Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/366 E. 2024/4 K. 03.01.2024 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/366
KARAR NO : 2024/4
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 31/08/2020
KARAR TARİHİ : 03/01/2024

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Davacı Müvekkilin, yolcu olarak bulunduğu Müteveffa … sevk ve idaresindeki … plakalı (şirketinizce ZMMS ile poliçelendirilmiş ve teminat altına alınmış ) otomobilin … Antalya istikameti 33.km direksiyon hakimiyetine kaybetmesi nedeniyle refüjlere çarpması neticesinde … tarihinde tek taraflı , maddi hasarlı , ölümlü ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, iş bu kaza nedeniyle vekil edenin yaralandığını ve uzunca bir süre yatılı tedavi gördüğünü ve malül kaldığını, bu süre içerisin de (geçici iş göremezlik döneminde) refakatçi ve bakıcıdan yararlandığını, yine aynı dönem de hastaneye gidip geldiği için yol parası harcamaları olduğunu, hastanede bulundukları dönem içerisinde de refakatçilerinin yemek ücretleri oluştuğunu, söz konusu trafik kazası ile ilgili … tarihli Trafik Bilirkişi Raporuna göre … plakalı araç sürücüsü Müteveffa … ‘nin asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, … Cumhuriyet Başsavcılığı … soruşturma ve … Karar sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair verilen kararda da kusur durumunun belirtildiğini, müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığını, bu kazanın oluşumunda kusursuz olan vekil edenin, kaza sebebi ile uzun süre tedavi olduğunu, vücudunda , omuzunda kırık oluştuğunu ve kaza sonrasında da tam olarak iyileşemeyerek bir müddet işine gücüne devam edemediğini, kaldı ki, kaza neticesinde hiçbir zaman tam olarak iyileşemeyerek, tüm vücut fonksiyonlarına nazaran daimi sakatlığı oluştuğunu, vekil edenin geçirdiği trafik kazası nedeni ile geçici ve daimi sakatlığından kaynaklanan maddi kayıpları olduğu için bu davanın açılmasının zaruri olduğunu, iş bu davadan ötürü vekil edenin uzun süre psikolojik bakımdan kendine gelemediğini, üzüntü ve acı çektiğini beyan ederek; … TL Geçici ve Daimi İş Göremezlik tazminatının davalıdan alınarak davacı vekil edene verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımının gerçekleştiğini, eksik evrak ile başvuru yapıldığından davanın usulden reddinin gerektiğini, gerekli kusur ve maluliyet raporlarının alınması gerektiğini, somut olayda hatır taşımasının dikkate alınması gerektiğini, müvekkili şirketin faizden sorumluluğunun olmadığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
TBK m. 50 gereği; Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
Davacı vekili, aşamalarda … tarihli dilekçesi ile taleplerini netleştirmiştir. Buna göre, davacı, 2.200,00 TL geçici iş göremezlik, … TL daimi iş göremezlik zararı talep etmiştir.
Davalı vekili, usulüne uygun başvuru yapılmadığını iddia etmiştir. Başvuru şartı, hukuki niteliği itibariyle tamamlanabilir dava şartıdır. Dosyada, davacının sigorta şirketine başvurduğuna ilişkin belgeler mevcuttur. Davalı tarafın usulüne uygun arabuculuk yapılmadığı itirazları da davacı tarafça bir başvurunun yapılmış olması, bunun sigorta şirketince de esasen kabul edilmiş olması, hak arama hürriyeti, mahkeme erişim hakkının gerektiğinden fazla kısıtlanmamasının gerekmesi karşısında yerinde bulunmamıştır.(Emsal olarak, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi., 2017/645 E., 2017/464 K.)
Davalı … şirketinin zaman aşımı itirazına bakıldığında; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 72-73 maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu halde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber, artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) haline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’ide bulunması gerekir (HGK’nun 05.05.2010 gün ve E:2010/8-231, K:255 sayılı ilamı). İşte, zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i olup; usul hukuku anlamında ise, bir savunma aracıdır (Kuru, Baki:Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt:IV, İstanbul 2001, Cilt:2, s.1761;Von Tuhr. A.:Borçlar Hukuku (C.Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt:1-2, s.688 vd.;Canbolat, Ferhat:Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları, EÜHF Dergisi, Cilt:III, Sayı:1, Kayseri 2008, s.255 vd.; HGK’nun 06.04.2011 gün ve E:2010/9-629, K:2011/70 sayılı ilamı). .6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 49 ve devamı maddeleri haksız fiillerden doğan borç ilişkilerini düzenlemektedir. Buna göre; Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirlenir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 72. maddeye göre; Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. 2918 sayılı Karayolları trafik kanunu’nun 109 uncu maddesi gereğince de ; Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. 2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür.(HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir)
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; kaza tarihi, dava tarihi, olayın niteliği, olayın eylemin aynı zamanda bir suç oluşturması hususu göz önüne alınarak, davalının zaman aşımı def-inin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Olay tarihinden itibaren 8 yıl geçmeden dava açılmıştır. (Olay tarihi …-Dava tarihi … olmakla)Dosya kapsamında bulunan … Cumhuriyet Başsavcılığının … sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunun incelenmesinde; sürücü(müteveffa) … yönetimindeki araç ile kontrolsüz olarak seyrettiği trafik işaret ve levhalarına uymayarak eğimli viraja yaklaşırken hızını azaltmayarak dikkatsiz ve tedbirsiz davranışları nedeniyle 2918 sayılı K.T.K’ nun 84. Maddesinde yer alan diğer sürücü kusurlarından 52/1a “Araçların hızını, kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken azaltmamak” kurallarını ihlal ettiğinden asli kusurlu olduğu kanaatine varıldığı, yapılan soruşturma neticesinde müteveffa …’ nin hayatını kaybetmesi nedeniyle kovuşturma olanağı bulunmadığından, şikayet de olmadığından, … tarih ve … K sayı ile kovuşturmaya yer olmadığına itiraz yolu açık olmak üzere karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkememizce kusur raporu aldırılmıştır.
… tarihinde … tarafından verilen kusur raporunun incelenmesinde; sadece ihlal edilen trafik krallarının açıklandığı, … plakalı araç sürücü …’ nin Karayolları Trafik Kanununda belirtilen 47/1-c,52/1-a maddeleri ile Yönetmelik 95. ve 101. Maddelerini ihlal ettiği kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 266/1. maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Trafik kazasına etki eden ve tarafların kusur durumlarının belirlenmesinde rol oynayabilecek olan araç hızlarının tespiti, aracın teknik özelliklerine göre kazanın oluş şeklinin belirlenmesinde zorunluluk bulunması vs. gibi bir durum yoksa, kazadaki kusur oranlarını belirlemenin teknik bilgiyi gerektiren bir yönü bulunmamaktadır.(Yargıtay 17. HD., 2019/2909 E,2020/7805 K.)
Bu bilgiler ışığında,
… tarihinde … tarafından verilen kusur raporunun dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmaktadır. Davacıya atfedilecek bir kusur yoktur.
Aşamalarda, mahkememizce, İstanbul ATK’dan maluliyete ilişkin rapor aldırılmasına karar verilmiştir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Maluliyete ilişkin alınacak raporlar 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak; Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları) , 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonra da Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
İstanbul ATK tarafından düzenlenen … tarihli … karar sayılı kararı gereği; 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmamış olduğundan maluliyet oranının %0(yüzdesıfır) olduğu, İyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 3 (üç) aya kadar uzayabileceği, Başka birisinin sürekli veya geçici bakımına muhtaç durumda olmadığı oy birliği bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
İstanbul ATK tarafından düzenlenen …. tarihli … karar sayılı kararının dosya kapsamına uygun olduğu mahkememiz kabulündedir.
Mahkememizce dosya aktüerya bilirkişisine tevdi edilmiştir.
… tarihli aktüerya bilirkişi raporunda özetle; davacının sürekli iş göremezlik zararının olmadığı, geçici iş göremezlik zararının 511,62 TL olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Mahkememizce itirazların değerlendirilmesi amacıyla ek rapor alınmıştır.
… tarihli ek raporda özetle; kök rapordaki tespitler teyit edilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Mahkememizce itirazlar da göz önüne alınarak, … tarihli celsede, kaza tarihi itibariyle davacı kazancının tespiti amacıyla kolluk araştırılması yaptırılmasına (kişinin kendisinden ve yakınlarından sorulmamak üzere); kaza tarihi itibariyle davacının bir işte çalışıp çalışmadığının tespiti amacıyla Esnaf Odasına, Ticaret Odasına ve SGK’ya müzekkere yazılmasına; davacı vekilinin müvekkilinin kaza tarihi itibariyle kazancına esas bilgi ve belgeler var ise sunması için 2 haftalık kesin süre verilmesine dair ara karar kurulmuştur. Gelen yazı cevapları dosyaya alınmıştır. … tarihli celsede, SGK kayıtlarında davacının 1.164,28.-TL kazancının olduğunun anlaşıldığı, bu rakamın bürüt olduğu, ilgili tarihte asgari ücretin 940,50.-TL olduğu anlaşılmakla; bilirkişiye dosya tevdii edilerek bu yönüyle de ek bir rapor hazırlamasının istenilmesine karar verilmiştir.
… tarihli bilirkişi 2 inci ek raporunda özetle; davacının davacının sürekli iş göremezlik zararının olmadığı, asgari ücret ile çalıştığının kabulü halinde geçici iş göremezlik zararının 511,62 TL olduğu, SGK kayıtlarındaki ücret ile çalıştığının kabulü halinde 992,22 TL olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
Bu hususlar doğrultusunda, dosyadaki kusur ve ATK maluliyet raporunun, … tarihli aktüerya bilirkişi 2 inci ek raporu bilirkişi raporunun, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, anılan raporları dikkate alınarak, Davacının sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, davacının geçici iş göremezlik talebinin kısmen kabulü ile; 992,22.-TL geçici iş göremezlik zararının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davacının sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin reddine,
2-Davacının geçici iş göremezlik talebinin kısmen kabulü ile; 992,22-TL geçici iş göremezlik zararının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Davacı tarafça yatırılan 54,40 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 68,31 TL peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye kalan 359,29 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplam 122,71 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 3.710,60 TL’nin haklılık durumu gereği; 370,00 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00TL’nin haklılık durumu gereği 70,00 TL’sinin davalıdan; 1.250,00 TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 992,22-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; AAÜT m. 13/3 hükmü de dikkate alınarak, 992,22-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/01/2024

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır