Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/505 E. 2021/715 K. 03.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/505
KARAR NO : 2021/715
DAVA : Tespit ve tazminat
DAVA TARİHİ : 23/10/2020
KARAR TARİHİ : 03/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tespit ve tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
1.Davacı vekili , dava dilekçesinde özetle; ekte sunulu … tarihli ve … yevmiye numaralı finansal kiralama sözleşmesi uyarınca müvekkili ile dava dışı … Finansal Kiralama Anonim Şirketi arasında 6 istasyondan oluşan KOD:… Seri No: … olan … Marka … imal yılı olan, … Nolu 1 adet PVC Destek Saçı Çekme Makinesinin dava dışı … Finansal Kiralama AŞ tarafından davalıdan müvekkiline finansal olarak kiralanmak üzere satın alındığını, bahsi geçen malların davalı tarafça …/… tarihinde müvekkil şirkete kurulumları bir kaç gün içinde yapılmak kaydıyla teslim edildiğini, müvekkilinin de bir kaç hafta davalının kurulum için gelmesini beklediğini ancak davalıdan bir haber çıkmaması üzerine, davalıyı aradığını, davalının, yoğunlukları olduğunu, en kısa sürede geleceklerini belirttiklerini, bu durumun ilerleyen süreçte defalarca tekrarlandığını ve müvekkilinin bir türlü bahsi geçen malları kullanmaya başlayamadığını, son olarak noter ihtarı ile cihazın montajının derhal yapılmasını, aksi takdirde uğratılan zararlar için adli yolları başvurulacağının belirtildiğini, davalının müvekkilini çeşitli bahanelerle oyaladığını, kurulumu gerçekleştirmediğini, bahsi geçen makinenin hala müvekkilinin iş yerinde ambalajları dahi sökülmemiş bir durumda beklediğini, cihazın finansal kiralama sözleşmesi ile temin edilmiş olması ve davalının cihazın hem üreticisi hem de tek yetkilisi olması nedeniyle, müvekkilinin, cihazın montajını tek yetkili servis olan davalı dışında başkaca bir servise yaptırmasının da mümkün olmadığını, aksi takdirde garantinin ortadan kalkacağını, müvekkilin cihazı aldığı günden beri hiç kullanmadığını ve cihaz aracılığı ile yapabileceği işleri yapmadığını, artırabileceği üretim kapasitesini artırmayarak ciddi zarar verdiğini, müvekkilinin dava dışı finansal kiralayan bankaya karşı tüm kira bedellerini ödediğini, cihazın üçüncü kişilerce kurulmasının mümkün olmadığını beyan ederek; cihazın bulunduğu yerde keşif yapılarak cihazın kurulup kurulmadığının tespitine ve cihazın kurulmamasından kaynaklanan müspet ve menfi zararların tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B. TARAF TEŞKİLİ:
2.Bilindiği üzere … tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. (H. Pekcanıtez, O. Atalay, M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s. 273)(bkz; İNCEOĞLU,Sibel., İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, İstanbul 2008, 3. Baskı, s. 260-261)
3.Bu açıklamalar ışığında, mahkememizce dosyada taraf teşkili sağlanmıştır.
C.CEVAP:
4.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; tebligatın usulsüz olduğunu, davacı tarafın kurulumdan kastının makinenin fişe takılıp çalıştırılmasından ibaret olduğunu, bahsi geçen makinenin monoblok olduğunu, davacının ihtarnameye rağmen gerekli ortam ve hammeddeyi hazırlamadığını, makinenin kurulma ihtiyacının olmadığını, kabul etmemekle beraber bir an için makinenin kuruluma ihtiyacı olduğu düşünülse ve bu kurulumda müvekkilin kusuru olduğu varsayılsa dahi davacı tarafça müvekkilin kusuru nedeni ile hangi sözleşmenin yapıldığı ve davacı tarafından yerine getirilmediği, hangi ikame işin bu kusurdan kaynaklı alınamadığı, hangi malzemenin makine kaynaklı zarara uğradığının davacı tarafından her hangi bir delil ile ispatlanamayacağını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
5.Dava, KOD:… Seri No: … olan … Marka … imal yılı olan, … Nolu 1 adet PVC Destek Saçı Çekme Makinesinin kurulmadığının tespiti ve müspet ve menfi zararların tespiti/tahsili talebinden ibarettir.
6.Davacının talep içeriğinin bir bölümünde tespit talebi de mevcuttur (tespit talebini de içine alan kurulum masrafına yönelik) ve burada hukuki yararın olup olmadığının belirlenmesi gereklidir.
7.6100 sayılı HMK m. 106 da tespit davaları düzenlenmektedir. Buna göre;
“(1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.
(2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.
(3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.”
8.Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1 -h, 115 m.). Kural olarak tespit davasının dinlenebilmesi için genel dava şartlarından başka iki özel koşula daha ihtiyaç vardır. Özel koşulların ilki, tespit davasının konusunu ancak bir hukuki ilişkinin oluşturabileceğidir. Gerçekten tespit hükmü, hak ve alacakların doğduğu hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığını tespit etmekte olup, miktarları hakkında bir şey içermez. Bu nedenle uygulamada, konusu yalnızca maddi vakıa ya da vakıalar olan tespit davalarının dinlenemeyeceği sonucuna varılmıştır. Kural olarak maddi vakıa ya da vakıalar ancak hukuki bir ilişki ile birlikte tespit davasına konu olabilirler. İkinci koşul, davacının sözünü ettiği hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının hemen tespitinde hukuki bir yararı bulunmalıdır. Hukuki yarar koşulu, tespit davasını hükme bağlayan tüm yasalarda öğretide ve uygulamada kararlılıkla aranmaktadır.(Yargıtay 8. Hukuk Dairesi., 2014/11400 esas, 2015/21301 karar sayılı ilam)
9.Tespit davaları bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının saptanmasına ilişkin davalardır. Bu tespit işlemi eda davalarında da vardır. Bundan başka, eda davalarının ikinci bir eda bölümü vardır ki, bu bölüm tespit davalarında yoktur. Bu nedenle eda davası, aynı konudaki tespit davasını (talebini) de içeren daha geniş kapsamlı bir davadır (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, 2.Cilt, İstanbul 2001, Sahife:1412-1417). Bundan dolayı “…Tespit davası eda davasının öncüsü durumundadır…” (07.07.1965 gün ve E:1965/5, K:1965/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, – Belirtilmelidir ki; Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları konularıyla sınırlı, sonuçlarıyla bağlayıcıdırlar, bkz: 2797 saıyılı Yargıtay kanunu m. 45;”İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar-T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2013/7-31 Esas, 2013/1481 Karar, Tar. 23/10/2013)
10.Yukarıda da belirtildiği üzere; Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Nitekim, aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu’nun 24/11/1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K.; 05/06/1996 gün ve 1996/18-337 E. – 542 K.; 05/02/1997 gün ve 1997/18-797 E. – 53 K.; 11/03/1998 gün ve 1998/8-176 E.-217 K.; 20/10/1999 gün ve 1999/14-840 E-859 K; 10/11/1999 gün ve 1999/1-937 E.- 946 K.; 30/05/2001 gün ve 2001/14- 443 E.-458 K.; 29/05/2002 gün ve 2002/2-401 E.- 451 K.; 17/03/2010 gün ve 2010/3-119 E.-159 K.; 31/03/2010 gün ve 2010/11-143 E.-196 K. sayılı karalarında da, benimsenmiştir. Hukuki yarar, 6100 sayılı kanunun 114/1-h maddesi gereğince dava şartıdır.(Emsal yargı kararları; (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2013/19-396 Esas, 2013/1655 Karar, Tar. 06/12/2013, T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2013/19-332 Esas, 2013/1563 Karar, Tar. 13/11/2013, T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2013/19-220 Esas, 2013/1573 Karar, Tar. 13/11/2013)
11.Bu talep yönünden, hukuki yararın olup olmadığı konusunda ise kabule göre makine başında keşif yapılması ve bilirkişi görüşünün alınması gereklidir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 266. maddesinde yer alan emredici hükme göre hâkim,sadece çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren konularda bilirkişiye başvurabilecektir. Hâkim açısından “özel bilgi” ise, hukuk bilimi dışındaki belli bir bilim dalının araştırıp ortaya koyduğu sonuçlara ilişkin bilgi olarak anlaşılmalıdır. Bu nedenle, mahkememize mahallinde, makine başında, makine mühendisi eşliğinde keşif icra edilmiştir.
12.Keşif sonucu düzenlenen … tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava konusu makineye ait kurulum talimatı, çalışma gerilimi, makineyi devreye alma ve kullanma şartları.. gibi gerekli dökümanların satıcı tarafından sağlanıp davacıya verildiğine dair bir bilgi ve belgenin dosya ve eklerinde bulunmadığı bu nedenden ötürü makinenin kurulumunu bilmeyen kişilerce makinenin kurulmasının ve devreye alınmasının yapılamayacağı, bununla birlikte dava konusu makinenin dönen parçalara haiz olması, bu parçaların kurulum ve ilk çalıştırmadan önce yetkilendirilmiş kişilerce kontrolünün yapılmasının daha doğru olacağı, kurulum ve devreye alma ücretinin dava tarihi itibariyle yaklaşık 450,00 TL olduğu, müspet ve menfi zararların tespitinin “Nitelikli Hesaplamalar” uzmanlık alanına girmesi ve uzmanlığı dışında kalması sebebiyle hesabının yapılamayacağı hususları belirtilmiştir.
13.Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
14.İtirazların/beyanların değerlendirilmesi açısından bilirkişiden ek rapor alımıştır.
15… tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; itirazlar cevaplanmış ve sonuçta kök rapordaki tespitlerin geçerli olduğu belirtilmiştir.
16.Bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere; Dava konusu makineye ait kurulum talimatı, çalışma gerilimi, makineyi devreye alma ve kullanma şartları.. gibi gerekli dökümanların satıcı tarafından sağlanıp davacıya verildiğine dair bir bilgi ve belgenin dosya ve eklerinde bulunmadığı bu nedenden ötürü makinenin kurulumunu bilmeyen kişilerce makinenin kurulmasının ve devreye alınmasının yapılamayacağı belirtilmekle, talep sonucu da dikkate alınarak, makinenin henüz kurulmadığının tespitini talep etmede, eda taleplerinin öncüsü olabilecek bu hususta mahkemeden talepte bulunmakta kabule göre hukuki yarar mevcuttur.
17.Taraflar ek rapora da itirazlarını/beyanlarını sunmuşlardır.
18.Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
19.Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi kök ve ek raporlarının, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
20.Davacı taraf,… tarihli dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde belirttikleri 2.500,00 TL’nin 450,00 TL’sinin bilirkişi raporu ile belirlenen miktar olup, kalan 2.050,00 TL’sinin ise geri kalan taleplerinin miktarı olduğunu belirtmiştir.
21.Davacı taraf dava dilekçesinde, müspet ve menfi zararlarının da tespiti/tahsili talebinde bulunmuştur.
22.Bu aşamada, alacaklının seçimlik haklarından olan müspet ve menfi zarar kavramlarına ilişkin şu genel açıklamaların yapılmasında yarar bulunmaktadır.
23.Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Başka bir deyişle müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır (Tandoğan, Hâluk: Türk Mesuliyet Hukuku, İstanbul, 2010, s. 426). Örneğin, davacı davalının sözleşme gereği kabul ettiği fiyattan malı alamayınca başkasından ve daha fazla fiyatla almak zorunda kalması hâlinde bu iki fiyat arasındaki fark onun müspet zararıdır. Davacının mamelekinde, sözleşme yerine getirilseydi bulunacağı duruma göre bir azalma olmuştur. İşte müspet zarar bu iki bedel arasındaki farktan ibarettir. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi hâlinde söz konusu olur. Bu durumda sözleşme ortadan kalkmamakta, yalnızca alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı almaktadır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcunun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu göz ardı edilmemelidir.
24.Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir deyişle, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, s. 427). Bu husus 818 sayılı BK’nın 108. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Anılan madde; “Akitten rücu eden alacaklı, vaidolunan şeyi vermekten imtina ve tediye eylediği şeyi istirdat edebilir. Bundan başka borçlu kendisine hiç bir kusurun isnat edilemiyeceğini ispat edemezse alacaklı akdin hükümsüzlüğünden mütevellit zararın tazminini de talep edebilir.” hükmünü haizdir. Görüldüğü üzere burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır.
25.Kurumlar hakkında yapılan bu genel açıklamalar ışığında, dosyaya bakıldığında, davacı taraf menfi ve müspet zararı bir arada talep etmiştir. Bir sözleşmesel ilişkide menfi ve müspet zarar birlikte talep edilemez.( Emsal olarak, Yargıtay 13. HD., 2014/8304 E, 2015/23475 K; 2008/2929 E, 2008/8015 K)
26.Tüm bu açıklamalar ışığında, davacı tarafın bu talep kalemleri yönünden talebi usulen yerinde değildir.
27.Tüm dosya kapsamı, bilirkişi kök ve ek raporundaki tespitler, yukarıdaki açıklamalar ışığında; Davanın kısmen kabulü ile, davacının dava konusu olan KOD:… Seri No: … olan … Marka … imal yılı olan, … Nolu 1 adet PVC Destek Saçı Çekme Makinesinin kurulmamış olduğu talebinin KABULÜ İLE, söz konusu makinenin dava tarihi itibariyle kurulmamış olduğunun tespiti ile 450,00 TL kurulum masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının menfi ve müspet zararlarını bir arada istediği talebinin usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/ Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
1-Davacının dava konusu olan KOD:… Seri No: … olan … Marka … imal yılı olan, … Nolu 1 adet PVC Destek Saçı Çekme Makinesinin kurulmamış olduğu talebinin KABULÜ İLE, söz konusu makinenin dava tarihi itibariyle kurulmamış olduğunun tespiti ile 450,00 TL kurulum masrafının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Davacının menfi ve müspet zararlarını bir arada istediği talebinin USULDEN REDDİNE,
3-Davacı tarafça yatırılan başvurma ve peşin karar harçlarının mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli 4,90 TL karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
5-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan ve mahsup edilen toplamda 108,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 1.318,90 TL’nin haklılık durumu gereği; 237,40 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00 TL nin haklılık durumu gereği, 237,60 TL’sinin davalıdan; 1.082,40 TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 450,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; AAÜT m. 13/3,4 hükümleri de dikkate alınarak; 450,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı vekili Sn. Av. …’in yüzüne karşı verilen karar KESİN olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.03/11/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır