Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/153 E. 2022/171 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/153 Esas
KARAR NO : 2022/171
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 09/12/2020
KARAR TARİHİ: 01/03/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
DAVA:Davacı vekili Elmalı Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği dava dilekçesinde özetle; ; müvekkili banka ile davalı borçlu arasında akdedilen Çek Hesabı Açılış Sözleşmesi ve Çek taahhütnamesine istinaden davalı borçlu lehine çek karnesi düzenlenerek kendisine teslim edildiğini, ancak düzenlenen bu karnelerden 50 adet çekin bankaya ibraz edilerek karşılıksız olduğunu, sorumluluk bedellerinin ödenmediğini, 18 adet çek yaprağı ise bankaya iade edilmediğini, davalı-borçlunun, kendisine teslim edilen çek yapraklarını kullanmak ve karşılıksız bırakmak sureti ile müvekkili bankaya borçlandığını fakat borcu ödemediğinden dolayı taraflar arasındaki sözleşmenin ilgili maddeleri uyarınca hesabı kat edilerek kendisine ihtarname keşide edilerek ekinde hesap özeti ile birlikte gönderildiğini, bu ihtarnamenin borçluya gönderilmiş olmasına rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını bu sebeple 87.054,65 TL asıl alacağın tahsili için Elmalı İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı-borçlu hakkında icra takibi başlatıldığını, borçlu tarafından takibe itiraz edildiğini ve takibin durdurulmasına karar verildiğini, bu itiraz sebebiyle Elmalı Arabuluculuk büro …. Başvuru No … Arabuluculuk no ile arabuluculuk başvurusunun yapıldığını, anlaşma sağlanamadığını, arabuluculuk son tutanağının ekte olduğunu, vekil eden bankanın borç ve faiz hususunda yasa ve sözleşmelerden kaynaklanan yasal hakkını kullanmakta olduğunu, borcun açık olduğunu, davalı ile vekil eden arasında geçerli Çek Hesabı Açılış Sözleşmesi ve Çek Taahhütnamesi Sözleşmeleri olduğunu; borçlu çeklerin karşılıksız çıkması halinde ve bu sebeple hesaplarına bloke konularak iade edilmeyen çek sorumluluk bedellerinin de talep edilmesini, borçlarının ödenmemesi halinde gecikme ve temerrüt faizleri ile bunlara uygulanacak KKDF,BSMV gibi tüm vergi, fon, harç ve diğer ferileri ödemeyi kabul ettiğini, taraflar arasında imzalanan Çek Hesabı Açılış Sözleşmesi ve Çek Taahhütnamesi Sözleşmeleri uyarınca borçlu, bankanın defter ve kayıtları ile müşterinin veya bankanın imzasını taşıyan sair belgelerin kesin delil niteliğinde olacağını kabul ettiğini, HMK Madde 193 gereğince bu hüküm bir delil sözleşmesi niteliğinde olduğundan davalı borçlu tarafından sunulacak başkaca delilleri kabul etmediklerini, davalı borçlunun itirazı haksız ve dayanaktan yoksun olup sadece borcun ödenmesini engellemeye ve/veya ötelemeye yönelik olduğunu, zira davalı kullandığı çekler ile davacı-müvekkil bankaya borçlandığını ve mevcut borcunu bugüne dek ödemediğini, bu sebeple haksız ve hukuka aykırı itirazın iptali için mahkemenize başvurma zarureti hasıl olduğunu, itirazın iptaline, takibin devamına, davalı borçlu aleyhine %20 den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatı ödenmesine hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Elmalı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18/01/2022 gün … esas … karar sayılı kararı ile, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 07/07/2021 gün ve 608 sayılı kararına istinaden mahkemelerinin işbu dava yönünden görevli olmadıklarının tespiti ile dava dosyasını görevli ve yetkili Antalya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, tevzi sonucu dava dosyası Mahkememizin 2022/153 E. sırasına kaydedilmiştir.
İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde;
Dava, Kredi sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır.
Somut olayda; Elmalı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararına gerekçe teşkil eden, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 gün ve 608 s. kararı ile, “Antalya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Antalya ili mülki sınırları ( Alanya ve Manavgat Ağır Ceza Mahkemeleri yargı çevreleri hariç) olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verilmiştir.
(Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) Elmalı Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilmiş ise de;
Samsun BAM 3. HD’nin 02/11/2021 gün ve 2021/1511 E. 2021/1353 K. sayılı emsal kararında, “Medeni Kanunun 1. maddesinde; “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, buda yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” hükmü gereğince, yapılan değerlendirmede yargılamaya egemen olan bir takım ilkelerin bulunduğu, tabii hakim, doğal yargıç ilkesi, usul ekonomisi ilkesi, kanuni hakim, yasal yargıç ilkesi, yargı ayrılığı ilkesi gibi ilkelerin bulunduğu, kanuni hakim, yasal yargıç ilkesi Anayasanın 142. maddesine göre, mahkemelerin kuruluşu, görevleri yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Bu düzenleme kanuni hakim ilkesine atıf yapmaktadır.
Kanuni hakim ilkesi Anayasanın 37. Maddesinde, “Kanuni hakim güvencesi başlığı altında hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.” hükmü ile düzenlenmiştir. Kanuni hakim; görev ve yetkisi kanunla belirlenmiş olan mahkemenin hakimidir. Bu ilkeyi karakterize eden tek unsur mahkemenin görev ve yetkisinin tayin edilmesi işleminin kanun ile yapılmış bulunmasıdır. Anayasanın yukarıda sayılan maddeleri ve kanuni hakim ilkesi çerçevesinde mahkeme kurma görevi münhasıran yasama organına yani TBMM’ye aittir. İdarenin tüzük ve yönetmelik gibi düzenleyici işlemleri aracılığıyla mahkeme kurması, kurulmuş mahkemenin görevlerini, yetkilerini ve yargılama usullerini değiştirmesi mümkün değildir. Bu ilke yargılamanın adil biçimde tarafsız ve bağımsız hakimlerce yapılmasını sağlamaya yöneliktir.
Tabii hakim ilkesi ise, Mahkemelerin kuruluş ve görevlerinin belirlenmesinde gözetilmesi gereken ilkelerdendir. Tabii hakim yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yürürlükte bulunan kanunlar aracılığıyla görevi ve yetkisi belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabi hakim dendiği, tabii hakim ilkesi, kanuni hakim ilkesinden daha geniş bir anlam ifade ettiği, bu çerçevede tabii hakim ilkesine uygunluğun sağlanması için kanunla mahkemenin görev ve yetkisinin belirlenmesi işleminin yargılanacak olan uyuşmazlığının gerçekleşmesinden önce yapılmış olması şarttır…
Avrupa İnsan Hakları mahkemesi kararlarında da; doğal hakim ilkesine atıflar yapılmıştır. Bireylerin yasa ile kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma hakkı AİHS’nin adil yargılanma hakkının düzenlendiği 6. maddesinde; herkes davasını medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar yada cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir denilmek suretiyle güvence altına alınmıştır. AİHS’nde doğal hakim ilkesi adil yargılama hakkına ilişkin 6. Maddede; mahkemelerinin yasayla kurulmuş olması ve bağımsız ve tarafsız olması gibi kriterler esas itibariyle doğal hakim ilkesini de kapsar bir nitelik arz etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, mahkemelerin yargı yetkisinin ancak yasama organı tarafından kanunla düzenlenebileceğini belirterek içtihat yoluyla da bu kuralın esnetilmeyeceğini açıkça belirtmiştir.
Yukarıda açıklanan kanuni hakim ilkesi, doğal hakim ilkesi, usul ekonomi ilkesi bu husustaki Anayasal düzenleme ve Anayasa Mahkemesi kararları, AİHS ve AİHM kararları birlikte değerlendirilip yorumlandığında, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin ilin mülki sınırları olarak belirlenmesine, işbu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına ilişkin kararının 01/09/2021 tarihinden sonra açılacak davalar için yetkili ve görevli olduğu, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve halen derdest olan mahkemelerin elindeki Ticaret Mahkemesi’nin görev ve yetkisine giren davaların açıldığı mahkemelerce sonuçlandırılması gerektiği şeklinde yorumlanması gerekmekte olup, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2021 tarih, 2021/615 esas, 2021/552 karar sayılı görevsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından” davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Ankara BAM 23. HD’nin 17/11/2021 gün ve 2021/1939 E. 2021/1732 K. sayılı emsal kararına göre de, “İlk derece mahkemesince “…Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkanlığın 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile “Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Ankara Batı Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi” olarak belirlenmesine karar verildiği…” gerekçesiyle davanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c ve 114/1-ç maddeleri uyarınca usulden reddine, dosyanın re’sen Ankara Batı Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir…
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir…
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar…
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.”
Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 gün ve 2017/11-10 E. 2019/401 K. sayılı emsal içtihadına göre de, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı)…
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir…
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır…”
HSK’nın 07/07/2021 gün ve 608 s. kararında, 01/09/2021 tarihinden önce açılan davaların da Antalya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gibi, bu yönde herhangi bir yasal düzenleme de yoktur. Ayrıca, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve derdest olan davaların devretme/gönderme kararı ile Antalya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesi, yukarıda yazılı Yargıtay HGK emsal içtihadında ve Samsun BAM 3. HD’nin ve Ankara BAM 23. HD’nin emsal kararlarında belirtilen tabii hakim ilkesine de aykırı olduğundan Mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiştir. Nitekim aynı yönde ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİ ,ESAS NO: 2022/421;KARAR NO : 2022/201; ESAS NO : 2022/188 KARAR NO : 2022/36 sayılı kararları da bulunmaktadır.
Tüm bu açıklamalar ışığında, Elmalı Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilmeyip, bu husus Mahkemenin gerekçesinde de açıkça “… mahkememizin ticaret mahkemesi sıfatının kalmaması nedeniyle mahkememizin işbu dava dosyasında görevli ve yetkili olmadığının tespiti ile dosyanın görevli ve yetkili Antalya Nöbetçi Asliye Ticaret mahkemesi’ne gönderilmesine” kararı verilmesi nedeniyle mahkememizde yukarıda açıklanan gerekçelerle görevsiz olduğundan, görevli mahkeme Elmalı Asliye Hukuk mahkemesi olduğundan, davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Karşı görevsizlik anlamı taşıyan bu ilam istinaf kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşir ise yargı yeri belirlemesi için dosya Bölge Adliye Mahkemesine gönderilecektir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle, dava yönünden davacıların davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE, karar kesinleştiğinde ve istek halinde dosyanın (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) ELMALI NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
2-Yargılama giderlerinin, 6100 s. HMK’nin 20 ve 331/2. maddeleri uyarınca görevli mahkemesince takdir edilmesine,
3-Elmalı Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararına karşı mahkememizce de görevsizlik kararı verildiğinden karar kesinleştiğinde dosyanın merci tayini için dosyanın Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
Dair ; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince ( 2 ) hafta içerisinde, Antalya BAM ilgili Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 01/03/2022

Katip …
E imzalı

Hakim …
E imzalı