Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/455 E. 2022/316 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/455
KARAR NO : 2022/316
DAVA : Menfi Tespit (Alım Satım)
DAVA TARİHİ : 29/08/2021
KARAR TARİHİ : 20/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Alım Satım) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; … Meyve-Sebze Halinde komisyoncu olarak çalışan müvekkil şirket ile Antalya ilinde meyve sebze üreticisi olarak faaliyet gösteren davalı arasında cari hesap / mal alım satım sözleşmesi ilişkisi üzerinden meyve – sebze alım satımı ticareti yapılmak üzere anlaşma yapıldığını ve bu kapsamda dava konusu keşidecisinin müvekkil lehtarının ise davalının olduğu 07.09.2021 keşide tarihli, 25.000,00 TL bedelli çek ile 10.10.2021 keşide tarihli 25.000,00 TL miktarlı E1- … çek avans olarak davalıya teslim edildiğini, taraflar arasındaki meyve – sebze alım satımı ticareti anlaşması kapsamında davalıya teslim edilen avans çekler karşılığında davalının, müvekkiline Çengelköy Salatalığı teslim etme borcu altına girdiğini, ancak müvekkilinin tüm talep ve ısrarlarına rağmen davalı tarafın bugüne kadar avans çeklere konu hiçbir ürün teslim etmediğini, bu suretle üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmediğini, nitekim davalının yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle müvekkilinin ziyadesiyle zarara uğradığını, aynı cins ve nitelikteki ürünleri daha pahalıya başka yeden satın almak zorunda kaldığını, ayrıca siparişlerde aksaklık yaşaması sebebiyle piyasada prestij kaybı yaşadığını, davalının ifayı gerçekleştirmemesi sebebiyle müvekkilinin uğradığı zararın giderilmesi konusunda davalı aleyhinde yasal yollara başvurma haklarının saklı olduğunu, davalının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmemesi ve bu suretle müvekkilini mağdur etmesi sebebiyle davalıya keşide edilen Bakırköy …. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile sözleşmeden dönüldüğünü ve avans olarak verilen mezkur çeklerin iadesi istenilmiş olmasına rağmen davalı tarafın iade etmekle yükümlü olduğu avans çekleri bugüne kadar iade etmediği gibi ihtarnameye de herhangi bir cevap vermediğini beyan ederek; müvekkilinin davalı ile olan cari hesap / mal alım satımı sözleşmesi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile, mezkur ticari ilişki dolayısıyla davalıya avans olarak verilen müvekkilimizin keşideci, davalı tarafın lehtar olduğu,… … Hal Şubesi , Keşide Yeri: İstanbul, Tarih: 07.09.2021, Miktar 25.000,00 TL , Çek Seri No: … ve … … Hal Şubesi, Keşide Yeri: İstanbul, Tarih: 10.10.2021, Miktar:25.000,00 TL, Çek Seri No: … numaralı çekler nedeniyle müvekkilimizn davalıya borçlu olmadığının tespitine ile çeklerin iptali ve keşideci müvekkile iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı … Tarım tarafından çeklere konu ürünlerin teslim edilmediği iddia edilmiş ise de; bahse konu çeklerin avans olmadığı, 2020 yılı içinde gönderilen ürünlerin gecikmiş ödemeleri olduğu davacının da bilgisi dahilinde olduğunu, davacı tarafın maddi gerçekliği bir tarafa bırakarak çekle yapmış olduğu ödemenin tahsilini engellemek amacıyla huzurdaki davayı açtığı kanaatinde olduklarını, şöyle ki; davalının, nakliyat işleri yapan tanık olarak da yargılama sırasında dinlenecek olan dava dışı … vasıtasıyla davacı … Tarım adına hareket eden şirket çalışanı dava dışı … ile tanıştığını ve 2020 Ağustos ayında salatalık alım satımı konusunda anlaştıklarını, anlaşmaya konu salatalıkların sevkiyatının nakliyeci … tarafından sağlandığını ve tahta kasalarda muhafaza edilen salatalıkların davacı tarafa teslim edildiğini, farklı tarihlerde farklı sayıdaki salatalık kasalarının anlaşmaya uygun şekilde davacı tarafa gönderildiğini, tarafların salatalık alım satımı konusunda bir anlaşmaya varırlarken hangi miktarda / kaç kasa salatalık temin edileceği ya da salatalıkların kilosunun ne kadar olacağı hususunda bir konuşma gerçekleştirmemiş olduklarını, örf ve adet gereği alıcı tarafından istenen salatalık miktarının satıcı tarafından hazırlanır ve satışa hazır olduğu tarih itibariyle değerinin (bir kilosunun kaç TL olduğu) ne kadar olduğu tespit edildiğini, davalının da, üretici ile alıcı arasında mevcut olan -yerleşmiş- alım satım hususundaki örf ve adete uygun hareket ederek ürünlerini kasalayıp alıcı davacıya ulaştırdıklarını, müvekkil tarafından 2020 yılı alım satımı anlaşmasına uygun olarak ürünlerin davacı tarafa eksiksiz gönderildiği halde davacı … Tarım tarafından teslim alınan ürünlerin bedellerinin eksik ödendiğini, davalının, bakiye kısım için defalarca şirket çalışanı ile görüşmesine rağmen ödemenin sürekli olarak ertelendiğini, yeni dönem ve yeni anlaşma zamanı bakiyenin kapatılacağı bilgisinin müvekkile iletildiğini, sezonun açıldığı 2021 Temmuz aylarında bahsi geçen şirket çalışanı ile tekrardan irtibata geçildiğini ve salatalık temini konusunda anlaşma sağlandığını ancak bu anlaşma içeriğinin, geçmiş sezon için ödenmeyen bakiye kısmın kapatılmasını da kapsadığını ve taraflar arasında bu konuda herhangi bir uyuşmazlık söz konusu olmadığını, bu kapsamda; davalı müvekkil öncelikle geçmiş dönem ödenmeyen bedelin tahsilatını talep etmiş ve bu talep üzerine bakiye kısmın ödenmesi amacıyla davacı tarafından 7 Eylül 2021 ve 10 Ekim 2021 tarihli 25.000 TL bedelli yargılamaya konu çeklerin gönderildiğini, müvekkilce çeklerin teslim alınması akabinde, yapılan yeni anlaşma uyarınca gönderilecek ürünler karşılığı avans olarak davacı taraftan nakit para da alındığını ve bedel karşılığı ürünler eksiksiz olarak davacı tarafa gönderildiğini, her ne kadar davacının, çek bedellerine konu ürünlerin gönderilmediğini iddia etmiş ise de; işbu çekler 2020 dönemi teslim edilen ürünlerin gecikmiş ödemesi olduğundan huzurdaki davanın kabulü mümkün olmadığını, öyle ki; davalı müvekkil tarafından gönderilen ürün miktarları hem tanık beyanları ile hem de kantar fiş kayıtları ile sabit olduğunu beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, menfi tespit talebinden ibarettir.
Dava konusu, “çek” olduğu için, bu çeklere ilişkin menfi tespit talebinde bulunulduğundan, mutlak ticari dava söz konusu olduğundan, mahkememiz davada görevlidir.
Mahkememizce davalı için tacir araştırması yaptırılmıştır,
… vergi dairesinin … tarihli yazı cevabında özetle; davalının potansiyel vergi mükellefi olduğu, her hangi bir deftere tabi olmadığı, sistemde kayıtlı beyannamesinin olmadığı belirtilmiştir. Benzer hususlar, … vergi dairesinin 13/09/2021 tarihli yazısında da mevcuttur. Davalı vekili de dosyaya müvekkilinin çiftçilik belgesini de sunmuştur.
Dosya kapsamında davalının tacir olmadığı anlaşılmaktadır.
Tacir olmanın sonuçlarından birisi de ticari defter tutmaktadır. Davalının tacir olmadığı ve vergi dairesi yazısında da her hangi bir deftere tabi olmadığı bildirildiğinden, davalının ticari defterleri yoktur.
HMK da belirtilen ticari defterlerin delil olarak kullanılmasının kural olarak ön şartı tarafların ticari defter tutmakla yükümlü olmalarıdır. Davacının ticari defterleri, tek başına istisnalar dışında (ticari defter tutan karşı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi gibi) lehine delil olamaz. 6100 sayılı HMK’nın 222/5 maddesinde; “Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” düzenlemesi mevcuttur. Somut olayda bu hükmün de uygulanma koşulu yoktur. Somut olayda ispat külfeti davacıdadır ve davacı tacir olup, davalı tacir değildir. Bu açıklamalar ışığında, ticari defter incelemesi yaptırılmamıştır.
İspat külfeti konusunda da bir açıklama yapmak gerekmektedir.
Dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspat yükü ise,bir olayın gerçekleşmiş olup olmadığının anlaşılamaması, yani olayın ispatsız kalması yüzünden yargıcın aleyhte bir kararıyla karşılaşmak tehlikesidir(YILMAZ,Ejder; İspat Yükü, 1980, s. 3). Kendisine ispat yükü düşen taraf için ispat yükü bir yükümlülük değil(mükellefiyet), yüktür(külfettir). Taraf kendisi tarafından ispat edilmesi gereken vakıayı ispat edemezse, karşı taraf ve mahkeme onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (KURU,Baki., Hukuk Muhakemeleri Usulu, İstanbul 1990, C. 2, s. 1356 vd.) Türk Medeni Kanunu m. 6 usul hukukunda ispata ilişkin genel kuralı koymuştur. Buna göre; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. A
İspat konusu, 6100 sayılı kanunun ise 187 vd. maddelerinde düzenlenmiştir.
İspat konusunda yapılan bu genel açıklamalardan sonra dosyaya dönüldüğünde; davacı, dava konusu çeklerin avans çeki olduğunu ve karşılıksız olduğunu beyan etmektedir ve bu haliyle ispat külfeti kendisindedir. Davada, çeke karşı menfi tespit talebi mevcut olduğundan, senetle ispat kuralı mevcuttur.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; müvekkil tarafından 2020 yılı alım satımı anlaşmasına uygun olarak ürünlerin davacı tarafa eksiksiz gönderildiği halde davacı … Tarım tarafından teslim alınan ürünlerin bedellerinin eksik ödendiğini, davalının, bakiye kısım için defalarca şirket çalışanı ile görüşmesine rağmen ödemenin sürekli olarak ertelendiğini, yeni dönem ve yeni anlaşma zamanı bakiyenin kapatılacağı bilgisinin müvekkile iletildiğini, sezonun açıldığı 2021 Temmuz aylarında bahsi geçen şirket çalışanı ile tekrardan irtibata geçildiğini ve salatalık temini konusunda anlaşma sağlandığını ancak bu anlaşma içeriğinin, geçmiş sezon için ödenmeyen bakiye kısmın kapatılmasını da kapsadığını ve taraflar arasında bu konuda herhangi bir uyuşmazlık söz konusu olmadığını, bu kapsamda; davalı müvekkil öncelikle geçmiş dönem ödenmeyen bedelin tahsilatını talep etmiş ve bu talep üzerine bakiye kısmın ödenmesi amacıyla davacı tarafından 7 Eylül 2021 ve 10 Ekim 2021 tarihli 25.000 TL bedelli yargılamaya konu çeklerin gönderildiğini,işbu çekler 2020 dönemi teslim edilen ürünlerin gecikmiş ödemesi olduğunu beyan ederek, bir ikrarda bulunmuştur.
İkrar (dar anlamda ikrar), görülmekte olan bir davada, taraflardan birinin, diğer tarafça ileri sürülen ve kendisi aleyhine hukukî sonuç doğurabilecek nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir. Yargıtay uygulamasında da, ikrara bu anlam yüklenmektedir (İkrar kavramının tanımı ve aşağıda ikrarın türlerine ilişkin olarak yapılan açıklamalar bakımından ayrıntılı bilgi için bakınız. Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı Cilt:2, Ankara 2001, s.2037 ve devamı; Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: 1-2, 3. Bası, İstanbul 1984, s.549 ve devamı; Bilge, Necip: Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, 3.Baskı, Ankara 1978, s.510 ve devamı; Tanrıver, Süha: Türk Medeni Yargılama Hukukunda İkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 1993/2, s. 212 ve devamı.) İçeriği itibariyle ikrar ya basit (adi), ya vasıflı (mevsuf) ya da bileşik (mürekkep) nitelikte olabilir. Vasıflı ikrara, gerekçeli inkar da denilmektedir İkrarın temel işlevi, kendisine konu olan vakıaları çekişmeli olmaktan çıkarması, yani karşı tarafı ( lehine ikrar yapılanı ) ispat yükünden kurtarmasıdır. Bu durum, ancak basit ikrar bakımından ortaya çıkar. Oysa, ikrar, çoğu kez basit ikrar biçiminde gerçekleşmez. İkrar eden, genelde yapmış olduğu ikrarına bir vasıf ya da vakıa ekler. Bu gibi durumların varlığı halinde, eklenen vasıf ya da vakıa bakımından ispat yükünün, ikrarına vasıf ya da vakıa ekleyene mi; yoksa ikrar edenin hasmına mı düşeceği sorunu, yargılama hukukunun çözümü yoksa ikrar edenin hasmına mı düşeceği sorunu, yargılama hukukunun çözümü gereken en temel sorunları arasında yer alır. İkrarın bölünüp bölünememesi olarak adlandırılan bu sorun, ispat dağılımı açısından büyük bir taşımaktadır.(TANRIVER, Süha., “Türk Medeni Hukukunda İkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu”, MAKALELERİM I (1985-2005), s. 1-26, 1. Baskı, 2005, Ankara).
Vasıflı ikrarda, (ki buna gerekçeli inkar da denilmektedir) karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukukî niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir.(Yargıtay HGK, 2017/(13)3-3146 E, 2021/1051 K)
Ağırlıklı olarak, bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla, böyle durumlarda, ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekte, iddiasını ispatlama yükümlülüğünün, karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir. Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 10.10.2012 tarihli ve 2012/13-264 E., 2012/700 K.; 05.06.2015 tarihli ve 2013/13-2338 E., 2015/1499 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Somut olaya bakıldığında; davalının beyanları vasıflı ikrardır yani davalı çeklerin verildiğini kabul etmekte ancak özetle bunların önceden kalan borç için verildiğini ileri sürmektedir. Vasıflı ikrar bölünemediği için burada ispat külfeti mahkememiz kabulüne göre halen daha davacıdadır.
Dosya kapsamına göre, senetle ispat kuralı gereği davacı iddiasını ispata yarar bir delil dosyaya sunmamıştır. Çeklerin iddiası gereği avans çeki olduğunu, karşılığının olmadığını ispat edememiştir.
İspat yükü altında bulunan tarafın başvurabileceği delillerden biri de yemin delilidir. Yemin, taraflardan birinin davanın çözümlenmesine etkili olan bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında kanunun belirlediği şekilde mahkeme (hakim) önünde beyanda bulunmasıdır. Bir başka deyişle; Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK). Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğindedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2015/22-2376 esas, 2019/370 karar)
Davacı taraf, dava dilekçesinde açıkça “yemin” deliline dayanmıştır. Aşamalarda, davacı vekiline tebligat yapılarak, “yemin” deliline başvurup başvurmayacakları hususu sorulmuş ve davacı vekili,24/03/2022 tarihli dilekçesinde “yemin” deliline başvurmadıklarını beyan etmiştir. Burada önemle belirtmek gerekir ki; yemin deliline dayanıp dayanmadığının vekile sorulması HMK’ya uygundur. “Eski HMUK m. 63/cümle 2, yeminin kabulü veya iadesinin beyanı için (özel) yetkinin ancak yemin edecek kimse tarafından yemin teklif olunacak konuyu öğrendikten sonra verilebileceğini düzenlemekte idi. Bu düzenleme, vekilin bu konuda talimat almadan hareket edemeyeceği ve zaten uygulamasının da yarar sağlamadığı gerekçeleriyle, HMK m. 74 metnine alınmamıştır. Dolayısıyla, vekile önceden yetki verilebilmesi, olanak dahiline sokulmuştur” (YILMAZ, Ejder., Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2013, 2. Baskı, s.645) Bu nedenle, vekile hatırlatma yapılmıştır ve vekil de yemin deliline dayanmadıklarını beyan etmiştir.
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar ışığında, davacının iddialarını ispat edemediği anlaşılmakla; davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 59,30 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Hükmün niteliği ve tarihi dikkate alınarak, alınması gerekli 80,70 TL maktu red karar harcının, davacı tarafça yatırılan 853,88 TL’den mahsubuyla hazineye gelir kaydına, arta kalan miktarın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 7.300,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı asil ile vekili Sn. Av. … ‘in yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/04/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır