Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/315 E. 2022/330 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/315
KARAR NO : 2022/330
DAVA : Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 11/05/2016
KARAR TARİHİ: 27/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 23/06/2014 tarihinde Antalya ili, Döşemealtı Bademağacında meydana gelen trafik kazasında davacının, davalı …’ın sevk ve idaresinde bulunan jandarmaya ait …plakalı aracın sebebiyet verdiği kaza sonucu vücudunda kırıklar meydana gelecek ve yoğun bakımda kalacak şekilde yaralandığını, davalı sigorta şirketinin aracı sigortalayan şirket, davalı …’ın araç sürücüsü aynı zamanda asker, araç malikinin ise davalı … Bakanlığı olduğunu, aynı olay sebebi ile ceza davası olan Antalya 9 Asliye Ceza Mahkemesinin …esas, …karar sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda …’ın kazada asli kusurlu, davacının ise kusursuz olduğunun tespit edildiğini, kaza sonrası müvekkilinin tedavi gördüğünü ve halen tedavisinin devam ettiğini beyan ederek, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Davalı …Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle; davayı kabul etmediklerini, ceza dosyasındaki kusur oranının hukuk hakimini bağlamayacağını, dosyanın zamanaşımıına uğradığını, idareye yüklenecek bir kusurun olmadığını, gerekli araştırmanın yapılması gerektiğini beyan ederek; davanın reddi karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, kusurun araştırılması gerektiğini, müvekkili şirketçe davacıya 19.504,66 TL ödeme yaptığını, yetki itirazında bulunduklarını, illiyet bağının mevcut olmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesi sunmamış ve davacının dayandığı tüm vakıaları inkar etmiş sayılmıştır. Davalı … 14/04/2017 tarihli ilk celseye katılmış ve özetle; kusur oranını kabul etmediğini beyan etmiştir.
Dava, trafik kazasına dayalı (haksız fiile dayalı) maddi-manevi tazminat talebinden ibarettir.
Dava, öncelikle, mahkememizin … esas sayılı dosyasında görülmüştür.
Mahkememizin … esas sayılı dosyasında maddi tazminata ilişkin olarak verilen hüküm gerekçesinde de belirtildiği üzere; Dosya mahkememize, asliye hukuk mahkemesinin görevsizlik kararı sonrası tevzi edilmiştir. Davalılar arasında sigorta şirketi vardır ve talep dayanağa sigorta poliçesine dayanmaktadır. Mahkememiz davada görevlidir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 2019/71 esas, 2019/798 karar sayılı emsal ilamında belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 16. Maddesi uyarınca haksız fiilden doğan davalarda genel yetkili mahkemeler yanında haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği, yahut gelme ihtimalin bulunduğu yer ile zarar görenin yerleşim yeri mahkemeleri de yetkilidir. Motorlu aracın neden olduğu kazalardan doğan hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, davalının yerleşim yeri (HUMK 9, KTK 110/2), haksız fiilin vuku bulduğu yer (HUMK 21, KTK 110/2), sigortacının merkez veya şubesi veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer (KTK 110/2) mahkemesinde açılabileceği düzenlenmiştir. Bir dava için birden fazla ( genel ve özel ) yetkili mahkeme varsa, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasının bu genel ve özel yetkili mahkemeler haricindeki yetkisiz mahkemede açar ise, o zaman seçme hakkı davalılara geçer. Ayrıca, sigorta şirketinin hasım olarak gösterildiği davalar KTK 110 ve Sigorta Poliçesi Genel Şartları C/7 maddesine göre sigortacının merkez veya şubesinin ya da sigorta sözleşmesinin yapan acentanın bulunduğu yer mahkemelerinde açılabilir. Yine istikrar kazanmış Yargıtay HGK ile özel daire kararları uyarınca acenteden daha üst mevkide bulunan ve onu denetleyen bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinde de dava ikame edilebilir. Anılan bölge müdürlüğünün, kazanın vuku bulduğu veya sigorta sözleşmesinin yapıldığı acentenin bağlı bulunduğu bölge müdürlüğü olması da gerekmez. (Yargıtay HGK’nın 30/04/2014 tarih, 2013/17-2099 esas, 2014/572 karar; 17. Hukuk Dairesinin 12/06/2017 gün, 2016/5765 esas, 2017/6653 karar; 12/05/2016 gün 2016/6857 – 5849 E.K.; 20/01/2016 tarih, 2015/19323 esas, 2016/641 karar sayılı içtihatları) Davalı sigorta şirketinin Antalya ilinde Bölge müdürlüğü mevcuttur. Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. Buradaki ortak yetkili mahkemenin yetkisi de kesin yetki değildir. Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir. Böyle bir durumun varlığı da dosyadan anlaşılmamakla, davalılardan biri için yetkili olan mahkememizce dava açılması yerindedir. Yine bakıldığında, HMK m.16 gereği; Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. Davacının yerleşim yeri Antalya’dır. Bu nedenlerle yetki itirazı yerinde değildir.
Olay davalı …’ın kamu görevlisi sıfatıyla hizmet ifa ederken meydana gelmiş ise de, davaya konu edilen zarar doğurucu haksız fiil, trafik kazası şeklinde gerçekleşmiş olup, davalı sürücü … haksız fiil faili konumunda olup sorumluluğunun temelini Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümleri oluşturduğundan “haksız fiil faili” sıfatıyla özel hukuk hükümlerine göre yargılama sonunda sorumlu tutulma ihtimali mevcuttur. Bu durumda, dosya kapsamındaki araç tescil kayıtlarına göre, davalı …Bakanlığı’na ait aracın karıştığı kazada meydana gelen zararlardan, davalı …Bakanlığı’nın sorumluluğu, hizmet kusuruna değil araç işletenin sorumluluğu ilkelerine; davalı …’ın sorumluluğu da haksız fiil sorumluluğuna dayanmakta olup, bu kuralları uygulamakla görevli olan yargı kolu da adli yargıdır. (Yargıtay 17. HD., 2016/6604 E, 2019/1991 K) Mahkememiz yargı yolu bakımından da görevlidir.
Mahkememizce aşamalarda kusur, maluliyet ve aktüerya raporları aldırılmıştır.
Davacı vekili, uyaptan gönderdiği 06/10/2020 tarihli dilekçesinde özetle, maddi tazminat ve ferileri bakımından anlaştıklarını, manevi tazminat davası bakımından davaya devam ettiklerini beyan etmiştir. Maddi tazminat konusundaki sigorta şirketi ile olan anlaşma bu kalem bakımından diğer davalılara da sirayet eder. Dava, sigorta şirketinin ödemesi sonucu konusuz kaldığından, davalılar lehine vekalet ücreti takdirine yer yoktur. Davacı tarafça da bu kalem bakımından yargılama gideri ve vekalet ücreti talep edilmediği belirtilmiştir.
Dosyada manevi tazminat talebinin devam etmesi, maddi tazminat talebi için yargılamaya devam etme de yarar bulunmaması karşısında, mahkememizce maddi tazminat davasının konusuz kalması nedeniyle …esas sayılı dosya üzerinden karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat talebine ilişkin dava dosyasının ayrılmasına ve iş bu esasa kaydedilmesine karar vermek gerekmiştir. Kabule göre, konusuz kalan maddi tazminata ilişkin dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurmak, iş bu esastaki manevi tazminata yönelik talep bakımından ise manevi tazminat talebinin yöneldiği davalılar bakımından yargılamaya devam etmek gerekmiştir.
Dava, manevi tazminat talebinden ibarettir.
6098 Sayılı TBK’nun 49. Maddesi gereğince sürücüye, 2918 Sayılı Kanunun 85. maddesi gereğince motorlu araç işletenine karşı ve sorumluluk sigortacısına karşı dava açabilir. İşleten ve sürücü zarar görenlere karşı müteselsilen sorumludur. Aynı Kanunun, 56 ıncı maddesi (mülga 818 Sayılı BK un 47 md) uyarınca bedensel zarar gören ve yakınları kendisine uygun bir paranın manevi tazminat olarak ödenmesini isteyebilir.
Mahkememizce aşamalarda, sosyal ve ekonomik durum araştırmaları yaptırılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.04.1982 gün ve E:1981/4-56, K:1982/348 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, kişilik hakları, kişinin kendi hür ve bağımsız varlığının bütünlüğünü sağlayan, herkese karşı ileri sürülebilen ve kaynağını Anayasa’dan alan; yani Anayasa’nın teminatı altında bulunan mutlak bir haktır. Manevi tazminat sade bir ifade ile, zarar görenin kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen eksilmenin (manevi zararın) giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesidir(EREN, Fikret., Borçlar Hukuku-genel hükümler-, 8. Bası, Ekim 2003, s. 745, KILIÇOĞLU,Ahmet, Borçlar Hukuku, Ankara 2004, s. 311, ERTAŞ, Şeref., Manevi Tazminatın Hukuki Niteliği ve Miktarının Tespiti, Postacıoğlu’na Armağan, Ankara 1990, s. 83 vd.)Manevi tazminatta zarar, kişinin iç huzuru ve manevi bütünlüğüne yapılan saldırının mecazi ifadesidir(KILIÇOĞLU,Mustafa, Tazminat Hukuku,3. Baskı, Şubat 2010, s.1031.,HATEMİ, Hüseyin, Sözleşme Dışı Sorumluluk, C.II,İstanbul 1993, s.102) Manevi tazimnata hükmedilirken uygulamaya 22/06/1966 gün 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki (Belirtilmelidir ki; Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları konularıyla sınırlı, sonuçlarıyla bağlayıcıdırlar, bkz: 2797 saıyılı Yargıtay kanunu m. 45;”İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.)ilkeler ışık tutmaktadır. Manevi tazminat uygulamadaki yerleşen ilkeler ve tarafların sosyal ve ekonimik durumları da gözetilerek, hakimin takdirinde bir husustur.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında dosyaya dönüldüğünde;
İş bu esastaki yargılamada, delillerin tam olarak değerlendirilmesi için davalı … tanıkları dinlenmiştir.
Tanık …talimat yolu ile verdiği ifade de; ” davalı …benim o dönem askerlik arkadaşımdı, kendisini bu sebeple tanırım, olay günü bende onun sürmüş olduğu araçta bulunuyordum, araçta benim ve davalı …dışında araç komutanı ve şuanda ismini hatırlamadığım bir kişi daha vardı, gece devriyesinden dönerken otobandan U dönüşü yaptıktan sonra sol şeride girdiğimizde yine sol şeritten gelen başka bir araç arkamızdan çok hızlı bir şekilde çarpttı, çarpmanın etkisiyle pikap sarsıldı, aşağı indiğimizde bize çarpanın motosiklet olduğunu gördük, motosiklette davacı dışında nişanlısı da vardı, biz nişanlısını olay yerinden uzakta bulduk, sonra trafik ekipleri geldi, tutanak tutuldu, kazanın olduğu gün ve o tarihe kadar bizim dönüş yaptığımız yerde U dönüşü yapılamayacağına dair bir tabela yoktu, U dönüşü yapılamayacağına dair tabela kazadan 1 gün sonra konuldu, ben şoförün arka tarafındaki koltukta oturduğum için U dönüşü yapmadan önce diğer taraftaki yoldan başka bir araç gelip gelmediğini görmedim” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık …talimat yolu ile verdiği ifade de; “Ben Halen Karakekili İlçe jandarma komutanlığında Uzman Jandarma IV kademe olarak görev yapmaktayım, ben olay tarihinde Antalya ili Döşemealtı Dağbeli Jandarma karakol komutanlığında görevli idim, olay tarihinde, önleyici kolluk devriyesine çıktık, saat 23.00 sıralarında devriye bitimine müteakip, D650 karayolu Bademağacı kavşağına geldiğimizde karakola dönmek için dönüş yaptık, bu sırada sağ şeride geçtiğimiz esnada motosiklet bizim DMA diye diye tabir ettiğimiz devriye aracına sağ arkadan stop kısmından çarptı, motosiklet sürücüsü ve arkasında oturan şahıs yaralandı, dönüş yapmadan önce bizim bulunduğumuz araçta şoför olarak bulunan Jandarma Er …yolu kontrol ederek dönüş yaptı, bende yola dönüş esnasında yolu kontrol ettim, herhangi gelen bir araç gözükmüyordu, sadece dönüş yaptığımız esnada ışık gördüm, kaza anında o kavşakta U yapılmaz levhası bulunmuyordu, bizim aracın tepe lambaları yanıyordu, kazadan sonra o kavşağa U Dönüşü yapılmaz levhası konuldu” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizce aşamalarda kusur raporu aldırılmıştır. Ankara ATK tarafından düzenlenen 31/01/2019 tarihli raporda özetle; sürücü …’ın kazada %75, sürücü …’ın kazada %25 kusurlu olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Ceza dosyasında keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; …’ın asli kusurlu olduğu, …’ın ise kusurunun olmadığı belirtilmiştir.
Görüleceği üzere, mahkememizce aldırılan kusur raporunda davacıya %25 kusur izafe edilmesine rağmen, ceza dosyasındaki keşif sonucu düzenlenen kusur raporunda davacıya kusur atfedilmemiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. maddesi (818 sayılı B.K.’nun 53) uyarınca ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı açık ise de ceza hakiminin tespit ettiği maddi vakıalar hukuk hâkimi yönünden de bağlayıcıdır. (Yargıtay HGK. 09.04.2014 tarih, 2013/4-1008 E. 2014/490 K. sayılı ilamı)
Trafik Kazası Tespit Tutanağında, sürücü …’ın K.T.K’nun 57/1a maddesindeki kural ihlali ile kusurlu olduğu, sürücü …’ın K.T.K’nun 52/1a maddesindeki kural ihlali ile kusurlu olduğu belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 266/1. maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Trafik kazasına etki eden ve tarafların kusur durumlarının belirlenmesinde rol oynayabilecek olan araç hızlarının tespiti, aracın teknik özelliklerine göre kazanın oluş şeklinin belirlenmesinde zorunluluk bulunması vs. gibi bir durum yoksa, kazadaki kusur oranlarını belirlemenin teknik bilgiyi gerektiren bir yönü bulunmamaktadır.(Yargıtay 17. HD., 2019/2909 E,2020/7805 K.)
Ceza mahkemesinin kararının kesinleştiği aşamalarda anlaşılmıştır. Davalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğu kesinleşmiştir. Davacının kusuru olup olmadığı hususunda ise, kesinleşen ceza dosyasında hükme esas alınan kusur bilirkişisi raporunda davacının kusuru olmadığı kabul edilmiştir. Raporda özetle; “askeri aracın birden motosikletin şeridine giriş yapması ve motosiklet sürücüsünün sağa kaçma ve fren yapma şansı bulunmadığı anda çarpması” maddi vakıa tespiti yapılarak, davacıya kusur izafe edilmemiş ve ceza mahkemesi bu rapora itibar etmiştir. Bunun yanında mahkememizce de kaza nedeniyle dosyadaki bilgi ve belgeler ışığında yapılan kusura ilişkin hukuki değerlendirmede davacının kusurunun olmadığı kabul edilmiştir. Esasen davalı sürücünün kusurunun tespitine yönelik değerlendirmeler mahkememizin de kabulündedir. Buna göre, Sürücü …,sevk ve idaresi altındaki kamyonet (askeri devriye aracı) ile bölünmüş yolda, seyri sırasında geldiği kavşaktan refüj aralığından geldiği yöne Antalya istikametine karşı istikametten gelen trafiği kontrol etmeden,sağında bulunan ve sağından gelen trafiği görmesini engelleyen görüşünü kapayan tır aracının geçişini beklemeden manevraları düzenleyen genel şartlara uymadan ani,kontrolsüz,tehlikeli ve kurallara aykırı biçimde ”U”dönüşü manevrasına başladığında arkasından sol şeridi takiben gelip doğru seyreden ve önünü kapattığı motosikletin kamyonet (askeri devriye aracı) nın sağ arka çamurluk kesimine çarpması sonucu kazada asli kusurludur. Ancak, ATK raporunda da geçen davacıya “zamanında etkin önlem almayıp” şeklinde izafe edilen kusura esas husus, yerinde görülmemiştir. Çünkü, bu tespitin önünde, raporda da, “Sürücü … sevk ve idaresindeki motosikleti ile seyredip meskun mahal dışında olan olay mahalli kavşağa hız azaltmadan seyir hızı ile geldiğinde,ön ilerisinde bölünmüş yolu takiben gelerek kavşaktan ani, kontrolsüz ve tehlikeli biçimde “U” dönüşü yapan kamyonet (askeri devriye aracı)na ikazda bulunmadan” tespiti yapılmıştır. Askeri aracın kusura esas hataları açıkça bellidir. Bu hatalar üzerine, soyut bir şekilde davacıya etkin önlem almama gibi bir durumla kusur izafesi yerinde değildir. Ceza mahkemesindeki bilirkişi raporunda, motosiklet sürücüsünün sağa kaçma ve fren yapma şansı bulunmadığı da belirtilmiştir. Mahkememizce, davalı sürücünün kazada tam kusurlu olduğu hususu kabul edilmiştir.
Davacı için düzenlenen maluliyet raporunda da özetle; davacının %13 oranında malul olduğu, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren dört aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir.
Somut olayda, tarafların sosyal ekonomik durumları, olaydaki kabul edilen kusur durumu, olayın oluşu, haksız fiil nedeniyle gerçekleşen maluliyet durumu, dava dilekçesindeki talep miktarı, paranın satın alma gücü, 22/06/1966 gün 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki ilkeler göz önünde tutarak, hükümde belirtildiği şekilde manevi tazminata hükmetmek, manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Dosyaya baktığımızda; davanın trafik kazasına dayandığı anlaşılmaktadır ve genel kural olarak Trafik kazaları haksız fiil niteliğinde olup, tazminat borcu haksız fiil tarihinde muaccel olur. Başka bir ifade ile haksız fiillerde borcun muaccel hale gelmesi ihtarı gerektirmez. Bu durumda, davacı tarafın ıslah yolu ile talep ettiği tazminata da, talep var ise talep ettiği gibi kaza tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir(Yargıtay 17. HD., 2008/2484 E., 2008/4216 K., Yargıtay 11. HD., 25.1.2007 tarih, 2005/14182E.,2007/809 K.)Haksız eylemden kaynaklanan tazminat  davalarında, olay tarihinden faiz yürütülmelidir(fur semper in moro). Bu nedenle, talep de düşünülerek; manevi tazminata kaza tarihinden itibaren faiz işletilmiştir.
Son olarak üst yargı denetimine elverişlilik açısından, yargılama giderleri hakkında da kısa bir açıklama yapmak gerekmektedir. Genel kural olarak, kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. HD nin, 2019/555 esas, 2020/91 karar sayılı güncel emsal ilamında da belirtildiği üzere; Davacılar maddi ve manevi tazminat isteklerini birlikte ileri sürmüşlerdir. Niteliği icabı “sadece maddi tazminata özgü” olan gider dışındaki tüm giderler ortaktır. Sadece maddi tazminata özgü yargılama gideri ise “hesap raporu” alınması için sarf edilen giderdir. Maddi tazminata ilişkin hüküm iş bu dosyanın tefrik olduğu ana dosyada verilmiştir. Bu dosya, manevi tazminata ilişkindir ve maddi ve manevi isteklere ilişkin ortak giderler yapılmış olmakla, maddi tazminata özgü gider haricindeki giderler yönünden haklılık durumu gereği hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE, 10.000,00 TL manevi tazminatın 23.06.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …ve …dan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan 29,20 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 469,64 TL karar harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 213,46 TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen 498,84 TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı (maddi tazminata özgü kabul edilen hesaplama bilirkişi raporu bedeli dışında hesaplanan) 2.269,90 TL’nin haklılık durumu gereği; 907,96 TL’sinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, arta kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden; 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
9-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, davalı tarafından yatırılan gider avansının aynı şekilde istek halinde karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair, davacı vekili …, davalı … vekili …ile davalı … vekili …yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.27/04/2022
Katip…
¸e-imzalıdır

Hakim…
¸e-imzalıdır