Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/250 E. 2021/664 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/250
KARAR NO : 2021/664
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/05/2021
KARAR TARİHİ : 20/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili , dava dilekçesinde özetle; davalının maliki olduğu … plakalı kamyonet tipi araç ile 14/11/2019 tarihinde müvekkili sigortalısı dava dışı …’ın maliki olduğu … plakalı araca çarpılması neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonrası … plakalı aracın sürücüsünün firar ettiğini, söz konusu hasarın, davalıya ait aracın hasarın meydana gelidği kavşaktaki şartlara uyulacak şekilde yavaşlamaması, geçiş hakkı olan araçlara ilk geçiş hakkı verilmeyerek hatalı geçiş yapılması neticesinde meydana geldiğini, borçluya ait araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, kusuru bulunmayan …’a ait …plakalı araçta hasar meydana geldiğini ve bu hasarın poliçesi gereğince müvekkil sigorta tarafından karşılandığını, davacının, dava dışı sigortalıya ödediği bedelin rücu işlemi için davalı aleyhine Antalya Genel İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı dosyası ile takip yaptıklarını, haksız olarak takibe itiraz edildiğini beyan ederek, itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Görev kuralları kamu düzenindendir ve re’sen dikkate alınır, dava şartıdır. Bu nedenle mahkememizin görevli olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1097 esas, 2019/458 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
Somut olayda bu şartlar mevcut değildir. Davacı …, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının 22.3.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir tüketici dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır.(Benzer yönde Yargıtay 17 HD., 2019/4704 E, 2020/4632 K; 2018/1277 E, 2020/2186 K)
Bu yönüyle bakıldığında, iş bu davanın taraflarının ticaret şirketi olmaları, görevli mahkemenin tayininde önemli değildir. Davacının sigortalısının durumuna bakmak gerekmektedir. Davacının sigortalısına ait poliçeye bakıldığında, “hususi oto” olarak kaydın olduğu anlaşılmaktadır. Davacı sigortalısının tacir sayılmasını gerektirir bir bilgi ve belge de mevcut değildir. Davacı sigortalısı, davalıya karşı tazminat davası açmak isteseydi, burada görevli mahkeme, genel görevli asliye hukuk mahkemesidir. Bu nedenle, iş bu dosyadaki görevli mahkeme de asliye hukuk mahkemesidir.
Tüm bu açıklamalar ışığında, mahkememiz görevsiz olduğundan, görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğundan, davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Son olarak, belirtmek gerekir ki, davalıya tebligat yapılamamış, mahkememizce ticaret sicile yazı yazılmış ve bilgiler gönderilmiştir. Şirketin halen aktif durumda olduğu belirtilmiştir. Usul ekonomisi gereği taraf teşkili sağlanmadan usulden red kararı verilmiştir ve kabule göre buna engel bir usul kuralı yoktur. Yargıtay … Hukuk Dairesinin …/… esas, …/… karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; HMK’nın 115/1 maddesi “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar, dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” hükmünü içermektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.12.2013 tarih, 4-2247 Esas, 1667 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere, taraf teşkili yapılmadan, tensip ile birlikte dava şartı noksanlığından, davanın usulden reddedilmesinde HMK’nın 30. maddesine göre de bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 26.05.2015 tarih ve 2014/7272 E., 2015/3936 K. sayılı ilamında da, HMK’nın 30. ve 115/1. madde hükmü uyarınca, davanın her aşamasında, somut olayda henüz taraf teşkili yapılmadan da (ve hatta tensip tutanağı ile de) karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu nedenle mahkememizce, taraf teşkili sağlanmadan görevsizlik yönünde usulden ret kararı verilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
Davacının davasının görev dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
Karar kesinleştiğinde ve istek halinde dava dosyasının görevli Nöbetçi Antalya Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, davacı vekili Sn. Av. …’ın yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/10/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır