Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/298 E. 2022/248 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/298
KARAR NO : 2022/248
DAVA : Tazminat (Kooperatif Üyeliğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/07/2019
KARAR TARİHİ : 30/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Kooperatif Üyeliğinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı kooperatif adına , Türkiye … Bankası’ndan kredi kullanılmak suretiyle edinilen … parselde kaim taşınmaz üzerinde … Adet Villa+ AVM yapılmasının projelendirildiğini, projeye göre ,arsanın edinilmesi inşaatın yapımı için banka kredisinin yapılandırılıp bankanın da oluru ile yüklenici müteahhit seçilip “İnşaat Yapım Sözleşmesi” akdedildiğini, kullanılan kredinin geri ödemesinin kooperatif üyelerinin mali yükümlülüğü olarak her bir hisse bedeli olarak ferdileştirildiğini, Davalının kooperatife karşı mali yükümlülüklerini yerine getiremeyip, … tarihinde istifa etmesi nedeniyle … tarihi ile davalının istifa tarihi arasında banka tarafından kooperatifin kredi borcuna işletilen mahrum kalınan kar payı nedeniyle kooperatifin zararına neden olduğunu, bahse konu zararın ödenmesi istemi ile davalıca davalıya Antalya …Noterliği’nin … tarih ve … Yevmiye numarasına kayıtlı ihtarname tebliğ edildiği halde davalının “kar payından doğan zararı” ödemediğini, işbu alacak davası açılmadan önce davalı ile arabuluculuk görüşmesi yapıldığını ancak davalının kooperatifin zararını karşılamayacağını bildirdiğini, davalının 15.02.2017 tarihinde kooperatife karşı mali yükümlülüğünü yerine getirmeyip 6.10.2017 tarihinde istifa etmesi nedeniyle;15.02.2017 tarihi ile davalının istifa tarihi olan … tarihleri arasında banka tarafından kooperatifin kredi borcuna işletilen mahrum kalınan kar payı nedeniyle kooperatifin zararına neden olduğundan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL nin 15.02.2017 tarihinden işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı kooperatife verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunma dilekçesinde özetle; Arabuluculuk son tutanağının usulsüz olduğundan dava şartı eksikliğinde davanın reddi gerektiğini, davanın kısmi dava olarak mı yoksa belirsiz alacak davası olarak mı ikame edildiğinin davacıya açıklattırılması gerektiğini, kooperatifin müvekkiline karşı rücu davası ikame edebilmesi için öncelikle oluştuğu iddia edilen zararın kooperatifçe karşılanması gerektiğini, kooperatif ana sözleşmesine göre kooperatifin müvekkiline yönelttiği talebin bir dayanağı bulunmadığını, müvekkilinin kooperatif yöneticilerinin yasal yükümlülüklerini yerine getirmediğinden şaibeli faaliyetlerin mevcut olduğu bir ortamda menfaatler dengesinin korunamayacağını düşünerek üyelikten istifa ettiğini, kredinin ferdileşleştirilmesi aşamasına geçilmediğinden müvekkilinin herhangi bir ödeme yapma yükümlülüğü doğmadığını, kooperatifin kötü yönetildiği ve usulsüz faaliyetlerde bulunulduğuna ilişkin iddiaların ciddi olduğu ve bu hususun yargıya intikal ettiğini, yüksel faizli kredi çekilerek kooperatifin zarar uğratıldığını, kooperatif yöneticilerinin cezai sorumluluğu bulunduğunu, kendi yönetim kusurlarını örtmeye çalışan davası tarafın kötü niyetli olduğundan HMK 329. Maddesi ve Avukatlık Kanunu 169. Maddesi uygulama alanı bulması gerektiğini, açıklanan nedenlerle davanın usulden ve esastan reddini, davacı taraf aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesine ve Avukatlık Kanunu 169. Maddesi gereğince karşı tarafa yüklenecek olan vekalet ücretinin davacının kötü niyetli olmasından ötürü üç kat artırılarak hükmedilmesini, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasını, mahkemece tespit edilecek usulsüzlüklerle ile ilgili olarak kooperatif yöneticileri hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmasını savunma ve talep etmiştir.
Dava, kooperatifin zararına neden olduğu iddia edilen davalıdan tazminat talebinden ibarettir.
Davalının zorunlu arabuluculuk süreci sonunda düzenlenen tutanağın usule uygun olmadığına ilişkin beyanı yerinde bulunmamıştır. Sürece, her iki tarafın da katıldığı ve sonunda tutanağın imza altına alındığı görülmekle, uyuşmazlığın, uzlaşılan/uzlaşılamayan hususların, miktarın açıkça yazmadığı şeklindeki itiraz yerinde bulunmamıştır. Zira, tarafların katıldığı süreç sonunda hiç bir konuda anlaşılamadığı görülmekle, yasama organının amacı hasıl olmuştur.
Davalının davanın kısmi dava mı belirsiz alacak davası mı olduğunun belli olmadığı ve bu nedenle usulden reddi gerektiği yönündeki talebi de yerinde görülmemiştir. Belirsiz alacak davası istisnai bir dava olduğundan davacının böyle bir talebi var ise öncelikle bu talebini açıkça dava dilekçesinde belirtmesi gerekmektedir. Dava dilekçesinde böyle bir iradeyi açıkça gösterir bir belirleme yoktur. Bunun yanında, davacı dava dilekçesinde, “şimdilik” “fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere” ibarelerini kullanmakla, esasen “kısmi dava” da kullanılan ifadelerde bulunmuştur (Yargıtay HGK., 2017/15-258 E, 2020/543 K) Davanın, kısmi dava olarak açılmasında hukuki yararı kabule göre vardır ve dava kısmi dava olarak açılmıştır. Zira, bir an için belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar olmasa dahi açılmış ise ve kısmi davanın açılmasında hukuki yararı yanında kısmi davanın şartları da var ise mahkeme usulden reddetmeyip kuracağı bir ara karar ile davaya devam eder.(Yargıtay HGK., 2016/22-1166 E, 2019/576 K) Bunun yanında iş bu gerekçe yazım aşamasında Anayasa Mahkemesince verilen bir kararda, Yüksek Mahkeme özetle; şartları oluşmadığı için açılan belirsiz alacak davasının usulden reddedilmesini hak ihlali olarak görmüştür. (İsmail Avcı Başvurusu, 20/04/2022 tarihli, 31815 sayılı RG) Bu bilgiler yanında, yukarıda da bahsedildiği üzere, kabule göre, dava, kısmi davadır ve davalının bu yöne ilişkin itirazın yerinde değildir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, davacı kooperatifin ticari defterleri dosyaya kazandırılmıştır.
Mahkememizce öncelikle mali müşavir bilirkişiden rapor aldırılmıştır. … tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davalının 15.02.2017 tarihi itibariyle ödememiş olduğu üyelik borcuna ilişkin Davacı kooperatifçe kullanılan ve yeniden yapılandırılan kredilerden kaynaklı Davalının kooperatiften istifa tarihi olan 06.10.2017 tarihi itibariyle 15.02.2017-06.10.2017 tarihleri arası döneme ilişkin Davalının payına isabet eden işlemiş Kar Payı +BSMV tutarının ( 605.342,10TL -538.000,00 TL- 67.342,10 TL) 67.342,10 TL olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Bilirkişi raporunda sadece hesaplama yapıldığı, kooperatif mevzuatı ile ilgili, davalının sorumluluğunun niteliği gereği her hangi bir açıklama yapılmamıştır. Rapor bu haliyle denetime ve hüküm kurmaya elverişli değildir.
Mahkememizce itiraz ve beyanlar da göz önüne alınarak, Ankara nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak, ticari defterler de gönderilerek; iki kooperatif mevzuatından kaynaklı nitelikli hesaplama uzmanı mali müşavir ve bir bankacı bilirkişiye tevdi edilerek rapor düzenlenmesi istenmiştir.
… tarihli heyet bilirkişi raporunda özetle; Kooperatifin bankadan kullandığı kredinin incelenmesi neticesinde; davalının istifası konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığı, mali konularda karar verme yetkisinin genel kurulda olduğu ve bu yetkinin devrinin mümkün olmadığı, yönetim kurulunun 18/01/2016 tarihli 2016/2 sayılı kararıyla kooperatif üyelerinden 105.000,00 TL katılım payı olanmasına karar verildiği, kooperatifin kullanacagı krediler için düzenlenen sözleşmede davalı …’nın imzasının bulunmadığı görülmekte ise de; kooperatif tüzel kişiliği adına alınan kredi sözleşmelerinde, davalı dahil kooperatif ortaklarının hiç birinin gerek kefaleten, gerekse de müteselsil borçlu olarak imzasının konulmasının söz konusu olamayacağı, çünkü kredinin, ayrı ayrı ortaklar adına ya da kooperatiften konut edinecekler adına değil, kooperatif tüzel kişiliğine açılmakta olup, kooperatif ortakları ne kzedi sözleşmelerinin, ne yüklenicilerle vs. ile yapılan sözleşmelerinin tarafi olmadığını ve de olamayacağını, kooperatif anasözleşmesinin 6. maddesinin (5) nolu bendine göre, kredivi kullanacak olan ve kredinin borçlusu kooperatif tüzel kişiliği olmadığını, haliyle de ana sözleşmenın 46. maddesine göre de kooperatif tüzel kişiliğini temsilen ve tüzel kişilik adına imza koyması gereken tooperatif yönetim kurulu olduğunu, ferdileşme aşamasına kadar ödenmeyen kredi borcu varsa, bu borç hakkında da ana sözleşmenin 64 üncü maddesine göre işlem yapılmasının gerekeceğini, ooperatif ana sözleşmesinin 20. maddesindeki “Her ortak, kooperatifin borçlarına arşı, taahhüt ettiği pay tutarı kadar sorumludur.” hükmünün huzurdaki olaya konu olan, kredi orcundan kaynaklanan borçtan dolayı davalı dahil kooperatif ortaklarının sorumlu olup olmayacağına ilişkin bir düzenleme olmadığını, kooperatif anasözleşmelerine, ortakların “Sınırlı Sorumluluk” hallerinin düzenlendiği Kanunun 30. maddesinin ilk fıkrasında yer alan “Anasözleşmeye, kooperatif borçları için her ortağın kendi payından fazla olarak şahsan ve belirli bir miktara kadar kooperatiften sonra sorumlu olacakları hususunda bir hüküm konabilir. Ortakların tek başına sorumlu olacakları miktar kooperatifteki paylarının tutarı ile orantılı olarak da gösterilebilir.” hükmü paralelinde konulduğunu, kanun ve anasözleşmelerde yer alan anılan hükümler ile kooperatif ortaklarının, kooperatif borçlarından kaynaklı olarak kooperatiften sonra kooperatif alacaklılarına karşı ne miktarda sorumlu olacaklarına ilişkin düzenleme yapıldığını, kanun ve anasözleşmede yer alan anılan sınırlı sorumluluk halinin, kooperatifin ortaklarından olan aidat vs. alacakları ile ilgili olmayıp, kooperatifin 3. Kişilere (piyasaya) olan borçlarından dolayı, kooperatif alacaklılarının kooperatiften olan alacaklarını tahsil edememeleri halinde, ortakların kooperatif alacaklılarına karşı olan sorumluluk şeklinin düzenlendiğini, kooperatif anasözleşmesinin 20. maddesinde yer alan hükmün, kooperatiften alacaklı olan bankanın kullandırdığı krediden doğan davalı (ortaklar) payına düşen alacağını, davalının kooperatife karşı taahhüt ettiği pay tutarını yerine getirdiğinden bahisle dava dışı bankanın kredi alaçağından sorumlu tutulamayacağı gerekçesine dayalı olarak değil (Ki, davalı zaten istifa etmiştir); bankanın davacı kooperatiften olan alacağını henüz tahsili yoluna gitmemiş veya tahsili yoluna gitmiş olmakla birlikte kooperatifin malvarlığı kalmadığı gerekçesiyle alacağını tahsil edememiş olması nedeniyle, kooperatiften sonra ortaklara (bu arada davalıya) başvurma hakkı henüz doğmamış olduğu gerekçesine dayalı olarak, davalının sorumlu tutulamayacağı görüşüne varıldığını, davalının 06.10.2017 günü kooperatiften istifa ettiğinin, istifa eden ortaklarla ise nasıl hesaplaşılacağı KK’nın 17. maddesi ile dosyada mevcut kooperatif anasözleşmesinin 15. maddesinde açıkça düzenlendiğini, KK’nın 12. maddesine göre ortaklıktan çıkış yıl sonu itibariyle hüküm ifade ettiğini, buna göre de davalının istifası 31.12.2017 tarihi itibariyle geçerli olduğunu, davalının ise kooperatife yapmış olduğu ödemelerini, genel gider payı düşüldükten sonra, ayrılma işleminin gerçekleştiği 2017 bilançosunun görüşüldüğü … günü yapılan genel kurul toplantısından itibaren bir ay içerisinde ödenmemesi halinde 02.05.2018 tarihinden itibaren istenebilir hale gelmiş olacağını, davalı tarafından (ve annesi tarafından) kooperatife toplam (95.000,00+ 10.000,00+2.000,00) 107.000,00 TL ödeme yapıldığı, davalı vekilinin ise müvekkilin (annesinin müvekkil adına kooperatif hesabına yatırdığı 107.000,00 TL’nin) iadesini talep etmiş olduğunu dosya kapsamından anlaşıldığını, Yargıtay bir içtihadıyla, mahkemesince “…kooperatifin ferdileşmeye geçmemesi halinde ortağın istifa iradesinin kooperatife ulaşmasıyla bu tarihten önceki dönemlere ilişkin aidat ve gecikme faizlerinin ortaktan talep edilmesinin mümkün olmadığı, davacı kooperatifin ferdileşmeye geçmediği, davalıya istifa tarihi itibariyle iahsis edilen bir konut bulunmadığı, icra takibi sırasında, itirazın iptali davası açılmadan önce kooperatif ortaklığından istifa eden davalıdan bu tarihten önceki dönemlere ilişkin birikmiş aidatların tahsilinin mümkün bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.” şeklinde tesis olunan bir hükmü onadığını, zira, istifa eden ortağa yapmış olduğu ödemeler KK’nın 17. maddesi gereği geri iade edileceğine göre, gerek kullanılan krediden kaynaklı olarak, gerekse normal aidat olarak istifa öncesi doğmuş borçların davalıdan talep edilmesinin bir anlamının da kalmamış olacağını, sonuç olarak; davacı kooperatifin dava dışı bankadan, 18.01.2016 tarihinde 25.000.000.-TL kredi kullandığı, 25.000.000.-TL kredinin ödenmeyen tutarlarının 6 adet yapılandırma ile sürekli vadesinin uzatılmış olduğu, Genel Kredi Sözleşmesinde ve ödeme planlarında, davacı kooperatifin imzasının bulunduğu, bu sözleşmeye istinaden kredi kullandırıldığı, ancak Genel Kredi Sözleşmesinde davalı …’nın hiçbir şekilde kefalet imzası bulunmadığı; rapor içerisinde açıklanan nedenlerde kooperatif ortaklarının ve bu arada davalı tarafın kooperatif tüzel kişiliği ile bankalar, yükleniciler gibi 3. kişiler arasında imzalanan sözleşmelere imza koymalarının zaten söz konusu olamayacağı, Yargıtay içtihadı da dikkate alındığında, davalının talep edilen miktar kadar davacı kooperatife borcunun bulunmadığı hususları belirtilmiştir.
Bilirkişi heyet raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
Bu hususlar doğrultusunda, … tarihli heyet bilirkişi raporunun, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Bilirkişi raporu ayrıntılı açıklamalar ve dayanaklar içermektedir. Yapılan itirazlar tekrar rapor aldırılmasını veya ek rapor aldırılmasını gerektirmemektedir. Dosyadaki raporlar arasında da kabule göre çelişki yoktur. Çünkü, … tarihli bilirkişi raporunda sadece hesaplama yapılmıştır. Davacının talebe hakkının olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmamıştır. Mahkememiz kabulüne göre, çelişki oluşturacak bir husus yoktur ve zaten … tarihli bilirkişi raporunun mevcut haliyle hükme ve denetime elverişli olmadığı yukarıda da belirtilmiştir. Zira, bir an için aksi düşünülse dahi, önemli bir kural olarak; Mahkemece alınan raporlar birbiriyle çelişse dahi hakim bunlardan birine dayanarak karar verebileceği gibi hiçbirini hüküm kurmaya yeterli bulmaz ise yeniden bilirkişi raporu alabilir.(T.C.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., E: 2010/19-27 K: 2010/50 T: 03/02/2010) Mahkememizce alınan … tarihli heyet bilirkişi raporu hükme, denetime elverişlidir.
Tüm dosya kapsamı, … tarihli heyet bilirkişi raporundaki tespitler gereği; davacı kooperatifin dava dışı bankadan, 18.01.2016 tarihinde 25.000.000.-TL kredi kullandığı, 25.000.000.-TL kredinin ödenmeyen tutarlarının 6 adet yapılandırma ile sürekli vadesinin uzatılmış olduğu, Genel Kredi Sözleşmesinde ve ödeme planlarında, davacı kooperatifin imzasının bulunduğu, bu sözleşmeye istinaden kredi kullandırıldığı, ancak Genel Kredi Sözleşmesinde davalı …’nın hiçbir şekilde kefalet imzası bulunmadığı; rapor içerisinde açıklanan nedenlerde kooperatif ortaklarının ve bu arada davalı tarafın kooperatif tüzel kişiliği ile bankalar, yükleniciler gibi 3. kişiler arasında imzalanan sözleşmelere imza koymalarının zaten söz konusu olamayacağı, Yargıtay içtihadı da dikkate alındığında, davalının talep edilen miktar kadar davacı kooperatife borcunun bulunmadığı, davacının talebinde haksız olduğu anlaşılmakla; davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 44,40 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Hükmün niteliği ve tarihi dikkate alınarak, alınması gerekli 80,70 TL maktu karar harcının, davacı tarafça yatırılan 170,78 TL’den mahsubu ile hazineye gelir kaydına, arta kalan harç miktarının talep halinde karar kesinleştiğinde iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 4.575,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.320,00 TL nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak taraflara iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı asil ile vekili Sn. Av. …’ın yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/03/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır