Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/436 E. 2022/507 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/436
KARAR NO : 2022/507
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 17/08/2021
KARAR TARİHİ : 08/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; 13/04/2020 tarihinde 18:31 sıralarında … sevk ve idaresindeki … plakalı motosikleti ile yeni hal caddesi istikametinden, … caddesini takiben gelerek, … caddesi ile … caddesi kesişim kavşağında geldiği istikamete yanmakta kırmızı ışıkta bekleyen araçların solundan, durmadan hızla ve kontrolsüz şekilde … caddesi istikametine gitmek için kavşağa giriş yaptığı esnada, geçiş istikametine göre yolun sağında bulunan … istasyonu içinden çıkarak … caddesini takiben gelerek kavşak sisteminde yanmakta olan yeşil ışıkta geçerek kavşağa giriş yapan …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı otomobilin sol ön çamurluk, sol ön kapı kısmına motosikletinin ön kısmı ile kavşak içinde çarpma neticesinde ölümlü yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonucunda Antalya CBS nezdinde … soruşturma numaralı dosya açıldığını, kaza tespit tutanağında …’nin bir kusurunun olmadığının, …’ın ise kural ihlali yaptığının belirtildiğini, Antalya CBS nezdinde alınan kusur raporunda da aynı sonuca ulaşıldığını, tazminat hesabının asgari ücret üzerinden yapılmasını istediğini, … plakalı aracın sigortası olmadığından davalının sorumluluğunun olduğunu, sigortası şirketine başvurduklarını ancak sonuç alınamadığını, sigorta tahkim kuruluna başvurduklarını ancak haksız olarak usulden reddedildiğini beyan ederek; … için şimdilik 70.000,00 ₺ (TL); … için şimdilik 80.000,00 ₺ (TL) maddi tazminatın başvuru tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
B.CEVAP:
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin sorumlu tutulabilmesi için zararın sigorta kapsamında olması ve aracın da sigorta yaptırılabilecek yeterlilikte bir araç olmasının gerektiğini, araç tescil kaydının aleni ve herkes için bağlayıcı olduğunu, araç tescil kaydında bulunan tüm kayıtların bağlayıcı olduğunu, … plakalı sigortasız motosikletin, dosyada mevcut olan trafik tescil kaydında ise “motosikleti araç sahibi, eşi, çocuğu ve çalışanından başkası kullanamaz” şerhinin mevcut olduğunu, bu şerh ile işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin “eşi, çocuğu ve çalışanı olarak sınırlandırılmış” olduğunu, işleten ve onu takip eden sigortacısının sadece bu kişilerin verdiği zarardan sorumlu tutulabileceğini, bu kişiler haricindekilerin verdiği zararların ise zarar veren ve zarar görenler arasında genel hükümlere göre değerlendirileceğini, sigortacıdan ve işletenden istenemeyeceğini, somut kazada ise motosikletin işleteni … ve sürücü …’ın aralarında araç kaydındaki şerhte belirtilen yakınlık ilişkisinin bulunmadığının görüldüğünü, eş söyleyişle; sürücünün, KTK 85. Maddede bahsedilen “sigortalının sorumlu olduğu sürücü ve yardımcı kişiler”den olmadığını, bu sebeple; … plakalı sigortasız motosikletin sürücüsü …’ın verdiği zararın; Poliçe Genel şartları A.6. b ve d bendinde bahsedilen “sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri”nden olduğunu; sigorta teminatı dışı olduğunu, Güvence Hesabından istenemeyeceğini, usulüne uygun başvurunun olmadığını, bu nedenle temerrüdün de oluşmadığını, kusur oranlarının tereddüde yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmasının gerektiğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
Dava, trafik kazasından kaynaklı (haksız fiilden) maddi tazminat talebinden ibarettir.
5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/b maddesinde rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için zorunlu sigortalara ilişkin olarak koşulların oluşması halinde ortaya çıkan zararların, bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Güvence Hesabı oluşturulacağı, yasanın geçici 2.maddesine dayanılarak çıkarılan Güvence Hesabı yönetmeliğinin 16/c maddesinde zarardan sorumlu olan kişilere veya yükümlü sigorta şirketine hesaptan yapılan ödemeler nedeniyle rücu hakkının kullanılacağı düzenlenmiştir.
TBK m. 50 gereği; Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
… plakalı aracın sigortası olmadığı konusunda dosya kapsamında (dava ve cevap dilekçesindende anlaşılacağı üzere) bir uyuşmazlık yoktur. Ayrıca, araçta bahsedilen şerhi vefat edenin bilebilecek durumda olmadığı ve davalının sorumluluğunu tek başına bu kaldırmayacağı mahkememiz kabulündedir. Davalının kabule göre, hukuken sorumluluğu mevcuttur.
Antalya CBS’nın … soruşturma numaralı dosyası, uyap üzerinden, iş bu dosya arasına alınmıştır. Yapılan soruşturma sonunda, KYOK verildiği anlaşılmaktadır. CBS dosyasındaki 18/06/2020 tarihli bilirkişi … tarafından hazırlanan raporda özetle; …’nin bir kusurunun olmadığının, …’ın ise asli kusurlu olduğu belirtilmiştir. Aynı soruşturma dosyasında aldırılan, Adli Tıp Kurumu Başkanlığının … sayılı, 22/09/2021 tarihli raporunda da; …’nin bir kusurunun olmadığının, …’ın ise asli kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Mahkememizce de dosyada kusur raporu aldırılmıştır. 06/01/2022 tarihli kusur bilirkişi raporunda özetle; maktul …’ın KTK’nın 47, 57/1-a, 84/a maddeleri ile yönetmeliğin 95,97 ve 109 uncu maddelerini ihlal ettiği, …’nin ise kural ihlalinin olmadığı belirtilmiştir.
Mahkememizce alınan 06/01/2022 tarihli kusur bilirkişi raporu ile CBS tarafından aldırılan 18/06/2020 tarihli rapor ve 22/09/2021 tarihli ATK raporundaki tespitler birbirini teyit eder niteliktedir.
6100 sayılı HMK’nın 266/1. maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Trafik kazasına etki eden ve tarafların kusur durumlarının belirlenmesinde rol oynayabilecek olan araç hızlarının tespiti, aracın teknik özelliklerine göre kazanın oluş şeklinin belirlenmesinde zorunluluk bulunması vs. gibi bir durum yoksa, kazadaki kusur oranlarını belirlemenin teknik bilgiyi gerektiren bir yönü bulunmamaktadır.(Yargıtay 17. HD., 2019/2909 E,2020/7805 K.)
Bu belirlemeler ve 06/01/2022 tarihli kusur bilirkişi raporu, CBS tarafından aldırılan 18/06/2020 tarihli rapor ve 22/09/2021 tarihli ATK raporundaki tespitler göz önüne alınarak, kazada …’ın %100 kusurlu olduğu, …’nin ise kusurunun olmadığı anlaşılmıştır. Hiç bir raporda davacıların çocuğunun kusuru olduğu yönünde bir tespit yapılmamıştır. Davacıların vefat eden çocuklarının kabule göre bir kusuru mevcut değildir.
Mahkememizce dosya aktüerya bilirkişisine tevdi edilerek rapor aldırılmıştır.
16/03/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı …’in zararının 193.693,40 ₺ (TL); …’in zararının 132.373,55 ₺ (TL) olarak hesaplandığı, hesaplanan toplam zararın kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS ölüm teminat limitini aşmadığı, müterafık kusur ve hatır taşımacılığı indirimi yapılması talepleri hakkında hukuki takdirin mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide …, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(…, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (… s. 64-65 naklen).
Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi raporunun, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Aktüerya bilirkişisi tarafından hazırlanan rapora itirazlar hukkuken yerinde bulunmamıştır.
Davacı vekili, ıslahla taleplerini artırmıştır ve ıslah dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, beyanları alınmıştır.
Islah dilekçesindeki, “harca esas değer” kısmındaki “150.000,00 ₺ (TL) ödenmiş olup” ibaresi yargı denetimi gerektirdiğinden, bu hususta davacı vekilinden beyan alınmış, davacı vekili, 08/06/2022 tarihli celsede kelimenin sehven yazıldığını, davayı 150.000,00 ₺ (TL) üzerinden açıtklarını, bunun harcının yatırıldığını ifade ettiklerini beyan etmiştir. Davalı vekili de bu hususa itiraz niteliğinde bir beyanda bulunmamıştır. Esasen, yorum yoluyla da benzer sonuca ulaşılabilinir ise de bu husus yargı denetimine elverişlilik açısından çozülmüştür ve ıslah dilekçesindeki bu ifade ile başlangıçtaki dava değerine atıf yapıldığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, mahkememizce aldırılan kusur ve aktüerya bilirkişi raporları gereği, davacı …’in zararının 193.693,40 ₺ (TL); …’in zararının 132.373,55 ₺ (TL) olduğu anlaşılmıştır.
C1. HATIR TAŞIMACILIĞI VE MÜTERAFIK KUSUR İNDİRİMİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hatır taşımacılığı ve müterafık kusur indirimi yapılmasını talep etmiştir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi … HD’nin … tarihli kararında da belirtildiği üzere; Hatır taşıması, zarar görenin ücret mukabili taşınmadığı bir taşıma türüdür. Bir olayda hatır taşımasının varlığının kabul edilebilmesi için taşımanın ücretsiz olması yeterli olmayıp, taşıma işinin ailevi bir yükümlülüğün icrası kapsamında da gerçekleştirilmemesi gerekir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin istikrarlı uygulamasına göre hatır taşımacılığı varsa hükmedilen maddi tazminattan %20 nispetinde, manevi tazminat yönünden ise takdir edilecek oranda makul bir miktar indirim yapılması gerekir. Ayrıca hatır taşıması sebebiyle tazminattan hakkaniyet düşüncesiyle indirime gidildiğinden bu mahsup sebebiyle davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi gerekir. (Yargıtay 17. HD. 01/12/2016 gün, 2014/21879 Esas ve 2016/11087 Karar).
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 51/1. maddesinde hakimin tazminatın kapsamını ve ödeme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği, 52/1. maddesinde ise zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında yahut artmasında etkili olmuş ya da tazminat hükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakimin tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği düzenlenmiştir. Zarar görenin veya davacıların desteğinin koruyucu tertibat takmaması (kask yahut emniyet kemeri), alkollü olduğunu bildiği kimsenin veya ehliyeti bulunmayan kişinin sürücülüğünü yaptığı araca binmesi gibi hususlar mutazarrır açısından müterafik kusur oluşturur (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 21/12/2017 gün ve 2016/19269 esas, 2017/11960 karar; 19/02/2018 tarih ve 2015/7675 esas, 2018/1070 karar sayılı içtihatları). Zarar görenin müterafik kusurunun olması durumunda yerleşik yargısal uygulamalara göre tazminat miktarından %20 oranında indirim uygulanması gerekir. Müterafik kusur indirimi sebebiyle yapılabilecek azami indirim oranı %20’dir. Birden fazla müterafik kusur oluşturan davranış bulunsa bile indirim oranı %20’yi aşamaz (17. Hukuk Dairesi 2014/21303- 2017/4354) Ayrıca, müterafik kusur sebebiyle indirim yapılması için davalının bu hususu savunma olarak ileri sürülmesi şart değildir. Dosya kapsamında hal ve şartlara göre tazminattan indirim yapılmasını gerektirir. Müterafik kusurun belirlenmesi halinde usulünce tenkis yapılması gerekir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 09/04/2018 tarih, 2015/9251 – 2018/3894 E.K. Sayılı içtihadı).
Bu genel açıklamalar ışığında dosyaya dönüldüğünde; Kepez Polis Merkezi Amirliğinde ifade veren Sabahat İbrahim özetle; …’ın kendisinin oğlu olduğunu, … kullandığı motosikletin arkasında yolcu olarak … yer aldığını, onun ise akrabaları olduğunu açıkça beyan etmiştir. İfade sahibinin beyanı mahkememizce samimi bulunmakla, vefat edenin akrabalık bağı, yakınlık derecesi göz önüne alınarak, yargı uygulaması da düşünülerek %20 oranında hatır taşımacılığı indirimi yapmak gerekmiştir. Yine, kaza tespit tutanağında bakıldığında, 5 ve 7 normlarına işaret edildiği, 5 numaralı bölümünün “kask takılı değil” ; 7 numaralı form bölümünün “emniyet kemeri/kask durumu tespit edilemedi” olduğu görülse de Kepez Polis Merkezi Amirliğinde ifade veren … isimli kişi beyanında özetle; kazayı gördüğünü, motosikletin üzerindeki iki kişinin yaralandığını gördüğünü ve bu kişilerin başlarında kask olmadığını gördüğünü beyan etmiştir. Tanık, taraflardan, kişilerden bağımsız bir bilgi sahibidir. Mahkememiz bu beyana değer vermiştir. Davacıların yakınının kazalı motosiklete koruyucu ekipman olan kask kullanarak bindiği dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Müterafik kusur indiriminde, her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılması gerekmektedir. (Yargıtay … HD., … K) Mahkememizce de olayda vefat edenin kask takmadığının kabulü ile %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılmıştır.
Mahkememizce bilirkişi raporu ile tespit edilen tazminat tutarlarından ilk önce %20 oranında indirim yapılmıştır sonra bulunan rakamdan tekrar %20 indirim uygulanmıştır. (Antalya BAM 11. HD., 2020/560 E, 2020/730 K; 2017/479 E, 2017/533 K)
Tüm dosya kapsamı, dosyadaki bilirkişi raporları, yukarıdaki açıklamalar göz önüne alınarak, hatır taşıması ve müterafık kusur indirimi de yapılarak; Davanın kabulü ile; davacı …’in maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; bilirkişi raporu ile belirlenen 193.693,40 ₺ (TL) bedel üzerinden %20 oranında hatır taşıması indirimi, %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılarak, sonuç olarak, 123.963,77 ₺ (TL) maddi tazminatın 28/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; davacı …’in maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; bilirkişi raporu ile belirlenen 132.373,55 ₺ (TL) bedel üzerinden %20 oranında hatır taşıması indirimi, %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılarak, sonuç olarak, 84.719,07 ₺ (TL) maddi tazminatın 28/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
C2. FAİZ HUSUSU:
Davacı vekili, dava dilekçesinde davalıya 19/08/2020 tarihinde başvuru yaptıklarını, daha sonra davalı tarafından eksik evrak olduğunun iletildiğini, eksik evrak tamamladıklarından sonra tekrar başvuru yaptıklarını beyan etmiştir. Davacı taraf da bu beyanı ile ilk başvurularının eksik evraka dayalı olduğunu kabul etmiş ve bir daha başvurduklarını belirtmiştir. Davacı vekilinin, belirttiği tarihlerin başvurunun tebliğ edildiği tarihler olduğu mahkememizce yapılan internet sorgusundan anlaşılmıştır. Davalı şirketin 2918 sayılı KTK’nun 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2.2.1 maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Davacının da kabulünde olduğu üzere, tam / usule uygun başvuru tarihinin 19/10/2020 tarihi olduğu dava dilekçesinden anlaşılmakla, 8 iş günü sonrasından faiz başlatılmıştır. Davacı vekilinin, ilk başvuru tarihini esas alan talebi kabul edilmemiştir. Her ne kadar ıslah dilekçesinde faiz talep edilmemiş ise de dava dilekçesindeki faiz talebi ıslah edilen miktarlar için de geçerlidir.(24 Mayıs 2019 tarih ve 2017/8 esas numaralı ve 2019/3 karar numaralı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı) Ayrıca, tarafların sıfatı, kazada ticari bir işin söz konusu olmaması nedeniyle, yasal faize hükmedilmiştir.
C3. TEMİNAT HUSUSU:
Yargıtay 4. HD’nin 2021/13803 E, 2022/7689 K; 2021/14030 E, 2022/7416 K; 2021/13045 E, 2022/7285 K sayılı örnek emsal ilamlarında da belirtildiği üzere;
Davacı Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşıdırlar. Türk Hukukunda kişilerin hak arama özgürlüklerini kullanmaları herhangi bir sınırlandırmaya tabi tutulmamıştır. Ancak bazı istisnai durumlarda dava açan veya takip hakkını kullananın önceden belirlenen bazı özel yükümlülükleri yerine getirmesi şart koşulabilir. Bu istisnai şartlardan biri de teminat gösterme yükümlülüğüdür.
5718 sayılı MÖHUK madde 48/1’e göre; “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır”. MÖHUK’ta teminat gösterme yükümlülüğü konusunda “yabancılık” ölçütü esas alınmıştır. Buna karşın davalının veya kendisine karşı takibe girişilen karşı tarafın vatandaşlığı, bu madde kapsamında da bir öneme sahip değildir. Bu maddeye göre hakim tarafından verilen kesin süre içinde teminat gösterilmezse, dava, dava şartı eksikliğinden HMK’nun 114/1-ğ maddesi uyarınca reddedilir.
MÖHUK madde 48/2’de ise; “Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar” hükmü yer almaktadır. Buna göre Türk hâkimi, yabancı davacının, davaya katılanın veya icra takibinde bulunanın vatandaşı olduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) var ise, bu kişiyi teminattan muaf tutacaktır. Karşılıklılık, iki devlet arasında imzalanan (iki taraflı) anlaşma veya iki devletin de taraf olduğu uluslararası (çok taraflı) anlaşma ile sağlanabileceği gibi, kanuni veya fiili karşılıklılık şeklinde de sağlanabilir. Az yukarıda belirtilen anlaşmalardan biri de 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi olup, anılan sözleşmenin 17. maddesinde; âkit devletlerden birinde ikamet eden ve diğer bir devletin mahkemeleri huzurunda davacı veya müdahil olarak bulunan âkit bir devletin vatandaşlarından yabancı olmaları sebebi ile herhangi bir teminat istenemeyeceği düzenlenmiştir. Davacıların teminat muafiyetinin bulunup bulunmadığı hususunda, hükme dayanak oluşturacak nitelikte bir araştırma yapılması gerekmektedir.
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun’un 48/2. maddesinde dava açanın karşılıklılık esasına göre, teminattan muaf tutulabileceği düzenlendiğinden öngörülen teminat hususu resen gözetilmelidir. Öncelikle davacının teminattan muaf olup olmadığı hususunun Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nden sorularak alınacak yazı cevabına göre, davacının teminat göstermesi gerektiği sonucuna varılırsa, teminatın yatırılması için davacıya kesin süre verilmesi, anılan sürede belirtilen teminatın yatırılmaması halinde istemin usulden reddine, yatırılması halinde ise, dava şartı eksikliği süresinde giderilmiş olacağından işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Mahkememizce bu hususlar yönüyle, Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’ne yazı yazılmıştır. Verilen yazı cevabında özetle; genel açıklamalar yapılmış, Suriye’nin, Türkiye’nin tarafı olduğu Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesine taraf olmadığı, bununla birlikte, Suriye ile ülkemiz arasında 09.04.2009 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması imzalandığı, Söz konusu Anlaşma’nın yürürlüğüne ilişkin olarak Dışişleri Bakanlığından alınan ve bir örneği ekte iletilen bilâ tarihli ve … sayılı yazıda; Anlaşma’nın onaylanma işlemlerinin karşı tarafa bildirilmesinin ardından, ilgili maddeleri uyarınca 20.10.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği, Bakanlıklarınca anlaşmaların yürürlüğe giriş tarihlerinin tespitine yönelik olarak 244 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesi çerçevesinde Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkarılması için gerekli sürecin başlatıldığı bildirilmiştir. Söz konusu yazıda ayrıca; 244 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan “Bir milletlerarası andlaşma yukardaki fıkrada sözkonusu yürürlük tarihinin tesbitine dair kararnamede belirtilen yürürlüğe giriş tarihinde kanun kuvvetini kazanır.” hükmüne dikkat çekilerek, uygulamada onay süreci tamamlanmış bulunan uluslararası andlaşmaların, iç hukukumuz bakımından yürürlüğe giriş tarihinin tespiti için Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkartılması gerektiği bildirilmiş ve bu çerçevede, söz konusu Anlaşma’nın yürürlüğe giriş tarihinin tespitine yönelik Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkartılması için başlatılan sürecin henüz sonuçlandırılmadığı ifade edildiği; Dışişleri Bakanlığından alınan ve bir örneği ekte iletilen 17.10.2017 tarihli ve … sayılı yazıda ise; Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması’nın yürürlüğe giriş tarihinin tespitine yönelik Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkartılması için başlatılan sürecin akim kaldığının bildirildiği; Konuyla ilgili olarak bir başka vesileyle Dışişleri Bakanlığından alınan ve bir örneği ekte iletilen 14.06.2012 tarihli ve … sayılı yazı ile; Suriye’deki vatandaşlarımıza ilişkin adlî, hukukî ve idarî yazışmalar ile Suriye makamları nezdinde takip edilmesi gereken adlî/idarî yardımlaşma konularındaki yazışmaların gönderilmesine Bakanlıklarınca yapılacak bir bildirime kadar ara verilmesi gerektiği; ayrıca, Suriye makamlarına iletilmesi talebiyle Bakanlıklarına gönderilen yazışmaların da işlem yapma imkânı kalmadığı cihetle iade edileceğinin bildirildiği; Son olarak, Dışişleri Bakanlığından alınan 23.03.2018 tarihli ve … sayılı yazıda; Suriye’de yaşanmakta olan olumsuz gelişmeler ve asayiş durumundaki zafiyet nedeniyle, Şam Büyükelçiliğimiz ve Halep Başkonsolosluğumuzun faaliyetlerinin geçici olarak askıya alındığı; bu çerçevede, Suriye’deki vatandaşlarımıza ilişkin adlî, hukukî ve idarî yazışmalar ve Suriye makamları nezdinde takip edilmesi gereken adlî/idarî yardımlaşma talepleriyle ilgili sorunların, Suriye’de yaşanan iç çatışmalar ve güvenlik şarlarının olumsuzluğu nedeniyle halen devam ettiğinin bildirildiği hususları belirtilmiştir.
Bu açıklamalar gereği, davacıların teminat yatırma yükümlülüğünden muaf olduklarına dair net bir durum mevcut olmadığından, davacıların teminat yatırmasına karar verilmiş ve teminat alınmıştır.
Son olarak belirtmek gerekir ki; yasal düzenlemeler gereği, TBK’nun 51. ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemez ve yargılama giderleri yönünden taraflar arasında paylaştırmaya gidilemez.(Yargıtay 17. HD., 2018/1094 E,2018/6778 K) Mahkememizce bu husus göz önüne alınarak hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE;
Davacı …’in maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE; bilirkişi raporu ile belirlenen 193.693,40 TL bedel üzerinden %20 oranında hatır taşıması indirimi, %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılarak, sonuç olarak, 123.963,77 TL maddi tazminatın 28/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı …’in maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE; bilirkişi raporu ile belirlenen 132.373,55 TL bedel üzerinden %20 oranında hatır taşıması indirimi, %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılarak, sonuç olarak, 84.719,07 TL maddi tazminatın 28/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacı tarafça yatırılan 59,30 ₺ (TL) başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 512,33 ₺ (TL) peşin karar harcı ve aşamalarda yatırılan 602,00 ₺ (TL) ıslah harcı toplamı 1.114,33 ₺ (TL)’nin mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 13.140,79 ₺ (TL)’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, davalının kaza tarihi 13/04/2020 tarihi itibariyle geçerli ZMMS poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmasına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan ve mahkememizce yukarıdaki hüküm fıkraları ile mahsup edilen toplamda 1.173,63 ₺ (TL)’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 1.143,80 ₺ (TL)’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, (TBK’nun 51. ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, yargılama giderleri yönünden taraflar arasında paylaştırmaya gidilemeyeceği göz önüne alınarak) davalının kaza tarihi 13/04/2020 tarihi itibariyle geçerli ZMMS poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmasına,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00 ₺ (TL)’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, (TBK’nun 51. ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, yargılama giderleri yönünden taraflar arasında paylaştırmaya gidilemeyeceği göz önüne alınarak) davalının kaza tarihi 13/04/2020 tarihi itibariyle geçerli ZMMS poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmasına,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 23.057,80 ₺ (TL) vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının kaza tarihi 13/04/2020 tarihi itibariyle geçerli ZMMS poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmasına,
9-TBK’nun 51. ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceğinden davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
10-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı vekili Sn. … ‘in yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır