Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/6 E. 2022/816 K. 04.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/6
KARAR NO : 2022/816
DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/07/2018
KARAR TARİHİ : 04/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tapu İptali Ve Tescil (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili … tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin davalılardan … adına kayıtlı bulunun … ili, … ilçesi, … mahallesi … ada … parselde bulunan … blok … kat … numaralı bağımsız bölümün diğer davalı … A.Ş’den ekteki borç tasfiyesi sözleşmesi ile satın aldığını, davalı …’in taşınmazın kayden maliki olduğunu, diğer davalı ile aralarında yaptıkları inşaat sözleşmesi uyarınca taşınmazı inşaat karşılığı olarak diğer davalı şirkete bıraktığını, davalının satış ve devir senedine istinaden … tarihinde iskan alınmış olarak bu taşınmazın tapu kaydını devredeceğini taahaaüt etmiş ise de yapılan görüşmelere rağmen devir ve tescile yanaşmadığını, davacının tüm edimlerini yerine getirmesine rağmen tapu kaydının müvekkil üzerine verilmesi gerekirken sözleşmeye aykırı olarak bu gerekliliğe uyulmadığını beyanla, … ili, … ilçesi, … mahallesi … ada … parsel … blok … kat … nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının delil olarak dayandığı belgelerde müvekkilinin imzası ve onayı olmadığını, … tarihli devir sözleşmesinin müvekkili tarafından onaylanmadığını, mal sahibi adına imza atan …’a bu konuda vekalet verilmediğini, bu nedenle müvekkili hakkında açılan davanın reddini talep etmiştir.
Taraflara usulüne uygun meşruhatlı davetiyeler tebliğ edilmiş ve taraf teşkili sağlanmıştır.
Muratpaşa Tapu Müdürlüğüne müzekkere yazılarak … ili … ilçesi … Mah. … ada … parsel … Blok … nolu bağımsız bölümü tedavüllü tapu kayıtları celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Muratpaşa Belediyesi İmar İşleri Müdürlüğüne müzekkere yazılarak dava konusu taşınmazla ilgili sözleşme örnekleri, inşaat ruhsatı ve iskan belgeleri celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesinin … gün ve … Esas, … sayılı kararı ilamı ile görevsizlik kararı verilerek dava dosyası Mahkememizin … Esas sırasına kaydedilmiş, yeniden yapılan yargılamada;
Mahkememiz … günlü 1 nolu ara karar gereğince mahallinde bir gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişi ile birlikte keşif yapılmasına karar verilmiş, keşif sonucu bilirkişi … tarafından düzenlenen … tarihli raporda özetle; “…Taşınmazın değer tespitinde “Emsal Karşılaştırma Yöntemi” kullanılmıştır. Bu yöntemde mevcut pazar bilgilerinden faydalanılmış; bölgede yakın dönemde pazara çıkarılmış ve satılmış gayrimenkuller dikkate alınarak pazar değerini etkileyebilecek kriterler çerçevesinde fiyat ayarlaması yapıldıktan sonra rapor konusu taşınmaz için fiyat belirlenmiştir. Değerlendirmede faydalanılan emsaller, konum, büyüklük, kullanım fonksiyonu ( imar durumu ), mimari özellik, inşai kalite, müşteri celbi ve reklam kabiliyeti gibi kriterler dâhilinde karşılaştırılmış, bölgedeki emlak pazarının güncel değerlemesi için emlak pazarlama firmaları ile görüşülmüştür. Kıymet takdiri konusu, … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel, … Blok, … Kat, … Nolu Bağımsız Bölüm taşınmazın; … arsa payı dahil;
… dava tarihi itibariyle ( Keşif sırasında görülen tadilat giderleri de gözönünde bulundurularak mevcut haliyle) …-TL. Piyasa satış değerinde olabileceği” görüş ve kanaatine varılmıştır.
… tarihli ek raporda özetle; “…Huzurdaki Dava Tarihinin; Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesinde … tarih ve … Esas Numarası ile açılan dava tarihi olması gerekirken, Sehven Mahkemenizin … tarihli Tensip Tutanağında yazılı … dava tarihi esas alınarak davaya konu taşınmazın değer tespiti yapıldığı anlaşılmıştır.
Davaya konu taşınmazın … dava tarihi değeri, … tarihli bilirkişi raporu ile … tarihi itibariyle tespit edilen …-TL. Esas alınarak, Türkiye İstatistik Kurumu Yurtiçi Üretici Fiyatları Endeks değerleri ile hesaplanarak yeniden tespit edilmiştir.
A) … tarihi değeri …-TL.
B) Ocak 2021 tarihi Yi-Üfe Endeksi …
C) Temmuz 2018 Yi-Üfe Endeksi … olduğu ve ( … TL. / … X …) = …-TL.
Davaya konu, … İli, … İlçesi, … Mahallesi,… ada, … parsel, … Blok,… Kat, … Nolu Bağımsız Bölüm taşınmazın; …arsa payı dahil;
… Dava Tarihi değerinin …-TL. (… – Türklirası … Kuruş) olabileceği” kanaat ve sonucuna varılmıştır.
… tarihli ek raporda özetle; “… … İli, … İlçesi,… Mahallesinde bulunan … ada … parsel numaralı … m² yüzölçümlü arsa nitelikli taşınmazın üzerine inşa edilen … katında bulunan 7 bağımsız bölüm numaralı mesken nitelikli taşınmazın mahalline yapılan keşifte, taşınmazı … tarihinde satın alan … tarafından tadilat yapıldığı haliyle Mahkemenizin … tarihli Tensip Zaptında dava tarihi olarak yazılan … dava tarihi esas alınarak ve … dava tarihi itibariyle piyasa rayiç değerini …-TL. olarak tespit edilerek düzenlenen … kök bilirkişi raporunun Sayın Mahkemenize sunulduğu,
2. Davacı Vekili Av…. Tarafından Mahkemenize sunulan … tarihli itiraz dilekçesi ile, dava tarihinin … tarihi olmadığı, dava tarihinin … olduğu şeklinde ve … dava tarihi itibariyle davaya konu taşınmazın değerinin tespit edilmesi gerektiği iddia edilerek, yapılan incelemede Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas numarası ile dava açılmış olduğu, aynı Mahkemenin … tarih ve … Kararı ile, görevsizliğine ve dosyanın Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi nedeniyle dava tarihi olan … tarihi itibariyle , … tarihli kök bilirkişi raporu ile … tarihi itibariyle tespit edilen …-TL. Bedel esas alınarak ve Türkiye İstatistik Kurumu Yurt İçi Üretici Fiyatları (Yİ-ÜFE) endeks değerleri ile;( … /… X …) = …-TL. olarak hesaplanmıştır.
3. Davacı Vekili tarafından davaya konu taşınmazın Antalya … İcra Dairesinin … E. Sayılı dosyası ile değerinin …-TL. Olarak tespit edilerek, …-TL. Bedelle satışının yapıldığı beyan edilmiş olamasına rağmen, Mahkemenizce yapılan … tarihli keşifte davaya konu taşınmazın tadilat yapılmış mevcut haliyle değeri tespit edildiğinden ve Antalya … İcra Dairesince yapılan değer tespiti sırasında davaya konu taşınmazın ne durumda olduğu, tadilata ihtiyaç durumda olup olmadığının ve satış tarihinden sonra ne tür tadilat işlemlerinin yapıldığının bilinmesinin mümkün olmadığı,
4. … tarihli ek bilirkişi raporu ile davaya konu taşınmazın … tarihinde yapılan keşif sırasında mevcut hali göz önünde bulundurularak … dava tarihi itibariyle tespit edilen …-Tl. bedelin piyasa rayiçlerine uygun olduğu ve … tarihli ek bilirkişi raporunda değiştirmeyi yada düzeltmeyi gerektirir bir husus bulunmadığı” sonuç ve kanaatine varılmıştır.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:Dava, davacı şirket ile davalı şirket arasındaki borç tasfiyesi sözleşmesi gereği … nolu dairenin davacı … Ltd Şti yetkilisi …’e devredileceğinin kararlaştırılmasına rağmen taşınmazın devrinin yapılmaması sebebiyle açılan tapu iptali tescil istemine ilişkindir.
Dava dilekçesi ekinde yer alan … tarihli “Devir Sözleşmesi” başlıklı sözleşmeye bakıldığında, taraflar başlığının altında, alıcılar olarak …, … Ltd Şti yazmakta olduğu, yine aynı kısımda “… AŞ ile aralarında yaptıkları borç tasfiye sözleşmesi çerçevesinde hak sahibi” olduğu yazmaktadır. Devamında, “aralarında imzalanmış ekli satış sözleşmesi ile dairesi üzerindeki tüm haklarını devrettiği; … adına vekaleten …” yazmaktadır. Adı geçen sözleşmenin yine taraflar kısmının ilk bölümünde ” mal sahibi adına vekaleten yeğeni …” ibaresinin yer aldığı bu ibarenin hemen üstünde ise “… adına” ibaresi yazmaktadır. “… adına” ibaresi sözleşmenin diğer maddelerinden farklı olarak el yazısı ile sözleşmeye eklendiği görülmektedir. Söz konusu sözleşmenin son kısmında ise alıcılar yazısı altında … ve … adına vekilleri … isminin yer aldığı ve altında imzanın olduğu, mal sahibi kısmında ise … adına yeğeni … ibaresinin yer aldığı ve altında imzanın yer aldığı, “…” ibaresinin, yukarıda belirtilen bir bölümün dışında diğer bölümlerden farklı olarak el yazısı ile yazıldığı anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesi ekinde yer alan “Borç Tasfiye Sözleşmesi” başlıklı sözleşmeye bakıldığında, taraflar başlığının altında … Ltd Şti, … ve … AŞ nin yer aldığı, 2 inci maddede … Ltd Şti ve …’in alacaklılar, … AŞ’nin borçlu diye anılacağı belirtilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin davalılardan … adına kayıtlı bulunun … ili, … ilçesi, … mahallesi … ada … parselde bulunan … blok … kat … numaralı bağımsız bölümün diğer davalı … A.Ş’den ekteki borç tasfiyesi sözleşmesi ile satın aldığını, davalı …’in taşınmazın kayden maliki olduğunu, diğer davalı ile aralarında yaptıkları inşaat sözleşmesi uyarınca taşınmazı inşaat karşılığı olarak diğer davalı şirkete bıraktığını, davalının satış ve devir senedine istinaden … tarihinde iskan alınmış olarak bu taşınmazın tapu kaydını devredeceğini taahaaüt etmiş ise de; yapılan görüşmelere rağmen devir ve tescile yanaşmadığını, davacının tüm edimlerini yerine getirmesine rağmen tapu kaydının müvekkil üzerine verilmesi gerekirken sözleşmeye aykırı olarak bu gerekliliğe uyulmadığını ileri sürerek, dava konusu bölümünde de belirttiği üzere, gayrimenkul satış sözleşmesine dayalı tapu iptal tescil talebinde bulunmuştur.
Genel olarak belirtmek gerekir ki; Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir. Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz(TBK m. 12). Yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunması zorunludur.(TBK m. 14).
Bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir. Kanunlarda öngörülen istisnalar dışında, ön sözleşmenin geçerliliği, ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlıdır. (TBK m. 29).
Türk Borçlar kanununun 217. maddesi gereğince; Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır. Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri; Türk Borçlar Kanununun 217. maddesi ile Medeni Kanunun 706 ve Noterlik Kanununun 89. maddeleri hükmü uyarınca, noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan ve iki tarafa borç yükleyen kişisel hak veren sözleşmelerdendir. Vaad alacaklısı taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle mülkiyet devir borcu yüklenen vaad borçlusunun edimini yerine getirmemesi halinde edimin hükmen yerine getirilmesini mahkemeden isteyebilir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle amaçlanan ileride bir taşınmazın satış işleminin yapılmasıdır. Başka bir anlatımla taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi yapılmakla vaad borçlusu ileride taşınmaz mal mülkiyetini vaad alacaklısına geçirme taahhüdünde bulunur. İleride yapılması taahhüt edilen akid ise taşınmaz mal satımıdır. O yüzden taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri ileride yapılacak taşınmaz satış sözleşmesinin esaslı unsurlarını ihtiva etmelidir. Taşınmaz satımında semen (satış bedeli) satım akdinin asgari objektif unsurları arasındadır. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi açısından bakılırsa semen; satışı vaad olunan taşınmaz bedeli, vaad alacaklısının da karşı edimidir. Taşınmaz satış sözleşmesi yapıldığı zamanda, taşınmazın maliki olunması gerekmez.
Dosyada, böyle bir resmi geçerlilik şekline uygun gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi mevcut değildir. Hatta aşamalarda, … Belediyesi İmar ve Şehircilik müdürlüğüne yazılan yazıya verilen cevapta da kat karşılığı inşaat sözleşmesine rastlanmadığı özetle, belirtilmiştir. Satım sözleşmesi kapsamında da bakıldığında; TBK m. 207 gereği; Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Davacı tarafında dava dilekçesinde kabul ettiği üzere, davalı … adı geçen taşınmazın kayden malikidir ve davacı vekili, …’ın diğer davalı ile yaptıkları inşaat sözleşmesi uyarınca taşınmazı diğer davalıya bıraktığını ileri sürmektedir. Davalı … vekili ise cevap dilekçesinde özetle; davacının delil olarak dayandığı belgelerde müvekkilinin imzası ve onayı olmadığını, … tarihli devir sözleşmesinin müvekkili tarafından onaylanmadığını, mal sahibi adına imza atan …’a bu konuda vekalet verilmediğini, bu nedenle müvekkili hakkında açılan davanın reddini talep etmiştir.
Sözleşmedeki imzanın …’a ait olduğu hususunda bir uyuşmazlık olmamakla beraber (cevaba cevap dilekçesi olarak verilen dilekçede imzanın …’a ait olduğu davacı tarafça da belirtilmiştir) iddia …’ın …’a vekaleten/onun adına imza attığı yönündedir.
Bir kimse kural olarak kendi fiilleri ile ancak kendi ad ve hesabına hukuki işlem yapabilir ve söz konusu hukuki işlemin hukuki sonuçları bu hukuki muameleyi yapan kişinin alanında ortaya çıkacağından hak ve borçlar da kendisine ait olur. Ancak, kimi zaman hukuki ya da fiili durumlar işlemin şahsen yapılabilme imkanını ortadan kaldırabilir. Bu durumda işlemin o kişi adına yapılmasını sağlayan kimselere ihtiyaç duyulur. Böyle hallerde hukuk düzeni temsil yoluyla hukuki işlem yapılmasına izin vermektedir. (EREN, Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 24. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2019, s. 477; OĞUZMAN, M. Kemal/ÖZ, M. Turgut; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C 1, 18. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2020, N. 663; ANTALYA, Gökhan, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt V/1,1, 2. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2019, s. 579)
Türk Borçlar Kanunu m. 40 ve devamında “temsil” kurumu düzenlenmiştir. Buna göre; Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar. Temsilci, hukuki işlemi yaparken bu sıfatını bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları kendisine ait olur. Ancak, karşı taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya çıkarması gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapması farksız ise, hukuki işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait olur. Diğer durumlarda alacağın devri veya borcun üstlenilmesine ilişkin hükümler uygulanır. Bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar. Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu hukuki işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde işlemin onanmaması durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur.
… tarihli “Devir Sözleşmesi” başlıklı sözleşmeye bakıldığında, taraflar kısmının ilk bölümünde “mal sahibi adına vekaleten yeğeni …” ibaresinin yer aldığı bu ibarenin hemen üstünde ise “… adına” ibaresi yazmaktadır. “… adına” ibaresi sözleşmenin diğer maddelerinden farklı olarak el yazısı ile sözleşmeye eklendiği görülmektedir. Söz konusu sözleşmenin son kısmında ise alıcılar yazısı altında … ve … adına vekilleri … isminin yer aldığı ve altında imzanın olduğu, mal sahibi kısmında ise … adına yeğeni … ibaresinin yer aldığı ve altında imzanın yer aldığı, “…” ibaresinin, yukarıda belirtilen bir bölümün dışında diğer bölümlerden farklı olarak el yazısı ile ya anlaşılmaktadır.
Dosyada davacı tarafça sözleşmeyi imzalayan …’ın yetkili olduğunu gösterir bir vekaletname ve benzeri bir belge dosyaya sunulmamıştır. …’ın sözleşmeyi yetkili bir temsilci olarak imzaladığını gösterir veya aşamalarda … tarafından işlemin onandığını gösterir bir bilgi, belge davacı tarafça sunulmamış, bir olgu ileri sürülüp ispatlanmamıştır. Cevaba cevap adındaki dilekçede davacı vekili, …’ın tüm işlerini …’a yaptırdığını, …’ın bilgisi dahilinde taşınmazın verildiğini iddia etmekte ise de bu husus yargılamada ispatlanamamıştır. İspata yarar bir delil kabule göre dosyada mevcut değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … esas, … karar sayılı güncel emsal ilamında da belirtildiği üzere; Sıfat deyimi dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle (usul hukuku sorunu) ilgili olduğu hâlde; taraf sıfatı, dava konusu sübjektif hakka (maddi hukuk sorunu) ilişkindir. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (davacı sıfatı-dava hakkı) o hakkın sahibine ait olup (aktif husumet); hakkını o hakka uymakla yükümlü kişiden (davalı sıfatı-pasif husumet) isteyebilecektir. Sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu daha açık bir ifadeyle bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin olması nedeniyle maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel bir itirazdır. Hâkim somut olayda bir itiraz sebebinin varlığını öğrenirse bu yönün kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle bu hususu kendiliğinden gözetmek zorundadır.(Prof. Dr. Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Mart 2020, Cilt-1, s.332-334).
Somut dosyaya bakıldığında; Davalı … kendisi veya yetkili temsilcisi tarafından imzalanmayan bir sözleşmeden doğabilecek bir borçtan dolayı sorumlu olamayacağından, kendisine husumet düşmeyeceğinden, pasif taraf sıfatı mevcut değildir. Bu nedenle, davalı …’a karşı açılan davanın reddi gerekmiştir.
Yine bakıldığında, yukarıda da belirtildiği üzere dosyada, resmi geçerlilik şekline uygun gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi mevcut değildir. Davacı taraf borç tasfiye sözleşmesine ve devir sözleşmesine temel olarak dayanmaktadır. Davacı tarafa dava dilekçesinde, tapu iptal tescil talebinde bulunmuştur. Satım sözleşmesi olarak değerlendirildiğinde, satım sözleşmesinde satılanın mülkiyetinin satıcıya ait olması gerekmez. Çünkü, satım sözleşmesi borç doğurucu bir işlem yani taahhüt işlemidir. Önemli olan satıcının satım sözleşmesinden doğan borcu ifa etmesidir. İfa gerçekleşmez ise satıcı sözleşmeye aykırılıktan doğan zarardan sorumlu olacaktır. Dava dilekçesi ekinde yer alan, davacının dayandığı devir sözleşmesinde mal sahibinin … AŞ nin mal sahibi ile aralarında imzalanmış olan iş yapım sözleşmelerindeki vecibelerini yerine getirmediğinden ve konutların iskanını alamadığı yazmaktadır. Davacı taraf iş bu sözleşmeye dayanarak, bu belirlemeyi de kabul etmiştir. Aynı sözleşmede iskan sorununun çözülmesi için … TL daire başı ödemenin mal sahibine yapılacağı belirtilmiştir. Davalı … ise bu iddiayı cevap dilekçesinde kabul etmediğini beyan etmiştir. Miktar da tanıkla ispat sınırı üzerindedir. Zira, … yönünden, adı geçenin sözleşmeden sorumlu olmadığı, davacının iddialarını ispat edemediği anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmiştir. Bu konuda ispat külfeti de davacıdadır ve bu husus ispatlanamamıştır. Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Cevaba cevap dilekçesinde belirtilen miktar için dava açılacağı belirtilmiştir. Taşınmazın iskanının alınmadığı da cevaba cevap dilekçesinde belirtilmekle, uyuşmazlık dışıdır. Borç tasfiye sözleşmesindeki taşınmazın devri için verilecek paranın ispatı dava davacı üzerinedir.
Davacı tarafa dava dilekçesinde, tapu iptal tescil talebinde bulunmuştur, terditli olarak alacak talebinde bulunmamıştır. Aşamalarda ise, gayrimenkul satış vaadine dayalı tapu iptal tescil talebini tekrar etmiş, bunun yanında bu taleplerinin kabul görmemesi halinde taşınmazın dava tarihindeki değerinin tahsilini talep etmiştir. Davalı şirket davaya cevap vermemekle, 6100 sayılı HMK m. 128 gereği, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır. Davada, genel kural gereği iddiasını ispat külfeti davacı taraftadır. Ekte sunulan borç tasfiye sözleşmesinin 4 üncü maddesinin (c) bendinde, “… İş bu borca karşılık borçlu taraf borcun tasfiyesi aşamasında sahibi bulunduğu Lara-Antalya adresinde bulunan … sitesi … blok no … de bulunan 195 m2 miktarı 3+1 daireyi borç karşılığında … YTL alacaklı taraftan almak kaydı ile en geç … tarihine kadar devir etmeyi kabul ve taahhüt eder” ibaresi yer almaktadır. Bu miktar tanıkla ispat sınırı üzerindedir. Sözleşme tarihi 2007 dir. Taşınmazın …’dan bir başka tarafa tapudan geçme tarihi … dur. Davalı şirket eğer ki kendi mülkiyetinde olmayan bir satım konusunun zilyet ve mülkiyetini davacıya geçiremediyse bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür. Davacı ise taşınmazın bedelini talep etmektedir. Davacı vekili, aşamalarda davayı şirketi temsilen açtıklarını beyan etmektedir. Borç tasfiye sözleşmesinde devir işleminin geçersiz olması halinde anlaşmanın hükümsüz olacağı da belirtilmiş ve bunun sonuçları da gösterilmiştir. Tüm bu açıklamalar ışığında, davacının davasını ispatlayamadığı, taşınmazın mülkiyetini veya değerini istemesinin yerinde olmadığı anlaşılmakla, davalı şirket yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın davalı … yönünden PASİF HUSUMET DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE REDDİNE,
2-Davalı … A.Ş. yönünden ESASTAN REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken … TL harcın peşin alınan … TL harçtan mahsubu ile fazla alınan … TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya İADESİNE,
4-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinde karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Gereğince … TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Artan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde istek aranmaksızın taraflara İADESİNE,
Dair; davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine, diğer davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/11/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır