Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/96 E. 2021/658 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/96
KARAR NO : 2021/658
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 18/02/2021
KARAR TARİHİ : 20/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1.Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; davalının, … AŞ adına devlete ait araziler üzerinde irtifak hakkı alarak, hayvancılık projesi ve yatırım teşvik belgesi alabileceğini bildirdiğini, bunlar için … AŞ tarafından davalıya vekaletname verildiğini ancak taahhütlerin yerine getirilmediğini, buna rağmen davacı yanca Antalya Genel İcra müdürlüğü’nün …/… esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını, tebligatlar muhtara yapıldığından vekil edenlerce takipten haberdar olunamadığını, davalı taraça icra takibine dayanak olan sözleşmenin dosyaya sunulmadığını, aradan uzun bir süre geçtiğinden müvekkillerin davalı ile bir sözleşme yapıp yapmadıklarını hatırlayamadıklarını, sözleşmede olduğu var sayılan imzaları kabul etmediklerini, kefaletin de geçersiz olduğunu beyan ederek; menfi tespit talebinde bulunmuşlardır.
2.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dışı ….. , yönetim kurulu başkanı olan davacı … ile vekil edenin 02/08/2017 tarihinde Danışmanlık Sözleşmesi imzaladıklarını, diğer davacının da bu sözleşmenin kefili olarak yer aldığını, bu sözleşmede verilecek danışmanlık hizmetinin mülkiyeti … adresinde kaim taşınmazda yatırım teşvik belgesi alınması, hayvancılık projesi ve araziye ait irtifak konuları olarak belirlendiğini, imzalanan bu sözleşme gereği müvekkiline noter kanalıyla vekaletname verildiğini, bu işlemlerin yapılması neticesinde …bulunan dairenin tapusunun verilmesi konusunda anlaşıldığını, sözleşmedeki cezai şart maddesi gereği de projeden cayan tarafın proje başı 75.000,00 TL ödemesinin karar altına alındığını, sözleşmeyi hatırlamadıkları ve imzaya ilişkin beyanların hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yatırım teşvik belgesinin alındığının ilgili bakanlık yazısından anlaşıldığını, müvekkilin sorumluluğunda olmayan hususlar nedeniyle işlemlerin tamamlanamadığını, bu arada vekaletnamedeki sürenin bittiğini, vekil edenin işleri tamamlamak için vekaletnamenin uzatılması yönünde ihtarname gönderdiğini, bu ihtarnamenin tebliğ edildiğini, yükümlülüklerin davacı tarafça yerine getirilmediğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
3.Dava, itirazın iptali talebinden ibarettir.
4.İlgili icra dosyası, uyap üzerinden dosya arasına alınmıştır.
5.Aşamalarda, iddianın temelini oluşturan sözleşme aslı davalı tarafça dosyaya sunulmuştur ve mahkememizce davacı asiller duruşmaya çağrılmış, sözleşme aslı onlara gösterilmiş, davacılar ayrı ayrı sözleşme altındaki imzanın kendilerine ait olduğunu bildirmişlerdir. Sözleşmedeki imza hususu uyuşmazlık dışı kalmıştır.
6.Sözleşmeye bakıldığında, “Danışmanlık Sözleşmesi” başlığı taşıdığı, verilecek danışmanlık hizmetlerinin, araziye irtifa hakkı, hayvancılık projesi, yatırım teşvik belgesi olarak belirtildiği, danışmanın … olduğu, yatırımcı işletme olarak Simena … AŞ nin gösterildiği, sözleşme altında yatırımcı işletme olarak Simena …AŞ’nin yönetim kurulu başkanı olarak …’nin ve yatırımcı şirket kefili olarak da …’nin imzalarının olduğu görülmektedir.
7.Mahkemelerin görevi dava şartıdır. Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ve yokluğu gerekli olan hallere ise dava şartları denir (KURU/Baki// ARSLAN/Ramazan// YILMAZ/Ejder., Medeni Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2005, s. 303)Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 188. maddesinde, “Hakimin re’sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar” deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2005/9-546 E.N , 2005/611 K.N., 26/10/2005). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 115’e göre; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
8.Görev kuralları kamu düzenindendir ve re’sen dikkate alınır, dava şartıdır. Bu nedenle mahkememizin görevli olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
9.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1097 esas, 2019/458 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
10.Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır.
11.Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
12.Somut olaya dönüldüğünde; taraflar ticaret şirketi değillerdir. Gerçek kişilerdir. Davalının da esnaf odası kaydı vardır. Bu kayıt davalının tek bayına tacir sayılmamasını gerektirmese de vergi dairesinden gelen yazı cevabında davalının sadece 01/03/2015-29/06/2016 tarihleri arasında bilanço esasına göre defter tuttuğu bildirilmiştir. Ticaret şirketi ortaklığı da tek başına tacir sayılmayı gerektirmez.
13.Bu hususların yanında göreve ilişkin belirleme için taraflar arasındaki sözleşmeye de bakmak gerekmektedir.
14.Taraflar arasındaki sözleşme danışmanlık sözleşmesi olmakla ve tarafların tacir olduğuna ilişkin bir bilgi ve belge dosyada olmamakla, kabule göre davada genel mahkeme görevlidir. Davalının ticari işletmesinin olduğu ve davada uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendiren bir husustan doğduğu konusunda da dosyada bilgi ve belge yoktur. Burada akla, danışmanlık sözleşmesi olarak adlandırılan sözleşmenin, komisyon sözleşmesi olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği gelmektedir. Çünkü, TTK m. 4 gereği; komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545 maddelerinde öngörülen hususlardan doğan davalar mutlak ticari davaya vucut verir. Denetime elverişlilik açısından bu hususun da aydınlatılması gerekmektedir.
15.TBK, komisyon sözleşmesini, “alım satım komisyonculuğu” ve “diğer komisyon işleri” ayrımına tabi tutmuştur. Sözleşmenin bu iki türünde de komisyoncu, kendi adına fakat vekalet verenin hesabına iş yapar. Bu sözleşmede de vekalet veren olduğuna göre ve komisyoncu vekalet veren hesabına hareket ettiğini göre, burada da bir vekalet ilişkisi söz konusudur. Nitekim, TBK m. 532 de de vekalet sözleşmesine atıf vardır. Vekalet sözlşemesinde ise vekil, sadece vekalet veren hesabına değil, aynı zamanda vekalet veren adına da iş görür. Komisyon sözleşmesini vekaletten ayırt eden, komisyoncunun kendi adına hareket etmesi, fakat başkası hesabına hareket etmesi olduğundan, yaptığı işler hakkında ona bilgi ve hesap verme yükümlülüğü vardır. Vekalette de vekilin, vekalet verene bilgi ve hesap verme yükümlülüğü vardır. Fakat vekilin bilgi ve hesap vermesi hem onun adına hem de onun hesabına yaptığı işten kaynaklanır. Vekalette, vekilin temsil yetkisi doğrudan temsildir. Komisyon sözleşmesinde ise dolaylı temsildir.(KILIÇOĞLU, AHMET, Borçlar Hukuk Özel Hükümler, Ankara 2019, s.589-590)
16.Bu açıklamalar ışığında dosyaya bakıldığında, davaya temel sözleşme danışmanlık sözleşmesi adını taşımaktadır. Bu sözleşme gereği davalıya noter kanalıyla vekaletname çıkarıldığı dosyadan anlaşılmaktadır. Davalının kendi adına işlem yapma yetkisine sahip olduğunu gösterir bir belirleme dosyada mevcut değildir ve hatta davacı … duruşmadaki beyanında özetle, davalının kendilerinin ad ve hesabına intifa hakkı alacağını da beyan etmiş, diğer davacı da bu beyanı teyit etmiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere, komisyonculuğun hukuki niteliği gereği, komisyoncu ise, kendi adına fakat vekalet verenin hesabına iş yapar. Uyuşmazlık taraflar arasında imzalanan sözlşemeden kaynaklanmaktadır. Bu sözleşme gereği de vekalet ilişkisi kurulmuştur. Komisyonculuk yönünde hukuki ilişkinin olmadığı, komisyonculuğun türleri de dahil olmak üzere, kurumun hukuki tanımına da uyacak bir hukuki ilişkinin olmadığı görülmektedir. Dosyada, mutlak ticari davaya vucut veren bir hukuki ilişki yoktur.
17.Tüm dosya kapsamı, taraflar arasındaki sözleşme içeriği, yukarıdaki açıklamalar ışığında, davanın mutlak ticari dava olmaması, her iki tarafın tacir olduğu ve her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendiren bir husustan kaynaklanmaması, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin dava olmaması karşısında mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu görülmekle, davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
Davacının davasının görev dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
Karar kesinleştiğinde ve istek halinde dava dosyasının görevli Nöbetçi Antalya Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Yargılama giderleri, vekalet ücreti ve harçların görevli mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair, davacılar Sn. …, Sn. … ve vekili Sn. Av. … ‘ın yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/10/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır