Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/361 E. 2022/936 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/361
KARAR NO : 2022/936
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/08/2019
KARAR TARİHİ : 14/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı … Ltd. Şti. arasında “Fason Hindi Yetiştirme Sözleşmesi” adıyla imzalanmış bir ticari hizmet sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmenin yönetmeliğin emredici hükümleri gereğince şirketin katlanması gereken masraflar yönetmeliğe aykırı şekilde müvekkiline yüklendiğini, aykırı olarak düzenlenen ve uygulanan maddelerinden ötürü davalı şirket tarafından müvekkiline eksik ödeme yapıldığını, ticari uyuşmazlıklarda dava şartı zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, yapılan görüşmelerden olumlu bir netice elde edilemediğini, bu nedenlerle davalı şirketin ticari defterleri ile dava konusu ile ilgili tüm kayıtlarının celbini, yapılacak yargılama sonucunda ise HMK m. 107 uyarınca belirsiz alacak davası olarak açılan haklı davanın kabulü ile, davalı Şirket tarafından haksız olarak müvekkilinin hak edişinden yapılan kesintilerden doğan alacaklarnın dava sürecinde bilirkişi eliyle tespiti ile belirlenecek alacak miktarının hak ediş tarihlerinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak tarafımıza ödenmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B. TARAF TEŞKİLİ:
Bilindiği üzere … tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir (H. Pekcanıtez, O. Atalay, M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s. 273)(bkz; İNCEOĞLU,Sibel., İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, İstanbul 2008, 3. Baskı, s. 260-261)
Bu açıklamalar ışığında, mahkememizce dosyada taraf teşkili sağlanmıştır.
C.CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının bilimsel verilere dayanmadığını, hukuki gerçeklikten uzak olduğunu, HMK 319 uyarınca basit usule tabi dava ve işlerde iddianın genişletilmesi yasağı dava dilekçesi ile başladığını, davacı iddialarını dayandırdığı fatura, sevk ve yem irsaliyeleri sunduğunu, alacaklı olduğunu iddia ettiği rakamlar ortada olduğunu, belirsiz alacak davası açması mümkün olmadığını, davacıya harcın tamamlatılmasını, aksi takdirde davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, basiretli bir tacir gibi davranma mükellefiyeti olan davacı her iki dönem içinde hakediş tablolarında mütabık olduğunu beyan ettiğini, daha sonra fatura düzenleyerek ödemelerini aldığını, kanatlı hayvan eti üretiminde sözleşmeli üretime ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmeliğin hükümlerine dayanarak hakedişten nakliye,yem,ilaç,civciv kesintisi yaptığı iddiasıyla açılmış olan bu davada; yönetmelik maddelerinin emredici değil düzenleyici olduğu gıda tarım ve hayvancılık bakanlığının … tarihli yazısından açıkça anlaşıldığından taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin dikkate alınması gerektiği, bu nedenlerle davacının açmış olduğu hukuka aykırı, gerçeklerle bağdaşmayan davanın reddini talep etmiştir.
D. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
Dava, alacak talebinden ibarettir.
Davalının, davacının belirsiz alacak davası açmasının doğru olmadığı yönündeki itirazına bakmak gerekmektedir.
HMK m. 107 gereği; Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Bu kriterler, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
1-Davacının kendisinden beklenememesi,
2-Bunun olanaksız olması,
3-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir. Bir talep konusunun belirli olup olmadığının her somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi ve sonuca gidilmesi daha doğru olacaktır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun … tarihli ve … E.-… K., … tarihli ve … E.-… K., … tarihli ve … E.-… K., … tarihli ve … E.-… K, … tarihli ve … E.-… K., … tarihli ve … E.-… K. ile … tarihli ve … E.-… K.; … tarihli ve … E., … K.,… tarihli ve … E., … K.;… tarihli ve … E., … K.; … tarihli ve … E., … K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler kabul edilmiştir.
Somut olayda, davacı taraf, dava dilekçesinde, “….her ne kadar tarafımızca tespiti mümkün olan sayısal farklılıklar bunlar olsa da davalı şirketin benzer uygulamalar yapmış olabileceği göz ardı edilmeksizin şirket kayıtlarının bilirkişi eliyle inceletilerek tespiti gerekmektedir…”; “konuya ilişkin tüm şirket kayıtları ile hesaplama usullerinin ve tarafımızca belirlenemeyen, normal şartlar altında hesaplanması gereken hak edişin sayın mahkemenizce bilirkişi incelemesine tabi tutulması ve eksik hak edişin….” ibarelerini kullanmıştır. Tek başına alacağın bilirkişi incelemesine tabi olmasının davayı belirsiz alacak davasına dönüştürmeyeceği öğretide belirtilmekte ise de hem bilirkişi raporu alınmasının gerektiğinin ileri sürülmesi, dava dilekçesinin içeriği, iddianın bu minvalde ileri sürülüşü dikkate alınarak, iş bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki bir engel görülmemiştir. Bir başka açıdan da bakıldığında, davanın bir an için belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı kabul edilse dahi talep net olarak belirtildiğinde, talep, davacı tarafından belirsiz alacak davası şeklinde açıklanmış olmakla birlikte, gerçekte belirsiz alacak davası şartlarını taşımıyorsa, o zaman yukarıdaki şekilde hareket edilmeli, hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmelidir. Açıklamadan sonra talep belirsiz alacak davası şartlarını taşıyorsa, bu davanın sonuçlarına göre, talep kısmi davanın şartlarını taşıyorsa da kısmi davanın sonuçlarına göre dava yürütülerek karar verilmelidir (YHGK … tarih … E … E sayılı kararı) (YHGK … E, … K) Bu açıklamalar ışığında, davalının, bu yöne ilişkin itirazları, davanın usulden reddedilmesi yönündeki talebi hukuken yerinde bulunmamıştır.
Mahkememizce aşamalarda tanık beyanları alınmıştır.
… tarihli duruşmada; “Ben davalı şirkette muhasebe şefi olarak çalışmaktayım, 9 yılı aşkındır çalışıyorum. Davacı ile ilgili 2 tane ilgili hak ediş vardır, normal koşullarda uygulama gereği 10 içinde mutabık kalıp imza altına alınması gerekir, davacı bu süre içinde herhangi bir taleple gelmedi. Yani kendisi bir başka hakediş raporu getirmedi, bizim hazırladığımız hak ediş raporunu kabul etti, bunun üzeirne fatura kesti, gerekli ödemeler tarafına yapıldı, bir anlaşmazlık yoktu. Biz hayvanları civciv aşamasında belli bir sayıda karşı tarafa teslim ediyoruz, bu aynı zamanda kümesin bağlı bulunduğu ilçe tarımda kayıt aldında bulunur, hayvan kesim aşamasına geldiğinde sevkiyatı yapılıp kesimhaneye gelir. Hakediş raporunu biz bu son gelen rakamlar üzerinden yaparız, biz buna sayaç raporu deriz, kesimhanede resmi veteriner hekim bulunur, onunda onayı alınır, arada fark çıktığı zaman bu karşı tarftan yüklenmeyen hayvan sayısını belirtir. Bu hayvanlar esasen gelmemiş hayvan diye kayda alınır, ancak İl Tarımın işlediği bir tablo vardır orada zayi bölümü vardır rakamlar buraya işlenir. Aramızdaki uyuşmazlık rakamı bundan kaynaklanmaktadır.Nakliye sırasında herhangi bir hayvan zayi konusu olmuyor. Hesaplanan hakedişin üzerine artı KDVler eklenerek miktarlar bulunmuştu, hesaplamalar ve ödemeler buna göre yapılmıştı” ; davalı … … aynı duruşmada; “Ben 5,5 yıldır davalı şirkette hayvan yetiştiriciliği ve sağlığı personeli olarak çalışmaktayım. Davacıyı tanırım, bir akrabalığım yoktur. Biz davacı ile 2 dönem geçirdik. İlk dönemde davacıdan kaynaklı hayvanların sağlığı ve bakımı ile sıkıntılar yaşamıştık. Hayvanların kesim zamanı geldiğinde kestik, ilk dönemde hayvanlar normalde tüketmesi gerekenden daha çok yem tüketmelerine rağmen yeterli kiloya ulaşamamışlardı, buda bakımla ilgili koşullardan kaynaklanıyordu. Bizim başka kişi ve kurumlarlada aynı şekilde işimiz oluyar biz kaynakla veya hayvan kaynaklı sıkıntı olsa diğerlerinde de aynı sıkıntıyı görürdük, sıkıntı bizden kaynaklanmıyor, hayvanlar kuluçkadan çıktıktan sonra Hayvan bakanlığınca onaylanıyor, üreticiye imza karşılığı teslim ettiğimiz hayvan sayılı Tarım bakanlığının sistemine de girer. Kesim zamanı geldiği zaman çalıştığımız taşeron araşlar üreticiye gider yüklemeyi yapar, hayvanlar kesimhaneye gelir. Tüm kesim hanelerde devletin resmi veterinerleri hayvanları karşılar kayıt altına alır. Bu kayıt alma işlemi elektronik sayaçtan geçen hayvanlar baz alınarak yapılır. İnsan tüketimine uygun olmayan hayvanlar atık olarak ayrılır, buda resmi veteriner gözeteminde yapılır. … plakalı araç arızalıydı bu nedenle biz bu araca yükleme yaptırmadık, yüklemeler bizim kontrolümüzde olduğu için yükleme yaptırmadık, bu araca hayvan yüklenmediği için zayi olması söz konusu değildir, bu tutanak resmi veteriner istediği için tutuldu, daha doğrusu Tarım Bakanlığı ona o şekilde talimat vermiş. Tarım İl Müdürlğününün ekrarında üreticinin teslim etmediği hayvanları gösterir bir buton yoktur. Teslimi yapılmayan her hayvan zayi olarak değerlendirilir. Veteriner hekim tutanak konusunda da ben arızalı olup olmadığını bilemem ben gelen gelmeyen hayvan sayısını bilirim. Bu süreçteki kayıplar üreticiden daha çok firmamızı zarara uğrattğı için biz zayiye müsade etmeyiz, araçlar fabrikaya geldiğinde hemen kesime alınır. Bizim resmi olarak kullandırttığımız ilaçlar vardı ancak davacı başka ilaç kulalndımı bilmiyorum. ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Alaşehir … Asliye Hukuk mahkemesinde talimat yolu ile beyanı alınan davacı … … duruşmada; “Ben davalı şirket olan … tavukçulukta 2017-2018 yılları arasında bir yıl kadar fason olarak hindi besleme işinde çalıştım. … da aynı firmada hindi besiciliği yapıyordu. Davalı ve davacı arasındaki sözleşmeden haberim yoktur. Davalı şirket sözleşmeleri maktu olarak hazırlıyor. Benimde açmış olduğum aynı tür bir davam var. Bir dönem önce bana kapasiteden önce fazla hayvan geldi. 7000 civarı hayvanın kalacağı yere 11000 civarı hayvan civarı hayvan gönderdiler. Hayvanlar sıkışıklıktan dolayı gelişmedi büyüyemedi. Bana kapasiteyi arttırmamı söylediler ancak arttıramadığımız için ölüm fazla oldu. Davacı … un durumunun benimle aynı olup olmadığını bilmiyorum sadece mağdur olduğunu biliyorum. Alacağını alamadığını biliyorum. …’un kapasitesi oldukça büyüktü ancak toplam kaç civciv alabileceğini bilmiyorum. … gerekli tüm tedbirleri almış zaten kendisi de dezenfaktan işinde olduğu için kendi işletmesinde de yaptığını biliyorum. Sorun şu ki şirket bizlere hadden fazla hayvan vererek mağduriyetimize yol açmıştır. Şirket iflas etmedi diye biliyorum ben şirkete borçlu kaldım. Biz fason çalışıyoruz onlar yemini civcivini gönderiyor. Biz sadece yemini veriyoruz. Benim yalnızca … beyden duyduğum gereken kazancını alamadığı şeklindeydi aralarındaki sözleşmeye ilişkin detaylara vakıf değilim kendinin de mağdur olduğu boyutu biliyorum. Bizim iş yerlerimiz birbirine yakın değil. … bey … de bu işi yaparken ben … de bu işi yapıyorum” ; Bakırköy …Asliye Ticaret mahkemesinde talimat yolu ile beyanı alınan davacı … … duruşmada; “Bende bir dönem davacı gibi davalı şirket ile çalışarak Fason hindi yetiştirmeciliği yaptım. Davalı şirket ile çalıştıktan sonra bir süre de … ile çalıştım daha sonra bu işi yapmayı bıraktım. Davacıyı aynı sektörde çalıştığımızdan dolayı üç yıldır tanıyorum. Davalı ile iş yaptığım dönemde benim hak edişlerimdende kesinti yapılıyordu. Bunun sebebi olarak yemin fazla gitmesini, civcivlerin ölmesini sebep olarak gösteriyordu. Davacının hak edişlerinden de kesintiler yapıldığını kendimden dolayı biliyorum ancak birebir bu konuda herhangi bir bilgim yoktur. Zamanında benim hak edişlerimden kesintiler yapıldığından ötürü davacının hak edişlerinden de kesintiler yapıldığını düşünüyorum.” ; Kula Asliye Hukuk mahkemesinde talimat yolu ile beyanı alınan davacı … duruşmada; “Ben tarafları tanırım, ben de davacı gibi davalı firmadan civcivleri alıp yetiştiririz, kesim aşamasına geldiğinde davalı … Tavukçuluğa teslim ederiz, firmanın sarım ekibi bunları kesimhaneye götürür, kesimhanede nihai hak ediş raporu düzenlenir, bu raporda belirlenen miktar üzerinden de bize ödeme yapılır bizde o raporda belirtilen miktar üzerinden fatura keseriz, ben bu şekilde 2019 Şubat ayından 5 ay kadar Temmuz ayına kadar bu firmayla çalıştım, daha sonra firma hakedişlerimizde haksızlık yapmaya başladı, ben nihai hakediş raporunda belirtilen miktardan fatura kestim ama firma bana eksik ödeme yaptı, benim tam teslim ettiğim hayvan sayısı raporda eksik gösterilmeye başlandığı için bu firma ile çalışmayı bıraktım, şuan benim de davalı firmadan alacaklı olduğumdan bahisle arabulucu aşamasında olan bir davam vardır, henüz mahkemeye taşınmadı” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Davacı vekili, … tarihli duruşmada, tanıkları …’in dinlenmesinden feragat ettiklerini beyan etmiş ve aynı duruşmada davalı vekili de bu beyana karşı bir diyeceklerinin olmadığını beyan etmiştir.
Davalı taraf, davacı tanıklarının husumetli olduklarını ve beyanlarına itibar edilemeyeceğini dilekçe ile bildirmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) uyarınca tanık delili takdiri delildir. Aynı kanunun “Delillerin değerlendirilmesi” başlıklı 198. maddesine göre “kanuni istisnalar dışında hâkimin delilleri serbestçe” değerlendirebileceği açıklanmıştır. Burada hâkimin; tanık delili altında yer alan beyanları hükmün gerekçe bölümünde serbestçe takdir ederken, sadece kendi vicdani kanaatinden bahsetmesi yeterli olmayıp ayrıca dinlenen tanığın ifadesinin, hangi nedenlerle hükme esas alınıp alınmadığını da belirtmesi gerekmektedir. Başka bir olayda da Hukuk Genel Kurulu … tarihli ve … E., … K. sayılı kararında bu hususu “….sıklıkla başvurulan delillerden biri olan tanık beyanı, takdiri bir delildir, hâkimi bağlamaz ancak hâkim, tanık beyanını serbestçe takdir ederken sadece vicdani kanaati ile karar veremez. Tanık beyanları yönünde ya da aksine hüküm tesis edilmesi durumunda, tanık beyanının neden kabul edildiği ya da edilmediği açıklanmalıdır,…” şeklinde açıklamıştır. Bu genel açıklamalar ışığında şu söylenmelidir ki, tanığın husumetli olması, onun dinlenmemesini veya kendiliğinden beyanının geçersiz olmasını gerektirmez. Bu delil mahkemece değerlendirilecektir ve eğer ki hükme etkisi olumlu veya olumsuz olursa mahkeme gerekçesinde belirtilecektir. Bu nedenle, davalının, bir kısım davacı tanıklarının dinlenmemesi veya peşinen kabul edilmemesi anlamı taşıyan itirazları yerinde bulunmamıştır.
Davacı … aşamalarda, tanıklarının tekrar dinlenmesini talep etmiştir. Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar. Bu listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez. Davacı vekili, tanık listesinde sadece tanık isimlerini bildirmiş olup, mahkememizce de tanıklar için talimatlar yazılmıştır. Tanık beyanları alındıktan sonra davacı vekili, tanıkların bazı hususlarda dinlenmediğini, tekrar dinlenmesi gerektiğini beyan etmiş ancak bu beyan yerinde görülmemiştir. Zira, aşağıda da belirtileceği üzere, tüm tanık beyanlarının yargılamada varılan sonuca etkisi olmamıştır.
Aşamalarda, mahkememizce tarafların ticari defterlerinin incelenmesi yönünde ve ayrıca bir kanatlı hayvan yetiştiriciliği konusunda uzman veteriner bilirkişi ve borçlar mevzuatından kaynaklı nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişiden rapor alınması yönünde ara karar kurulmuştur.
… tarihli mali müşavir, uzman veteriner hekim ve hesap bilirkişisi tarafından düzenlenen heyet raporunda özetle; yönetmeliğin emredici olduğu ve sözleşmenin yönetmelik hükümlerine aykırı olduğu için yok hükmünde olduğu ve butlan olduğu iddiasının hukuki değerlendirmesinin hukuki bir mesele olduğundan değerlendirilmediği; yetişen hindilerin kesime alınmalarında kesim zamanlarının belirlenmesinin sözleşmeye göre firmaya ait olduğunun sözleşme maddelerinde belirtildiği; birinci dönemde kesim çağına ulaştığı halde ıskartaya ayrıldığı bildirilen hindi sayısının, birinci dönem için 433 adet, ikinci dönem için 371 adet olmak üzere iki yetiştirme dönemi için toplam ıskartaya ayrıldığı tespit edilen hindi sayısının 804 olduğu, davalının davacıya teslim ettiği hindi civcivi sayısına karşın, davacı yetiştirici nezdinde meydana gelen ölümler düşüldükten sonra, davacının davalıya sevk edebileceği azami sayıda hindi sayılarının belirtildiği, buna karşın davacının işletmesinde gerçekleştirdiği teslim sonrasında meydana gelen ölüm/ıskartadan davalının sorumlu olup olmadığı takdirde olup, davalının sorumlu olması halinde davalının KDV hariç 804 adet hindi ziyaından da sorumlu olabileceği, bunun KDV farkının ise … TL olabileceği, her iki dönem için de kullanıldığı iddia edilen antibiyotik giderleri yetiştirme dönemlerinde hindi sayıları dikkate alındığında, sürüde hastalık çıktığında hastalığın durumuna göre sürünün tedaisinde kullanabilecek miktarlarda olup, davacının davalı için davacının teslim ettiği civcivleri yetiştirdiği, davacının yönetmelik gereği ilaç bedellerinden davalının sorumlu olduğu, sözleşmede ise ilaç bedellerinden davacının sorumlu olduğu düzenlemesinin geçerli olmadığını savunduğu, davacının iddiasına göre, … TL ilaç bedelinin tespit edildiğinde davalı şirkete rücu edilip edilmeyeceğinin, yönetmeliğin niteliğine yazısının mahkemenin takdirinde olduğu hususları belirtilmiştir.
Mahkememizce İzmir nöbetçi ticaret mahkemesine yazılan talimatta açıkça ekte davalı şirkete ait ticari defterlerin bulunduğu bir adet siyah flash bellek olduğu yazmakta ise de davacı vekili, talimat aşamasında flash diskin kaybedildiğini, gönderebildikleri kadar evrakı göndermeye çalıştıklarını ancak eksik inceleme nedeniyle yerinde inceleme taleplerinin olduğunu beyan etmiştir. Adaletli ve hukuka uygun bir sonuca varmak yargılamanın amacıdır.
Mahkememizce davalı ticari defterleri yargı çevremizde incelettirilmiştir ve bilirkişi … tarafından hazırlanan … tarihli raporda özetle; Davalının inceleme konusu olan 2018-2019 yılı ticari defterlerinin incelenmesinde 2018-2019 yıllarında e-defter tuttuğunun anlaşıldığı, bu yıllara ait ticari defterlerin beratlarının zamanında oluşturulduğu görüldü, Davacı …’tan Dezenfektan ve Fason Yetiştirme ile ilgili iki ayrı hizmet alındığı, ayrı ayrı hesaplarının tutulduğu, ödemelerinin de ayrı olduğu, sunulan Fason Hindi Yetiştirmesine ait muavin kayıtları ile ticari defterleri karşılaştırılarak inceleme yapıldığı; Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak … Tavukçuluk ile üretici … arasındaki … proje başlama tarihli hakediş tablosunda hakedişin KDV dahil … TL olduğu, … tarafından mutabız yazısı ile imzalanan hakediş için davacı tarafından davalı firmaya … tarihli, … numaralı, Fason Hindi üretim bedeli açıklamalı, … TL tutarlı ve … proje başlama tarihli hak ediş tablosunda hakedişin KDV dahil … TL olduğu, … tarafından mutabız yazısı ile imzalanan hakediş için davacı tarafından davalı firmaya … tarihli, … numaralı, Fason Hindi üretim bedeli açıklamalı, … TL tutarlı faturanın düzenlendiği görüldüğü; 2018 ve 2019 yıllarında çeşitli dönemlerde cari hesaba mahsuben davalı tarafından davacıya ödemeler yapıldığı, … tarih itibari ile Fason Hindi Yetiştirmesi ile
ilgili sunulan borç alacak ilişkisinin bittiği ve cari hesap bakiyesinin sıfırlandığı hususları belirtilmiştir.
Bilirkişi raporları taraflara tebliğ edilmiştir.
Bilirkişi … tarafından hazırlanan … tarihli rapor, her ne kadar bir kısım dilekçelerde ek rapor olarak adlandırılsa da, heyet raporundan sonra alınan ek rapor niteliğinde değildir. Bir çelişkiye yer vermemek için bu husus burada belirtilmiştir.
Davacı aşamalarda taleplerini artırmış olup, bu dilekçe davalıya tebliğ edilmiştir.
Dosyaya bakıldığında davacı taraf iddialarını temel olarak, taraflar arasındaki sözleşmenin, ilgili konu ile alakalı yönetmelik hükümlerinin kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nitelikteki yönetmeliğe aykırı olması nedeniyle geçersiz olduğu, sözleşmeye göre hesaplama yapılamayacağı hususlarına dayanmaktadır.
Bilindiği üzere hukukî işlemden doğan borç ilişkilerinin başlıca kaynağı sözleşmedir. Her sözleşme, taraflar arasında bir hukukî ilişki meydana getirir, bu ilişkiye “sözleşmeye dayalı=akdi ilişki” denir. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 12/1. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu düzenlendiği gibi, 48/1. maddesinde de herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetinin bulunduğu kabul edilerek kişilerin irade özgürlüğüne sahip olduğu temel ilke olarak benimsenmiştir. Borçlar Hukukumuza hâkim olan “Sözleşme serbestliği” ilkesinin kaynağı da irade özgürlüğüne dayanmaktadır. Sözleşme serbestliği ve özgürlüğünün; sözleşme yapıp yapmama, sözleşmenin karşı tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini, tipini ve şeklini belirleme, sözleşmenin içeriğini değiştirme ve sözleşmeyi ortadan kaldırma gibi biçimleri bulunmaktadır. Somut olayda uygulanması gereken ve sözleşmenin imzalandığı tarih ile dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) “Sözleşme özgürlüğü” başlığı altında düzenlenen 26. maddesinde;“Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler” şeklindeki hüküm ile tarafların kanunda öngörülen sınırlar içinde, sözleşmenin içeriğini özgürce belirleyebilecekleri kabul edilmiştir.
Görülmektedir ki, Türk Borçlar Kanunu sistemi ilke olarak, irade serbestisine dayanır.
Taraflar arasında sözleşme olduğu iddiası uyuşmazlık dışıdır. Davacı, bu sözleşmenin yönetmeliğe aykırı olduğunu, yönetmeliğin ise kamu düzeninden hükümler taşıdığını beyan etmektedir.
Davalının beyanlarında da bahsettiği üzere; dosya içinde de yer alan, Gıda, Tarım ve hayvancılık Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü’nün … tarihli yazısında özetle; yönetmeliğin amacının, kanatlı hayvan eti üretiminde entegre firma ile üretici/üretici örgütü arasındaki sözleşmeli üretimin belirli usul ve esaslar çerçevesinde planlı bir şekilde yapılmasına yönelik firma ile üreticinin uyması gereken kuralları ve yükümlülükleri belirleme olduğu, taraflar için her hangi bir yaptırımı olmadığı, sözleşme ilkeleri ve yükümlülüklerini tanımlamak için çıkarıldığı belirtilmiştir.
