Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/102 E. 2022/344 K. 29.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/102
KARAR NO : 2022/344

Mahkememiz Ana dava dosyasında
DAVA : Tazminat (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan), Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 22/03/2016

Mahkememizin birleşen 2016/228 Esas – 2016/437 Karar sayılı dosyasında;
DAVA : Şirketin Feshi ve Tazminat
DAVA TARİHİ : 01/04/2016
KARAR TARİHİ: 29/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Şirketin Feshi ve Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Ana dava dosyasında davacı vekilinin mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; Antalya Ticaret Sicilinde kayıtlı bulunan …Ltd Şti’nde davacının % 20, davalının da % 80 pay sahibi olduğunu, davacının davalı şirketin kuruluşundan bu yana şirket müdürü olarak görev yaptığını, davacının ortağı ve müdürlüğünü yaptığı davalı şirketin Türkiyedeki otellerin internet üzerinden reklam ve tanıtımlarının yapılması ile otel hakkında bilgi sahibi olmak ve otelde konaklama isteyen kişiler ile otellerin doğrudan bilgi alışverişi yapma imkanının tanınması gibi hizmetlere ilişkin ticari faaliyette bulunduğunu, davalı şirketin müşterileri olan otellerin reklam ve tanıtımnı “…” adresindeki web sitesi üzerinden gerçekleştirildiğini, söz konusu sitenin alan adı ( …) ise şirketin diğer ortağı … ‘a ait olduğunu, davalı şirketin Türkiyedeki otellerin reklam ve tanıtımını yaptığı sitenin adı olup …markasının da davalı şirketin çoğunluk payına sahip olduğu davalı … adına tescilli olduğunu, hizmetlerle ilgili davalı şirketin çoğunluk payına sahip ortağı davalı’nın bilgisi ve talimatı uyarınca yurt dışındaki …isimli bir şirket tarafından davalı şirkete hizmet faturası gönderildiğini, davalı …’un bilgi ve talimatı ile faturaların davalı şirket kayıtlarına alınıp fatura bedellerinin ödendiğini, ancak her ne kadar gönderilen fatura üzerinden de bir sözleşme numarasına atıfta bulunulmuş ise de; bu güne kadar internet sitesinde yayımlama yapılacağını garanti eden ve de fiyatlamanın nasıl yapıldığını gösteren hiç bir sözleşme bulunmadığını, …web sitesi ile … sahibi … ile davalı şirket arasında şirketin kurulduğundan bu yana sözleşme yapılmak istenmiş ise de … tarafından bu güne kadar böyle bir sözleşme yapılmaya yanaşılmadığını, davalı … ‘un yaptığı ve yaptırdığı konaklamaların otel rezarvasyon belgeleri, misafir kayıtları ve otel faturaları ile sabit olup davalı şirketi bu şekilde zarara uğrattığını, davacının bu güne kadar şirketin ortağı gibi değil şirketin bir elemanı gibi davrandığını, azınlık pay sahibi olan davacının şirket müdürlüğünü sürdürmesi ve şirket ortaklığına devam etmesinin çekilmez bir hal aldığını, davalı şirketin güven ve huzur ortamı kalmadığını, şirketin işletme konusunun elde edilmesinin davalı şirket ortağı … tarfından zorlaştırıldığını, hatta imkansız hale geldiğini, pay sahibi davacı müvekkilinin haklarının ihlal edildiğini, davalı şirket ve davalı şirket ortağına Antalya 3. Noterliğince ihtarname keşide edilerek şirket müdürlüğünden istifa edildiğinin, şirketin feshi ve tasfiye ile uğranılan zararların tazmini için yasal yollara başvurulduğunun bildirildiğini, davalı şirketi temsil edecek kimsenin bulunmadığını, davalı şirketin ticari faliyetine devam etmesinin kamu ve özel sektöre olan borçlarını ödeyebilmesi yine piyasadaki alacaklarını tahsil edebilmesi için davalı şirkete dava sonuna kadar Mali Müşavir …’ın kayyım olarak atanmasını, davalı şirketin banka hesaplarından davalı şirketin kamu borçlarının ödenmesi dışında başka harcama yapılmaması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalı şirketin TTK nun 636/3 maddesi gereği feshi ile tasfiyesine, davacının şirket ortaklığından çıkarılmasına, davacının hissesinin şirketin diğer ortağı davalı … adına devir, kayıt ve tesciline, davacının hissesinin gerçek değereninin taktiri mahkemeye ait olmak üzere hükmün kesinleşmesine mütakip en geç 2 ay içinde davalı gerçek kişi tarafından davacıya ödenmesine, aksi taktirde bu bedelin hükmün kesinleşmesinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalı şirket ve adına hisse devir ve tescil edilecek davalı … dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davalı … aleyhine açıtıkları tazminat davasının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Ana dava dosyasında davalı …vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde; davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, TTK m.664 hükmü ile Anonim Şirketlerde kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğuna ilişkin hükümlerin limited şirketlere de uyğulanacağının düzenlendiğini, şirketin uğradığı zararın tazmini talebinde pay sahiplerinin tazminatın ancak şikete ödenmesini istemelerinin mümkün olacağını, davacının ise tazminatın kendisine ödenmesini talep ettiğini, davacının bu talep bakımından aktif dava husumeti bulunmadığını, müdürlük görevinden istifa etmeden şirket varlıklarını kendi şahsına devreden davacının ortaklıktan ayrılma talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, şirkete ait iken davacı tarafın kendi şahsına devredilen …başvuru ve tescil markalı “…” markasının üçüncü kişilere devredilmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilerek bu hususun Türk Patent Enstütisine bildirilmesini, mahkememizin …esas sayılı dosyasının bu dosya ile birleştirilmesini, davalı şirketin feshi ve tasfiyesine, davacının ortaklıktan ayrılma talebinin reddine, davacının tazminat talebinin reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememizin 2016/228Esas sayılı dava dosyasında davacı …tarafından davalı şirket aleyhine açılan şirketin feshi istemli dava aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle Mahkememiz ana dava dosyası ile 29/12/2016 tarihinde birleştirilmiştir.
Birleşen dava dosyasında davacı vekilinin mahkememize sunduğu dava dilekçesinde; davalı …Ltd. Ştinin 20.082008 tarihinde kurulduğunu, şirketin sermayesinin 250.000,00 TL olduğunu, her biri 1.000,00 TL itibari ile değere sahip 250 paya bölündüğünü, müvekkilinin şirketin 250 payından 200 ‘üne sahip olduğunu, kalan 50 adet payın malikinin ise … olduğunu, …’un şirket ana sözleşmesi ile 10 yıl süre ile şirket müdürlüğüne seçildiğini, …’un şirketi devamlı zarar eder hale getirdiğini, …2012 yılından itibaren şirket ile ilgili bilgi paylaşımını sınırlandırdığını, genel kurulu toplantıya çağırmadığını, alınması gereken hiç bir kararların alınmadığını, şirket müdürü olan azınlık ortağın TTK hükümleri gereği diğer bir ortağa sunması gereken yıllık faaliyet raporlarını, tastikli gelir gider hesaplarını ve diğer mali tabloları sunmaktan imtina ettiğini, ortağın bilgi alma hakkını ihlal ettiğini, şirket olağan genel kurulun toplantıya çağrılması amacıyla noterden ihtarname çekildiğini, ihtarnameye rağmen genel kurulun toplantıya çağrılmadığını, …tarafından noter aracılığı ile genel kurulun toplantıya çağrılmayacağının bildirildiğini, iki hissedarı olan davalı şirketin olağan genel kurul toplantılarının hiç yapılmadığını, alınması gereken hiç bir kararın alınmadığını, aynı zamanda müdür olan paydaş tarafından varlıklarının ele geçirildiğini, ortaklar arasında irtibat kalmadığını, şirket faaliyetlerinin durduğunu beyanla şirketin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dava dosyasında davalı şirket davaya cevap vermemiştir.
Mahkememizin 23/02/2017 tarihli celse 4 nolu ara karar gereği …Limited Şirketine işletmeci bilirkişi …ve mali müşavir …’in geçici yönetim kayyımı olarak atandıkları anlaşılmıştır. Kayyımlar tarafından düzenli olarak davalı şirketin idari ve mali durumuna ilişkin raporlar dosyamıza sunulmuştur.
Mahkememizin 26/12/2017 gün ve 2016/204 Esas, 2017/839 Karar sayılı kararı ile ana dava ve birleşen davanın kabulüne karar verilerek davalı şirketin feshine ve tasfiye memuru atanmasına , davacının diğer davalı şirket ortağına karşı tazminat davası açma konusunda muhtariyetine karar verilmiş, karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulmuş olup, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 25/02/2019 gün …Esas, … Karar sayılı ilamı ile; “…Bu durumda, asıl davanın davacısı tarafından şirketin öz sermayesinin yitirilmesinin internet hizmet faturalarını düzenleyen Hong Kong merkezli …Ltd. tarafından düzenlenen fahiş fiyatlı faturalardan kaynaklandığının ve bu şirketin de davalının kontrolünde olduğunun ileri sürülmüş olmasına göre, adı geçen şirket tarafından düzenlenen 379.431,00 USD’lık fiyat farkı faturası, davalının yakınlarının konaklama bedeli olduğu ileri sürülen 12.03.2016 tarihli 76.445,05 USD tutarlı fatura ve tarafların ileri sürdüğü tüm deliller toplanarak, iddiaların değerlendirilmesi için şirketin ticari defter ve belgelerinin de incelenmesi ile alınacak bilirkişi raporu ile şirketin mali yapısı, esas sermayesinin kaybedilip kaybedilmediği, tarafların ileri sürdüğü iddialara göre şirketin fesih koşullarının oluşup oluşmadığının ileri sürülen sebeplere göre asıl ve birleşen davada hangi taraf lehine haklı sebep oluşturduğu tespit edilip, ulaşılacak sonuca göre asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılıp gerekçelendirilmek suretiyle davacının çıkma isteğinin koşullarının oluşup oluşmadığı da değerlendirilerek karar verilmesi ve sonucuna göre yargılama giderleri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması yerinde değildir.
Asıl davada, davacı uğradığı zarar nedeniyle tazminat talebinde bulunarak belirsiz alacak davası hükümleri uyarınca harca esas değeri 10.000,00 TL gösterip bu miktarı harçlandırmak suretiyle tazminat talebinde bulunmuş, 07.09.2016 tarihli dilekçe ile talep sonucu değiştirilerek zararın şirkete ödenmesi talep edildiği halde mahkemece bu konuda hüküm kurulmayıp davacının tazminat davası açmakta muhtariyetine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenlerle, davacı vekilinin ve davalı birleşen dosyada davacı vekilinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan kabulüne, İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde değerlendirme yapılarak ulaşılacak sonuca göre tarafların tüm taleplerini karşılayacak şekilde hüküm kurulup gerekçe oluşturulmak suretiyle karar verilmesi gerektiği…” gerektiği gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının kabulü ile Mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dava dosyası Mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılmış, Mahkememizce yeniden yapılan yargılamada:Mahkememizin 2016/480 ve 482 Esas sayılı dosyalarının incelenmek üzere dosyamız arasına alınmıştır.
Antalya 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı dava dosyası celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememizde yeniden yapılan yargılamada; 19/07/2019 tarihli oturum 4 nolu ara karar gereğince dosya Antalya BAM 11. Hukuk Dairesinin ilamında belirtildiği şekilde şirketin ticari defter ve belgelerinin de incelenmek suretiyle şirketin mali yapısı, esas sermayesinin kaydedilip kaydedilmediği, tarafların ileri sürdükleri iddaları üzerine şirketin fesih koşullarının oluşup oluşmadığı, ileri sürülen sebeplere göre asıl ve birleşen davada hangi taraf lehine haklı sebep oluşturduğunun tespit edilip buna göre asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılarak davacının çıkma isteğinin koşullarının oluşup oluşmadığı, davacının maddi tazminat istemine ilişkinde talep edebileceği varsa maddi tazminat miktarı hususunda rapor tanzimi için iki mali müşavir ve bir ticaret hukukunda uzman nitelikli hesap bilirkişisine tevdine karar verilmiş, bilirkişiler tarafından mahkememize sunulan 29/01/2020 tarihli raporda özetle; “…6.2-Asıl dosyadaki talepler yönünden; Davada sözü edilen 12.03.2016 tarihli …nolu 379421 USD tutarındaki fatura ve 12.03.2016 tarihli …nolu 76.445,05 USD tutarındaki faturaların davalı şirket kayıtlarında olmadığı, fatura açıklamasında “önceki dönemlere ait tespit edilen fiyat farkı bedeli” açıklamasının yer aldığı ancak bunların dayanağı ile ilgili bir bilgi ve belge görülmediği,
6.3- Şirketin zararı bakımından;Davalı birleşen dosyada davacı olan …’un davalı şirketi 59.557.58 USD (138.179,23 TL) zarara soktuğu,
6.4- Şirketin mali durumu bakımından;Davalı …Ltd. Şti. rapora baz alınan bilanço tarihi itibariyle gayri faal durumdadır. 31.12.2016 tarihi itibariyle; dönen varlıklar toplamı 342.698,76 TL, duran varlıklar 0.03 TL olduğu, dönen varlıklardan 38.364,09 TL’nin bankalarda, 65.698,35 TL’nin şüpheli ticari alacaklarda (tamamı kadar da karşılık ayrılmıştır), 290.554,12 TL’nin iadesi gereken KDV ve geçici vergi, 11.035,70 TL’nin …’in iş avansı hesabında olduğu, kalanın ise diğer bir kisım hesaplarda olduğu, kısa vadeli borçlar toplamı 866.405,45 TL’nin …Ltd (…), 3.571,78 TL’nin çeşitli borçlar hesabında olduğu, şirketin pasiflerinin aktiflerinden 508.579,95 TL fazla olduğu, şirketin esas sermayesinin tamamını kaybettiği ve 31.12.2016 tarihi itibariyle 508.579,95 TL borca batık olduğu,” sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
30/10/2020 tarihli ek raporda da özetle; “…4.1- Birleşen (Antalya 4. Asliye Tic. Mah. 2016/228 E, 2016/437 K sayılı) dosyadaki talepler yönünden; Davacının … davalının …Ltd. Şti. olduğu, dava konusunun şirketin feshi ve tasfiyesi olduğu, küçük ortak …’un 10 yıl şirket müdürü tayin edildiği ancak 21.03 .2016 tarihinde istifa ettiği, dosya içeriğinden şirketin genel kurul toplantılarının hiç yapılmadığı ve bunun TTK m. 617 hükmüne aykırı olduğu, genel kurul toplantı talebinin de reddedildiği, şirketin faaliyetlerinin durduğu, şirketin amacına ulaşmasının olanaksız hale geldiği ve bu durumda şirket müdürü …’un kusurlu olduğu,
4.2- Asıl dosyadaki talepler yönünden; Davada sözü edilen 12.03.2016 tarihli …nolu 379.421 USD tutarındaki fatura ve 12.03.2016 tarihli …nolu 76.445,05 USD tutarındaki faturaların davalı şirket kayıtlarında olmadığı, fatura açıklamasında “önceki dönemlere ait tespit edilen fiyat farkı bedeli” açıklamasının yer aldığı ancak bunların dayanağı ile ilgili bir bilgi ve belge görülmediği,
4.3- Şirketin zararı bakımından; davalı birleşen dosyada davacı olan …’un davalı şirketi 59.557.58 USD (138.179,23 TL) zarara soktuğu, bunun …’un kusuru olduğu,
4.4- Şirketin mali durumu bakımından; kök rapordaki bilgilerin tekrar edildiği” görülmüştür.

29/01/2020 tarihli bilirkişi heyet raporunda ve 30/10/2020 tarihli ek raporda Antalya BAM 11. Hukuk Dairesinin ilamında belirtildiği şekilde ayrıntılı rapor tanzim edilmediği anlaşıldığından dosya yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler …ve …tarafından mahkememize sunulan 20/05/2021 tarihli raporda özetle; “…1- Birleşen (Antalya 4. Asliye Tic. Mah. 2016/228 E, 2016/437 K sayılı) dosyadaki talepler yönünden; dava konusunun şirketin feshi ve tasfiyesi olduğu, küçük ortak …’un 10 yıl şirket müdürü tayın edildiği ancak 21.03 2016 tarihinde istifa ettiği, dosya içeriğinden şirketin genel kurul toplantılarının hiç yapılmadığı ve bunun TTK m. 617 hükmüne aykırı olduğu, genel kurut toplantı talebinin de reddedildiği, şirketin faatiyetlerinin durduğu, şirketin amacına ulaşmasının olanaksız hale geldiği ve bu durumda şirket müdürü …’un kusurlu olduğu,
2- Asıl dosyadaki talepler yönünden; Davada sözü edilen 12.03.2016 tarihli … nolu 379421 USD tutarındaki fatura ve 12.03.2016 tarihli …nolu 76.445 05 USD tutarındaki faturaların davalı şirket kayıtlarında olmadığı, fatura açıklamasında “önceki dönemlere ait tespit edilen fiyat farkı bedeli” açıklamasının yer aldığı ancak bunların dayanağı ile iigili bir bilgi ve belge görülmediği,
3- Şirketin zararı bakımından; davalı birleşen dosyada davacı olan …’un davalı şirketi 59.557.58 USD (138.179,23 TL) zarara soktuğu, bunun …’un kusuru olduğu,
4- Şirketin mali durumu bakımından; Davalı …Ltd. Şti. rapora baz alınan bilanço tarihi iftibariyle gayri faal durumda olduğu, 31,12.2016 tarihi tibartyle dönen vartıklar toplamı 342.698,76 TL, duran varlıklar 003 TL olduğu, dönen varlıklardan 38.364,09 TL’nin bankalarda, 65 698,35 TL’nin şüpheli ticarİ alacaklarda (tamamı kadar da karşılık ayrılmış olduğu), 290554 12 TL’nin iadesi gereken KDV ve geçici vergi, 11.035,70 TL’nin …’in iş avansı hesabında olduğu, kalanın ise diğer bir kısım hesaplarda olduğu, kısa vadeli borçlar toplamı 866.405 45 TL’nin … (…), 3.571,78 TL’nin çeşitli borçlar hesabında olduğu, şirketin pasiflerinin aktiflerinden 508.579,95 TL fazla olduğu, şirketin esas sermayesinin tamamını kaybettiği ve 31.12.2016 tarihi itibariyle 508.579,95 TL borca batık olduğu,…” sonuç ve kanaatine varıldığı görülmüştür.
4- Asıl davada davalı ortak …’un davalı şirketi 59.557.58 USD (138.179,23 TL) zarara uğrattığı için kusurlu olduğu ancak bu zarar miktarının davacı ortağa değil şirkete ödenmesi gerekeceği; küçük ortak …’un ise 10 yıl şirket müdürü tayin edildiği ancak 21.03.2916 tarihinde istifa ettiği, hiç genel kurul toplantı çağrısı ve toplantısı yapmadığı hatta genel kurul toplantı talebini de reddederek asli görevlerinden birini yerine getirmediği ve bu durumun TTK m. 617 hükmüne aykırı olduğu, şirket faaliyetlerinin durduğu dikkate alınarak şirket müdürü …’un kusurlu olduğu anlaşılmakla;
5- Dava konusu satın alınan hizmetler için düzenlenen faturaların fahiş olup olmadığı hususunda taraflarca akdedilmiş ve belirlenmiş bir firyat ve sözleşme dosya kapsamında mevcut olmadığından ve söz konusu faturalar itirazı kayıtsız ilgili dönemde ticari defter kayıtlarına işlendiğinden faturaların fahiş olup olmadığı hususunda dosya kapsamıan göre bir tespit ve belirleme yapılmasına imkan bulunmadığı, ancak davada sözü edilen 12.03.2016 tarih …nolu 379.421 USD’lik fiyat farkı faturasının hangi tespit veya tespitlere istimaden düzenlendiği ve hangi faturaları kapsadığı dosya kapsamıma beyan edilmesi halinde yeniden bir değerlendirme yapılabileceği, ancak davacının 379.421 -USD’lik fiyat farkına konu dönemde şirket müdürü olması, bu fiyat farkına konu faturaları itiraz etmeden kabul etmiş ve ticari defterler kayıtlarına almış olmasi nedeniyle fatura muhteviyatını TTK da belirtilen süre içinde usulüne uygun olarak itiraz etmediğinden kabul etmiş sayıldığı, hem davacının hemde davalılardan …’un şirket müdürleri olmaları nedeniyle şirketin birden fazla yılda zarar etmiş olmasına rağmen yine de şirket faaliyetlerine devam ettirmiş olmaları nedeniyle şirketin faaliyet zararlarından birlikte sorumlu oldukları değerlendirilmiştir.
Asıl ve birleşen davadaki davacı ortakların, dava öncesi süreçte şirketin 508.579,95 TL borca batık hale ve hatta gayri faal duruma gelmesinde ve zarara uğratılmasında müştereken kusurlu oldukları, esasen her iki davadaki davacı talepleri gözetildiğinde ortakların şirketin devamı yönünde bir istek ve iradelerinin de kalmadığı, şirket zararı olan 59.557,58 USD(138.179,23 TL)’nin … tarafından şirkete ödenmesi halinde dahi şirketin borca batıklık durumundan çıkamayacağı, bu nedenle dava tarihi itibariyle iflas sürecinde olan davalı şirketin artık haklı feshinden söz edilmesinin dahi hukuken anlamsız olduğu, ancak sayın mahkemece fesilh yönünde kanaat oluşması durumunda her iki tarafın müşterek kusuru ve katkısıyla fesih şartlarına katkıda bulunduğu” sonuç ve kanaatine varılmıştır.
30/10/2020 tarihli ek raporda özetle; “…4.1- Birleşen (Antalya 4. Asliye Tic. Mah. 2016/228 E, 2016/437 K sayılı) dosyadaki talepler yönünden; Davacının …, davalının … Ltd. Şti. olduğu, dava konusunun şirketin feshi ve tasfiyesi olduğu, küçük ortak …’un 10 yıl şirket müdürü tayin edildiği ancak 21.03 .2016 tarihinde istifa ettiği, dosya içeriğinden şirketin genel kurul toplantılarının hiç yapılmadığı ve bunun TTK m. 617 hükmüne aykırı olduğu, genel kurul toplantı talebinin de reddedildiği, şirketin faaliyetlerinin durduğu, şirketin amacına ulaşmasının olanaksız hale geldiği ve bu durumda şirket müdürü …’un kusurlu olduğu,
4.2- Asıl dosyadaki talepler yönünden; Davada sözü edilen 12.03.2016 tarihli …nolu 379.421 USD tutarındaki fatura ve 12.03.2016 tarihli …nolu 76.445,05 USD tutarındaki faturaların davalı şirket kayıtlarında olmadığı, fatura açıklamasında “önceki dönemlere ait tespit edilen fiyat farkı bedeli” açıklamasının yer aldığı ancak bunların dayanağı ile ilgili bir bilgi ve belge görülmediği,
4.3- Şirketin zararı bakımından; davalı birleşen dosyada davacı olan …’un davalı şirketi 59.557.58 USD (138.179,23 TL) zarara soktuğu, bunun …’un kusuru olduğu,
4.4- Şirketin mali durumu bakımından; Davalı …Ltd. Şti. rapora baz alınan bilanço tarihi itibariyle gayri faal durumda olduğu, 31.12.2016 tarihi itibariyle dönen varlıklar toplamı 342.698,76 TL, duran varlıklar 0.03 TL olduğu, dönen varlıklardan 38.364,09 TL’nin bankalarda, 65.698,35 TL”nin şüpbheli ticari alacaklarda (tamamı kadar da karşılık ayrılmış olduğu), 290.554,12 TL’nin iadesi gereken KDV ve geçici vergi, 11.035,70 TL’nin …’in iş avansı hesabında olduğu, kalanın ise diğer bir kısım hesaplarda olduğu, kısa vadeli borçlar toplamı 866.405,45 TL’nin …Ltd (…), 3.571,18TL’nin çeşitli borçlar hesabında olduğu, şirketin pasiflerinin aktiflerinden 508.579,95 TL fazla olduğu, şirketin esas sermayesinin tamamını kaybettiği ve 31.12.2016 tarihi itibariyle 508.579,95 TL borca batık olduğu,…
4.4- Asıl davada davacı ortak …’un davalı şirketi 59.557.58 USD (138.179,23 TL) zarara uğrattığı için kusurlu olduğu ancak bu zarar miktarının davacı ortağa değil şirkete ödenmesi gerekeceği; küçük ortak …’un ise 10 yıl şirket müdürü tayin edildiği ancak 21.03.2016 tarihinde istifa ettiği, hiç genel kurul toplantı çağrısı ve toplantısı yapmadığı hatta genel kurul toplantı talebini de reddederek asli görevlerinden birini yerine getirmediği ve bu durumun TTK m. 617 hükmüne aykırı olduğu, şirket faaliyetlerinin durduğu dikkate alınarak şirket müdürü …’un kusurlu olduğu anlaşılmakla;
Asıl ve birleşen davadaki davacı ortakların, dava öncesi süreçte şirketin 508.579,95 TL borca batık hale ve hatta gayri faal duruma gelmesinde ve zarara uğratılmasında müştereken kusurlu oldukları, esasen her iki davadaki davacı ortakların şirketin devamı yönünde bir istek ve iradelerinin de kalmadığı, şirket zararı olan 59.557.58 USD (138.179,23 TL)’nin … tarafından şirkete ödenmesi halinde dahi şirketin borca batıklık durumundan çıkamayacağı, bu nedenle dava tarihi itibariyle iflas sürecinde olan davalı şirketin artık haklı feshinden söz edilmesinin dahi hukuken anlamsız olduğu, ancak sayın mahkemece fesih yönünde kanaat oluşması durumunda her iki tarafın müşterek kusuru ve katkısıyla fesih şartlarına katkıda bulunduğu” sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.

DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE; Asıl dava, limited şirketin haklı nedenle feshi, davacının ortaklıktan çıkma payı, davacının hissesinin gerçek değerinin ödenmesi ve şirket ortağı davalının kusurlu davranışları iddiası ile tazminat istemi, birleşen dava ise haklı nedenle fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Davacının TTK 636. Maddesi gereğince haklı sebeple şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin yapılan değerlendirmede;
Limited şirketin sona erme sebepleri ve sona ermenin sonuçlarını düzenleyen TTK 636/3.maddesinde; “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme istem yerine davacı ortağı payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” düzenlemesi mevcuttur.
TTK 636.maddesinde haklı sebep kavramı tanımlanmamıştır. Öyleyse her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak haklı sebep teşkil edip etmeyeceklerinin irdelenmesi gerekir. TTK’da şirketin feshi için haklı sebepler açıkça belirtilmemiş ise de; ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklar arasında kişisel ve duygusal çıkarların ön plana çıktığı ve ortaklık amacının gerçekleşmesinin olanağının kalmaması halinde haklı nedenlerin oluştuğunun kabulü gerekir. Ancak haklı nedenlerle fesih davası açılabilmesi için, davacı ortağın haklı nedenlerin ortaya çıkmasında kendilerinin eylem ve işlemlerinin katkısının bulunmaması, diğer bir anlatımla feshe dayanak gösterilen haklı nedenlerin diğer ortaktan kaynaklandığının kanıtlanması gerekir. Hiç kimse kendi kusurunun eylem ve işlemlerine dayanarak kendi lehine sonuç çıkaramaz şeklindeki hukukun genel ilkeside bunu gerektirmektedir.

TTK 638.maddesinde; “Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir.
Her ortak haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir..” düzenlemesi mevcuttur.
Bilindiği üzere limited ve anonim şirketlerde, şirketin haklı sebeplerle feshi ve şirket ortaklığından çıkma için haklı sebep teşkil edecek nedenlerin hangi haller olduğu hususu Türk Ticaret Kanununda sayılmamış olup, doktrinde ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal içtihatlarında “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması,” “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkansız olması,” “şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi,” “azınlığa karşı fiili veya manevi güç baskı uygulanması,” “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve “pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması,” şirketin feshi ve ortaklıktan çıkma açısından haklı sebep olarak örnek olarak sayılmıştır.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 30/05/2011 tarih 2009/13534 Esas – 2011/6492 Karar sayılı emsal içtihatında; “…Haklı sebep kavramı tanımlanmadığından her davada hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak iddiaların haklı sebep teşkil edip etmeyeceklerinin irdelenmesi gereklidir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş gayesinin gerçekleşmesine imkan kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye harcını ödemekte temerrütü gibi sebepler anılan yasa maddesinde haklı sebeplere örnek olarak sayılabilir…” şeklinde düzenlenmiştir.
Dava konusu somut olayda, davalı şirketin asıl faaliyet konusunun, davada sözü edilen …Ltd’den satın aldığı hizmetin üçüncü kişilere satışı otduğu, davalının ticari faaliyetinin temelini oluşturan giderlerin muhasebe kayıtlarında hizmet gideri adı altında toplandığı, davalı şirketin 2012-2015-2014 yılları hizmet giderlerinin %75,39’unun …Ltd şirketinin davalıya kestiği faturalardan kaynaklandığı, buradan da davalı şirketin … Ltd’den aldığı hizmetten kaynaklanan faaliyetinin davalı şirketin asıl faaliyetini oluşturduğunun anlaşıldığı, davalı şirketin …Ltd “den aldığı hizmet faturaları dışındaki gider kalemlerinin genel yönetim ve pazarlama satış giderleri, diğer faaliyet gider ve gelirleri, finansman giderleri, olağan dışı gider ve gelirler hesaplarından oluştuğu, bu gider kalemlerinin de şirketin zarar etmesinde neden olduğu, davalı şirketin oluşan zararının tüm faaliyetinden kaynaklandığı şeklinde değerlendirildiği, … Ltd’den hizmet alınmaması durumunda şirket faaliyetinin (2012-2013 ve 2014 yılları ortalamasına göre) % 75.39’unun olmayacağı ve zararında daha farklı tutarlarda olabileceği, şirketin davaya konu bilanço tarihi itibariyle mali yapısının bozulduğu, şirketin esas sermayesinin tamamını kaybettiği ve 31.12.2016 tarihi itibariyle 508.579,95 TL borca batık olduğu alınan bilirkişi raporlarından anlaşılmıştır.
Davalı ortak …’un davalı şirketi 59.557,58 USD (138.179,23 TL) zarara uğrattığı yapılan bilirkişi incelemesinden anlaşılmıştır.
Davacının şirket kuruluşundan 12.03.2016 tarihinde kadar şirket müdürü olduğu ve şirketi Türkiye’de sevk ve idare ettiği dosya içindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davalı şirketin asıl faaliyetinin internet üzerinden otel faaliyetlerinin reklam ve tanıtımı olduğu anlaşılmıştır. Davalı şirketin davada sözü edilen yurt dışındaki …isimli şirket ile olan ticari ilişkisi ile ilgili olarak taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin olmadığı, …isimli şirketin kestiği faturaların uzunca bir süre davalı şirket kayıtlarına davacının müdür olarak yetkili olduğu dönemde alındığı, faturalara bir itirazda bulunulmadığı, basiretli bir tacir ve müdür olarak ticari faaliyet sırasında da bu faturaların fahiş olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği, aksinin TTK’nin 626. maddesi ile müdürler açısından öngörülen özen yükümlülüğü ile bağdaştırılamayacağı, davacının müdür olarak görev yaptığı dönemde kabulünde olan faturaların, müdürlük görevini bıraktıktan sonra fahiş olduğunu beyan etmesinin inandırıcı olmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu durumda hem davacı ve hem de davalı …’un davalı şirketin ortağı ve müdürleri olarak şirketin birden fazla yılda zarar etmiş olması nedeniyle aynı şekilde şirket faaliyetlerini devam ettirmiş olmaları nedeniyle şirketin faaliyet zararlarından birlikte sorumlu olduktarı değerlendirilmiştir.
Yargıtay’a göre taraflar arasında güven ilişkisinin sona ermesinde davacı ortağın daha az kusurlu olduğunun tespiti halinde şirketin feshi yerine duruma uygun düşen diğer çözüm yollarına hükmedilmelidir.
Diğer ortak davalı …’in davalı şirkete karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği sırada davacının şirketin yöneticisi (müdürü) olarak …’in neden olduğu iddia edilen şirketi zararlandırıcı işlemlerini engelleyebilecek konumda olduğu, davacının genel kurulun olağan toplantıya çağrılması gibi kanunen zorunlu görevlerini de yerine getirmeyerek şirketin işlerinin görülmesinde ihmalkar davrandığı da sabittir. Bu durumda, asıl davada davacının şirketin yukarıda tespit edilen borca batık duruma gelmesinde davalı …’den daha az kusurlu olduğu söylenemez.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18.10.2016 tarih, 2016/ 11101 Esas, 2016/ 8204 Karar sayılı emsal içtihadında; “tasfiyesi talep edilen şirketin pasifinin aktiflerinden daha fazla olduğu, şirketin zararda olması, ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunduğu, şirketin öz mal varlığının bulunmadığı dava tarihi itibariyle faal de olmadığı ve borca batık olduğu, şirketin devamında hukuken ve fiilen ortakların korunmaya değer bir menfaatinin olmadığı ve şirketin feshi ve tasfiyesi için haklı sebeplerin oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne, davalı şirketin feshine ve tasfiyesine karar verilmesi yerindedir ” şeklinde belirtilmiştir.
Dava konusu somut olayda, davalı şirket borca batık olup faaliyetine devam etmemektedir. İki ortaklı şirketin ortakları arasında da husumet olup her iki ortağın da açmış olduğu davalardaki talepleri arasında şirketin feshi bulunmaktadır. Bu durumda, şirketin mali durumu, yönetimsiz bırakılmış olması ve dava sürecinde de faaliyetlerine devam etmiyor oluşu gibi olgular dikkate alındığında ortakların şirket işlerini devam ettirmeme iradesinde oldukları anlaşılmaktadır.
Yine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bir çok kararında şirketin faaliyetine devanı etmemesi ve ortaklar arasında güvensizlik oluşması, ortaklar arasında güven ilişkisinin ortadan kalkması ve şirket sermayesinin kaybedilmesi sehebiyle şirketin amacının gerçekleştirilmesinin imkansız hale gelmesi TTK 636/3 uyarınca şirketin feshi için haklı neden oluşturmaktadır. Ortaklar arasındaki davalar ve bu davalardaki iddialar dikkate alındığında ortaklar arasında güven ilişkisinin sona ermiş olması, şirketin borca batık durumda olduğu dikkate alındığında şirketin haklı sebeple feshi yönünden yasal koşulların oluştuğunun kabulü gerekmiştir.
Kurucuların, Yönetim Kurulu Üyelerinin, Yöneticilerinin ve Tasfiye Memurlarının Sorumluluğunu Düzenleyen TTK’nun 553. maddesinde; ” Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. ”
TTK’nun 555. Maddesinde de; “Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.” düzenlemesi mevcuttur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04/03/2015 tarih, 2014/18180 Esas, 2015/2931 Karar sayılı emsal içtihadında; “… Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa aittir. Ancak, zarar gören ortakların da yöneticiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Yöneticinin ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Limited şirketlere uygulanacak anonim şirketlere ilişkin hükümlerin gösterildiği dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 644. maddesi gereğince, şirket yöneticilerinin sorumluluğu hakkında anonim şirketlerin bu konudaki hükümlerinin limited şirketlere de uygulanacağı belirtilmiştir. Davacı, davalı yöneticinin eylemleri ile şirketin doğrudan, kendisinin ise dolaylı olarak yani şirkete verildiği iddia olunan zarardan dolayı uğradığı zararın tazminini de terditli olarak istemiştir. Limited şirket yöneticileri hakkında da geçerli olan hükümler uyarınca şirket yöneticisi hakkında ortakların ve şirket alacaklılarının tazminat davası açma hakkını düzenleyen 6102 sayılı TTK’nın 555. maddesi gereğince “Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.”…”düzenlemesi mevcuttur.
Yukarıda belirtilen kanun maddesi ve emsal içtihat doğrultusunda yapılan değerlendirmede: Davalı ortak …’un davalı şirketi 59.557,58 USD (138.179,23 TL) zarara uğrattığı için kusurlu olduğu, bu zarar miktarının davacı ortağa değil şirkete ödenmesi gerektiği anlaşılmakla taleple bağlı kalınarak dava dilekçesinde talep edilen 10.000,00 TL tazminatın davalı …’dan tahsili ile şirkete ödenmesine karar vermek gerekmiş, açıklanan gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:Ayrıntısı gerekçeli kararda anlaşılacağı üzere;
1-Mahkememiz ana dava dosyası ve birleşen Mahkememizin 2016/208 Esas, 2016/437 Karar sayılı dava dosyasında şirketin fesih talebi yönünden davanın KABULÜNE,
Buna göre; Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğünün …sicil numarasında kayıtlı …Limited Şirketinin FESHİNE, Mali müşavir …’ün TASFİYE MEMURU olarak ATANMASINA,
2-Tasfiye Memuruna 10.000,00 TL ücret takdirine, ücretin karar kesinleştiğinde ve tasfiye memuru göreve başladığında şirket ortakları tarafından payları oranında mahkeme veznesine depo edilmesine,
3-Ana dava dosyası yönünden taleple bağlı kalınarak 10.000,00 TL maddi tazminatın davalı …’’dan tahsili ile şirkete ÖDENMESİNE,
Asıl dava yönünden;
4-Alınması gereken 683,10 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 170,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 512,32 TL harcın davalılardan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Gereğince hesaplanan 5.100 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yapılan 252,38 TL ilk dava masrafı, 565,00 TL davetiye, 194,00 TL posta, 3.500 TL bilirkişi giderinden ibaret toplam 4.511,38 TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
7-Artan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
Birleşen dava yönünden;
8-Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 51,50 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
9-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Gereğince hesaplanan 5.100 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
10-Davacı tarafından yapılan 62,70 TL ilk dava masrafı, 101,00 TL davetiye, 61,00 TL posta giderinden ibaret toplam 224,70 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
11-Artan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/04/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır