Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/125 E. 2022/433 K. 06.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/125
KARAR NO : 2022/433
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/04/2020
KARAR TARİHİ: 06/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili (…ana dava dosyasındaki) dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Antalya ilinin köklü ve saygın firmalarından olduğunu, 04.02.2009 tarihinde davalı …A.Ş. İle Eğitim İş Birliği Sözleşmesi imzalandığını, sözleme ile müvekkili şirket tarafından çok ciddi miktarlarda yatırım yapıldığı, özel eğitim kurumlarının açılması, ülkeye yararlı nesiller yetiştirilmesini, bunun yanında davalı …Aş’nin sahip olduğu …markasının ise Antalya ilinde tanıtılmasının amaçlandığını, …Aş dışındaki davalıların …Aş tarafından hukuka aykırı olarak ayartıldığını, bunun neticesinde iş sözleşmelerini sona erdirdiklerini, sözleşmelerinin sona ermesinden sonra müvekkil şirkete karşı …Aş ile birlikte haksız rekabet eylemleri gerçekleştiren öğretmenler olduğunu, …Aş ile müvekkili şirketin arasındaki işbirliğinin 10 yıl boyunca sorunsuz devma ettiğini, en ufak bir uyuşmazlık yaşanmadığını, bu hususun her iki tarafın ticari defterler ve kayıtlarında sabit olduğunu, 2017 yılında davalı …Aş’nin artık para kazanmak istediğini belirtmesi üzerine ek protokol imzalandığını, davalı …Hizmetleri Aş ek protokole ve hukuka aykırı olarak müvekkil şirketin okullarında eğitim gören öğrenci velilerini arayarak müvekkil şirketin okullarının battığını söylediklerini, müvekkili şirketin okullarından henüz sayısını tespit edemedikleri çok sayıda öğrenciyi transfer ettiklerini, söz konusu haksız rekabetin tespitini, engellenmesini, müvekkili şirketin bu sebeple uğradığı zararların davalılardan tanzimine karar verilmesini, davalıların haksız rekabet teşkil eden eylem ve işlemleri nedeniyle müvekkil şirketin uğradığı ve henüz tutarı belirsiz olan zararlar için belirsiz alacak davası olarak davalı … Aş’den şimdilik 100.000,00 TL diğer davalılardan 10.000,00 TL maddi zararının ve manevi zararların dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Aş. (… ana dava dosyasındaki) cevap dilekçesinde özetle; Zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davanın zamanaşımına uğraması nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının iddialarının tümüyle haksız, yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davacının müvekkili kurumun tüm uyarılarına rağmen taraflar arasındaki eğitim işbirliği sözleşmesi (franchise sözleşmesi) hükümlerine ısrarcı şekilde riayet etmemesi sebebiyle taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiğini, bu suretle davacının …markasını kullanma hakkını kaybettiğini, davacı tarafından 2009 yılında müvekkil şirkete başvurduğunu, müzakereler neticesinde davacının talebinin değerlendirilerek taraflar arasında 04.02.2009 tarihinde Eğitim İşbirliği Sözleşmesinin 4 yıl süre ile Antalya İl sınırları içerisinde … ismini ve eğitim standartlarını ve metodlarını kullanarak anakolundan liseye tüm kademlerde herhangi bir bedel ödemeden faaliyet göstermesi konusunda anlaştıklarını, bunun gerçek anlamda franchise sözleşmesi olduğunu, müvekkil kurumun yaklaşık 10 yıl boyunca davacı tarafından herhangi bir franchise bedeli almadığını, son yıl hariç olduğunu, eğitim işbirliği sözleşmesini takiben gelişen yen koşullar da dikkate alınarak taraflar arasında 04.02.2009 tarihli sözleşmeye ek olarak 19.09.2017 tarihli ek protokol düzenlendiğini, karşı tarafın o zamanki ticari ünvanının …Turizm. Aş. Olduğunu, davacının sözlemeye aykırı tutumu nedeniyle sözleşme/ek protokolün müvekkil tarafından feshedilmek zorunda kaldığını, müvekkilinin büyük yatırımlar yaparak Antalya’da 2019 – 2020 eğitim öğretim yılından başlamak üzere faaliyete geçmek zorunda kaldığını, müvekkili kurum okullarına Antalya’daki birçok okuldan çok sayıda öğrenci başvurusu/ kaydı olduğunu, müvekkili kurumun sektördeki yeri ve müvekkil kuruma yapılan talepler nedeniyle beklenen bir durum olduğunu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydı ile zamanaşımı nedeniyle reddini, davacının tüm taleplerinin haksız ve hukuki dayanağı olmayan davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesini talep etmiştir.
Bir kısım davalılar vekili (…ana dava dosyasındaki) cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, belirli süreli iş sözleşmesiyle davacı şirketle, öğretmen olarak çalışmakta olan bir kısım davalıların4857 sayılı İş Kanunu 24. Maddesi gereği sözleşmelerini feshettiğini, bir kısım öğretmenin sözleşmelerinin ise davacı işverence fesih edildiğini, görev itirazında bulunduklarını, taraflar arasında zorunlu dava arkadaşlığı (objektif dava yığılması) ihtiyari dava arkadaşlığı (sübjektif dava yığılması) söz konusu olmadığından davalıların ayrılmasını talep ettiklerini, uyuşmazlığın kaynağının davacı şirket ile davalı …Aş arısındaki francise sözleşmesi olduğunu, davalı öğretmenlerin sorumluluklarının kaynağının iş sözleşmesi olduğunu ve özel görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, manevi tazminatın “Manevi tazminat talebinin bölünmezliği/bütünlüğü” ilkesi gereğince manevi tazminat alacaklarının bölünerek istenemeyeceğini, davacının işveren, iş sözleşmesinden doğan ücret borcunu kanun hükümleri sözleşme hüküm ve şartlarına göre ifa etmediğini, davacı öğretmenlerin iradelerini hiçe sayarak iş akdinden doğan iş yapma yükümlülüklerini haksız, baskıcı yöntemlerle artırmış, katlanılmaz sıkıntılarla, öğretmenler fazla çalışmaya zorlandığını ve Anayasal haklarının ihlal edildiğini, hafta sonu tatil günü alışmaları için hiçbir zaman ücret ödenmediğini, davalı öğretmenlerin 4857 sayılı İş Kanunun 24. Maddesinde düzenlenmiş iş sözleşmesini haklı nedenle fesih haklarını kullanmak zorunda kaldıklarını, haftalık ders saat üzerinden çalışmaya zorlandığını, bu çalışmanın karşılığı olan ücretler eksik ödenmiş yada hiç ödenmediğini, kişilik haklarının mutlak haklardan olduğunu, kişilik değerleri her türlü saldırıya karşı Anayasa TMK, İş Kanunu ve sair normlarla, işçinin kişilik hakları dışa karşı korunduğunu, davacının eylem ve işlemlerinin kişilik haklarına saldırı olduğunu, davacının iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini kanunların iş sözleşmesinin hüküm ve şartlarına göre ifa etmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …vekili (…ana dava dosyasındaki) cevap dilekçesinde; davacı tarafın davalı …Aş ile 04.02.2009 tarihinde Eğitim İş Birliği Sözleşmesi akit ve imza ettikleri, iş bu sözleşme ile davacı tarafça davalı … Aş’ye çok ciddi yatırımlar yapıldığını ve bunun yanında davalı …Aş’nin sahip olduğu “…” markasının Antalya ilinde tanıtılmasının amaçlandığını, sözleşmeye uğun olarak davacı tarafın yapmış olduğu yatırım ve çabaların sayesinde davalı …Aş’nin Antalya’da tanınan bir marka olduğu, akabinde davalı …Aş’nin davacı tarafa ihtar çekerek aralarındaki sözleşme ve Ek protokolü feshettiğini, davalının müşteri portföyünü davacı tarafın etkin yatırım ve çabaları sayesinde oluşmuş olmasına rağmen davacı tarafça iddia olunan bir takım faaliyetler nedeniyle “portföy tazminatı” ve “haksız rekabet” gündeme geldiğini, müvekkilinin davalı …Aş ile ortak hareket etmediğini, davacı taraf ile arasındaki iş akdinin haklı nedenle feshettikten sonra davalı …Aş’de işe başladığını ve …Kolejinde …Kampüsünde işe başladığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini bu hususun davacı tarafa arabuluculuk görüşmesinde de beyan edildiğini ve buna rağmen müvekkiline karşı yine de husumet yöneltilmesini kabul etmenin mümkün olmadığını, sözleşmenin feshi müvekkilinin kendi tasarrufu ve iş bu yargılamanın hem konu hem görev itibariyle dışında olduğunu, müvekkilinin fesih ihtarnamesinde belirttiği hususların hepsi doğru olduğunu, ihtarnamede belirtilen hususlarla ilgili olarak dava açmak üzere arabulucu başvurusu tarafınca yapıldığını ve buna ilişkin dava açacaklarını belirterek davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin rekabete yol açacak bir çalışması olmadığını, devlet okuluna atamasının yapıldığını muhakkak göz önüne alınması gerektiğini ve her şat ve koşul ile diğer davalılardan ayrıldığı açık olduğu ayrı bir dava ile konunun görülmesi ve nihayete erdirilmesi gerektiğini, mahkemenin yetkisiz olduğunu, davalının öğretmenlerin sorumluluklarının kaynağının iş sözleşmesi olduğunu, iş sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların çözümü iş mahkemesinin görevine girdiğini, bu davaların başka bir davayla birlikte özel görevli mahkeme dışında birlikte açılamayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin çevresi, meslektaşları ve öğrencileri tarafından sayılan, sevilen, saygınlığı ile bilinen, işverenine sadık bir öğretmen olduğunu, dava dilekçesinde iddia edilen hususların gerçek olma ihtimalinin olmadığını, öğretmenlerin derste olduklarına aldırış edilmeksizin dersten alındığını, mevcut duruma tepkilerini önlemek, iş sözleşmesinden doğan hak taleplerini bastırmak, hak taleplerinden caydırılmak için her yolun denendiğini, ağır baskı, mobbing uygulandığını, iş sözleşmesinden doğan hak talebinde bulunan bir kısım öğretmenin öğretmenler odasına girmesinin yasaklandığını, diğer öğretmenlerle toplu halde bir arada olmalarının engellendiğini, bu doğrultuda uyarılar, ikazlar, azarlamalarda bulunulduğunu, öğretmenlerin öğrencilerin yanında aşağılandığını, müvekkilinin devlet okuluna atandığını, açılan davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Dava, haksız rekabet nedeniyle maddi manevi tazminat istemine ilişkindir.
Tefrike ilişkin;
Davacı, davalı …AŞ’nin, diğer davalılar olan kendi öğretmenlerini, …AŞ’ye ait okullarında çalışmaya ikna etme çabasında bulunması sebebiyle, kendisi ile haksız rekabette bulunduğunu beyan ederek; tek bir dilekçe, tek bir başvurma harcı ve peşin harç ile bu davayı açmıştır.
Davalı gerçek kişiler, davacı şirkette ayrı ayrı iş sözleşmesi ile çalışmışlardır. Hepsi tek bir iş sözleşmesi ile çalışmamıştır. Uyuşmazlık incelenirken her bir çalışanın iş sözleşmesi hükümlerinin, hizmet sürelerinin, konumlarının, iş sözleşmelerinin bitimi/bitim şekli (kamuya atanma vb gibi),yapılan iş ile çalışma bölümlerinin farklılığı dikkate alındığında de ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Davalılar arasında her hangi bir dava arkadaşlığı da mevcut değildir. Talepler/uyuşmazlık konusu bireysel niteliktedir.(İş yargılamasındaki işçilik alacağı, işe iade davaları gibi)
Benzer/Emsal;
“…Birden çok kişinin, dava arkadaşlığı koşulları bulunmaksızın, birlikte dava açabilmeleri ya da kendilerine karşı birlikte dava açılması usul hükümlerine göre mümkün değildir.Ayrıca, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olsa bile, işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlıkların özelliği gereği, bu tür davaların birlikte görülmesi doğru değildir. Zira, iddia ve savunmanın usulüne uygun şekilde araştırılması, delillerin tümüyle toplanıp ayrıntılı olarak değerlendirilmesi, hukuki gerçekliğin tam olarak sağlanması ve ayrıca kararın Yargıtay denetimine elverişli olabilmesi için davaların her bir işçi için ayrı ayrı görülüp sonuçlandırılmasında zorunluluk vardır….”
(Yargıtay 9. HD., 2017/9129 E, 2019/7351 K)
“……..Yine davacı ile aynı durumda olup davası tefrik edilen işçi ile ilgili olarak Dairemizin 2015/4707-9882 esas – karar ve 10/03/2015 tarihli ilamında da iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı neden olmadan fesh edildiğinin kabulü gerektiği belirtilmiş ve Mahkemece bu doğrultuda karar verilmiştir….”
(Yargıtay 9. HD., 2021/8621 E, 2021/14049 K)
“… Davacı, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir….. Öncelikle, her davacı açısından dava dosyası tefrik edilmeli, daha sonra özellikle, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi kapsamında işçinin işyerinde 6 aylık kıdemi bulunup bulunmadığı ve işyerinde 30 ve daha fazla işçi çalışıp çalışmadığı konusunda araştırma yapılmalı, davacıların iş güvencesi hükümlerinden yararlanıp yararlanmayacağı bu kapsamda incelenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir. …..”
(Yargıtay 9. HD., 2007/ 11910 E, 2007/ 29304 K)
“….Taraflar arasında, davacılar tarafından ayrı ayrı açılan davaların birleştirilmesi ve davalı işverenin aynı olması sebebi ile birlikte görülerek sonuca bağlanmasının usul hukuku ilkelerine uygun olup olmadığı hususu uyuşmazlık konusudur……. Birden fazla kimsenin dava arkadaşlığı şartları bulunmaksızın birlikte dava açabilmeleri ya da kendilerine karşı dava açılabilmesi usul hükümlerine göre mümkün değildir. Belirtmek gerekir ki, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olsa bile, işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlıkların özelliği gereği bu tür davaların birlikte görülmesi doğru değildir. İddia ve savunmanın usule uygun şekilde araştırılması, delillerin tümüyle toplanıp ayrıntılı olarak değerlendirilmesi ve hukuki gerçekliğin tam olarak sağlanması ve ayrıca kararın, Yargıtay denetimine elverişli olabilmesi için dava dosyalarının ayrı ayrı görülüp sonuçlandırılmasında zorunluluk vardır. Somut olayda, aynı işverene karşı ayrı ayrı açılan davalar birleştirilerek yargılama yapılmışsa da, dava konusu işçi alacakları bakımından davacıların hizmet sürelerinin, ücretlerinin ve yapılan iş ile çalışma bölümlerinin farklılığı dikkate alındığında bu tür davalarda birden fazla işçinin açtığı dava dosyalarının birleştirilerek, birlikte yargılama yapılıp, hüküm kurulması doğru olmamıştır. Zira dava konusu alacaklar işçinin hizmet süresi, ücreti, yapılan iş ve çalışma şekline göre ayrı ayrı belirlenmekte ve her işçinin durumuna uygun olarak hüküm kurulmaktadır. Davacıların her biri işverenle aralarındaki farklı iş sözleşmelerine göre davalı nezdinde çalışmışlardır. Her birinin talepleri de gerek sebepler ve sonuçlan gerekse diğer yönleri itibariyle bir diğerinden bağımsız niteliktedir. Bu itibarla dava arkadaşlığı şartları bulunmamasına rağmen davacı işçilerin davalarının birlikte görülmesi hatalı olup, davaların tefrikine karar verilerek ayrı ayrı yapılacak yargılama sonucuna göre hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.”
(Yargıtay 22. HD., 2017/20411 E, 2019/4025 K)
Yukarıdaki açıklamalar, benzer ilamlardaki hukuk mantığı ayrıcı bu haliyle tek bir başvurma harcı ve karar harcı ile birden çok davalıya karşı dava açılmasının harçların kamu düzenini ilgilendirmesi ve re’sen dikkate alınması gereği usul hukuku gereği mümkün görülmemesi nedeniyle, davalı …AŞ dışındaki davalılar yönünden açılan davalar tefrik edilmiştir. İş bu davanın davalısı yönünden bu esas alınmıştır.
Görev hususuna değinmek gerekirse;
Aşamalarda, Yargıtay 9. HD’nin 2021/3076 E, 2021/9789 K sayılı emsal ilamı öne sürülerek, görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu yönünde itirazlar sunulmuştur. İlgili ilama bakıldığında; dairece özetle, “Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır” gerekçesiyle, görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunun belirtildiği görülmektedir. Yargıtay 11. HD’nin ve HGK’nun yerleşmiş içtihatları gereği ise, bu hususta ikili bir ayrım yapılmakta olup, iş aktinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir. İş aktinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise, buna dayalı olarak açılacak dava niteliği itibariyle 6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi kapsamına girmekle ve bu kapsamdaki davalar TTK’nın 4/1-3 maddesinin açık hükmü karşısında tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticari davalardan olup, bu tür davalar ticaret mahkemelerinde incelenip karara bağlanır. Mahkememiz de bu görüşte olup, tarafın sunduğu içtihadı esas alarak, görevsizlik yönünden karar verilmesi talebi yerinde görülmemiştir.
Ancak, mahkemelerin görevi dava şartıdır. Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ve yokluğu gerekli olan hallere ise dava şartları denir (KURU/Baki// ARSLAN/Ramazan/YILMAZ/Ejder., Medeni Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2005, s. 303)Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 188. maddesinde, “Hakimin re’sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar” deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2005/9-546 E.N , 2005/611 K.N., 26/10/2005). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 115’e göre; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Görev kuralları kamu düzenindendir ve re’sen dikkate alınır, dava şartıdır.
Davacı ile davalı ticaret şirketleri tacirdirler ve haksız rekabet hususu TTK’da düzenlendiğinden, bu taraflar arasındaki uyuşmazlık ticari davaya vücut vermektedir ve mahkememiz görevlidir.
Davacı ile davalı … AŞ haricindeki davalılar yönünden bakıldığında ise; davalılar, davacının bir dönem çalışanlarıdır. Dava dilekçesindeki ifade gereği(8’inci sayfa), Eski çalışanları/işçileridir.
6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi, “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmünü içermektedir. Madde metninde açıkça “…akdin sona ermesinden sonra…” sözcükleriyle ifade edildiği üzere, TBK’nın 444. maddesinde düzenlenen rekabet yasağı, hizmet akdi sona erdikten sonra hüküm doğurur ve hizmet akdi sona erdikten sonra yapılmaması gereken davranışlara ilişkindir. Hizmet akdinin devamı sırasında meydana gelen bir sadakatsizlik, ister bir sözleşme ile düzenlensin ister yasayla düzenlensin, iş mahkemesinde görülecek bir davanın konusunu oluşturacaktır.
Kural olarak; iş aktinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir. İş aktinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise, buna dayalı olarak açılacak dava niteliği itibariyle 6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi kapsamına girmekle ve bu kapsamdaki davalar TTK’nın 4/1-3 maddesinin açık hükmü karşısında tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticari davalardan olup, bu tür davalar ticaret mahkemelerinde incelenip karara bağlanır (HGK’nın 29.02.2012 tarih ve 2011/11-781 Esas, 2012/109 karar sayılı kararı; Yargıtay 11. HD., 2016/11487 E, 2016/8359 K; 2008/7321 E.- 2008/9007 K., 2000/8808 E.-2000/10150 K., 2006/9411 E.- 2007/12223 K., 2007/4507 E.- 2008/6825 K., 2005/6508 E.-2006/9306 K., 2012/13124 E.- 2012/14595 K.; Yargıtay 20. HD., 2016/2899 E, 2016/5826 K)
Somut davaya bakıldığında da; bu hususun netleştirilmesi gerekmektedir.
Dava dilekçesi içeriğinde görüleceği üzere (8’inci sayfa) davacı vekili, haksız rekabet davalarında tarafların sıfatının bir önemi olmadığını, dava dilekçesinde de açıklandığı üzere; “bu davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemleri/fiilleri, SADECE iş ilişkisinin ve iş sözleşmesinin yürürlükte olduğu zaman diliminde DEĞİL, iş ilişkisinin ve iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki dönemde meydana gelmiştir….” ibaresi kullanılmıştır. Anlaşıldığı üzere, davacı, hem iş ilişkisi sürerken hem de iş ilişkisi bittikten sonra haksız rekabet olduğunu beyan etmektedir. Yine, davacı vekili, 27/06/2022 uyap tarihli beyan dilekçesinde de, öğretmenlerin art arda ihtarnameler çekmeye başladıklarını ve davalı okulda göreve başladıklarını da beyan etmiştir. Dava dilekçesinin özellikle 12 ve devamı sayfalarında, davalı şirketin, davacı ile sözleşmesini feshettikten sonra okul açma girişimlerinde bulunduğu, ilanlar verdiği, gözünü (dava dilekçesindeki ifade ile) davacının okullarına, öğretmenlerine, öğrencilerine, şöhretine diktiği, fesihten sonra davacının öğretmenleri ile iletişime geçtiği, davalı gerçek kişilerin davalı okulun ayarttığı kişiler olduğu (dava dilekçesindeki ifade ile), davalının, davacının öğrenicilerinin velileri ile iletişime geçtiklerini beyan etmiştir. Bakıldığında, davacı iddiaları gereği, davalının haksız rekabet teşkil eden eylemleri, öğretmelerle görüşmeler davacı ile sözleşmenin feshinden sonra, iş sözleşmelerinin henüz davacı ile devam ettiği dönemlerde başlamıştır. Tanık beyanları da bu iddia çerçevesinde sunulmuştur.
Mahkememizce görev hususu kamu düzeninden olduğundan, netleştirme açısından dosyada bir çok tanık dinlenmiştir. Davacının bir çok tanığının beyanlarında da, yukarıda belirtilen dava dilekçesindeki ifadeyi destekler tarzda öğretmenlerin iş ilişkileri devam ederken toplantılar yapıldığı, görüşmeler gerçekleştirildiği yönünde ifadeler mevcuttur.
Tanık …; “….Karşı taraf öğretmenlerimizle toplantılar düzenlemeye başladı, bizde öğretmenlerimize toplantılar yapmaya başladık, söylentilerin doğru olmadığını söyledik…”
Tanık …; “… bu süreçte …vakfı yönetimi tarafından hem velilere hem de öğretmenlerle bire bir … otelde görüşmeler yapıldı…”
“…. … vakfı süreçte okul açacağını beyan ediyordu, öğretmen transferlerine başlamışlardı o yüzden biz artık o ismi kullanmamaya başladık, çünkü aynı isim altında iki okula kayıt yapılmış olacaktı, sözleşmeler eğitim öğretim başlamadan yapılır, Vakfa giden öğretmenlerin sözleşmeleri 3-4 yıllıktır, henüz öğretmenlerin sözleşmeleri bitmemiştir, gelecek yılki öğretmenlerin sözleşmeleri mayıs haziran gibi yapılır genel teamül bu yöndedir, ancak şunu söylemek isterim ki vakfa geçen öğretmenlerin sözleşmeleri devam ediyordu….”
Tanık …; “… 2019 yılında mart ayı civarında okulun battığına dair söylentiler çıkmaya başladı…”
“…… otelde velileri toplayıp bir toplantıyı …vakfı yapmıştır, toplantı 13-14 marttaydı, ben katılmamıştım…”
Tanık …; “… … vakfının bazı velilere cep telefonundan ulaştığı ve bazı velileri …isimli otele davet ettiği, oranın toplantı salonunda İstanbul’dan gelen 4-5 adet yetkili ile görüştürüldüğü duydum, orada da size bahsettiğim duyumlarda geçen şeylerin velilere söylendiğini duydum…”
Tanık …; ” Antalya’ya geleceklerini söylediler, görüşmek istediklerini söylediler, Antalya ‘ya geldiklerinde beni çağırdılar, ben başka bir arkadaşımdan da onu çağırdıklarını öğrendim, bir akşam …isimli bir otelde görüşmeye gittik, kendileri yemekte imiş, lobi’de bekledik, orada ben, …bey, huzurdaki …Vakfı avukatı, birazdan katılacak olan …bey ve şu an ismini hatırlayamadığım bir kişi vardı, o daha sonradan geldi, ben onun veli mi öğretmen mi olduğunu bilmiyorum, … bey öğretmendir, bu ilk görüşmemizde başka kimse yoktu, bize olay sürecini anlattılar, aralarındaki anlaşmazlığı anlattılar, biz daha çok …bey ile muhatap olduk, bize anlaşmak istediklerini, görüşmek istediklerini söylediler, burada kasıtları kurum ile anlaşma yapmak idi, buradan kastım kendi kurumları ile bizimle öğretmen olarak anlaşmak istemeleri idi, ben de şu an bir sözleşmemiz olduğunu ortada kalmaktan da korktuğumu söyledim, bana …Eğitim kurumu ile ilgili ellerinde belgeler olduğunu korkmamam gerektiğini söylediler, bende uzun süredir, çalıştığımı ve kıdem tazminatını alamamaktan korktuğumu söyledim, bu görüşme 2-3 gün aralıklarla 2-3 kere daha gerçekleşti…”
Tanık …; “….Bir gün dersten çıktığımda İstanbul’dan arandığımı gördüm, geri aradığımda bir sekreter ile konuştum, sonradan öğrendiğimde … Vakfında üst düzey yönetici olan … isimli kişinin sekreteri olduğunu öğrendim, telefon ile daha sonra görüştüm, …bey bana telefonda Antalya’ya geleceklerini benimle görüşmek istediklerini söylediler, ben neden olduğunu sordum, bana kendilerinin …Kolejinin öğretmen alımlarını yapacaklarını benimde istedikleri birisi olduğumu söylediler, bu konuşmadan 3-4 gün sonra tekrar telefon geldi, beni … Oteline davet ettiler, bir yerde hali hazırda çalıştığım için açıkçası çekindim, bu durumu …isimli kişi ile paylaştım, o da beni de aradıklarını söyledi, beraber gitmemizi önerdi, telefon geldiğinde ben …bey ile geleceğimi söyledim onlarda kabul ettiler…”
Tanık …; “…. …Vakfı tarafından veliler …isimli otele davet edilerek görüşmeler yapılıyordu. Bizim bunları duymamız veliler vasıtasıyla oldu….”
Tanık … “… … Vakfı tarafından … isimli otelden toplantılar düzenlenmiş…”
Tanık …; “… öğretmenlerimizden bazıları …şirketi tarafından toplantılara görüşmeler çağrılmış, ben bunu birden çok öğretmenimden duydum, onları çağırmışlar onlarla birebir konuşmaya gitmişler, şuan …okulu kampüsünde Anaokulu müdürü olarak görev yapan …isimli kişi onları davet etmiş, bana böyle söylediler, daha sonra bir grup velim …otelde bir toplantı yapılacağını söylediler, toplantıya gitmişler gittiklerinde başka öğretmenlerinde orada olduğunu gördükleri için bunun bir güvensizlik yarattığını söylediler, sadece Anaokulundan değil başka birimden de öğretmenler oradaymışlar, 20- 30 kişilik …Eğitim kurumu ile anlaşan ve bizde hali hazırda çalışmakta olan öğretmen grubu Genel Müdürün odasını adeta bastılar, benim çalıştığım yer idare binada olduğu için bire bir buna şahit oldum, orada bir kaos yaşandı, okulumuzu da şikayet etmişler…”
Tanık …; “… öğretmenlerin çoğunluğu …otel isimli otele davet edilmişler davet edenin …isimli kişi olduğunu söylediler, bu kişi bildiğim kadarıyla …okullarının Antalya bölgesi Eğitim Koordinatörü gibi çalışmaktadır, öğretmenlerimizin büyük bir kısmı ikna edilmişlerdi….”
Tanık …; “… beni görüşme için …otele çağırmışlardı…”
Tanık … “… öğretmen arkadaşlarımıza …ten teklifler geldiğini duyduk, bizimle çalışmak ister misin şeklinde teklifler geldiğini duydum, beni de telefon ile aramışlardı, ben kurumumda devam etmek istediğimi söyledim, velilerimizden duyduğumuza göre bir otelde toplantılar düzenlenmiş, arkadaşlarımızdan görüşenler oldu heralde ama tam olarak emin değilim…”
Tanık …; “… … isimli bir otelde ve veliler ile bir kısım öğretmenler ile toplantı yapılmıştı ben de o toplantıya çağrılan birisiydim ve toplantıya gitmiştim, …isimli kişinin … başkanı olan … isimli kişi çağırmıştı…”
Beyanlara bakıldığında da, iddia edilen haksız rekabet fiilinin iş sözleşmesi devam ederken de olduğu yönünde iddia olduğu görülmektedir.
Böyle bir durumda görev hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu halde, taleplerin bir kısmının bir mahkemenin, bir kısmının ise başka bir mahkemenin görevine girmesi halinde, özel-genel mahkeme arasında özel mahkemenin, özel-özel görevli mahkemeler arasında ise daha özel görevli mahkemenin görevli olması gerekmektedir. Bu kabul, usul ekonomisi, makul sürede yargılanma hakkı ilkelerine uygun olmakla, mahkemeler arasında çelişkili kararların çıkmasına da engel olmaktadır. İş sözleşmesi dönemi ile sonraki döneme ilişkin taleplerin tefrikinde de hukuki yarar yoktur. İş mahkemeleri, ticaret mahkemelerine göre daha özel yetkili mahkemelerdir.
“5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi hükmü uyarınca İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayalı her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözümünde İş Mahkemesi görevlidir. İş mahkemeleri, ticaret mahkemelerine göre daha özel yetkili mahkemeler olduğundan, işbu davanın da, özel yetkili mahkemede görülmesi gerektiğinden ve davanın birlikte görülmesinde yarar da bulunduğundan, dosyanın tefrik edilmeksizin, iş mahkemesinin ihtisas mahkemesi niteliğinde bulunması karşısında, uyuşmazlığın çözümünde iş mahkemesinin görevli olduğuna dair görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”
(Yargıtay 11. HD., 2015/8307 E, 2016/3978 K)
“Somut olayda, hizmet aktinin devamı sırasında ve hizmet aktinin bitiminden sonraki döneme ilişkin olmak üzere iki ayrı dönem için maddi tazminat isteminde bulunulmuş olup, dava dilekçesinde tek bir tazminat talep edilmesi ve davaların tefrikinde de hukuki yarar bulunmaması gözetildiğinde daha özel mahkeme olan İş Mahkemesi davaya bakmakla görevli olup, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.”
(Yargıtay 11. HD., : 2016/2873 E, 2016/3692 K)
“….5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi hükmü uyarınca İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayalı her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözümünde İş Mahkemesi görevlidir. İş mahkemeleri, ticaret mahkemelerine göre daha özel yetkili mahkemeler olduğundan, işbu davanın da, özel yetkili mahkemede görülmesi gerektiğinden ve davanın birlikte görülmesinde yarar da bulunduğundan, dosyanın tefrik edilmeksizin, iş mahkemesinin ihtisas mahkemesi niteliğinde bulunması karşısında, uyuşmazlığın çözümünde iş mahkemesinin görevli olduğuna dair görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…”
(Yargıtay 11. HD., 2016/13454 , 2018/4636 K)
Dava dilekçesinde, haksız rekabetin sadece iş ilişkisinin ve iş sözleşmesinin yürürlükte olduğu zaman diliminde değil, iş ilişkisinin ve iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki dönemde meydana geldiğinin beyan edilmesi, tanık beyanların da iddianın bu yönde olduğunu göstermesi hususları bir arada düşünüldüğünde, uyuşmazlığın bir bölümünde iş mahkemesinin, bir bölümünde ticaret mahkemesinin görevli olması, iş mahkemesinin ticaret mahkemesine göre daha özel yetkili olması karşısında, makul sürede yargılanma hakkı, usul ekonomisi bir arada düşünülerek; mahkememizin görevsiz olduğu, iş mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmıştır.
HÜKÜM/Nedenleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın, mahkememiz görevsiz olduğundan, USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde, yasal süresinde talep halinde dosyanın görevli Antalya nöbetçi İŞ Mahkemesine gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 01/08/2022
Katip…
¸e-imzalıdır

Hakim…
¸e-imzalıdır