Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/669 E. 2022/409 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/669 Esas
KARAR NO : 2022/409
DAVA : Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 30/12/2020
KARAR TARİHİ: 26/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili mahkemeye sunmuş olduğu dava dilekçesinde, 30/01/2020 tarihinde, davalı sürücü …sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile seyir halinde iken banket üzerinde park halinde bulunan …plakalı araca ve banket üzerinde bulunan yaya …’e çarpmıştığını, meydana gelen kaza neticesinde …’in aynı gün vefat ettiğini, Davacı …’in müteveffanın eşi olduğunu, …plakalı aracın Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta Poliçesi davalı …Sigorta A.Ş. tarafından 11/09/2019 tarihinden itibaren bir yıl süreyle geçerli olmak üzere düzenlenmiş olup, poliçenin sigortalısının diğer davalı …olduğunu, kazanın meydana gelmesinde desteğin kusursuz olduğunu, desteğin iş hayatını Almanya’da geçirdiğini ve buradan iki ayrı emekli maaşı aldığını, en son aldığı iki ayrı emekli maaşının 1.219 € ve 742 € olduğunu, dava dilekçesi tarihi itibariyle yaklaşık olarak aylık 18.000 TL geliri olduğunu, desteğin ölümüyle davacının hem maddi hem manevi destekten yoksun kaldığını, araçta hasar oluştuğunu beyanla; 50.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının ve 4.280,00 TL araç hasarı için maddi tazminatın davalılardan, 100.000 TL manevi tazminatın (sigorta şirketi hariç olmak üzere) davalılardan tahsilini yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı gerçek kişiler vekili mahkemeye sunmuş olduğu cevap dilekçesinde, kazanın meydana gelmesinden önce müteveffanın aracıyla bariyerlere sürttüğünü bu nedenle plakasının düştüğünü, arabası yürüyebilir vaziyette olmasına rağmen kazanın meydana geldiği yere aracını park ederek plakasını aradığını, ancak yolda emniyet şeridinin olmaması ve yol kenarında bariyer olması nedeniyle araç yolun sağ şeridini işgal eder vaziyette park edildiğini, müteveffanın aracını park ettikten sonra geriden gelen araçlar için herhangi bir uyarıcı koymak gibi yol güvenliğini alıcı herhangi bir eylemde bulunmadığını, ayrıca kazanın meydana geldiği anda da park halindeki aracın arkasında durduğunu, bu sırada müvekkilinin, müteveffanın aracını oraya park ettiğinden haberi olmaksızın, yol için uygun bir hız olan 50-60 kilometre hızla, aynı istikamette sağ şeritten ilerlediğini, müteveffanın aracını park ettiği yer viraj çıkışı olduğu için müvekkilinin virajdan çıkar çıkmaz müteveffanın aracını bir anda önünde gördüğünü, gördüğü anda manevra yapmak istediğnii ancak sol şeritte bulunan kamyonetin sıkıştırması, sağ şeridin park edilen araç nedeniyle kapalı olması ve zeminin de yağış nedeniyle kaygan olması sonucu aracın hakimiyetini kaybettiğini ve önce sağdaki bariyere, ardından müteveffa ve araca çarptığını, kazadan sonra müvekkili ve araçtaki diğer kişilerin arabadan inip, kaza yeri gerisine arkadan gelenler için iki ayrı uyarıcı koyduklarını daha sonra kaza mahalline gelen trafik görevlileri tarafından konulan bu uyarıcıların müteveffa tarafından konulduğu şeklinde kaza tutanağı tuttuğunu, bu durumun kesinlikle gerçeğe aykırı olduğunu, kazadan önce yolda uyarıcı olması halinde müvekkilinin yağmurlu havada, virajlı ve eğimli bir yolda normal seyir hızında ilerlemeyeceği, hemen 10-20 km/saat hızlarına yavaşlayacağının açık olduğunu, aksi durumun hayatın olağan akışına açıkça aykırı olduğunu, açıklandığı üzere üzücü kaza müteveffanın kusuru nedeniyle meydana geldiğini, davacı tarafın istemi ise destekten yoksun kalma, maddi ve manevi tazminat yönünde olup, kazada müvekkili …’a atfedilebilecek hiç bir kusur olmadığını, bu durumun yapılacak keşif ve alınacak bilirkişi raporu ile ortaya çıkacağını, bu nedenle davacı tarafın kendi kusuruna dayanan maddi ve manevi tazminat isteminin yerinde olmadığını, müteveffanın kaza tarihinde ileri yaşlarda olup, emekli olup fiilen çalışmadığını, bu nedenlerle istem, miktar yönünden de fahiş olup reddi gerektiğini, Müvekkili … 20’li yaşlarında olup, oto sanayide kalfalık yapan, asgari ücretle çalışan bir genç olduğunu, herhangi bir birikimi, taşınmazı olmadığını, şu anda da askerlik görevini yerine getirdiğini, annesinin de dar gelirli biri olduğunu, hal böyle iken bu kadar yüksek ve afaki miktarda manevi tazinat talep edilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın manevi tazminat isteminin, olaya karışan tarafların kusuru, kişisel, ekonomik ve sosyal durumuna göre fahiş olduğunu, bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
Davalı sigorta vekili mahkemeye sunmuş olduğu cevap dilekçesinde, Müvekkili sigorta şirketi nezdinde …plakalı araç için düzenlenen 11.09.2019-11.09.2020 vade tarihli …no’lu Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk sigorta poliçesi bulunduğunu,. Kaza tarihi itibari(30.01.2020) ile ölüm ve sakatlanma teminat limitinin 410.000,00 TL olduğunu,
Davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85. maddesi işletenin ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğunu şu şekilde düzenlendiğini, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, o halde mahkemece sigortalı araç sürücüsü olan davacılar murisinin olaydaki kusur oranının tespit ettirilerek hasıl olacak sonuca göre yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmediğini, bunun yanında Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta poliçesinde yazılı bulunan sigorta bedeli her halükarda ödenmesi gereken bir miktar olmayıp, sigorta poliçesi limiti dahilinde kalıyorsa tamamına, sigorta limitini aştığı takdirde limit dahilinde kalan kısmının tazminat olarak ödenmesi gerektiğini, dava konusu trafik kazasının meydana gelmesinde müvekkili şirkete sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığını, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkil şirkete sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunun kabulü halinde bile müvekkil şirketin sorumluluğu sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve police limiti ile sınırlı olduğunu, öncelikle dava konusu kazada davacılar murisinin de kusurunun araştırılması ve belirlenebilecek tazminatta indirim sebebi yapılması gerektiğini, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk (trafik) sigortası genel şartları’na göre hesaplamalarda ölüm tablosu olarak trh 2010 tablosu esas alınır. bu nedenle hesaplamanın trh 2010 tablosuna göre yapılmasını sağlıklı ve gerçekçi bir tazminat hesaplaması yapılabilmesi için de “destekten yoksun kalma tazminatı” na ilişkin talebin değerlendirilmesi amacıyla aktüer sıfatına sahip, aktüer siciline kayıtlı bir bilirkişinin görevlendirilmesini destekten yoksun kalma tazminatı bakımından davacıların ölen kişi ile ilişkileri, yaşları ve ölüm olayı dolayısı ile destekten yoksun kalıp kalmadıkları, destekten yoksun kalmışlarsa bu zararlarının miktarı uzman bilirkişiye ayrı ayrı hesap ettirildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesini yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosyada tüm deliller toplanmış, Korkuteli Asliye Ceza Mahkemesinin …Esas sayılı dosyası celp edilmiş, dosya Ankara Adli Tıp Kurumuna gönderilmiş ve mahkememize sunulan 31/05/2021 tarihli raporda,
Davalı taraf sürücüsü …’ın % 100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu,
… plakalı araç sürücüsü …’in kusursuz olduğu kanaatini bildirir rapor sunulmuştur.
Dosya daha sonra aktüerya bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişinin mahkemeye sunmuş olduğu 11/11/2021 tarihli raporda,
“Yapılan hesaplama neticesinde, davacı …’nin uğradığı destekten yoksun kalma zararının toplam 140.953,72 TL olarak hesaplandığı;
Hesaplanan destekten yoksun kalma zararının, kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan mevzuata göre belirlenen ZMSS poliçesinden kaynaklı ölüm teminatı limitini (410.000 TL) aşmadığı;
Davacının araç hasarına ilişkin maddi tazminat talebi uzmanlık alanım dışında kaldığından, bu talep hakkında görüş bildirilmediği;
Tarafların diğer tüm iddia ve savunmalarının hukuki takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu yönündeki kanaatlerimi içerir işbu bilirkişi raporunu ve 1 sayfadan ibaret hesaplama tablolarını içerir ekini, bildirir” rapor sunmuştur.
Dosya dava tarihi itibariyle davacının davalılardan talep edebileceği hasar araç bedeli miktarı konusunda rapor hazırlamak üzere makine mühendisi bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişinin mahkemeye sunmuş olduğu raporda,
30.01.2020 tarihinde davalılardan …yönetimindeki …plakalı otomobilin, sağ yan tarafı ile orokorkuluklara çarpması sonucu banket içerisinde park halinde bulunan …plakalı otomobile arkadan çapması sonucu; …plakalı otomobilin arka tarafından meydana gelen hasarından davalıların sorumlu oldukları,
Meydana gelen dava konusu kaza sonucu, davacıya ait …plakalı otomobilde meydana gelen reel zararın dava tarihi itibariyle 13.347,47 TL olduğunu bildirir rapor sunmuştur.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, TBK 49 vd. Maddelerine dayalı haksız fiil niteliğindeki ölümlü trafik kazası nedeniyle kusurlu olduğu belirtilen işleten-sürücü ve ZMMS aleyhine açılan destekten yoksun kalma tazminatı ve araç hasar tazminatı ile sigorta şirketi dışındaki işleten-sürücü aleyhine açılan manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 Sayılı Kanunun 90. maddesinde “zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” düzenlemesi mevcuttur.
Destekten yoksun kalma tazminatı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 53. Maddesinde düzenlenmiş olup, aynı maddede ölüm halinde ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları zararların tazmin edilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 53.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Aynı kanunun 55.maddesinde de, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz…” şeklinde tazminatın belirlenmesine ilişkin esaslar belirtilmiştir.
Somut olay yukarıdaki açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; davalı/sürücü …’ın yönetimindeki aracın kusuruyla davacının eşinin aracına ve o anda yaya konumundaki müteveffaya çarpması sonucu kazanın meydana geldiği anlaşılmış olup, meydana gelen kaza nedeniyle davalı sürücünün, araç işletenin ve sigorta şirketinin davacıya karşı sorumlu olduğu kanaatine mahkememizce varılmıştır.
Mahkememizin bu kabulü doğrultusunda; hüküm kurmaya ve denetime elverişli oluşa ve yasaya uygun, kusur ve aktüerya bilirkişi raporları sonucu davacının kaza nedeniyle uğradığı destekten yoksun kalma zararının 140.953,72 TL olduğu kanaatine varılmakla bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Araç hasar tazminatı yönünden değerlendirme;
Davacı ayrıca araçta oluşan hasarın tazmini isteminde bulunmuş olup davalıların bu tazminat kaleminden de sorumlu olduğu kanaatine varılmakla bilirkişi hesaplaması sonucu meydana gelen dava konusu kaza nedeniyle davacıya ait …plakalı otomobilde meydana gelen reel zararın dava tarihi itibariyle 13.347,47 TL olduğu tespit edilmiş talep gereği davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 4.280,00 TL üzerinden araç hasar tazminatı talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Manevi tazminat davası yönünden değerlendirme:
6098 sayılı TBK’nun 49. maddesinde ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Aynı yasanın 56/2 maddesine göre ”…ölüm hâlinde…ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.”
Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Yukarıdaki kanun maddesi, emsal içtihat ve açıklamalarda belirtilen ilkeler çerçevesinde davalının kazadaki kusuru, davacının kaza sonucu eşini kaybetmesi nedeniyle uğradığı acı birlikte değerlendirilerek davacı lehine takdiren 30.000,00 TL manevi tazminata karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Maddi tazminat davasının KABULÜ İLE, 140.953,72 TL destekten yoksun kalma ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 4.280,00 TL araç hasar tazminatı olmak üzere toplam 145.233,72 TL maddi tazminatın davalı Sigorta şirketi açısından temerrüt tarihi olan dava tarihinden, diğer davalılar açısından ise kaza tarihinden (30.01.2020) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
2-Manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden (30.01.2020) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte Sigorta şirketi harici davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
Maddi tazminat davası yönünden,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 9.920,91 TL harçtan peşin alınan 2.433,05 TL nin mahsubu ile eksik alınan 7.487,86 TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacının yapmış olduğu posta ve müzekkere ücreti ile bilirkişi ücretinden ibaret toplam 2.620,50 TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu ilk yargılama gideri olan 2.487,45 TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 17.747,20 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Manevi tazminat davası yönünden,
7-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 2.049,30 TL harçtan peşin alınan 512,32 TL nin mahsubu ile eksik alınan 1.536,98TL nin Sigorta şirketi harici davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
8-Davacının iş bu dava nedeniyle yapmış olduğu 60,00 TL masrafın davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 18,00 TL nin Sigorta şirketi harici davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile, davacıya verilmesine,
9-Yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin Sigorta şirketi harici davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
10-Yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, Sigorta şirketi harici davalılara verilmesine,
11-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansı ve varsa teminatın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, davacı vekili …ile davalı …vekili …’ın yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/05/2022

Katip…
¸e-imzalıdır

Hakim…
¸e-imzalıdır