Yönetmelik Kamu yönetiminin yönetmelik çıkarması, düzenli yönetim ilkesinin bir gereğidir. Kamu yönetimi, yönetmelik çıkarma yetkisine kendiliğinden sahiptir. Yönetmelik çıkarmak için, kamu yönetiminin kanun ile yetkili kılınmasına gerek yoktur. Bu konu, Anayasa’nın 124’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Yönetmelik çıkarmak, yasama ve yargılama tasarrufu olmayıp, sadece yönetim görevi ile ilgili bir icraattır. Yönetmelikler, kanuna aykırı hükümler taşıyamazlar. Aksi halde, Danıştay tarafından iptal edilirler, Anayasada tarif edildiği şekliyle; Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren konularda, kanunlara ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine aykırı olmamak koşuluyla çıkardıkları yazılı hukuk kurallarıdır.
Kanatlı hayvan eti üretiminde sözleşmeli üretime ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmelikte, amacın, kanatlı hayvan eti üretiminde entegre firma ile üretici/üretici örgütü arasındaki sözleşmeli üretimin belirli usul ve esaslar çerçevesinde düzenlenerek, üretimde sürdürülebilirliğin sağlanması, standartlara uygun ürün elde edilmesi ve plânlı üretim yapılmasına yönelik firma ile üreticinin uyması gereken kuralları belirlemek olduğu; kapsamın, kanatlı hayvan eti üretimi yaptıran entegre firmalar ile bu firmalara sözleşmeli olarak üretim yapan gerçek ve tüzel kişiler veya temsil yetkisine sahip üretici birlikleri arasında akdedilen bakım ve yetiştirmeye ilişkin sözleşmeli üretim ile ilgili usul ve esasları belirlemek olduğu belirtilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmeye göre hesaplama yapıldığı oysaki yönetmeliğe göre hesaplama yapılması gerektiği davacı tarafça aşamalarda ileri sürülmektedir. Sözleşmeye göre de yanlış hesaplama yapıldığına yönelik bir itiraz mevcut değildir. Davacı vekili, … tarihli beyan dilekçesinde de hak ediş ödemelerinin yönetmeliğe aykırı olarak, bir tarafın üstünlüğünü kullanarak yaptığını, bu şekilde hesaplama yapıldığını ileri sürerek, genel olarak iddiasını da tekrar etmiştir. Yönetmeliğin veya bir hükmün emredici nitelikte olup olmadığı yazılışından, amacından anlaşılabilir. Sözleşme özgürlüğü TBK m.26’da yapılan düzenlemede ifade edildikten sonra bu sınırlar TBK m.27/1 gösterilmiştir. Kesin hükümsüzlük başlıklı TBK m.27’de ise “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.” düzenlemesi yapılmıştır. Kesin hükümsüzlük halini taraflar ileri sürmese dahi mahkeme kendiliğinden göz önüne alır ve bu iddia her zaman ileri sürülebilir. Kesin hükümsüzlük iddiası, hukuki yararı olan sözleşmenin taraflarından başka kişilerce de ileri sürülebilir. Meydana gelişe ilişkin olan emredici hukuk kuralları, hukukî işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyet şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlerdir. İçeriğe ilişkin emredici hukuk kurallarına aykırılık hâlinde kesin hükümsüzlük söz konusu olup hukukî işlem şeklen mevcut olmakla birlikte konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hüküm ve sonuçları, daha başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı meydana gelmez. Gıda, Tarım ve hayvancılık Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü kendi yetkisi dahilinde çıkardığı yönetmeliğin, düzenleyici olduğunu kendisi ifade etmektedir. Yönetmeliğin içeriği, kapsamı ve amacına bakıldığında da kabule göre de emredici olmadığı anlaşılmaktadır. Davacı bir tarafın üstünlüğünü kullanarak hazırladığı hukuka aykırı sözleşme iddiasını da ileri sürmüştür. Burada genel işlem şartlarına da değinmek gerekir. Genel işlem koşullarının tanımı TBK’da yapılmış olup, buna göre; Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz. Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez. Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz. Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın uygulanır (m. 20). Genel işlem koşullarını düzenlemekte kanun koyucunun amacı, nihayetinde, sözleşmenin güçsüz tarafını korumaktır. Genel işlem koşulları kanunda aşamaları belirtilen şekilde, yürürlük denetimi, içerik denetimi ve yorum denetimine tabidir. Dosyaya bakıldığında, taraflar tacirdir ve bu nedenle tacirlerin tutmakla yükümlü oldukları ticari defterler aşamalarda incelenmiştir. Türk Ticaret Kanunu, tacire, bütün ticarî faaliyetlerinde, basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğü getirmiştir. Basiret, sağduyu, ilim, tecrübe ve feraset ışığıyla görüp sezmeye ve bilip değerlendirmeye esas teşkil eden konuları etraflıca ve tam olarak kavrayabilmedir.(KARAHAN, Sami, Ticarî İşletme Hukuku, 6102 Sayılı TTK. ile 6098 Sayılı TBK. ve 6100 Sayılı HMK‟ya Göre Güncellenmiş 20 Baskı, Konya 2011, s. 86; AYHAN, Rıza, Ticarî İşletme Hukuku, Ankara 2007, s. 203) Basiret, tacirin ticarî işletmesiyle ilgili olarak, fiilî ve hukukî işlemlerde göstermesi gereken dikkat, tedbir ve objektif özen yükümlülüğü demektir. Tacir, tüm bu hukukî ve fiilî işlemlerini yaparken, ticarî hayatın gerektirdiği tüm tedbirleri almalı ve meydana gelebilecek değişmeleri önceden tahmin etmeye çalışarak yükümlülük altına girmesi gereklidir. Tacirden beklenen basiretin ne olduğu kanundan değil ticarî hayattan, özellikle ticarî teamüllerden çıkartılabilir. (KİZİR, Mahmut., “Yargıtay Kararları Işığında Basiretli İşadamı Gibi Hareket Etme Yükümlülüğünün Sözleşmenin Değişen Şartlara Uyarlanmasına Etkisi”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 19 Sayı: 2 Yıl: 2011, s. 245-283)Somut olayda, tarafların basiretli iş iş adamı gereği davranma yükümlülükleri mevcuttur. Ekonomik mahva sebebiyet verecek bir sözleşme hükmünün/sözleşmenin varlığı iddia edilmediği gibi böyle bir durum mahkememizce de tespit edilmemiştir. Somut olayda, genel işlem koşullarını düzenleyen kanun hükümlerine aykırı bir hukuki durumun olmadığı mahkememiz kabulündedir.
Yönetmeliğin emredici hükümler içermediği, düzenleyici olduğu, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin geçerli olduğu, davacının kendi imzasının da yer aldığı sözleşme hükmünün uygulanmaması gerektiği yönündeki iddianın hukuken yerinde olmadığı, genel işlem koşullarını düzenleyen kanun hükümlerine bir aykırılık olmadığı, mahkememiz kabulündedir. Kabul bu olmakla birlikte, bir an için aksi düşünülse dahi her ne kadar davalı aşamalarda yönetmelik hükümlerine dayansa da Kanatlı hayvan eti üretiminde sözleşmeli üretime ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmelik m. 6, (n) bendi gereği (duruşmalarda davalı vekili tarafından 10’uncu madde olarak ifade edilmiş ancak bunun sehven olduğu değerlendirilmiştir), Üretici, ürünlerin tamamını teslim ettiği tarihten itibaren en geç 10 gün içerisinde alacak-borç hesabını yaparak mutabakatın sağlanmasının ardından müstahsil makbuzu veya fatura düzenler. İmtina etmesi halinde firmanın düzenlediği mutabakat metni esas alınır. Davacının alacak borç hesabına belirtilen şekilde bir itirazda bulunduğuna yönelik bir belirleme de dosyada mevcut değildir.
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar, Yönetmeliğin emredici hükümler içermediği, düzenleyici olduğu, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin geçerli olduğu, davacının kendi imzasının da yer aldığı sözleşme hükmünün uygulanmaması gerektiği yönündeki iddianın hukuken yerinde olmadığının mahkememiz kabulünde olması hususları göz önüne alındığında, davacının iddiasını ispatlayamadığı kanaatiyle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan … TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Hükmün niteliği ve tarihi dikkate alınarak,, alınması gerekli … TL maktu harcın, davacı tarafça başlangıçta yatırılan … TL peşin harç ve aşamalarda yatan … TL harç toplamı … TL’den mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye miktarın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; … TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; … TL nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, davalı vekili Sn. Av. …’ün yüzüne karşı davacı tarafın yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/12/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır