Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/234 E. 2023/130 K. 01.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/234
KARAR NO : 2023/130
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 29/06/2020
KARAR TARİHİ : 01/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; … tarihinde … adresinde bulunan … önündeki yolda; müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı motorsiklet ile davalı şirketçe sigortalı araç sürücüsü … sevk ve idaresindeki … plakalı otomobil’in karıştığı; yaralanmalı ve Maddi Hasarlı Trafik Kazası meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde; Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı … Soruşturma sayılı dosyasından alınan Bilirkişi Raporuna göre … plakalı aracın sürücüsü Davalı …’ın 2918 sayılı Kanunun 46/b-c (Yönetmelik mad. 94/b-c) ; 47/c-d(Yönetmelik mad. 95/c-d); 53/a(Yönetmelik mad. 102/a); 84/f-g (Yönetmelik mad. 157/6-7); de düzenlenen ihlalleri nedeniyle asli kusurlu olduğu; kazaya ilişkin araç sürücüsü ve araç maliki aleyhine maddi ve manevi zararların tazmini için ikame etmiş oldukları Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesi … E. Sayılı dosyasından alınan ve İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen … tarihli Kusur raporunda ise davacı müvekkilinin kazanın oluşumunda %10 kusurlu olduğu, davalının zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu … plakalı aracın sürücüsü …’ın ise kazanın oluşumunda %90 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, bu kurallara riayet etmeyen davalı şirketin sigortalısı bulunan araç sürücüsünün söz konusu kazaya sebebiyet verdiğini, … hakkında ilgili soruşturma dosyasından düzenlenen iddianamenin Antalya … Asliye Ceza Mahkemesince kabul edilerek … Esas sayılı dosyası üzerinden yargılama yapılmış ve sanığın cezalandırılmasına karar verildiğini, sanık müdafinin kararı istinaf etmiş olup Bölge Adliye Mahkemesi istinaf isteminin reddine kesin olmak üzere karar verdiğini, davacı müvekkilinin 1994 doğumlu olup kaza tarihinde 23 yaşında olduğunu, … şirketine ait marketler zincirinde satış direktörü/kasa personeli olarak çalışan müvekkilinin kazadan sonra yaklaşık 6 ay çalışma gücünü tamamen yitirdiğini, işine devam edemediğini, kaza sonrası oluşan maluliyeti nedeniyle çalışma gücünü önemli ölçüde yitirdiğini, eski gücüne hala tam olarak kavuşamadığını, kazanın hemen ardından müvekkilinin Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi altına alındığını ve sol femür’de kırık nedeniyle ameliyatı gerçekleştirildiğini, sol ayağına diz kısmına kadar platin takıldığını ve sol dizine intrameduller çivi çakıldığını, müvekkilin sol dizinde kaza nedeniyle kalıcı 10 derecelik açı kaybı söz konusu olduğunu, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası neticesinde müvekkilinin vücudundaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi Hafif(1), Orta(2-3), ve Ağır(4-5-6) olarak sınıflandırıldığında; müvekkilde saptanan kırığın hayat fonksiyonlarını Ağır(4) derecede etkileyecek ve Basit Tıbbi Müdahale ile Giderilemez nitelikte olduğu hususunda kesin rapor düzenlendiğini, tedavi amacıyla müvekkilimin ayağına platin, dizine ise intrameduller çivi takılmış olup müvekkilinin ayağı hala eski fonksiyonlarını yerine getirecek derecede iyileşme sağlayamadığını, kaza sonrasında müvekkilimin geçirdiği operasyona ve tedavi sürecine ilişkin tüm kayıtların Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi kayıtlarında mevcut olduğunu, ilgili kayıtların iş bu dosya ile birleştirilmesini talep ettikleri Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesi … E. Sayılı dosya içerisinde mevcut olduğunu, kaza sonrasında davalı sigorta şirketine yapmış oldukları müracaata istinaden taraflarına %5 maluliyet oranı ve yalnızca Asli / Tali şeklinde soruşturma aşamasında alınan Kusur durumu üzerinden 51.679,00-TL maluliyet tazminatı … tarihinde davalı sigorta şirketince ödendiğini ve ödenen ödenen miktar ile sınırlı olarak davalı sigorta şirketi ibra edildiğini, sigorta şirketi tarafından yapılan ödemeye ilişkin kusur durumlarında esas alınan oranlar hakkında taraflarına bilgi verilmediği gibi %5 olarak belirlenen maluliyet oranının da kabul edilebilir olmaması, tüm bunların yanında sigorta şirketi tarafından denetime elverişli olacak şekilde ödemeye esas alınan aktüerya raporu da tarafları ile paylaşılmadığını, b sebeplerle müvekkilin maluliyet oranı ile geçici ve sürekli tazminat miktarının daha fazla olması gerektiğini düşündüklerinden sürücü ve araç maliki aleyhine iş bu davada birleştirilmesini talep ettikleri Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesi … E. Sayılı Maddi zararların Tespit ve Tahsili ile Manevi Tazminat istemli dava ikame edildiğini, Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesi … E. Sayılı dosyasından müvekkilin beden gücü kaybının tespiti için Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim dalına yapılan sevki neticesinde düzenlenen rapora göre; müvekkilde kaza nedeniyle oluşan geçici iş göremezlik süresinin 6 ay olduğu; sürekli maluliyet oranının ise %11 olduğu tespit edildiğini, söz konusu raporun taraflarca itiraz edilmeksizin kesinleştiğini, kusur durumuna ilişkin olarak da Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesi … E. Sayılı dosyası üzerinden; İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden Rapor talep edilmiş ve gelen raporda müvekkilin kusur oranının %10 olduğu, davalı şirket tarafından sigortalı diğer araç Sürücüsü …’ın kazanın oluşumundaki kusurunun ise %90 olduğu tespit edildiğini, kusur durumuna ilişkin raporun da yine taraflarca itiraz edilmeksizin kesinleştiğini, arz ettikleri nedenlerle, öncelikle Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesi … E. Sayılı dosyasının ilgisi nedeniyle mahkeme dosyasının birleştirilmesine, 6100 sayılı HMK 107. Maddesi uyarınca müvekkilin kaza nedeniyle oluşan zararı tam ve kesin olarak tespit edildiğinde artırılmak üzere şimdilik 100,00-TL Geçici İş göremezlik tazminatı, 100,00-TL Sürekli İş göremezlik tazminat olmak üzere toplam 200,00TL maddi tazminatın fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirkete ilk müracaat tarihi olan 25/05/2018’den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kabul manasında olmamak üzere davacının kalıcı maluliyeti nedeni ile işbu dava öncesinde ödeme yapıldığını ve müvekkil şirketin söz konusu borçtan ibra edilmiş olup, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddi gerektiğini, davacı hesabına % 7 maluliyet ve %90 kusur oranı üzerinden 51.679,00 TL ödeme yapıldığını, maluliyeti tespiti amacıyla ATK’dan rapor aldırılması gerektiğini, davayı kabul manasında olmamak üzere, müvekkil şirketin yalnızca sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğu gözetilerek kusur oranının tespiti bakımından dosyanın adli tıp trafik ihtisas dairesine gönderilmesi gerektiğini, asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, haksız fiilden kaynaklanan geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik zararı talebine ilişkindir.
Davacı vekili, … tarihli dilekçesi ile özetle; Dava dilekçesi ekinde sunmuş oldukları Kusur ve Maluliyet Raporları ile iş bu dilekçe ekinde sunmuş oldukları Aktüerya Bilirkişi raporları doğrultusunda müvekkilin kaza nedeniyle geçici ve sürekli bedensel zararlarının toplam …-TL olduğu tespit edilmiş olduğunu, davalı sigorta şirketince dava öncesi ödenen 51.679,00-TL’nin mahsup edilmesi sonrasında müvekkilinin 91.636,55-TL bakiye zararının bulunduğu Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesi … E. Sayılı dosyasından alınan ve mahkeme dosyasına da sunulan bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, geçici ödeme talep ettiklerini talep etmiştir.
TBK’nın 76. maddesinde, “Zarar gören, iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunduğu ve ekonomik durumu da gerektirdiği takdirde hâkim, istem üzerine davalının zarar görene geçici ödeme yapmasına karar verebilir. Davalının yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen tazminata mahsup edilir; tazminata hükmedilmezse hâkim, davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri vermesine karar verir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Öğretide verilen kapsayıcı bir tanım gereği; “Haksız fiil ya da sözleşmeden doğan bir borca aykırılık halinde,zarar gören kişinin yargılama aşamasında davasında haklılığına ilişkin kanıtların mevcudiyeti halinde,ekonomik durumu gerekli kıldığı takdirde,geçici olarak ödenen bir tazminat miktarı olup,yargılama sonunda davada tamamen veya kısmen haksız çıkması halinde,kendisine yapılan ödemeyi yasal faiziyle birlikte ödeme tarihinden itibaren iade etmekle yükümlü olduğu kısmi bir ifadır”. (KILIÇOĞLU YILMAZ, Kumru; Geçici Ödemeler, TBB Dergisi 2014 (110), s. 109 vd)
Mahkememizce … tarihli celsede, 20.000,00 TL geçici ödeme yapılmasına karar verilmiştir.
Dava, haksız fiile dayandığından, TBK gereği, ispat külfeti davacıdadır.
Davacının, dosyanın, Antalya … Asliye Hukuk mahkemesi dosyası ile birleştirilmesi talebi uygun görülmemiştir. İş bu dosyada, davalı sigorta şirketidir ve iş bu dava TTK kaynaklı olduğundan, davaya ticaret mahkemesi olarak mahkememizce bakılmıştır. Birleştirilmesi talep edilen dava dosyası ise yine aynı haksız fiilen kaynaklı olmakla beraber, davalılar sigorta şirketi değildir. Birleştirilmesi istenen dosyaya bakma görevi Asliye Hukuk mahkemesindedir. Kanunda da açıkça belirtildiği üzere; “Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar” bağlantı olması halinde birleştirilir. Ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılan bir dava ile Asliye Hukuk mahkemesi sıfatıyla bakılan bir dava birleştirilemez. Kanun buna cevaz vermemektedir. Bu nedenle, birleştirme talebi uygun görülmemiştir.
Dosyaya bakıldığında; davalıya yazılan müzekkere gereği, davalı şirket nezdinde kayıtlar dosyaya girmiş ve cevap yazısında da maluliyete istinaden 51.679,00 TL ödeme yapıldığı belirtilmiştir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, gelen yazı cevapları dosyaya girmiştir.
Davacının, katılan olduğu, …’ın sanık olduğu Antalya … Asliye Ceza mahkemesindeki, yanı haksız fiil dayanaklı davada yapılan yargılamada, atılı suçun “taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma” olduğu, yargılama sonu sonucunda sanığın atılı suçu işlediği sabit görülerek, sanığın sonuç olarak 5.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırıldığı, hükme karşı sanık müdafi tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin … karar sayılı ilamı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, ceza yargılamasından sanığın asli kusurlu, katılanın tali kusurlu olduğu yönündeki kusur raporlarına itibar edildiği anlaşılmıştır. Ceza mahkemesince Ankara ATK aracılığı ile kusur raporu aldırılmış, … tarihli, … sayılı raporda sanığın asli kusurlu olduğu, katılanın tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturmada da benzer kusur nitelendirmesi yapılmıştır.
Tazminat yargılaması hususunun ceza yargılaması ile ilişkisi de 6098 sayılı “Türk Borçlar Kanunu”nda (m. 74) düzenlenmiştir. Buna göre;
“Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.”
Ayrıca; aynı ilke hukuk uygulamasında yenleşmiş olmakla; T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/17-50 esas , 2011/231 karar nolu 27/04/2011 karar tarihli mahkememizce de emsal görülen kararından özetle belirtildiği üzere, ceza mahkemesince verilen beraat kararı , kusur ve derecesi , zarar tutarı, temyiz gücü ve isnat yeterliliği , illiyet gibi esaslar hukuk hakimini bağlamaz.
Mahkememizce de bu hususlar göz önüne alınarak, kusur raporu aldırılmıştır.
… tarihli kusur raporunda özetle; Antalya … Asliye Hukuk mahkemesine sunulan ATK raporundaki kusur belirlemelerinin yerinde olduğu belirtilmiştir. Antalya … Asliye Hukuk mahkemesine sunulan ATK raporunda özetle; Davalı sürücü …’ın %90 (yüzde doksan) oranında kusurlu olduğu, davacı sürücü …’nın %10 (yüzde on) oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Soruşturma dosyasındaki belirlemeler de benzer yönde olmakla, tüm raporlar birbirini teyit etmektedir.
Kabule göre; kazada, Davalı sürücü …’ın %90 (yüzde doksan) oranında kusurlu, davacı sürücü …’nın %10 (yüzde on) oranında kusurludur.
Mahkememizce aşamalarda maluliyet raporu düzenlenmesi için ATK’ya yazı yazılmıştır.
… tarihli ATK raporunda özetle; Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları hakkında yönetmeliği dikkate alındığında; davacının tüm Vücut Engellilik Oranının %3 (yüzdeüç) olduğu, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir.
Mahkememizce rapor taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
İtirazlar göz önüne alınarak, hak kaybı olmaması açısından mahkememizce ATK’dan tekrar rapor aldırılmıştır.
Adli Tıp İkinci Üst Kurulu tarafından hazırlanan … tarihli, … numaralı raporda özetle davacının; (ATK üst kurulunun görevleri arasında, “Adlî tıp ihtisas kurulları ile Adlî Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri, Konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceler ve kesin karara bağlar.” görevi mevcuttur.
“A-) 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı resmi gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları hakkında yönetmeliği dikkate alındığında;
Kas-İskelet Sistemi, Alt ekstremiteye ait sorunlar, diz ve tibia kırıkları ile diz artroplastisi, Tablo 3.33b’ye göre alt ekstremite özürlülük oranı %5 olup Tablo 3.2’ye göre;
Kişinin Tüm Vücut Engellilik Oranının %3 (yüzdeüç) olduğu,
B-) 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında yapılan değerlendirme ile meslek grup numarası bildirilmemekle Grup 1 kabul olunarak;
Gr 1 XII (22ia————-10)A%14
E cetveline göre: %11.0 (yüzdeonbirnoktasıfır) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı;
C-) İyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği,
D-) Özürlülük kavramıyla meslekte kazanma gücü kaybı, çalışma gücü kaybı kavramlarının farklı kavramlar oldukları, farklı tüzük ve yönetmeliklerin, farklı bölümlerinde değerlendirildikleri, aralarında bağlantı bulunmadığı, aralarında çelişkiden bahsedilemeyeceği oy birliği” ile belirtilmiştir.
Mahkememizce aktüerya bilirkişisinden rapor aldırılmıştır. Aktüerya bilirkişi raporunda özetle; Davacının iyileşme süresinin yeniden çalışmaya başladığı … tarihinde sona erdiği,
sürekli maluliyet oranının %3 olduğu, kazanın meydana gelmesinde %10 oranında kusurlu
olduğunun kabulüyle; TRH-2010 Yaşam Tablosu, Progresif Rant Metodu, %10 artırma ve
iskonto hesabı kullanılarak, yukarıda detaylıca gösterilen gelirler üzerinden tazminatın
hesaplandığı; Davalının davacıya ödeme yaptığı … tarihi itibariyle yapılan hesaplama neticesinde;
davacının o tarihteki geçici ve sürekli iş göremezlik zararlarının toplamının 37.070,14 TL
olduğunun belirlendiği; davalının ise davacıya 51.679,00 TL tazminat ödediği; Dolayısıyla, davacının bakiye geçici ve
sürekli iş göremezlik zararının bulunmadığının tespit edildiği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
Bu hususlar doğrultusunda, kusur, aktüerya ve ATK tarafından Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen maluliyet oran tespitine ilişkin bilirkişi raporlarının, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili, aşamalarda özetle; Antalya … Asliye Hukuk mahkemesindeki davada tarafların dosyayı sigorta şirketine ihbar etmediğini ancak o davadaki raporla sigorta şirketine başvurulduğunu, aynı raporla zorunlu arabuluculuğa başvurulduğunu, sigorta şirketinin asliye hukuk mahkemesindeki davaya feri müdahil olarak katılmadığını, sigorta şirketinin o davada rapora itirazının olmadığını, bu rapora göre kararla sorumlu olduğunu düşündüklerini, asliye hukuk mahkemesindeki aktüerya raporuna göre karar verilmesini; yine devam eden süreçte Anayasaya aykırılıktan bahsetmiştir.
Antalya … Asliye Hukuk mahkemesinin … Esas, … karar sayılı dosyası incelendiğinde; iş bu dava ile aynı kazaya ilişkin olduğu, davacının iş bu davanın davacısı … olduğu, davalıların … ve … LİMİTED ŞİRKETİ olduğu, davalı …’ın karşı araç sürücüsü, diğer davalının aracın maliki olarak işleten sıfatını haiz olduğunun belirtildiği, dosyadaki yargılamada alınan, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenmiş … tarihli bilirkişi raporunda halen yürürlükte olan Sosyal Güvenlik Kurumu Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine ekli cetveller kullanılarak 1994 doğumlu …’nın arızası değerlendirildiğinde kaza sebebiyle yaralanma neticesinde davacının gerek hastane, gerekse hastane dışında yaralarının iyileşmesi ve mevcut haliyle olağan yaşamına dönebilmesi için ihtiyaç duyduğu sürenin 6 (altı) ay olduğu, sürekli işgöremezlik oranının %11 (yüzdeonbir) olduğu hususları belirtildiği, mahkemece bu belirleme esas alınarak karar verildiği anlaşılmaktadır.
İş bu dosyada davalı ZMMS sigortacısı sigorta şirketidir. Yerleşik Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere; Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Maluliyete ilişkin alınacak raporların … tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, … tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, … tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, … tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra da Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Davaya konu kazanın tarihi … olmakla, yukarıdaki açıklama gereği, maluliyet tespitinde Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin dikkate alınması gerekir. Dosyamızda alınan ATK raporlarında da bu yönetmeliğe göre belirleme yapılmıştır. ATK üst kurulu bu yönetmeliğe göre alınan ilk ATK raporundaki oranı teyit etmiş ve ayrıca Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre de tespit yapmıştır. Bu tespit oranı da Antalya … Asliye Hukuk mahkemesindeki oran doğrultusundadır. ATK üst kurulu raporunda ayrıca,” Özürlülük kavramıyla meslekte kazanma gücü kaybı, çalışma gücü kaybı kavramlarının farklı kavramlar oldukları, farklı tüzük ve yönetmeliklerin, farklı bölümlerinde değerlendirildikleri, aralarında bağlantı bulunmadığı, aralarında çelişkiden bahsedilemeyeceği ” hususları da tıbben belirtilmiştir. Maluliyetin belirlenmesi hususu özel ve teknik bilgi gerektirmekte olup, ATK üst kurulu bu yönde kararını mahkememize sunmuştur. Dosyada, aynı yönetmelik gereği hazırlanan iki farklı maluliyet oranı söz konusu değildir. Yargıtay kararları gereği, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri doğrultusunda hazırlanan rapor içerikleri arasında bir çelişki yoktur. Davacının iddiaları yerinde bulunmamıştır.
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’na karşı yapılan başvurular üzerine, Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih-2019/40-2020/40 sayılı kararı ile KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu iptal kararı gereği; sigorta teminatına giren ve girmeyen zararların belirlenmesi; zarar sigorta teminatına girmekle birlikte, poliçedeki hangi teminata girdiği belirlemesinin, ZMSS Genel Şartları’na göre yapılması mümkün değildir. Anılan belirlemelerin, KTK ve bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde de Borçlar Kanunu hükümlerine göre yapılması gerektiği açıktır. Bu itibarla; Anayasa’ya aykırı olduğu için bir kısım hükümleri iptal edilen ZMSS Genel Şartları’na ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin kararı, KTK, BK ve yerleşik Yargıtay uygulamaları dahilinde belirleme yapılması gerekmektedir.
Mahkememizce de bu belirlemeler ışığında, yargılama yapılmış, raporlar alınmıştır.
Antalya … Asliye Hukuk mahkemesinin … Esas, … karar sayılı dosyasında alınan raporun içeriğinin denetimini mahkememiz hukuken yapamaz. Kabule göre, davalı sigorta şirketinin sorumluluk kapsamının bazı hallerde farklı olması da Anayasaya aykırılığı gündeme getirmez. Zira, benzer olarak, örneğin, sigorta şirketlerinin sorumluluğu kural ve genel olarak sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlıdır. Sigortalısının tam sorumluluğunun olması sigorta şirketinin de tam sorumlu olduğunu göstermez ki bu da Anayasaya aykırı değildir. Antalya … Asliye Hukuk mahkemesindeki davalılar ile mahkememiz davalısı aynı değildir. Davacının, Antalya … Asliye Hukuk mahkemesindeki davada tarafların dosyayı sigorta şirketine ihbar etmediği ancak o davadaki raporla sigorta şirketine başvurulduğu, aynı raporla zorunlu arabuluculuğa başvurulduğu, sigorta şirketinin asliye hukuk mahkemesindeki davaya feri müdahil olarak katılmadığı, sigorta şirketinin o davada rapora itirazının olmadığı, bu rapora göre kararla sorumlu olduğu, asliye hukuk mahkemesindeki aktüerya raporuna göre karar verilmesi yönündeki taleplerine de hukuken iş bu gerekçede değerlendirmek gerekmektedir.
Burada, davaya müdahale kavramının açıklanmasında yarar vardır.
Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir. Dava kendisine ihbar edilen kişinin de aynı şartlarda bir başkasına ihbarda bulunması mümkündür ve bu şekilde ihbar tevali ettirilebilir. İhbar yazılı olarak yapılır; ihbar sebebinin gerekçeleriyle birlikte açıklanması ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğunun belirtilmesi gerekir. Davanın ihbarı sebebiyle yargılama bir başka güne bırakılamaz ve ihbarın tevali etmesi gibi zorunlu olan durumlar dışında süre verilemez. Dava kendisine ihbar edilen kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılabilir. İhbar edilen davada verilen hükmün ihbar eden kişiye etkisi hakkında 69 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyasen uygulanır.
Anlaşıldığı üzere, kendisine dava ihbar edilen kişinin davaya müdahale etmesi hukuken zorunlu değildir ki zaten davacının beyanından da anlaşılacağı üzere, asliye hukuk mahkemesinde sigorta şirketine ihbar yapılmamıştır. Hüküm, taraflar için verilir ve ihbar olunsa dahi bu ihbar olunanı, fer-i müdahili taraf haline getirmez. Feri müdahil hakkında hüküm verilemez. O davada verilen hüküm, feri müdahil hakkında, o davada taraf olmadığından kesin delil olmaz. Şartları var ise güçlü delil olur.
Tüm bu açıklamalar ışığında, davalının, taraf olmadığı Antalya … Asliye Hukuk mahkemesinin … Esas, … karar sayılı dosyasındaki raporla hukuken bağlı olması, oradaki rapora göre iş bu dosyada karar verilmesi talebi kabul edilemez. Bu nedenlerle, davacının talepleri yerinde görülmemiştir.
Tüm dosya kapsamı, kusur, aktüerya ve ATK tarafından Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen maluliyet oran tespitine ilişkin bilirkişi raporları dikkate alınarak, davacının ispatlanamayan davasının reddine karar vermek gerekmiştir. Aşamalarda verilen geçici ödeme konusunda ise, TBK’nın 76. Maddesi gereği karar vermek gerekmiştir. Davacı vekili, beyan dilekçesinde ödeme tarihini de gösterir eki belgeleri de dosyaya sunmuştur.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Mahkememizin … tarihli celsesinde TMK. m. 76 gereğince karar altına alınan 20.000,00 TL geçici ödemenin … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
3-Davacı tarafça yatırılan 54,40 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 54,40 TL peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 125,50 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00 TL nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. …’in yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/03/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır