Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/358 E. 2023/262 K. 26.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/358
KARAR NO : 2023/262
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 28/08/2020
KARAR TARİHİ : 26/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; … tarihinde … ili, .. mahallesi, … Bulvarı … inci sokağın kesiştiği noktada dava dışı …’un sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklet ile davalı … …’nin maliki bulunduğu, diğer davalı …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması neticesinde, … plakalı motorsiklette yolcu olarak bulunan davacı müvekkilin sürekli sakatlık derecesinde yaralandığını, davalının kullandığı … plakalı aracın kaza anında ZMMS bulunmadığından … Hesabına davanın yöneltildiğini, davalı … … A.Ş’nin ise kazaya karışan … plakalı aracın ZMM sigortacısı olması nedeni ile sorumluluğunun bulunduğunu, söz konusu kaza nedeniye ceza yargılamasına ilişkin davanın Antalya … Asliye Ceza mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile yapılan yargılamada, davalı …’nin mahkumiyeti ile sonuçlandığını, kaza tespit tutanağına ve bilirkişi raporu ve ATK kusur raporuna göre, iş bu kazada davalı …’nin ve dava dışı …’un kusurlu olduğunu, Antalya … Asliye Hukuk mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile manevi tazminat davası için yapılan yargılamada alınan maluliyet raporunun dosya arasına sunulduğunu, müvekkilinin ağır derecede yaralandığını beyan ederek; 10,00 ₺ (TL) maddi tazminatın tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu talebin zaman aşımına uğradığını, bu nedenle usulden ret kararı verilmesi gerektiğini, müvekkili hakkında verilmiş bir mahkumiyet kararı bulunmadığını, ceza yargılaması sonucu HAGB kararı verildiğini, bunun bir mahkumiyet kararı olmadığını, meydana gelen kaza nedeniyle kaza tespit tutanağı düzenlenmediğini, ceza dosyasındaki kusur oranlarına değer verilmemesi gerektiğini, müvekkilinin kusurlu olmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı kazaya karışan aracın müvekkili şirkete, … tarihleri arasında geçerli olmak üzere … numaralı Karayolu Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacının usulüne uygun başvurusu olmadığından davanın usulden reddi gerektiğini, davacı tarafça sunulan sağlık raporuna açıkça itiraz ettiğini, geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri talebine ilişkin müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından, işbu davanın esastan da reddi gerektiğini, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun ispat edilmesi gerektiğini, müterafık kusur ve hatır taşımacılığı durumunun incelenmesi gerektiğini, talep edilmesi gereken faizin yasal faiz olması gerektiğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının usule uygun başvurusu olmadığını, … plakalı otomobilin kaza saati itibariyle zorunlu trafik poliçesinin olduğunu, … plakalı otomobilin … … AŞ den zorunlu sigortasının olduğunu, sağlık giderleri teminatının SGK.nın Sorumluluğunda olup … … bu giderlerden sorumluluğunun … tarihinde sona erdiğini, müterafık kusur indirimi ve hatır taşımacılığı indirimi şartlarının oluştuğunu, avans faizi talep edilmesi şartlarının olmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … vekili cevap dilekçesinde özetle; husumet itirazlarının olduğunu, müvekkili şirketin aile şirketi olduğunu, söz konusu aracı uzun süreli kira sözleşmesi ile kiraya verdiklerini, diğer davalı …’nin kaza tarihinde aracın zilyedi olduğunu,yazılı sözleşmenin akrabalık bağı nedeniyle yapılmadığını, zaman aşımı def-inde bulunduklarını, davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu, kazada, kaza tespit tutanağı düzenlenmediğini, kusurlarının olmadığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
TBK m. 50 gereği; Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
Davalılar, …/… … vekili zaman aşımı def-inde bulunmuştur.
Özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde kanunun kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 72-73 maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu halde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber, artık doğal bir borç haline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’ide bulunması gerekir (HGK’nun 05.05.2010 gün ve E:2010/8-231, K:255 sayılı ilamı).
İşte, zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i olup; usul hukuku anlamında ise, bir savunma aracıdır (Kuru, Baki:Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt:IV, … 2001, Cilt:2, s.1761;Von Tuhr. A.:Borçlar Hukuku (C.Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt:1-2, s.688 vd.;Canbolat, Ferhat:Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları, EÜHF Dergisi, Cilt:III, Sayı:1, Kayseri 2008, s.255 vd.; HGK’nun 06.04.2011 gün ve E:2010/9-629, K:2011/70 sayılı ilamı).
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 49 ve devamı maddeleri haksız fiillerden doğan borç ilişkilerini düzenlemektedir. Buna göre; Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 72. maddeye göre; Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. 2918 sayılı Karayolları trafik kanunu’nun 109 uncu maddesi gereğince de ; Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; ceza dosyasında atılı suçun “taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma” suçu olması, HAGB kararı mahkumiyet olmamakla beraber ceza zaman aşımının uygulanması için mahkumiyet şartının olmaması, somut durumda suç teşkil eden bir fiilin olduğunun anlaşılması, kaza tarihi olan … yılı baz alındığında, iş bu davanın açılma tarihi itibariyle zaman aşımının dolmadığının açık olması karşısında, zaman aşımı def-i yerinde değildir.
Davalı … vekili aracın uzun süreli kira ile zilyetliğinin devredildiğini, husumetin kendilerine düşmediğini belirtmiştir.
2918 sayılı KTK hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı Yasa’nın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. (Yargıtay 17. HD, 2015/6885 E, 2018/626 K)
Somut olayda, yukarıda anlatılan hususlar ışığında, davalı … …, aracın uzun süreli kira sözleşmesi ile devredildiğini gösterir ispata yarar bir delil göstermemiştir. Anılan husus ispat edilmediğinden, talebi yerinde bulunmamıştır.
Davalı … … A.Ş ve … … vekilleri kendilerine usulüne uygun başvuru olmadığını ileri sürmüşlerdir.Dosya kapsamından davacı tarafça adı geçen davalılara başvuru yapıldığı anlaşılmaktadır. Zira, adı geçen davalılar da başvuru yapılmadığından değil, eksik belge ile başvuru yapıldığını beyan etmişlerdir. Somut dosya kapsamında, davacı tarafça bir başvurunun yapılmış olması, bunun davalılarca da esasen kabul edilmiş olması, hak arama hürriyeti, mahkeme erişim hakkının gerektiğinden fazla kısıtlanmamasının gerekmesi karşısında adı geçen davalıların itirazları yerinde bulunmamıştır.(Emsal olarak, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi., 2017/645 E., 2017/464 K.)
Davalı … vekili cevap dilekçesinde, ceza yargılaması sonucu HAGB kararı verildiğini, bunun bir mahkumiyet kararı olmadığını beyan etmiştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, ceza yargılamasında sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eder. Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Kurumun anılan özellikleri karşısında, maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, hukuk hakimini bağlamıyacağının kabulü gerekir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01/02/2012 gün 2011-19/639 E, 2012/30 K sayılı ilamı) Yargıtay 21. HD’nin 2019/2833 esas, 2019/8066 karar sayılı emsal ilamında da; “Her ne kadar ceza davasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedeniyle kesinleşmiş bir mahkumiyet kararından söz etmek mümkün değilse de, ceza yargılamasında maddi vakıa olarak eylemin hukuka aykırılığının ve failinin belirlenmiş bulunması karşısında kusur oranlarının belirlenirken bu durumun da göz önüne alınması gerektiği açıktır” denmektedir.
Kurum hakkında yapılan bu genel açıklamalardan sonra dosyaya bakıldığında, ceza mahkemesince verilen HAGB kararı ile sonuçlanan ceza yargılamasının iş bu dosya için kesin delil olduğu söylenemez. Davalı … vekili cevap dilekçesinde, ceza yargılaması sonucu HAGB kararı verildiğini, bunun bir mahkumiyet kararı olmadığı beyanı bu yönüyle doğrudur.
Dosyaya bakıldığında, haksız fiile dayanıldığı görülmektedir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Maluliyete ilişkin alınacak raporlar … tarihinden önce Sosyal … Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonra da Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Mahkememizce aşamalarda maluliyet raporu aldırılmıştır.
Dosyada … ATK’dan aldırılan … tarihli, … karar sayılı raporunda özetle; Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik Hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğu dolayısıyla; kişinin tüm vücut engellilik oranının %0 (yüzdesıfır) olduğu, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 4 (dört) aya kadar uzayabileceği, başka birisinin sürekli veya geçici bir süreliğine bakımına muhtaç durumda olmadığı belirtilmiştir.
Rapor taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır. Mahkememizce, Antalya … Asliye Hukuk mahkemesinde görülen manevi tazminat talepli davada alınan Akdeniz Üniversitesinin düzenlediği rapor ile ATK raporu arasındaki çelişkilerin giderilmesi için ATK Üst Kurulu’na dosya gönderilmiştir. Çünkü, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden karar verilemez. Hatta, farklı yönetmelik hükümlerine dair düzenlenmiş olsa da fahiş fark içeren maluliyet oranları var ise bu husus dahi giderilmelidir.(Yargıtay 17. HD., 2020/4594 E, 2020/8383 K; Yargıtay 17. HD., 2018/3538 E, 2020/1246 K; Yargıtay 17. HD., 2018/1320 E, 2019/12109 )
… ATK İkinci Üst Kurulu tarafından düzenlenen … tarih, … sayılı raporunda özetle;
“… oğlu, … doğumlu, …’nün … tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının,
A-) 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı resmi gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik Hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğundan;
Kişinin tüm vücut engellilik oranının %0 (yüzdesıfır) olduğu,
B-) 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında, maluliyetine neden olacak düzeyde araz bulunmadığından, maluliyet tayinine mahal olmadığı,
Kişinin maluliyet oranının %0(yüzdesıfır) olduğu,
C-) İyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 4 (dört) aya kadar uzayabileceği,
D-) Kişinin başka birinin sürekli veya geçici olarak bakımına muhtaç durumda olmadığı” hususları belirtilmiştir.
Kaza tarihi itibariyle, maluliyet tespitinde dikkate alınacak yönetmelik, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliktir.
Rapor taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar beyanlar alınmıştır.
Mahkememizce aktüerya bilirkişisinden rapor aldırılmıştır.
… tarihli aktüerya bilirkişi raporunda özetle; yapılan hesaplama gereği, davacının sürekli iş göremezlik zararının olmadığı, geçici iş göremezlik zararının ise 5.348,26 TL olduğu belirtilmiştir.
Rapor taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar beyanlar alınmıştır.
Davacı vekili, … uyap tarihli dilekçesi ile hem dava dilekçesindeki taleplerini bölmüş hem de dava değerini artırmıştır. İş bu dilekçe, davalılara tebliğ edilmiştir. Dava değerini sadece, davalılar … ve … … yönünden artırmıştır.
Dava değeri artırımına ilişkin dilekçeye karşı, zaman aşımı def-i de, dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının açıkça belirtilmesi, iş bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olması, suç teşkil eden fiilin mevcut olması, yukarıda zaman aşımına ilişkin açıklamalar, belirsiz alacak davasında, dava açılmakla, alacağın tümü için zaman aşımı kesilmesi (Pekcanıtez, H.: İşçilik Alacaklarında Belirsiz Alacak Davası, Prof. Dr. Turhan Esener Armağanı, 1. İş Hukuku Uluslarası Kongresi, s. 224) hususları dikkate alınarak, artırım anı itibariyle de zaman aşımının dolmadığının açık olması karşısında, zaman aşımı def-i yerinde değildir.
Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
Bu hususlar doğrultusunda, … ATK İkinci Üst Kurulu tarafından düzenlenen … tarih, … sayılı rapor ve aktüerya bilirkişi raporlarının, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davalı … vekili cevap dilekçesinde manevi tazminat talebinin reddinin gerektiğini ileri sürmüş ise de davacının manevi tazminat talebi olmadığından, bu hususun sehven yazıldığı mahkememiz kabulündedir. Davalılar … … A.Ş ve … … vekilleri bakıcı gideri talebinin yerinde olmadığını ileri sürmüş ise de davacının bakıcı gideri talebi olmadığından, bu hususun da sehven yazıldığı mahkememiz kabulündedir.
Kusur konusuna bakıldığında; 6100 sayılı HMK’nın 266/1. maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Trafik kazasına etki eden ve tarafların kusur durumlarının belirlenmesinde rol oynayabilecek olan araç hızlarının tespiti, aracın teknik özelliklerine göre kazanın oluş şeklinin belirlenmesinde zorunluluk bulunması vs. gibi bir durum yoksa, kazadaki kusur oranlarını belirlemenin teknik bilgiyi gerektiren bir yönü bulunmamaktadır.(Yargıtay 17. HD., 2019/2909 E,2020/7805 K.) Davacının yolcu olduğu hususunda bir uyuşmazlık yoktur. Davacının kusurunu gösterir dosyada bir bilgi veya belge de yoktur. Asliye Hukuk mahkemesindeki bilirkişi kusur raporunda da davacının kusuru olduğunu gösterir bir bilgi veya belge yoktur. Asliye hukuk mahkemesi gerekçesinde davacının kazada etken bir davranışının olmadığı kabul edilmiştir. Karar kesinleşmiştir. Tüm dosya kapsamına göre, davacının olayda kusurunun olmadığı mahkememiz kabulündedir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları A7 gereği; …, poliçede, başlama ve sona erme tarihleri olarak yazılan günlerde ve poliçede belirtilen saatlerde başlar ve sona erer. Poliçede başlama ve sona erme saatinin yer almaması halinde …, Türkiye saati ile öğleyin 12.00’da başlar ve öğleyin saat 12.00’da sona erer.
Davalı … … vekili, … plakalı otomobilin kaza saati itibariyle zorunlu trafik poliçesinin olduğunu, … plakalı otomobilin … … AŞ den zorunlu sigortasının olduğunu beyan etmiştir. … plakalı otomobilin … … AŞ nezdindeki poliçesine bakıldığında, … tarihi saat: 12:00 itibariyle … teminatının bittiğinin yazdığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesi ekinde sunulan soruşturma evresi ifade tutanaklarının içeriğinden de anlaşılacağı üzere, kazanın tarihi de … olmasına rağmen, kazanın saati 14:20 olmakla, kaza tarihi itibariyle ilgili araç geçerli bir ZMMS ye sahip değildir. Davalı … Hesabına husumet yöneltilmesinde bir hukuka aykırılık yoktur.
Kural olarak söylemek gerekir ki; Dosyaya baktığımızda; davanın trafik kazasına dayandığı anlaşılmaktadır ve genel kural olarak Trafik kazaları haksız fiil niteliğinde olup, tazminat borcu haksız fiil tarihinde muaccel olur. (Yargıtay 17. HD., 2008/2484 E., 2008/4216 K., Yargıtay 11. HD., 25.1.2007 tarih, 2005/14182E.,2007/809 K.)Haksız eylemden kaynaklanan tazminat  davalarında, olay tarihinden faiz yürütülmelidir(fur semper in moro).
2918 sayılı KTK.nun 98/1, 99/1. maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk … Poliçesi Genel Şartları’nın B.2. maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde … şirketinin tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. … şirketine başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir. Bu durumda, ilke olarak davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmış ise bundan 8 iş günü sonrasında, başvuru yapılmamış ise dava tarihi itibarıyla, belirlenen tazminat alacağının tamamı için anılan tarihlere uygun faiz uygulanması gerekir.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereğince ihdas edilen … … Yönetmeliği’nin 15. maddesi gereğince de rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte ihbar edildiği tarihte Hesabın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Davalı … …’nın … bedelini ödeme yükümlülüğü gerekli belgelerle birlikte … …’na başvuru yapıldığı tarihte, böyle bir başvuru olmadığı takdirde ise dava tarihinde doğmaktadır.
Dosyaya dönüldüğünde; davalı … … davacı başvurusuna ilişkin ret cevabını içerir belgenin tarihi …’dur. Davacının … Hesabına başvurusunun net tebliğ tarihini gösterir bir belge yok ise de ret tarihinin bahsi geçtiği üzere … olduğu açıktır. Yargıtay 17. HD, 2013/21454 E sayılı emsal ve kıyasen uygulanan kararı gereği iş bu ret kararı tarihi adı geçen için temerrüt tarihi olarak kabul edilmiştir.
Davalı … … A.Ş’nin dosya arasındaki … tarihli cevap yazısı ekinde yer alan başvuru belgesinin … şirketince kabul tarihinin … olduğu anlaşılmıştır. 8 iş günü sonrası ise … olmakla, bu tarih de adı geçen için temerrüt tarihi olarak kabul edilmiştir.
Davalılar … ve … … yönünden ise kaza tarihi temerrüt tarihidir.
Dosyada müterafık kusur indirimi ve hatır taşımacılığı indirimini yapılmasını gerektirir bir bilgi ve belgeye de rastlanmamıştır.
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar ışığında; … ATK İkinci Üst Kurulu tarafından düzenlenen … tarih, … sayılı rapor ve aktüerya bilirkişi raporları, kusur durumu göz önüne alınarak; Davacının sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin tüm davalılar yönünden reddine, davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin kabulü ile; 5.348,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının, davalı … … ve … … A.Ş’nin 9,00 TL’sinden, davalı … … … tarihinden, davalı … … A.Ş’nin … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sınırlı ve müteselsil sorumlu olması kaydıyla; dosyadaki tüm davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, hükmolunan 5.348,00 TL bakımından, davalılar … ve … … yönünden … tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davalı … … kaza tarihi itibariyle geçerli … teminatı limitiyle sınırlı sorumlu, davalı … … A.Ş’nin poliçe limiti ile sınırlı sorumlu tutulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davacının sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin tüm davalılar yönünden REDDİNE,
2-Davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin KABULÜ İLE; 5.348,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının, davalı … … ve … … A.Ş’nin 9,00 TL’sinden, davalı … … … tarihinden, davalı … … A.Ş’nin … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sınırlı ve müteselsil sorumlu olması kaydıyla; dosyadaki tüm davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, hükmolunan 5.348,00 TL bakımından, davalılar … ve … … yönünden … tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davalı … …’nın kaza tarihi itibariyle geçerli … teminatı limitiyle sınırlı sorumlu, davalı … … A.Ş’nin poliçe limiti ile sınırlı sorumlu tutulmasına,
3-Davacı tarafça yatırılan 54,40 ₺ (TL) başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 54,40 ₺ (TL) peşin harç ve aşamalarda yatan 18,23 ₺ (TL) tamamlama harcı toplamı 72,63 ₺ (TL)’nin mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye (365,32 ₺ – 72,63 ₺ = 292,69 ₺) 292,69 ₺ (TL)’nin, davalılar … … ve … … A.Ş’nin 1,00 ₺ (TL)’sinden sınırlı sorumlu olmaları kaydıyla, tüm davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına, davalı … …’nın kaza tarihi itibariyle geçerli … teminatı limitiyle sınırlı sorumlu, davalı … … A.Ş’nin poliçe limiti ile sınırlı sorumlu tutulmasına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 127,03 ₺ (TL)’nin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 5.202,20 ₺ (TL)’nin, haklılık durumu gereği, 5.201,00 ₺ (TL)’sinin, davalılar … … ve … … A.Ş’nin 8,00 ₺ (TL)’sinden sınırlı sorumlu olmaları kaydıyla, tüm davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davalı … …’nın kaza tarihi itibariyle geçerli … teminatı limitiyle sınırlı sorumlu, davalı … … A.Ş’nin poliçe limiti ile sınırlı sorumlu tutulmasına, fazla yapılan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00 ₺ (TL)’nin, haklılık durumu gereği, 1,00 ₺ (TL)’sinin davacıdan alınarak; 1.319,00 ₺ (TL)’sinin, davalılar … … ve … … A.Ş’nin 2,00 ₺ (TL)’sinden sınırlı sorumlu olmaları kaydıyla, tüm davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına, davalı … …’nın kaza tarihi itibariyle geçerli … teminatı limitiyle sınırlı sorumlu, davalı … … A.Ş’nin poliçe limiti ile sınırlı sorumlu tutulmasına, fazla yapılan giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 5.348,00 TL vekalet ücretinin, davalılar … … ve … … A.Ş’nin 2,00 ₺ (TL)’sinden sınırlı sorumlu olmaları kaydıyla, tüm davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden, 1,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
11-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. …, bir kısım davalılar vekili Sn. Av. … ile davalı … … vekili Sn. Av. …’nün yüzüne karşı verilen karar miktar itibariyle KESİN olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/04/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır