Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/79 E. 2019/208 K. 29.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/79 Esas
KARAR NO : 2019/208
DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 23/02/2017
KARAR TARİHİ : 29/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalıların … tarihli sözleşme ile mülkiyeti taraflardan … ne ait olan… parsel nolu ve 2759 m2 büyüklüğündeki taşınmazda 3 adet villanın yapımı satımı ve kar dağıtımı konusunda anlaşmış oldukları, … İnş. Ltd.Şti.’nin yüklenici olarak, … Ltd.Şti.ninde acente olarak sözleşmedeki koşulları birlikte taahhüt ve garanti ettikleri, müvekkilinin bu sözleşme uyarınca 27.2.2013 Tarihinde 80.000,-Euro, 15.3.2013 tarihinde 100.000.-Euro, 15.5.2013 tarihine kadar 100.000.-Euro, 30.11.2013 tarihine kadar 50.000.-Euro ve teknik 1. aşama bitiminde 60.000.-€ ödemeyi taahhüt ettiği, ilk üç ödemeyi süresinde yapan davacının, yüklenicinin taahhütlerine uymaması nedeniyle sonraki ödemeleri gecikmeli olarak yaptığı, nihayetinde davalılara toplam 330.000,-Euro ödemede bulunduğu, taraflar arasında yapılan ödeme miktarına ilişkin bir uyuşmazlık bulunmadığı, ek sözleşmede bu ödemelerin kabul edilmiş olduğu, yüklenicilerin ise; sözleşmenin 3.4 maddesine uygun olarak 1 fıkrasında 3 adet bağımsız villadan 1 adet villanın tamamen sözleşmeye uygun şekilde bitirilmesini, diğer 2 villanın bütün kaba işleri, kaba karkası, duvarlar, dıştan kaplama, pencere ve dış kapılarının takılması ve tüm çevre ve peyzaj düzenlemelerinin 30.5.2014 tarihine kadar tamamlanmasını, toplam yatırım bedeli üzerinden % 56,5 kar sağlamayı ve nakit olarak ödemeyi, gecikme durumunda aylık 500 Euro tutarında gecikme payı ödemeyi Kabul ve taahhüt etmiş oldukları, yüklenicinin edimini yerine getirmemesi sonrasında tarafların 10.11.2015 tarihinde ana sözleşmenin 7.8 maddesi uyarınca ek sözleşme düzenledikleri ve bu sözleşmede; davacının 330.000.-Euro ödeme yaptığı, sözleşmenin yatırımcı tarafında bulunan…’nin bu sözleşmedeki tüm hak ve alacaklarını müvekkili …’a devrettikleri, sözleşmeye konu taşınmazlardan A blok olarak belirlenen taşınmazın Sergei Volkov’a teminat olarak devredilmesini ve ortak karar almadan satılması durumundaki hukuki ve cezai koşulları, ana sözleşmedeki yatırım projesine bağlı olarak bina, çevre düzenlemesi, bahçe duvarları, peyzaj, havuz, kapı pencere ve ışıklandırmanın 31.1.2016 tarihine kadar tamamlanması, taşınmazların 31.12.2016 tarihine kadar satılmasını, aksi durumda yeni çözümler için toplanılmasının hüküm altına alındığı, yüklenicinin bu sözleşmeye de uymadığı ve 31.1.2016 tarihinde bitirmeyi taahhüt ettiği (A blok villanın tamamen , diğer iki villanın kapı, pencere ve dış sıvaları yapılmış ve tüm sitenin çevre düzenlemesi ve peyzajının tamamlanmış olarak satışa hazır duruma getirilmesi) koşulları yerine getirmediğinden bahisle sözleşme konusu iş ve inşaatların sözleşme tarihte işin sözleşme koşullarına uygun olarak yapılmadığının tespiti ile Sözleşmenin/ortaklığın feshi ve davacı tarafından davalılara ödenen 330.000.-Euro ve taahhüt ve garanti edilen % 56,5 kar payı olan 186.450.-Euro toplamı olan 516.450. Euro’nun taahhüt tarihinden itibaren aylık 500 Euro cezai şartın 30.5.2014 tarihinden itibaren en yüksek banka faizi ile davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar adına usulüne uygun olarak tebligatlar yapılmıştır.
Davacı vekilinin dava dilekçesi ile birlikte sunduğu ihtiyati tedbir talebi mahkememizin … tarihli ara kararı ile reddolunmuş, ara kararı davacı vekilince istinaf edilmiş ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin… Karar sayılı ile ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Davalılar vekili mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi olduğunu, dava dilekçesinde davalıların sözleşme koşullarını birlikte taahhüt ve garanti ettiklerini ve bir kar ve satış vaadinde bulunulduğunun belirtildiğini, sözleşmeye göre yatırdığı yatırım bedeli ve elde edilmesi muhtemel kar payını talep ederek sözleşmeyi davacının feshetmek istediğini, taraflar arasındaki sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi olması nedeniyle eser sözleşmesi ya da arsa payı/kat karşılığı inşaat sözleşmesi olmadığını, eser sözleşmesinde olduğu gibi taraflar arasında yüklenici/iş sahibi ilişkisi değil ortaklık ilişkisi olduğunu, sözleşme ile kar dağıtımının satışa bağlı kılındığını, sözleşmeye göre kar dağıtımının açıkça satışlardan elde edilecek karın dağıtımı olduğunun belirtildiğini, sözleşmenin hiçbir yerinde satışın belirli bir tarihte yapılacağının taahhüt edilmemiş olduğunu, davacı tarafından yapılacak ödemelerin gecikmiş olduğunu ve son taksitin ödenmediğini ve ödenmesi gereken son taksitin villaların iç düzenlemesi ile ilgili olduğunu, müvekkilinin mücbir sebeplerden dolayı sözleşmeye uygun sürede inşaatları tamamlayamadığını ve bir takım gecikmelerin yaşandığını, sözleşmede mücbir sebeplerin varlığı halinde tarafların sorumluluktan muaf tutalacağının düzenlenmiş olduğunu, müvekkillerinin karşı tarafın zararını en aza indirmek için sözleşmede yer almamasına rağmen ek sözleşme ile davacıya A Blok taşınmazı devrettiklerini, A blok taşınmazın davacıya teminat olarak devredilmediğini, davacının devredilen bağımsız bölüme alıcı bulmak için çaba göstermediğini, uyuşmazlıkların öncelikle görüşme ile çözümleneceğinin sözleşmede düzenlenmesine rağmen davacının görüşme talebinde bulunmadığını, davacının sözleşmenin feshini kötü niyetli olarak istediğini, arsa maliyetinin müvekkilleri tarafından karşılandığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce tensip 4 nolu ara karar ile Serik Nöbetçi Asliye (Ticaret Mahkemesi’ne) talimat yazılarak dava konusu taşınmaz üzerindeki üç adet villanın mevcut durumunun ve sözleşmeye uygun olarak inşaatların yapılıp yapılmadığı ile taşınmazların değerinin tespiti hususunda keşif yapılması talep edilmiş, yapılan keşif sonucu bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen … havale tarihli rapor dosyaya ibraz edilmiştir.
Mahkememizin … Karar sayılı ilamı ile ; davanın kısmen kabulü ile … tarihli sözleşme ile … tarihli sözleşmelerin gereği etkili olarak feshine, 115.000,05EURO’nun dava tarihinden itibaren işleyecek kamu bankalarından EURO hesabına ödenen en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, karar taraflarca istinaf edilmiş ve
Antalya Bölge Adliye Mahmekesi …Hukuk Dairesi’nin … tarih …/… Esas …/… Karar sayılı ilamı ile ; “…taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğinin belirlenmesinde hataya düşerek, taraflar arasındaki sözleşmenin kat karşılığı inşaat sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirme yapıarak hüküm kurmuştur. Dosyada mevcut sözleşme ve ek sözleşmelerin adi ortaklık sözleşmesi niteliğinde olduğundan, uyuşmazlığın adi ortaklık hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek çözümlenmesi gerekirken, kat karşılığı inşaat (eser) sözleşmesi hükümlerine göre sonuçlandırılması isabetli olmamıştır. Bu sebeple, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile, HMK 353/1-a/6 maddesi gereğince, esası incelenmeksizin yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine…” şeklinde mahkememiz kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dosya mahkememizin …/… Esas sırasına kaydedildikten sonra mahkememizce yeniden yapılan yargılamada davacı asilin tacir olup olmadığı hususunda Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne ve Antalya Vergi Dairesine müzekkere yazılmış, gelen cevabi yazılarda davacının tacir olmadığı anlaşılmıştır.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE; Dava adi ortaklık nedeni ile sözleşmede belirtilen tutarın ödenmesinden sonra adi ortak tarafından edimini yerine getirmeyen diğer ortaklara karşı açılan sözleşmenin feshi ile ödenen tutarın iadesi istemine ilişkindir.
TBK 620.maddesinde ; “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeye üstlendikleri sözleşmedir.
Bir ortaklık kanun yolu ile düzenlemiş ortakların ayıp edici niteliklerini taşımıyorsa bu bölüm hükümlerine tabi adi ortaklık sayılır.” düzenlemesi mevcuttur.
Yargıtay HGK’nın 18.11.2015 gün ve 2014/15-301 E. 2015/2659 K. sayılı emsal içtihadında da “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar…
Ticari davalar ise; aynı Kanunun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.” şeklinde belirtilmiştir.
Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin … tarih … Karar sayılı ilamında : “…01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesi uyarınca, ticari davalara bakmak görevi, asliye ticaret mahkemesine aittir. Ticari davalar, mutlak ve nispi ticari davalar olarak ikiye ayrılmaktadır. Nispi ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinin ilk cümlesinde tarif edilmiş olup, her iki tarafın da “ticari işletmesiyle ilgili hususlardan kaynaklanan” hukuk davalarıdır. Mutlak ticari davalar ise tarafların tacir olup olmadıklarına ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmeleri ile ilgili bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kanun gereği ticari dava sayılan uyuşmazlıklardır. TTK’nın 4/1-a ve devamı bentlerinde yazılan uyuşmazlıklar ile diğer kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen uyuşmazlıklar, mutlak ticari davalardır.
Bir davanın, nisbi ticari dava kabul edilebilmesi için davanın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmeleri ile ilgili bulunması zorunludur…” şeklinde belirtilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan TBK’nun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık müessesinin bu kapsamda mutlak ticari dava kapsamında değerlendirilemeyeceği anlaşılmıştır.
Davacı Sergei Volkov’un tacir olmadığı vergi dairesi ve ticaret sicil müdürlüğünden gelen yazı cevaplarından anlaşılmıştır.
Mahkememizin görevi yönünden yapılan değerlendirmede; Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile mahkeme re’sen, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
Taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin düzenleme tarihinin 21/02/2013 tarihli olup 6098 Sayılı TBK’nun yürürlük tarihinden sonrası olup bu hali ile TBK 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın tasfiyesi istemine ilişkin uyuşmazlıkta davaya bakma görevinin davacının tacir olmaması sebebi ile genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ait olduğu anlaşılmakla görev dava şartı yokluğu nedeni davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve istek halinde dosyanın görevli ve yetkili Antalya Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiş, açıklanan gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Davaya bakmaya Antalya Asliye Hukuk Mahkemesi’nin GÖREVLİ OLDUĞUNA,
3-HMK’nun 20/1 maddesindeki düzenleme uyarınca kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren iki hafta içinde istem olması halinde dava dosyasının görevli mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Dava dosyasının süresi içinde görevli mahkemeye aktarılması durumunda, harç ve yargılama giderlerinin HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevli mahkemece nazara alınmasına,
5-Dosyanın gönderilmesi için süresi içinde başvuru yapılmadığı takdirde, HMK’nun 20/1 ve 331/2 maddeleri gereğince yapılacak işlemin mahkememizce dosya ele alınarak değerlendirilmesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/03/2019

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır