Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/515 E. 2023/92 K. 08.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/515
KARAR NO : 2023/92
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/09/2021
KARAR TARİHİ : 08/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili , dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketinin … Şubesine ait müvekkil şirket yetkilisi tarafından keşide edilmeyen ve keşideci yerinde yer alan imza ve yazıları da müvekkile ait olmayadan …- seri numaralı çek yaprağı boş olarak kaybolduğunu, İhbar kaybı yapıldığını, keşide edilmesi gereken iş bu çek davalılar tarafından ve/veya 3. Kişiler tarafından keşide edilerek piyasaya sürüldüğünü, bu nedenlerle davalarının Kabulü ile, Antalya … … Şubesi … numaralı hesaba bağlı ekte fotokopisi yer alan çek hakkında tedbiren ödeme yasağı konulmasını, İş bu çekle ilgili müvekkil şirket aleyhine icra takibi yapılabileceğinden açılan/açılacak icra takiplerinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini, davalarının kabulüne karar verilerek çekte yer alan imza müvekkile ait olmadığından iş bu çek yönünden müvekkil şirketin borçsuzluğunun tespitine karar verilmesini ve yargılama giderlerinin karşı yan üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
B. TARAF TEŞKİLİ:
Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir.(H. Pekcanıtez, O. Atalay, M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s. 273)(bkz; İNCEOĞLU,Sibel., İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, İstanbul 2008, 3. Baskı, s. 260-261)
Bu açıklamalar ışığında, mahkememizce dosyada taraf teşkili sağlanmıştır.
C.CEVAP:
Davalı … … LİMİTED ŞİRKETİ vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının haksız davasının reddi gerektiğini, söz konusu çek iş bu davanın açılmasından önce Alanya İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasında takibe konu edildiğini, davacı arabulucuya başvurmadan huzurdaki davayı açmış olduğunu, takibin dayanağı kambiyo senedi olduğunu, davacı yan senede ilişkin borcu olmadı iddiasını yine senet mahiyetindeki bir belge ile ispatlamakla yükümlü olduğunu, söz konusu çekin … tarafından şirket adına vekaleten imzalandığını, çekin keşide tarihi ile şikayet tarihi arasındaki zaman farkına bakıldığı zaman davacının açıkça kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin işi niyetli üçüncü kişi olduğunu, davacı adına …’ın davacı adına birden fazla çeki ileri tarihli keşide ettiğini, borçtan kurtulmayı amaçladığını, yetki itirazlarının kabulünü, Alanya mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının tedbir talebinin koşulları oluşmadığından ve teminat yatırılmadığından reddini, davacının haksız davasının reddini , asıl alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere tazminatın haksız ve kötü niyetli davacıdan alınarak davalı müvekkile verilmesini, mahkeme harç ve masrafları ile vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
D. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
Dava, menfi tespit talebinden ibarettir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler, T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.03.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararında da vurgulanmıştır. (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2011/19-622 esas, 2012/9karar, Tar. 18/01/2012)
Menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü alacaklıya ait ise de alacak ilişkisi kambiyo senedinden kaynaklanıyorsa senede karşı senetle ispat kuralı gereği tekrar borçlu tarafa geçmektedir. Ancak, borçlu görünen tarafından imzaya itiraz var ise, Yargıtay 12. HD’nin 2019/5272 esas, 2020/2821 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir. Burada atıf yapılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26/04/2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231 sayılı kararında da açıklandığı üzere, “imzanın borçluya ait olduğunu” kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu gözardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir (Hukuk Genel Kurulu’nun 06/02/2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 sayılı kararı; aynı yönde, Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/12-2692 esas, 2019/1003 karar)
Alanya İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası, aşamalarda uyaptan dosyaya eklenmiştir.
Yargıtay 19. HD., 2020/237 Esas, 2020/805 Karar sayılı, 04.06.2020 Tarihli, “Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Kesin Nitelikteki Kararları Arasındaki Uyuşmazlığın Giderilmesine Yönelik” vermiş olduğu ilamında; ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına karar verilmiştir.(Benzer yönde Yargıtay 11. HD., 2020/4396 E, 2021/3198 K; 2020/6050 E, 2021/4519 K) Bu nedenle, … … LİMİTED ŞİRKETİ vekilinin cevap dilekçesinde bu yöne ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davalarında yetki hususu İcra ve İflâs Kanunu’nun 72 nci maddesinin son fıkrası hükmünde düzenlenmiştir. Buna göre takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer ve davalı alacaklının ikametgahı mahkemesi davaya bakmaya yetkilidir. Kambiyo senetlerine dayalı menfi tesbit davalarında keşide yerindeki mahkemenin yetkisi de kabul edilmektedir. (Yargıtay 19. HD., 2010/7456 E, 2011/687 K//uyap mevzuat) Davaya dayanak çekin düzenleme (keşide yeri) Antalya olduğundan mahkememizce davaya bakılmıştır.
Alanya İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasına bakıldığında özetle; takipte, alacaklının iş bu davanın davalısı … … LİMİTED ŞİRKETİ olduğu, borçluların iş bu davanın davalıları da olan … ve … LİMİTED ŞİRKETİ ile iş bu davanın davacısı …
LİMİTED ŞİRKETİ olduğu, takip dayanağının temelde … günlü … Seri No lu çeki 40.000,00 TL olan çek olduğu anlaşılmaktadır.
Dosya arasında mevcut Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğünün … tarihli yazı cevabında özetle; davacı şirketin … tarih … karar sayılı genel kurul kararı gereği, şirket müdürü …’ın şirketteki hisselerinin tamamını devretmesinden dolayı müdürlükten istifası nedeniyle imza yetkisinin iptaline, karar tarihinden itibaren süresiz …’in şirket müdürü olarak atandığı belirtilmiştir.
Takibe konu çekin düzenleme tarihi olan … tarihi itibariyle davacı şirketin müdürünün/temsilcisinin … olduğu anlaşılmaktadır.
Cevap dilekçesinin ekinde de sunulan ve ihtilaf olmayan Alanya … Noterliğinin … tarili belgesi gereği davacı şirket yetkilisi … tarafından, … isimli kişiye şirket adına çek taahhütnamesi yazmaya ve imzalamaya münferiden yetki verildiği anlaşılmıştır.
Dosyada ise yukarıda da belirtildiği üzere; davacı şirketin … tarih … karar sayılı genel kurul kararı gereği, şirket müdürü …’ın şirketteki hisselerinin tamamını devretmesinden dolayı müdürlükten istifası nedeniyle imza yetkisinin iptaline, karar tarihinden itibaren süresiz …’in şirket müdürü olarak atandığı anlaşılmaktadır.
Davalı … … LİMİTED ŞİRKETİ vekili de çekin düzenleme tarihi itibariyle davacı şirket yetkilisi tarafından imzalandığını kendilerinin de ileri sürmediğini, takibe ve davaya dayanak çekin, düzenleme tarihi itibariyle … tarafından, … isimli kişiye şirket adına çek taahhütnamesi yazmaya ve imzalamaya münferiden yetki verildiği vekaletnameye istinaden çekin düzenlediğini, kötü niyetli olunduğunu, bir çok çekin de bu şekilde şirket temsilcisi sıfatıyla … isimli kişi tarafından imzalandığı belirtilmiştir.
Genel olarak belirtmek gerekir ki; Temsil, bir kimsenin sahip olduğu yetkiye dayanarak hüküm ve sonuçları başka bir şahsın hukuk alanında sonuç doğurmak üzere o şahsın ad ve hesabında hukuki işlem yapmasıdır. Bonoların tanzim tarihi itibariyle yürürlükte olan TTK gereğince şirket kaşesi ile birlikte atılan imzanın şirketi sorumlu kılabilmesi için imzanın, şirketi borç altına sokmaya yetkili kişiler tarafından atılması zorunludur. Ayrıca, aynı Kanun’un 690. maddesinin göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken 590. maddesi gereğince “temsile selahiyetli olmadığı halde” temsilci sıfatı ile imza eden kişinin bonodan dolayı şahsen sorumlu olduğunun kabulü gerekir (HGK’nun 03.12.2014 tarih ve 2013/12-1355 E., 2014/994 K. sayılı kararı).
Şirketi borç altına sokmaya yetkili kişiler tarafından imzanın atılması hususu, senedin hükümsüzlüğüne yönelik olmakla, mutlak bir def-idir ve herkese karşı ileri sürülebilir. Kambiyo senedindeki diğer borçlular yönüyle imzaların istiklali ilkesi geçerlidir. Davacı imzayı kabul etmediğinden, kambiyo senedinde kendisine başvurulabilecek taraflar olan cevap dilekçesi vere haricindeki davalıların da imzanın davacıya ait olduğunu ispat etmeleri gerekir ki böyel bir delil dosyada mevcut değildir.
Bilindiği ve 07.12.1964 gün ve 3/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da belirtildiği üzere; Dava, mahkemeden verilecek bir hükümle, bir iddia üzerinde hukuki korunmanın sağlanması dileğidir. Somut olayda, senedin tanzim tarihi itibariyle, imzanın şirket yetkilisine ait olduğuna ilişkin bir iddia yoktur.
Davalılardan … … LİMİTED ŞİRKETİ vekili de çekin düzenleme tarihi itibariyle davacı şirket yetkilisi tarafından imzalandığını kendilerinin de ileri sürmediğini, takibe ve davaya dayanak çekin, düzenleme tarihi itibariyle … tarafından, … isimli kişiye şirket adına çek taahhütnamesi yazmaya ve imzalamaya münferiden yetki verildiği vekaletnameye istinaden çekin düzenlediğini, kötü niyetli olunduğunu, bir çok çekin de bu şekilde şirket temsilcisi sıfatıyla … isimli kişi tarafından imzalandığı belirtilmiştir.
Bu iddiasını senetle ispat kuralı gereği yazılı delil ile ispat etmelidir. Usule uygun ve bu iddiayı ispatlar bir delil sunulmamıştır.
İspat yükü altında bulunan tarafın başvurabileceği delillerden biri de yemin delilidir. Yemin, taraflardan birinin davanın çözümlenmesine etkili olan bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında kanunun belirlediği şekilde mahkeme (hakim) önünde beyanda bulunmasıdır. Bir başka deyişle; Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK). Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğindedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2015/22-2376 esas, 2019/370 karar)Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu, 03.03.2017 gün ve 2015/2 E. 2017/1 K. no’lu kararı ile; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olan davalarda tarafların dava ve cevap dilekçeleri ile delil listelerinde “sair deliller, her türlü delil, ve sair deliller” gibi ibarelerin bulunması halinde tarafların yemin deliline başvurmuş sayılamayacakları ve bu kapsamda hâkimin ispat yükü kendisine düşen tarafa ‘yemin teklifinde bulunma hakkı’nı hatırlatmayacağına oyçokluğu ile karar verilmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/1-281 E., 2010/323 K., 16.06.2010 tarih)
Davalı … LİMİTED ŞİRKETİ vekili, cevap dilekçesinde, açıkça yemin deliline dayanmıştır ancak iddiası konusunda yemin teklifinde bulunmasına imkan tanınmamıştır. Çünkü, HMK’nın 226/1-c. Maddesine göre, “yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar” yemine konu olamaz. Davalı … LİMİTED ŞİRKETİ’nin iddiası, yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak bir nitelik olma durumu ihtimal dahilindedir. Başka açıdan bakıldığında da, Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.
İmzanın kendisine ait olduğu belirtilen … isimli kişi davanın tarafı değildir. Davacı şirket yetkilisi mahkememizce isticvap edilmiş ve çek ile ilgili bilgilerinin olmadığını, bir önceki şirket yetkilisi tarafından üçüncü kişiye vekaletname verildiğine ilişkin bilgilerinin olmadığını beyan etmiştir. Yemin edilecek olduğunda şirketin yemin tarihindeki yetkilisinin buna muhatap olacağı, yerleşik Yargıtay kararları gereği olduğundan ve isticvap yoluyla dinlenen şirket yetkilisinin dava konusu hususu bilmediğine ilişkin bilgisinin olmadığını da beyan etmesi karşısında, yemin teklifinde bulunabilecek bir hukuki temel yoktur.
Alanya … İcra Hukuk mahkemesinin … esas, ,… karar sayılı gerekçesine bakıldığında, iddianın yetki itirazı, borca itiraz olduğu, yapılan yargılamada, Aydın Jandarma Kriminal Laboratuvarına Müdürlüğüne düzenlenen … tarih ve … uzmanlık numaralı raporda; söz konusu çekteki imzanın davacı şirket yetkilisi … ve dava dışı … yönünden inceleme yapıldığı ve çekteki imzanın …’a ait olmadığı, çekteki imzanın …’ün eli ürünü olduğu yönünde kanaat içerir rapor düzenlenerek gönderildiği belirtilerek, sonuç olarak, davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere; Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğünün … tarihli yazı cevabında özetle; davacı şirketin … tarih … karar sayılı genel kurul kararı gereği, şirket müdürü …’ın şirketteki hisselerinin tamamını devretmesinden dolayı müdürlükten istifası nedeniyle imza yetkisinin iptaline, karar tarihinden itibaren süresiz …’in şirket müdürü olarak atandığı belirtilmiştir. Takibe konu çekin düzenleme tarihi olan … tarihi itibariyle davacı şirketin müdürünün/temsilcisinin … olduğu anlaşılmaktadır. Söylemek gerekir ki; İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından kesin hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz.(Yargıtay 12. HD’nin bu konudaki çeşitli kararları) Bu nedenle, icra mahkemesinde verilen bir karar genel görevli bir mahkemede kesin hüküm sonucuna yol açmaz. İcra mahkemeleri sınırlı bir inceleme alanına sahiptir. Mahkememiz buna göre bir değerlendirme yapmıştır. Asilin yetkili olmadığı bir dönemi de vekaletnamenin kapsadığı kabule göre hukuka uygun görülmemiştir. …’ın çek düzenleme tarihi itibariyle, yetkili temsilciden aldığı bir vekaletname yoktur.
Tüm dosya kapsamına göre, Alanya İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasına konu çekin davacı şirket yetkilisi tarafından imzalanmadığı, aksinin de ispatlanamadığı, davacının davasında haklı olduğu anlaşılmakla; Davanın kabulü ile; Alanya İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında takibe konulan … günlü, … seri no’lu, 40.000,00 TL bedelli çekten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE; Alanya İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında takibe konulan … günlü, … seri no’lu, 40.000,00 TL bedelli çekten dolayı davalılara BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan 59,30 ₺ (TL) başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 683,10 ₺ (TL) peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 2.049,30 ₺ (TL)’nin davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 742,10 ₺ (TL)’nin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat ücreti gideri toplamı 908,65 ₺ (TL)’nin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 9.200,00 ₺ (TL) vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı vekili Sn. Av. …’nün yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/02/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır