Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/256 E. 2021/787 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/256
KARAR NO : 2021/787
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 07/07/2020
KARAR TARİHİ : 01/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
1.Davacı vekili , dava dilekçesinde özetle; kaza tarihinde davalı nezdinde ZMMS ile kayıtlı bulunan sigortalı … adına kayıtlı olan v sürücü … yönetimindeki … plakalı aracın, 11/11/2013 günü Antalya ili, Serik ilçesi sınırlarında seyir halinde iken sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen kazada araçta yolcu konumunda bulunan müvekkilinin yaralandığını, olayla ilgili olarak Serik … Asliye Ceza mahkemesinin …/… esas sayılı dosyası üzerinde kamu davası açıldığını ve Mesut Haber’in mahkumiyetine (erteleme/HAGB) karar verildiğini, söz konusu cezanın yeterli olmadığı gerekçesi ile Yargıtay tarafından kararın bozulduğunu ve …/… esas sayısı üzerinden tekrardan yargılama yapıldığını, kaza sonucu kaza tespit tutanağının düzenlenmediğini, ceza dosyasında da kusur raporu aldırılmadığını, müvekkilinin yaralandığını, maluliyetin tespiti için Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinden 23/12/2019 tarihli engelli sağlık raporu alındığını e söz konusu raporda %15 maluliyetinin mevcut olduğunun tespit edildiğini beyan ederek, ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklı maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. TARAF TEŞKİLİ:
2.Mahkememizce dosyada taraf teşkili sağlanmıştır.
C.CEVAP:
3.Davalı her hangi bir cevap dilekçesi vermemiş ve böylelikle 6100 sayılı HMK m. 128 gereği, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
D. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
4.Dava, haksız fiile (trafik kazasına) dayanan, ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklı maddi tazminat talebinden ibarettir.
5.Dava haksız fiile dayanmakla; TBK m. 50 gereği; Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Davada, ispat yükü davacıdadır.
6.TBK m. 54’e göre; Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar
6.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına almıştır (Benzer yönde; HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı, HGK nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 esas,2013/74 karar sayılı ilamları)
7.Kaza ile ilgili, Serik … Asliye Ceza mahkemesinin …/… esas, …/… karar sayılı ilamına bakıldığında, sanığın, Mesut Haber (davalı sigortalısı) olduğu, katılanların araçta bulunan … ve … (iş bu dava davacısı) olduğu, atılı suçların, iftira ve taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçları olduğu, yargılama sonunda, sanığın (davalı sigortalısı) taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan 10 ay 18 gün hapis cezasına çarptırıldığı ve cezanın ertelenmesine karar verildiği, iftira suçundan ise 10 ay hapis cezasına çarptırıldığı ancak iftira suçundan kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, iftira suçundan verilen kararın kesinleştiği, taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan verilen cezanın ise Yargıtay 12. CD’nin 2017/1558 E, 2018/10514 K sayılı ilamı ile bozulduğu, bozmadan sonra Serik … Asliye Ceza mahkemesinin …/… E sayısına kaydediliği, bu esas üzerinden yapılan yargılama sonunda ise sanığın 1 yıl 10 ay 12 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
8.Tazminat yargılaması hususunun ceza yargılaması ile ilişkisi de 6098 sayılı “Türk Borçlar Kanunu”nda (m. 74) düzenlenmiştir. Buna göre;
“Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.”
9.Ayrıca; aynı ilke hukuk uygulamasında yenleşmiş olmakla; T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/17-50 esas , 2011/231 karar nolu 27/04/2011 karar tarihli mahkememizce de emsal görülen kararından özetle belirtildiği üzere, ceza mahkemesince verilen beraat kararı , kusur ve derecesi , zarar tutarı, temyiz gücü ve isnat yeterliliği , illiyet gibi esaslar hukuk hakimini bağlamaz. Ancak, maddi olgunun tespitine ilişkin, ceza mahkemesi tespiti hukuk mahkemesini bağlar.
10.Ceza yargılamasının, iş bu davaya etkisine gelince, Ceza yargılamasında sanık (davalı sigortalısı) tam kusurlu kabul edilmiştir. Erteleme kararı HAGB kararından farklı olarak, hükmün hukuki bir sonuç doğurmaması sonucunu oluşturmaz. Yargıtay bozma ilamında da mahkemenin bu kusur tespitinin yerinde olduğu kabul edilerek, cezada alt sınırdan uzaklaşılması yönünde bozma kararı verilmiştir. Yine de kusur oranı ilke olarak mahkememizi bağlamayacağından, mahkememizce kaza için kusur raporu aldırılmıştır ve 22/12/2020 tarihli kusur bilirkişi raporunda özetle; … plakalı aracın kazada kusurlu olduğu, kazanın münhasıran alkolün etkisi ile gerçekleştiğini, yolcular … ve …’ın ise bir kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir. Tespitler arasında bir fark mevcut değildir.
11.Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir. Kusur raporunda, kusur tespitinin yanında kazanın münhasıran alkol nedeniyle meydana geldiği belirtilmiştir. Bu durumun ise, davanın niteliği gereği, iş bu davaya etkisi yoktur (Dava, sigorta şirketinin sigortalısına açtığı rücuen tazminat davası değildir) Davalıların olayda kusur yoktur ve davalı sigortalısı tam kusurludur. Mahkememizce alınan kusur raporu, kabule göre, hukuka ve oluşa uygundur.
12.Yargıtay 4. HD’nin 2021/9671 E, 2021/2136 K sayılı emsal ilamında da açıkça belirtildiği üzere; Ekonomik geleceğin sarsılması nedeniyle ortaya çıkan zararlar müstakbel zararlardır ve bu zararlar çalışma gücünde bir azalma olmasa dahi meydana gelmektedir. Vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişi çalışma gücünde bir azalma meydana gelmese dahi iş piyasasında yeni bir iş bulmakta veya eski işini korumakta güçlük çekmekte veya aynı işte çalışsa dahi ihlâlden öncesine nazaran daha çok emek sarf etmek zorunda kalmaktadır. Hatta bu kişiler ihlâl fiili neticesinde işlerinden tamamen de çıkarılabilirler. Vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ekonomik geleceğin sarsılması özellikle mesleği nedeniyle bazı kişiler bakımından ayrıca önem arz etmektedir. Örneğin,vücut bütünlüğü ihlâl edilen bir sinema sanatçısının, halkla ilişkiler bölümünde çalışan bir kişinin yüzünde sabit bir iz kalması bu kişilerin çalışma güçlerinde fiilen bir eksiklik meydana getirmemekle birlikte iş bulmalarını imkânsızlaştırabilecek, zorlaştırabilecek ya da kariyer olarak yükselmelerine engel olabilecektir. Bu gibi durumlarda zarar gören ekonomik geleceği sarsılarak zarara uğratılmış olur (Oğuzman Kemal/Öz Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. B, İstanbul 2009, s. 562).
13.Mahkememizce talep ve davacının mesleği gereği, makine mühendisi (listede su tesisatı alanında bulundukları için), insan kaynakları müdürü, aktüerya/tıp uzmanından oluşan heyetten rapor alınmasına karar verilmiştir.
14. … tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; davacının geleceğinin kaza nedeniyle %2 oranında olumsuz etkileneceğini, yapılan hesaplama sonucu davacının maddi zararının 31.783,00 TL olduğu belirtilmiştir.
15.Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
16.Davacı bedel artırımı dilekçesi vermiştir ve bu dilekçe de davalıya tebliğ edilmiştir.
17.Davacı vekili, rapora karşı itirazlarını sunmuş, mahkememizce de itirazların değerlendirilmesi için ek rapor aldırılmasına karar verilmiş, masraf takdir edilmiş ancak verilen kesin sürede davacı taraf ek bilirkişi masrafını yatırmamıştır.
18.Önemle belirtmek gerekir ki; mahkememizce verilen kesin süre usule ve hukuka uygundur. Çünkü, Hakimin tespit ettiği süreler ise, kural olarak kesin değildir (Kuru, Baki/ Arslan Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749).   Belirtildiği üzere, ilke olarak, hakimin verdiği süre kesin olmayıp, kesinlik için iki koşuldan birinin varlığı zorunludur. İlk hal, hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kesin olması ve bu kesinliğin yasadan kaynaklanmasıdır; bu halde, ikinci kez verilen sürenin kesin olduğu belirtilmemiş ve ihtar edilmemiş olsa dahi, sonuç değişmez.  İkinci halde ise; yasaya göre hakimin, tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna da karar verebilmesidir. Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Bu ilkenin doğal sonucu, yargısal kesin süreyle sadece tarafların değil, hakimin de bağlı olduğu, dolayısıyla hakimin bu tür bir ara kararından dönmesinin hukuken geçersiz bulunduğudur. Kısaca; ister kanun, ister hakim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir.(Benzer ilkelere YHGK’nin 12.12.2012 gün ve 2012/9-1170 E., 1172 K.; 18.02.1983 gün 1980/1-1284, 1983/141; 22.11.1972 gün 8/832, 935; 13.10.2010 gün 2010/17-510-485; 28.04.2010 gün 2010/2-221-241 ve 28.03.2012 gün 2012/19-55-2012-249 sayılı kararlarında da değinilmiştir.) Bu nedenle, kesin süre usule uygundur ve kesin süre ara kararındaki ihtarat gereği mahkememizce değerlendirme yapılmıştır.
19.Tüm dosya kapsamı, kusur raporu, ceza dosyası içeriği, makine mühendisi (listede su tesisatı alanında bulundukları için), insan kaynakları müdürü, aktüerya/tıp uzmanından oluşan heyetten alınan bilirkişi raporları, değer artırımı dilekçesi, raporların hukuka uygunluğunun kabulü dikkate alınarak, davacının davasını ispat ettiği kanaatiyle, davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Nedenleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE, 31.783,00 TL tazminatın 08.04.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan 54,40 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 54,40 TL peşin harç ve aşamalarda yatırılan 109,00 TL tamamlama harcı olmak üzere toplamda 163,40 TL’nin mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 2.007,69 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine, (24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanunun 10 uncu maddesiyle bu bentte yer alan “kararın verilmesinden itibaren iki ay” ibaresi “kararın tebliğinden itibaren bir ay” şeklinde değiştirilmiştir.)
5-Davacı tarafça yatırılan ve yukarıdaki (2) ve (3) numaralı hüküm fıkraları ile mahsubuna karar verilen toplamda 217,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 1.746,50 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00 TL nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. …’nın yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır