Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/595 E. 2023/420 K. 05.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/595
KARAR NO : 2023/420
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/05/2022
KARAR TARİHİ : 05/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davalarının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, asıl davada dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından, Davalı … şirketi ile Dava dışı … ġirketi tarafından birlikte kurulan … inşaat malzemeleri tedariki yapıldığını ve karşılığında fatura düzenlendiğini, düzenlenen faturalara süresinde itiraz edilmeyerek, kabul edildiğini, sonrasında ise faturaların borçlu adi ortaklık tarafından ödenmediğini, TBK 638’e gereğince adi ortaklığın ortakları aleyhine toplam … adet faturadan kaynaklı … TL asıl alacak … TL Ticari Temerrüt Faizi işletilerek toplam … TL ilamsız icra takibi başlatıldığını, ödeme emri tebliği ile … tarihinde, borçlulardan … İnşaat… tarafından süresinde sadece işlemiş faiz kısmına itiraz edilerek faturaların borcu kabul edildiğini, Davalı … Mimarlık… ise borcun tamamına itiraz ettiğini, işlemiş faiz kısmı yönünden bütün borçlulara karşı dava açılacağından dolayı davalı bakımından sadece asıl alacak kısmı yönünden HMK m. 109 hükmü gereği eldeki dava kısmi dava olarak açıldığını, itirazın iptali davasının kısmi dava olarak açılmasına engel oluşturan HMK m. 109/2. Fıkrasının yürürlükten kaldırıldığını, hukuki menfaatin de gereği olarak dava kısmi dava olarak açıldığını, takip konusu meblağ davalı borçlu tarafından gayet iyi bir şekilde bilinmekte olup, aynı zamanda likid bir alacak olduğunu, İİK 67/2.madde hükmünün amacının, borçlu olduğu miktarı bilen veya bilebilecek durumda olan borçlunun icra takibine konu alacağın varlığına haksız olarak itiraz etmesini önlediğini, bu sebeple durdurulan alacağın %20’ sinden aşağı olmamak üzere borçlu aleyhine icra inkar talepleri olduğunu, açıklanan nedenlerle Davalı tarafça Antalya … icra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağın % 20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili asıl davada tarihsiz olan ve kısaca cevap dilekçesi olduğunu, eski hale getirme taleplerinin olduğunu beyan ettiği dilekçesinde özetle;
Dava dilekçesi eklerinin usulsüz tebliğ edildiğini, taraf yönünden itirazları olduğunu, davanın usulden reddini talep ettiklerini, arabuluculuk sürecinin ve açılan davanın usulsüz olduğunu, davanın diğer ortak … şirketine ihbar edilmesi gerektiğini, davada ödeme emrine yapılan itirazların dava dilekçesinde davaya sebep olarak gösterildiğin, adi ortaklığın tefsiye edildiğini ve tüzel kişiliği kalmadığını, esasen tasfiyenin fatura tarihine kadar gittiğini, davacı tarafın ticari defterlerini delil olarak sunmadığını, takip konusu faturaların usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, tebliğin kim tarafından yapıldığı ve kim tarafından teslim alındığının belli olmadığını, bu nedenle süresinde itiraz edilmediği iddialarının geçersiz olduğunu, faturalar incelendiğinde alt kısmının imza ile kapatıldığı görüldüğünü, kapalı fatura denilen bu fatura tipinde müşterinin mal ve hizmete ilişkin ödemesini faturanın düzenlendiği an yaptığı kabul edildiğini, burada satışın peşin olarak gerçekleş ve fatura bedeli peşin alınmış olmakla müşterinin borcunun kapandığını, faturanın tek başına düzenlenmesi işin yapıldığı veya malın teslim edildiğini göstermediğini, faturayı düzenleyen davacının bu hususları ispat etmesi gerektiğini, neticeten takip dayanağının asılsız olduğunu, müvekkili şirketin alacaklıya herhangi bir borcu bulunmadığını, temerrüt durumu olmadığı halde bilinmeyen bir tarihten takip tarihine kadar işletilen faiz, takipten önce ve takipten sonra işleyecek faiz oranı fahiş olup takip konusu borca, asıl alacağa, işleyecek faize borcun tüm ferilerine itiraz ettiklerini, davanın haksız ve kötü niyetle açıldığını, açılanan nedenlerle davanın reddi ile davacı aleyhine asıl alacağın % 20 sinden aşağı olmak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl dava, itirazın iptali davasıdır.
Öncelikle, söylemek gerekir ki; Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13. maddelerinde belirlenmiştir. Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.(m.12)
Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mütat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. (m. 13)
Tebligat adresinin borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı olması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde bu adrese 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. ya da 35/4. maddelerine göre tebligatın yapılması gerekir.
Adrese dayalı kayıt sistemi ise gerçek kişiler yönünden olup, tüzel kişiler hakkında 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2.maddesinin uygulanması mümkün değildir. Zira tüzel kişiler adına ve adı geçenin ticaret sicilindeki adresine gönderilen tebligatın 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılmış olması halinde tebliğ memurunun Yönetmeliğin 30 ve 31.maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira, muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olması tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz.
Dosyadaki, dava dilekçesini içeren tebligat zarfına bakıldığında, özetle, “adres kapalı” olduğundan en yakın komşuya onun ismini de evraka şerh ederek, muhtara tebligat yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin bahsettiği Teb. K m. 21/2 şerhi, PTT evrakında mevcut değildir. Muhatabın geçici ayrılmasına ilişkin Teb. K m. 20 maddesinin de “adres kapalı” şerhi dikkate alınarak, haklı olarak uygulanmadığı , Tebligatın Teb. K m. 21/1 gereği yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu maddeye göre yapılan tebligatlarda, İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Bu tarih … dir. Davalı … vekili asıl davada tarihsiz olan ve kısaca cevap dilekçesi olduğunu, eski hale getirme taleplerinin olduğunu beyan ettiği dilekçesinin uyap sistemine kayıt tarihi ise …dir. Davalı … vekili asıl davada tarihsiz olan ve kısaca cevap dilekçesi olduğunu, eski hale getirme taleplerinin olduğunu beyan ettiği dilekçesinde özetle; müvekkil şirket yetkilisinin geçici olarak adreste olmadığını beyan etmiş ise de PTT belgesinde adresin kapalı olduğu açıkça belirtilmiştir. Teb. K m. 20’de, 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır. Aynı kanun m. 13 gereği; Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mütat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Somut olayda ise, adres kapalıdır ve Teb. Kanunun 21/1’inci maddesine göre yapılmıştır. Davacının, Teb. K m. 20’yi göz önüne alarak, on beş gün sonrasında tebligat yapıldığının kabulü şeklindeki Teb. K m. 20’ye atıf yaparak yaptığı talep yerinde değildir. (RUHİ, Ahmet Cemal, Tebligat Hukuku, 8. Bası, Seçkin yayınları, 2013, s. 567 vd.)
Davalı … vekili, aynı dilekçe içerinde, “eski hale getirme” tabirini de kullanmıştır. 6100 sayılı HMK’nın 95 inci maddesinde; “Elde olmayan sebeplerle, kanunda belirtilen veya hâkimin kesin olarak belirlediği süre içinde bir işlemi yapamayan kimse, eski hâle getirme talebinde bulunabilir. Süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen aynı sonuca, eski hâle getirme dışında, başka bir hukuki yoldan ulaşılabiliyorsa, eski hâle getirme talebinde bulunulamaz.”, 96 ncı maddesinde; “Eski hâle getirme, işlemin süresinde yapılamamasına sebep olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilmelidir. İlk derece ve istinaf yargılamalarında, en geç nihai karar verilinceye kadar eski hâle getirme talebinde bulunmak mümkündür. Ancak, nihai karar bir tarafın yokluğunda verilmişse, tahkikat aşamasında kaçırılan süreler için kararın verilmesinden sonra da eski hâle getirme talebinde bulunulabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun müteakip 97 nci maddesinde ise; eski hale getirme dilekçesinde talebin dayandığı sebepler ile bunların delil veya emarelerinin gösterileceği belirlenmiş, 98 nci maddesinde ise, temyiz yoluna başvuru hakkının düşmesi hâlinde ise eski hale getirmenin Yargıtaydan talep edileceği öngörülmüştür. Söylemek gerekir ki; usul hukuku sistemimizde ferdileştirme sistemi değil, vakıalara dayandırma sistemi geçerlidir. HMK.nun 33. maddesi uyarınca hukuki tavsif hakime aittir. Hakim, bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve neticei taleplerle bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleri ve onların tavsifleri ile bağlı değildir. Kanunları re’sen tatbik ederek iddia ve müdafaadaki neticei talepleri karara bağlamakla mükelleftir ( 4.6.1958 ve 15/6 sayılı İBK). Dava dilekçesindeki açıklamaların içeriği dikkate alındığında, davalının talebinin kendilerine usulsüz tebligat yapıldığına bu nedenle süresi içinde cevap dilekçesi verdiklerinin kabulüne yönelik olduğu anlaşılmıştır. Elde olmayan nedenler sunulmamış, kendilerine tebligatın usulsüz yapıldığına yönelik beyanlar sunulmuştur. Bu yönüyle de adı geçen kurumun hukuki karşılığı kabule göre yoktur.
Davalı … vekili, tebligatın asil yerine kendilerine yapılmasını gerektiğini beyan etmiştir. Teb. K m. 11 gereği, Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Ancak, dava itirazın iptali davasıdır. Ayrıntısı 2021/1 E., 2022/3 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da anlatıldığı üzere; vekilin umumî vekâletname ile yetkilendirilmiş olması, müvekkilin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve zorunluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hakkında icra takibi yapılan borçlu, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi, alacaklının açtığı “itirazın iptali davası” bakımından, borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin, bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından, dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin olup olmadığı mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır (Benzer yönde; Yargıtay 15. HD., 02.11.2004 T., 2004/2041-5550 sayılı kararı; Yargıtay 9. HD., 18.09.2013 T., 2011/25392 E., 2013/23002 K.; Yargıtay 22. HD, 23.06.2020 T, 2017/29927 E., 2020/7453 K.; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. HD., 2019/794 E., 2019/888 K; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. HD., 29/12/2017 T, 2017/1262 E., 2017/1552 K.) Bu nedenle, bu itiraz yerinde değildir.
Davalı … dava dilekçesindeki tüm vakıaları inkar etmiş sayılmıştır.
Davalının talebi üzerine, dosya (asıl) aşamalarda, …’ne ihbar edilmiştir. … temsilcisi … tarihli duruşmaya katılmış ve; “Şirketim ile … arasında adi ortaklık kurulmuştu, …’te … tadilat işi alınmıştı, sonra yine …’te bulunan davacı şirketten inşaat malzemeleri alınmıştı, … otelde bu malzemeler kullanıldı, aldığımız malzemelerin toplam bedeli … TL idi, bunun … TL’si … Bankasından Eft ile gönderildi, geri kalan kısmı ödenmemiştir, …’te bize işi veren iş muhattabımız (… oteldeki) telefonlarımıza çıkmadı, kendi telefonunu iptal etti ve yurtdışına gittiği duyumlarını aldık, kendisine ulaşamadık, geri kalan alacaklarımızı tahsil edemedik, ödeme güçlüğü içine düştük, ödemelerimizi yapamadık, ben kendi imkanlarım ile ailemden ve çevremden borç alarak personel maaşını, vergi borçlarını ve SGK borçlarını ödedim, inşaat malzemelerine ödeyecek param yoktu, sonra davacı firma benim firmama yaklaşık … TL’lik haciz gönderdi, ben ihbarı alınca firma ile görüştüm, firma yetkilisi durumun kendilerinden çıktığını avukat ile görüşmem gerektiğini söyledi, bende bunun üzerine … TL borcu kabul ettiğimi ve geri kalan faizlerin ise silinmesi için yazılı şekilde İcra Dairesinin dosyasına yazıyı verdim, davacı firma arabuluculuk sürecine gitti benim teklifimi kabul etmediler” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı … ve … arasında adi ortaklık olduğu dosya kapsamında uyuşmazlık dışıdır.(Dilekçeler yanında beyanlar da bunu göstermektedir)
Davalı … vekili, diğer adi şirket ortağının taraf olarak gösterilmemesi nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraf ehliyeti, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade ermekte olup medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi davada taraf ehliyetine sahip kabul edilmelidir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620) ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın taraf ehliyeti yoktur. Bu nedenle, adî ortaklığa ilişkin davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri gerekir. Adî ortaklık tarafından açılacak davaların iştirak halinde mülkiyet hükümleri gereği bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Adî ortaklığa karşı açılacak davalar yönünden ise; ikili bir ayrım yapmak gerekecektir. Davanın konusu paradan başka bir şey ise davanın (mecburi dava arkadaşı olan) bütün ortaklara karşı birlikte açılması gerekirken, davanın konusu para ise; ortaklar bu borçtan müteselsil sorumlu (ihtiyari dava arkadaşı) olduklarından, ortaklardan biri, bazıları yada tümüne karşı dava açılabilecektir .
Dava, itirazın iptali davasıdır. İtirazın iptali davalarının, zorunlu arabuluculuk kurumuna başvuruya tabi olması da dikkate alınarak, bu davaların para alacağı içerdiği açıktır. Dava, para alacağını özünde içerdiğinden, iş bu davanın adi ortaklık ortaklarından birisine karşı tek başına açılmasında bir hukuka aykırılık yoktur.
Davalı … vekili zorunlu arabuluculuk kurumuna usulüne uygun başvurulmadığını, iki kez ödeme emri düzenlendiğini, ikinciye dayanak olan bir başvurunun olmadığını özetle, beyan etmiştir.
06/12/2018 tarihinde kabul edilip 19/12/2018 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmak suretiyle 2019 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 7155 sayılı kanunun 20.maddesine göre; “13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı TTK’nın 5.maddesinden sonra gelmek üzere 5/A maddesi gelmiş olup ,bu madde de “Bu kanunun 4.maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ” hükmü düzenlenmiştir. 6325 ayılı yasaya eklenen 18/A maddesi uyarınca da arabuluculuğa başvurmadan dava açılması halinde davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verileceği düzenlenmiştir.
Zorunlu arabuluculuk kurumu uygulanırken, kurumun yeni olması da düşünülerek, bazı durumlarda mahkemeye erişim hakkının da göz önüne alınarak, hukuki yorum yapılması gerekmektedir. Somut olayda da uyuşmazlığın temeli olan iddiaya ilişkin zorunlu arabuluculuk kurumuna başvurulmuş olmakla, yasa koyucunun amacı gerçekleşmiştir. Daha sıkı bir yorum tarzının kabulü, mahkemeye erişim hakkını ihlal eder ve hak kaybına neden olur. Bu nedenle, davalının bu yöne ilişkin itirazı yerinde değildir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış ve ticari defterlerin incelenmesine dair ara karar kurulmuştur.
Davalı … vekili, her ne kadar davacının ticari defterlerine dayanmadığını, bu nedenle ticari defterlerin incelenmesine muvafakat etmediklerini beyan etmiş ise de usul hukukunda, taraflarca getirilmesi/gösterilme ilkesinin bir istisnası sayılabilecek olan ticari defter incelenmesi konusunda (diğer örnekler, keşif, bilirkişi incelemesi gibi) mahkemece de karar verilebileceğinden bu talep hukuken yerinde görülmemiştir.
… tarihli bilirkişi kök raporunda özetle; Davacı şirketin ve Davalının ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığının incelemeye ibraz etmiş olduğu … yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdikine tabi olanların açılış ve kapanış tasdiklerinin kanuni süresinde ve usulüne uygun yapıldığı, bu haliyle Davacı şirketin ve Davalının ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığının … yılı Ticari Defterlerinin sahibi lehine delil olma özelliğini taşıdığı, Davacı tarafça Davalının ortağı olduğu … Mimarlık Adi Ortaklığı adına düzenlemiş olduğu faturaların tarafların ticari defter kayıtlarına kanuni süresinde ve usulüne uygun işlendiği, davacı şirketin … yılı ticari defter kayıtlarına göre Davacı şirketçe Davalının ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığına … yılında toplamda … TL tutarında mal/hizmet tesliminde bulunulduğu, Davacı şirketçe Davalının ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığı tarafından Davacı şirkete … yılı içerisinde toplamda … TL ödeme yapıldığı,
Davacı şirket … yılı ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle Davacı şirketçe Davalının ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığından … TL Alacaklı gözüktüğü, ancak; Davacı tarafça Davalı şirketten takip talebinde ve dava dilekçesinde talep edilen Asıl Alacak tutarının ise … TL olduğu, Davalının ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığının … yılı ticari defter kayıtlarına göre Davalının ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığın Davacı şirkete takip tarihi itibariyle … TL Borçlu gözüktüğü, Davacı taraça da takip talebinde ve eldeki davada Davalı şirketten … TL Asıl Alacak talep edildiği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Aşamalarda, asıl davada davacı vekili, …’nin davalı olarak davaya dahil edilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 124/3. maddesinde yer alan “maddi hatadan kaynaklanan ve dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir” düzenlemesi dışında dahili dava yolu ile taraf değişikliğine gidilmesi mümkün değildir. Usul hukukumuzda dahili dava müessesesi bulunmayıp, HUMK’nun 49-52. maddeleri (6100 sayılı HMK’nun 61 vd. md.) uyarınca, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen kişi, dava açıldıktan sonra ihbar ya da dahili dava dilekçesi ile davada taraf sıfatını kazanamayacağı gibi, ıslah yoluyla dahi davada taraf değişikliğinin olanaklı bulunmadığı ve husumetin mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiği açıktır..(Yargıtay 17. Hukuk Dairesi., 2015/3912 esas, 2017/10092 karar; Yargıtay 21. Hukuk Dairesi., 2016/19573 esas, 2018/5400 Karar; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi., 2015/13188 esas, 2018/7244 karar; Yargıtay 20. Hukuk Dairesi., 2016/8461 esas, 2018/4763 karar; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi., … esas, 2018/13145 karar) Açıklanan nedenlerle, mahkememizce bu talep, … ara karar tarihli karar ile ayrıntılı şekilde reddedilmiştir.
Aşamalarda iş bu dosyanın davacı tarafından Antalya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esasında itirazın iptali konulu (aynı icra dosyasına yönelik) davalılar … Şti ve … Şti aleyhine dava açtığı, mahkemece birleştirme hususunda mahkememizden görüş istenildiği, mahkememizce uygun görüş bildirilmesine üzerine mahkemenin … Karar sayılı yazısı ile dosyayı iş bu dosyamız ile birleştirdiği görülmüştür. Taraf teşkili sağlanmıştır.
Birleşen dosyada davacı … vekili, özetle; davacı tarafından davalı … Şti. ile … Şti. tarafından birlikte kurulan … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığına inşaat malzemeleri tedariki yapıldığını ve karşılığında fatura düzenlendiğini, faturaya süresinde itiraz edilmediğini, kabul edildiğini, sonrasında faturaların borçlu adi ortaklık tarafından ödenmediğini, bu nedenlerle adi ortaklığın ortakları aleyhine toplam … adet faturadan kaynaklı …-TL asıl alacak, …-TL ticari temerrüt faizi işletilerek toplam …-TL ilamsız icra takibi başlatıldığını, borçluların borca itiraz ettiklerini, daha önce aynı icra dosyası için Antalya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esası ile … Mimarlığa kısmi olarak asıl alacak …-TL için dava açıldığını ve bilirkişi raporu alındığını, aynı takip dosyasında itirazın iptali talep edildiğinden bağlantı olduğunu, bu sebeple Antalya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas ile iş bu davanın birleştirilmesine, davalarının kabulüne, itirazın iptaline ve takibini devamına, itiraz edilen alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere davalılar aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dava için davalı … vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; davalıya iki defa ödeme emri gönderildiğini, ikinci kez gönderilen ödeme emrine ilişkin olarak arabuluculuk şartının yerine getirilmediğini, buna dayanarak açılan davanın usulsüz olduğunu, derdestlik itirazlarının olduğunu, davacı ile diğer davalı arasında muvazaa ihtimalinin bulunduğunu, müvekkilinin temerrüde düştüğünün ispatlanması gerektiğini, takip konusu faturaların usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, birleşen dava cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinin sonuç kısmında davanın … Mimarlık yönünden faizle sınırlı olduğu bildirilmemiş olduğundan, asıl davada talep konusu edilen hususların mükerrerliği yönünden usule ve asıl alacağa yönelik derdestlik itirazlarının mevcut olduğunu beyan etmiştir.
Derdestlik, Türk Hukukunda mülga HUMK. 187. maddesinin 4. fıkrasında ve 194. maddelerinde “derdest-i rüyet” olarak ifade edilmiştir. Derdest kelimesi farsça dilinden gelmekte olup, “görülmekte olan incelenen” anlamına gelmektedir(YILMAZ,Ejder., Hukuk Sözlüğü, Yetkin Yayınevi)6100 sayılı HMK da “derdestlik” kelimesi, kelime olarak geçmemektedir. Kanunda “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması” ibaresi yer almaktadır. 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 114/1-ı maddesi gereği “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması” hususunun dava şartı olduğu açıkça belirtilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında, birleşen dava dilekçesinde, ilk sayfada, “dava değeri” kısmında her iki davalıya yöneltilen kısımlar ayrıştırılmış, açıklanmış olduğundan, derdestliğe ilişkin itiraz hukuken yerinde görülmemiştir.
Birleşen dosya için de ön inceleme usulü yerine getirildikten sonra, davacı ve davalı …’nin itirazları ve beyanlarının değerlendirilmesi için dosya ek rapor düzenlenmesi amacıyla bilirkişiye tevdi edilmiştir.
… tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; Davacı şirketin ve Davalıların ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığının incelemeye ibraz etmiş olduğu … yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdikine tabi olanların açılış ve kapanış tasdiklerinin kanuni süresinde ve usulüne uygun yapıldığı, Davacı şirketin ve Davalıların ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığının … yılı Ticari Defterlerinin sahibi lehine delil olma özelliğini taşıdığı, Davacı tarafça Davalıların ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığı adına düzenlemiş olduğu faturaların tarafların ticari defter kayıtlarına kanuni süresinde ve usulüne uygun işlendiği, faturaların açık faturalar olduğu, fatura alt kısmında teslim alan ve teslim meden ksımlarında imzalar olduğu ancak teslin eden ve teslim alanların isimlerinin yer almadığı, teslim alan kısmında yer alan isminde tam olarak tespit edilemediği, her ne kadar Davalılar vekilince … TL ödemenin borç tutarından mahsup edilmesi talep edilmiş ise de söz konusu ödemenin takip konusu faturalardan öncesine ait bakiye cari borca mahsup edilmesi amacıyla ödendiğinden yapılan ödemenin takip konusu fatura ve miktarlarda yer alan tutarları kapsamadığı, ayrıca her ne kadar davalılar vekilince faturaların düzenlenme ve defterlere işlenme tarihlerinin birbirini karşılamadığı beyan edilmiş ise de yukarıda yer alan tarihlerin ticari defterlere kaydedilme tarihleri olduğu, fatura düznlenem tarihleri olmadığı, faturalarında yasanın cevaz verdiği sürede ve usulüne uygun işlendiği, fatura tarihlerininde birbirini karşıladığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin açık cari hesaba dayalı ilişki olduğu, fatura bazında moda mod ödemeye dayanmadığı, her ne kadar Davalılar vekili Davacı taraf ticari defter kayıtlarında yer alan … TL Faturanın müvekkilinin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığını beyan etmiş ise de söz konusu faturanın Davacı taraf ticari defter kayıtlarına göre ödeme ile kapatıldığı ve taraflar arasında mevcut ticari ilişkiyi, borç alacak tutarını ve takip konusu faturaları etkilemediği, Davalılar vekili takip konusu edilen … tarihli …-TL lik faturanın da tarafların defter ve kayıtlarında mevcut olmadığını beyan etmiş ise de söz konusu faturanın … tarihli … seri nolu … Tutarlı Fatura olduğu, Ortaklık ticari defterlerinde … tarih ve … yevmiye numarasında kayıtlı olduğu, ancak takip talebinde Davacı tarafça bu faturadan kaynaklı … TL kısmı talep edildiği, davacı şirketin … yılı ticari defter kayıtlarına göre Davacı şirketçe Davalıların ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığına … yılında toplamda … TL tutarında Mal/hizmet tesliminde bulunulduğu, Davacı şirketçe Davalıların ortağı olduğu … İnşaat- … Mimarlık Adi Ortaklığı tarafından Davacı şirkete … yılı içerisinde toplamda … TL ödeme yapıldığı, Davacı şirket … yılı ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle Davacı şirketçe Davalıların ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığından … TLAlacaklı gözüktüğü, ancak; Davacı tarafça Davalılardan takip talebinde ve dava dilekçesinde talep edilen Asıl Alacak tutarının ise … TL, … TL İşlemiş Faiz Olmak ceman … TL olduğu,Davalıların ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığının … yılı ticari defter kayıtlarına göre Davalının ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığın Davacı şirkete takip tarihi itibariyle … TL Borçlu gözüktüğü, Davacı taraça da takip talebinde ve eldeki davada Davalılardan … TL Asıl Alacak, … TL İşlemiş Faiz Olmak ceman … TL olduğu, mahkeme Davacı tarafın Davalıları takip öncesi temerrüte düşüremediği için asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği kanaatinde ise; Bu durumda Davacının Davalılardan mevcut alacğına takip tarihindenitibaren tarafların tacir yapılan işinde ticari olmasından dolayı ticari temerrüt faizi talep edilebileceği; Davacı tarafın Davalıları asıl alacak tutarına fatura tarihlerinden tarihinden faiz işletilmesi gerektiği kanaatinde ise; bu durumda detayları raporda görüldüğü üzere Davacının Borçlı ortaklıktan takip tarihi itibariyleAsıl Alcağının … TL olduğu, bu asıl alcağa fatura tarihlerinden itibaren takip tarihine kadar toplam işlemiş faizin… TL olduğu,… takip tarihi itibariyle Davacının Ortaklıktan toplam alacağının … TL olduğu, Davacı taraça da takip talebinde ve eldeki davada Davalılardan … TL Asıl Alacak, … TL İşlemiş Faiz Olmak ceman … TL talep edildiği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Aşamalarda, … temsilcisi aşamalarda bazı banka dekontları sunmuştur.
Eksik inceleme ile hüküm kurulamayacağı, yerleşik yargı kararlarında da belirtildiğinden ve işin doğası gereği olduğundan, dosya bilirkişiye tevdi edilerek dekontların etkisinin irdelenmesi amacıyla tekrar ek rapor aldırılmıştır.
… tarihli bilirkişi ikinci ek raporunda özetle; Davacı şirketin ve Davalıların ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığının incelemeye ibraz etmiş olduğu … yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdikine tabi olanların açılış ve kapanış tasdiklerinin kanuni süresinde ve usulüne uygun yapıldığı, bu haliyle Davacı şirketin ve Davalıların ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığının … yılı Ticari Defterlerinin sahibi lehine delil olma özelliğini taşıdığı, Davacı tarafça Davalıların ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığı adına düzenlemiş olduğu faturaların tarafların ticari defter kayıtlarına kanuni süresinde ve usulüne uygun işlendiği, faturaların açık faturalar olduğu, fatura alt kısmında teslim alan ve teslim meden ksımlarında imzalar olduğu ancak teslim eden ve teslim alanların isimlerinin yer almadığı, teslim alan kısmında yer alan isminde tam olarak tespit edilemediği, takip tarihi itibariyle Davacı şirketin, Davalının ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığından … TL Alacaklı olduğu, Dosya kapsmaında taraflar arasında akdedilmiş herhangi sözleşmeye rastlanılmadığı gibi taraflar arasındaki ticari ilişkininde açık cari hesaba dayalı ticari ilişki olduğu, Davacı tarafın Davalıları Yasanın öngördüğü şekilde takip öncesi temerrüde düşürdüğüne dair herhngir bir ihtar ve ve benzeri unsura rastlanılalamadığı, Davacının Davalılardan mevcut alacağına tarafların tacir yapılan işinde ticari olmasından dolayı takip tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi talep edilebileceği, Davacı tarafça Davalılardan takip talebinde ve dava dilekçesinde … TL Asıl Alacak ve … TL İşlemiş Faiz Olmak ceman … TL talep edildiği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi raporlarının, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, bilirkişi kök ve raporlarındaki tespitler, taraflar arasındaki ticari ilişkininde açık cari hesaba dayalı ticari ilişki olduğunun anlaşılması, her iki taraf ticari defter kayıtlarında yer alan ödemelerin taraflar arasında mevcut ticari ilişki kapsamında düzenlenen fatularalara istinaden cari hesaba mahsuben yapıldığının kabulü göz önüne alınarak, … tarihli bilirkişi ikinci ek raporunda belirtildiği üzere, Davacı şirketin, Davalının ortağı olduğu … İnşaat-… Mimarlık Adi Ortaklığından … TL Alacaklı olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili, TTK m. 1530 hükmü dikkate alınarak, faiz işletilmesini talep etmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 1530.maddesi; “Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.” düzenlemesini haizdir. Madde hükmü, yalnızca mal ve hizmet tedariki amacıyla akdedilen sözleşmelerde, mal veya hizmet karşılığı ödenecek bedelde temerrüde düşüldüğü durumda ve iki ticari işletme arasında akdedilen sözleşmeler bakımından uygulanır. Madde, borcunu zamanında ödemeyen borçlunun ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşmesi ve faize hak kazanmasını öngörür. Ancak TTK’nın 1530/2. maddesi mal ve hizmet tedarik sözleşmesine ilişkindir. Söz konusu maddenin gerekçesinde de; hükmün üreticileri, KOBİ’leri ve ödeme talepleri karşılığı hizmet veren ticari işletmeler ile kişileri, şartları dayatma konumları güçlü ticari işletmeler, özellikle market, süper market, hiper market gibi alışveriş merkezleri karşısında koruma amacıyla, üreticiler ile KOBİ’lerin ticari olarak büyük ve güçlü konumda bulunan işletmelere mal / hizmet tedarik etmesi halinde, teslim ettikleri mal ve hizmetlerin bedellerini zamanında tahsil etmesine olanak sağlanması amacıyla ihdas edildiği belirtilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, kabule göre ticari alım satım ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Somut olayda, tarafların konumu ve aralarındaki işlem hacmi de dikkate alındığında, ilişkinin TTK’nın 1530. maddesi anlamında mal veya hizmet tedariki olarak nitelendirilmesi kabule göre mümkün değildir. TTK 1530.maddenin konuluş amacına bakıldığnında, mal tedarik sözleşmeleri kapsamında küçük ve orta ölçekli tedarikçiyi, büyük şirketlere karşı korumak amacıyla getirilmiş bir hüküm olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalı alacaklının bu madde kapsamında faiz talep hakkı bulunmamaktadır. Bu durumda davalı alacaklının davacıdan faiz talep edebilmesi için, TBK’nın 117. maddesi uyarınca davalı borçluya bir temerrüt ihtarı tebliği veya borcun ifa tarihinin bir sözleşme hükmüyle tayin edilmiş olması gerekmektedir. Ancak, yukarıda da belirtildiği üzere, davacıya keşide edilmiş bir ihtar bulunmadığı gibi, bu hususta akdedilmiş bir sözleşme de bulunmamaktadır. Bu nedenle takip tarihinden önceki dönem için davalı alacaklının davacı borçludan takipten önce faiz talep etmesi mümkün değildir.(İstanbul BAM 12. HD., 2020/337 E, 2022/1629 K; Bursa BAM 5. HD., 2020/288 E, 2022/1410 K; Samsun BAM 3. HD., 2021/1938 E, 2022/1237 K; İstanbul BAM 43. HD., 2020/802 E, 2022/463 K; Konya BAM 6. HD., 2019/1975 E, 2021/2493 K) Davacının, somut olayda, TTK m. 1530 hükmünün uygulanması gerektiği yönündeki talebi hukuken yerinde değildir. Somut olay bakımından uygulanma yeri yoktur.
Tüm açıklamalar ışığında, asıl dava yönünden, davanın kısmen kabulü ile; davalının, Antalya … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın … TL üzerinden iptali İLE; davalı yönünden takibin … TL asıl alacak yönünden devamına, aynı takipte borçlu gösterilen birleşen davada davalı olan … bakımından tahsilde tekerrür edilmemesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen dava yönünden, davanın kısmen kabulü ile; Davacının, davalı …’ne karşı açtığı davanın reddine, Davacının, davalı …’ne karşı açtığı davanın kısmen kabulü ile; davalı …’nin, Antalya … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın, … TL üzerinden İPTALİ İLE; davalı yönünden takibin … TL asıl alacak yönünden devamına, aynı takipte borçlu gösterilen asıl davada ve bu davada da davalı olan … bakımından tahsilde tekerrür edilmemesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebine gelince;
Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebine gelince;
İcra inkar tazminatının şartları şunlardır: a)Geçerli ilamsız icra takibi yapılmış olmalı, b)Borçlu süresi içinde ödeme emrine itiraz etmiş olmalı, c)Süresi içinde açılmış bir itirazın iptali davası olmalı, d)Talep olmalı, e)Borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmelidir.
Dosyaya baktığımızda; yukarıdaki unsurların mevcut olduğu, alacağın likit olduğu kanaatiyle, inkar tazminatı talebinin her iki dava yönünden de kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
(ASIL DAVA YÖNÜNDEN)
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; davalının, Antalya … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına yaptığı İTİRAZIN … TL üzerinden İPTALİ İLE; davalı yönünden takibin … TL asıl alacak yönünden DEVAMINA, aynı takipte borçlu gösterilen birleşen davada davalı olan … bakımından tahsilde tekerrür edilmemesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Davacının inkar tazminatı talebinin KABULÜ İLE; hükmolunan miktarın %20 si olan … TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, aynı takipte borçlu gösterilen birleşen davada davalı olan … bakımından tahsilde tekerrür edilmemesine,
3-Davacı tarafça yatırılan … TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan … TL peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm tarihi itibariyle alınması gerekli bakiye … TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda … TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça her iki dosya içinde ortak yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı … TL’nin haklılık oranı gereği; … TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına, birleşen dava ile tahsilde tekerrür edilmemesine,
8-Davalı … tarafından dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat gideri toplamı … TL’nin haklılık oranı gereği, … TL’sinin davacıdan alınarak davalı …’ne verilmesine, arta kalan masrafın … üzerinde bırakılmasına,
9-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; … TL’nin, haklılık oranı gereği … TL’sinin davalı …’nden; … TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
10-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; … TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; … TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
12-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, (6100 sayılı HMK m. 333) ;12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacak olan gider avansının miktarı ile avansın ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirten, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi” göz önünde tutularak; her hangi bir bankaya ait hesap numarası ve/veya herhangi bir banka hesabına ait IBAN numarası verilmesi halinde taraflara ait artan gider avansının bildirdikleri hesaba aktarılmasına, davalı tarafından yatırılan gider avansının aynı şekilde istek halinde iadesine,
(BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN)
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
Davacının, davalı …’ne karşı açtığı davanın REDDİNE,
Davacının, davalı …’ne karşı açtığı davanın KISMEN KABULÜ İLE; davalı …’nin, Antalya … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına yaptığı İTİRAZIN, … TL üzerinden İPTALİ İLE; davalı yönünden takibin … TL asıl alacak yönünden DEVAMINA, aynı takipte borçlu gösterilen asıl davada ve bu davada da davalı olan … bakımından tahsilde tekerrür edilmemesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Davacının inkar tazminatı talebinin KABULÜ İLE; hükmolunan miktarın %20 si olan … TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, aynı takipte borçlu gösterilen asıl davada ve bu davada da davalı olan … bakımından tahsilde tekerrür edilmemesine,
3-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan … TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan … TL peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye … TL’nin, davalı …’nden alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda … TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça her iki dosya içinde ortak yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı … TL’nin (diğer davalı için yapılan tebligat masrafları hariç) haklılık oranı gereği; … TL’sinin davalı …’nden alınarak davacıya verilmesine, arta kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına, asıl dava ile tahsilde tekerrür edilmemesine,
8-Davalı … (temsilcisi) tarafından dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) bilirkişi ücreti gideri toplamı … TL’nin; buna temel olan bilirkişi raporu alınmasına sebebin adı geçen davalının kendisi olması, rapor alınmasına esas belgeleri yargılamada sürecinin sonlarına doğru sunması, bunları geç elde ettiğine ilişkin bir beyanda da bulunmaması, ödeme vakıasına ilişkin olma ihtimaline ve ödemeye ilişkin belgelerin yargılamanın her aşamasında sunulabilmesi nedeniyle mahkememizce ek rapor alınması, yargılamanın makul sürede bitirilmesinin mahkememin ödevi olması kadar, tarafların da ödevi olması düşünülerek, HMK m. 327/1 gereği, adı geçen davalı gereksiz yere davanın uzamasına kabule göre sebebiyet verdiğinden, davalı … üzerinde bırakılmasına,
9-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; … TL’nin, haklılık oranı gereği … TL’sinin davalı … ‘nden; … TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
10-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; … TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; … TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
12-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, (6100 sayılı HMK m. 333) ;12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacak olan gider avansının miktarı ile avansın ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirten, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi” göz önünde tutularak; her hangi bir bankaya ait hesap numarası ve/veya herhangi bir banka hesabına ait IBAN numarası verilmesi halinde taraflara ait artan gider avansının bildirdikleri hesaba aktarılmasına, davalı tarafından yatırılan gider avansının aynı şekilde istek halinde iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı … şirketi vekili Sn. Av. …’ın yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/07/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır