Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/65 E. 2022/41 K. 12.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/65
KARAR NO : 2022/41
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/02/2020
KARAR TARİHİ: 12/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
1.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, merkezi Gaziantepte bulunan bir un firması olduğunu, yönetim kurulu başkanının …, ortaklarının … ve … olduğunu, müvekkilinin market işletmekte olduğunu, babasının ise müvekkilinden bağımsız olarak un ticareti ile uğraştığını, müvekkili ve babası arasında ortaklık vb ticari ilişkinin olmadığını, müvekkilinin babası dava dışı … ile davalı şirket arasındaki borç alacak ilişkisi nedeniyle iş bu davanın açılmasının gerekli olduğunu, davalı adına hareket eden … ve …’in detayları Antalya CBS’ye verilen şikayet dilekçesinde anlatıldığı üzere, alacaklı oldukları müvekkilinin babası dava dışı …’ın (Antalya 16.İcra Dairesi’nin …Esas sayılı alacaklısı …Un ve Sanayi Ticaret A.Ş vekili Av…. borçlusu müvekkilimin babası … icra dosyalarını kapatma ve 700 adet (çuval) 50’şer KG’lık un verme vaadiyle müvekkili ile ekte sundukları sözleşmeyi yapıp, müvekkilinden her biri 5.000-TL’lik 38 adet bono alıp, 05.07.2019 tarihinde Antalya 1. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı (38 dosya) dosyalarından icra takibine geçip, aynı gün icra dairesinde müvekkilime yasal ödeme ve itiraz sürelerinden vazgeçittirip, icra dosyalarını kesinleştirip, ödeme taahhütleri aldıklarını ancak ne müvekkilinin babası dava dışı …’ın icra dosyalarından vazgeçmişler ne de 700 adet (çuval) 50’şer KG’lık unu göndermişler, buna rağmen de müvekkilim hakkında Antalya 5.İcra Ceza Mahkemesi’nin … Esas, Antalya 5.İcra Ceza Mahkemesi … Esas, Antalya 5.İcra Ceza Mahkemesi’ … Esas Antalya 3.İcra Ceza Mahkemesi’nin … Antalya 6.İcra Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyalarından taahhüdü ihlal suçundan şikayet edip dava açmak suretiyle organize bir şekilde müvekkilimi dolandırmışlardır.
B. TARAF TEŞKİLİ:
2.Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir.(H. Pekcanıtez, O. Atalay, M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s. 273)(bkz; İNCEOĞLU,Sibel., İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, İstanbul 2008, 3. Baskı, s. 260-261)
3.Bu açıklamalar ışığında, mahkememizce dosyada taraf teşkili sağlanmıştır.
C.CEVAP:
4.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının harcı tamamlamasının gerektiğini, menfi tespit davasının kısmi olarak açılamayacağını, davacının borçlu olmadığını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, her ne kadar davacı tarafça bir protokol sunulmuş ise de bu protokolün ne müvekkil şirket yetkilileri ne de şirkete vekaleten … tarafından imzalanmadığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
5.Dava, menfi tespit talebinden ibarettir.
6.Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2011/19-622 esas, 2012/9 karar, Tar. 18/01/2012)
7.Menfi tespit davalarında ispat külfetine bakıldığında; Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur. İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Kural olarak menfi tespit davasında ispat külfeti alacaklıda ise de somut olaydaki gibi bonolar söz konusu olduğunda, senedin ta’lili de söz konusu değilse, ispat külfeti borçlu olduğu iddia edilen taraftadır. Bir başka deyişle, dava konusu senet kambiyo senedi niteliğinde olup, bono, belli bir borç ikrarını içermesi gerektiğinden bononun belli bir sebeple düzenlendiğini ve düzenlenme sebebinin gerçekleşmediğini veya bonoda yazılı borcun ödendiğini yasal delillerle ispat etme külfeti keşideci olan davacı taraftadır. Somut olayda ispat külfeti kambiyo senedi ile borçlu olmadığını iddia eden davacıya aittir.
8.Dava, menfi tespit davası olup kısmi dava şeklinde açılmıştır. Kısmi menfi tespit davası açılamaz. Mahkemece harcın tamamlattırılması gerekir.(Yargıtay 19. HD., 2016/20400 E., 2018/5505 K., 2012/8341 E, 2013/3997 K, 2015/14071 E, 2016/2564 K, 2015/7720 E, 2016/4845 K, 2016/7775 E, 2017/4600 K, 2016/14070 E, 2017/7936 K, 2016/19417 E, 2018/4868 K, 2017/2989 E, 2019/798 K sayılı emsal ilamları ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. HD., 2019/151 E, 2019/1938 K sayılı emsal ilamı) Mahkememiz, talebin iddia edilen tüm bonolar yönünden olduğunu da düşünerek aşamalarda bu eksikliği gidermiştir.
9.Davacı vekili, aşamalarda verdiği 26/05/2021 tarihli dilekçe ile özetle; HMK m.222/5 gereği karşı tarafın ticari defterlerine dayandıklarını beyan etmiştir. 14/07/2021 tarihli duruşmada da davacı vekilinden netleştirme istenmiş, davacı vekili duruşmada, münhasıran davalının ticari defterlerine dayandıklarını beyan etmiştir.
10.6100 sayılı HMK’nın 222/5 maddesinde; “Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” düzenlemesi mevcuttur. HMK’nun 222/5. maddesi gereği münhasıran davalı şirketin defterlerine dayanması için davacının delil listesinde karşı tarafın defterlerine münhasıran dayandığını açıkça belirtip başka bir delile de dayanmaması gerekir. (Emsal; Yargıtay 19. HD., 2019/2622 E, 2020/1203 K; 2014/11385 E, 2014/15239 K) Davacı taraf, dava dilekçesinde, açıkça münhasıran davalının ticari defterlerine dayanmamıştır. Davacının, dava dilekçesinde (11) başlık altında delil sunmuştur. Yargıtay ıslah yolu ile dahi bunu mümkün görmemektedir. Yargıtay da maddi hukuka ilişkin iddiaların kanıtlanması için başlangıçta, her iki tarafın ticari defterlerine delil olarak dayanılmışken ve başlangıçta münhasıran davalının ticari defterlerine dayanılmadığı ortada iken sonradan diğer delillerden sarfınazar edilip münhasıran davalının ticari defterlerine dayanılması ıslah yoluyla da olsa mümkün görülemeyeceğini ifade etmektedir (Yargıtay 19. HD., 2013/12350 E, 2013/17271 K)
11.Yukarıda anlatılan nedenlerle; davacının, münhasıran davalının ticari defterlerine dayanması isteği yerinde bulunmamıştır.
12.Mahkememizce davacının tacir sıfatına ilişkin araştırmalar yaptırılmıştır. Kahramanmaraş Vergi Dairesi Müdürlüğünün 07/12/2021 tarihli yazı cevabında davacının gelir vergisi mükellefi olduğu, 2014 yılında terk mükellef olması nedeniyle 2018, 2019 yılları beyanlarının olmadığı belirtilmiştir. Davacı vekili de 11/02/2021 tarihli dilekçesinde müvekkilinin tacir olmadığını ikrar etmiştir. Davacı vekili tarafından sunulan 10/01/2021 tarihli dilekçede de davacı vekili, gelen yazı cevaplarından davacının/müvekkilinin tacir olmadığının anlaşıldığını beyan etmiştir. Davacının tacir olduğuna ilişkin bir bilgi ve belge mevcut değildir. Dosyadaki vergi dairesi yazısından ve davacının beyanlarından, davacının, takip tarihleri, dava tarihi, bonoların düzenlenme ve vade tarihlerinde tacir sıfatının olmadığı anlaşılmıştır. Davacı tacir olmadığından ilgili tarihler itibariyle, ticari defter tutma zorunluluğu yoktur. Somut olayda da bu nedenle, tarafların ticari defterlerinin incelenmesi imkanı hukuken yoktur. Zaten, belirtilmelidir ki; Yargıtay 19. HD’nin 2016/17145 E, 2018/1865 K sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; taraflar tacir dahi olsa kambiyo senetlerinin deftere kayıt zorunluluğu bulunmamaktadır.
13.Davacı tarafın dayandığı ve dava dilekçesi ekinde yer alan protokolü davalı taraf kabul etmemektedir. Protokole bakıldığında, davalıyı temsilen imzanın … tarafından atıldığı görülmektedir. Aşamalarda, adı geçen için SGK ile yazışmalar yapılmıştır. Davalı şirketin yetkili temsilcilerinin isimlerinin bildirilmesi için ayrıca ilgili ticaret sicil müdürlüğüne yazı yazılmıştır. Son tahlilde …’nın davalının temsilcisi olmadığı anlaşılmıştır. Zira, aşamalarda davalı vekili de 22/09/2021 tarihli duruşmada adı geçenin kendi çalışanları olduğunu ikrar etmiştir. Davalı şirketin, yetkisi olmayan bir kişinin imzaladığı protokol gereği yükümlülük altında olması hukuken mümkün değildir. Dosyaya sunulan … olduğu iddia edilen kişi ile davalı şirketin sahibi olduğu iddia edilen kişinin aynı fotoğrafta yer alması kabule göre, hukuken sonuca etkili değildir.
14.Davada, senetlerden dolayı borçlu olunmadığı iddia edilmekte olduğundan, senede karşı senetle ispat kuralı geçerlidir. Her ne kadar davacı taraf hile/aldatma nedeni ile bonoların verildiğini iddia etmekte ise de esasen bir anlaşma yaptıklarını ve bu anlaşmanın gereğinin yerine getirilmediğini, bonoların icra takibine konu edildiğini iddia etmektedir. Bonolar rızaen verilmiştir. Bonolar sebepten mücerrettir ve bir anlaşma gereği olduğu, bu anlaşmanın gereklerinin yerine getirilmediği, bu nedenle bonoların bedelsiz kaldığı hususu usulünce, iddia eden tarafından ispat edilmelidir. Somut olayda, bu ispat külfeti, senetle ispat kuralına tabidir ve dosyada davacı bu durumu ispata yarar bir delil dosyaya sunamamıştır.
15.HMK m. 203’de senetle ispat kuralının istisnaları düzenlenmiştir. Bunların içinde, “Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları” da istisnalardan biri olarak sayılmıştır. Mahkememizin somut dosyadaki kabulü üst fıkrada anlatıldığı gibi davanın senetle ispat kuralına tabi olduğu yönünde olmakla beraber bir an için davacının iddiası gereği somut olayda senetle ispat kuralının istisnası olduğu ve tanık dinlenebileceği düşünülse dahi dava dilekçesinde davacı taraf tanık deliline dayanmamıştır. Davalının tanık dinletilmesine açık bir muvafakatı da yoktur. Bu haliyle de tanık dinlenmesi yönündeki talebin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
16.Davada, ispat külfeti davacıdadır ve mevcut deliller ile davacı iddialarını usulünce ispat edememiştir. İspat yükü altında bulunan tarafın başvurabileceği delillerden biri de yemin delilidir. Yemin, taraflardan birinin davanın çözümlenmesine etkili olan bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında kanunun belirlediği şekilde mahkeme (hakim) önünde beyanda bulunmasıdır. Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğindedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2015/22-2376 esas, 2019/370 karar) Davacı taraf, dava dilekçesinde “yemin” deliline açıkça dayanmıştır ancak HMK’nın 226/1-c. Maddesine göre, “yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar” yemine konu olamaz. Bu husus gereği davacıya “yemin” hakkı hatırlatılmamıştır. Somut olayda, yemin deliline davacı kabule göre dayanamaz.
17.Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar, davanın niteliği bir arada düşünülerek, davacının davasını, iddialarını usulünce ispatlayamadığının kabulü ile davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
18.Son olarak belirtmek gerekir ki; 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72/3. maddesinde, icra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, ancak, borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği, 72/4. fıkrasında ise, davanın alacaklı lehine sonuçlanması durumunda ihtiyati tedbirin kalkacağı ve aynı zamanda alacaklının uğradığı zarar karşılığında %20’den az olmamak üzere alacaklı lehine tazminata hükmedileceği düzenlenmiştir. Somut olayda, başlangıçta ihtiyati tedbir kararı verilse de teminat yatırılmadığından, tedbirin uygulanmadığı anlaşılmakla, cevap dilekçesindeki tazminatın koşulları oluşmamış olmakla, talep gereği davalı lehine İİK gereği tazminata hükmedilmemiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 54,40 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Hükmün niteliği ve tarihi dikkate alınarak, alınması gerekli 80,70 TL maktu karar ret harcının; davacı tarafça başlangıçta yatırılan 648,95 TL peşin harç ve aşamalarda yatırılan 2.826,00 ve 120,00 TL harçların toplamı 3.594,95 TL’den mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 23.179,40 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı asil ile vekili … ve davalı vekili …’nin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/01/2022
Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır