Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/376 E. 2022/36 K. 12.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/376
KARAR NO : 2022/36
DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/07/2021
KARAR TARİHİ : 12/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı … vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, …’a ait İnstagram hesabından emlak ofisi için mobilya beğendiğini ve sipariş ettiğini, sipariş ettiği ürünlerin, tasarım Takım 3 Tekli, 1 Çiftli, yelpaze Berjer 2 Adet, esima Marka Berjer 3 Adet,2 Metre Uzunluğunda Koltuk 1 Adet şeklinde olduğunu, …’ın tüm bu ürünler için peşin ödenmek kaydıyla 10.000,00-TL fiyat belirlediğini, müvekkilin de kabulü üzerine iban numarası talep edildiğini, …’nın da … isimli şahsın iban numarasını gönderip ödemenin bu hesaba yapılmasını talep ettiğini, müvekkilinin de 31.08.2020 tarihinde “Tasarım Takım 3 Tekli, 1 Çiftli, Yelpaze Berjer 2 Adet, Esima Marka Berjer 3 Adet, 2 Metre Uzunluğunda 1 Adet Koltuk ürünlerinin ödemesi” şeklinde açıklama yazarak ödemesini yapmış ve siparişlerinin gönderilmesini beklemeye başladığını, uzun uğraşlara rağmen malzemeler eksik ve ayıplı geldiğini, aradan uzun gibi bir süre geçmesine rağmen davalı tarafa yapılan her başvuruda müvekkilinin, “çok yoğunuz, döşemeciye söyledik o da yoğun ama yapacak, siparişlerinizi göndereceğiz” şeklinde geçiştirmeler ile karşıladığını ve nitekim iyi niyetli olarak siparişlerinin eksik kısımlarının gönderileceğini düşündüğünü, halen daha 3 adet berjer ile 1 adet 2 metre uzunluğundaki koltuğun gönderilmediğini, ayıplı olarak olarak gönderilen malzemeler için ise whatsapp uygulamasından gönderilen video ile satıcı bilgilendirildiğini, yapılan işçiliğin gerçekten çok kötü olduğu istenen siparişin bu kalitedeki ile aynı olmadığının belirtildiğini, bahsi geçen siparişlerin eksik ve hatalı gönderilmesi sebebiyle müvekkilin firma açılışının, birbiri ile uyumsuz oturma gruplarıyla yapıldığını, bu sebeplerle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile eksik ve ayıplı olarak teslim edilen mallar sebebiyle davalılara fazladan ödenen 3.500,00-TL’nin ödeme tarihi olan 31/08/2020 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, müvekkiline ödenmesine, 5.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalılardan tahsiline, müvekkiline ödenmesine, 1.500,00-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalılardan tahsiline, müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … her hangi bir cevap dilekçesi vermemiş ve böylelikle 6100 sayılı HMK m. 128 gereği, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
Davalı … … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız olduğunu, ticari satımlarda muayene ve ihbar yükümlülüğüne ilişkin mevzuatta özel bir düzenleme bulunmadığını, davacı yanın ürünlerdeki basit bir gözden geçirmeyle tespit edilebilecek olan ayıpları yasal süresi içerisinde ve yasal geçerlilik şekline uygun bir şekilde ihbar etmemesi; ihbar etmek bir yana ayıplı ürünleri teslim almaktan imtina etmemesi sebepleriyle bu haliyle ürünleri kabul ettiğine kanaat getirilmeli ve bu itibarla davanın reddine yönelik hüküm tesis edilmesi gerektiğini, davacı tarafından her ne kadar ayıp ihbarının whatsapp isimli program üzerinden yapıldığı ifade edilse de tacirler arasında yapılacak olan ihbarlar kanuni geçerlilik şekline tabi olduğunu, yaşandığı iddia edilen olaylar ile huzurdaki davanın ikame edildiği tarih arasında ticari hayatın olağan akışına ve anlayışına aykırı düşecek düzeyde uzun bir zaman diliminin mevcut olduğunu, davacının manevi tazminat talebinin de yerinde olmadığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, maddi ve manevi tazminat talebinden ibarettir.
Mahkemelerin görevi dava şartıdır. Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ve yokluğu gerekli olan hallere ise dava şartları denir (KURU/Baki// ARSLAN/Ramazan/YILMAZ/Ejder., Medeni Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2005, s. 303)Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 188. maddesinde, “Hakimin re’sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar” deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2005/9-546 E.N , 2005/611 K.N., 26/10/2005). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 115’e göre; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
Görev kuralları kamu düzenindendir ve re’sen dikkate alınır, dava şartıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1097 esas, 2019/458 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır.
Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
Somut davada, mutlak ticari dava olarak nitelendirilecek bir husus yoktur. Yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin dava da kabule göre söz konusu değildir. İddia dayanağı bankacılık işlemi değil, ürün siparişine dayanan iddiadır. Somut uyuşmazlıkta, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir husus olup olmadığı ve iki tarafın da tacir olup olmadığına bakmak gerekmektedir.
Belirtmek gerekir ki; Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir (TTK m. 11) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir.(TTK m. 12). TTK’nin Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10 uncu maddesine göre, TTK’nin 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen Cumhurbaşkanı kararı (Bakanlar Kurulu kararı) çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemeler uygulanır.
Resmi Gazetenin 21.7.2007 tarih ve 26589 sayısında yayınlanan Bakanlar Kurulu’nun 2007/12362 Karar sayılı Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin 18.6.2007tarihinde alınan kararının “Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayicinin ayrımı” başlıklı 1 inci maddesi aynen;
“ .. (1) 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;
a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğinikazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkârlar odalarına kaydedilmeleri, Ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b) 213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri,….”şeklindedir. Ayrıca, 5362 sayılı kanuna göre; Esnaf ve sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri ifade eder.
Vergi usul kanununun 177 inci maddesinde belirtilen hadler, uygulamada yardımcı olmaktadır.
Mahkememizce, bu hususların tespiti bakımından yazışmalar yapılmıştır.
Her ne kadar Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğinin 04/08/2021 tarihli cevap yazısında davacının oda kaydının olmadığı belirtilmiştir. Düden Vergi Dairesinin 03/08/2021 tarihli cevap yazısında davacının bilanço esasına göre ticari defter tuttuğu bildirilmiştir. Antalya Ticaret Odasının cevap yazısında da davacının oda kaydının olduğu belirtilmiştir.
İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğinin 03/08/2021 tarihli cevap yazısında, davalı …’in kaydına rastlanılmadığı belirtilmiştir. Ümraniye Vergi Dairesinin 02/08/2021 tarihli cevap yazısında …’in her hangi bir mükellefiyetine rastlanılmadığı belirtilmiştir. İstanbul Ticaret Odasının 30/07/2021 tarihli yazısında …’in gerçek kişi ticari işletme kaydının olmadığı belirtilmiştir.
İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğinin 10/11/2021 tarihli cevap yazısında, …’in kaydının olmadığı belirtilmiştir. Karşıyaka Vergi Dairesinin 25/11/2021 tarihli cevap yazısında …’ın her hangi bir mükellefiyetinin olmadığı, adı geçen şahsın Sarıgazi Vergi Dairesinin … vergi kimlik numaralı faal mükellefi … Mobilya Dekor Mim. İth. İhr. Ltd Şti’nin ortağı olduğu belirtilmiştir. İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünün dosya arasındaki yazı cevabında …’in kaydına rastlanılmadığı belirtilmiştir.
Ticaret mahkemeleri özel yetkili mahkemeler olduğundan, görev hususunun net olması gerekmektedir. Uyuşmazlığın ticaret mahkemesi gibi özel yetkili bir mahkemenin görev alanına girdiği net olarak tespit edilmez ise görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Her ne kadar davacının tacir olduğu ve emlakçı dükkanı için mobilya aldığı yukarıda belirtilen cevap yazılarından anlaşılmakta ise de davalıların tacir olmadığı da anlaşılmaktadır. Davalıların ticari işletme işlettiği de anlaşılamamaktadır. Kişinin bir ticaret şirketinde ortak olması da yerleşik Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, kişinin tacir sıfatını kazanmasını kendiliğinden sağlamaz/göstermez.
Somut uyuşmazlık, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmayıp, her iki tarafı tacir olan bir uyuşmazlık değildir. Bu nedenle, mahkememiz görevli değildir.
Davacı, emlak ofisi için mobilya aldığını iddia etmektedir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, sağlayıcı; Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi ise;mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Mahkememiz iddianın niteliği de düşünülerek, ticaret mahkemesi görevli olmadığından, davada tüketici mahkemesinin görevli olduğu kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın 6100 sayılı Kanunun 114/1-c maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 115/2. Maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştikten sonra talep halinde dosyanın görevli Antalya Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
2-Taraflardan birinin, H.M.K.’nun 20. Maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep edebileceği, aksi takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin ihtarına
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı … Vekili Sn. Av. …’ın yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/01/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır