Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/768 E. 2022/869 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/768
KARAR NO : 2022/869
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 04/12/2018
KARAR TARİHİ : 23/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; 13/10/2018 günü, dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın … mahallesi üzerinde seyir halinde iken karşıdan karşıya geçmeye çalışan müvekkiline çarpması neticesinde maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasının meydana geldiğini, her ne kadar kaza tespit tutanağında davacı asli kusurlu olarak gösterilse de mahkemece yapılacak incelemede esas kusur durumunun belli olacağını, kazaya ilişkin Antalya CBS’nin … soruşturma numaralı dosyasının mevcut olduğunu, müvekkilinin tedaviler gördüğünü ve kaza tarihi itibariyle öğrenci olduğunu, davalı yapılan başvurunun sonuçsuz kaldığını beyan ederek; 500,00 ₺ (TL) geçici ve 500,00 ₺ (TL) kalıcı iş göremezliğe ilişkin tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, dava dışı sigortalı araç sürücüsüne davanın ihbarının gerektiğini, davacının kazada tam ve asli olarak kusurlu olduğunu, kusurun tespiti bakımından ATK’dan rapor aldırılması gerektiğini, geçici iş göremezliğe ilişkin taleplerin teminat dışı olduğunu, davacının yasal faizi aşan talebinin reddi gerektiğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, haksız fiilden (trafik kazasından) kaynaklanan maddi tazminat talebinden ibarettir.
TBK m. 50 gereği; Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Dosyada ispat külfeti davacıdadır.
Davalı, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını ileri sürmüştür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Belirsiz alacak ve tespit davası” başlıklı 107. maddesinin 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (7251 sayılı Kanun) ile değiştirilmeden önceki metninde;
“(1)Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2)Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
(3)Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” düzenlemesi bulunmakta iken; 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile madde başlığı “Belirsiz alacak davası”; 2. fıkrası “(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” şeklinde değiştirilmiş; maddenin 3. fıkrası ise yürürlükten kaldırılmıştır. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. (Yargıtay HGK., 2021/9-774 E, 2022/1053 K) Bu genel belirlemeler ışığında, kusura yapılan itiraz, maluliyet durumunun net olmaması, bilinmemesi gibi durumlar göz önüne alınarak, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında, kabule göre hukuka aykırılık yoktur.
Kazaya ilişkin hasar dosyasının bir örneği ve poliçe örneği dosya arasındadır.
Talep gereği, davanın ihbarı yapılmıştır ve hastane belgeleri dosyaya kazandırılmıştır.
Mahkememizce aşamalarda kusur ve maluliyete ilişkin raporların düzenlenmesi için yazışmalar yapılmıştır.
Ankara ATK tarafından hazırlanan 27/11/2020 tarihli kusur raporunda özetle; dava dışı sürücünün %100 kusurlu olduğu, davacı yayanın kusursuz olduğu belirtilmiştir.
Antalya CBS’nin … Soruşturma, … karar sayılı dosyasına bakıldığında, taraflar arasında uzlaşma mevcut olduğundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmaktadır.
Trafik Kazası Tespit Tutanağı’nda; sürücü …’ın kusursuz olduğu olayda,yaya …’nın KTK’nun 68/1b3 maddesini(Işıklı işaret veya yetkili kişilerin bulunmadığı geçitlerde ve kavşaklarda , yaklaşan aracın uzaklık ve hızını gözönüne almadan veya aldığı halde uygun zamanda geçmemek) ihlal etmekle tam kusurlu olduğu belirtilmiştir. Savcılık dosyasından aldırılan, … tarihli Bilirkişi Raporu’nda; görüşü açık düz yol üzerinde seyreden ve 100 metre önce yaya geçidine yaklaştığını belirten levhalar ile yaya geçit levhaları ile yer çizgilerini dikkate almayıp mevcut hızını azaltmadan yaya geçidine gelen sürücü …’ın yaya geçidi üzerinde yayaya çarpmakla asli kusurlu olduğu olayda, yaya …’nın tali kusurlu olduğu kanaati belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 266/1. maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Trafik kazasına etki eden ve tarafların kusur durumlarının belirlenmesinde rol oynayabilecek olan araç hızlarının tespiti, aracın teknik özelliklerine göre kazanın oluş şeklinin belirlenmesinde zorunluluk bulunması vs. gibi bir durum yoksa, kazadaki kusur oranlarını belirlemenin teknik bilgiyi gerektiren bir yönü bulunmamaktadır.(Yargıtay 17. HD., 2019/2909 E,2020/7805 K.)
Antalya CBS’nin … Soruşturma, … karar sayılı dosyasına bakıldığında, taraflar arasında uzlaşma mevcut olduğundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu bilgiler ışığında bakıldığında, dosyamızda aldırılan bilirkişi raporunda, savcılık dosyası içeriği ve oradaki ifadeler de dikkate alınmıştır. Davacı yayadır ve raporda da beilrtildiği üzere, yolun olay yeri kesiminden karşıya geçişini, geçiş hakkına sahip olduğu yaya geçidinden yapıyor olduğu esnada geçiş hakkını kendisine bırakmayacak şekilde mahalden geçmek isteyen sürücü … idaresindeki otomobil tarafından çarpıldığı bu oluş şartlarında davacıya kusur izafesi yerinde değildir. Aksini öngören savcılık tarafından alınan kusur raporu ve kaza tespit tutanağı yerinde bulunmamıştır.
Antalya CBS’nin … Soruşturma, … karar sayılı dosyasının uzlaşma nedeniyle son bulduğu, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür.
Dava konusu olayda, düzenlenen uzlaşma tutanağı nedeniyle hukuk mahkemesinde tazminat istemiyle dava açılıp açılamayacağı ve CMK.nın 253/19. maddesinin hukuk davası açılmasına engel teşkil edip etmeyeceği irdelenmelidir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında da vurgulandığı üzere; 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun 253. maddesinde kanunda belirtilen suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulacağı belirtilmiş, aynı yasanın 252/19. maddesinde de “Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” düzenlemesi yapılmıştır.
2918 sayılı KTK’nın 111.maddesinde; “Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir.
Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” düzenlemesi yapılmıştır. Bu madde trafik kazaları sonucu meydana gelen zararlar yönünden özel bir düzenleme olup zarar veren ile yapılan, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar, yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.Yapılan ödemenin yetersiz olduğu dava sırasında defi olarak ileri sürülebileceği gibi, iki yıllık hak düşürücü sürede davanın açılmış olması da davacının anlaşma ile bağlı kalmak istemediği ve anlaşmanın geçersizliğine ilişkin irade açıklaması olarak kabul edilmelidir.
Her ne kadar CMK.nın 253/19. maddesinde ceza soruşturmasının uzlaşma ile sonuçlanması halinde ceza kovuşturması yapılmayacağı ve soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamayacağı ve açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılacağı düzenlemesi yapılmış ise de 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 111. maddesi ile yapılan özel düzenleme ile tazminat miktarlarına ilişkin olup da,yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir. Yine CMK’nın 253’üncü maddesinin 19’uncu fıkrasında düzenlenen hukuki sonucun doğması aynı maddenin 5’inci fıkrasında düzenlenen “uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukuki sonuçları anlatılır.” koşulunun gerçekleşmesine bağlıdır. Uzlaşma teklif edilirken, zarar görene, uzlaşmanın sağlanması halinde zarar sorumlularının hiçbirine tazminat davası açamayacağının tüm açıklığıyla anlatılması gerekir. Uzlaştırmacı tarafından imzalatılan uzlaşma raporunda genel bir ifade tarzıyla “Uzlaşmanın mahiyeti ile uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukuki sonuçları anlatılarak uzlaşma teklifinde bulunulmuştur. Tarafa uzlaşma yaptıktan sonra birbirlerinden başkaca talepte bulunamayacakları hatırlatıldı.” ibaresi yer alsa dahi bu açıklama, CMK’nın 253/5 madde ve fıkrasında düzenlendiği şekliyle, uzlaşmanın mahiyetinin ve uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukuki sonuçlarının anlatıldığı veya davacı tarafından anlaşıldığı anlamına gelmez.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalara göre, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun eldeki dava dosyası açısından 5271 sayılı CMK’ya göre özel kanun niteliğinde olduğu, özel kanun niteliğinde bulunan KTK’nın 111.maddesine göre tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten başlayarak 2 yıl içinde iptal edilebileceği, bu hükmün taraflar arasında doğrudan tazminat miktarıyla ilgili yapılan anlaşmalar ve ibranameler karşısında uygulanabildiği gözetildiğinde, ceza yargılaması esnasında tarafların uzlaşması halinde kıyasen ve ziyadesiyle uygulanabileceği, yasada öngörülen iki yıllık sürenin dolmamış olduğu, davacının hak ettiği anlaşılan miktar, uzlaşmanın ceza dosyasında yapılması ve davacının talep ettiği orada aldığı miktarın asıl zararının çok altında olması hususları nazara alındığında davacının uzlaşılması halinde sadece ceza dosyasındaki davanın düşeceği farizasıyla hareket ettiği hususu anlaşılmış olmakla, kabule göre, iş bu davanın açılmasında, talepte hukuki bir engel yoktur. (Antalya BAM., 2018/1450 E, 2019/80 K; 2021/1894 E, 2021/1658 K)
Tekrar dosyaya dönüldüğünde;
İstanbul ATK 2. Adli Tıp ihtisas dairesi tarafından ilk önce düzenlenen … karar tarihli, … karar sayılı raporunda özetle; davacının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre %18 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir.
Yerleşik Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere; Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Somut olayda kaza tarihi, 13/10/2018 olmakla, düzenlenecek raporun, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmesi gerekir. Bu nedenle, aşamalarda tekrar maluliyet raporu aldırılmış ve 22/04/2022 tarihli, 5993 sayılı ATK raporunda özetle; davacının, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre, % 24 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporları taraflara tebliğ edilmiştir.
Mahkememizce Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen rapora itibar edilmiştir.
Mahkememizce hesap bilirkişisinden rapor aldırılmıştır.
24/09/2022 tarihli hesap bilirkişi raporuna göre özetle; davacının geçici iş göremezlik zararının olmadığı, sürekli iş göremezlik zararının ise 949.411,57 ₺ (TL) olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Davacı vekili, … uyap tarihli dilekçesi ile taleplerini belirli hale getirmiş olup, bu dilekçe davalıya tebliğ edilmiştir.
Davalı vekili, talep artırımı dilekçesine karşı beyanda bulunmuştur.
Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
Bu hususlar doğrultusunda, hesap bilirkişi raporunun, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Aşamalarda, davacı lehine geçici ödeme kararı verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, Ankara ATK tarafından hazırlanan 27/11/2020 tarihli kusur raporu, 22/04/2022 tarihli, 5993 sayılı ATK raporundaki maluliyet raporu, hesap bilirkişisi raporu dikkate alınarak, davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, sürekli iş göremezlik zararı talebinin ise kabulüne karar vermek gerekmiştir. Davalı sigorta şirketinin cevabı yazısı tarihi 14/11/2018 olmakla, bu tarihten itibaren yasal faize hükmedilmiştir. Aşamalarda verilen 60.000,00 ₺ (TL)lik geçici ödemenin mahsubuna karar verilmiştir. Bu ödeme infazda dikkate alınacaktır. (Benzer yönde; Antalya BAM 4. HD., 2018/1439 E, 2019/455 K; 2022/48 E, 2022/1002 K)
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davacının sürekli iş göremezlik zararı talebinin KABULÜ İLE; davacının sürekli iş göremezliğine ilişkin 359.500,00 TL maddi tazminatın 14/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmasına, mahkememizin 06/07/2022 tarihli ara kararı ile TBK’nun 76. maddesi uyarınca ödenmesine karar verilen 60.000,00 TL geçici ödemenin/tazminatın davacı lehine hükmedilen sürekli iş göremezlik tazminatından mahsubuna,
2-Davacının geçici iş göremezliğe ilişkin talebinin REDDİNE,
3-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 35,90 ₺ (TL) başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 35,90 ₺ (TL) peşin harç ve aşamalarda yatan 1.230,00 ₺ (TL) tamamlama harcı toplamı 1.265,90 ₺ (TL) nin mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 23.291,54 ₺ (TL)’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 1.301,80 ₺ (TL)’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 4.895,30 ₺ (TL)’nin haklılık durumu gereği 4.887,00 ₺ (TL)’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta tebligat masrafı toplamı 14,00 ₺ (TL)nin haklılık durumu gereği, 13,50 ₺ (TL)’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, arta kalan masrafın davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 53.330,00 ₺ (TL) vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 500,00 ₺ (TL) vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, e- duruşma talep eden davacı vekili Av. … ‘in yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/11/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır