Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/152 E. 2021/660 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/152
KARAR NO : 2021/660
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/04/2019
KARAR TARİHİ : 20/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
1. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline Antalya … İcra dairesinin … esas sayılı dosyası ile davalı tarafça icra takibi yapıldığını, alacaklı olduğunu iddia eden davalı tarafından ciranta olarak takibe konu edilen kambiyo senedinin keşidecisinin diğer borçlu … Maden… LTD ŞTİ olduğunu, … ile müvekkilinin ticari ilişkileri nedeniyle takibe konu senedin lehtar olarak müvekkiline verildiğini, müvekkili tarafından senedin … Bankasına tahsil cirosu ile protesto edilmesi için teslim edildiğini, bankanın, keşidecinin ikameti … olduğundan, senedi … şubesine gönderdiğini, bu şube tarafından ödememe protestonsunun noter kanalıyla keşideciye ve kefil …’e gönderildiğini, protestodan sonra … şirketinin 01/03/2018 tarihinde 137.263,68 TL ödediğini, senet bedeli ödendiği için 01/03/2018 tarihi saat: 15:05 de … Bankası Antalya ticari şubeye 25.176 USD tutarındaki senet bedelinin … tarafından ödendiği, senedin …’e teslimi istendiğinin bildirildiğini, bankanın 15/03/2018 tarihinde senedi …’e teslim ettiğini, … tarafından senedin imha edilmesi gerekmekteyken, aracının torpido gözüne ödememe protestosu ile birlikte konulduğunu, icra takibinin yapıldığını, akabinde müvekkili tarafından savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturma dosyasında senedin ne şekilde hırsızlandığına yönelik tanık beyanı girdiğini, tanığın, …’in aracından arkadaşı… isimli şahıs tarafından habersiz şekilde alındığını, senedi alan kişinin… olduğunu ve bu takibe aynı zamanda davaya konu senedin tanık …’e bu şahıs tarafından gösterilerek senedin Antalya Mermer yönünden sağlam olduğunu beyan etmiş olduğunu, … bu senedi İstanbulda birilerine verdiğini bildirdiğini beyan ettiğini, soruşturma dosyasından da anlaşılacağı üzere, dosyanın borçlusu olarak gösterilen firmaların birbirleriyle her hangi bir ticari faaliyeti olmayıp bu hususun defterlerle anlaşılabildiğini, senedin bedelsiz olduğunu, çalındığını ve tabela şirketleri tarafından ciro edilerek en son davalı tarafça takibe konulduğunu, tüm def-ilerin diğer cirantalara karşı öne sürülebileceğini, davalı ve davalıdan önceki iki ciro imzasının bankaya verilen senetten ve protestodan anlaşılacağı üzere senedin protestosundan sonra atıldığını, bu ciroların alacağın temliki hükmünde olduğunu, bu nedenle müvekkili tarafından kendinden sonraki tüm imzası olan cirantalara karşı vekiledenin def-ilerini ileri sürebileceğini, vekil eden yönünden senedin zaman aşımına uğradığını, davalının müvekkiline karşı müracaat hakkını kaybettiğini beyan ederek; menfi tespit talebinde bulunmuştur.
B. TARAF TEŞKİLİ:
2.Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. (H. Pekcanıtez, O. Atalay, M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s. 273)(bkz; İNCEOĞLU,Sibel., İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, İstanbul 2008, 3. Baskı, s. 260-261)
3.Bu açıklamalar ışığında, mahkememizce dosyada taraf teşkili sağlanmıştır.
C.CEVAP:
4.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; emre muharrer senedin … bankası antalya ticari şubesine tahsil cirosu ile protesto edilmesi adına teslim edildiği iddilarının kabulü hukuken mümkün olmadığını, davacının söz konusu senedin alacaklısı, … Maden Elektrik Elektronik Gıda İnş. Taah. Taş. San. Tic. İhr. Ve İth. Ltd. Şti. Keşidecisi ve …’in ise kefili olduğunu, ödememe protestosu aslı ile senet aslı müvekkilin elindeyken icra takibi başlatıldığını, senet aslının Antalya … İcra Müdürlüğü’ne teslim edildiğini, muhafaza edilmek suretiyle kasaya kaldırıldığını, ödememe protestosunun ise taraflarında kaldığını, senet borçlularına tabii surette protestonun aslı gönderilemeyeceğinden, taraflarınca basılan aslı gibidir onaylı suretleri ile ödeme emirlerinin tebliğe çıkarıldığını, bu açıdan ödememe protestosunun aslının ellerinde olmadığı iddialarının asılsız olduğunu, müvekkilinin takipte iyi niyetli olduğunun açık olduğunu, davacının ödememe protestosunu diğer cirolardan önce çektiği ve bu sebeple alacağın temliki hükümleri gereği def’i ileri sürebileceği iddialarının mesnetsiz ve haksızlığını da ortaya koymakta olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için davacının senedi tahsil ettiğini düşünülse dahi, müvekkilinin bu olayda iyiniyetli üçüncü şahıs olarak değerlendirileceğini ve haklarının ihlal edilemeyeceğini, senet borcunun davacı şirkete ödenmiş olsa dahi senet üzerindeki diğer cirolar göz ardı edilerek haksız bir şekilde tahsil edilmiş olduğunu, müvekkil dahil diğer cirantaların haklarının göz ardı edildiğini, kıymetli evrak hükümlerini içeren kanun maddelerinin yok sayıldığını hususlarını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
5.Dava, menfi tespit talebinden ibarettir.
6.Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Nitekim aynı ilkeler, T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.03.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararında da vurgulanmıştır. (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2011/19-622 esas, 2012/9karar, Tar. 18/01/2012)
7.Mahkememizce, tarafların delilleri hususu dikkate alınarak, … bankası ve … bankası ile de yazışmalar yapılmıştır.
8.Antalya …. Asliye Ceza mahkemesinin … esas, …karar sayılı, dosyasına bakıldığında; şikayetçi/katılanın … bu davanın davacısı olduğu, sanığın ise dava dilekçesinde de basedilen … olduğu, atılı suçun “bedelsiz senedi kullanma” olduğu, yapılan yargılama sonunda, atılı suç sabit görülerek, sanığın 2.490,00 sonuç adli para cezası ile cezalandırıldığı, hakkında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Hükmün, kesinleşme tarihi, 28/04/2021’dir. Yargılamada tanık ifadeleri de alınmıştır.
9.Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, ceza yargılamasında sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eder(Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2008 gün ve 346-25, 03.02.2009 tarih, 2008/11-250 E., 2009/13 K., 03.02.2009 tarih, 2009/4-13 E., 2009/12 K.; Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması hakkında ayrıntılı bilgi için: …, …, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Ankara 2010)Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı CMK’nın 23.maddesinde belirtilen hükümlerden değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, CMK’nın 223.maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, bu tür kararların yasa yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtanda söz edilemeyecektir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.05.2011 gün ve 2011/4-61, E., 2011/79 K; 06.10.2009 gün ve 2009/4-169 E, 2009/223 K sayılı ilammları).
10.Bu açıklamalar ışığında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74.maddesine ilişkin değerlendirmeye gelince;
“Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.”hükmünden anlaşılacağı üzere ceza mahkemesi kararının maddi olgu yönüyle kesinleşmiş olması gerekir. Eğer bu yönden kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararı bulunmuyorsa, hukuk hakimini bağlayacak bir ceza mahkemesi kararından da söz etmek mümkün değildir.
11.Somut olaya bakıldığında maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, hukuk hakimini bağlamıyacağının kabulü gerekir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01/02/2012 gün 2011-19/639 E, 2012/30 K sayılı ilamı) Mahkememiz bu kabuller doğrultusunda, değerlendirme yapmıştır.
12.Tekrar somut dava dosyasına dönüldüğünde; Mahkememizce aşamalarda bilirkişi raporu aldırılmıştır.
13…. tarihli bilirkişi raporunda özetle; davaya konu olayda 16/10/2017 tarihli, 24/02/2018 vadeli, 25.176,00 USD bedelli …’in kefil sıfatıyla imzaladığı bononun, keşideci ….. Tarafından davacıya verildiği, bono arkasında davacının imza ve kaşesinin yer aldığı, … Bankası’nın 28/03/2019 tarihli yazısından bononun 07/11/2017 tarihinde dava dışı bankaya beyaz ciro ile tahsile verildiğinin anlaşıldığı, … Bankası’nın düzenlediği … Noterliğinin … tarihli, … yevmiye numaralı ödememe protestosunun da bu durumu teyit ettiği, dosyaya sunulan hesap özetinden … …. Tarafından davacının, dava dışı … bankasında bulunan hesabına … tarihinde 25.176,00 USD havale yapılmak suretiyle bono bedelinin ödendiği, … Bankasının … tarihli yazısından bedeli ödenen bononun … tarihinde davacının talimatı ile kefil …’e teslim edildiğinin anlaşıldığı, soruşturma dosyasında senedin bedelsiz kaldığının da anlaşıldığı, … Bankası tarafından düzenlenen ödememe protestosunda … Petrol….AŞ ile … … AŞ’nin unvanının yazılı olmaması ve soruşturma dosyasındaki tanık beyanlarından bono arkasındaki davacının cirosundan sonraki ciroların ödememe protestosunun düzenlenmesinden sonra yapıldığı ve TTK m. 690/1 hükmü uyarınca alacağın temliki niteliğinde olduğunun anlaşıldığı; TTK m. 687 hükmünde, temel ilişkiden doğan def-ilerin yalnızca ilgili kişiler arasında ileri sürülebileceği öngörülmüş ise de TTK m. 687/2 hükmü uyarınca nma yazılı senetlerde temel ilişkiden doğan def-ilerin üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebileceğinden davacının keşidecisinin ödemesi sonucu kambiyo ilişkisinin sona erdiğini def-i olarak davalıya karşı ileri sürülebileceği kanaatine varıldığını; TTK m. 749 hükmüne göre bonoda keşideciye karşı vade tarihinden itibaren 3 yıllık zaman aşımı süresi varken, cirantalara karşı 1 yıllık zaman aşımı süresinin söz konusu olduğu, davaya konu olayda ödememe protestosunun çekildiği 28/02/2018 tarihinden itibaren 1 yıl içinde 28/02/2019 tarihine kadar davacıya karşı başvurma imkanı mevcut iken, 08/03/2019 tarihinde icra takibinin başlatılmış olduğunu, bu haliyle bir yıllık zaman aşımı süresi dolmasından sonra takip başlatıldığı hususları belirtilmiştir.
14.Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
15.Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
16.Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi raporunun, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Davalının itirazları, yeniden rapor aldırılmasını veya ek rapor aldırılmasını gerektirmemektedir.
17.TTK m. 690 gereği; Vadenin geçmesinden sonra yapılan ciro, vadeden önce yapılan bir cironun hükümlerini doğurur; ancak, ödenmeme protestosundan veya bu protestonun düzenlenmesi için öngörülmüş sürenin geçmesinden sonra yapılan ciro, sadece alacağın temliki hükümlerini doğurur. Aksi sabit oluncaya kadar tarihsiz bir ciro protestonun düzenlenmesi için öngörülen sürenin geçmesinden önce yapılmış sayılır. Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, … Bankası tarafından düzenlenen ödememe protestosunda ödeyecek kişiler arasında ……. AŞ ile ……. AŞ’nin unvanı yazılı olmadığından, bu ciroların ödememe protestosunun düzenlenmesinden sonra yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalının, bonoyu alacağın temliki yoluyla devraldığı anlaşılmaktadır ve bu şekilde kabul edilmiştir. Davaya konu olayda, ödememe protestosundan sonra atılan imzalar ciro niteliğinde olmadığından soyutluk da söz konusu değildir. Davacıdan sonra atılan imzalar alacağın temliki niteliğinde olduğundan ve soyutluk niteliği bulunmadığından, davacının ödemeyle kambiyo ilişkisinin sona erdiğini def-i olarak davalıya karşı ileri sürebileceği anlaşılmaktadır. Dosyaya sunulan hesap özetinden, ……. LTD ŞTİ tarafından davacının dava dışı … Bankası AŞ de bulunan hesabına 01/03/2018 tarihinde 25.176,00 USD havale yapılmak sureti ile bono bedelinin ödendiği, … Bankasının 28/03/2019 tarihli yazısından bedeli ödenen bononun 01/03/2018 tarihinde davacının talimatı ile kefil …’e teslim edildiği anlaşılmaktadır. Yine, zamanaşımı iddiası yönünden bakıldığında ise; TTK m. 778 hükmü gereği, bonolar hakkında da uygulanan TTK m. 749 gereği, bonoda keşideciye karşı vade tarihinden itibaren 3 yıllık zaman aşımı süresi varken, cirantalara karşı 1 yıllık zaman aşımı süresi vardır. Buradaki, bir yıllık süre, protesto çekilmişse, protesto tarihinden itibaren başlamaktadır. Davaya konu olayda, 28/02/2018 tarihinde ödememe protestosu çekildiğine göre ciranta konumundaki davacıya karşı 28/02/2019 tarihine kadar başvurma imkanı mevcut iken, davaya konu icra takibinin 08/03/2019 tarihinde başladığı, yani zaman aşımı süresi dolduktan sonra takip başlatıldığı da anlaşılmaktadır.
18.Yukarıdaki tüm açıklamalar, … tarihli bilirkişi raporu içeriği dikkate alınarak, davacının davasında haklı olduğu, dava konusu bonodan dolayı borçlu olmadığı anlaşılmakla; davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
19.Davacı, dava dilekçesinde ayrıca kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuştur.
20.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası aynen; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” hükmünü içermektedir. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. Başka bir ifadeyle; İcra İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir. Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 esas, 2010/154 karar, 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 esas 2011/747 karar ve 20.03.2013 tarihli ve 2012/19-778 esas, 2013/250 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
21.Dosya kapsamında, davalının takipte haksız olduğu anlaşılmış olsa da kötü niyetli olduğuna dair bir bilgi ve belge mevcut olmadığından, davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddi gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE, davacının Antalya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası bakımından davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 44,40 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 2.710,15 TL peşin karar harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 8.130,43 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 2.754,55 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 951,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 19.026,21 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı vekili Sn. Av. …’in yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı..20/10/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır