Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/452 E. 2022/138 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/452 Esas
KARAR NO : 2022/138
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 06/10/2020
KARAR TARİHİ: 15/02/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı …’ın müvekkili bankanın Alanya Şubesi Ticari kredi müşterisi olan dava dışı …Mühendislik İnş. Taah. Sondaj Paz. Tur. Tic. Sarı. Ltd. Şti.’nin sözleşmeden doğan müteselsil kefili olduğunu, adı geçen firmaya kullandırılan kredilerin zamanında geri ödenmemesi nedeniyle davalı hakkında da takip başlattıklarını, ancak davalının yetkiye, borca, faize ve tüm fer’ilerine itiraz ederek takibi durdurduğunu, bu nedenle de itirazın iptaline, yapılan takibin devamına ve alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı asil cevap dilekçesinde özetle; Eski ortağı olduğu dava dışı …Mühendislik İnş. Taah. Sondaj Paz. Tur. Tic. San. Ltd. Şti. ile davacı banka arasında düzenlenen sözleşmede kefil imzasının bulunduğunu, fakat noter aracılığıyla kefaletten ayrıldığını bildirmiş olduğunu, zaten evli olması ve eşinin rızası olmadığı için de mezkur sözleşmenin geçerli olmadığını, ayrıca bankaca talep edilen alacağa ait faiz oranlarının da yüksek ve kanunsuz olduğunu, kefaleti geçerli olsa bile kendisinin davacı banka ile ticari iş ilişkisinin olmadığını, bu nedenle de Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna tabi olması gerektiği, gerekçeleriyle davanın reddini ve %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davacı tarafından davalı aleyhine Antalya 2. İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı takip dosyası ile dava dışı şirket ile davalı banka arasında imzalanan kredi sözleşmesine dayanılarak başlatmış olduğu icra takibinde kefil sıfatına sahip olduğu iddia edilen davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Antalya 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası incelenmiş; alacaklının …Bankası A.Ş, borçluların …Mühendislik İnş. Taah. Sondaj Paz. Tur. Tic. Sarı. Ltd. Şti., …olduğu, Ticari kredili Mevduat borcu için ve Cari hesap borcu için 7.877,52-TL asıl alacak, 118,18-TL işlemiş faiz, 5,91-TL BSMV ve 143.416,72-TL asıl alacak, 3.871,43-TL işlemiş faiz, 193,57-TL BSMV olmak üzere toplam 155.483,33-TL alacağın tahsili talebi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin 18/12/2019 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, borçlunun 23/12/2019 tarihinde takibe itirazı nedeniyle takibin durdurulmasına karar verildiği, kararın davacıya tebliğ edilmediği ve İİK’nun 67/1 maddesi gereği yasal 1 yıllık süre içerisinde eldeki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Bankacı bilirkişi 08/03/2020 tarihli kök raporunda sonuç olarak; Davalı …’ın, davacı banka …Bankası A.Ş’nin Dava dışı …Mühendislik İnş. Taah.Sondaj Paz. Tur. Tic. San. Ltd. Şti.’ne kulfandırdığı Kredili Ticari Mevduat Hesabı ve Borçlu Cari Hesap kredilerinin Sözleşmelerden doğan müteselsil kefili olduğu, kefaleti sona erdiren yeni bir sözleşmenin bulunmaması, mezkur kredilerin yeni bir teminata bağlanmamış olması, davalının kefillikten çekitdiğini belirtir istifanamesinin kefalete konu KMH ve BCH’ların bakiye arz ettiği bir döneme denk gelmesi ve böylece TBK’nun.599.Maddesinin 2. Fıkrasında sözü edilen; Kefil, alacaklının kefalete güvenmesi sebebiyle uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü kapsamında bulunan bir banka riskinin devam etmekte olması, Davalının dava dışı banka borçlusu …Mühendislik İnş. Taah. Sondaj Paz. Tur. Tic. San. Ltd. Şti’nin 24.04.2015 tarihinden itibaren ortağı olduğu, 26.09.2017/01 Sayılı Genel Kurul Kararına istinaden hissesini diğer ortak olan …e devrettiği ve bu hususun 12.01.2018 itibariyle tescil edilerek 19.01.2018 tarihli 9498 Sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlarımış olması bunun da; TBK’nun 598. Maddesinde eş rızasını gerektirmeyen bir durum olması nedeniyle, davalının evli olduğundan ve eşinin kefalet rızası olmadığından bahisle sözleşmeterin geçersiz olacağı yolundaki iddialarının kabul edilemez olduğu, Davacı bankaca 31.03,2019 tarihinde kat edilen kredi alacaklarının ödenmesine ilişkin olarak davalıya gönderiler ihtarnamenin 16.04.2019 olan takip tarihinden sonra tebliğ edilmesi nedeniyle, bankaca temerrüt faizi uygutanamayacağı ve sadece bu tarihler için bankaca ilan edilen %27 oranında akdi faiz uygulanabileceği, bütün bu açıklamalarımız sonucunda da Davacı …bankası A.Ş.’nce davalı …’dan, takip tarihi itibariyle; toplam 153.319,71.- alacağının bulunduğu sonuç ve kanaatine varmıştır.
Bankacı bilirkişi 11/10/2021 tarihli ek raporunda sonuç olarak; 08.03.2019 tarihli kök raporumuzda belirttiğimiz hususları değiştirebileceğimiz yeni bir bulgunun var olmaması nedeniyle, Davacı …bankası A.Ş.’nce davalı …’dan, takip tarihi itibariyle; toplam 153.319,71.-TL alacağının bulunduğu sonuç ve kanaatine varmıştır.
Bankacı bilirkişi 20/12/2021 tarihli ek raporunda sonuç olarak; tedritli hesap yapmaya olanacak sağlayacak bir alternatif verinin oluşmaması nedeniyle kök ve ek raporunda yapılan hesaplamaların ve ortaya çıkan rakamsal sonucun değişmeyeceği sonuç ve kanaatine varmıştır.
Uyuşmazlık; takibe dayanak genel kredi sözleşmesi nedeniyle borçlunun takip tarihi itibari ile sorumlu olduğu alacak miktarının tespitine ilişkindir.
Öncelikle çözümlenmesi gereken husus davalı borçlunun icra dairesinin yetkisine itirazıdır.
İtirazın iptali davaları, icra takibine sıkı sıkıya bağlı davalardandır. İtirazın iptali davasında yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi dava şartıdır.
İcra takibinde yetki kurallarının düzenlendiği 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 50. maddesinin birinci fıkrasına göre “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde de, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca BK’nın 73. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89.) maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir.
Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer.
6100 sayılı HMK’nun 17. maddesine göre “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.”
Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan dava dışı şirket ile imzalanan 29/06/2011 tarihli genel kredi sözleşmesinin Anlaşmazlıkların Çözümü bölümünün 13.4. maddesinde “ihtilaf halinde Antalya Mahkemelerinin yetkili olduğu” kararlaştırılmıştır. Dava, 6100 sayılı HMK yürürlüğe girdikten sonra, açılmış olup, sözleşmedeki yetki şartının geçerli olup olmadığı anılan yasa hükümlerine göre belirlenir. Sözkonusu yasanın Yetki Sözleşmesi başlıklı 17. maddesinde “tacirler ve kamu tüzel kişilerinin” sözleşme ile yetkili mahkemeyi belirleyebilecekleri öngörülmüştür. Düzenleme ile gerçek kişilerin korunması amaçlanmış, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki gerçek kişilerin, kendi aralarında Yetki Sözleşmesi yapmaları kabul edilmemiştir. Buradan hareketle davalı borçlunun icra dairesinin yetkisine itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Aynı gerekçelerle davalının mahkememiz yetkisine itirazı da kabul edilmemiş, 08/12/2020 tarihli celsede yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Akdi ilişkinin incelenmesinde; Davalı …ile davacı bankanın Alanya Şubesi arasında 29/06/2011 tarihli 100.000,00-TL limitli Genel Nakdi ve Gayri nakdi Kredi Sözleşmesi imzalandığı, 21/03/2012 tarihinde kredi limitinin 12.000,00-TL arttırıldığı, 24/10/2014 tarihinde 300.000,00-TL limitli yeni bir kredi sözleşmesi imzalandığı Alanya 1. Noterliği’nin 02/04/2019 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile hesabın kat edildiği anlaşılmıştır. İİK’nun 68/b maddesinde; “… Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır….” hükmü yer almaktadır. Yine İİK 150/ı maddesinde; “Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu, kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığıyla krediyi kullanan tarafa kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürlüğüne ibraz ederse icra müdürü 149. madde uyarınca işlem yapar…”, İİK’nun 149. maddesinde ise, “İcra müdürü, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir…” hükümlerine yer verilmiştir.
Somut olayda; asıl borçlu şirkete ve kefillere çıkarılan hesap kat ihtarının, asıl borçlunun ve kefillerin kredi sözleşmesindeki adreslerine çıkarıldığı, ancak bu adreslere gönderilen ihtarnamelerin iade edildiği ancak tebligatın sözleşmede belirtilen adreslere çıkarıldığı dolayasıyla tebliğ işleminde bir usulsüzlük bulunmadığı, İİK’nun 150/ı ve 68/b maddelerinde 4949 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikler bankalar lehine getirilmiş uygulamalar olmakla kat ihtarının yapıldığının kabulü gerekmiştir. Nitekim borçluların hesap kat ihtarı tebligatının usulüne uygun olmadığı itirazını ileri süremeyecekleri gibi, bu husus mahkemece de re’sen incelenemez.(Aynı yöndeYARGITAY 12. Hukuk Dairesi ESAS NO : 2021/929 ,KARAR NO : 2021/5592)

Davalının kefaletinin geçerli olup olmadığı hususunda yapılan değerlendirmede ;
Kefalet sözleşmesi davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
6098 Sayılı TBK 583.Maddesinde ; “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.” düzenlemesi mevcuttur.
6098 Sayılı TBK 584.Maddesinde”Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
(Ek fıkra: 28/3/2013-6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.” düzenlemesi mevcuttur.
Davacı banka ile dava dışı şirket arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesindeki davalı …’ın kefaletlerinin 6098 Sayılı TBK 583.Maddesindeki yasal düzenlemeye uygun ve geçerli olduğu, davalının eş rızası aranmasına dair savunmasının şirket ortağı olduğundan yerinde olmadığı ve ayrıca kefaletten dönme şartlarının da mevcut olmadığı görülmüştür.
Bütün dosya kapsamı, mahkememizce alınan yukarıda tarihi belirtilen hüküm kurmaya, mahkeme ve kanun yolu denetimine elverişli bilirkişi raporu da dikkate alındığında, davalı …’ın kredi sözleşmesinden kaynaklı borçlu olduğunun anlaşılması ile davalı aleyhine açılan davanın, mahkememizce esasa alınan bilirkişi raporunda belirtilen bedeller üzerinden kısmen kabulüne kısmen reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebine yönelik değerlendirmede: Yargıtay 19. H.D.nin 27/02/2013 gün ve 2013/10 E. 2013/1630 K. sayılı emsal içtihatında ”…alacağın, banka kredi sözleşmesinden kaynaklanmakta olduğu gözetildiğinde, sözleşme hükümlerine göre her aşamada hesap edilebilir, likit bir alacak olarak kabulünün gerekçesine ve borçlunun itirazında haksız bulunmasına göre, 2004 sayılı kanunun ilgili maddesi doğrultusunda itirazın iptaline karar verilen, harcı yatırılarak dava konusu edilen bölüm üzerinden alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmetmek gerekir…” şeklindeki emsal içtihad doğrultusunda kredi sözleşmesi nedeniyle sorumluluğunun kabulüne karar verilen borçlu aleyhine hükmolunan alacağın %20’si oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan gerekçelerle davacının davasının kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; davalının, Antalya 2. İcra Müdürlüğü’nün … esas numaralı dosyasına yaptığı İTİRAZIN KISMEN İPTALİ İLE; takibin ticari kredili mevduat hesabı yönünden 143.416,72-TL asıl alacak, 1.828,57-TL işlemiş akdi faiz, 91,44-TL gider vergisi ile borçlu cari hesap yönünden 7.877,52-TL asıl alacak, 100,44-TL işlemiş akdi faiz, 5,02-TL gider vergisi olmak üzere toplam 153.319,71-TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Ticari kredili mevduat hesabı yönünden asıl alacak tutarlarına takip tarihinden itibaren % 31,8 oranında, borçlu cari hesap yönünden % 58,8 oranında temerrüt faizi ve faiz üzerinden % 5 gider vergisi UYGULANMASINA,
3-Davacının inkar tazminatı talebinin KABULÜ İLE, 30.663,94-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 10.473,27-TL harçtan peşin alınan 1.677,85.- TL nin mahsubu ile, eksik alınan 8.795,42-TL nin davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden 1.301,63-TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden 18,37-TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafça yapılan davetiye, posta masrafı, bilirkişi giderinden ibaret toplam 605,50-TL yargılama giderlerinden davanın kabul ve red oranı gözetilerek 597,10.-TL yargılama gideri ile 1.940,05.-TL ilk dava masraf toplamı 2.537,15.- TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 18.515,37- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansı ve varsa teminatın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, davacı vekili …’ın yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/02/2022
Katip …
E imzalı

Hakim …
E imzalı