Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/577 E. 2021/838 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/577 Esas
KARAR NO : 2021/838
DAVA : İtirazın İptali (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/10/2021
KARAR TARİHİ : 09/12/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan İtirazın İptali (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin 25/09/2019 tarihli genel kurul kararı ile, müvekkili …’nun şirketteki 1340 adet hissesinden 660 adet payını …’a, 680 adet payın ise …’e devrettiğini, Genel Kurul’da bu kararın tescil ve ilan edilmesine oybirliği ile karar verildiğini, neticede müvekkilinin davalı şirkette ortaklığı kalmadığını, davalı şirkette ortaklığı kalmayan müvekkilinin hisse sahibi olduğu döneme ilişkin kar payı alacağını tahsil edemediğini, bu bağlamda, müvekkili tarafından Antalya Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin borçluya gönderildiğini, davalı tarafça borca ve tüm ferilerine itiraz edilmesi neticesinde icra takibinin haksız ve kötü niyetli olarak durduğunu, bu sebeplerle haksız yapılan itirazın iptaline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde, davacının aktif husumet ehliyetine sahip olmadığını, davacının da beyan ettiği üzere ortaklık sıfatının son bulduğunu, müvekkili şirketten kar payının dağıtılmasını isteme hakkının ortaklara mahsus olduğunu, ortak olmayan davacının aktif husumet ehliyeti olmadığından davanın reddi gerektiğini, şirket genel kuruluna kar payının dağıtımına ilişkin karar alınmadığını, davacının limited şirket pay devri sözleşmesiyle, payını tüm aktif ve pasifi ile devrettiğini, bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmış ve yazı cevabı dosya içerisine alınmıştır.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava kar payı alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının davalı şirketten kar payı alacağı talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü noktasında mevzuata ve yerleşik içtihatlara bakmak gereklidir.
6102 s. TTK 16. Maddede genel kurulun devredilemez yetkileri arasında yılsonu finansal tablolarının ve yıllık faaliyet raporunun onaylanması, kâr payı hakkında karar verilmesi, kazanç paylarının belirlenmesi sayılmıştır.
Yargıtay 11. H.D 2018/3914 E. 2020/997 K. sayılı ilamında: “İlk derece Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, kâr payı dağıtımına ilişkin herhangi bir genel kurul kararı bulunmadığı, bu hali ile muaccel bir alacağın söz konusu olmadığı, TTK 616/1-e maddesi ile kar payı dağıtımının genel kurulun devredilemez yetkileri arasında bulunduğu, mahkemenin de genel kurul yerine geçerek yetkisini kullanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur. İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirket bir limited ortaklık olup, kâr payı dağıtımına ilişkin TTK 616/ı-e düzenlemesine göre genel kurulun kâr payı hakkında karar verme yetkisine sahip olduğu, sadece kârın varlığının ortakların kâr payını talep etmesi bakımından yeterli bulunmadığı, genel kurul tarafından dağıtım kararı verilmedikçe kar payının muaccel hale gelmeyeceği, genel kurulun kâr payı dağıtımına ilişkin kararı ile birlikte ortakların ortaklığa karşı bir talebinin ortaya çıkacağı, ortağın oluşan bu kâr payı alacağını ortaklığın tasfiyesini beklemeksizin talep ve dava hakkı bulunduğu zira, genel kurul kararıyla ortak lehine muaccel bir alacak doğduğu, şirket genel kurulunca kâr payı dağıtımına ilişkin bir karar alınmadığı hususunda ihtilaf da olmadığı, kâr payı dağıtım kararı alınmaksızın kâr payı alacağının dava yolu ile talep edilemeyeceği gerekçesiyle, isitaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.”
Yargıtay 11. H.D 2016/14687 E. 2018/7407 K. sayılı ilamında:”Ancak, limited şirketlerde şirketin kâr elde etmiş olması, kendiliğinden limited şirket ortağına kâr payı talep etme yetkisi vermeyecektir. Şirket ortaklarına kâr payı dağıtılabilmesi için, öncelikle ortaklara kâr payı dağıtılması yönünde ortaklar kurulunca bir kararın alınması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta bilirkişi kurulunca yapılan tespitler ile kâr payı dağıtımına yönelik ortaklar kurulu kararının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu yönde alınmış bir karar olmadan mahkemenin ortaklar kurulu yerine geçerek ortağa kâr payı vermesi mümkün değildir. O halde, kâr payı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, anılan husus nazara alınmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” denilmiştir.
Tüm dosya kapsamı yukarıdaki açıklamalar ve içtihatlar ışığında değerlendirildiğinde: her ne kadar davacı taraf eskiden ortağı olduğu davalı şirketten kar payı alacağı talep etmiş ise de davalı şirket limited şirketi olup TTK’nın 616/1-e maddesi gereği limited şirketlerde kâr payı dağıtılması genel kurulun devredilemez yetkileri arasında bulunmaktadır. Bu yetki maddede belirtildiği üzere genel kurulun devredilemez yetkileri arasında yer almaktadır. Mahkemenin genel kurulun yerine geçerek bu konuda karar alması mümkün değildir. Ortakların kâr payı, ancak genel kurul toplanıp kâr payı dağıtılmasına karar verildiğinde muaccel hale gelecektir. Dava konusu olayda da kâr payı dağıtımına ilişkin herhangi bir genel kurul kararı bulunmamaktadır. Bu hali ile muaccel bir alacak söz konusu değildir. Mahkememizinde genel kurul yerine geçerek devredilmez yetkisini kullanması mümkün olmadığından açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Kötü niyet tazminatı talebi yönünden yapılan değerlendirmede:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … tarih … Sayılı ilamında “Dosya kapsamı ve somut olayın özellikleri göz önüne alındığında; davacı/alacaklının takibe konu alacağının varlığını usul hukuku kuralları çerçevesinde kanıtlayamadığı; ancak, icra takibine kötü niyetli olarak giriştiğini kabule elverişli herhangi bir delilin ise bulunmadığı açıktır. Diğer taraftan, davalı da, somut olayda davacının icra takibinde kötü niyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinde düzenlenen ve uygulamada “kötüniyet tazminatı” olarak adlandırılagelen tazminat türü, sadece ve ancak, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İ.İ.K.nun 67. maddesi anlamında “haksız” ise de, kötüniyetli olarak kabul edilebilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur.” belirtilmiştir. İş bu içtihat nazara alındığında somut olayda davalı taraf davacının kötü niyetini ispatlayamadığından bu talebin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Davalı tarafın şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL başvuru harcı ve 59,30 TL peşin harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
6-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansı ve varsa teminatın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
09/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır