Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/186 E. 2023/409 K. 03.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/186
KARAR NO : 2023/409
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/04/2021
KARAR TARİHİ : 03/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davalı aleyhine, Antalya Genel İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız takipteki ödeme emrine borçlu-davalı taraf haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, Müvekkil şirket farklı ebatlarda nano teknolojik yöntemlerle renklendirilmiş doğal kuvars granülleri ile zemin ve duvar kaplamlarında kullanılan granül bağlayıcı, yüzey koruyucu ve gözenek dolgusu üretimi ve satışı yapmaktadır. Yine müvekkil şirket gözenek dolgusu alanında üretici ve global ölçekte bir firma olup dünyanın çeşitli bölgelerine ihracat yapmaktadır. Bu ülkelerin başında Kanada, Çek Cumhuriyeti, Katar, İtalya, Avusturya, Almanya. Özbekistan, Hollanda, Bulgaristan, Avustralya, Azerbeycan ve Fransa gelmektedir. Müvekkil şirketin dünyanın dört bir yanına yaptığı ihracatlarda gönderilen malzeme kalitesi veya gönderim süresi konusunda hiçbir şikayet ve sorunla karşılaşılmadığını, davalı taraf müvekkil şirketten doğal kuvars granülleri ile zemin ve duvar kaplamalarında kullanılan granül bağlayıcı, yüzey koruyucu ve gözenek dolgusu üretimi kapsamında malzeme aldığını, bu hususlarla ilgili olarak karşı tarafın uzun süreden beri gelen kapanmamış cari hesapları bulunduğunu, davalı tarafın yetkilisi, müvekkile sürekli olarak oyalayarak hesap göreceklerini, bakiye borçları kapatacaklarını beyan ettiğini, 2020 Ocak ayı başından beri pandemi süreci nedeniyle, davalı karşı tarafa yapılabilecek tüm kolaylıklar sağlansa da, davalı taraftan müvekkil şirkete gelen olumlu bir tavır olmadığını, davalının icra dosyasına konu hukuki ilişkiden de anlaşılacağı üzere, müvekkiline borçlu olduğu görüldüğünü, somut olayla ilgili faturalar mevcut olduğunu, müvekkilinin davalı-borçludan alacağını tahsil edemediğini, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkımız saklı olduğunu, hal böyleyken davalı taraf müvekkil şirkete hiçbir hukuksal dayanağı ve mesnedi olmayan bir ihtarname keşide ederek tebliğ etmiş, müvekkili şirkete dava açacağını bildirdiğini, bu ihtarnameye karşı, taraflarınca Antalya … Noterliğinin … yevmiye ve … tarihli ihtara karşı ihtarname ile cevaplarının sunduklarını, davalı taraf gönderdiği ihtarnamede bahsettiği hususlara ilişkin olarak hiçbir yasal ya da idari yola başvurmadığını, bu husus dahi davalı tarafın uyuşmazlık konusu olayda kötü niyetini açıkça ortaya koyduğunu beyan ederek, işbu nedenlerle borçlunun itirazının iptali ile icra inkar ve kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket ile davacı arasında “…” yani taş halı zemin uygulaması ürününün iç piyasaya satılması, davacı Şirkete bağlı bayiliğin yapılması, ayrıca Türkiye genelinde İstanbul’daki firma ile birlikte fabrika uygulayıcısı olarak müvekkil şirketin olacağı konusunda görüşmeler yapıldığını ve anlaşma sağlandığını, müvekkili şirketin söz konusu görüşmelere istinaden şirketin merkezine yakın “…” adresinde yeni bir iş yeri kiraladığını, söz konusu iş yerinin müvekkil tarafından, davacının doğrultusunda belirtilen ürün ile dizayn edilerek showroom yapıldığını, müvekkilinin ayrıca; yine davacı Şirketin talebi doğrultusunda “… Ltd. Şti.” isimli bir firma kurduğunu, davacı tarafından, müvekkil Şirket tarafından kurulan “…” isimli firma adına sosyal medya uygulamaları olan “instagram” hesabı oluşturulduğunu, davacının; bu instagram hesabından, müvekkil şirket tarafından yapılan üretimlerin paylaşımını yaptığını, bunun dışında davacı şirkete ait internet sitesi olan “…” isimli internet adresinden de müvekkil şirketin “…” bayisi olarak duyurulduğunu, müvekkilinin; kiralamış olduğu iş yeri için kiraladığı tarih olan Ocak 2019’dan Temmuz 2020’ye kadar Temmuz ayı dahil toplamda 77.750,00 TL kira ödediğini, ayrıca söz konusu showroom’un oluşturulabilmesi için yapılan tadilat için ise … + KDV bedel ödemek zorunda kaldığını, davacı … … Ltd. Şti. ile yapılan görüşmeler ve anlaşmalar doğrultusunda müvekkilin bu iş için kurulan ekibine ait personeller, eğitim için davacı Şirkete ait fabrikaya gönderildiğini ve burada davacı tarafından belirlenen gerekli eğitimi aldıktan sonra işe başladıklarını, müvekkili ile davacı arasında yapılan anlaşmaya göre; müvekkil şirketin, hem davacı Şirket tarafından alınan projelerde uygulamaları yapacağı hem de kendi projelerinde ürünleri davacıdan alarak uygulama yapacağı konusunda anlaşıldığını, davacı adına yapılan işlerde, ödemelerin tamamının davacı tarafından alınarak müvekkil şirkete ait işçilik bedellerinin davacı Şirket tarafından müvekkile ödeneceği konusunda anlaşma sağlandığını, bu doğrultuda müvekkil Şirketin, davacı … … Ltd. Şti. adına yaptığı işler şunlar olduğunu;
“…” üzerinde bulunan … otelde uygulama yapıldığını, İş tamamlandıktan sonra davacı Şirket tarafından iş sahibinden ödeme alınmış olmasına rağmen, müvekkilin 25.000,00 TL işçilik bedelinin ödenmediğini, daha sonra kullanılan ürünün ayıplı olduğu … … tarafından, davacı … …’e bildirildiğini, yerinde yapılan inceleme sonrasında yapılan hatanın uygulamadan kaynaklı olduğu belirtilerek müvekkil Şirketin ücreti ödenmemesine rağmen, ayrıca 25.000,00 TL … Otele ödenmek üzere müvekkil Şirketten ödeme talep edildiğini ve müvekkil tarafından davacı Şirketin hesabına … tarihinde 25,000 TL havale edildiğini, müvekkil Şirketin bu işten zararının 50.000,00 TL olduğunu;
…’da bulunan “… Koleji projesi” için müvekkil Şirket tarafından personel gönderildiğini, işin tamamlandığını ve yine aynı ayıp söz konusu yerde de ortaya çıktığını, müvekkil şirket personelleri tarafınızca verilen eğitim ve reçete ile uygulama yapmasına rağmen bu işin yine uygulama hatası olduğu belirtilerek ayıplı olan kısımların kırılıp yeniden uygulama müvekkil Şirketten talep edildiğini, bu işten kaynaklı olarak da davacı … … Ltd. Şti. tarafından … Kolejinden ödeme alınmasına rağmen müvekkil Şirkete ödeme yapılmadığını, bununla birlikte ayıptan kaynaklı müvekkilin kusuru olmamasına rağmen müvekkile ek işçilik maliyeti çıkartıldığını, müvekkil Şirketin, her bir uygulama için 16.000,00 € olmak üzere toplam … € ve ayrıca kırım için 80.000,00 TL bu işten zararı olduğunu,
… Belediyesi cadde üzeri ağaç dipleri işi için, müvekkil Şirket ile davacı … … Ltd. Şti. arasında yapılan görüşmelerde 15.000,00 TL + KDV olarak anlaşma sağlandığını, müvekkil tarafından işçi görevlendirildiğini ve çalışma yapıldığını ancak bedeli müvekkil Şirkete ödenmediğini, bu nedenle müvekkilin bu işten de 15.000,00 TL+KDV olmak üzere toplam 17.700,00 TL alacağı bulunduğunu,
Müvekkil şirket tarafından davacı Şirketten malzeme alınarak yapılan projeler açısından;
“… ” adresinde bulunan … İnşaat … projesinde yapılmış olan 1735 m2 taş halı uygulamasından oluşan kusurlu malzemenin hatalarının giderilmesi, şifahen taahhüt edilen garanti belgelerinin düzenlenmesi ve müvekkil Şirkete verilmesi hakkında davacı … … tarafından taahhütte bulunulmuş olmasına rağmen bu taahhüt yerine getirilmediğinden, müvekkilin toplamda metrekare fiyatı 35 € olmak üzere 60.725,00 € malzeme ve işçilik bedeli zararı oluştuğunu,
“…r” adresinde bulunan … İnşaat … projesinde otopark zemininin de kullanılan … kusurlu malzemenin düzeltilmesi, gerekli garanti belgelerinin düzenlenmesi ve taraflarına verilmesinin sağlanmaması sebebiyle oluşan ayıptan dolayı müvekkilin … € zararı oluştuğunu, (35000 m2 x 5€= … € );
Müvekkil şirket tarafından yapılan işlerde söz konusu ayıplar sürekli hale gelince ve davacı … … tarafından sürekli uygulama hatası olduğu belirtilerek tüm sorumluluk müvekkil şirkete yüklenmeye çalışılınca, müvekkil şirket yetkilisi … tarafından davacı Şirket yetkilisi … ile yapılan görüşme sonrasında davacı yetkilisi …’in, “Almanya’dan getirdiği ürünlerin ayıplı çıktığını” açıkça ikrar ettiğini, tüm bu yaşanan olayların ve müvekkil şirketin tüm zararlarının sorumlusu davacı … … Ltd. Şti. olmasına rağmen, bu süreçte bütün zararın müvekkil Şirkete atfedilmesinin tüm güven ilişkisini sarstığını, bu nedenle müvekkil Şirketin, davacı Şirket ile çalışma olanağı kalmadığını, kaldı ki davacı … … yetkilisi bu itirafı yapmadan önce müvekkil Şirket personelleri tekrar eğitime alınarak daha önce öğretilenden farklı uygulama öğretildiğini ve bundan sonra bu uygulamanın yapılması gerektiği belirtildiğini, her ne kadar davacı … … tarafından müvekkil şirkete, kullanılan kimyasalların insan vücuduna zarar vermediği bildirilmişse de, yapılan çalışmalar sırasında müvekkil Şirket personellerinden uygulama esnasında zarar görenler olduğunu ve bu konuda doktora başvurarak rapor aldıklarını, bu açıdan da müvekkil şirketten bilgi gizlendiğini ve insan sağlığı hiçe sayılarak müvekkil şirket adeta kandırıldığını, davacının, müvekkil Şirkete vermiş olduğu …€ ve … TL zararın tazmini için, Antalya … Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide edildiğini, davacı şirket tarafından uygulamada kullanılan kimyasalar için gönderilen ürünlerin ambalajları ile içindeki kimyasal farklı olduğu TUBİTAK araştırma enstütisine gönderilen numune ile tespit ettirildiğini, davacının; müvekkil Şirket tarafından keşide edilen ihtarname sonrasında; müvekkil Şirketin zararını tazmin etmek yerine, müvekkilin borçlu olduğu iddiasıyla Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra takibini başlattığını, itiraz nedeniyle iş bu davanın açılmak zorunda kalındığını, müvekkil Şirkete hiçbir borcu olmadığını, tam tersine, uğradığı zarardan dolayı alacaklı olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, itirazın iptali talebinden ibarettir.
Belirtmek gerekir ki; Genel haciz yoluyla ilamsız icra takiplerinde borçlunun itirazı üzerine takip durur ve alacaklının takibin devamını sağlamaya yarayan imkanlarından biri İcra İflas Kanunun 67. maddesinde öngörülen itirazın iptali davasıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/19-2415 esas, 2015/2335 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından (süresi içinde) ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı bu davada, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini (ve istiyorsa, borçlunun icra inkar tazminatına mahkûm edilmesini) talep eder (KURU, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Türkmen Kitabevi, İstanbul, Kasım 2004, s. 220-221). Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak ta yine takip talepnamesine konu olan ve borçlu yanca itiraza uğrayan alacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2006/19-260 esas, 2006/251 karar)
Mahkememizce aşamalarda deliller toplanmış ve tarafların ticari defterlerinin incelenmesine dair ara karar kurulmuştur.
… tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı şirketin ticari defterlerine göre, davacı şirketin davalı şirkete mal satılması şeklinde taraflar arasında ticari bir ilişkinin mevcut olduğu ve bu ticari ilişkiye istinaden takip tarihi itibariyle davacı şirketin bakiye 265.595,41.-TL. tutarında davalı şirketten alacağının kayıtlı olduğu, ancak bu alacak için dahil olan … tarihli … sıra nolu ….-TL. bedeli fatura muhteviyatındaki malların davalı şirkete teslim edildiği ile ilgili olarak davacı tarafından dava dosyasına tevsik edici bir belge ibraz edilmediği, Davalı şirketin ticari defterlerine göre, davalı şirketin davacı şirketten mal satın alınması şeklinde taraflar arasında ticari bir ilişkinin mevcut olduğu ve bu ticari ilişkiye istinaden takip tarihi itibariyle davalı şirketin bakiye 31.603,82.-TL. tutarında davacı şirkete borcunun kayıtlı olduğu, ancak davalı şirketin davacı adına borç kaydettiği toplam 59.135,94.-TL. (9.134,94 + 50.000,00) nin dava dosyası kapsamına göre davalı şirketin davacı şirkete teslim ettiğini somut belgelerle ispat edemediği, bu durumda tarafların ticari defterleri ile dava dosyası birlikte değerlendirildiğinde, davacı şirketin davalı şirkete teslim ettiği mallar karşılığında düzenlenen faturalara istinaden takip tarihi itibariyle davacı şirketin bakiye 90.739,76.-TL. tutarında davalı şirketten alacağının olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Davacı vekili, … uyap tarihli itiraz dilekçesinde özetle; raporun hükme elverişli olmadığını, davalının malları eksiksiz teslim aldığını, davalının hiç bir aşamada miktara ve mal alımına itiraz etmediğini beyan etmiştir.
Davalı vekili, … uyap tarihli itiraz dilekçesinde özetle; bilirkişinin 2018 yılı defterlerini incelemediğini, eksik inceleme yapıldığını, … tarihli ödemenin raporda yer almadığını, avans çeklerinin dikkate alınmadığını, çeklerin mahiyetinin bankadan sorulmasını, bahsedilen ödemeye ilişkin belgeyi dosyaya sunduklarını beyan etmiştir.
Mahkememizce davalı vekilinin beyanı doğrultusunda banka ile yazışma yapılmıştır. Halkbank cevap yazısı dosya arasındadır.
Aşamalarda mahkememizce ek rapor alınmıştır. … tarihli bilirkişi ek raporunda özetle;
Tarafların ticari defterlerine göre, davacı şirketin davalı şirkete mal satılması şeklinde taraflar arasında ticari bir ilişkinin mevcut olduğu ve … tarihli … sıra nolu ….-TL. bedeli faturanın ve muhteviyatındaki malların; Davalı şirkete teslim edildiğinin kabul edilmesi durumunda, davacı şirketin davalı şirkete teslim ettiği mallar karşılığında düzenlediği faturalara istinaden takip tarihi itibariyle davacı şirketin bakiye ….-TL. tutarında davalı şirketten alacağının olduğu; Davalı şirkete teslim edildiğinin kabul edilmemesi durumunda, davacı şirketin davalı şirkete teslim ettiği mallar karşılığında düzenlediği faturalara istinaden takip tarihi itibariyle davacı şirketin bakiye 31.603,82.-TL. tutarında davalı şirketten alacağının olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Davacı vekili, … tarihli itiraz dilekçesinde özetle; raporun hükme elverişli rapor olmadığını beyan etmiş, önceki itirazlarını tekrar etmiştir.
Davalı vekili, … tarihli itiraz dilekçesinde özetle; banka ile yazışma yapılmasını, müvekkilinin alacaklı olduğu halde borçlu gösterildiğini beyan etmiştir.
Aşamalarda, dosyada mevcut … tarihi malimüşavir ek raporunda davalı tarafça sunulan 2018 yılı ticari defterlerin flash bellekte sunulduğundan kapanış/ açılış tasdiklerinin olup olmadığının tespit edilemediği bildirilmekle davalı vekiline bu hususları gösterir/ belirtir bilgi ve belgeyi mahkememize sunması veya defterlerin incelenebileceği (bu hususta) yeri bildirmesi için 2 haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içinde bu hususlar yerine getirilmez ise mevcut dosya delil durumu üzerinden değerlendirme yapılacağının ihtarına, ara karar yerine gelir ise bilirkişiden bu yönüyle tekrar ek rapor alınmasına karar verilmiş, önce, … tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; ticari defterlerin yer aldığının bildirildiği mahkememiz dosyasında ticari defterler olmadığından istenen tespitin yapılamadığı bildirilmiştir.
Bu hususun yerinde olmadığı, kalem işleyişinde dosya içindeki özellikle yer kaplayan belgelerin dosya dışında kalemde olması/tutulması, dosya içine bakıldığında olmadığının ilk aşamada görülmesi nedeniyle, tekrar inceleme yaptırılmış ve defterlerin mahkememiz uhdesinde olduğu görülmüş ve tekrar ek rapor alınmıştır.
… tarihli bilirkişi ek raporunda ilgili ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Taraflar arasında ticari nitelikte alım satım ilişkisi mevcuttur.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. HD’nin 2018/2039 Esas, 2019/751 Karar sayılı, 26/02/2018 tarihli kararında da belirtildiği üzere; Taraflar tacir olup, uyuşmazlığın ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle uyuşmazlıkta 6098 sayılı TBK ve 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekir.
Borçlar Kanunu’nun satım sözleşmesine dair hükümlerinin (TBK ‘nun 207.maddesi) esasen tacirler arasında yapılan satım sözleşmelerine de uygulanması benimsenmiştir. Bununla birlikte satım sözleşmesinde malın ayıplı olması halinde özel hükümler öngörülmüştür (TTK’nun 23.maddesi). Dolayısıyla tacirler arası satım sözleşmelerine Borçlar Kanunu hükümleri ile birlikte TTK m. 23/1 ve 1-c hükmü de uygulanacaktır.
Bu noktada uyuşmazlığın temelini oluşturan “ayıp ve ayıba karışı tekeffül” kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:
Ayıba ilişkin hukuki düzenleme, dava konusu uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken 6098 sayılı Borçlar Kanununun 219. maddesinde yer almaktadır. Düzenlemede “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.” denilmektedir.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz derhal ihbar etmelidir (Domaniç, H.: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.I, İstanbul 1988, s.155; Yavuz, N.: Ayıplı İfa, 2.b., Ankara 2010, s. 107; Karakaş, C.F.: Ticari Satımda Ayıp İhbarının Süresi ve Şekli, XXII. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Ankar 2006, s.172). Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Eğer alıcı iğfal edilmiş, yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. maddesine göre alıcıyı iğfal etmiş olan satıcı, ayıbın kendisine vaktinde ihbar edilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
Ticari satımlarda muayene ve ihbar külfeti TTK 21/1-c. maddede düzenlenmiştir. Bu hükme göre “ Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için bu durumu bu süre içerisinde satıcıya bildirmeye mecburdur.” Ancak ayıp ihbarının bu süre içinde satıcıya ulaşması şart değildir. Bu süre içinde satıcıya ulaşmasa bile alıcı haklarını korumuş olur. TTK 21/1-c. maddede gizli ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde Borçlar Kanunun 223. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir. Borçlar Kanunun 223. maddesinde ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde bildirimin derhal yapılması aksi halde alıcı malı ayıp ile beraber kabul edilmiş sayılacaktır.
Alıcının muayene süresini kaçırdıktan sonra yapacağı ayıp ihbarı hukuken sonuç doğurmayacağı gibi, alıcı ayıba karşı tekeffül hükümlerinden faydalanamaz.(Yargıtay 19.H.D.nin 2015/17709 E, 2016/8206 K, 19.H.D.nin 2016/5159 E, 2017/915 K, 19.H.D.nin 2012/9334 E,2012/18827 K, 19.H.D.nin 2015/12062 E,2016/5585 K, 19.H.D.nin 2012/13847 E.2013/982 K sayılı ilamları).
Alıcı ihbar külfetini yerine getirmiş ise zamanaşımı süresi içinde Borçlar Kanununun 227. maddesinde kendisine tanınan hakları dava yoluyla talep edebileceği gibi zamanaşımı süresi dolsa bile kendisine karşı açılan davada ayıptan doğan defi hakkını ve seçimlik haklarını ileri sürebilir. Bu halde artık alıcının ayıpları bildiği ya da bilmesi gerektiği konusunda ispat yükü satıcıya aittir. Zira bu suretle satıcı yasal olarak kendisine düşen bir sorumluluğu reddetmektedir.
TBK’nun 231.maddesine göre, satıcı daha uzun süre için kefalet etmemiş ise, satılanı ayıba karşı tekeffülden kaynaklanan her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile alıcıya teslimin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Somut olayda,
Davacı tarafın aşamalarda da belirttiği üzere davalının malların teslim edilmediğine- eksik teslim edildiğine ilişkin bir itirazı, net bir beyanı mevcut değildir. Bilirkişi raporunda (…) da belirtildiği üzere, davalı tarafından teslim alınan malların ayıplı olduğu ile ilgili olarak kanuni süresinde bir ihbarın yapıldığına dair bir bilgi veya belge dosyada mevcut değildir. Cevap dilekçesi ekinde sunulan ihtarnamenin tarihi …’dir. Dava dilekçesinde bu ihtarnameye cevap verildiği yazmaktadır. Cevap dilekçesi içeriğinde ise, iddia edilen ayıpların bu ihtarname tarihinden çok önce anlaşıldığı görülmektedir. Cevap dilekçesinde, müvekkil şirket tarafından yapılan işlerde söz konusu ayıplar sürekli hale gelince ve davacı tarafından sürekli uygulama hatası olduğu belirtilerek, sorumluluk müvekkili şirkete yüklenmeye çalışılınca, müvekkili şirket yetkilisi tarafından davacı şirket yetkilisi ile yapılan görüşme sonucunda, davacı şirket yetkilisinin ayıbı kabul ettiği belirtilmiştir. Buradan iddia edilen ayıpların davalı tarafça öğrenildiği ve iddia gereği davacı temsilcisine bildirildiği belirtilmektedir. Ayıbın öğrenildiği anlaşılmakla, burada artık yasal ihbarın yasal sürelerde yapıldığını ispat külfeti davalıdadır. Davalı, iddia ettiği, yasal sürede davacı temsilcisine veya davacıya bir şekilde durumun bildirildiğine dair ispata yarayan bir bilgi veya belge sunmamıştır. Davalı bir yandan da bu durumu bildirmeden önce de davacının şirket personellerini tekrar eğitime aldığını, bir bakıma farklı bir uygulama öğreterek daha önceki uygulamanın yerinde olmadığını kabul ettiğini beyan etmiştir. Cevap dilekçesinde ayıpların sürekli hale geldiğinden ve bundan sonra davacı şirket yetkilisine durumun bildirildiğinden bahsedilmiştir ancak bunun ispatına yarayan, ihtarnamenin yasanın aradığı sürede yapıldığına ilişkin bir delil davalı tarafça sunulmamış, gizli ayıp olduğu kabul edilse dahi ihbarın “derhal” yapıldığına ilişkin bir bilgi veya belge sunulmamıştır. Ayıp ihbarı ile ilgili ispat yönünden, davalı lehine tanık dinlenmesi usulen, dava konusu miktar düşünülerek uygun görülmemiştir. (Yargıtay 19. HD’nin 2014/248 Esas, 2014/2628 K; Yargıtay 19. HD’nin 23/11/2015 tarih ve 2015/5982 Esas, 201/15327 K.)
Davacı taraf, asıl alacak üzerinden üzerinden davasını harçlandırmıştır. Mahkememizce de asıl alacak dikkate alınarak hüküm kurulmuştur.
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar, bilirkişi rapor içerikleri, … tarihli bilirkişi raporundaki sonuç kabul dikkate alınarak, davacı şirketin davalı şirkete mal satılması şeklinde
taraflar arasında ticari bir ilişkinin mevcut olduğu,
malların davalı şirkete teslim edildiğinin kabul edildiği, davalı tarafından teslim alınan malların ayıplı olduğu ile ilgili olarak kanuni süresinde bir ihbarın yapıldığına dair bir bilgi veya belge dosyada mevcut olmaması hususlarının kabulü ile, davacı şirketin davalı
şirkete teslim ettiği mallar karşılığında düzenlediği faturalara istinaden takip tarihi
itibariyle davacı şirketin bakiye ….-TL. tutarında davalı şirketten alacağının
olduğu, takipten önce davalının temerrüde düşürülmediğinin de kabulü ile; davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalının Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN KISMEN İPTALİ İLE, takibin … TL asıl alacak üzerinden aynen DEVAMINA,
2-Davacının icra inkar tazminatının KABULÜ ile asıl alacağın %20’si üzerinden hesaplanan 41.291,90 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
3-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 59,30 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 3.544,56 TL peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 10.558,68 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, (Toplam alınması gereken harç, mahsup yapılmadan 14.103,24 T4.103,24 TL’dir)
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 3.603,86 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 1.050,00 TL’nin, haklılık oranı gereği; 735,00 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat ücreti gideri toplamı 11,60 TL’nin, haklılık oranı gereği; 3,50 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, arta kalan miktarın davalı üzerinde bırakılmasına,(aşamalarda ek rapor ücretinin yarı yarıya paylaştırılmasına karar verilmiş ise de kalemce davacı avansının kullanıldığı görülmekle)
9-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00 TL’nin, haklılık durumu gereği; 924,00 TL’sinin davalıdan, 396,00 TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
10-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 31.904,33 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 14.203,73 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
12-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, (6100 sayılı HMK m. 333) ;12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacak olan gider avansının miktarı ile avansın ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirten, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi” göz önünde tutularak; her hangi bir bankaya ait hesap numarası ve/veya herhangi bir banka hesabına ait IBAN numarası verilmesi halinde taraflara ait artan gider avansının bildirdikleri hesaba aktarılmasına, davalı tarafından yatırılan gider avansının aynı şekilde istek halinde iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı vekili Sn. Av. …’nın yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/07/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır