Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/290 E. 2022/272 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/290
KARAR NO : 2022/272
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/12/2021
KARAR TARİHİ: 06/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 30/12/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacının davalı …’nın kurucusu olduğunu, vakfın özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olduğunu, vakfın iktisadi işletmesi olan …Eğitim Tesisleri İktisadi İşletmesinin tüzel kişiliği bulunmadığını, Vakfa bağlı iktisadi işletme tarafından işletilmiş olan … Koleji Eğitim Tesisleri …Özel Eğitim İnşaat San. Ltd.Şti’ne 4 yıl süre ile kiraya verildiğini, Vakfa bağlı …Üniversitesinin işletmesi de borçların ödenmesi şartıyla halen vakıf başkanı olan …yönetimine 19.02.2019 tarihli yönetim devri ön protokolü başlıklı protokol ile devir konusunda detaylı borç dökümüde eklenmek suretiyle vakfın toplam borç bedeli olan 41.000.000,00 TL ödenmesi şartıyla anlaşıldığını, 06.08.2019 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul ile yönetim kurulunun …’a geçtiğini, ön protokolde belirlenmiş olan detaylı dökümü, nizanları ekte sunulmuş olan kredi, çek, satıcılara olan borçlar, kiralar, emanetler, personele olan borçlar, kamu kurumlarına olan borçlar, doğacak tazminatlar, taşeron borçları olan toplam 41.000.000,00 TL borcun ödenmediğini, eski yönetim kurulu üyeleri ve davacı aleyhine icra takipleri başlatılarak davalar açıldığını, Vakfın borçlarından ve protokole uygun şekilde ödemelerin yapılmaması sebebiyle vekiledenin doğrudan doğruya uğradığı zarar kalemlerinin alacaklı Türkiye …Bankası A.Ş tarafından borçlu …Eğitim Tesisleri İktisadi İşletmesi ile davacı aleyhine Antalya 1. İcra Dairesinin …Esas, …Bankası A.Ş.nin Antalya 2.İcra Dairesinin …Esas sayılı takipleri olduğunu, bu takiplerin derdest olup, davacıya ait bir kısım taşınmazların satışının yapıldığını, Vakfa doğrudan emanet hesabına borç olarak verilen ve davacının yöneticiliği nedeniyle tahakkuk etmiş özlük hakları bulunduğunu beyanla, davacının uğradığı doğrudan icra takipleri nedeniyle uğradığı zararların tazminini talep etmiştir.
Davacı vekili Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesine verdiği (30.12.2021 tarihli ön tensip tutanağı ile dava dilekçesinin netice-i talep kısmını açıklaması için verilen ara kararı doğrultusunda) 10/01/2022 tarihli dilekçesinde ise; Vakıf yöneticiliği nedeniyle taahhuk etmiş olduğu her türlü özlük haklarından kaynaklı alacaklarına ilişkin arabuluculuk süreci tamamlandıktan sonra ayrıca görevli olan İş Mahkemesine dava açılacağını, bu hususun huzurda ki davanın talep konusu olmadığını, borçlu davalıların banka borçları nedeniyle davacı kefilin asıl borçluya rücu alacağına ilişkin taleplerinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 465.336,60 TL olduğunu, davalı vakfın emanet hesabına borç olarak verilen paralardan kaynaklı alacak taleplerinin ise fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 843.663,40 TL olduğunu, toplam 1.309.000,00 TL işleyecek faizi ile davalılardan tahsilini talep ettiklerini bildirmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE: Dava, davacının yönetici sıfatına sahip olduğu dönemde …Eğitim Tesisleri İktisadi İşletmesi’nin çekmiş olduğu genel kredi sözleşmelerine müteselsil kefil olması nedeniyle ödemek zorunda kaldığı 465.336,60 TL’nin rücuen tahsile ve yine vakfın emanet hesabına borç olarak verdiği 843.663,40TL için açtığı alacak davasına ilişkindir.
Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/01/2022 tarih, …Esas, …Karar sayılı gönderme kararı ile davacının davalı Vakfın emanet hesabına borç olarak verdiği 843.663,40 TL için açtığı alacak davasının tefriki ile Mahkemenin ayrı bir esasına kaydına, davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 465.336,60 TL miktarla açtığı rücuen alacak davasının 25/11/2021 tarihli 1232 sayılı HSK Kararı gereğince Finans Mahkemesi sıfatıyla Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği görülmüştür.
Mahkememizce incelenmesi gereken husus; gönderme kararı ile Mahkememize gönderilen rücuen alacak istemine ilişkin olarak dava yönünden davanın ticari dava niteliğinde olup olmadığı, ticari dava niteliğinde ise bu davanın Finans Mahkemesi sıfatıyla Mahkememizde görülecek davalardan olup olmadığı, dolayısıyla Mahkememizin görevli olup olmadığıdır.
6100 sayılı H.M.K. 2. Maddesinde; “…Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir…”
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II.maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı, ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Buna göre işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Yine aynı kanunun 11. Maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” 15.maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11’inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır“ düzenlemesi bulunmaktadır.
Mahkemelerin görevi dava şartıdır. Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ve yokluğu gerekli olan hallere ise dava şartları denir (KURU/Baki// ARSLAN/Ramazan/YILMAZ/Ejder., Medeni Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2005, s. 303)Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 188. maddesinde, “Hakimin re’sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar” deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2005/9-546 E.N , 2005/611 K.N., 26/10/2005). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 115’e göre; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Görev kuralları kamu düzenindendir ve re’sen dikkate alınır, dava şartıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1097 esas, 2019/458 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır.
HSK’nun 25/11/2021 tarih, 1232 sayılı kararında ise ticari nitelikteki yukarıdaki belirtilen davalardan;”…1) 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinden,
2) 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinden,
3) 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan (142. Maddesinde düzenlenenler hariç),
4) 23.02.2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’ndan,
5) 21.11.2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’ndan,
6) 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’ndan,
7) 20.06.2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’dan, Kaynaklanan ve asliye ticaret mahkemesinin görev alanına giren ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı kapsamında gelecek işlere;…
” ilişkin davalara İhtisas Mahkemesi olarak Finans Mahkemesi olarak belirlenen mahkemelerde bakılacağı düzenlemesi getirilmiştir.
Eldeki davanın ticari nitelikte bir dava olup olmadığı, ticari nitelikte bir dava ise HSK’nın 25/11/2021 tarih 1232 sayılı kararında belirtilen İhtisas Mahkemesinde görülecek davalardan olup olmadığı hususunda yapılan değerlendirmede: Öncelikle davalı Vakfın tacir sıfatının bulunup bulunmadığı hususu irdelenmelidir. Emsal Yargıtay ve BAM Hukuk Dairelerinin kararlarında
Davalılardan, üniversite, eğitim kurumudur ve tacir olarak kabulü mümkün değildir. Davalının tüzel kişiliğe sahip olduğu ancak tacir olmadığı, eğitim kurumu olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olmaması nedeniyle ticaret mahkemeleri görevli değildir. ( aynı doğrultuda bkz. Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2015/9631 Esas, 2015/10002 Karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/18404 Esas, İstanbul BAM 19. HD. 2016/12784 Karar, 2018/1929 Esas, 2018/1294 Karar sayılı ilamları)
6102 sayılı TTK m. 16/2 gereği; Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar. Vakfın gelirlerinin yarısından fazlasını eğitim öğretim faaliyeti için harcadığı bu sebeple kamu yararına faaliyet yürüttüğü dosyadan anlaşılmakla, davalı … ‘nın da tacir sayılması mümkün değildir.
…eğitim tesisleri iktisadi işletmesi yönünden bakıldığında; belirtmek gerekir ki; Ticari konu vakfın manevi amacına ulaşmasını sağladığı sürece vakıfların ticari bir konu ile uğraşmaları yasaklanmamıştır. İşlettiği ticari işletme dolayısı ile tacir sayılan ve işletmesini ticaret siciline tescil ettirmiş bulunan vakıf ticari işletmesi ile ilgili işler de Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olur. Vakfın iktisadi işletmesinin vakıftan ayrı bir tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Aynı şekilde iktisadi işletmenin kurumlar vergisine tabi olması işletmenin farklı tüzel kişiliği olduğu anlamına gelmez. (İstanbul BAM 32. HD’nin 18/07/2018 tarihli, 2018/929 Esas ve 2018/904 Karar sayılı kararı) İş bu davadaki vakfın ise tacir olmadığı, niteliği gereği yukarıda belirtilmiştir. Vakıflar, Medeni Hukuk tüzel kişisi statüsüne sahip bir hayır kurumu niteliğindedirler. Bu yapıları nedeniyle doğrudan vakıf tüzel kişiliği olarak ticari bir faaliyetin içerisinde bulunmaları mümkün değildir. Ancak vakıfların gayelerini gerçekleştirebilmeleri için çeşitli gelir kaynaklarına sahip olmaları gerektiği açıktır. Bunu sağlamak üzere, ya Türk Ticaret Kanunu hükümleri kapsamında bir sermaye şirketi kurmak veya kurulu olan bir sermaye şirketine ortak olmak suretiyle ayrı bir tüzel kişi şirket ile idari ve mali ilişki içinde bulunmak ya da vakıfların ticari faaliyetlerinin gerçekleştirilebilmesi bakımından vakfa bağlı bir iktisadi işletme kurmak suretiyle vakfa gelir sağlaması mümkündür. Vakfa bağlı olarak kurulacak iktisadi işletmenin ayrı bir tüzel kişiliği bulunmamaktadır.(İstanbul BAM 31. HD’nin 14/03/2019 tarihli, 2017/1814 Esas ve 2019/449 Karar sayılı kararı) (Antalya BAM 12. HD, 2020/2440 Esas, 2021/1148 Karar) Bu husus görevli mahkemece değerlendirilecektir.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19/10/2015 tarih, 2015/4758 Esas, 2015/9652 Karar sayılı emsal içtihadında; “…6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
Somut olayda, davalı/borçlunun …Bankasından 133.000.000.-TL tarımsal kredi kullanarak 30 büyükbaş hayvan satın aldığı, davacının da kefil olduğu, kredi sözleşmesine aykırılık nedeniyle borcun davacı tarafından ödendiği, rücu amacıyla davalıya karşı yapılan icra takibine davalı tarafından itiraz edilmesi nedeniyle itirazın iptali davası açıldığı, taraflar arasındaki ilişkinin tarımsal kredi kefaletinden kaynaklandığı, davanın konusunun kefil olan ile asıl borçlu arasında olduğu, her ne kadar görevsizlik kararı veren mahkemeler arasında asliye hukuk mahkemesi bulunmamakta ise de, HMK’nın 114. maddesine göre görev hususu dava şartı olup, her aşamada re’sen gözetileceğinden, merci incelemesinde, doğru merciye davanın yönlendirilmesinin kamu düzeninden olduğu esasıyla, asıl borçlunun borcunu ödeyen kefilin asıl borçluya rücuundan olan iş bu dava asliye hukuk mahkemesinde görülmelidir…” şeklinde belirtilmiş olmakla davalı Vakfın tacir sıfatının bulunmadığının kabulü gerekmiştir.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19/10/2015 tarih, 2015/4758 Esas, 2015/9652 Karar sayılı emsal içtihadında; “…6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
Somut olayda, davalı/borçlunun …Bankasından 133.000.000.-TL tarımsal kredi kullanarak 30 büyükbaş hayvan satın aldığı, davacının da kefil olduğu, kredi sözleşmesine aykırılık nedeniyle borcun davacı tarafından ödendiği, rücu amacıyla davalıya karşı yapılan icra takibine davalı tarafından itiraz edilmesi nedeniyle itirazın iptali davası açıldığı, taraflar arasındaki ilişkinin tarımsal kredi kefaletinden kaynaklandığı, davanın konusunun kefil olan ile asıl borçlu arasında olduğu, her ne kadar görevsizlik kararı veren mahkemeler arasında asliye hukuk mahkemesi bulunmamakta ise de, HMK’nın 114. maddesine göre görev hususu dava şartı olup, her aşamada re’sen gözetileceğinden, merci incelemesinde, doğru merciye davanın yönlendirilmesinin kamu düzeninden olduğu esasıyla, asıl borçlunun borcunu ödeyen kefilin asıl borçluya rücuundan olan iş bu dava asliye hukuk mahkemesinde görülmelidir…” şeklinde belirtilmiştir.
Somut olaya bakıldığında; Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda 6102 sayılı TTK’nın 4. Maddesinde mutlak ve nispi ticari davaların belirlendiği, 5. Maddede ticari davaların Ticaret Mahkemelerinde görüleceği hususunun düzenlendiği, uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir. Dava dilekçesinde davacının davalı Vakfın eski yönetim kurulu başkanı olduğu, Vakfın …Bankası ve …bankasına olan kredi borçlarında müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla aleyhine takip yapıldığı ve bir kısım taşınmazlarının satıldığı, buna istinaden Vakıf ve Vakıf İktisadi İşletmesine karşı rücuen alacak istemli olarak dava açıldığı görülmüştür.
Davacı gerçek kişi olup, dosya kapsamından tacir sıfatı bulunduğuna dair kayıt ve iddia olmadığı, zira her iki tarafın tacir olma ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olma şartı da mevcut değildir. Davalı Vakfın ise tacir sıfatı bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, eldeki davanın mutlak yada nisbi ticari dava niteliğinde olmadığı, dolasıyla Finans Mahkemesi sıfatıyla mahkememizde görülecek bir davanın bulunmadığı, konusu kefil ile asıl borçlu arasında bulunun eldeki dava yönünden görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla tüm davalılar yönünden mahkememizin görevsiz olduğu, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğuna karar vermek gerekmiştir.
Davalı …Eğitim Tesisleri İktisadi İşletmesinin ise tüzel kişiliği mevcut olmayıp taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Ancak bu husus görevli mahkemece değerlendirileceğinden ayrıca bu hususta karar verilmemiştir.
Yine dava dilekçesindeki tedbir talebine ilişkin olarak da; tedbir hususu görevli mahkemece değerlendirileceğinden tedbirle ilgili Mahkememizce değerlendirme yapılmamış, açıklanan gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Davaya bakmaya Antalya Asliye Hukuk Mahkemesi’nin GÖREVLİ OLDUĞUNA,
3-HMK’nun 20/1 maddesindeki düzenleme uyarınca kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren iki hafta içinde istem olması halinde dava dosyasının görevli mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Dava dosyasının süresi içinde görevli mahkemeye aktarılması durumunda, harç ve yargılama giderlerinin HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevli mahkemece nazara alınmasına,
5-Dosyanın gönderilmesi için süresi içinde başvuru yapılmadığı takdirde, HMK’nun 20/1 ve 331/2 maddeleri gereğince yapılacak işlemin mahkememizce dosya ele alınarak değerlendirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/04/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır