Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/460
KARAR NO : 2023/774
DAVA : İtirazın İptali (Ticari İş Tellallığı Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/09/2021
KARAR TARİHİ : 27/12/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari İş Tellallığı Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1.Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Davacının Türkiye’nin en büyük emlak şirketlerinden biri olup yurt dışında dahi şubeleri bulunan tanınmış ve prestijli bir emlak firması olduğunu, davalıların müteahhidi, sahibi, satıcısı olduğu … ili … ilçesi … Mah. …Cad. … Sk. … ada … kurulu … nolu bağımsız bölümlerin davacı vekil edenin aracılığı ile satıldığını, … numaralı bağımsız bölümün davacı vekil edenin aracılığı neticesinde … tarihli satış sözleşmesi ile … TL bedelle dava dışı … ‘ye satıldığını ve tapu devri yapıldığını, … numaralı bağımsız bölümün satışı için davacı şirket ile davalılar arasında … Tarihli tellaliye sözleşmesi imzalandığını ve davacıya … Euro tellaliye bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalıların, davacının sözleşme ile kararlaştırılan ve satış gerçekleştiği için hak edişi gerçekleşen bu tellaliye ücretini ödemediğini; … numaralı bağımsız bölümün davacı vekil edenin aracılığı neticesinde … tarihli satış sözleşmesi ile … TL bedelle dava dışı … ‘ye satıldığını ve tapu devri yapıldığını, … numaralı bağımsız bölümün satışı için davacı şirket ile davalılar arasında … Tarihli tellaliye sözleşmesi imzalandığını ve davacıya … Euro tellaliye bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığını davalıların, davacının sözleşme ile kararlaştırılan ve satış gerçekleştiği için hak edişi gerçekleşen bu tellaliye ücretini ödemediğini; … numaralı bağımsız bölümün davacı vekil edenin aracılığı neticesinde … tarihli satış sözleşmesi ile … TL bedelle dava dışı … ‘ye satıldığını ve tapu devri yapıldığını, … numaralı bağımsız bölümün satışı için davacı şirket ile davalılar arasında … Tarihli tellaliye sözleşmesi imzalandığını ve davacıya … Euro tellaliye bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalıların, davacının sözleşme ile kararlaştırılan ve satış gerçekleştiği için hak edişi gerçekleşen bu tellaliye ücretini ödemediğini; … numaralı bağımsız bölümün davacı vekil edenin aracılığı neticesinde … tarihli satış sözleşmesi ile … TL bedelle dava dışı … ‘ye satılmış ve tapu devri yapıldığını, … numaralı bağımsız bölümün satışı için davacı şirket ile davalılar arasında … Tarihli tellaliye sözleşmesi imzalandığını ve davacıya … Euro tellaliye bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalıların, davacının sözleşme ile kararlaştırılan ve satış gerçekleştiği için hak edişi gerçekleşen bu tellaliye ücretini ödemediğini; … numaralı bağımsız bölümün davacı vekil edenin aracılığı neticesinde … tarihli satış sözleşmesi ile … TL bedelle dava dışı … ‘ye satılmış ve tapu devri yapıldığını, … numaralı bağımsız bölümün satışı için davacı şirket ile davalılar arasında … Tarihli tellaliye sözleşmesi imzalandığını ve davacıya … Euro tellaliye bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalıların, davacının sözleşme ile kararlaştırılan ve satış gerçekleştiği için hak edişi gerçekleşen bu tellaliye ücretini ödemediğini; … numaralı bağımsız bölüm davacı vekil edenin aracılığı neticesinde … tarihli satış sözleşmesi ile … TL bedelle dava dışı …’a satılmış ve tapu devri yapıldığını, … numaralı bağımsız bölümün satışı için davacı şirket ile davalılar arasında … Tarihli tellaliye sözleşmesi imzalandığını ve davacıya … Euro tellaliye bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalıların, davacının sözleşme ile kararlaştırılan ve satış gerçekleştiği için hak edişi gerçekleşen bu tellaliye ücretini ödemediğini; … numaralı … nolu bağımsız bölüm davacı vekil edenin aracılığı neticesinde … tarihli satış sözleşmesi ile … TL bedelle dava dışı … ‘ye satılmış ve tapu devriyapıldığını, … numaralı bağımsız bölümün satışı için davacı şirket ile davalılar arasında … Tarihli tellaliye sözleşmesi imzalandığını ve davacıya … Euro tellaliye bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalıların, davacının sözleşme ile kararlaştırılan ve satış gerçekleştiği için hak edişi gerçekleşen bu tellaliye ücretini ödemediğini, taşınmazların inşaatı, satışlarını … … Ltd. Şti. (V.N:…) tarafından yapılmakta olup proje ismi ”…” olduğunu, şirketin inşaatını yaptığı ve davaya konu olan ve satışı yapılan taşınmazlar şirketin sahibi ve yetkilileri olan … … (T.C: …) ve … (T.C:…) tarafından yapıldığını, tapu senetleri incelendiği takdirde görüleceği üzere … ve … … taşınmazların müşterilere devrini yapan, satan, şirketin ortağı, yetkilisi ve ilgilisi olan kişiler olarak tellaliye ücretinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, davacı vekil edenin tellaliye ücretlerinin ödenmemesi sebebiyle davacı tarafından davalılar aleyhine Antalya Genel İcra Dairesi’nin … E. Sayılı dosyası üzerinden takip başlattığını, davalı tarafın, hiçbir yasal ve hukuki sebep yokken takibe haksız şekilde itiraz ettiğini ve takibi durdurduğunu beyan ederek; itirazın iptalini talep etmiştir.
2.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin görevsiz olduğunu, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu, dava konusu tellaliye sözleşmelerinin karşı tarafında ‘… Ltd.Şti.’ olmasına rağmen açılan icra takibinde ‘… AŞ’ gözüktüğünü, bu haliyle müvekkillerinin herhangi bir ilişkisi olmayan şirket adına açılan icra takibine itiraz etmesi gerektiğini, bu iki şirketin birbirinin devamı olup-olmadığı, aralarındaki hukuki ilişki taraflarınca bilinmediğini, sözleşmenin tarafı adına açılmayan icra takibine ve iş bu davaya husumet yokluğu sebebiyle itiraz ettiklerini, alacağın likit olmadığını, Davalı … LTD. ŞTİ. Yönünden ticaret sicil kayıtları ile de sabit olduğu üzere şirketi münferit imzalarıyla temsile yetkili müdürleri ve şirket malikleri … ve … olduğunu, …’ın şirketin maliki, hissedarı, müdürü veya yetkilisi olmadığı da ticaret sicil kayıtları ile sabit olduğunu, hiçbir şekilde kabul manasına gelmemekle birlikte tellaliye sözleşmelerinin ve bedellerinin geçerli olduğu ve … tarafından imzalandığı düşünülse dahi …’ın şirketi temsile yetkisi olmadığı, ayrıca tellaliye sözleşmelerindeki imzaların şirkete ait kaşe kullanılmaksızın atıldığı dikkate alındığında, davalı müvekkil şirketin davaya konu sözleşmelerden kaynaklı hiçbir yükümlülüğü bulunmadığını, … LTD. ŞTİ’nin davaya konu taşınmazların hiçbirinin maliki olmadığının da tapu kayıtları ile sabit olduğunu, şirkete işbu davada husumet yönetilmesinin mümkün olmadığını, …’ın Davalı …’ı temsile yetkisi olmadığı, kaldı ki borçlandırma işleminin ancak ve ancak açıkça verilmiş yazılı yetki ile olabileceği, noterde düzenlenmiş böyle bir vekaletname ile yetkilendirme işleminin olmadığı, ayrıca tellaliye sözleşmelerindeki imzaların vekaleten imzalandığına dair herhangi bir ibare olmaksızın atıldığı dikkate alındığında, davalı müvekkil …’ın davaya konu sözleşmelerden kaynaklı hiçbir yükümlülüğü bulunmadığını; işbu davada müvekkil …’a husumet yönetilmesinin de mümkün olmadığını, Hiçbir şekilde davaya konu sözleşmelerin ve takibe konu borçların kabulü manasına gelmemekle birlikte Davacı Şirket Tarafından Tanzim Edilen Tellaliye Sözleşmelerin Emlak Komisyonculuğu Azami Fiyat Listesi’ne Uygun Olmadığını, sözleşmenin TBK md. 138 gereğince uyarlama şeklinde değerlendirilmesi taleplerinin de olduğunu beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3.Aşamalarda, … … aşamalarda kendisini Av. … tarafından temsil ettirmiştir.
4.Dava, simsarlık (taşınmaz simsarlığı) sözleşmesinden kaynaklandığı iddiasıyla yapılan icra takibine itirazın iptali talebinden ibarettir.
5.Ticaret sicil müdürlüğünden gelen yazı cevabından, davacının adının/unvanının değiştiği anlaşılmakla, usulen bir yanlışlık mevcut olmadığından, davacının ‘… Ltd.Şti.’ olmasına rağmen açılan icra takibinde ‘… AŞ’ olarak gözükmesinin davanın usulden reddini gerektirmeyeceğinin kabulü ile bu yönden davalı itirazı yerinde görülmemiştir.
6.Dava dilekçesi ekindeki belgeler de dikkate alınarak, söz konusu taşınmazlara yönelik tapu kayıtları mahkememizce dosya arasına alınmıştır.
7.Belirtmek gerekir ki; Genel haciz yoluyla ilamsız icra takiplerinde borçlunun itirazı üzerine takip durur ve alacaklının takibin devamını sağlamaya yarayan imkanlarından biri İcra İflas Kanunun 67. maddesinde öngörülen itirazın iptali davasıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/19-2415 esas, 2015/2335 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından (süresi içinde) ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı bu davada, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini (ve istiyorsa, borçlunun icra inkar tazminatına mahkûm edilmesini) talep eder (KURU, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Türkmen Kitabevi, İstanbul, Kasım 2004, s. 220-221). Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak ta yine takip talepnamesine konu olan ve borçlu yanca itiraza uğrayan alacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2006/19-260 esas, 2006/251 karar)
8.Davalılar görev itirazında bulunmuşlardır.
9.Mahkemelerin görevi dava şartıdır.Görev kuralları kamu düzenindendir ve re’sen dikkate alınır, dava şartıdır. (KURU/Baki// ARSLAN/Ramazan/YILMAZ/Ejder., Medeni Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2005, s. 303)
10.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1097 esas, 2019/458 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
11.Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır.
12.Bunun yanında söylemek gerekir ki; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasıda; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi, tüketici işlemi” olarak tanımlanmıştır.
13.Dava konusu mutlak ticari davaya vucut vermemektedir. Yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin dava da söz konusu değildir. 6502 sayılı kanun genel bir ifade ile simsarlık sözleşmelerini tüketici işlemi saymakta ise de somut olay bakımından değerlendirme yapıldığında, davacının ticaret şirketi olduğu ve dolayısıyla tacir olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Davalılardan birisi de ticaret şirketi ve tacirdir. Talep, ona karşı da yöneltilmiştir ve bu husus göz önüne alındığında, davacı şirketin, içinde ticaret şirketi de olan davalılara yönelttiği talebini (olumlu-olumsuz) inceleme görevi kabule göre ticaret mahkemesidir. Davalılara yöneltilen talep içeriği tüketici işlemine dayanak değildir. Böyle bir iddia da yoktur. İddia içeriğine bakıldığında, taraflardan birini tüketici olarak kabul etmek, yerinde olmayacaktır. Tüzel kişilerin zaten adi sahası yoktur. Simsardan taşınmazı olan kişi/kişiler (somut olayda tüketici ilişkisi olabilecek) dosyada taraf /uyuşmazlığın tarafı değillerdir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.(Anayasa m. 36). Bu hususlar doğrultusunda, somut olayda nispi ticari dava söz konusu olduğundan, kabule göre, mahkememiz davada görevlidir.(Emsal; İzmir BAM 6. HD, 2021/2391 E, 2021/1836 K) Zira, ihtiyati hacze itirazın reddine ilişkin mahkememiz kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, görevsizlik ile ilgili olarak bir belirleme Bölge Adliye Mahkemesince de yapılmamıştır.
14.7445 sayılı İcra ve İflas Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereği Ticari davalardan, konusu bir miktar para olan itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında arabuluculuğun zorunlu dava şartı olduğu hüküm altına alınmış ise de dava tarihi itibariyle bu değişiklik yürürlükte değildir. Ancak, Yargıtay 23. HD., 2020/1943 Esas, 2020/4052 Karar sayılı, 04.12.2020 Tarihli, “Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Kesin Nitelikteki Kararları Arasındaki Uyuşmazlığın Giderilmesine Yönelik” vermiş olduğu ilamında; 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile eklenen 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi uyarınca, ”ticari nitelikteki itirazın iptali davalarındadava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu olduğuna ve arabulcuya başvurulmuş olmasının HMK’NIN 114/2 ve TTK’NIN 5/A maddeleri gereği dava şartı olduğuna karar vermiştir. Dosyada zorunlu arabuluculuga başvurulmuştur.
15.Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle tellallık sözleşmelerine kısaca değinilmesi yerinde olacaktır.
16.Yargıtay HGK 2017/13-543 E, 2020/64 K sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; 818 sayılı BK’nın “tellallık” olarak isimlendirdiği bu hukuki kurum 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) “simsarlık” olarak belirlenmiş olup özü itibariyle BK’daki hükümlere paralel düzenlemelerine değinmek gerekirse;
17. TBK’nın 520/1. maddesinde simsarlık sözleşmesinin tanımı “…simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir” şeklinde yapılmıştır. Bu hüküm mehaza uygun olarak, “Simsarlık, simsarın bir ücret karşılığında, ya diğer tarafa bir sözleşmenin kurulması fırsatını göstermeyi ya da ona bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmeyi borçlandığı bir sözleşmedir” şeklinde anlaşılmalıdır (Hukuk Genel Kurulunun 30.03.2016 tarihli ve 2014/859 E., 2016/428 K. sayılı kararı).
18. Simsarlık sözleşmesi, simsar ile iş sahibi arasında haklar ve borçlar meydana getirmektedir. Kanun’un 521-525. maddeleri arasında sadece simsarın ücret alacağı düzenleme konusu yapılmıştır. Simsarlık sözleşmesi ile ilgili diğer hususlarda, 520/2. maddesinin yollaması gereği vekâlete ilişkin TBK’nın 502. ve devamı hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
19.Simsarın ücrete hak kazanma zamanı ve giderlere ilişkin alacağını düzenleyen TBK’nın 521. maddesine göre “simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır” (521/1). Böylece simsar, sözleşme konusu hizmetin bir akdin kurulmasıyla sonuçlanması durumunda ücrete hak kazanmaktadır. Simsar söz konusu hizmeti yerine getirmezse ücret alacağı elde edemeyecektir. Ancak sözleşmede aksi kararlaştırılabileceği gibi işin niteliğinden de aksi sonuca varılabilir.(ARKAN, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, 25. Bası, BTHAE Yayınları, s.207 vd; ÜLGEN, Hüseyin/HELVACI, Mehmet/KAYA, Arslan/NOMER ERTAN, N. FÜSUN, Ticari İşletme Hukuku, 7. Bası, İstanbul 2021, s.778 vd)
20.Simsarın ücret alacağının doğumu için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir:
a) Simsarın aracılık ettiği asıl sözleşmenin iş sahibi (vekâlet veren) ile üçüncü kişi arasında kurulması gerekir. Bu şart, iş sahibinin, kendisine teklif olunan üçüncü kişilerle sözleşme yapmayı sebepsiz olarak reddetmesi hâlinde de gerçekleşmiş sayılmalıdır. Ücret alacağının doğumu için, bu sözleşmenin ifa edilmesi gerekli değildir. Taraflar, asıl akit kurulmamış olsa bile, ücret ödenmesini kararlaştırabilecekleri gibi ücretin, sözleşmenin ifa edilmesi durumunda ödeneceğini de kararlaştırabilirler.
b) Asıl sözleşmenin kurulması ile simsarın faaliyeti arasında nedensellik ilişkisi bulunmalıdır. TBK bu şartı, “yaptığı faaliyet sonucunda” sözleriyle ifade etmiştir (m. 521/1). Bu şartın aksi de kararlaştırılabilir.
c) Anılan Kanun’un 523. maddesinde (BK m. 407) düzenlenen ve simsarın ücret ve giderlere ilişkin alacağının kaybı sonucunu doğuracak durumlardan birinin gerçekleşmemesi gerekir. (Yavuz, C.: Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümler, 9. Baskı, İstanbul 2011, s. 604 vd).
21.Anılan mevzuat hükümlerinde kanun koyucu tellallık sözleşmesinin genel hatlarını çizmiş olup tarafların sözleşme serbestisi ilkesi gereği bu sınırlar dâhilinde hukuki ilişkilerini şekillendirebileceği açıktır (Hukuk Genel Kurulunun 13.12.2018 tarihli ve 2017/13-621 E., 2018/1929 K. sayılı kararı).
22.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 Sayılı Kanun) 12 nci maddesi gereği; Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz. 6098 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesinin birinci fıkrası; ”Yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunması zorunludur.”, 6098 sayılı Kanun’un 520 nci maddesi; ”Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır. Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
” şeklindedir. Somut olayda, yazılı sözleşmeler dosyaya sunulmuştur.
23.Somut olaya dönüldüğünde; dava dilekçesi ekinde simsarlık sözleşmeleri sunulmuştur.
24.Mahkememizce davayı aydınlatma hak ve yetkisi de düşünülerek, davalı gerçek kişilerin isticvabına karar verilmiştir.
25.Davalı … … … tarihli duruşmada özetle; kendisinin … yanında sigortalı çalıştığını, davalı şirket ile bağının olmadığını, inşaatta bir nevi kontrol işi yaptığını, …, … ve … e ilişkin belgelerdeki imzanın kendisine ait olmadığını beyan etmiştir. Diğer belgelerdeki imzaları ise kabul etmiştir.
26.Davalı … … tarihli duruşmada özetle; …’nin kendisi adına bir şey imzalama yetkisi olmadığını, davacı ile bir süre ticari ilişki içinde olduklarını sonra ticari ilişkiyi kestiklerini, dava dilekçesindeki belgelerdeki hiç bir imzanın kendisine ait olmadığını beyan etmiştir.
27.Davacı vekilinin beyanları da göz önüne alınarak, mahkememizce uyuşmazlığı net olarak çözmek gayesi ile imza incelemesi yönünde ara karar kurulmuştur.
28.Bilirkişi … tarafından hazırlanan … tarihli raporda özetle; Tetkike konu; … tarihli “…” Euro değerinde (1) adet, … tarihli “…” Euro değerinde (1) adet ve … tarihli “…” Euro değerinde (1) adet olmak üzere toplam (3) adet Tellaliye Sözleşmesinin sağ alt köşelerinde “Ad, Soyad” hanelerinde atılı bulunan imzaların … elinden çıktığı; Tetkike konu; … tarihli “…” Euro değerinde (1) adet ve … tarihli “…” Euro değerinde (3) adet olmak üzere toplam (4) adet Tellaliye Sözleşmesinin sağ alt köşelerinde “Ad, Soyad” hanelerinde atılı bulunan imzaların … elinden çıkmadığı belirtilmiştir.
29.Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
30.İtirazlar göz önüne alınarak, mahkememizce Adli Tıp Kurumu (ATK)’ndan tekrar rapor aldırılmıştır.
31.ATK tarafından hazırlanan … sayılı, … tarihli raporda da özetle; … tarih, … € bedel, … Bağ. Bölümlü,… tarih, … € bedel, … Bağ. Bölümlü, … tarih, … € bedel, … Bağ. Bölümlü belgelerde “Ad, Soyad” bölümünde atılı imzalar ile …’ın mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların …’ın eli ürünü olduğu, diğer inceleme konusu belgelerde “Ad, Soyad” bölümünde atılı imzalar ile …’ın mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptanmadığından söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla …’ın eli ürünü olmadığı hususları belirtilmiştir.
32.Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
33.Bilirkişi raporları birbirini teyit etmiştir.
34. … tarihli “…” Euro değerinde (1) adet, … tarihli “…” Euro değerinde (1) adet ve … tarihli “…” Euro değerinde (1) adet olmak üzere toplam (3) adet Tellaliye Sözleşmesinin sağ alt köşelerinde “Ad, Soyad” hanelerinde atılı bulunan imzaların … elinden çıktığı bilirkişi raporları ile anlaşılmıştır. Diğer belgelerdeki imzaların ise … elinden çıkmadığı bildirilmiştir. Esasen, davalı … …’ın bu diğer belgelerdeki imzalara ilişkin ikrarı mevcut olmakla, bu sözleşmelerdeki imzaların da … …’a ait olduğu, sözleşmelerdeki imzalar konusu netlik kazanmıştır.
35.Davalı şirket bakımından dosya kapsamına göre ve yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan inceleme yönüyle; davalı şirket husumet (pasif taraf sıfatı) yokluğunu ileri sürmüştür.
36.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/2-2727 esas, 2020/846 karar sayılı güncel emsal ilamında da belirtildiği üzere; Sıfat deyimi dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle (usul hukuku sorunu) ilgili olduğu hâlde; taraf sıfatı, dava konusu sübjektif hakka (maddi hukuk sorunu) ilişkindir. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (davacı sıfatı-dava hakkı) o hakkın sahibine ait olup (aktif husumet); hakkını o hakka uymakla yükümlü kişiden (davalı sıfatı-pasif husumet) isteyebilecektir. Sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu daha açık bir ifadeyle bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin olması nedeniyle maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel bir itirazdır. Hâkim somut olayda bir itiraz sebebinin varlığını öğrenirse bu yönün kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle bu hususu kendiliğinden gözetmek zorundadır. Taraf sıfatının, dava şartı olmaması nedeniyle; hâkim, yaptığı inceleme sonunda taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanaatine varırsa, dava şartı yokluğunun aksine davanın usulden değil, esastan reddine karar vermelidir (Prof. Dr. Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Mart 2020, Cilt-1, s.332-334).
37.Bu genel açıklama ışığında bakıldığında; dava dilekçesi ekindeki sözleşmelerde, davalı şirketin ne bir kaşesi ne de onun adına imzalandığını gösterir her hangi bir ibare içerir (vekaleten vb) şerh görülmemektedir. Satıcı bilgilerinde şirketin adının yazması ise imza olmadığı veya açıkça kabul olmunmadığı sürece hukuken bağlayıcılık doğurmaz. İmza, bir kimsenin, bir yazının altına bu yazıyı yazdığını ya da onayladığını belirtmek için, her zaman aynı biçimde ve kendi eliyle yazdığı kendi adı ya da adının imidir. TBK m. 15 gereği; İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukuki sonuçlarını doğurur. İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli sayılır.
38.Bu nedenlerle, şirkete, dava dilekçesinde ve ekindeki belgeler gereği husumet yöneltilmesi kabule göre hukuken yerinde değildir. Bu nedenlerle, davalı şirket yönünden davanın pasif taraf sıfatı (pasif husumet) yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.
39.Davalı … … bakımından dosya kapsamına göre ve yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan inceleme yönüyle;
40.Dosyada, … … …’ın kendisini ve/veya şirketi temsil yetkisinin olmadığını iddia etmektedir. Zira, Ticaret sicil müdürlüğünden gelen belgelerde, davalı … …’ın davalı şirketi ve/veya davalı …’ı temsile yetkili olduğuna dair bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır. Davacının bu yönde bir delili de dosyada mevcut değildir.
41.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 46 ncı maddesi; “Bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar. Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu hukuki işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde işlemin onanmaması durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur. “
42.Yetkisiz temsil hali, verilen yetkinin sınırlarının aşılması şeklinde olabileceği gibi, hiç yetkinin olmadığı hukuki işlemin yapılması şeklinde de olabilir.
43.Somut olayda, yetkisiz temsilcinin iş ve işlemlerinin temsil olunan tarafından benimsenmiş olması hali de mevcut değildir.
44.Hukuki işlem temsil olunan tarafından açık veya örtülü olarak onanmaz ise hukuki işlem temsil olunanı bağlamayacağı gibi temsilciyi de bağlamaz (temsil yetkisi olmadan müvekkili adına sözleşme yapan acenteler ile temsil yetkisi olmadan kambiyo taahhüdünde bulunanların sözleşme ya da kambiyo taahhüdünden bizzat sorumlu olacaklarına dair hükümler saklıdır) Böyle bir durumda karşı taraf temsilci gibi hareket eden kişiden kural olarak sözleşmenin geçersizliğinden doğan olumsuz zararın karşılanmasını isteyebilir. Bunun için temsilci gibi hareket edenin kendisini temsilci sanmakta kusurunun bulunup bulunmaması önem taşımaz. Fakat, kusurunun bulunması halinde ve hakkaniyet gerektiriyorsa hakim, hakkaniyetin gerektirdiği oranda, olumsuz zararı aşan olumlu zararın da tazminine karar verebilir. Karşı taraf temsil yetkisinin olmadığını biliyorsa veya bilmesi gerekiyorduysa, tazminat talebi düşer. İspat külfeti temsilci gibi hareket edene aittir. Yetkisiz temsilcinin sorumluluğu da … sorumluluğudur. (NOMER, Haluk N. , Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 17. Bası, Şubat 2020, s. 156-157)
45.Somut olayda, böyle bir olumsuz zarar talebi dava konusu edilmemiştir. Davalı … …’ın simsarlık sözleşmesinden kaynaklı borçlu olduğuna karar verilmesi dava konusu edilmiştir. Ancak, yukarıda da geniş bir şekilde açıklandığı üzere, davalı … …’ın dava dilekçesi ekinde sunulan simsarlık sözleşmelerinden kaynaklı bir sorumluluğu yoktur. Yukarıda da değinildiği üzere; Hukuki işlem temsil olunan tarafından açık veya örtülü olarak onanmaz ise hukuki işlem temsil olunanı bağlamayacağı gibi temsilciyi de bağlamaz. Somut olayda buna örnektir. Davalı … …’ın yetkili olduğuna veya yetkisiz olmasına rağmen hukuki işlemin asilce onandığını gösterir bir delil-bilgi-belge dosyada mevcut değildir. … … üzerine bir taşınmazın da olmadığı anlaşılmaktadır. İmzasını içerir sözleşmelere konu taşınmazlar da mülk sahibi … … da değildir. İmzasını içerir sözleşmeler de mevcut olduğundan ve yetkililik-yetkisizlik konusunda yargılama yapıldığından kabule göre … … yönüyle talepte husumet yokluğu söz konusu değildir. Bu açıklamalar ışığında, davalı … … aleyhine açılan bu davanın esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
46.Davalı … bakımından dosya kapsamına göre ve yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan inceleme yönüyle;
47…. …’ın imzasının bulunduğu, …’ın imzasının bulunmadığı simsarlık sözleşmeleri yönünden …’ın hukuken sorumluluğu yoktur. Bu sözleşmeler yönünden …’a yöneltilen talep hukuken yerinde değildir.
48…. tarihli “…” Euro değerinde (1) adet, … tarihli “…” Euro değerinde (1) adet ve … tarihli “…” Euro değerinde (1) adet olmak üzere toplam (3) adet Tellaliye Sözleşmesinin sağ alt köşelerinde “Ad, Soyad” hanelerinde atılı bulunan imzaların … elinden çıktığı bilirkişi raporları ile anlaşılmıştır.
49…. ve … numaralı taşınmazların mülk sahibinin … olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu taşınmazlar, … adına kayıtlı iken üçüncü kişilere geçmişlerdir. Bu taşınmazlar yönünden, …’ın imza attığı simsarlık sözleşmesi gereği hukuken sorumluluğu vardır. … numaralı taşınmaza ilişkin simsarlık sözleşmesinde ise …’ın imzası olmasına rağmen adı geçen taşınmaz … üzerine değil, bir başkası üzerine kayıtlı iken üçüncü kişiye geçmiştir. …’ın da söz konusu taşınmaza ilişkin taşınmaz sahibine vekaleten simsarlık sözleşmesi yaptığına dair bir ibare olmadığı gibi buna ilişkin bir delil de yoktur. … … yönünden yapılan açıklamalar, … yönüyle de geçerlidir. … numaralı taşınmaz yönünden, somut olayda, böyle bir olumsuz zarar talebi dava konusu edilmemiştir. Davalı …’ın simsarlık sözleşmesinden kaynaklı borçlu olduğuna karar verilmesi bu taşınmaz yönünden dava konusu edilmiştir. Ancak, yukarıda da geniş bir şekilde açıklandığı üzere, davalı …’ın dava dilekçesi ekinde sunulan … ye yönelik simsarlık sözleşmelerinden kaynaklı bir sorumluluğu yoktur. Yukarıda da değinildiği üzere; Hukuki işlem temsil olunan tarafından açık veya örtülü olarak onanmaz ise hukuki işlem temsil olunanı bağlamayacağı gibi temsilciyi de bağlamaz. Somut olayda … yönünden buna örnektir. Davalı …’ın … yönünden yetkili olduğuna veya yetkisiz olmasına rağmen hukuki işlemin asilce onandığını gösterir bir delil-bilgi-belge dosyada mevcut değildir. Bu nedenle, …’a yönelik talepler bakımından sadece … ve … numaralı taşınmazlara yönelik sözleşmeden kaynaklı alacaklar kabul edilmiştir.
50.TBK m. 138 gereği uyarlama yönünde bir talepte bulunmuştur. 6098 sayılı Kanun’un aşırı ifa güçlüğü başlıklı 138 inci maddesi; “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.” şeklinde düzenlenmiştir. Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durumun, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıktığını gösterir bir durum olgu mevcut olmadığından, bu yöndeki talebin reddi gerekmiştir. Davalı taraf, bunun gibi, simsarlık ücretinin fahiş olduğunu ileri sürmüştür. TBK’nın “Ücretin belirlenmesi ” başlıklı 522 nci maddesine göre, ” Ücret, belirlenmemişse tarifeye, tarife yoksa teamüle göre ödenir.” TBK 525 gereği; Sözleşmede aşırı bir ücret kararlaştırılmışsa, borçlunun istemi üzerine, bu ücret hâkim tarafından hakkaniyete uygun olarak indirilebilir. Dosya arasında mevcut ticaret il müdürlüğü yazısında alım satıma aracılık hizmetine ilişkin hizmet bedeli oranının, alım satıma aracılık sözleşmesinde yer alan satış bedelinin katma değer vergisi hariç yüzde dördünden fazla olamaz denildiğini belirtmiştir. Bu düzenleyici kuralın yanında sözleşme özgürlüğü ilkesinin de değerlendirilmesi gerekir. Dosya kapsamı, işin niteliği gereğince, hüküm altına alınan simsarlık ücretinin belirlenen tarifeden fazla olduğu görülse de kanuni deyimle aşırı olarak nitelendirilemeyeceği mahkememizce kabul edilerek, bu yönüyle indirime de gidilmemiştir.
51.Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar ışığında; Davanın kısmen kabulü ile; Davacının, davalı … … LİMİTED ŞİRKETİ aleyhine açtığı davanın pasif taraf sıfatı yokluğundan (pasif husumet) reddine, davacının … …’a yönelik davasının reddine, davacının, davalı …’a yönelik davasının KISMEN KABULÜ İLE, davalı …’ın Antalya Genel İcra Dairesinin … esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın kısmen iptali ile; takibin … € (Euro) üzerinden aynı şartlarda devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
52.Davacı tarafın icra inkar tazminatı, davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebine gelince;
53.Alacaklının icra dairesine yapacağı takip talebi ile başlayan, takibin durması için borçlunun itirazının yeterli olduğu ve cebri icraya devam edilebilmesi için alacaklının harekete geçmesinin gerekli olduğu ilamsız icra usulunde; gerek alacaklının haksız ve kötüniyetli takipte ve gerekse borçlunun haksız itirazda bulunmasını önlemek amacıyla icra tazminatına hükmolunması esası kabul edilmiştir. Anlaşıldığı üzere alacaklı lehine hükmolunacak icra tazminatının amacı, gerçekten borçlu olduğunu bildiği halde, süre kazanmak kasdı ile ya da başka bir sebeple icra takibini haksız olarak engelleyen kişinin, alacaklının hakkına kavuşmasını geciktirmeye yönelik kötü niyetli davranışlarını önlemektir. Borçlunun itirazının haksızlığı, itirazın yapıldığı andaki duruma göre tespit edilir. Borçlu hakkında tazminatına hükmedilmesi için, onun ödeme emrine “kötüniyet”le itiraz etmiş olması şart değildir. Borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmiş olmalıdır. Alacaklının bir zarar görmüş olması da şart değildir.
54.Öğretide, hakim görüşe göre (POSTACIOĞLU, İlhan, İcra Hukuku Esasları, İstanbul, 1982, s. 184 vd., KURU, Baki, İcra ve İflas Hukuku, C. I, 3. Bası, İstanbul 1988, s. 304 vd., UYAR, Talih, İcra Hukukunda İtiraz, s. 215 vd.) itirazın haksız olup olmadığı, takip konusu yapılan ve borçlunun itiraz ettiği alacağın likit olup olmadığına göre belirlenmelidir. Alacak likit ise borçlu itirazında haksızdır, alacak likit değilse borçlu itirazında haklıdır. Öğreti, likit alacağı, miktarı belirli veya belirlenebilir olan ve bunun için tarafların anlaşmalarına veya böyle bir anlaşma olmazsa mahkeme kararına gerek olmayan alacak olarak tanımlamışlardır. Buna göre; borçlu alacağın gerçek miktarını tayin için bütün unsurları bildiği veya bilmesi gerektiği halde ödeme emrine itiraz ederse itirazında haksızdır; şayet diğer şartlarda gerçekleşmiş ise yargılama sonunda icra tazminatı ödemeye mahkum edilir. Alacağın gerçek miktarını tayin için tarafların anlaşmasına veya mahkeme kararına ihtiyaç varsa itiraz haklıdır ve borçlu itirazın iptali davasını kaybetse bile icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilemez. İcra inkar tazminatının şartları şunlardır:
a)Geçerli ilamsız icra takibi yapılmış olmalı,
b)Borçlu süresi içinde ödeme emrine itiraz etmiş olmalı, c)Süresi içinde açılmış bir itirazın iptali davası olmalı, d)Talep olmalı, e)Borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmelidir.
55.Ayrıca, itirazın iptali davalarında, mahkeme, alacaklının takip konusu yaptığı alacağının mevcut olmadığı sonucuna varırsa, itirazın iptali davasının reddine karar verir. Bu ret kararının kesinleşmesi ile, alacaklının başlamış olduğu (ve borçlunun itirazı ile duran) icra takibi iptal edilmiş sayılır. Davanın reddi kararının kesinleşmesi ile, takip konusu alacağın mevcut olmadığı kesin hüküm olarak tespit edilmiş olur. Alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamaz(6100 sayılı HMK m. 303). Davanın reddine karar veren mahkeme, alacaklının kötüniyetle icra takibinde bulunduğu ve itirazın iptali davası açtığı kanısına varırsa, alacaklıyı, borçluya bir tazminat ödemeye mahkum eder. Bu tazminat reddolunan alacak miktarının %20 sinden aşağı olamaz. Mahkememinin borçlu lehine tazminata hükmedebilmesi için, borçlunun (cevap dilekçesinde) tazminat istemiş olması gerekir(KURU,Baki/ARSLAN,Ramazan/YILMAZ,Ejder., İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2006, s. 76).
56.Dosyaya baktığımızda; yargılama sonunda davacının, bir davalı yönünden kısmen haklı olduğu sonucuna varılmıştır. Alacak miktarı kabule göre likittir. Bu nedenle, davacı lehine davalı … aleyhine inkar tazminatına hükmetmek gerekmiştir.
57.Davacının icra takibini bir kısım davalı yönünden ve bir miktar yönünden haksız başlattığı anlaşılmış ise de kötü niyetli olduğuna dair bir kanıya varılamadığından, bu yönde kabule göre yeterli delil olmadığından, davalı tarafın kötü niyet tazminatı taleplerinin reddi gerekmiştir.
Emsal;
‘Hemen belirtilmelidir ki, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İİK’nın 67. maddesi anlamında ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. (HGK’nun 13.06.2019 tarihli ve 2017/19-928 E., 2019/658 K., 01.03.2017 tarihli ve 2015/1048 E., 2017/380 K. sayılı kararları.)
58.Önemle söylemek gerekir ki; mahkememizce aşamalarda, davacı vekiline, hangi miktar/kur üzerinden davasını harçlandırdığını mahkememize bildirmesi istenmiştir. Davacı vekili, … tarihli dilekçesi ile dava değerini davaya dayanak icra takibinde olduğu gibi icra takibinin açılış tarihi olan 24/05/2021 tarihli euro döviz kuru üzerinden gösterdiklerini beyan etmiştir. Gösterilen TL değer bunu doğrulmaktadır. Davalı … … vekili de … tarihli dilekçesi ile miktarın fazla gösterildiğini beyan etmiştir.
59.Belirtmek gerekir ki; Döviz alacağına ilişkin davada, hüküm altına alınan döviz için alınması gereken nispi karar harcının matrahının hesaplanmasında hükmolunan döviz cinsinin dava tarihindeki efektif satış kuru esas alınır (Yargıtay 19. HD., 2019/1862 E., 2020/159 K.) Ayrıca, mahkemece hükmedilen yabancı para alacağının, vekâlet ücretinin talep edilen yabancı paranın dava tarihindeki döviz kuru karşılığı bulunarak Türk Lirası üzerinden, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi esas alınarak belirlenmesi gerekir. (Yargıtay 11. HD., 2014/9968 E., 2015/6929 K.) İİK’nın 67. maddesi uyarınca icra inkar tazminatının hesabında hükmedilen yabancı para alacağının icra takip tarihindeki döviz kuru üzerinden Türk parası karşılığı belirlenerek bu miktar üzerinden hesaplanması gerekir.(Yargıtay 19. HD., 2016/8140 E, 2017/6066 K, T. 20/09/2017; 2016/8757 E, 2017/2653 K; Yargıtay 19. HD. 20.10.2011 T. 2011/8805 E., 2011/12939 K., Yargıtay 13. HD. 25.02.2008 T. 2007/12703 E. 2008/2438 K. sayılı kararları, Deynekli Adnan, Kısa Sedat; İtirazın İptali Davaları 3. Baskı, Ankara 2013 Sh. 869 ) Dava tarihi 01/09/2021 tarihi itibariyle, uyap döviz bilgisi sorgulama ekranından bakıldığında, dava tarihinde euronun efektif satış değerinin 9,8552 TL olduğu görülmüştür. Buna göre, davacı vekili tarafından uyuşmazlık değerinin TL karşılığı fazla bildirilmiştir ve harcın eksik alınması söz konusu değildir. Dava değeri, 346.410,28 TL’dir. Kabul edilen tutarın dava tarihi karşılığı ise 95.102,68 TL’dir. Bu hususları hükümde göz önüne alınmıştır. Ancak, inkar tazminatı hesabında … TL’nin % 20 si üzerinden hüküm kuruması gerekirken sehven bu rakam üzerinden hüküm kurulmuştur. Hüküm ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratmak usulen mümkün olmadığından gerekçe yazımında bu husus hükmün değiştirilmesi sonucunu doğuracağından düzeltilememiştir. Üst yargı denetimi ve tarafların hak kaybına uğramamaları için bu husus burada belirtilmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
1-Davacının, davalı … … LİMİTED ŞİRKETİ aleyhine açtığı davanın pasif taraf sıfatı yokluğundan (pasif husumet) REDDİNE,
2-Davacının … …’a yönelik davasının REDDİNE,
3-Davacının, davalı …’a yönelik davasının KISMEN KABULÜ İLE, davalı …’ın Antalya Genel İcra Dairesinin … esas sayılı icra takibine yaptığı İTİRAZIN KISMEN İPTALİ İLE; takibin … € (Euro) üzerinden aynı şartlarda devamına, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-Davalıların kötü niyet tazminatı taleplerinin REDDİNE,
5-Davacının inkar tazminatı talebinin … yönünden kabulü ile; hükmolunan değer göz önüne alınarak takip tarihindeki kur üzerinden hesaplanan … TL inkar tazminatının davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan 59,30 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafça yatırılan 4.347,51 TL peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye kalan 2.148,95 TL’nin davalı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
9-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 4.406,81 TL harç bedelinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı (haklarındaki davaları reddedilen davalılar yönünden onlara özgü yapılan giderler dışlandıktan sonra) 2.689,00 TL’nin haklılık oranı gereği; 726,00 TL’sinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı … tarafından dosyada yapılan/yapıldığı anlaşılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-ATK (haricen yatırılıp dosyaya sunulmuştur) 5.211,42 TL’nin haklılık durumu gereği; … TL’sinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine, arta kalan masrafın davalı üzerinde bırakılmasına,
12-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, zorunlu arabulucu ücreti 1.320,00 TL’nin haklılık durumu gereği, 357,00 TL’sinin davalı …’dan, 963,00 TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
13-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
14-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiklerinden ve esastan ret mevcut olduğundan … TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
15-Davalı … … kendisini vekil ile temsil ettirdiklerinden ve esastan ret mevcut olduğundan 53.961,54 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … …’a verilmesine,
16-Davalı … … LİMİTED ŞİRKETİ kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ve hakkındaki dava pasif taraf sıfatı yokluğundan reddedildiğinden; AAÜT m. 3/2 hükmü de dikkate alınarak, 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … … LİMİTED ŞİRKETİ’ne verilmesine,
17-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, (6100 sayılı HMK m. 333) ;12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacak olan gider avansının miktarı ile avansın ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirten, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi” göz önünde tutularak; her hangi bir bankaya ait hesap numarası ve/veya herhangi bir banka hesabına ait IBAN numarası verilmesi halinde taraflara ait artan gider avansının bildirdikleri hesaba aktarılmasına, davalı tarafından yatırılan gider avansının aynı şekilde istek halinde iadesine,
18-Kararın, Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavvcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik m. 216 gereği ve Yargıtay 1. HD’nin 2016/12476 E, 2019/2779 K sayılı emsal ilamı gereği talep ve masraf bulunması halinde taraflara ve/veya Teb. K. m. 11 ve Yargıtay HGK, 22/01/2003, 2003/1-25 E., 2003/7 K., Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı., 10/07/1940, 1940/7 E., 1940/75 K. nolu kararları gereği vekil ile temsil edilen tarafın vekiline tebligata çıkartılmasına,(RUHİ, Ahmet Cemal., Tebligat Hukuku., 2008, 6. Baskı, s. 127)
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve Davalı … ve … Sn.Av. …, davalı … vekili Sn. Av. …’nın yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.27/12/2023
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır