Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/286 E. 2021/792 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/286
KARAR NO : 2021/792
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/06/2021
KARAR TARİHİ : 01/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; …’nun, müvekkili şirketin yetkilisi olduğunu, müvekkili aleyhine davalı tarafından Antalya Genel İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, yapılan takibin açıkça usule aykırı olduğu gibi, iddia edilen alacağın hukuki dayanağının olmadığını, takibe dayanak kıymetli evrakın kötü niyetli davalı tarafından iktisap edildiğini ve yetkili hamilin müvekkili olduğunu, müvekkilinin Of ilçesinde ticaret ile uğraştığını, dava konusu çekin şirket yetkilisi … tarafından imzalandığını ancak çekin ilgili kısımlarının doldurulması ile gerçek anlamda keşide edilmemiş ve şirket kaşesi dahi basılmamış halde müvekkilinde bulunduğunu, söz konusu çekin müvekkilinin hiç bir ticari ilişkisi olmayan davalı tarafından kötü niyetli olarak, müvekkilinin izni ve imzası olmadan ele geçirildiğini, davalının bu yönüyle çeki iade yükümlülüğü olduğunu, konuyla ilgili … tarafından Of Cumhuriyet Başsavcılığına müracaatta bulunulduğunu ve … soruşturma numarası ile işleme konulduğunu, dosyanın yetkisizlik ile Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiğini, ispat külfetinin davalıda olduğunu beyan ederek, menfi tespit talebinde bulunmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız bir dava olduğunu, davalı şirket yetkilisi …’nun babası … ve davalı müvekkilin ortak şirket kurma gayesi ile ilgili şirketi kurduğunu, kuruluş aşamasında ilgili şirket güven ilişkisine dayalı ve sicili temiz olması nedeniyle … üzerine yapıldığını, ilgili şirketin öz sermayesinin davalının abisi Salih Arslan’ın aracı satılarak karşılandığını, davacı şirketin asıl yetkililerinin resmiyette olmasa da … ve … olduğunu, davalı Sailh Arslan’ın ilgili şirketle ve şahıslarla bağlantılı olduğunun ispatının … ve …’ın taraf olduğu Antalya Genel İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının derdest olduğunu, davacının babasının müvekkilini dolandırdığını, Of CBS’de soruşturma yapıldığını, davalı müvekkilin elindeki resmi evrakları almak için şirket yetkilileri tarafından çeşitli hakaret, tehdit ve şantaja maruz kalmış bu hususlara ilişkin Davacı …’nun annesi … ile davalı müvekkilin taraf olduğu Antalya … Asliye Ceza Mahkemesi …/… E. Sayılı dosyası derdest olduğunu, davacı müvekkilin ilgili şirketten yüklü miktarda alacağı bulunduğunu, bu hususa davacı ve ailesinin vakıf olduğunu, bir çok kez borcu yazılı ve sözlü ikrar ettiklerini ancak ödemeye yanaşmadıklarını, müvekkilinin başkaca alacaklarının da olduğunu, ispat yükünün davacıda olduğunu, yazılı delille ispatın gerektiğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, menfi tespit davasıdır.
Zorunlu arabuluculuğa ilişkin kanun maddesinin metni ve gerekçesi açık ve net olup zorlamayla da olsa genişletici bir yorum yapılmasına elverişli değildir. Zaten ileri ve özgürlükçü hukuk düzenlerinde zorunlu ve emredici kuralların dar yorumlanması esastır. İcra İflas Kanunun 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası, parasal bir mahkumiyeti içeren eda davası niteliğinde alacak ya da tazminatı konu almadığından dava şartı arabulucuğun uygulama alanı dışında kalır. (TANRIVER,Süha Dava Şartı Arabuluculuk Üzerine Bazı Düşünceler, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Mart-Nisan 2020, Yıl: 32, Sayı: 147, s. 111-141; EKMEKÇİ, Ömer/ ÖZEKES, Muhammet / ATALI, Murat / SEVEN, Vural, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk, Oniki Levha Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, Kasım 2019, s. 189-191.)Yargıtay 19. HD., 2020/237 Esas, 2020/805 Karar sayılı, 04.06.2020 Tarihli, “Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Kesin Nitelikteki Kararları Arasındaki Uyuşmazlığın Giderilmesine Yönelik” vermiş olduğu ilamında; ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına karar verilmiştir.(Benzer yönde Yargıtay 11. HD., 2020/4396 E, 2021/3198 K; 2020/6050 E, 2021/4519 K) Bu açıklamalar ışığında, iş bu menfi tespit davasının zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı anlaşılmaktadır.
Dosyaya dönüldüğünde, dava konusu çekteki imza inkar edilmemiştir ve çekin ilgili kısımlarının doldurulduğu beyan edilmiştir.
Kambiyo senedi metni sonradan doldurulmuş olsa bile metnin aradaki anlaşmaya aykırı doldurulduğu yasa olarak ispat edilmedikçe çek niteliğini bertaraf olmaz. (KURU,Baki., Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt: 2, 2001, s. 2410-2411 ve orada belirtilen benzer yöndeki yargı kararları)
Dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspat yükü ise,bir olayın gerçekleşmiş olup olmadığının anlaşılamaması, yani olayın ispatsız kalması yüzünden yargıcın aleyhte bir kararıyla karşılaşmak tehlikesidir(YILMAZ,Ejder; İspat Yükü, 1980, s. 3). Kendisine ispat yükü düşen taraf için ispat yükü bir yükümlülük değil(mükellefiyet), yüktür(külfettir). İspat konusu, 6100 sayılı kanunun ise 187 vd. maddelerinde düzenlenmiştir.
İspat konusunda yapılan bu genel açıklamalardan tekrar sonra dosyaya dönüldüğünde; Hukukumuzda, senet delilinin uygulanma alanı oldukça geniştir çünkü hukukumuzda, hukuki işlemler için “senetle ispat” kuralı mevcuttur. Esasen, “senetle ispat kuralı” kavramı yerine “kesin delille ispat” kuralı denilmesi daha doğrudur. Çünkü, senetle ispatı zorunlu olan bir hukuki işlem, diğer kesin delillerle de (ikrar, yemin, kesin hüküm) ispat edilebilir. Senetle ispat zorunluluğu, “tanıkla ispat yasağı” olarak da ifade edilmesine rağmen, bunun da esasen “takdiri delille ispat yasağı” olarak belirtilmesi daha uygundur. Senetle ispat kuralı, kendisini iki temel durumda gösterir. Bunlardan birincisi olarak; Belli bir meblağı aşan hukuki kural olarak yalnız senetle ispat olunur. Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri kanunla belirlenen miktarı geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir Senetle ispat kuralının kendisini gösterdiği ikinci durum ise, senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler kanunda belirtilen miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz olmasıdır. HMK m. 203 de senetle ispat kuralının istisnaları düzenlenmiştir.
Bir kimseye itimat edilerek (güvenilerek) o kimse tarafından anlaştıkları gibi doldurulmak üzere verilmiş imzalı boş kağıt o kimse tarafından anlaşmaya aykırı şekilde doldurulmuşsa, beyaz (açık) imzayı veren kişi bu senedin aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu tanıkla ispat edemez. Bu halde hile söz konusu değildir. Çünkü, imzalı boş kağıt hile ile alınmış değildir (KURU,Baki., Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt: 2, 2001, s. 2410; Benzer yönde; 24/03/1989 gün ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı) Somut olayda senedin hile ile alındığı da iddia edilmemiştir. İzni ve rızası dışında alındığı iddia edilmekle bu husus ispat edilmelidir.
Senetle ispat zorunluluğuna ilişkin kanun hükümleri kamu düzeni düşüncesiyle konulmuş değildir. Bu nedenle, bunun hilafına sözleşme yapılabilir. (KURU/Baki//ARSLAN/Ramazan//YILMAZ/Ejder.,Medeni Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2014, s. 389; Benzer yönde; YİBK, T. 18.03.1959, E. 1958/18/ K. 1959/21)
Yazılı delil karşısında tanık dinletilmesine ilişkin istem karşı tarafın açık muvafakati olmaksızın kabul edilemez.(KURU,Baki., Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt: 2, 2001, s. 2415 ve orada belirtilen Yargtay 13. HD nin 25/12/1986 tarih, 5422/6629 sayılı ilamı)
Davalı tarafın açık bir muvafakati yoktur.
Davalının çekte, lehtar olduğu, davacının keşideci olduğu anlaşılmaktadır. Taraf dilekçelerinde geçen başkaca mahkeme ve savcılık dosyalarının davacının iddiasını ispatlar nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır.
Son olarak belirtmek gerekir ki; İspat yükü altında bulunan tarafın başvurabileceği delillerden biri de yemin delilidir. Yemin, taraflardan birinin davanın çözümlenmesine etkili olan bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında kanunun belirlediği şekilde mahkeme (hakim) önünde beyanda bulunmasıdır. Bir başka deyişle; Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK). Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğindedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2015/22-2376 esas, 2019/370 karar)Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu, 03.03.2017 gün ve 2015/2 E. 2017/1 K. no’lu kararı ile; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olan davalarda tarafların dava ve cevap dilekçeleri ile delil listelerinde “sair deliller, her türlü delil, ve sair deliller” gibi ibarelerin bulunması halinde tarafların yemin deliline başvurmuş sayılamayacakları ve bu kapsamda hâkimin ispat yükü kendisine düşen tarafa ‘yemin teklifinde bulunma hakkı’nı hatırlatmayacağına oyçokluğu ile karar verilmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/1-281 E., 2010/323 K., 16.06.2010 tarih, Belirtilmelidir ki; Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları konularıyla sınırlı, gerekçeleriyle açıklayıcı, sonuçlarıyla bağlayıcıdırlar, bkz: 2797 saıyılı Yargıtay kanunu m. 45;”İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.).
Davacı taraf, dava dilekçesinde “yemin” deliline açıkça dayanmıştır ancka mahkememizce bu hak hatırlatılmamış, kullandırılmamıştır. HMK’nın 226/1-c. Maddesine göre, “yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar” yemine konu olamaz. (Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. HD., 2020/614 E, 2021/827 K; Yine emsalen Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. HD., 2019/492 E, 2019/2207 K; 2018/211 E, 2018/1328 K.) Bu nedenle, söz konusu nitelikte sonuç doğurabileceğinden yemin delili davacıya kullandırılmamıştır.
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar ışığında, usulen kanıtlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 59,30 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Hükmün niteliği ve tarihi dikkate alınarak, alınması gerekli 59,30 TL maktu red karar harcının, davacı tarafça yatırılan 2.561,92 TL harçtan mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, 18.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı vekili Sn. Av. … yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır