Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/641 E. 2021/780 K. 26.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/641
KARAR NO : 2021/780
DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/12/2020
KARAR TARİHİ : 26/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili … tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı şirket arasında … tarihli davalıya ait … adresinde bulunan işyerinde tadilat yapılması işi için sözleşme imzalandığını, davalı tarafından dilekçe ekinde sunulan yasal tadilat izninin … tarihinde alındığını, tarafların dilekçe ekinde sunulan … tarihli ek sözleşmeyi imzalayarak işin başlangıç tarihini … olarak belirlediklerini ve ayrıca … iş günü teslim süresine … günlük ek süre eklendiğini, sonrasında … tarihli ek sözleşme imzalandığını ve davalı tarafından talep edilen ana sözleşme dışı ek edimler belirlendiğini, işin davacı tarafından süresinde bitirildiğini ancak, davalı tarafından iş bitim belgesinin imzalanmaktan kaçınıldığını, bunun üzerine işin süresinde bitirildiği ve süresinde teslim edildiği hususunu içeren ve dilekçe ekinde sunulan Antalya … Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, … tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, bu sırada davalı tarafından davacının hak etmiş olduğu bedelin davacıya ödenmemesi amacıyla bahaneler üretildiğini, davalı tarafından, Antalya … Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi düzenlenerek davacıya tebliğ edildiğini, bu ihtarnamede davalının sözleşmeyi feshettiğini ve cezai şart talep ettiğinin belirtildiğini, ancak bu ihtarnamenin keşide edildiği tarihte işin tamamlanmadığını, davacı tarafça Antalya … Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile işin tamamlandığını ve bakiye bedel olan … TL’nin davacıya ödenmesinin talep edildiğini, iş bu ihtarnamede; yapılan işe ilişkin düzenlenen … tarihli … numaralı …TL bedelli, … tarihli … numaralı …TL bedelli ve … tarihli … numaralı …TL bedelli faturaların davalı şirkete tebliğ edildiğini, iş bu faturaların Antalya … Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davalı tarafından iade edildiğini, davalı tarafın haksız ve kötüniyetli tutumu sonrasında alacaklarının tahsili amacıyla Antalya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalı borçlunun haksız ve kötü niyetli icra takibine itiraz ettiğini ve itiraz nedeniyle icra takibinin durdurulduğunu, arabuluculuğa da başvuru yapıldığını ancak bir sonuç alınamadığını ileri sürerek, …-TL alacaklarının karşılığında borçlunun taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına, icra takibine yönelik itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağa %40’dan aşağı olmamak kayıt ve şartı ile davalı borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle usule dair, karşı tarafın sözde alacaklarının zamanaşımına uğradığını, davalı şirketin güzellik merkezi açmaya karar verdiğini ve taşınmazını işletmeye özgü hale getirmek için davacı ile anlaşıldığını, anlaşmaya göre davacı, güzellik merkezinin kurulacağı taşınmazda inşaat işleri, tadilat vs gibi işleri üstlenerek anahtar teslim şeklinde verileceğini taahhüt ettiğini, ne var ki davacı taraf, sözleşmenin gereği; üstlendiği işi layıkıyla yerine getirmediğini, projelere aykırı davrandığını ve bugün halen davalı şirketin işletmesinde teknik aksaklıklara sebebiyet veren ihmallerde bulunduğunu, tüm bunlar bir yana işi de üstlendiği sürede teslim etmediğini, üstlendiği yükümlülükleri ifa edemeyecek olmasının apaçık ortada olması sebepleriyle … tarihinde Antalya … Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarname ile sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini, akabinde davacı tarafın … tarihinde Antalya … Noterliği aracılığı ile … yevmiye nolu ihtarname ile tümüyle hakkaniyete ve gerçeğe aykırı şekilde edimi layıkı ile ifa ettiğini beyan ettiğini, ortada sözleşmesel bir ilişki kalmadığını, edimlerini yerine getirmediği halde hak etmediği fatura bedellerini davalıya tebliğ ettiğini, bu faturalara yasal süresinde itiraz edildiğini, akabinde bu faturaların davacı tarafından haksız şekilde takibe konulduğunu, takibe itiraz ettiklerini, sonasında ise iş bu davanın ikame edildiğini ileri sürerek, davacı tarafın haksız ve mesnetsiz iddia ve taleplerinin reddine, davacı taraf aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
Taraflara usulüne uygun duruşma gün ve saatini bildirir meşruhatlı davetiyeler tebliğ edilmiş, taraf teşkili sağlanmıştır.
Antalya … Müdürlüğünün … ESas sayılı takip dosyası celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Antalya … Noterliğine müzekkere yazılarak … tarih … yevmiye ve … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnameler ile tebliğine ilişkin mazbataların bir örneği celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Antalya … Noterliğine müzekkere yazılarak … tarih … yevmiye numaralı ihtarname ile tebliğine ilişkin mazbatanın bir örneği celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Antalya … Başkanlığı’na, … ile Antalya … Başkanlığına müzekkere yazılarak davacının tacir olarak kaydının bulunup bulunmadığı sorulmuş, gelen yazı cevaplarında davacının tacir olarak kaydının bulunmadığı anlaşılmıştır.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE; Dava, eser sözleşmesine dayalı açılan alacak istemine ilişkin yapılan ilamsız takipte itiraz üzerine takibin durmasından sonra açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 sayılı H.M.K. 2. Maddesinde; “…Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir…”
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II.maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı, ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Buna göre işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Yine aynı kanunun 11. Maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” 15.maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11’inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır“ düzenlemesi bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun29/11/2017 tarihli 2017/19-1658 Esas – 2017/1464 Karar sayılı emsal içtihatında; “…uyuşmazlık, davanın ticari dava niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi mi, yoksa asliye ticaret mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olmasının yanında HMK’nın 114. maddesinde açıkça dava şartı olarak düzenlenmiş olduğundan, mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen dikkate alınması gerekir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Ticaret mahkemelerinin görevi TTK’nın 5. maddesinde düzenlenmiş ve maddenin 1. bendinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmiştir.
Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise TTK’nın 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmekte olup, öğretide benimsenen görüşe göre de ticari davalar kendi aralarında mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar için tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken, nispi ticari davalarda dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığı kriter olarak kabul edilmiştir.
Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “ticari işletme”, “ticari iş”, “tacir” ve “ticari dava” kavramları üzerinde kısaca durulmasında yarar vardır.
Belirtmek gerekir ki 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun hazırlanmasında esas itibariyle “ticari işletme” temelinden hareket edilmiş ve ticaret hukukunun önemli kurumları ticari işletme kavramı ile bağlantı kurularak tanımlanmıştır. Bu hususa TTK’nın 11. maddesinin gerekçesinde de değinilmiş ve “…ticari işletme kanunun temelidir; yani merkez kavramıdır; bu niteliği ile belirleyici, hatta tanımlayıcıdır…” denilmiştir.
Ticari işletme, TTK’nın 11/1. maddesindeki tanıma göre; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Esnaf işletmesi ile ticari işletme arasındaki sınırın ise Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak kararname ile belirleneceği hükme bağlanmıştır. Görüleceği üzere ticari işletmenin unsurları; esnaf işletmesi için öngörülen sınırın üzerinde bir gelir sağlamayı hedef tutan faaliyet, devamlılık ve bağımsızlık olarak düzenlenmiştir. Buradaki faaliyet iktisadi faaliyet olup, amacı gelir elde etmektir. Kanunda ticari işletme için herhangi bir miktarda gelir değil, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşar düzeyde gelir sağlama amacı aranmıştır.
TTK’nın 3. maddesinde “ticari iş” kavramı açıklanmış ve “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” denilmiştir.
Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılmıştır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa ticari iş sayılmazlar (Eriş, G.: Ticari İşletme ve Şirketler, Ekim 2014, C. I, s.292).
Ticaret hayatının temel süjesi olan “tacir” de yine işletme kavramı bağlamında tanımlanmış ve “bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişi”ye tacir deneceği TTK’nın 12/1. maddesinde belirtilmiştir. Maddenin devam eden bentlerinde; bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimsenin, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılacağı ve bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olacağı hüküm altına alınmıştır.
Türk Ticaret Kanunu tacir kavramını gerçek kişiler ve tüzel kişilerde ayrı ayrı ele almış, gerçek kişilerde tacir sıfatının kazanılması bir ticari işletmenin mevcut olması, bir ticari işletmenin işletilmesi ve ticari işletmenin kısmen de olsa o kişi adına işletilmesi unsurlarına bağlanmıştır. Tüzel kişi tacir kavramının kapsamı ise TTK’nın 16/1. maddesinde düzenlenmiştir.

Az yukarıda açıklandığı gibi ticari davalar, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın sırf dava konusunun TTK’da düzenlenmesi nedeniyle ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar ise, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez.
Bu genel kuralın yanında TTK’nın 4. maddesinin son cümlesindeki düzenleme nedeniyle yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale ve vedia gibi sözleşmelerden doğan davalarla fikri ve sınai haklara ilişkin davalar da ticari davadır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken, burada sayılan davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması yeterli görülmüştür.
… eldeki davanın ticari dava olarak kabulü için uyuşmazlık konusunun her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması ve her iki tarafın da tacir olması gerekmektedir…” şeklinde belirtilmiştir.
Yukarıda belirtilen yasa maddesi ve emsal içtihatlar doğrultusunda yarpılan değerlendirmede; Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, eser sözleşmesine dayalı davacı tarafça davalıya ait iş yerinde yapılan tadilat nedeniyle ödenmeyen alacağın tahsili istemiyle yapılan ilamsız takipte, takibin durmasından sonra açılan itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, 6102 sayılı TTK’nın 4. Maddesinde mutlak ve nispi ticari davaların belirlendiği, 5. Maddede ticari davaların Ticaret Mahkemelerinde görüleceği hususunun düzenlendiği, ancak mahkememiz dosyasında her iki tarafın tacir olmaması (davacı gerçek kişinin tacir olmaması) ve işin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmaması nedeniyle davanın nispi ticari dava da olmadığı görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle; davaya bakma görevinin Antalya Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ait olduğu ve dava şartlarından olan görev hususunun yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği anlaşıldığından davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usûlden reddi ile Mahkememizin görevsizliğine, karar kesinleştiği tarihten, kanun yoluna gidilipte başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiş, oluşan vicdani kanaatle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Davaya bakmaya ANTALYA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,
3-HMK’nun 20/1 maddesindeki düzenleme uyarınca kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren iki hafta içinde istem olması halinde dava dosyasının görevli mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Dava dosyasının süresi içinde görevli mahkemeye aktarılması durumunda, harç ve yargılama giderlerinin HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevli mahkemece nazara alınmasına,
5-Dosyanın gönderilmesi için süresi içinde başvuru yapılmadığı takdirde, HMK’nun 20/1 ve 331/2 maddeleri gereğince yapılacak işlemin mahkememizce dosya ele alınarak değerlendirilmesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/11/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır