Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/504 E. 2023/90 K. 08.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/504
KARAR NO : 2023/90
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/09/2021
KARAR TARİHİ : 08/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkil aleyhine Antalya … İcra Dairesi nezdinde … dosya numaralı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını ve müvekkilinin bu icra takibine konu bononun bilgisi dışında düzenlendiği ve imzalandığından sonradan haberdar olduğunu, zira çıplak gözle dahi bakıldığında müvekkilinin imzası ile bono üzerinde atılı imzanın birbiriyle taban tabana zıt olduğunu, müvekkilinin ilgili bonodaki imzanın kendisine ait olmadığından bahisle Antalya … İcra hukuk mahkemesinde imzaya itiraz ettiğini, usuli eksiklikler nedeniyle davanın reddedildiğini, menfi tespit davası açmak zorunda kaldıklarını beyan ederek; davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; davacı borçlunun, dava konusu senetten kaynaklı borcunu davalıya ödemediğini, bu nedenle, Antalya … İcra Dairesi nezdinde … esas sayılı dosya ile takibe başladıklarını, itiraz üzerine icra mahkemesince davacının itirazının incelendiğini ve davanın reddedildiğini, bu davanın reddi sonucu icra takibine devam ettiklerini, davacının iddialarını kabul etmediklerini, davanın icra takibini sürüncemede bırakmak ve alacaklıyı zarara uğratmak amacıyla açıldığını, davacının bonodan haberinin olmadığı ve imzanın kendisine ait olmadığına yönelik beyanlarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı tarafın bonodaki imzasına itirazı sonucu Antalya …İcra Hukuk Mahkemesinde … E. Ve … K. Sayılı dosya kapsamında yürütülen davada davacı vekilinin … TL değerindeki bir emlak alım satım sözleşmesini delil olarak sunduğunu ve davacının emlak komisyoncusu olarak bu sözleşmede bulunduğunu ifade ettiğini, davacı vekilinin ifade ettiği üzere davacı …’nın emlak komisyoncusu olarak sözleşmenin tarafı olduğunu ve imzasının bulunduğunu, sözleşmede yer alan …’nin imzası ile Antalya … İcra Dairesinin … E. Sayılı kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi dosyasında takibe konu bonoda yer alan imzanın çıplak gözle bakıldığında dahi aynı şekilde olduğunu, davada iddianın senetle ispatının gerektiğini, tanıkla ispatın mümkün olmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, menfi tespit talebinden ibarettir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler, T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … gün ve …-… E. … K; … gün ve …-… E. … K sayılı kararında da vurgulanmıştır. (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., …-… esas, …karar, Tar. …)
Mahkememizce dosyaya Antalya Genel İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile Antalya … İcra Hukuk Mahkemesinin … E. Ve … K. sayılı dosyası kazandırılmıştır.
Davacı … uyrukludur ve öncelikle, esasa ilişkin açıklamalar yapmadan evvel, hukuken/usulen bir kısım açıklama yapmak gerekmektedir.
Türk Hukukunda kişilerin hak arama özgürlüklerini kullanmaları herhangi bir sınırlandırmaya tabi tutulmamıştır. Ancak bazı istisnai durumlarda dava açan veya takip hakkını kullananın önceden belirlenen bazı özel yükümlülükleri yerine getirmesi şart koşulabilir. Bu istisnai şartlardan biri de teminat gösterme yükümlülüğüdür. 5718 sayılı … madde 48/1’e göre; “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır”. …’ta teminat gösterme yükümlülüğü konusunda “yabancılık” ölçütü esas alınmıştır. Buna karşın davalının veya kendisine karşı takibe girişilen karşı tarafın vatandaşlığı, bu madde kapsamında da bir öneme sahip değildir. Bu maddeye göre hakim tarafından verilen kesin süre içinde teminat gösterilmezse, dava, dava şartı eksikliğinden HMK’nun 114/1-ğ maddesi uyarınca reddedilir. … madde 48/2’de ise; “Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar” hükmü yer almaktadır. Buna göre Türk hâkimi, yabancı davacının, davaya katılanın veya icra takibinde bulunanın vatandaşı olduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) var ise, bu kişiyi teminattan muaf tutacaktır. Karşılıklılık, iki devlet arasında imzalanan (iki taraflı) anlaşma veya iki devletin de taraf olduğu uluslararası (çok taraflı) anlaşma ile sağlanabileceği gibi, kanuni veya fiili karşılıklılık şeklinde de sağlanabilir. Az yukarıda belirtilen anlaşmalardan biri de 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi olup, anılan sözleşmenin 17. maddesinde; âkit devletlerden birinde ikamet eden ve diğer bir devletin mahkemeleri huzurunda davacı veya müdahil olarak bulunan âkit bir devletin vatandaşlarından yabancı olmaları sebebi ile herhangi bir teminat istenemeyeceği düzenlenmiştir. Davacıların teminat muafiyetinin bulunup bulunmadığı hususunda, hükme dayanak oluşturacak nitelikte bir araştırma yapılması gerekmektedir. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun’un 48/2. maddesinde dava açanın karşılıklılık esasına göre, teminattan muaf tutulabileceği düzenlendiğinden öngörülen teminat hususu resen gözetilmelidir. Öncelikle davacının teminattan muaf olup olmadığı hususunun Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nden sorularak alınacak yazı cevabına göre, davacının teminat göstermesi gerektiği sonucuna varılırsa, teminatın yatırılması için davacıya kesin süre verilmesi, anılan sürede belirtilen teminatın yatırılmaması halinde istemin usulden reddine, yatırılması halinde ise, dava şartı eksikliği süresinde giderilmiş olacağından işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Mahkememizce bu hususlar yönüyle, Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’ne yazı yazılmıştır. Bakanlıkça verilen cevapta özetle; “… ile … arasında, … tarihinde imzalanan … ile … Arasında … Anlaşması mevcuttur. Bahse konu Anlaşma’nın onaylanması … tarihli ve … sayılı Kanun ile uygun bulunmuş ve söz konusu Anlaşma, … tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anılan Anlaşma’nın 15’nci maddesinde; “Âkit Taraflardan birinin vatandaşları, salt yabancı olmalarından veya diğer Tarafın ülkesinde ikametgahları veya meskeni olmamalarından ötürü teminat akçesi (…) vermekle yükümlü tutulamazlar.” hükmü yer almaktadır.” bilgisi verildiğinden, dosyada teminat alınmamıştır.
Dosyaya dönüldüğünde; Antalya … İcra Hukuk Mahkemesinin … E. Ve … K. Sayılı dosyasına bakıldığında; yargılama konusunun “…” olduğu, yargılamaya konu olan hususun, iş bu dosya ile benzer şekilde Antalya … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasındaki senetteki imzanın aidiyeti olduğu, özetle; mahkemece tensiben davacının mahkeme kaleminde hazır olarak imza ve yazı örneklerini vermesinin istendiği, bu yönüyle kesin süre verildiği, verilen kesin sürede davacının hazır olmadığı veya talimat adresinin bildirilmediği, gider avansının da yatırılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, davacı tarafça (iş bu davanın davacısı ile aynıdır) istinaf kanun yoluna başvurulduğu, süresinde istinaf dilekçesi verilmediğinden mahkemece istinaf başvurusunun reddine karar verildiği ve dosyanın … tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Söylemek gerekir ki; İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından kesin hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz.(Yargıtay … HD’nin bu konudaki çeşitli kararları) Bu nedenle, icra mahkemesinde verilen bir karar genel görevli bir mahkemede kesin hüküm sonucuna yol açmaz. İcra mahkemeleri sınırlı bir inceleme alanına sahiptir. Bu nedenle, somut davada da, Antalya … İcra Hukuk Mahkemesinin … E. Ve … K. Sayılı dosyasında verilen hüküm, ulaşılan sonuç mahkememizin yargılama yapmasına engel değildir.
Somut olayda, davacı tanık dinletmek istediğini beyan etmiştir. Dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspat yükü ise,bir olayın gerçekleşmiş olup olmadığının anlaşılamaması, yani olayın ispatsız kalması yüzünden yargıcın aleyhte bir kararıyla karşılaşmak tehlikesidir(YILMAZ,Ejder; İspat Yükü, 1980, s. 3). Kendisine ispat yükü düşen taraf için ispat yükü bir yükümlülük değil(mükellefiyet), yüktür(külfettir). İspat konusu, 6100 sayılı kanunun ise 187 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. İspat konusunda yapılan bu genel açıklamalardan tekrar sonra dosyaya dönüldüğünde; Hukukumuzda, senet delilinin uygulanma alanı oldukça geniştir çünkü hukukumuzda, hukuki işlemler için “…” kuralı mevcuttur. Esasen, “…” kavramı yerine “…” kuralı denilmesi daha doğrudur. Çünkü, senetle ispatı zorunlu olan bir hukuki işlem, diğer kesin delillerle de (ikrar, yemin, kesin hüküm) ispat edilebilir. Senetle ispat zorunluluğu, “…” olarak da ifade edilmesine rağmen, bunun da esasen “…” olarak belirtilmesi daha uygundur. Senetle ispat kuralı, kendisini iki temel durumda gösterir. Bunlardan birincisi olarak; Belli bir meblağı aşan hukuki kural olarak yalnız senetle ispat olunur. Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri kanunla belirlenen miktarı geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir Senetle ispat kuralının kendisini gösterdiği ikinci durum ise, senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler kanunda belirtilen miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz olmasıdır. HMK m. 203 de senetle ispat kuralının istisnaları düzenlenmiştir. Maddenin (ç) bendine göre; “Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları” senetle ispat kuralının istisnasıdır.
Somut olaya dönüldüğünde, davacı, tanık dinletmek istediğini ileri sürmüş, davalı ise muvafakatlarının olmadığını beyan etmiştir. Dava dilekçesinini son kısımlarında davacı taraf iddialarını söylerken, dava konusu bonodaki imzanın müvekkiline ait olmadığını anlattıktan sonra, ilgili senedin müvekkilinin bilgisi haricinde düzenlenip yerine imza atıldığı dönemde dahi müvekkilinin arkadaşlarının da bulunduğu bir ortama davalının gelerek senedi müvekkilin eline tutuşturup imza atmaya zorladığını ve davacının imza atmayacağını bildirdiği bunun neticesinde bonoya imza atılma hususu gerçekleşmediğini belirtmiştir. Yani dava konusu senettik imzanın zorla attırıldığını ileri sürmemiş, imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürmüştür. Belirtilen olayda takibe konu bonoda yer alan imzanın davacı tarafından davalının zorlamasıyla atılması gibi husus söz konusu olmadığından dolayı senede karşı senetle ispat kuralının istisnası teşkil edecek bir durum mevcut değildir. Bu nedenlerle, tanık dinletme talebi hukuken yerinde görülmemiştir.
Yargıtay kararlarında da bahsedildiği üzere; Sahtelik defi mutlak defi olup herkese karşı ileri sürülebilir. Bunun aksini ileri süren davalı iddiaları yerinde değildir.
Aşamalarda, uygulamaya elverişli imza örnekleri toplanmış ve mahkememizce bilirkişi raporu aldırılmıştır. Çünkü, sahtelik/tahrifat/imza incelemesi özel ve teknik bilgiyi gerektirir. (Yargıtay … HD., … E., … K., Tar. …)
… tarihli bilirkişi raporunda özetle; borçlusu …, alacaklısı … olarak düzenlenmiş … tanzim ve … vade tarihli “…” TL değerindeki senet üzerinde atılı bulunan borçlu imzalarının, mevcut mukayese iİmzalarına kıyasen, … elinden çıkmadığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Mahkememizce itirazlar göz önüne alınarak, dosya İstanbul ATK’ya gönderilmiş ve tekrar imza incelemesi yaptırılmıştır.
Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen … tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından yapılan incelemede; inceleme konusu senette yer alan borçlu imzaları ile …’nın mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği” hususu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Davalı aşamalarda özetle; davacının birden fazla imza kullandığını, icra hukuk mahkemesine sunduğu emlak komisyoncusu olarak imza attığı belgede de farklı imza kullandığını beyan etmiştir. Davacı vekili ise aşamalarda duruşmalarda özetle; emlak sözleşmesindeki imzanın müvekkiline ait olduğunu kabul etmediklerini, oradaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, velev ki ona ait olsa bile davanın konusunun bu olmadığını, dava konusu bonodaki imzanın müvekkiline ait olup olmadığının yargılama konusu olduğunu ileri sürmüştür.
Bilindiği ve 07.12.1964 gün ve 3/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da belirtildiği üzere; Dava, mahkemeden verilecek bir hükümle, bir iddia üzerinde hukuki korunmanın sağlanması dileğidir. Bakıldığında, yargılamanın konusu, Antalya … İcra Dairesi nezdinde … esas sayılı dosyasında takibe konulan … tanzim ve … vade tarihli “…” TL değerindeki senet üzerinde atılı bulunan imzanın davacıya ait olup olmadığıdır. Birden fazla imza kullanıldığı iddia ve hatta kabul edilse de anılan bonodaki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı yargısal olarak incelenmektedir. İmzaların aynı olması değil, ilgilinin eli ürünü olup olmadığına yönelik inceleme yapılmaktadır. Mahkememizce hem yerel bilirkişiden hem de ATK’dan bu yönde rapor aldırılmıştır. Davalının bu yöne ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi raporlarının, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporları yukarıdaki açıklamalar ışığında, Antalya … İcra Dairesi nezdinde … esas sayılı dosyasında takibe konulan … tanzim ve … vade tarihli “…” TL değerindeki senet üzerinde atılı bulunan imzanın davacıya ait olmadığı, davacının davasında haklı olduğu anlaşılmakla, harçlandırılan miktarın takip konusu bononun miktarı olduğu, talebinde bonodan kaynaklı borçlu olunmadığının tespiti olduğunun kabulü ile, davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde ayrıca kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuştur.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası aynen; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” hükmünü içermektedir. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. Başka bir ifadeyle; İcra İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir. Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun … tarihli ve …-… esas, … karar, … tarihli ve …-… esas … karar ve … tarihli ve …-… esas, … sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Somut davada, davacının haklılığı anlaşıldığından, bu şart mevcuttur. Davalı, kambiyo senedi olan bonoyu alırken imzayı düzenleyenin kendi imzasını atıp atmadığı kontrol etmeli, kendi huzurunda kıymetli evrakı düzenlettirmelidir. Cevap dilekçesinde de imzanın davacıya ait olduğunu ileri sürmüş ancak yapılan yargılama sonunda imzanın davacıya ait olmadığı anlaşılmıştır. Davacının, imzasını taşımayan bir senedi takibe koyarak, kanunun aradığı ölçüde kabule göre kötü niyetli davranmıştır. Söz konusu şartlar mevcut olduğundan, davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmetmek gerekmiştir.
Son olarak belirtmek gerekir ki; Yargıtay … HD., … Esas, … Karar sayılı, … Tarihli, “Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Kesin Nitelikteki Kararları Arasındaki Uyuşmazlığın Giderilmesine Yönelik” vermiş olduğu ilamında; ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına karar verilmiştir.(Benzer yönde Yargıtay … HD., … E, … K; … E, … K) Somut olayda, davacının aşamalarda arabuluculuk kurumuna başvurduğu anlaşılmaktadır. Arabuluculuk sürecinde ilk toplantı tarihi … olup, bitiş tarihi de aynı gündür. İş bu davanın tarihi ise … tarihi olup, dava tarihi itibariyle, dava konusu talep, zorunlu arabuluculuğa başvuru koşuluna tabi değildir. Buna rağmen ticari davalarda zorunlu arabuluculuğa başvurulması halinde kabule göre bu ücret davalıya yükletilemez. Kabule göre, Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen bu gider davacı üzerinde bırakılmalıdır. (Emsal olarak; Diyarbakır BAM 6. HD., 2020/641 E, 2021/327 K; Samsun BAM 5. HD., 2021/220 E, 2021/287 K; 2021/353 E, 2021/411 K) Mahkememizce bu kabulle hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM/Nedenleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE ; davalı tarafça, Antalya … İcra Dairesi nezdinde … esas sayılı dosyasında takibe konulan … vade tarihli “…” TL değerindeki senetten dolayı davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile; … TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafça yatırılan … (TL) başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan … (TL) peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye … (TL) harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda … (TL)’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı … (TL)’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; … TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, (6100 sayılı HMK m. 333) ;12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacak olan gider avansının miktarı ile avansın ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirten, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi” göz önünde tutularak; her hangi bir bankaya ait hesap numarası ve/veya herhangi bir banka hesabına ait IBAN numarası verilmesi halinde taraflara ait artan gider avansının bildirdikleri hesaba aktarılmasına, davalı tarafından yatırılan gider avansının aynı şekilde istek halinde iadesine,
11-Antalya … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile Antalya … İcra Hukuk Mahkemesinin … E. Ve … K. sayılı dosyasının karar kesinleştiğinde mahallerine iadesine,
12-Zorunlu arabuluculuk ücreti … (TL)’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Dair, davacı vekili Av. … ile davalı asil … ile vekili Av. …’ın yüzüne karşı verilen kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/02/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır