Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/527 E. 2022/70 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/527 Esas
KARAR NO : 2022/70
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 18/09/2020
KARAR TARİHİ: 20/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili mahkemeye sunmuş olduğu dava dilekçesinde, 27/02/2017 tarihinde davalı ,,,’in sevk ve idaresindeki …. plakalı araçla Hürriyet Caddesi, Atlı Spor Kavşağı istikametinden, 75. Yıl Kavşağı istikametine seyir halinde iken, yaya geçidinin olduğu yerde yolun karşısına geçmeye çalışan müvekkilinin babası …ya çarpması sonucu ölümüne neden olduğunu, Şüpheli …ın savunmasında seyir halinde iken sağında bulunan araçların …’nın yanından geçtiğini, bir anda yüzyüze kaldıklarını, frene bastığını fakat duramayıp çarptığını, trafik kazasında babasını yitiren davacının, 6100 sayılı Yasa’nın 107. Maddesi uyarınca toplanacak delillere göre belirlenecek destekten yoksun kalma tazminat tutarlarının, (fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere) işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden, sigorta şirketi yönünden sigorta limiti aşılmamak üzere temerrüt tarihinden işletilecek faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte ortaklaşa ve zincirleme tahsilini talep ve dava ettiği görüldü.
CEVAP: Davalı … vekili mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde, iş bu davanın süresi içerisinde açılmadığından zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, davacı sigorta şirketine başvuru zorunluluğunun yerine getirilmediğini, sadece maddi tazminat talebi bakımından davalı sigorta şirketinden talepte bulunulduğunu, davacının kaza tarihinde 55 yaşında bulunmakla birlikte müteveffadan herhangi bir maddi destek almasının söz konusu olmadığını, davacının kazadan sonra emniyette vermiş olduğu ifadesinde şikayetçi ve davacı olmadığını belirttiğini, manevi tazminatın kişinin uğradığı haksız fiil nedeniyle üzüntü duyması, kişilik haklarının zedelenmesi sonucu belli bir meblağ ödenmesi talebi olsa da manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağını, müteveffanın kaza olduğu tarihte 80 yaşında olduğunu, ve müteveffanın yaşı dikkate alındığında davacı tarafın talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğu ve manevi tatmin duygunusun aşar mahiyette talepte bulunduğunu, müteveffanın da iş bu kazada kusuru bulunduğunu, bu sebeplerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosyada tüm deliller toplanmış, Antalya 7. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile Antalya 7. Aile Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası celp edilmiş, dosya tarafların kusur oranlarının tespiti için Ankara Adli Tıp Kurumuna gönderilmiş ve mahkememize sunulan 05/03/2021 tarihli raporda,
Sürücü …’in %100(yüzde yüz) oranında kusurlu,
Yaya …nın kusursuz olduğu kanaatini bildirir rapor sunulmuştur.
Dosya daha sonra aktüerya bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişinin mahkememize sunmuş olduğu 29/12/2021 tarihli raporda,
Yukarıda 4.3. numaralı başlıkta izah edilen gerekçeyle ve ilgili başlıkta örneklerine de yer verilen yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda; davacının kaza tarihinde 25 yaşından büyük (54 yaşında) olması ve dosya içinde çalışmaya engel bir durumu olduğunu gösteren herhangi bir bilgi ve belge olmaması nedenleriyle, davacı yönünden destek payı ayrılmadığı ve bunun sonucu olarak babasının vefatı neticesinde hesaplanabilir destekten yoksun kalma zararının bulunmadığı;
Kaza tarihinde 25 yaşından büyük olan davacının babasının desteğinden yoksun kaldığı Sayın Mahkemece kabul edilecekse, bu desteklik ilişkisinin ne kadar daha devam edeceğinin hesap bilirkişisince takdir edilebilecek bir husus olmadığı; bu çerçevede, davacının talebi kabul görecekse, destekliğin ne kadar süreyle devam edeceğinin işaret edilmesi halinde, verilecek talimat çerçevesinde hesaplama yapılabileceğini bildirir rapor sunulmuştur.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, TBK 49 vd. Maddelerine dayalı haksız fiil niteliğindeki ölümlü trafik kazası nedeniyle kusurlu olduğu belirtilen işleten-sürücü ve ZMMS aleyhine açılan destekten yoksun kalma tazminatı ile sigorta şirketi dışındaki işleten-sürücü aleyhine açılan manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 Sayılı Kanunun 90. maddesinde “zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” düzenlemesi mevcuttur.
Destekten yoksun kalma tazminatı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 53. Maddesinde düzenlenmiş olup, aynı maddede ölüm halinde ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları zararların tazmin edilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 53.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
“…Dava, destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkindir. Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre; çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, öğrenim yapacaklar ise, 25 yaşının doldurulmasına kadar; öğrenim yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir. Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacı kaza tarihinde 29 yaşındadır. Davacı eşinden boşanmış ve bir çocuğu ile birlikte kaza tarihinde desteği olan vefat eden annesi ile birlikte yaşamaktadır. Bilirkişi raporunda takdir mahkemeye bırakılmak ile; eşinden ayrılıp çocuğu ile ailesinin yanına yerleşen bir kadının annesinin vefatı nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talep edebileceği sosyal hayatta da buna benzer pek çok vakıa da dul kadının ve çocuğunun ihtiyaçlarının ailesi tarafından karşılandığı gerekçesi ile destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmıştır. Dosya kapsamında davacının, desteği olan ve kazada vefat eden davacının annesinin sürekli bakımına muhtaç olduğuna dair (engelli vs. olduğunu gösteren) bilgi ve belge bulunmamaktadır. Bu durumda desteğin kızı olan davacının desteğinden alacağı destek 22 yaşında sona ereceğinden davacı yönünden destekten yoksun kalma zararına ilişkin maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir…” (Yargıtay 17. H.D. 2015/6443 E. 2017/10930 K.)
“…Somut olayda desteğin oğlu olan davacı kaza tarihinde 40 yaşında bekar ve işsiz olup, çalışmasına engel somut bir durumun varlığından bahsedilmemektedir. Uygulamada çalışma yaşına gelen evlatların kendi geçimleri sağlayacakları ancak sıradışı bir durumun varlığı halinde çalışma yaşına gelen birinin de halen anne/babasının bakımına muhtaç olacağı kabul edilmektedir. Davacının 73 yaşındaki muris annesinin destek ve yardımına ihtiyaç duyduğu hususunda dosyaya sunulmuş herhangi bir delil de bulunmamaktadır. O halde mahkemece davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddi yerine, ıslah da bulunmadığı halde talep aşılarak destek tazminatının kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir…” (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/13513 E. 2018/906 K.)
“…Somut olayda, davacı …kazada hayatını kaybeden …’in kızıdır. Davacı …, kaza tarihinde 34 yaşında olup, kaza tarihinde boşanmış ise de kazadan sonra 2011 yılında başka biri ile evlenmiş olup kaza tarihinde reşittir. Davacı …’in aklen ya da bedenen malul olduğuna, ölen babasının yaşasa idi desteğine muhtaç olduğuna ve ölen babasının sağlığında düzenli olarak ondan destek gördüğüne dair dosyada bir belge, delil de bulunmadığına göre; Mahkemece davacı … yönünden destekten yoksun kalma talebinin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir…” (Yargıtay 17. H.D. 2014/21926 E. 2017/5405 K.)
Somut olay yukarıdaki açıklamalar ve emsal Yargıtay kararları ışığında değerlendirildiğinde; Desteğin vefat tarihinde boşanmış olduğu, 25 yaşından büyük üç erkek çocuğunun olduğu, eldeki davada davacının da oğlu olduğu, müteveffanın oğlu davacının kaza tarihinde 54 yaşında oluşu ve dosya içinde çalışmaya engel bir durumu olduğunu gösteren herhangi bir bilgi ve belge olmaması nedenleriyle davacının müteveffanın desteğinden yoksun kalmadığı kanaatine varılmakla maddi tazminatın reddine karar vermek gerekmiştir.
Manevi tazminat davası yönünden değerlendirme:
6098 sayılı TBK’nun 49. maddesinde ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Aynı yasanın 56/2 maddesine göre ”…ölüm hâlinde…ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.”
Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Yukarıdaki kanun maddesi, emsal içtihat ve açıklamalarda belirtilen ilkeler çerçevesinde davalının kazadaki ağır kusuru, davacının kaza sonucu babasını kaybetmesi nedeniyle uğradığı acı birlikte değerlendirilerek davacı lehine takdiren 15.000,00 TL manevi tazminata karar vermek gerekmiştir.
Neticeten maddi tazminat davasının reddine, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklanacağı üzere;
1-Maddi tazminat davasının REDDİNE,
2-Manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden (27.02.2017) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte Sigorta şirketi harici davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
Manevi tazminat davası nedeniyle,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.024,65 TL harçtan peşin alınan 34,15 TL nin mahsubu ile eksik alının 990,50 TL nin sigorta şirketi harici davalılardan alınarak, hazineye irad kaydına,
4-Yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, sigorta şirketi harici kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
5-Yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin sigorta şirketi harici davalılardan alınarak, davacıya verilmesine,
6-Davacının manevi tazminat davası nedeniyle yapmış olduğu 65,00 TL den davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 10,80 TL nin sigorta şirketi harici davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
Maddi tazminat davası yönünden,
7-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 307,39 TL nin mahsubu ile fazladan alınan 226,69 TL nin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
8-Yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansı ve varsa teminatın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
10-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00 TL nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Dair, davacı vekili ve davalı … vekilinin ve davalı asil …’in yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
20/01/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır