ile 2’li soyunma odası yapım işinin … sayılı İhale kapsamında bulunan mekanik tesisat işlerinin proje, şartname ve fen ve sanat kuralları çerçevesinde idare yetkililerince kabul edilecek şekilde ve tüm idari ve teknik detayları yapılara anahtar teslimi yapım işinde anlaşıldığını ve işe başlama tarihi olarak 09.09.2021, işin bitim tarihi olarak da Müvekkil Şirketin … İl Müdürlüğü ile yapmış olduğu sözleşme bitim tarihinden 10 gün öncesi kararlaştırıldığını, davalı taraf her ne kadar sözleşme uyarınca işe başlamış olsa da sözleşme gereğince işi zamanında bitirememiş, hatta süreçte işin yarısını dahi yapmadığını, müvekkilinin kendisiyle iletişime geçip işi bitirmesi yönündeki taleplerini de müvekkili oyaladığını, Sözleşme uyarınca işi zamanında bitirmemesi ve işi bitirme yönünden de hiçbir girişiminin olmaması müvekkilinin kendisine atmış olduğu mesajlarda temerrüte düştüğünü, bu nedenlerle davalarının kabulü ile, müvekkili şirket adına davalıya yapılan ödemeler nedeniyle, karşı tarafın kötüniyetli olarak mal kaçırma olanağının olması sebebiyle, malvarlığına ihtiyati tedbir konularak yaptığı ödemelerin iadesi ve sözleşme nedeniyle uğradığı bu zararın ve kar mahrumiyetinin tespiti ile müvekkil şirketin tüm zararının kesin olarak belirlemenin mümkün olmaması sebebiyle bu zararın tespitinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere, fazlaya dair talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000,00 TL olan alacağın müvekkil şirkete iadesiyle, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı tarafça, cevap dilekçesi sunulmamıştır.
Dava, konusu uyuşmazlık temelde eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır ve davalı tarafın sözleşme şartlarına aykırı hareketi ile feshedilmiş olması nedeniyle davacının sözleşme yüzünden uğramış olduğunu iddiasıyla tazminat talep etmiştir.
Somut olayda; uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olduğundan, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. (Antalya BAM 7. HD., 2020/936 E, 2022/118 K)
Mahkemelerin görevi dava şartıdır. Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ve yokluğu gerekli olan hallere ise dava şartları denir (KURU/Baki// ARSLAN/Ramazan/YILMAZ/Ejder., Medeni Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2005, s. 303)Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 188. maddesinde, “Hakimin re’sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar” deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2005/9-546 E.N , 2005/611 K.N., 26/10/2005). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 115’e göre; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
Görev kuralları kamu düzenindendir ve re’sen dikkate alınır, dava şartıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1097 esas, 2019/458 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
Belirtmek gerekir ki; Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir (TTK m. 11) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir.(TTK m. 12). TTK’nin Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10 uncu maddesine göre, TTK’nin 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen Cumhurbaşkanı kararı (Bakanlar Kurulu kararı) çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemeler uygulanır.
Resmi Gazetenin 21.7.2007 tarih ve 26589 sayısında yayınlanan Bakanlar Kurulu’nun 2007/12362 Karar sayılı Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin 18.6.2007tarihinde alınan kararının “Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayicinin ayrımı” başlıklı 1 inci maddesi aynen;
“ .. (1) 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;
a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğinikazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkârlar odalarına kaydedilmeleri, Ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b) 213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri,….”şeklindedir. Ayrıca, 5362 sayılı kanuna göre; Esnaf ve sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri ifade eder.
Vergi usul kanununun 177 inci maddesinde belirtilen hadler, uygulamada yardımcı olmaktadır.
Denetime elverişlilik açısından;
Vergi usul kanununun 177 inci maddesi gereği, bilanço esasına göre defter tutma hadleri; (177/1 gereği) alış tutarı kalemlerinde, 2016 yılı 168.000,00 TL, 2017 yılı 170.000,00 TL, 2018 yılı 190.000,00 TL, 2019 yılı 230.000,00 TL, 2020 yılı 280.000,00 TL, 2021 yılı için ise 300.000,00 TL, 2022 yılı 400.000,00’dir. Satış tutarı kalemlerinde, 2016 yılı 230.000,00 TL, 2017 yılı 230.000,00 TL, 2018 yılı 260.000,00 TL, 2019 yılı 320.000,00 TL, 2020 yılı 390.000,00 TL, 2021 yılı ise 420.000,00 TL, 2022 yılı 570.000,00 TL’dir. Kanunun 177/2 maddesi gereği, yıllık gayrisafi iş hasılatı hadleri; 2016 yılı 90.000,00 TL, 2017 yılı 90.000,00 TL, 2018 yılı 100.000,00 TL, 2019 yılı 120.000,00 TL, 2020 yılı 140.000,00 TL, 2021 yılı 150.000,00 TL, 2022 yılı 200.000,00 TL’dir. Kanunun 177/3 maddesi gereği, 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı, işlerin birlikte yapılması halinde İş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı hadleri; 2016 yılı için 168.000,00 TL, 2017 yılı için 170.000,00 TL, 2018 yılı için 190.000,00 TL, 2019 yılı için 230.000,00 TL, 2020 yılı için 280.000,00 TL, 2021 yılı için 300.000,00 TL, 2022 yılı 400.000,00 TL’dir.(https://www.alomaliye.com/2018/12/12/2019-defter-tutma-ve-sinif-degistirme-hadleri/) (https://www.alomaliye. com/2020/12/30/2021-yilinda-isletme-hesabindan-bilanco-esasi-gecis/)
Mahkememizce davalı için tacir araştırması yaptırılmıştır. Davacı ticaret şirketidir ve tacirdir. Bu konuda uyuşmazlık yoktur. Davalının ticaret odasına ve esnaf odasına kaydı mevcut değildir. Tek başına odaya kaydolmak veya kaydın olmaması tacir sıfatının belirlenmesinde etkin olmasa da bu hususlar değerlendirmede dikkate alınır. …vergi dairesi müdürlüğünden gelen 28/04/2022 tarihli yazı cevabında da özetle, davalının gerçek usulde vergilendirildiği, işletme hesabına göre defter tuttuğu belirtilmiş ekte 2021 yılına ait gayri safi hasılatlarını gösterir vergi beyannamesine ilişkin belgeler sunulmuştur. Bakıldığında, yukarıda belirtilen hadleri aşmadığı anlaşılmaktadır. Dava, ticari bir dava değildir. Davalı tacir değildir. Taraflardan birinin ticari işletmesini ilgilendiren sözleşmeler, her ne kadar TTK m. 19/2 uyarınca diğer taraf için de ticari sayılırsa da, bu durum TTK m. 4/1’e göre davanın, nispi ticari dava sayılmasını gerektirmez.(ARKAN, SABİH., Ticari İşletme Hukuku, 25. Baskı, Ankara 2019, s.115) Yani, TTK m. 19/2 hükmüne dayanarak, davaya ticari dava nitelemesi yapılamaz. Somut olayda mutlak ticari dava, nispi ticari dava şartları mevcut değildir. Yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin dava da söz konusu değildir. Tüm açıklamalar ışığında, davada mahkememizin görevsiz olduğu, görevli mahkemenin Asliye Hukuk mahkemesi olduğu anlaşılmakla; davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1- Davanın 6100 sayılı Kanunun 114/1-c maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 115/2. Maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştikten sonra talep halinde dosyanın görevli Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-Taraflardan birinin, H.M.K.’nun 20. Maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceği, aksi takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin ihtarına
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, davacı vekili …’in yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/11/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır