Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/217 E. 2021/802 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/217 Esas
KARAR NO : 2021/802
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/04/2021
KARAR TARİHİ : 02/12/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı / borçlu şirket ile müvekkil davacı şirket arasında sac kapı kasası alışverişi yapıldığını, bu alışverişten dolayı 20.09.2019 tarihli … numaralı 4.154,07 TL bedelli ve … tarihli … numaralı 49.253,58 TL bedelli faturalar ile davalı şirketin davacıya borçlandığını, davalı şirket tarafından müvekkili şirkete … tarihli çek vasıtası ile 38.500,00 TL kısmi ödeme yapıldığını, kalan 14.907,65 TL borcun ödenmediğini, davalı tarafın 2019 yılı 9. ay’a ilişkin BA beyannamelerinin … Vergi Dairesinden istenmesi halinde, davalı tarafın müvekkil şirkete borçlu olduğu belirlenebileceğini, taraflarınca Antalya Genel İcra Dairesinin …/…. sayılı takip emri ile takip başlatıldığını, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını, davalı tarafın TTK m. 1530 hükümleri uyarınca temerrüde düşmekle ticari temerrüt faiz oranında faize hak kazanıldığını, bu sebeplerle haksız yapkılan itirazın iptali ve takibin devamını, %20’den aşağı olmamak üzere tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP :Davalı vekilinin mahkemeye sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ve müvekkil şirketin yetkilisi …’ın yine tek ortağı ve yetkilisi olduğu … LTD ŞTİ.’nin Davacı şirketten inşaatla ilgili bir kısım malzeme satın aldığını, ancak davacı şirketin malları genel olarak kusurlu teslim etmesi, taahhütlerine uymaması nedeniyle alışverişi ve ticari ilişkiyi sonlandırmak istediğini, müvekkili şirketin davacı şirketten aldığı malların bedeli olan 67.000,00 TL’nin toplamı olan 116.250,00 TL’den, davacı tarafından dava dilekçesi ekinde sunulan 38.500,00 TL bedelli çek ile yapılan ödeme ve davacı şirket tarafından kusurlu olarak teslim edilen malzemenin düzeltilmesi ve kusurların giderilmesi için yapılan 12.750,00 TL’nin toplamı 51.250,00 TL düşüldükten sonra kalan bakiye 65.000,00 TL için 31.12.2020 keşide tarihli, 65.000,00 TL bedelli çeki davacı şirkete verdiğini, davacı şirket tarafından bu çekin de tahsil edildiğini ve her iki şirket için borcun tamamının ödenmiş olması dolayısıyla müvekkili şirketin davacı şirkete herhangi bir borcu kalmadığını, müvekkil şirket yetkilisi, bu hesaplamaya ilişkin, hesabın detaylarını içeren ve davacı şirketin hesabı kabul etmemesi halinde çeki iade etmesi gerektiğine ilişkin el yazısıyla yazılmış yazının fotoğrafını WhatsApp ile davacı şirket yetkilisine gönderdiğini ve davacı şirket yetkilisinin de hesabı ve çeki kabul ettiğine ilişkin cevap vermiş olduğunu, müvekkili takip dayanağı yapılan 4.154,07 TL bedelli fatura ile ilgili bilgileri olmadığından bu konuda, mahkememizce ek süre verilmesi halinde müvekkil şirket yetkilisinin tedavisinin tamamlanmasından sonra beyanda bulunabilineceğini, öncelikle davaya daha ayrıntılı cevap verebilmek için ek süre talep ettiklerini, yetki itirazlarının olduğunu, davanın reddini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesini, talep etmiştir.
DELİLLER: Dosyada tüm deliller toplanmış, Antalya Genel İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası celp edilmiş, dosya tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmak üzere mali müşavir bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişinin mahkemeye sunmuş olduğu … tarihli raporda,
Hukuksal durumun ve delillerin değerlendirilmesi ile davacının talep ettiği alacağa hak kazanıp kazanmadığı hususundaki nihai takdir Mahkemenize ait olmak üzere, tarafımca dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile tarafların sunduğu ticari defterlere dayalı olarak yapılan inceleme neticesinde,
1-Tarafların 2019 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve HMK 222/2 ve 3 maddesi gereğince sahibi lehine ve aleyhine delil vasfı taşıyabileceği, Davacının 2020 yılı defterlerinin bir bütün halinde sunulduğu, davalının ise 2020 yılı envanter defterini sunmadığı, sahibi lehine delil vasfı taşıyamayacağı kanaatine varıldığı, sunulması halinde ek inceleme yapılabilineceği,
2-Tarafların ticari defterlerinde takipte talep edilen alacak / borç miktarı olan 14.907,65 TL’nin kayıtlı olarak yer aldığı, ve takip tarihi itibariyle takipte talep edilen asıl alacak ile uyumlu olarak kayıtların yer aldığı, ve takip tarihinden itibaren avans faizi hesaplanabilineceği,
3-Tarafların bağlı vergi dairelerine icra takibine konu edilen 09/2019 dönemi 2 adet faturayı uyumlu olarak beyan ettikleri / bildirdiklerini bildirir rapor sunulmuştur.
Dosya ek rapor aldırılmak üzere tekrar bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişinin mahkemeye sunmuş olduğu 28/10/2021 tarihli raporda,
Hukuksal durumun ve delillerin değerlendirilmesi ile davacının talep ettiği alacağa hak kazanıp kazanmadığı hususundaki nihai takdir Mahkemenize ait olmak üzere, tarafımca dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile tarafların sunduğu ticari defterlere dayalı olarak yapılan ek inceleme neticesinde,
1-Davacının alacağına 1.210,93 TL işlemiş faiz hesap edildiği, icra takibinde ise 14.907,65 TL asıl alacağına 1.165,63 TL işlemiş faiz talep ettiği, taleple bağlılık ilkesi gereğince taleple bağlı kalabileceği,
2-Davalının tutmakla mükellef olduğu kağıt ortamında tutulan 2020 yılı Envanter Defterini ek incelemeye sunmadığı, dosya kapsamında taraflar arasında imza ve kaşe edilmiş mutabakat metni bulunmadığı,
3-Davalının dosya kapsamına sunduğu, mutabakat metinlerinde (evrak ve tutanaklar)’da dava dışı ‘…’ firmasının kaşe ve imzası bulunduğunu bildirir rapor sunmuştur.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava ticari satımdan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
İİK. 67/1. Maddesinde: “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” düzenlemesi mevcuttur.

Davanın bir yıllık hak düşürücü sürede açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının davalıya mal satıp satmadığı satmış ise ne miktar mal sattığı ve ne kadar alacağı kaldığı noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili kavramların ve yasal mevzuatın incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK, m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (HMK) göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir.
Ticari nitelikteki satış sözleşmelerinde, satış bedelinin tahsili için başlattığı ilamsız icra takibi itiraza uğrayan alacaklının açtığı itirazın iptali davasında, hangi tarafın hangi olayı ispat etmesi gerektiği, ödeme emrine itiraz dilekçesi, tarafların dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında mahkemeye sundukları dilekçeler ve ön inceleme aşamasında alınan beyanlara göre tespit ve tayin edilecektir. Bu aşamadan sonra mahkemece yapılacak iş, belirlenen ispat yüküne göre, taraflara iddia ve savunmalarını ispat etmeleri için gerekli olanağı tanımak ve yargılamayı neticelendirmektir. Mahkemece, taraf iddia ve savunmalarının ayrıntılı bir şekilde incelenmesi, uyuşmazlık konusu olayların doğru bir şekilde tespit edilmesi, kimin neyi, ne şekilde ispat edeceğinin belirlenmesi, bu anlamda doğru bir yargılama stratejisi oluşturulması gerekecektir (Yücesoy Yılmaz, Y.: Ticari Nitelikteki (Tacirler Arasındaki) Satış Sözleşmelerinde Satış Bedelinin Tahsili İçin Açılan İtirazın İptali Davaları, Ankara, 2014 s: 71).
Uyuşmazlığın her iki tarafı tacir olup, uyuşmazlık konusu iş her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgilidir. Bu nedenle fatura, faturaların ve ticari defterlerin delil olma niteliği üzerinde de durmakta yarar vardır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan ve somut olay bakımından uygulanması gereken 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) fatura tanımlanmamıştır.
Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” şeklinde tanımlanmıştır.
Bu hükümler çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında ise fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden ortaya çıkan sonuç; 6102 Sayılı TTK’nın 21. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bir başka anlatımla, faturaya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün içinde (mücerret) itiraz edilmemiş olması hâli, sadece o faturanın –miktar ve fiyat yönünden- münderecatını kabul anlamını taşır, yoksa o faturada yazılı malın alıcıya mutlaka, daha önce teslim edilmiş olduğu anlamına gelmez; satıcının faturada yazılı malı alıcıya veya kanuni temsilcisine teslim ettiğini ayrıca ispat etmesi zorunludur (Doğanay, İ.:Ticari Alım-Satım Akdi ve Nevileri, Ankara 2003, s:52, Doğanay, İ: Faturanın Kapatılması, Delil Olma Özelliği ve Faturaya İtiraz Aylık Yaklaşım Dergisi Sayı 4, Nisan 1993, s:8-13). Kısaca, ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma hâlinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belge olacaktır. Elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 tarihli ve 2011/15-472 E., 2011/608 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu …/…)
Ticari defter araştırmasında: Tarafların ticari defterlerinde takipte talep edilen alacak / borç miktarı olan 14.907,65 TL’nin kayıtlı olarak yer aldığı, ve takip tarihi itibariyle takipte talep edilen asıl alacak ile uyumlu olarak kayıtların yer aldığı tespitinde bulunulmuştur.
Vergi dairesinden gelen müzekkere cevaplarına göre dava konusu faturaların bildiriminin her iki tarafça vergi dairesine yapıldığı BA-BS formlarının birbiriyle uyumlu olduğu görülmüştür. Davalı tarafın resmi bir kuruma dava konusu malları teslim aldığına yönelik beyanı kendisini bağlar. (Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin …/… Esas, …/… Karar sayılı ilamı) bu sebeplerle ba formu ile bildirimi yapılan faturaların davalıya teslim edildiği kanaatine mahkememizce varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı yukarıdaki açıklamalar ve tespitler ışığında değerlendirildiğinde; taraflar arasında satım sözleşmesi bulunduğu, satılan malların davalıya teslim edilmesine rağmen bilirkişi raporunda belirtilen miktar kadar ödemenin davacıya yapılmadığı anlaşıldığından davanın kısmen kabulü ile davalının Antalya Genel İcra Dairesinin …/… Esas sayılı takip dosyasındaki itirazının kısmen iptali ile, takibin 14.907,65 TL asıl alacak üzerinden devamına karar vermek gerekmiştir. Davalı takip tarihinden önce temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faz talebinin reddi gerekmiştir.
İcra inkar tazminatı talebi yönünden yapılan değerlendirmede;
Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin … tarih …/… E. …/… K. Sayılı ilamında “Dava konusu icra takibine konu alacak faturaya dayanmaktadır. Dolayısıyla alacak likit, bir başka deyişle bilinebilir, belirlenebilir bir alacaktır. Mahkemece bu husus gözetilerek davacı yararına İİK.nun 67/2 maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği” belirtilmiştir. İş bu içtihat ve alacağın likit oluşu nazara alınarak davacı yararına hükmolunan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına da karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
Buna göre davalının Antalya Genel İcra Dairesinin …/… Esas sayılı takip dosyasındaki itirazının kısmen iptali ile, takibin 14.907,65 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına,
2-Hükmolunan alacağın %20’si tutarındaki 2.981,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.018,34 TL harçtan peşin alınan 274,50 TL nin mahsubu ile eksik alınan 743,84 TL nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 95,73 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.224,27 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacının yapmış olduğu posta ve müzekkere ücreti ile bilirkişi ücretinden ibaret toplam 563,00 TL nin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 522,20 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacının yatırmış olduğu peşin ve başvuru harcından ibaret toplam 333,80 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 1.165,63 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansı ve varsa teminatın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır