Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/226 E. 2021/791 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/226
KARAR NO : 2021/791
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 24/06/2020
KARAR TARİHİ : 01/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
1.Davacı vekili , dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait … plakalı aracın, 11/06/2018 tarihinde, saat:11.30 sıralarında, Antalya ili, Muratpaşa ilçesi, havaalanı içinde seyrederken sol yan kısımlarına, dava dışı sürücü sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarptığını ve hasara neden olduğunu, olayın meydana gelmesinde müvekkiline ait araç sürücüsünün kusursuz, … plakalı aracın ise tam kusurlu olduğunu, bu durumun kaza tespit tutanağından ve ekte yer alan eksper raporu suretinden anlaşıldığını, kazaya kusuruyla sebep olan … plakalı aracın dava dışı … Filo Yönetimi Hizmetleri AŞ’ye ait olduğunu ancak taraflarınca zararlarının … Filo Yönetimi Hizmetleri AŞ’den talep edilmesi aşamasında … plakalı aracın Antalya … Otelcilik Turizm İn. Taş, ve Tic. Ltd Şti’ye uzun dönem kira sözleşmesi ile kiralandığını, bu nedenle aracın işleten sıfatının davalı şirkete geçtiğinin öğrenildiğini ve davalı aleyhine iş bu davanın açılması zorunda kaldıklarını, meydana gelen trafik kazası sonucunda müvekkile ait aracın hasarlandığını ve onarım geçirdiğini, müvekkilinin aracının onarımda kaldığı süreçte aracını kiraya veremediğini ve iş nedeniyle kazanç kaybına uğradığını beyan ederek; alacak talebinde bulunmuştur.
B. TARAF TEŞKİLİ:
2.Mahkememizce dosyada taraf teşkili sağlanmıştır.
C.CEVAP:
3.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın … plakalı araç sürücüsünün asli ve tamamen kusurlu olduğuna ilişkin iddialarının mesnetsiz olduğunu, davacının iddialarını delillendirmediğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
4.Dava, haksız fiilden (trafik kazasından) kaynaklanan araç kazanç kaybına ilişkindir.
5.Aşamalarda, davalı vekili, … tarihli dilekçesi ekinde, bahse konu … plakalı araca ait uzun dönem kira sözleşmesini dosyaya sunmuştur. Davacı vekili de zira davalının aracın uzun dönem kira sözleşmesi ile davalıya kiralandığını, işleten sıfatının davalıda olduğunu beyan etmiştir.
6.Uyuşmazlığın daha iyi çözüme kavuşturulması için, ilkin, işleten kavramı ve buna ilişkin hukuki düzenleme üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
7.Sorumluluğu belirleyen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu(KTK)’nun 85/I.maddesinde, “araç işleten” kavramına yer verilmiş, anılan Kanunun 3.maddesi ile Karayolları Trafik Yönetmeliği(KTY) ‘nin 3.maddesinde işletenin tanımı yapılmıştır.
8.Burada İşleten:
“Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışla alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görünen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır.
9.Öğretide, işleteni belirleyebilmek için, “şekli sistem” ve “maddi sistem” şeklinde başlıca iki sistem geliştirilmiştir.
10.“Şekli sistem”deki ölçülere göre, işleten, trafik ruhsatnamesinde ve sigorta poliçesinde adı yazılı bulunan kimsedir. Bu sistemde “kişi” ile “araç” arasındaki eylemli ilişkiye önem verilmemiştir. Trafik sicilinde ve yasa uyarınca işleten adına bulunması gereken diğer yerlerde, bu kayıtlar kimin adına yapılmışsa, o kişiye işleten gözüyle bakılmaktadır.“Maddi sistem”de, bir araç üzerindeki belirli bir “fiili ve iktisadi hakimiyet” ilişkisi göz önüne alınır. Böylece, araç üzerinde eylemsel (fiili) tasarruf gücü olan ve araçtan doğan tehlikeleri üstlenen ve aracı kendi hesabına işleten kişi, işleten olarak kabul edilir. Araç üzerindeki eylemsel tasarruf gücü, bir aracın ne zaman trafiğe sokulup çekileceği, aracın kimin tarafından nasıl ve hangi amaçlarla kullanılacağı, donanımı, bakım ve gözetim nerede, nasıl ve ne biçimde yapılacağı yönünden karar verme yetkisini içerir. Aracın işleten hesabına ve tehlikesi işletene ait olmak üzere işletilmesi ise, aracın donanım, bakım ve işletme giderlerinin işleten tarafından üstlenilmesi, araç vergisi ve zorunlu sigorta primlerinin işleten tarafından ödenmesi ve aracın işletilmesi sonunda sağlanan yararların da işletene ait olması anlamına gelir. Şu var ki, bir kimsenin “şekli” anlamda işleten olduğu halde, “maddi” anlamda işleten niteliğine sahip bulunmaması olanaklıdır. İşte bu durumda, işleten ve zarardan sorumlu olan kişinin “Şekli Sistem”de ki ölçülere göre belirlenmesi gerekir. Kökleşen yargısal inançlarla da “Maddi Sistem” şöylece benimsenmiştir. “Motorlu aracın işletilmesinden devamlı maddi ya da manevi çıkarı olan, aracın giderlerini ve araçtan doğan tehlikeleri üstlenen ve araç üzerinde eylemsel tasarruf gücü bulunan kimse, işleten niteliği ile sorumludur”.2918 sayılı Kanun’un 3.maddesinde işleten tanımlanırken hem “şekli” hem de “maddi” ölçü birlikte benimsenmiştir. Bu tanımda öncelikle araç sahibi olan kişi, işleten diye nitelendirilmiştir. Araç sahibinin kim olduğunu belirleyen tanımda “şekli ölçü”nün esas alındığı görülmektedir. O nedenle araç sahibini saptarken öncelikle “tescil belgesi veya sahiplik ya da satış belgesi” göz önünde tutulacaktır. Böylece işleten niteliği ile araç sahibinin belirlenmesinde trafik siciline kanıt gücü tanınmış olmaktadır. Araç sahibi olmayan işletenleri belirleyen KTK. md. 3’e göre ise, “mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görünen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi” de işleten olarak sayılmıştır.(T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2011/4-824 esas, 2012/134 karar, Tar. 14/03/2012)
11. Genel olarak belirtmek gerekir ki; 2918 sayılı Kara Yolları Trafik kanunu (KTK)’nun 3. maddesinde araç sahibi; “araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik ya da satış belgesi düzenlenmiş kişidir”, işleten ise, “araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen ya da aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet ya da rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. 2918 sayılı KTK.nun hükümlerine göre trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde “işleten araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görünen veya aracın uzun süreli kiralama ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin olan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse bu kimse işleten sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise “Bir moturlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa moturlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesinlen bilet ile işletilmesi halinde moturlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir. Yani; 2918 sayılı KTK.’nun 3.maddesi ile “…aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı…”işleten sayılacağı ve 85.madde ile de işletenin ağırlaştırılmış sorumluluk kurallarına göre zarardan sorumlu olacağı kabul edilmiştir. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde kira sözleşmesinin uzun süreli olması araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. (Benzer hususlar ile ilgili T.C. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin bir çok kararı mevcut olduğundan her hangi bir karara ayrıca atıf yapılmamıştır)
12.Tüm bu açıklamalar, davalı tarafça dosyaya sunulan uzun dönem kira sözleşmesi hususları göz önüne alındığında, davalının işleten sıfatının olduğu, davalının pasif husumetinin olduğu anlaşılmaktadır.
13.Davalı, zaman aşımı def-inde bulunmuştur. Haksız fiil tarihi 11/06/2018 ‘dir. Dava tarihi ise 24/06/2020’dir. Pandemi nedeniyle belli zaman diliminde yargı sürelerinin durması söz konusu olduğundan 2 yıllık zaman aşımı süresi geçmemiştir. Davalının zaman aşımı def-i yerinde değildir.
14.Dosyaya dönüldüğünde; mahkememizce dosya bir kusur bilirkişisi ve bir eksper bilirkişiye tevdi edilerek rapor aldırılmıştır.
15. … tarihli heyet raporunda özetle; … Plakalı araç Sürücü …; Karayolları Trafik Kanunun da Belirtilen; 52/1-a, 57/1-a, 84/ h Maddeleri ile Yönetmelik 101. Ve 109. Maddelerini ihlal ettiği, … Plakalı Araç Sürücüsü YUSUF TOPRAK ise; Kanun Yönetmelik gereği kural ihlali olmadığı; toplam olarak dava konusu araç üzerindeki kazanç kaybı bedelinin 1.542,37 TL – 636,71TL – 76,00 TL – 100,00 TL – 146,00 TL = 585,53 TL (Beş Yüz Seksen Beş Lira Elli Üç Kuruş) olacağı belirtilmiştir.
16.Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, tarafların itiraz/beyan dilekçeleri dosya arasına alınmıştır.
17.Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
18.Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi raporunun, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu , itirazların yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
19.Tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, 585,53 TL’nin 11.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davacı tarafça yatırılan 54,40 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 54,40 TL peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 4,90 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine, (24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanunun 10 uncu maddesiyle bu bentte yer alan “kararın verilmesinden itibaren iki ay” ibaresi “kararın tebliğinden itibaren bir ay” şeklinde değiştirilmiştir.)
5-Davacı tarafça yatırılan ve yukarıda (2) ve (3) numaralı hüküm fıkraları ile mahsubuna karar verilen toplamda 108,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 1.275,00 TL’nin haklılık durumu gereği; 995,00 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00 TL nin, haklılık durumu gereği; 1.030,00 TL’nin davalıdan, 290,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 585,53 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 164,47 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı vekili Sn. Av. …’ün yüzüne karşı KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır