Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/475 E. 2023/337 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/475
KARAR NO : 2023/337
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/09/2021
KARAR TARİHİ : 31/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı … vekili, dava dilekçesinde özetle; Mülkiyeti müvekkiline ait … plakalı aracın … günü dava dışı … sevk ve idaresindeyken … plakalı, davalı … … sevk ve idaresinde, davalı … Şirketi şirketine ait araç ile kazaya karıştığını, kaza neticesinde dosyaya sunulan, trafik ekiplerince hazırlanmış kaza tespit tutanağı tutulduğunu, kazaya ait tutanakta sürücü …’un 2918 sayılı K.T.K md 57/1C “Motorlu araçlardan soldaki sağdan gelen araca” kuralını ihlal ettiği kanaatine varıldığı ve davalı tam kusurlu olarak gösterildiği ancak kaza tespit raporu incelendiğinde raporun hatalı olarak tutulduğu açık bir şekilde fark edileceğini, raporda “… plakalı aracın (müvekkile ait araç) sağ arka kapısı ile diğer aracın (davalıya ait) ön tarafına çarptığı” ifade edildiğini, düz bir yolda ilerleyen aracın arka kapısını başka bir aracın ön kapısına çarpması hayatın olağan akışına, fzik kurallarına, akla ve mantığa aykırı olduğunu, motorlu araçlardan soldan gelen sağdakine yol vermesi için, sağdaki aracın daha evvel veya aynı anda kavşağa gelmiş olması gerektiğini, oysa bu kazada ve ekteki görüntülerden anlaşılacağı üzere …, aracı ile ilerlediği sırada sağdan herhangi bir araç gelmediğini tespit ettiğini, geçiş yaptığı esnada sağdan hızlıca bir aracın gelerek müvekkile ait aracın sağ arka kapısına çarptığını ancak çarpmanın şiddetli olması sonucunda anlayabildiğini, kazaya ilişkin fotoğrafların ekte olduğunu, bu fotoğraf ve aracın çarpma yerlerinden anlaşılacağı üzere, müvekkil daha evvel geçiş yapmaktayken diğer araç dikkatsiz bir şekilde gelip çarptığını, hızını hiçbir şekilde azaltmadığını, kontrolsüz bir seyir izlemiş ve kazaya sebep olduğunu, mevcut hatalı tutanaktan dolayı Antalya …Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş dosyası ile kusur oranına ilişkin delil tespiti talep edilmişse de mahkemece delil tespiti yaptırılmasının ileride hak kaybına neden olacak bir duruma sebebiyet vermeyeceği düşüncesiyle tespit taleplerinin kesin bir şekilde reddedildiğini, bunun üzerine taraflarınca kazaya ilişkin bir uzman görüşü alındığını, uzman görüşüne göre karşı taraf sürücüsünün %40 oranında kusurlu olduğunu, hatalı olduğuna inandıkları tutanak sebebiyle müvekkilinin hasarının karşılanmadığını, aracın değer kaybettiğini, müvekkilinin ciddi bir maddi zarara uğradığını, kaza sonrasında müvekkiline ait … model … marka … model araca yetkili servisin yüklü bir fatura çıkarması sebebiyle daha uygun fiyatlı olan Antalya Sanayi Sitesinde 25.000 TL civarında bir bedel harcanarak onarımının gerçekleştiğini beyan ederek; şimdilik 500 TL araç değer kaybı, 500 TL araç onarım bedeli olmak üzere toplamda 1.000 TL’nin (fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydıyla) müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin poliçe kapsamında sorumluluğunun, poliçe üzerinde yazılı azami teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere, poliçede yazılı özel şartlar ve trafik sigortası genel şartları kapsamı ile sınırlı olduğunu, talebin zaman aşımına uğradığını, sorumluluğun sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu, kusur raporu alınması gerektiğini, taraflarına başvuran tarafça fahiş taleplerde bulunulduğunu beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirkete ait … model … marka, … plakalı aracın, müvekkil … …’nın sevk ve idaresinde iken, … tarihinde saat 15.05’te … Mahallesi … Sokak istikametinden … Sokak istikametine seyir halindeyken, … Caddesi istikametinden … Caddesi istikametine … Sokak üzerinde seyreden davacı … adına kayıtlı ve dava dışı …’un sevk ve idaresindeki … marka … plakalı araç ile … Sokak ile … Sokak kesişimine gelindiğinde …’un kusuru sebebiyle çarpışmaları sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonrası olay yerine polis çağırılarak kaza tespit tutanağı tutturulduğunu ve araç sürücüsü …’un %100 kusurlu bulunduğunu, davacı tarafından her ne kadar dava dilekçesinde “polis memurları tarafından tutulan bu kaza raporunun hatalı tutulduğunu, olayın anlatılış şeklinin hayatın olağan akışına aykırı anlatıldığı, düz bir yolda ilerleyen aracın arka kapısının başka bir aracın ön kapısına çarpmasının hayatın olağan akışına ve fizik kurallarına, akla mantığa aykırı olduğu” iddia edilse de söz konusu kazanın davacının beyan ettiği şekilde meydana gelmediğini, dava dışı sürücü …’un yolu kontrol etmeksizin kavşağa çıktığını, kavşak kollarında yavaşlamaması üzerine sevk ve idaresindeki … plakalı aracın arka kapısı ile müvekkil … …’nın sevk ve idaresindeki aracın ön kısmına çarptığını, davacının maliki olduğu aracın sürücüsü …’un, hiçbir şekilde kavşağı kontrol etmeden, hızını azaltmadan yola çıkmış ve dava konusu kazaya sebebiyet verdiğini, dilekçe ekinde sundukları kaza tespit tutanağında da görüleceği üzere, bu çarpma neticesinde dava dışı sürücü …’un KTK 57/1-c bendini ihlal ettiği, müvekkil … …’nın ise hiçbir kusurunun bulunmadığı ve kural ihlalinin olmadığı kolluk kuvvetleri tarafından tespit edildiğini, kazanın meydana geliş biçimi de gözetildiğinde kaza tespit raporundaki anlatım, kaza ile örtüşmekte ve dava dışı sürücü …’un tek ve asli kusurlu olduğunun tespiti yerinde olup müvekkile atfedilecek bir kusur olmadığının tutanak ile sabit olduğunu, anılan sebeplerle davacının kaza tespit raporunun hatalı tutulduğuna ve davalı müvekkilin kusurunun bulunduğuna dair iddia ve beyanlarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kaza sonucunda müvekkil şirkete ait aracın ön kısmı, kaput ve tampon bölgesi, motor bölgesi muhafazaları, iç mekaniği ve aksamı çarpmanın etkisiyle hasar gördüğünü, müvekkil şirkete ait aracın tüm bakım ve onarımlarının … yetkili bayisi olan … Ticaret AŞ servisinde yapılmış olup, aracın bakım ve onarımı için 57.078,36 TL bakım, onarım ve değişim bedeli faturalandırıldığını, bu tutar ise müvekkilin kasko sigortasından karşılandığını, müvekkil şirketin, … plakalı aracın ilk sahibi olup, daha önce aracın herhangi bir hasar kaydı da bulunmadığını, bu nedenle davacı aleyhine müvekkile ait … plakalı aracın değer kaybının tazminine ilişkin ihtiyati tedbir talepli olarak Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesi … sayılı dosyası ile görülmekte olan tazminat davasının açıldığını, davacı tarafın mahkeme dosyasına sunmuş olduğu uzman görüşün iş bu dava açısından da hiçbir bağlayıcılığı olmayıp müvekkilinin yokluğunda alınan ve sunulan bu rapora itiraz ettiklerini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, haksız fiilden (trafik kazasından) kaynaklı değer kaybı tazminatı talebinden ibarettir.
Talep gereği kasko şirketine dava ihbar edilmiştir.
İhbar olunan … AŞ dilekçesinde özetle; davayı kabul etmemekle birlikte müvekkil şirketin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında olduğunu, ZMMS poliçesinin limiti tükenmeden müvekkil şirkete başvurulmasının mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkil şirketin … bedelini ödeme yükümlülüğünün ihbar tarihinde muaccel hale geldiğini, bu sebeple mhkemece faize hükmedilmesi halinde hükmedilecek faiz ihbar tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada zaman aşımı def-inde bulunulmuştur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 72-73 maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu halde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber, artık doğal bir borç haline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’ide bulunması gerekir (HGK’nun 05.05.2010 gün ve E:2010/8-231, K:255 sayılı ilamı). İşte, zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i olup; usul hukuku anlamında ise, bir savunma aracıdır (Kuru, Baki:Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt:IV, İstanbul 2001, Cilt:2, s.1761;Von Tuhr. A.:Borçlar Hukuku (C.Edege Çevirisi), … 1983, Cilt:1-2, s.688 vd.;Canbolat, Ferhat:Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları, EÜHF Dergisi, Cilt:III, Sayı:1, Kayseri 2008, s.255 vd.; HGK’nun 06.04.2011 gün ve E:2010/9-629, K:2011/70 sayılı ilamı). .6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 49 ve devamı maddeleri haksız fiillerden doğan borç ilişkilerini düzenlemektedir. Buna göre; Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirlenir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 72. maddeye göre; Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. 2918 sayılı Karayolları trafik kanunu’nun 109 uncu maddesi gereğince de ; Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. 2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür.(HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir)
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; kaza tarihi, dava tarihi ve hatta olayın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Trafik güvenliğini tehlikeye sokma” başlıklı 179. Maddesi kapsamında da değerlendirilebilecek olması karşısında, dava tarihi ve ıslah tarihi itibariyle zaman aşımı def-inin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
TBK m. 50 gereği; Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
Dosyaya davacı tarafça sunulan uzman görüşü ile kaza tespit tutanağı birbiriyle çelişmektedir.
Uzman görüşü ile bilirkişi raporu arasında çelişki oluştuğunda bunun giderilmesi gerekir. (Yargıtay 15. HD., …/5127 esas, 2016/4635 karar, Tar. 10.11.2016; Yargıtay 11. HD., 2013/12890 E, 2014/16482 K, Tar. 24/10/2014)
Mahkememizce kaza mahallinde fotoğraflar çekilmek, kaza yerini görmek, beyanları değerlendirme amacıyla keşif icra edilmiş, tanık tekrar dinlenmiş çekilen video ve fotoğraflar taraflara beyanda bulunabilmeleri için, hukuki dinlenilme hakkı kapsamında tebliğ edilmiştir.
Mahkememizce bu bilgiler ve belgeler ışığında, kusur raporu düzenlenmesi için dosya … ATK’ya gönderilmiştir.
… tarihli … ATK tarafından düzenlenen raporda özetle; Sürücü …’un %70 (yüzde yetmiş) oranında kusurlu, davalı Sürücü … …’nın %30 (yüzde otuz) oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Mahkememizce … eksperi bilirkişiye dosya tevdi edilerek, değer kaybına ilişkin rapor aldırılmıştır.
Yargı kararlarında, öncelikle dava konusu aracın hasar geçmişine ilişkin tüm bilgi ve belgeler (tramer kaydı, … şirketlerinde oluşturulan hasar dosyası, servis belgeleri, trafik denetleme şube müdürlüklerince tanzim edilen tutanaklar ve fotoğraflar vs) ilgili yerlerden getirtilip konusunda uzman ayrı bir bilirkişiye tevdi edilerek aracın markası, modeli,yaşı, kilometresi ve değere etki eden diğer özellikleri de dikkate alınarak dava konusu aracın kaza öncesi serbest piyasa koşullarındaki 2. el değeri ile aracın onarım sonrası serbest piyasa koşullarındaki 2. el değeri (kaza sonrası onarımla değişen orijinal parçalar varsa bunların araca kattığı değer de dikkate alınarak) arasındaki farkın belirlenmesi yöntemiyle değer kaybının tespiti gerektiği belirtilmektedir.
… tarihli eksper bilirkişi raporunda özetle; hesaplanan değer kaybı zararının 26.000,00 TL olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
İtirazların değerlendirilmesi amacıyla … eksperinden ek rapor alınmış ve … tarihli ek raporda, kök rapordaki tespitler teyit edilmiştir.
Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
Bu hususlar doğrultusunda, … eksper bilirkişi kök ve ek raporlarının, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Ancak, davalılar Davalı … A.Ş ve … … itiraz dilekçelerinde de geçtiği üzere, davacı taraf araç için 25.000,00 TL harcama yapılarak onarımın gerçekleştirildiğini dava dilekçesinde belirmiştir. Bu fatura dosyaya girmiştir. Hiç kimse hakkından fazlasını talep edemeyeceğinden, fatura tutarı üzerinden kusur indirimi de yapılarak hüküm kurmak gerekmiştir.
Davacı taleplerini ıslah etmiş ve dilekçe HMK m. 177/2 gereği davalılara tebliğ edilmiştir.
Mahkememizce aşamalarda, dilekçelerde geçen Antalya … Asliye Hukuk mahkemesinin … Esas sayılı dosyası (eski Antalya … Asliye Hukuk mahkemesi dosyasıdır/mahkeme ayrılmıştır) uyaptan dosyaya alınmıştır. İlgili dosyada alınan, … tarihli, … sayılı raporda özetle; Davalı sürücü …’ un %90 (yüzde doksan) oranında kusurlu olduğu, sürücü … …’ nın %10 (yüzde on) oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Temel dayanak, aynı kaza olması sebebiyle, söylenmelidir ki raporlar arasında çelişki meydana gelmiş ise bu çelişki giderilmeden mahkemece hüküm verilemez.(Yargıtay 3. HD; 2019/5814 karar)
Antalya … Asliye Hukuk mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının … tarihli, 5 numaralı celsede, “Antalya … Asliye Tic. Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası içerisindeki trafikçi bilirkişi ile yapılan keşif raporu, varsa trafikçi bilirkişi tarafından hazırlanan bilirkişi raporu, keşfin video kaydı, dosya içerisindeki ATK raporu ivedilikle dosyamız arasına alınarak mahkememiz dosyası içerisindeki … tarihli ATK raporu ile çelişkili olduğu da gözetilerek; Adli Tıp Kurumu Üst Kuruluna gönderilerek her iki rapor arasındaki çelişkiyi giderir rapor düzenlenmesinin istenmesine, rapor sunulduğunda taraflara tebliğine” karar verilmiştir.
ATK “Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu” tarafından düzenlenen … tarihli, … numaralı kararda özetle; Sürücü …’un %70 (yüzde yetmiş) oranında kusurlu, davalı Sürücü … …’nın %30 (yüzde otuz) oranında kusurlu olduğu oy çokluğu ile belirtilmiştir. İş bu ATK raporu da hukuki dinlenilme hakkı gereği taraflara tebliğ edilmiştir, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 266/1. maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Trafik kazasına etki eden ve tarafların kusur durumlarının belirlenmesinde rol oynayabilecek olan araç hızlarının tespiti, aracın teknik özelliklerine göre kazanın oluş şeklinin belirlenmesinde zorunluluk bulunması vs. gibi bir durum yoksa, kazadaki kusur oranlarını belirlemenin teknik bilgiyi gerektiren bir yönü bulunmamaktadır.(Yargıtay 17. HD., 2019/2909 )Son dönem yargı uygulaması bu yöndedir ve hatta Antalya Bölge Bilirkişilik kurumu nezdinde kayıtlı kusur bilirkişileri oran vermekten kaçınmaktadırlar.
Kusur oranı belirlemek hakimin görevi ise de bunun tespiti için ilgili bilirkişilerin tespitlerinden yararlanılmalıdır.
Antalya … Asliye Hukuk mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında alınan ATK “Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu” tarafından düzenlenen … tarihli, … numaralı karar ile mahkememizce aldırılan … tarihli … ATK tarafından düzenlenen kusur raporlarındaki tespitler birbirini teyit etmektedir.
Tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporları ve esas olarak, Antalya … Asliye Hukuk mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında alınan ATK “Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu” tarafından düzenlenen … tarihli, … numaralı karar ile mahkememizce aldırılan … tarihli … ATK tarafından düzenlenen kusur raporlarındaki tespitler birbirini teyit ettiğinden; kazada Sürücü …’un %70 (yüzde yetmiş) oranında kusurlu, davalı Sürücü … …’nın %30 (yüzde otuz) oranında kusurlu olduğu mahkememizce kabul edilmiştir. Aksine itirazlar yerinde görülmemiştir.
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar, davacının faturasını sunduğu onarım bedelinin esas alınması, kazada Sürücü …’un %70 (yüzde yetmiş) oranında kusurlu, davalı Sürücü … …’nın %30 (yüzde otuz) oranında kusurlu olduğu hususunun kabulü, ıslah dilekçesi karşısında; davanın kısmen kabulü ile, davacının değer kaybı tazminatı talebinin kabulü ile, 7.800,00 TL değer kaybı tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının hasara ilişkin tazminat talebinin kısmen kabulü ile, (25.000,00 TL üzerinden % 30 oranı bulunarak) 7.500,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Söylemek gerekir ki, davacı taraf, dava dilekçesinde faiz talebinde bulunmamıştır ancak aşamalardaki ıslah dilekçesinde ise faiz talebinde bulunmuştur. Dava dilekçesi ile faiz talep edilmemiş ise de ıslahla faiz talep edilmesinde hukuka aykırılık yoktur ve bu hukuken mümkündür.(Yargıtay 8. HD, 2018/3243 E, 2019/3483 K)
Hükümden sonra davalılar … A.Ş ve … … vekili, davacının dosyaya sunduğu … tarihli bedel artırım dilekçesi ile değer kaybı yönünden toplam talep 7.438,80 TL olup kısa kararda maddi hata ile talep meblağını aşar şekilde değer kaybı yönünden 7.800,00 TL üzerinden sehven karar verildiği anlaşıldığından, kararın tashihini talep etmiştir.
Duruşmada, mahkememizce kısa karar tefhim edilmiş, hükmün tamamı tefhim edilmemiştir. Bu nedenle, hükmün tefhim edildiği anlamı bu şekilde kararla çıkmamaktadır. Temyiz süresi başlangıcı anlamında da kısa kararın yeterli olmadığı, tüm hüküm bölümlerini içerir hükmün verilmesinin, hükmün tefhimi/tebliği anlamına geleceği yönündeki kararlar da bu hususu doğrulamaktadır (Yargıtay 22. HD, 2014/569 E, 2014/401 K; Yargıtay 21. HD, …/13670 E, …/19965 K)
Öncelikle söylemek gerekir ki; “Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “maddi hata” kavramının irdelenmesinde yarar vardır.
Hemen belirtilmelidir ki, maddi hata (hukuki yanılma), maddi veya hukuki bir olayın olup olmadığında veya koşul veya niteliklerinde yanılmayı ifade eder(Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Doruk yayınları, Birinci baskı 1976, sayfa:208).Burada belirtilen maddi, yanılgı kavramından amaç; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu açık yanılgılardır.
Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Maddi hataların düzeltilmesi” başlıklı 183. maddesinde “(1) Tarafların veya mahkemenin dava dosyasında bulunan belgelerdeki açık yazı ve hesap hataları, karar verilinceye kadar düzeltilebilir. Taraflardan birinin yazı veya hesap hatasını düzeltmesi sonucu yargılama uzamışsa, yargılama giderlerinin belirlenmesinde bu durum da dikkate alınır.” Hükme yer verilmiştir.
Aynı Kanunun “Hükmün Tashihi” başlıklı 304 maddesinde
“(1) Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hakim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir.
(2) Tahsis kararı verildiği takdirde, düzeltilen hususlarda ilgili karar, mahkemede bulunan nüshalar ile verilmiş olan suretlerin altına veya bunlara eklenecek ayrı bir kağıda yazılır, imzalanır ve mühürlenir.”
Şeklindeki hükümle de hükümdeki yazı ve hesap hatalarının düzeltilebileceği düzelenmiştir. Yine aynı Kanunun “Tarafta İradi Değişiklik” başlıklı 124. maddesindeki
“(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.
(2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.
(3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan tarafa değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir.
(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hakim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” şeklindeki düzenleme ile taraf değişikliğinin şartları düzenlenmiştir.
Açıklanan bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere; İki tarafın veya hakimin, zahir ve açık olan yazı ve hesap hataları HMK’nın 183/1 maddesine göre karar verilinceye kadar düzeltilebilir. Her ne kadar HMK’nın 183/1 maddesinde karar verilinceye kadar yazı ve hesap hatalarının düzeltilebileceği ifade edilmekte ise de, HMK m 304/1 maddesinde yargılamanın bitmesinden sonrada maddi hataların düzeltilmesine de imkan verilmiştir. Mahkemece düzeltebilmesi için tarafları dinlemesi gerekmektedir. Yapılan davet üzerine taraflar gelmedikleri takdirde düzeltme dosya üzerinden yapılacaktır.
Taraflardan birinin yazı veya hesap hatasını düzeltilmesi sonucu yargılama uzamışsa, yargılama giderlerinin belirlenmesinde bu durum da dikkate alınacaktır (HMK m 183/2).Maddi hatanın düzeltilmesi davanın tarafının değişmesine yol açacaksa bu yola başvurulmaz. Çünkü bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkün olup(HMK m 124/1) karşı tarafın açık rızası olmaksızın görülmekte olan davanın tarafının değiştirilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi söz konusu ise, bu halde karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından bu düzeltme yapılacaktır (HMK m124/3). Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, bu halde de hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilecek ve gerekli değişikliği yapabilecektir(HMK m 124/4). (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2012/6-338 Esas, 2012/586 Karar, Tar. 19/09/2012)
Sonuç olarak bakıldığında; 6100 sayılı kanunda “tashih” ve “tavzih” kurumları düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 304. maddeye göre; Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir. Tashih kararı verildiği takdirde, düzeltilen hususlarla ilgili karar, mahkemede bulunan nüshalar ile verilmiş olan suretlerin altına veya bunlara eklenecek ayrı bir kâğıda yazılır, imzalanır ve mühürlenir. 6100 sayılı HMK 305 ve devamında da “tavzih” kurumu anlatılmıştır. Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.
Maddi hata, tavzih ve tashih kavramı konusunda yapılan bu genel açıklamalardan sonra dosyaya döndüğümüzde; yukarıda da anlatıldığı üzere, mahkememizce ıslah dilekçesi, talep, davacının faturasını sunduğu onarım bedelinin esas alınması, kazada Sürücü …’un %70 (yüzde yetmiş) oranında kusurlu, davalı Sürücü … …’nın %30 (yüzde otuz) oranında kusurlu olduğu hususunun kabulü karşısında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükümdeki miktar bilirkişi raporlarında birden çok rakam belirtildiğinden, sehven ıslah dilekçesindeki, başka bir rakam yazılmıştır. Kabule göre, bu husus maddi bir hata olmakla, iş bu gerekçe yazımında, hüküm söz konusu olduğundan, tashih kurumu uygulanarak düzeltilmesi mümkündür. Yukarıda anlatıldığı üzere, kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesiyle birlikte açıklanması gerektiğinden, hükmün tebliği söz konusu olmadığından, tarafların dinlenmesi için ayrı bir karar kurulmamıştır. Kararın kesin olması, kesin kararların tashih ve tavzihlerinin de bu nedenle kesin olacak olması karşısında, haklı talebin yerine getirilmemesi hukuka uygun olmayıp, hak kaybına neden olacağından, hükümdeki bu hatanın iş bu şekilde, usul ekonomisi göz önüne alınarak ayrı bir ek karar yazılmadan (usul hukukunda buna bir engel olmadığı kanaatiyle) tashihine karar verilmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
1-Davacının değer kaybı tazminatı talebinin KISMEN KABULÜ İLE, 7.438,80 TL (tashih yapılarak) değer kaybı tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
2-Davacının hasara ilişkin tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE, 7.500,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 59,30 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 59,30 TL başvurma harcının ve aşamalarda yatan 424,29 TL ıslah harcı toplamı 483,59 TL’nin mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 24,55 TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 542,89 TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi -keşif ücreti gideri toplamı 4.104,75 TL’nin haklılık durumu gereği; 2.370,00 TL’sinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, arta kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00 TL’nin, haklılık durumu gereği; 762,00 TL’sinin davalılardan müteselsilen; 558,00 TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Davacı kendisinin vekil ile temsil ettirdiğinden; 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden; 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak eşit oranda olmak üzere her üç davalıya verilmesine,
11-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ile davalı … ve … vekili Sn. Av. ‘ın yüzüne karşı verilen karar miktar itibariyle KESİN olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/05/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır