Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/636 E. 2022/529 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/636
KARAR NO : 2022/529
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 20/12/2019
KARAR TARİHİ : 15/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
1.Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; 09/08/2013 tarihinde …’a ait, … Otobüs işletmeciliği AŞ’nin işleteni olduğu, sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otobüsün, sağ şerit üzerinde yolcu indirmek için duran sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araca çarptığını ve çarpma neticesinde yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin kaza anında … plakalı otobüste küçük kızı ile birlikte yolcu olarak bulunmakta olup kazadan kaynaklı yüzünde sabit iz oluştuğunu, sürekli maluliyete uğradığını, olayla ilgili başlatılan soruşturma sonrasında Antalya … Asliye ceza mahkemesi … esas sayılı dosyası ile yargılama yapıldığını, müvekkilin içerisinde bulunduğu … plakalı otobüsün şoförü davalı …’ın tam kusurlu olduğunun belirlendiğini, ceza aldığını ve cezanın kesinleştiğini, yine bu dosyada alınan sağlık raporu sonucunda müvekkilinin kaza sonucunda yüzünde sabit iz kaldığının belirlendiğini, fotoğraflardan da müvekkilinin yüzünde sabit iz olduğunun anlaşıldığını, yüzünde sabi iz oluşmasından dolayı müvekkilinin bir çok iş başvurusundan sonuç alamadığını ve ev hanımı olarak yaşamını sürdürmek zorunda kaldığını, müvekkilinin kaza anında ve sonrasında büyük korku yaşadığını, tedavi sürecinde acı ve ıstıraplar çektiğini, manevi olarak zarar gördüğünü, … plaka sayılı aracın … Sigorta AŞ tarafından sigortalandığını, sigorta şirketine başvuru yapıldığını ancak anlaşılamadığını beyan ederek; 100,00 ₺ (TL) sürekli iş göremezlik tazminatı ve 10.000,00 ₺ (TL) manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B.CEVAP:
2.Davalı … …….AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı definde bulunduklarını, hukuk mahkemesinin ceza mahkemesinin kusur belirlemesi ile bağlı olmadığını, sürücü …’ın kusurlu olduğu iddialarını bu nedenle kabul etmediklerini, müvekkili şirketin sorumlu olduğuna dair iddiaları kabul etmediklerini, ATK’dan rapor aldırılması gerektiğini, davacının mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, kusurlarının olmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı definde bulunduklarını, trafik kaza tespit tutanağını kabul etmediklerini, davacının maddi manevi tazminat taleplerini kabul etmediklerini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
4.Davalı … Sigorta AŞ vekili (… Sigorta AŞ) cevap dilekçesinde özetle; usulüne uygun müvekkiline bir başvuru olmadığını, zaman aşımı definde bulunduklarını, kabul anlamına gelmemek üzere müvekkilinin sorumluluğunun sigortalının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, manevi tazminat taleplerinin poliçe limitinde olmadığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C.YARGILAMA SÜRECİ/MAHKEME KABULÜ/HUKUKİ NİTELEME:
5.Dava, haksız fiilden (trafik kazasından) kaynaklı maddi manevi tazminat talebinden ibarettir. Aşamalarda, ihbar olunanlara tebligat yapılmış ve beyanları alınmıştır.
C1.ZAMAN AŞIMI DEF-İ:
6.Davalılar zaman aşımı def-inde bulunmuşlardır.
6.1.6098 sayılı BK.’nın 72. maddesinde haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
6.2.Bunun yanında, 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
6.3.2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır.Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
6.4.Bazı hallerde, zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir. Buna karşılık ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır. (HGK, 15.11.2000 gün ve: 2000/21-1609 K: 2000/1699, 4.HD 13.05.1980 gün ve 1980/3493-6206 sayılı; 26.01.1987 gün, 1986/7532 esas, 1987/485 karar sayılı kararı) Yani tedavinin devam ediyor olması ve gelişen durumun varlığı halinde gelişen durumun sona ermesinden itibaren 2918 sayılı Yasanın 109/1. maddesinde belirtilen 2 yıl içinde dava açılması gerekir. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir. (Yargıtay 17. HD., 2017/1011 E, 2019/11692 K)
6.5.Somut olaya göre; davaya konu kazanın tarihi 09/08/2013’tür. Dava tarihi ise 20/12/2019’dur. Her ne kadar 2918 sayılı KTK.nun 109/1. Maddesinde öngörülen zaman aşımı süreleri geçmiş ise de dosya arasına alınan ceza dosyasından da anlaşılacağı üzere fiil, Ceza Kanununa göre suç sayılan bir fiildir ve bu nedenle somut olayda kabule göre uzamış zaman aşımı süreleri uygulanır. Fiilin niteliği gereği de davanın uzamış zaman aşımı süresinde açıldığı anlaşılmakla (8 yıl), davalıların zaman aşımı def-ileri yerinde değildir.
7.Dosyaya dönüldüğünde; davacı tanıkları mahkememizce dinlenmiştir.
8.Mahkememizce dosyada, kusur raporu aldırılmıştır.
9.03/12/2020 tarihli kusur raporunda özetle; … plakalı otobüs şoförü …’ın KTK’nın m. 84/4, 52/1,b, 56/1,c ile yönetmeliğin 95, 101, 106 ıncı maddelerini ihlal ettiği, … plakalı aracın şoförü …’ın kural ihlali olmadığı belirtilmiştir.
10.Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
11.Mahkememizce maluliyet konusunda ATK’dan rapor aldırılmıştır.
12.ATK tarafından hazırlanan 28/02/2022 tarihli, 2979 sayılı raporda özetle; davacının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğu, sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 10(on) güne kadar uzayabileceği belirtilmiştir.
13.Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
14.Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
15.Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi raporlarının, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır. İtirazlar hukuken yerinde bulunmamıştır.
16.Kusur raporu içeriği, ceza dosyası içeriği ile uyumludur ve bir çelişki yoktur.
16.1.Tazminat yargılaması hususunun ceza yargılaması ile ilişkisi de 6098 sayılı “Türk Borçlar Kanunu”nda (m. 74) düzenlenmiştir. Buna göre;
“Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.”
16.2.Ayrıca; aynı ilke hukuk uygulamasında yenleşmiş olmakla; T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/17-50 esas , 2011/231 karar nolu 27/04/2011 karar tarihli mahkememizce de emsal görülen kararından özetle belirtildiği üzere, ceza mahkemesince verilen beraat kararı , kusur ve derecesi , zarar tutarı, temyiz gücü ve isnat yeterliliği , illiyet gibi esaslar hukuk hakimini bağlamaz.
16.3.Bu yöne ilişkin davalı beyanları yerinde ise de mahkememizce kusur raporu aldırılmış ve ceza dosyası ile benzer sonuca ulaşılmakla, davacının bir kusurunun olduğu yönünde bir tespit yoktur. Kusur raporuna itirazlar yerinde değildir.
17.ATK raporuna bakıldığında ise; Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri kararlarında da istikrarlı biçimde vurgulandığı üzere; Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’ine, 01/09/2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’ine, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine, 20/02/2019 tarihinden sonra da Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmeliğe uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
17.1.Somut olayda da kaza tarihi dikkate alınarak, ATK raporu, Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik hükümlerine göre hazırlanmış olup, mahkememizce itirazlar yerinde ve somut bulunmamıştır.
17.2.Davacı itirazlarında ve beyanlarında davacının yüzünde sabit iz kaldığını, iş bulmasında zorluklar yaşadığını ileri sürmektedir.
17.3.TBK m. 54’e göre; Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar
17.4.HMK’nun 26.maddesi gereğince Hakim, iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Davacı taraf, dava dilekçesinde açıkça, sürekli iş göremezlik zarar talebinde bulunmuştur. Davacının itirazlarında belirttiği yüzde sabit iz nedeni ile iş bulamama iddiası “ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar” başlığı altında ileri sürülmelidir. Davacı ise açıkça sürekli iş göremezlik zararı talep etmiştir. Bu yönüyle de ATK’dan rapor alınmıştır ve rapor içeriğine bu yönüyle net ve somut bir itirazda bulunulmamıştır. Maluliyet raporuna itirazlar hukuken yerinde değildir.
18.Tüm dosya kapsamı, kusur durumunu bildirir rapor içeriği, ceza dosyası içeriği, ATK raporunda davacının sürekli iş göremezliğe ilişkin maluliyetinin olmadığının belirtilmesi, raporların hukuka uygun bulunması, taleple bağlılık ilkesi karşısında davacının sürekli iş göremezliğe ilişkin zarar talebinin reddi gerekmiştir.
C2. MANEVİ TAZMİNAT:
19.Davacı vekili, haksız fiil nedeni ile manevi tazminat talebinde de bulunmuştur.
19.1.Mahkememizce tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmaları yaptırılmıştır.
19.2.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.04.1982 gün ve E:1981/4-56, K:1982/348 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, kişilik hakları, kişinin kendi hür ve bağımsız varlığının bütünlüğünü sağlayan, herkese karşı ileri sürülebilen ve kaynağını Anayasa’dan alan; yani Anayasa’nın teminatı altında bulunan mutlak bir haktır. Manevi tazminat sade bir ifade ile, zarar görenin kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen eksilmenin (manevi zararın) giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesidir(EREN, Fikret., Borçlar Hukuku-genel hükümler-, 8. Bası, Ekim 2003, s. 745, KILIÇOĞLU,Ahmet, Borçlar Hukuku, Ankara 2004, s. 311, ERTAŞ, Şeref., Manevi Tazminatın Hukuki Niteliği ve Miktarının Tespiti, Postacıoğlu’na Armağan, Ankara 1990, s. 83 vd.)Manevi tazminatta zarar, kişinin iç huzuru ve manevi bütünlüğüne yapılan saldırının mecazi ifadesidir(KILIÇOĞLU,Mustafa, Tazminat Hukuku,3. Baskı, Şubat 2010, s.1031.,HATEMİ, Hüseyin, Sözleşme Dışı Sorumluluk, C.II,İstanbul 1993, s.102)
19.3.Manevi tazminata hükmedilirken uygulamaya 22/06/1966 gün 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki ilkeler ışık tutmaktadır.
19.4.Her ne kadar davacının sürekli maluliyetinin doğmadığı belirtilmiş ise de aynı ATK raporunda davacının geçici iş göremezliği olduğu da belirlenmiştir. Aksi düşünülse dahi, kaza nedeniyle rahatsızlıktan dolayı davacının üzüntü ve elem duyacağı, ruh bütünlüğünün ihlali, sinir bozukluğunun oluşması kaçınılmaz olup, manevi tazminatın şartlarının olduğu kaçınılmazdır. (İş kazasına ilişkin olarak Yargıtayca verilen benzer kararlarda da maluliyet olmadığı durumlarda da manevi tazminata hak kazanılabileceği yönünde emsal kararlar verilmiştir//Bkz; (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi., : 2006/4815 esas, 2006/7231 karar, tar. 3.7.2006 )
19.5.Yukarıdaki tüm açıklamalar ışığında, mahkememizce anılan hususların da farkında olarak, dosyaya dönüldüğünde, olayın oluşu, tanık beyanları, tarafların ekonomik durumları, davacının sosyal ve ekonomik durumu, kusur ve maluliyet durumu da göz önüne alınarak, 22/06/1966 gün 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki (Belirtilmelidir ki; Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları konularıyla sınırlı, sonuçlarıyla bağlayıcıdırlar, bkz: 2797 saıyılı Yargıtay kanunu m. 45;”İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.)ilkeler göz önünde tutarak, göz önüne alınarak 2.000,00 ₺ (TL) manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olduğu kaaatine varılmış, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
C3.FAİZ HUSUSU:
20.Dosyaya baktığımızda; davanın trafik kazasına dayandığı anlaşılmaktadır ve genel kural olarak Trafik kazaları haksız fiil niteliğinde olup, tazminat borcu haksız fiil tarihinde muaccel olur. Başka bir ifade ile haksız fiillerde borcun muaccel hale gelmesi ihtarı gerektirmez. Haksız eylemden kaynaklanan tazminat  davalarında, olay tarihinden faiz yürütülmelidir(fur semper in moro). Bu nedenle, manevi tazminat taleplerine, taleple bağlılık ilkesi de düşünülerek, kaza tarihinden itibaren faiz yürütülmüştür.
C4.TASFİYE HALİNDE … OTOBÜS İŞLETMECİLİĞİ TAŞIMACILIK SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ SORUMLULUĞU:
2918 sayılı KTK.nun hükümlerine göre, trafik kaydı “işletenin” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alacı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, moturlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Bu genel açıklamalar ışığında, dosyaya bakıldığında; dava dilekçesinde, davacı vekili, ….AŞ’nin, araç sahibi … olmasına rağmen uzun süreli kira sözleşmesi ile işleten sıfatına sahip olduğunu arabuluculuk sürecinde tespit ettiklerini beyan etmiştir. … ….AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle (2 numaralı başlıkta); “Davaya konu olaydaki “…” plakalı otobüsün maliki … olmakla birlikte otobüsün işletmeciliğinin müvekkil şirkete verilmesi konusunda her iki taraf arasında sözleşme yapılmıştır. Söz konusu sözleşme aracın işletilmesine ilişkin olup araca ilişkin, aracın ve şoförün 3.kişiler nezdinde zarar meydana getirmesi halinde Sözleşme gereği tazminat taleplerinin şirkete yöneltilmesi durumunda şirket tarafından ödenen tutarın araç sahibi tarafından şirkete ödeneceği yer almaktadır” şeklinde beyanda bulunarak, bu hususu ikrar etmekle, işleten sıfatında bir uyuşmazlık olmadığı, davalı adı geçen şirketin işleten sıfatı sahip olduğu, bu nedenle davanın kendisine yöneltilmesinde hukuken bir sorun olmadığı mahkememizce kabul edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, üçüncü kişi olan, sözleşmeye taraf olmayan davacı için hüküm ifade etmez.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davacının sürekli iş göremezlik zararı talebinin REDDİNE,
2-Davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE, 2.000,00 TL manevi tazminatın 09.08.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … Otobüs İşletmeciliği Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
3-Davacı tarafça yatırılan 44,40 ₺ (TL) başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 44,40 ₺ (TL) peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 92,22 ₺ (TL) harcın davalılar … ve … Otobüs İşletmeciliği Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 88,80 ₺ (TL)’nin davalılar … ve … Otobüs İşletmeciliği Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 1.765,70 ₺ (TL)’nin haklılık durumu gereği; 354,00 ₺ (TL)’sinin davalılar … ve … Otobüs İşletmeciliği Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, arta kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00 ₺ (TL)’nin; haklılık durumu gereği 264,00 ₺ (TL)’sinin davalılar … ve … Otobüs İşletmeciliği Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden müteselsilen; 1.056,00 ₺ (TL)’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Davalılar, davacının maddi tazminat (sürekli iş göremezlik) talebinde kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden; AAÜT m. 3/2 ve 13/2 hükümleri de dikkate alınarak, 100,00 ₺ (TL) vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
10-Davacı manevi tazminat talebinde kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; AAÜT m. 13 hükmü de dikkate alınarak, 2.000,00 ₺ (TL) vekalet ücretinin davalılar … ve … Otobüs İşletmeciliği Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinden müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
11-Davalılar … ve … Otobüs İşletmeciliği Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi kendilerini, davacının manevi tazminat talebinde vekil ile temsil ettirdiğinden; AAÜT m. 10 hükmü de dikkate alınarak; 2.000,00 ₺ (TL) vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ve … Otobüs İşletmeciliği Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne verilmesine,
12-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ile davalı … vekili Sn. Av. …, davalı … …. Aş vekili Sn. Av. … ile davalı … Sigorta A.Ş vekili Sn. Av. …’ın yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır