Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/634 E. 2022/368 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/634
KARAR NO : 2022/368
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/12/2020
KARAR TARİHİ: 11/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
Davacı vekili , dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasındaki ticari ilişkiye istinaden davalıya müvekkili şirkete ait …Koleji markasının inhisari olmayan yetki ile kullanım hakkı verildiğini, buna karşılık davalının markayı kullandığı süre boyunca İisans ücreti ile birlikte Franchise verenden alacağı kaynak; kitap ve materyallerin bedelleri ile sözleşme kapsamında reklama katılım payını ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, bu sebeple davalının yetkilisi olduğu kurum bünyesinde kullanılacak eğitim setleri karşılığı olmak üzere kesilen 18.685,88 TL fatura mal bedeli karşılığı olarak davalıya teslim edildiğini ve davalının iş bu faturalara yasal süresi içerisinde itiraz etmediğini, davalının borcunu vadesinde ödememesi üzerine müvekkili tarafından davalı aleyhine 02.10.2019 tarihinde alacağın tahsilini teminen Antalya 1. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafından yapılan itiraz neticesinde takibin durduğunu, bunun üzerine eldeki davanın ikame edilerek davalının Antalya 1. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamıma, asıl alacağın 96 20 sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B. TARAF TEŞKİLİ:
Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir.(H. Pekcanıtez, O. Atalay, M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s. 273)(bkz; İNCEOĞLU,Sibel., İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, İstanbul 2008, 3. Baskı, s. 260-261)
Bu açıklamalar ışığında, mahkememizce dosyada taraf teşkili sağlanmıştır.
C.CEVAP:
Davalı cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça açılan iş bu davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, yetki yönünden davanın reddi gerektiğini, icra takibine konu faturaların tarafınca ödendiğini, davacı şirkete herhangi bir borcunun olmadığını, yapılan ödemelerin …bank, …bank, …bank, …Bankasına yapıldığını, ödeme yaptığı bankalardan dekontları talep ettiğini ancak henüz dekontların gelmediğini, açılan davanın reddi ile haksız ve kötü niyetli açılan dava nedeniyle takip konusu alacağın % 20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
D. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
Dava, itirazın iptali talebinden ibarettir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/19-2415 esas, 2015/2335 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından (süresi içinde) ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı bu davada, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini (ve istiyorsa, borçlunun icra inkar tazminatına mahkûm edilmesini) talep eder (KURU, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Türkmen Kitabevi, İstanbul, Kasım 2004, s. 220-221). Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak ta yine takip talepnamesine konu olan ve borçlu yanca itiraza uğrayan alacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2006/19-260 esas, 2006/251 karar)
Davalı, yetki itirazında bulunmuştur. Ancak, davalı taraf hukuki ilişkiyi reddetmemiş ve icra takibine konu faturaların tarafınca ödendiğini beyan etmiştir. Söylemek gerekir ki; İİK’nın 50/1. maddesine göre, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. HMK’nın 6. maddesine göre, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı Kanun’un “Sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesinde ise, sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmıştır.
İcra takibinin yapıldığı ve eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 89. maddesinde ise borcun ifa edileceği yer düzenlenmiştir. Buna göre;
“Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1- Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2- Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3- Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir”.
Somut olayda da, sözleşme ilişkisi açıkça reddedilmediğinden, talep para alacağına ilişkin oluğundan, davacının yani iddia gereği alacaklının yerleşim yeri Antalya olduğundan, yetki itirazı usulen yerinde bulunmamıştır.
Dosyaya dönüldüğünde; Mahkememizce tarafların ticari defterlerinin incelenmesine dair ara karar kurulmuştur.
HMK m. 222 gereği; Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın kanuni şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. 7251 sayılı kanunla, 6100 sayılı Kanunun 222 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir; “Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz.” Usul hükümleri derhal uygulanırlılık ilkesine tabidir.
Davacı ticari defterlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen 09/09/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacının incelemeye ibraz etmiş olduğu ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin kanuni süresinde ve usulüne uygun olarak yapıldığı, ticari defterlerinin sahibi lehine delil olma özelliğine haiz olduğu, takip ve dava konusu faturaların Davacının ilgili dönem ticari defterlerine kanuni süresinde ve usulüne uygun şekilde kaydedildiği, Davacı tarafça Davalı adına yapılan satışların ve düzenlenen faturaların kargo yolu ile davalı tarafa iletildiği, Davacı tarafça Davalı adına düzenlenen faturaların Ba-Bs bildirim zorunluluk tutarı olan 5.000,00 TL bedelin altında olduğundan Davacının bildirimlerinde yer almadığı, Davacının incelemeye ibraz etmiş olduğu 2015,2016,2017,2018,2019 yılları ticari defter kayıtlarında Davalıya ait cari muavin kaydının … nolu hesap kodundan takip ettiği, Davacı her ne kadar faturalara dayalı takip başlatmış ise de taraflar arasındaki ticari ilişkinin ödeten beri faturasal anlanda moda mod ödeme şeklinde değil açık cari hesaba dayalı muhtelif zamanlarda yapıla toplu ödemeler şeklinde olduğu, Davacı şirketin ticari defter kayıtlarına göre 02.10.2019 takip tarihi itibariyle Davalının Davacıya 21.028,24 TL borçlu olduğu gözüktüğü, Davacı tarafça Davalı tarafi Yasanın öngörüğü şekilde takip öncesi temerrüde düşürdüğüne dair dosya kapsamında herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılamadığı, bu durumda Davacının Davalı tarafı takip tarihi itibariyle temerrüde düşürdüğünden asıl alacak tutarına yapıln işin ticari ve taraflarında tacir olmasından dolayı takip tarihinden itibaren Avans Faizi talep edilebileceği, Davacı tarafça Davalıdan takip talebinde 18.685,88 TL Asıl Alacak ve 7.999,36 TL İşlemiş Faiz olmak üzere takip tarihi itibariyle toplam 26.685,24 TL talep edildiği, ayrıca asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık 9 19,50 oranında Avans Faizi talep edildiği beyan edilmiştir.
Davalı ticari defterlerinin incelenmesi sonucu talimat yolu ile düzenlenen 07/03/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davalının ticari defterlerinin V.U.K. ve T.T.K. hükümlerine uygun olarak tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, davalının vergi dosyasında mevcut olan davacıya ait 24 adet faturanın tamamının defter kayıtlarına intikal ettirilmiş olup, tutar ve miktar olarak birbirini doğruladığı, Davalı tıcari defterlerinin sahibi lehine delil niteliğine haiz olduğu, Davacının defterinde davalı adına düzenlemiş 31 adet fatura varken, davalının Defterinde 24 adet fatura kaydının olduğu, diğer 7 adet faturanın davalıya ulaşıp ulaşmadığına (teslim edilip edilmediğine/hizmetin yapılıp yapılmadığına) dair bir tespitin davalı defter ve belgeleri üzerinden yapılamadığı, davalının defter kayıtlarına göre kasadan yapmış olduğu fatura bedellerine ait tahsilat makbuzu ve benzeri belgelere davalının vergi dosyası içeriğinde rastlanılmadığı, Davalı tarafın vergi dosyasında bulunan davacıya ait faturaların üzerinde, davacı firmaya ait kaşe ve faturayı düzenleyene ait imza veya işaret bulunmadığından, ticari teamüllere göre faturanın açık mı-kapalı mı düzenlendiği hususunun tespit edilemediği, davalının ticari defter kayıtlarına göre, davacıdan 2015-2016-2017-2018 ve 2019 yıllarında mal/hizmet karşılığı olarak almış olduğu 27.254,28 TL tutarındaki 24 adet faturaya ait davacıya borcu veya alacağı bulunmadığı, Ticari defterlerinde tüm faturaların kasadan nakit şeklinde ödendiğine dair kayıt yapıldığı, ödemeye ait tahsilat makbuzu niteliğinde herhangi belgeye veya dekonta ise rastlanmadığı, Dava dosyası içeriğinde bulunan ve davacının defterlerini inceleyen bilirkişi …e ait rapordaki, davacıya ait defter kayıt icmalleri ile davalının defterleri arasındaki fark ve uyuma ait tespitler bakımından ise; Hem fatura adedi ve hem toplam tutarları açısından iki defterde farklılıklar gösterdiği, Davalı ticari defterinde ve vergi dosyasında olmayan/kaydı bulunmayan faturalar raporda gösterildiği, Davacının defterinde 31 adet fatura, davalının defterinde 24 adet fatura kaydı olduğu, adet olarak 7 tane fatura, tutar olarak da 2.934.60 TL farkı olduğu, hem davacı ve hem de davalı defterlerine göre ödeme ve tahsilat açısından mutabık olunan ve olunmayan kısımlar kırmızı ile işaretlendiği ilgili bölümlerde tutar farklılıklarına ait izahatlar yapıldığı, Davalının ödeme kaydından, davacı defterinde mutabık kalınan miktarın 3.054,00 TL olduğu, Davacının 2017 yılı defter kayıtlarındaki, davalıyı borçlandıran, 30.12.2017 tarih ve 1111224 TL tutarlı kaydın. nereden geldiğinin anlaşılamadığı, davacı defter kayıtlarına göre 30.06.2019 tarihi itibariyle davalıdan 21.028,24 TL alacağı olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporları taraflara tebliğ edilmiştir.
Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi raporlarının, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Cevap dilekçesinde davalı, icra takibine konu edilen faturaların tarafınca ödendiğini ileri sürmüştür. Burada, bağlantılı bileşik ikrar vardır. Ödeme, borcu söndüren bir husustur ve ödeme vakıası bunu öne süren tarafça ispat edilmelidir. Davalı özetle; takibe ve davaya dayanak borç sebeplerinin yokluğunu ileri sürmemiş, bunların ödendiğini beyan etmiştir. Davalı ticari defterlerinde bu iddia edilen ödemelere, borcun ödendiğine ilişkin davacı defterleri ile de uyum içinde bir kayıt yoktur. Her ne kadar bilirkişi raporunda, Davacının defterinde 31 adet fatura, davalının defterinde 24 adet fatura kaydı olduğu hususu belirtilmiş ise de davalının bu yöne ilişkin bir itirazı cevap dilekçesinde yoktur. Yine, raporda, tüm faturaların kasadan nakit şeklinde ödendiğine dair kayıt yapıldığı, ödemeye ait tahsilat makbuzu niteliğinde herhangi belgeye veya dekonta ise rastlanmadığı belirtilmiştir. TTK gereği, Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır.
Ticari defterlerdeki kayıtların dayanak belgeler ile de doğrulanması gerekir.(Yargıtay 19. HD., 2017/5491 Esas, 2018/5733 Karar)
6098 sayılı TBK’nın 117. maddesi hükmü gereğince bir alacağa temerrüt faizi yürütülebilmesi için alacağın muaccel olması yeterli olmayıp alacaklının usulüne uygun temerrüt ihtarı ile borçlunun temerrüde düşürülmüş ya da alacağın kararlaştırılan kesin vadede ödenmemiş olması gerekir. Somut olayda, Davacı tarafça davalı tarafi yasanın öngörüğü şekilde takip öncesi temerrüde düşürdüğüne dair dosya kapsamında herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmamıştır. Bu nedenle, takipteki işletilen ve takibe konu edilen faiz istemi yerinde değildir.
Tüm yukarıdaki açıklamalar, bilirkişi rapor içerikleri, ispat külfeti göz önüne alınarak, ispat külfetinin davalıda olduğu, davalının ödeme iddiasını ispatlayamadığı, davacının haklılığının anlaşıldığı kanaatiyle, davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebine gelince;
İcra inkar tazminatının şartları şunlardır:
a)Geçerli ilamsız icra takibi yapılmış olmalı,
b)Borçlu süresi içinde ödeme emrine itiraz etmiş olmalı,
c)Süresi içinde açılmış bir itirazın iptali davası olmalı,
d)Talep olmalı,
e)Borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmelidir.
Dosyaya baktığımızda; yukarıdaki şartların varlığı ve alacağın likit olması nedeniyle, davacının inkar tazminatı talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; davalının Antalya 1. İcra müdürlüğünün …esas sayılı dosyasına yaptığı İTİRAZIN KISMEN İPTALİ İLE; takibin 18.685,88 TL asıl alacak üzerinden aynı şartlarda devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davacının inkar tazminatı talebinin KABULÜ İLE, hükmolunan anacağın %20’si üzerinden hesaplanan 3.737,17 TL inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Davacının başlangıçta yatırdığı 54,40 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacının başlangıçta yatırdığı 455,72 TL peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, alınması gerekli bakiye 820,71 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 510,12 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 2.187,35 TL’nin haklılık durumu gereği; 1.530,00 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00 TL nin; haklılık durumu gereği, 924,00 TL’sinin davalıdan, 396,00 TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili …’ın yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.11/05/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır