Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/115 E. 2023/145 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/115
KARAR NO : 2023/145
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/02/2021
KARAR TARİHİ : 08/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … Ltd. Şti aleyhine davalı tarafından Antalya Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı takibe konu dayanak belgenin … tanzim, … vade tarihli … TL bedelli bono olduğunu, müvekkili şirketin iki yetkilisi olduğunu, yetkililerin … … ile … olduğunu, icra takibine konu senetler üzerindeki imzanın müvekkili şirket yetkililerine ait olmadığını bu sebeple davalıya borçlu olmadığını, imzaların …’ın imzaları ile benzerlik gösterdiğini, ayrıca müvekkili şirketin alacaklı görünen kişiye borcunun olabilmesi için aralarında bir ilişkisinin bulunması gerektiğini, müvekkili şirket ile davalı arasında hiçbir ilişki bulunmadığını, müvekkili … …’ın 42 yıldır Londra da ikamet ettiğini, Antalya doğumlu olması sebebiyle Antalya iline yatırımlar yaptığını, … yılında … Ltd. Şti’ne ait olan … isimli marketi Antalya/ … Mahallesinde açtığını, … …’ın … TL harcadığını bu harcama tutarlarının hepsinin resmi ve kayıtlı olduğunu, bu şirkette de abisinin oğlu olan en büyük yeğeni …’ın eşi …’yı işe aldığını, müvekkili … …’ın yeğeni … ile eşi …, …’ın borçlarının çok olması nedeni ile kağıt üzerinde muvazaalı olarak boşandıklarını, halen evlilermiş gibi yaşadıklarını, bu yüzden …’ın … isimli markete gidip gelmeye başladığını, müvekkillerinin yıllık cirosu yüksel olan marketlerinden 1 TL dahi almadığını, en sonunda … şirketinin müdürü olan ve müvekkilin … …’ın başka bir yeğeni olan …’u da markete sokmamış ve burası benim diyerek kimseyi markete sokmamaya başladığını, durumdan şüphelenen müvekkilinin diğer yeğeni ve şirket yetkilisi … tarihinde bir arkadaşından markete gitmesini ve alış veriş yapmasını istediğini, alınan slibe göre post cihazının … alışveriş merkezi inşaat sanayi Tic. Ltd. Şti isimli şirkete ait olduğunun ortaya çıktığını, bu şirketin … tarihinde kurulduğunu, araştırıldığında da bu şirketin … ile davalı … tarafından kurulan paravan bir şirket olduğunu ve … … gelmesi gereken rakamların bu şirketin banka hesabına gittiğinin anlaşıldığını, bunun üzerine müvekkili … tarihinde … Türkiye’ye geldiğini ve markete gittiğini, ticari defterleri istediğini, müvekkili şirketin saip olduğu … Ltd. Şti’nin demirbaşların tamamını … alış veriş merkezi inşaat sanayi Ti.c Ltd. Şti isimli şirkete … tarihinde … TL bedel ile satıldığını bununda ticari defterlerine işlendiğini, müvekkilinin hiçbir haberi olmadan imzası olmadan yapıldığını, satış için faturayı imzalayan … olduğunu, …’ın hiçbir yetkisi olmadığı halde şirket adına … şirketi adına kaşe bastırdığını ve çeşitli toptancılardan mal satın alıp, senedi müvekkilinin şirketinin yetkilisi gibi imzalayarak müvekkilinin bilmediği firmalara bilmediği kişilere borçlandırdığını ve senetlerdeki imzalarında müvekkiline ait olmadığını belirterek, müvekkili şirketin alacaklı görünen davalıya Antalya Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı takibe konu dayanak … tanzim, … vade tarihli … TL bedelli bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; … Ltd. Şti tarafından işletilen … Alışveriş Merkezi isimli işyerinin yetkilileri olarak tanıdığı … …’ların ekonomik darlıkta olduklarından … TL borç para istemeleri üzerine müvekkilinin nakit olarak elden verdiğini, müvekkilinin ikamet ettiği evine komşu olan alış veriş memurlarını görünce yardım taleplerine en azından kredi kartından çevir şeklindeki taleplerine karşılık verdiğini, … … Şti ile müvekkilinin ilişkisi olduğunu, müvekkili …’ın … … Şti’inin borçlarını ödediğini, dava dilekçesindeki mağduriyet yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını, Müvekkilinin davacı şirketin borçlarını ödemiş olduğundan şirketin borcuna istinaden şirket yetkililerince düzenlenmiş senet verildiğini, söz konusu senedin borçlular tarafından süresinde ödenmeyince Antalya Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasında icrai işlemlere konu edildiğini, … … Şti’ne ait pos cihazlarından veya şirketin iş yaptığı mal alış verişi yaptığı işyerlerinin pos cihazlarından şahsına ait kredi kartı ile ödeme yaptığını, ödeme karşılığında Antalya … Şti ‘den herhangi bir mal alış verişi veya hizmet alış verişinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin … … Şti’den ürün alışverişi yapmaksızın şirket hesabından veya şirketin borçlu olduğu alacaklı hesabına kredi kartı ile farklı tarihlerde ve farklı tutarlarda ödemeler yaptığını, müvekkili …kendi kredi kartı ile … … Şti’ne ait pos cihazından karşılığından hiçbir ürün veya mal veya hizmet almamış olmasına rağmen söz konusu şirket yetkilileri olarak bildiği ve kendilerini şirket yetkilisi ve çalışanı olarak tanıtan … ile …’ların kendisinden ödünç para istemlerine istinaden kart çekimi yaparak … … Şti’nin borçlarını ödemesi için nakit para verdiğini, söz konusu şirketlerin tahsilat makbuzlarını da sunduklarını, müşterilerin düzenleyip başka alacaklılarına verdikleri bazı senetleri müvekkili senede karşılık olarak kredi kartı ile ödediğini, senet asıllarını müvekkilinin gördüğünü ve söz konusu senetlerde imza inkarı veya borç itirazının davacı şirket tarafından yapılmadığını, müvekkili …’dan … … Şti’nin yetkilisi ve çalışanı olarak bildiği … ve …’ların kendisinden borç para istemelerine karşılık nakit olarak toplu para verememesine rağmen işyerinin günlük alacaklılarına karşı ödemelerinde kredi kartından çekmek sureti ile yardımcı olduğunu, müvekkili … Şti’ne ait işyerinin borçlarına karşılık kredi kartından ödeme yaptırmak sureti lie borç para vermesine karılık … ve … … teminat istediğini, … ve … … Şti’nin … nezdindeki hesabı dahil tüm hesaplarında SGK ve Maliyenin blokesi olduğundan işlem şirket hakkında işlem yapıladığını ama yeni şirket kuracaklarını yeni kurulacakları şirketten hisse vermek sureti ile teminat işini çözeceklerini beyan ettiklerini, daha sonra … alışveriş Merkezi İnşaat Sanayi Ltd Şti’den %1 hisse verilmiş ise de on beş gün sonra bu hisseyi geri istediklerini, müvekkili …’ın … Alışveriş … Şti ‘den alacaklarını nteminat olarak aldığı %1 hisseyi devir ederek … ve …’ları hesap görelim diyerek sıkıştırması ve müvekkili ile hesap görüldüğünü, takibe konu senedin iptali halinde tekerrüre esas olmamakkaydı ile davacıdan alınarak müvekkiline verilmesini, davanın reddini, davacının kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, … İnş. …. Şti borçlarına karşılık müvekkili tarafından yapılan ödeme olan … TL’nin yasal faizi ile müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili karşı dava dilekçesine cevabında özetle; karşı davanın usulden reddi gerektiğini, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, Müvekkili şirketin yetkilileri … ve … … olup şirket yetkililerinin … ile bir ticareti olmadığını karşı dava dilekçesinin tamamının gerçek dışı olduğunu, huzurda görünen davanın karşı davacısının … olduğunu, … borç verdiğini iddia ettiği, ancak hali hazırda borcunu ödememiş olan ve aleyhine icra takibi başlattığını … lehine ceza dosyasında tanıklık yapmaya gittiğini bu durumun bile … ile … arasında danışıklı bir işlem olduğunun kanıtlanması gerektiğini, Antalya … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında …’ın soru üzerine davaya konu senedi …’ın imzaladığını doğruladığını, davalı karşı davacı …’ın paravan şirket olan ve …’ın kağıt üzerinde boşandığı eşi … ile … alışveriş merkezi inşaat sanayi … Şti isimli şirketini kurduğunu, hisselerini devrettikten sonra … şirketini borçlu gösteren … TL bedelli senedi …’tan aldığını, …’ın ödeme emrini icra dairesi9nde bizzat elden tebliğ aldığını, … isimli şirket ile müvekkili şirketin hiçbir alakası olmadığını, Ticaret Sicil Kayıtlarından da müvekkili şirketin iki yetkisi olduğunu, yetkililer … … ile … olduğunu, icra takibine konu senetler üzerindeki imzanın müvekkili şirket yetkililerin ait olmadığını dolayısıyla davalıya borçlu olmadıklarını belirterek, menfi tespit davalarının kabulü ile karşı davanın reddini talep etmiştir.
Asıl dava menfi tespit talebinden, karşı dava alacak talebinden ibarettir.
Yargıtay 19. HD., 2020/237 Esas, 2020/805 Karar sayılı, 04.06.2020 Tarihli, “Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Kesin Nitelikteki Kararları Arasındaki Uyuşmazlığın Giderilmesine Yönelik” vermiş olduğu ilamında; ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına karar verilmiştir.(Benzer yönde Yargıtay 11. HD., 2020/4396 E, 2021/3198 K; 2020/6050 E, 2021/4519 K)
Mahkememizce Antalya Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı takibe konu dayanak bononun tanzim tarihi dikkate alınmış ve ticaret sicil müdürlüğüne yazı yazılmış, dosya arasında mevcut ticaret sicil müdürlüğünün … tarihli yazı cevabında özetle; davacı şirketin … tarihinde tescili yapılan … tarih … karar sayılı genel kurul kararına göre, şirket müdürü … …’ın müdürlüğünün devamına, karar tarihinden itibaren … tarihine kadar …’un şirket müdürü olarak atandığı, şirketi … tarihine kadar şirket müdürü …’un şirket unvanı veya kaşesi altında münferiden temsil ve ilzam edeceği belirtilmiştir.
Mahkememizce aşamalarda taraf delilleri imza örnekleri toplanmıştır.
Davacı şirket yetkilisi … … tarihli duruşmaya katılmış ve imza örneklerini de vermiştir.
Aşamalarda, uygulamaya elverişli imza örnekleri toplanmış ve mahkememizce bilirkişi raporu aldırılmıştır. Çünkü, sahtelik/tahrifat/imza incelemesi özel ve teknik bilgiyi gerektirir. (Yargıtay 12. HD., 2019/12498 E., 2020/6502 K., Tar. 07/07/2020)
… tarihli grafoloji uzmanı bilirkişiden alınan raporda özetle; “… Ltd. Şti.”, kefili …, alacaklısı … olarak düzenlenmiş … tanzim ve … vade tarihli “179.000” TL değerindeki senet üzerinde atılı bulunan borçlu ve kefil imzalarının (toplam iki adet) … ve … … elinden çıkmadığı” bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir. Rapora karşı somut bir itiraz gelmemiştir.
Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi raporunun, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Antalya … Asliye Ceza mahkemesinin … Esas sayılı dosyasına bakıldığında, Antalya CBS’nin … Soruşturma No, … Esas No, … İddianame No’lu iddianamesi ile bu mahkemede dava açıldığı, dosyada mağdurun … …, şikayetçilerin … ve … Ltd. Şti olduğu, şüphelilerin/sanıkların … ve … olduğu, atılı suçun Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma olduğu anlaşılmıştır. İddianamede özetle; “Mağdur … …’ın, … Ltd. Şti.’nin sahibi, müşteki …’un bu şirketin yetkilisi ve yöneticisi olduğu, mağdur ve müştekinin şirket bünyesinde … … isimli … açtıkları, akrabaları olan şüpheli …’ı markete ön muhasebeci, şüpheli …’ın eşi şüpheli …’yı da kasiyer olarak işe aldıkları, şüpheli …’ın, mağdur … …’ın yeğeni olması nedeniyle marketin tüm iş ve işlemlerini yürütmeye yetkili olduğu, müşteki …’un daha çok şirketin inşaat işleriyle ilgilendiği, bir süre bu şekilde çalışan şüphelilerin fikir ve eylem birliği içerisinde şüpheli … adına … Alışveriş Merkezi İnş. ve Tic. Ltd. Şti’ni kurdukları, … …’e ait demirbaş ve malları … TL bedel ile satış göstererek … Ltd. Şti’ne devrederek uhdelerinde bulundurdukları, durumun anlaşılması üzerine iade faturası düzenleyerek … Ltd. Şti’ne iade ettikleri, ilk satış işlemi nedeniyle oluşan … TL’lik KDV’yi şüphelilerin ödememeleri nedeniyle mağdur ve müştekinin ödemek zorunda kaldıkları ve bu suretle şüphelilerin eylem ve fikir birliği içerisinde Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma suçunu işledikleri” iddiasıyla dava açıldığı belirtilmiştir. Bakıldığında, iş bu davada taraf olan davalı karşı davacının bu soruşturmada taraf olmadığı, yargılama konusu bakımından iş bu soruşturmanın beklenmesinin gerekmediği mahkememiz kabulündedir. Antalya CBS’nin … Soruşturma dosyasına bakıldığında da, şikayetçilerin iş bu davadaki şirket, … ve … … olduğu, …’ın da şüpheli/şikayetçi olduğu, verilen son cevapta soruşturmanın devam ettiği ve dosyada bilirkişi raporunun alınmadığı belirtilmiştir. Aşağıda da belirtildiği üzere, iş bu davada bilirkişi raporu aldırılmıştır. Somut bir itirazda gelmemiştir. Ayrıca, davacı vekili de, senedin şirket adına hareket eden kişiler tarafından imzalandığını beyan etmiştir. İş bu davanın konusu ise, davaya/icraya konu senette davacının imzasının bulunup bulunmamasıdır. Bu genel belirlemeler ışığında, kabule göre bu soruşturmanın da sonucu beklenmemiştir.
Davacı, takibe konu bono nedeniyle borçlu olmadığını, imzanın kendilerine/yetkililerine ait olmadığını ileri sürmektedir. Mahkememizce yapılan bilirkişi incelemesinde de senet üzerinde atılı bulunan borçlu ve kefil imzalarının (toplam iki adet) … ve … … elinden çıkmadığı bildirilmiştir.
Davalı karşı davacı vekili de aşamamalarda duruşmalarda aynen; “…her ne kadar şirket yetkilisi tarafından imzalanmadığı ortaya çıkmış ise de senet şirket adına hareket eden kişiler tarafından imzalandığı mevcuttur” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Yargıtay HGK’nun 2017/11-21 E, 2020/142 K sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; 6102 sayılı TTK’nin 629/1. maddesine göre; “müdürlerin temsil yetkilerinin kapsamına, yetkinin sınırlandırılmasına, imzaya yetkili olanların belirlenmesine, imza şekli ile bunların tescil ve ilanına bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümleri kıyas yolu ile uygulanır.” Yapılan bu atıftan dolayı, anonim şirketlerde yönetim kurulunun temsil yetkisinin kapsamı ve sınırları, imza şekli, tescil ve ilana ilişkin öngörülen düzenlemelerin limited şirketlerde müdürlere de uygulanacaktır.
6102 sayılı TTK’nin 629/1. maddesinin atfı ile limited şirketler de uygulanma alanı bulan 6102 sayılı TTK’nin 370. maddesi gereğince “esas sözleşmede aksi öngörülmemişse, temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir.” Buna göre şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemiş veya limited şirkette tek bir müdür bulunmuyorsa, temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere müdürler kuruluna aittir. Müdürler kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla müdüre veya üçüncü kişilere devredebilir (TTK, m. 370/2). Ancak müdürler kurulunda yer alan üyelerden en az birinin temsil yetkisini haiz olması şarttır. Dolayısıyla limited şirketlerde de aksi şirket sözleşmesiyle açıkça belirtilmediği takdirde, başka bir deyişle tek imza sistemi öngörülmemişse, çifte imza ilkesi geçerlidir.
Yine 6102 sayılı TTK’nin 629/1. maddesinin atfıyla uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nin 371. maddesinde temsil yetkisinin kapsam ve sınırları belirlenmiştir. Buna göre, temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapabilir ve bunun için şirket unvanını kullanabilirler. Bilindiği gibi şirketlerin ehliyetinin işletme konusu ile sınırlı olması ve konu dışı işlemlerin şirketi bağlamaması kuralı (ultra vires) 6102 sayılı TTK ile terk edilmiştir. Bu nedenle temsile yetkili olanların, üçüncü kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler de şirketi bağlar; meğerki, üçüncü kişinin, işlemin işletme konusu dışında bulunduğunu bildiği veya durumun gereğinden, bilebilecek durumda bulunduğu ispat edilsin. Şirket esas sözleşmesinin ilan edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından, tek başına yeterli delil değildir (TTK, m. 371/2). Başka bir deyişle bu konuda ticaret sicilinin olumlu işlevi geçerli olmaz. Sadece şirket bu savunmayı üçüncü kişiye karşı onun bu olguyu fiilen bildiğini (müspet vukuf) kanıtlamak suretiyle ileri sürebilir.
Temsil yetkisinin sınırlandırılması hususunda uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nin 371/3. maddesine göre; “temsil yetkisinin sınırlandırılması iyiniyet sahibi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez; ancak temsil yetkisinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine özgülendiğine veya birlikte kullanılmasına ilişkin tescil ilan edilen sınırlamalar geçerlidir.” Buna göre bu iki sınırlamanın tescil ve ilan edilmesi ve bu suretle devreye giren ticaret sicilinin olumlu işlevi sonucu üçüncü kişinin iyi niyetini ortadan kaldırması sistemini benimsemiştir. Başka bir deyişle temsil yetkisinin bu iki hâl dışındaki sınırlamaları (özellikle konu ve miktarla ilgili sınırlamalar) tescil ve ilan edilseler dahi üçüncü kişilerin iyi niyetini ortadan kaldırmayacaktır. Bu tür bir düzenleme üçüncü kişiye karşı ancak bu sınırlamayı fiilen bildiği (müspet vukuf) şirket tarafından kanıtlandığı takdirde ileri sürülebilir.
Somut olayda, şirketin yetkili temsilcileri tarafından imzalanmayan bir bono/kıymetli evrak nedeniyle şirketin borçlu olması hukuken düşünülemez. Senetin şirket adına hareket eden kişiler tarafından imzalandığı hususunda da ispata yarar bir delil sunulmamıştır. Kıymetli evrakın ticari defterlere işlenmesi zorunluluğu da yoktur.
Davaya konu, icra takibine esas kıymetli evrak nedeniyle davacının borçlu olmadığı dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporunda ortaya çıkmıştır.
Bu nedenle, … tarihli grafoloji uzmanı bilirkişi raporu da dikkate alınarak, asıl davanın (menfi tespite ilişkin) kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Karşı davaya bakıldığında, dava alacak davasıdır.
Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ve yokluğu gerekli olan hallere ise dava şartları denir (KURU/Baki// ARSLAN/Ramazan/YILMAZ/Ejder., Medeni Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2005, s. 303) 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; “Bu kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” düzenlemesi getirilmiştir.
Karşı dava mutlak ticari dava konusunu oluşturmamaktadır. Yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davada söz konusu değildir. Her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendiren ve her iki tarafın tacir olduğu bir uyuşmazlık olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı vekili, müvekkilinin tacir olmadığını ileri sürmektedir.
Mahkememizce sadece davalı için tacir araştırması yaptırılmıştır. Çünkü, davacı limited şirkettir, bu yönüyle ticaret şirketidir dolayısıyla tacirdir.
Ticaret odasında ngelen cevap yazısında davalının oda kaydının olmadığı belirtilmiştir. Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 2016/19360 Esas, 2018/7312 Karar sayı ve 28.06.2018 tarih; Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 2014/42056 Esas, 2014/40558 Karar sayı ve 16.12.2014 tarih vb. içtihatlarında öngörüldüğü üzere;”Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.”
Üçkapılar Vergi Dairesinin … tarihli yazı cevabında özetle; davalının, işletme esasına göre defter tuttuğu, II. Sınıf tüccar olduğu belirtilmiştir.
“…Dosya kapsamından, davacının tüzel kişiliği olan tacir olduğu, Mimarsinan Vergi Dairesi Müdürlüğünün cevabî yazısı ile davalının işletme hesabına göre defter tutan ikinci sınıf tacir olduğu belirtildiğinden, tarafların tacir olduğu ve uyuşmazlığın her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendiren alım satım sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşıldığından, davanın ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir…”
“…Dosya kapsamından, davalının bilanço esasında defter tutan birinci sınıf tacir olduğunu, davacının ise … ve trafik müşavirliği faaliyetinden mükellef olup, ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabına göre defter tuttuğu belirtildiğinden, tarafların tacir olduğu ve uyuşmazlığın her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendiren ticari satım sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşıldığından, davanın ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir….”
“…Bu durumda davanın, davalının edimini yerine getirmemesi nedeniyle herhangi bir alacağı bulunmadığı halde, ödemenin yapıldığı iddiasıyla haksız ödenen paranın davalıdan tahsiline ilişkin olup, Çerkezköy Vergi Dairesinin … tarihli cevabî yazıları ile davacının … tarihi itibariyle bilanço esasında defter tutan birinci sınıf tacir olduğunun, davalının ise mobilya ve ev döşemelerinin onarımı faaliyetinden mükellef olup, ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabına göre defter tuttuğu belirtildiğinden, tarafların tacir olduğu ve uyuşmazlığın her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendiren eser sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşıldığından, davanın ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir…”
(Yargıtay 20. HD, 2016/4722 E, 2016/7063 K)
Anlaşıldığı üzere davalı karşı davacı da tacirdir.
Karşı davada iddianın ileri sürülüşü bakımından, bir bütün olarak bakıldığında, ticari dava söz konusu olduğundan, zorunlu arabuluculuk yoluna başvurmaya tabidir. Ancak, karşı dava bakımından, zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmamıştır. Dava şartı yoktur.
Her ne kadar, … tarihli duruşmada tarafların ticari defterlerini sunmalarına karar verilmiş ise de yukarıdaki kabul de dikkate alınarak, bu ara karardan dönülmesi gerekmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, karşı davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Nedenleri yukarıda açıklandığı üzere;
(Asıl dava yönünden)
1-Davanın KABULÜ İLE, davacının Antalya Genel İcra müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibi ve dayanak bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin KABULÜ İLE, 36.342,37 TL kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
3-Davacı tarafça yatırılan 59,30 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 3.056,88 TL peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 9.170,61 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 3.116,18 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 1.244,63 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 27.850,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
(Karşı dava yönünden)
1-Davanın USULDEN REDDİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan harçların mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 120,60 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davada yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı karşı davalı vekili Sn. Av. … ile davalı karşı davacı vekili Sn. Av. …’ yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/03/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır