Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/776 E. 2021/755 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/776
KARAR NO : 2021/755
DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/12/2018
KARAR TARİHİ : 17/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
1.Davacı vekili , dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında akdedilen 19/10/2018 tarihli oto satış sözleşmesi uyarınca, davalının 183.000,00 TL bedel karşılığında … plakalı … marka aracı satın almayı, bu satış bedelinin de 143.000,00 TL’sini nakit, 40.000,00 TL sini de davalı şirket sahibi …’in oğlu … adına kayıtlı … plakalı 2012 model … marka aracın devrini vermek suretiyle gerçekleştirmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, devamında da 19/10/2018 tarihinde … plakalı aracın davalıya devredildiğini, davalı firma sahibinin oğlunun da askerden döndükten sonra 30/10/2018 tarihinde … plakalı aracın müvekkiline devredildiğini, davalı tarafça bu sözleşme akdedilirken, … plakalı aracın ciddi bir hasarının olmadığını beyan ve taahhüt etmiş olması sebebiyle aracın bedelinin 40.000,00 TL olarak kabul edildiğini, aracın devri alınmazdan evvel 18/10/2018 tarihinde müvekkil firma yetkilisi adına kayıtlı cep telefonundan 5664 e mesaj atılarak hasar kontrol edildiğinde ciddi bir hasar kaydına rastlanılmadığını ve davalının taahhüdünün doğru olduğunun kabul edildiğini, sonrasında 21/11/2018 tarihinde bu araçla ilgili olarak müvekkil yetkililerince tekrardan 5664 e mesaj atılarak hasar kontrol edildiğinde aracın 12/04/2018 tarihinde kazaya karıştığının ve 43.383,00 TL hasar kaydının olduğunun öğrenildiğini, bu haliyle davalı tarafça aracın üzerindeki hasar kaydının gizlenildiğini, aracın bu haliyle piyasa değerinin 40.000,00 TL olmayıp, en fazla 25.000,00 TL olacağını, ayıbın gizli ayıp olduğunu, zararın giderilmesi için davalıya noter ihtarı gönderildiğini beyan ederek; 8.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B. TARAF TEŞKİLİ:
2.Mahkememizce dosyada taraf teşkili sağlanmıştır.
C.CEVAP:
3.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; aracı alırken SMS gönderdiklerini beyan ederek, araştırma yapıldığının ikrar edildiğini, müvekkilinin ayıbı gizleme gücü olmadığını, aracın ekspertiz yapılarak alındığını, kaza yapıldığı belirtilen tarihte müvekkilinin aracın sahibi olmadığından, sorumluluğu olmadığını, davada samimi olmadıklarını, faize de itiraz ettiklerini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
4.Dava, ayıplı araç satışından kaynaklanan/satışını temel alan maddi tazminat isteğine ilişkindir.
5.Mahkemelerin görevi dava şartıdır. Görev kuralları kamu düzenindendir ve re’sen dikkate alınır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1097 esas, 2019/458 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Taraflar tacirdirler. Her ne kadar, dava konusu aracın “hususi” olarak tescilli olduğu anlaşılmakta ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1637 Esas 2020/13 Karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Her ne kadar aracın kaydında “hususi” yazılı ise de aracın sahibinin şirket olması (ve faturanın da şirket adına düzenlenmesi) nedeniyle, bu araç özel değil, ticari bir araçtır. Bu nedenle, mahkememiz görevlidir. Davalı vekilinin mahkememizin görevli olmadığına yönelik talepleri yerinde değildir.
6.Dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspat yükü ise,bir olayın gerçekleşmiş olup olmadığının anlaşılamaması, yani olayın ispatsız kalması yüzünden yargıcın aleyhte bir kararıyla karşılaşmak tehlikesidir(YILMAZ,Ejder; İspat Yükü, 1980, s. 3). Kendisine ispat yükü düşen taraf için ispat yükü bir yükümlülük değil(mükellefiyet), yüktür(külfettir). Taraf kendisi tarafından ispat edilmesi gereken vakıayı ispat edemezse, karşı taraf ve mahkeme onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (KURU,Baki., Hukuk Muhakemeleri Usulu, İstanbul 1990, C. 2, s. 1356 vd.) İspat konusu, 6100 sayılı kanunun ise 187 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Özetle; İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
7.Somut davada, ispat külfeti, davacı üzerinedir.
8.İspat konusunda yapılan bu genel açıklamalardan sonra dosyaya dönüldüğünde; Mahkememizce ihbar talepleri karşılanmış ve ihbar tevali edebileceğinden bu konudaki talepler de yerine getirilmiştir.
9…. şirketine yazılan yazıya verilen cevap, davacının, dava dilekçesinde bahsettiği, 18/10/2018 tarihinde müvekkil firma yetkilisi adına kayıtlı cep telefonundan 5664 e mesaj atılarak hasar kontrol edildiği iddiasını doğrulamamaktadır. Bununla birlikte, davacının, satın aldığı araçla ilgili olarak Trafik Şube Müdürlüğünce tutulan kayıtları, aracın sigorta kayıtlarını, Tramer kayıtlarını inceleme ve Tramer’e sms atarak bilgi edinme yükümlülüğü de yoktur. (Yargıtay 13. HD., 2018/2082 E, 2020/3273 K)
10.Davada, miktar itibariyle tanık dinlenmez. Bu konuda açık bir muvafakat da yoktur.
11.Dosyanın, 12/02/2020 tarihli duruşmasında, davacı vekili, aracın km’sinin oynanmış olması halinde satış değerinde bir fark olup olmacağı olacak ise ne kapsamda olacağı konusunda rapor aldırılmasını talep etmiş ve mahkemece dosyanın makine mühendisi bilirkişiye tevdi ile dava konusu aracın km’sinin oynanmış olması veya oynanmamış olmaması halinde aracın satış piyasa değerinde bir değişiklik olup olmayacağı olacaksa ne kadar olacağı konusunda rapor düzenlenmesinin istenilmesine, gerekirse serbest piyasa şartlarında emsal araştırma yapılarak rapor tanzim etmesinin istenilmesine karar verilmiştir. Müstemir yetkili olarak dosyanın tekrar ele alındığı 07/10/2020 tarihli duruşmada ise, 12.02.2020 tarihli ara kararda davacı vekilinin talebi üzerine mahkemece kurulan ara karar içeriğinin araç kilometresi ile ilgili olarak inceleme yapılmak üzere ara karar kurulduğu, dava dilekçesinde km ile ilgili bir iddiada bulunulmadığı bu haliyle iddianın değiştirildiği/ genişletildiği görülerek bu hususta muvafakat edip etmediği davalı vekilinden sorulmuş, davalı muvafakatlarının olmadığını beyan etmiştir. ) İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar. Bu hususta açık bir muvafakatın olmadığı da açıkça anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde, aracın km ile ilgili bir ayıptan bahsedilmemektedir. 12/02/2020 tarihli duruşmada alınan ara kararın yerinde olmadığı mahkememiz kabulündedir.
12.07/10/2020 tarihli duruşmada ise dosyamızın makine mühendisi veya eksper bilirkişiye tevdii edilerek, araçta ayıbın olup olmadığı varsa niteliği konusunda ayrıntılı rapor aldırılmasına, bilirkişi için 400,00 TL ücret takdirine, ücreti yatırması için davacı vekiline tebligat yapılarak tebliğden itibaren 2 haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içinde masraf yatırılmaz ise dosya kapsamına göre yargılama yapılıp hüküm verileceği hususunun tebliğ sureti ile ihtarına karar verilmiştir.
13.Mahkememiz verdiği kesin sürenin usule uygun olduğu kanaatindedir. İlke olarak, hakimin verdiği süre kesin olmayıp, kesinlik için şu iki koşuldan birinin varlığı zorunludur: İlk hal, hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kesin olması ve bu kesinliğin yasadan kaynaklanmasıdır; bu halde, ikinci kez verilen sürenin kesin olduğu belirtilmemiş ve ihtar edilmemiş olsa dahi, sonuç değişmez.  İkinci halde ise; yasaya göre hakimin, tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna da karar verebilmesidir. Ancak, böyle bir durumda kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının yasaya ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir. Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Bu ilkenin doğal sonucu, yargısal kesin süreyle sadece tarafların değil, hakimin de bağlı olduğu, dolayısıyla hakimin bu tür bir ara kararından dönmesinin hukuken geçersiz bulunduğudur.   Kısaca; ister kanun, ister hakim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir.(Benzer ilkelere YHGK’nin 12.12.2012 gün ve 2012/9-1170 E., 1172 K.; 18.02.1983 gün 1980/1-1284, 1983/141; 22.11.1972 gün 8/832, 935; 13.10.2010 gün 2010/17-510-485; 28.04.2010 gün 2010/2-221-241 ve 28.03.2012 gün 2012/19-55-2012-249 sayılı kararlarında da değinilmiştir.).
14.Dosyaya bakıldığında, verilen kesin sürede masraf yatırılmamıştır. Davalı vekili de kesin sürede işlem yerine getirilmediğinden, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
15.Davacı vekili, 03/02/2021 tarihli celsede, kesin sürede celse ertelenmesine sebebiyet verilmediğinden kesin sürenin sonuç doğurmadığını iddia etmiştir. Ancak, dosyaya bakıldığında, kesin süre geçtikten ve hatta takip eden celse tarihi itibariyle de masrafın yatırılmadığı, zira o celse de davacı tarafın duruşmaya katılmadığı, mazeret gönderdiği anlaşılmaktadır. Celse, ertelenmiştir ya da başka bir ifadeyle kesin süreden sonra bir celse de geçmiştir. Davacı vekilinin beyanı ilke olarak bazı haller için doğrudur. Yargıtay kesin sürenin davanın red aracı olarak kullanılmasına kesin bir surette karşıdır. Yargı uygulaması da bu görüşü benimsemiştir. Ancak, burada kastedilen, kesin süre verildiğinde, kesin süre geçse de takip eden celse öncesi eksiklik yerine getirilmiş ise kesin süre içinde işlemin yerine getirilmiş sayılacağının kabulüdür. Bir örnek vermek gerekirse, mahkemece keşif için bir gün verildiğinden ancak kaşif masrafları için keşif tarihinden çok önceyi kapsayan kesin süre verildiğinde, kesin süre içinde masraf yatmasa dahi, keşiften önce masraf yatırılmış ise yargı uygulaması masrafın zamanında yatırıldığına karar verilmesi gerektiğini söylemektedir. Somut olayda ise, bu duruma/bu açıklamalar uygun bir durum yoktur. Yukarıda da belirtildiği üzere, kesin süre geçtikten ve hatta takip eden celse tarihi itibariyle de masrafın yatırılmadığı anlaşılmaktadır. Kesin süre içinde, hatta takip eden celse öncesi de masraf yatsa idi dosya bilirkişiye tevdi edilecekti. Bu nedenle, kesin süre içinde masrafın yatmadığı mahkememiz kabulündedir.
16.Dosyada ispat külfeti davacıdadır ve iddianın ileri sürülüşüne bakıldığında, bilirkişi incelemesi gerekmektedir. Davacı taraf bilirkişi incelemesi için gerekli delil avansını, kendisine verilen kesin sürede yatırmamıştır.
17.Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar ışığında, davacı tarafça ispat edilemeyen davanın reddine karar vermek gerekmiştir. İhbar olunanlar taraf olmadığından ve hüküm taraflar hakkında kurulabileceğinden, onlar hakkında hüküm kurulmamıştır.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 35,90 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Hükmün niteliği ve tarihi dikkate alınarak, alınması gerekli 59,30 TL maktu ret harcının, davacı tarafça yatırılan 136,62 TL harçtan mahsubu ile hazineye gelir kaydına, arta kalan harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. …, davalı vekili Sn. Av. … ve İhbar olunan … vekili Sn. Av. …’ın yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/11/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır