Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/767 E. 2021/738 K. 08.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/767
KARAR NO : 2021/738
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 04/12/2018
KARAR TARİHİ : 08/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Şirket Genel Kurul Kararının İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 04/12/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı …’nun Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı davalı … Turizm Ticaret ve Sanayi Lmited Şirketi’nde diğer pay sahipleri …, … ve … ile birlikte pay sahibi olduğunu, şirkette davacının %10, babası …’nun %50, annesi …’nun %30 ve erkek kardeşi …’nun %10 paya sahib olduklarını, şirketin 1992 yılından bugüne şirketin tüm ortaklarının şirketten elde ettikleri kazançlar ile yaşamlarını idame etmiş olup başkaca hiçbir ticari gelirlerinin bulunmadığını, şirket ortaklarından davacı ve …’nun yaklaşık 20 yıldır şirkette müdürlük görevini üstlendiklerini, ancak genel kurul toplantısından yaklaşık 2 hafta kadar önce tarafların özel yaşantılarından kaynaklanan bir sebeple büyük ortak ve aynı zamanda davacının babası olan …’nun şirkette davacının üzerine yürüdüğünü, hakaret içeren sözcükler sarf ettiğini ve hatta fiziki müdahalede bulunduğunu, erkek kardeşi ve babasının bir olarak davacının haklarını elinden almak, davacının tek gelirini yok etmek, davacının mahvına sebebiyet vermek için dürüstlük kurallarına aykırı olarak genel kurul yaptıklarını, genel kurulun akabinde çoğunluk hissedarların davacının cevap telefonu ve mail erişimini engellediklerini, kullandığı araca yakalama çırkartmaya yeltendiklerini, 22.10.2018 tarihinde gerçekleşen usule aykırı genel kurulda ise; genel kurul toplantı tutanağının 1. maddesinde toplantı başkanı seçilmiş, 2. maddesinde faaliyet raporu okunmuş ancak oylama yapılmamış, 3.maddesinde bilanço ve kar/zarar tabloları müzakere edilmiş ancak onaylanmamış, 4. maddesinde müdürler kurulu üyeleri ibrası oylanmış, 5. maddesinde kâr dağıtımı hususu müzakere edilmiş ve şirket bünyesinde bırakılmasına (%10 Ret %90 Kabul oyuyla) karar verilmiş, 6. maddesinde şirket müdürlerine maaş bağlanması hususu görüşülerek müdürlere maaş bağlanması (%10 Ret %90 Kabul oyuyla) kararı alınmış, 7. maddesinde müdürler kurulu üyeleri seçilmesi müzakere edilmiş ve şirket müdürlüğüne … ve …’nun seçilmesi kararı (%10 Ret %90 Kabul oyuyla) alınmış, 8. maddesinde de toplantıda görüşülecek başka konu kalmamış olduğundan son verilme kararı alındığını, Türk Ticaret Kanunu’nun limited şirketlerde genel kurul kararlarının butlanı ve iptalini düzenleyen 622’nci maddesinin yaptığı yollama ile anonim şirketlerde genel kurul kararlarının iptalini düzenleyen 445’nci maddede yer alan iptal sebepleri olan “kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı genel kurul kararı alınması” dair sebeplerin somut olayda oluştuğu gerekçesiyle dava açtıklarını, genel kurul usulüne aykırı toplandığından başkaca bir öncelemeye gerek olmaksızın genel kurul kararlarının tamamının yoklukla malul olduğunun mahkeme aksi kanaatte ise iptal edilebilir olduğunun kabulünün gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte Mahkememiz, genel kurul toptantı çağrısının usulüne aykırı olmadığı kanaatinde ise toptantıda alınan bir kısım kararların iptalinin gerektiğni, alınan tüm bu kararlar yönünden şirketin şu an hukuka aykırı bir biçimde müdürleri olarak gözüken … ve …’nun çok fazla yetkisi olduğundan ve davacının haklarına halel getirebilecek bir takim iş ve işlemlere girişme ihtimalleri bulunduğundan dava sonuçlanana kadar yürütmesinin geri bırakılması gerektiğini, bu nedenlerle 22.10.2018 tarihinde yapılan hukuka aykırı genel kurul kararının evvelen çağrı usulüne aykırı olması hasebiyle küll olarak yoklukla malül olduğunun tespitine, mahkeme aksi kanaatte ise sayılan gerekçelerle ilgili genel kurul karararının iptaline, yargılama giderleri ve ücret-i vekaletin davalıya yükletilmesine, yargılamanın devamı esnasında kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili mahkememize suduğu cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde iddia edilen beyanların gerçeği yansıtmadığını, davalı şirketin 1992 yılında … tarafından kurulduğunu, şirkette %50 payın baba …, %30 payın anne …, %10 payın davacı kızı … adına, %10 payında oğlu … adına tescil edildiğini, söz konusu hisselerin tamamen büyük ortak babanın çocuklarını iş hayatına kazandırmak maksadı ile bedelsiz devrettiği hisseler olduğunu, büyük hissedar babanın kızına duyduğu sonsuz güvenle şirketi kendisine teslim ettiğini ve uzun yıllardır şirket müdürlüğü görevini verdiğini, dava dilekçesinin aksine şirketin kuruluşundan bu yana maddi kaynağı … tarafından şahsi malvarlığı kullanılmak kaydıyla oluşturulduğunu, davacının kusurlu hareketleri nedeniyle ailenin tüm fertleri ile sıkıntılar yaşadığını, olağan genel kurul toplantısına da vekilini göndererek ailesiyle olan tüm bağlarını koparttığını, söz konusu toplantıda şirketin mali tablosu incelenmiş, davacının haksız ve hukuka aykırı olarak şirkete ait bedelleri şahsi banka hesaplarına aktardığının fark edildiğini, bugüne kadar duyduğu güven duygusu nedeniyle, hesapları incelemeyen aile fertlerinin söz konusu durumu fark edince davacının şirketten tamamen uzaklaştığını, bu olay nedeniyle davacının genel kurul da mali bilançolar yönünden ibra edilmemiş olup Antalya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… esas sayılı dosyası ile sorumluluk davası açıldığı ve halen yargılamasının devam ettiğini, belirtilenin aksine genel kurulun çağrı usulüne uygun toplandığını, söz konusu ticaret sicil yayın tarihi ve davacıya gönderinin teslim tarihi ile toplantı tarihi arasında yasal sürenin daha da üzerinde 16 gün gibi bir zaman diliminin mevcut olduğunu, 21.09.2018 tarihinde tarafların şirket merkezinde toplandığı, sundukları hazirun cetvelini imzalamış, toplantı gündemi konuşulurken davacının vekilinin toplantının ertelenmesini istediğini, T.T.K. nun 420. Maddesi uyarınca, davacı vekilinin talebinin kabul edildiğini, toplantının 1 ay süreyle ertelendiğini, söz konusu ertelenme duyurusunun 02.10.2018 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığını, 28.09.2018 tarihinde şirket müdürler kurulu başkanının yeniden toplantı kararı aldığı, bu kararın Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde 04.10.2018 tarihinde yayınlandığını, 22.10.2018 tarihinde taraflar şirket merkezinde toplanmış, sundukları hazurun cetvelini imzalandığını, yasa gereği oluşturulması gereken gündem görüşülüp oylandığını, çağrı usulü T.T.K. ‘nda öngörülen yasal çağrı ve toplantı usulü olduğunu, buna rağmen davacının çağrı usulüne aykırı toplanıldığı iddiasının altında yatan yasal dayanağını anlayamadıklarını, davacı tarafın toplantı gündeminin 2. ve 3. Maddelerinin oylanmadığını belirttiğini, toplantı gündeminin 2 ve 3 maddesi şirketin faaliyet raporu, mali bilançosu ve kar zarar tablosu hakkında olduğunu, söz konusu tablolar görüşüldükten sonra 4. Madde ile şirket ortaklarının oylandığını, davacı haricinde ki tüm ortakların oy çokluğu ile ibra edildiğini, oylanmadığı iddiasının asılsız olduğunu, 4. Maddenin amacının bu oylama olduğunu, davacı açıkça muhalefet etmediği maddeler hakkında iptal davası açamayacağından ve tutanakta bu iki madde de açıkça muhalefeti bulunmadığından bu iddiasının yasal dayanaktan yoksun olduğunu, TTK m. 448/3 uyarınca, davalı şirketin uğrayabileceği muhtemel zararlara karşılık, nitelik ve miktarı Mahkeme tarafından takdir edilecek şekilde davacı tarafından teminat gösterilmesine, genel kurulda alınan tüm kararlar kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına uygun olmakla ve hatta davacı huzurdaki davayı ikame etmekle kötü niyetli olduğu cihetle davacının 22.10.2018 tarihli genel kurulda alınan kararlara ilişkin iptal talebinin reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara duruşma gün ve saatini bildirir usulüne uygun meşruhatlı davetiyeler tebliğ edilmiş ve taraf teşkili sağlanmıştır.
Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, davalı şirkete ait sicil dosyası ile iptali istenen genel kurula ilişkin kayıt ve belgeler dosyamız arasına celp edilmiştir.
Mahkememizin … tarihli tensip ara kararı ile “…Davacıların ihtiyati tedbir taleplerinin bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği veya gecikme sebebi ile bir zararın ya da sakıncanın bulunacağına dair davanın başında tedbir kararını verilmesini gerektirecek nitelikte dava dilekçesi ve ekindeki bilgi ve belgelere göre mahkememizde yeterli kanaat oluşmadığı, ayrıca yönetim kurulu üyelerinin de TTK 449.Maddesi gereği görüşünün alınmadığı görülmekle davacının genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin isteminin reddine,…” karar verilmiştir.
Mahkememizce yargılama sırasında; 28/05/2019 tarihli oturum 3 nolu ara karar gereği davalı şirkete ait sicil dosyası, olağan genel kurul tutanağı, toplantıya çağrı ve tüm dosya kapsamı ile Mahkememizin …/… ESas sayılı dava dosyası da incelenmek suretiyle 22/10/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında çağrının usulüne uygun olup olmadığı, olağan genel kurulun yokluğunu gerektirecek sebeplerin bulunup bulunmadığı, ayrıca davacının muhalefet şerhinde bulunduğu, alınan genel kurul kararlarının iptalinin gerekip gerekmediği hususlarında rapor tanzimi için dosya re’sen seçilecek şirket işlemlerinde uzman mali müşavir bilirkişi ile ticaret hukuku alanında uzman nitelikli hesap bilirkişisine tevdi edilmiş, bilirkişiler … tarafından … tarihli rapor ile … tarihli ek rapor dosyaya ibraz edilmiştir.
Alınan kök ve ek raporun mevcut hali ile dosya kapsamına uygun nitelikte olmaması sebebiyle bu kez dava dosyası yeniden başkaca bir bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler … tarafından sunulan … tarihli raporda özetle; “…1. Davalının 2017 yılı ve 2018 yılı bilançolarına göre aynı yıllarda oluşan karlarının bir bölümünün borç ödemelerinde kullanıldığı, bir bölümünün ise aktif varlıkların artırılmasında kullanıldığı,
2. Genel kurulun ya da genel kurulda alınan kararların çağrı usulüne aykırılık sebebiyle iptalinin / geçersizliğinin tespitini gerektiren bir husus bulunmadığı,
3. Somut olayın özellikleri gereği, karın dağıtılmaması şeklindeki 5 nolu genel kurul kararı ile davacının kar payı alma hakkının ihlal edildiği söylenemeyeceğinden anılan kararın iptal edilebilir nitelikte olmadığı,
4. Müdürlerin mali haklarına ilişkin 6 nolu genel kurul kararı, ortakların kar payı alma hakkını ihlal ettiğinden iptal edilebilir nitelikte olduğu,” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE: Dava, davalı limited şirkette %10 pay sahibi olan davacı tarafından 22/10/2018 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında toplantıya çağrının usulüne uygun olmaması sebebi ile genel kurulun yokluğunun tespiti, aksi takdirde genel kurulda alınan bir kısım kararların iptali istemine ilişkindir.
Davacının davalı limited şirkette %10 pay sahibi olması nedeni ile dava açma şartının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafça çağrının çağrıya yetkili organlarca yapılmaması nedeni ile usulüne uygun olmadığının iddia edildiği, davalı şirket tarafından davacının kusurlu hareketleri ile şirkete zarar verdiğinin iddia edildiği, mahkememizin …/… esas sayılı dosyasında davacı aleyhine açılan sorumluluk davasının bulunduğu görülmüştür.
Genel Kurula çağrının usulüne uygun olup olmadığı yönünden yapılan değerlendirmede:
TTK 617/3. Maddesinde; “Toplantıya çağrı, azlığın çağrı ve öneri hakkı, gündem, öneriler, çağrısız genel kurul, hazırlık önlemleri, tutanak, yetkisiz katılma konularında anonim şirketlere ilişkin hükümler, Bakanlık temsilcisine ilişkin olanlar hariç, kıyas yoluyla uygulanır. Her ortak kendisini genel kurulda ortak olan veya olmayan bir kişi aracılığıyla temsil ettirebilir.” şeklinde belirtilmiştir.
TTK. 410/2. hükmü gereği Limited Şirketlerde de kıyasen uygulama alanı bulacağından Limited Şirket Genel Kurulunun toplantıya çağrısına ilişkin kararlarında müdürler tarafından kurul kararı şeklinde alınması gerekir.
Dava konusu somut olayda, davalı şirketin 3 kişiden oluşan müdürler kurulunun 31/08/2018 tarihli çağrı kararının başkan ve 1 üyenin katılımı ile aldığı, bu toplantıya 3. Üyenin de davet edildiği, ancak katılmadığına dair dosya kapsamında bilgi ve iddianın bulunmadığı, alınan bu kararla genel kurulu toplantıya çağrı prosedürünün işletildiği ve genel kurulun 21/09/2018 tarihinde tüm payların temsili ile katıldığı görülmüştür.
Genel kurul toplantı tutağında çağrı usulüne ilişkin bir itiraz bulunmamaktadır. 21/09/2018 tarihli genel kurul toplantısı TTK 420 maddesi uyarınca ertelenmiş, erteleme üzerine 22/10/2018 tarihinde yeniden genel kurul toplantısı yapılması için müdürler kurulu tarafından 28/09/2018 tarihli karar alındığı belirtilmiş ise de; buna ilişkin kararın bulunmadığı görülmüş, ancak çağrı üzerine yapılan genel kurul toplantısına tüm pay sahiplerinin temsil edilerek katıldığı görülmüş ve bu toplantı tutanağında da çağrı usulüne itiraza ilişkin bir husus bulunmadığı görülmüştür.
Yukarıda açıklanan hususlar birlikte değerlendirildiğinde: TTK 417/2. Maddesi uyarınca Limited Şirketlerde kıyasen uygulama alanı bulan TTK 416/1 maddesinde; “Bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı varolduğu sürece karar alabilirler.” düzenlemesi mevcut olup, çağrı kararının kurul kararı olmadığı ve bu sebeple geçersiz olduğu kabul edildiğinde dahi dava konusu kararların alındığı genel kurul toplantısına tüm pay sahipleri katılmış olduğundan ve aralarından hiç biri toplantının çağrıya ilişkin hükümlere uyulmadan yapıldığına dair bir itirazları bulunmadığından 22/10/2018 tarihli genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların yok hükmünde olduğundan söz edilmesi mümkün değildir.
Davacının genel kurulda alınan kararların iptali istemine yönelik yapılan değerlendirmede:
Kar payı dağıtılmamasına ilişkin 5 nolu karar yönünden yapılan değerlendirmede;
Genel Kurul, 5 nolu ara kararının kar dağıtımı ile ilgili olup, davacının TTK 622 ve 446/1-a maddeleri gereği bu karara red oyu kullanarak ve muhalefetini tutanağa geçirmek suretiyle iptal davası açmaya hak kazandığı görülmüştür.
Genel kurul kararının iptaline karar verilebilmesi için kararın kanuna veya ana sözleşme hükümlerine veya da dürüstlük kuralına aykırı olması gerekmektedir. Dava konusu genel kurulda 5 numaralı kararın toplantı ve karar yeter sayılarına uyularak alındığı görülmüştür.
TTK. 523. maddesinde; “Kanuni ve esas sözleşmede öngörülen isteğe bağlı yedek akçeler ayrılmadıkça pay sahiplerine dağıtılacak kâr payı belirlenemez.
Genel kurul;
a) Aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse,
b) Bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa,
Kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına da karar verebilir…” düzenlemesi mevcut olup, davalı şirket tarafından kanuni yedek akçe ayrılmadığı görülmüştür.
Şirket tarafından alınan kar dağıtmama kararının kanuna, dürüstlük kuralına aykırı olarak alındığının kabul edilebilmesi için uygulamada bazı kriterler getirilmiştir. Zira, genel kurul karın dağıtılması veya dağıtılmaması konusundaki yetkisini keyfi bir biçimde kullanamaz. Genel kurul tarafından söz konusu yetki kullanılırken pay sahiplerinin kara ilişkin menfaati ile karın dağıtılmayarak şirket bünyesinde kalması halinde sağlanabilecek şirket menfaati arasında denge kurulması gerekmektedir. Nitekim, bu husus Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26/12/2017 tarih 2016/8800 Esas, 2017/7610 Karar sayılı emsal içtihadında; “…anonim şirket kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi maksat ve konular için kurulur” (TTK madde 331) ve kâr elde etmek ve paylaştırmak nihai amacını elde etmek hedefine yönelir ve bu yolda çaba harcar. Ortaklığın bütün organları bu nihai amaca uygun kararlar almak zorundadır. Şirketin nihai amacının kâr elde edip ortaklara dağıtması esas olmakla birlikte anasözleşmeye konulacak hükümler yanında kanunda gösterilen nedenler bu genel ilkenin istisnalarını oluşturmaktadır. Bu istisnaların en önemlisi ve uygulamada da sıkça görülüp dava konusu uyuşmazlığa da konu olan TTK’nın 523/2. maddesindeki düzenlemedir. Anılan düzenleme gereğince genel kurul, aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse, bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa, kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına da karar verebilir. TTK’nın 452. maddesinde belirtilen müktesep haklardan olan kâr payı hakkı ile bu hakkın istisnasını oluşturan TTK’nın 523/2. fıkrası arasındaki hassas dengenin kurulması zorunludur. …
Bu durumda mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, davalı şirketin faaliyet gösterdiği sektörün genel gelişimi, davalı şirketin ekonomik faaliyet ve amaçları ayrıca şirket işlemlerinin devamlı gelişmesini veyahut mümkün olduğu kadar istikrarlı kâr payı dağıtılmasını temin bakımından davalı şirketin ne oranda kâr payı dağıtması gerektiği yolunda içinde finans yada muhasebe uzmanının da bulunduğu bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekir iken, yazılı şekilde eksik incelemeyle şirketin kâr dağıtmaması için uygun koşulların mevcut olduğu gerekçesiyle kar dağıtımına ilişkin genel kurul kararının iptali isteminin reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” şeklinde belirtilmiştir.
Dava konusu somut olayda, şirket tarafından dağıtılmayan karın ne surette değerlendirileceği konusunda genel kurul tutanağında bir açıklamanın bulunmadığı görülmüştür.
Mahkememizce mali müşavir bilirkişi tarafından da şirketin mali analizi yapılmış ve hali hazırda karın büyük bir bölümünün borç ödemelerinde kullanıldığı, bir bölümünün de aktif varlıkların arttırılmasında kullanıldığı değerlendirilmesinde bulunulmuştur.
Yukarıda belirtilen Yargıtay kararı doğrultusunda yapılan değerlendirmede: Davalı şirketin davaya konu dönemde dahil olmak üzere uzun zamandan beri kar dağıtmamasının bir hak ihlali oluşturup oluşturmadığı hususunun incelendiğinde şirketin devam eden yada kredi aşamasında olan bir yatırımının bulunmadığı, kısa vadeli borçların ortaklara borç ödemesinden kaynaklandığı, ortaklara borçları ödünç ilişkisinden kaynaklandığı, dağıtılmayan karların geçmiş dönemden bu yana bu şekilde değerlendirildiği, davacının önceden dağıtılmayan şirket karını bu şekilde tasarrufta bulunulmasına bir itirazının olmadığı, davaya konu dönemde de kendisine ortaklara borçlar kalemi altında ödeme yapıldığı, dolayısıyla dava konusu dönemde alınan kar dağıtmama kararı ile davacının hak ihlalinden söz edilemeyeceği görülmekle bu yöndeki iptal isteminin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Şirket müdürlerinin mali haklarına ilişkin 6 nolu karar yönünden ilişkin 5 nolu karar yönünden yapılan değerlendirmede;
TTK 616/1-h maddesinde; müdürlerin ücretlerinin belirlenmesi, genel kurulun devredilemez yetkileri arasında düzenlenmiştir. Dava konusu 22/10/2018 tarihli genel kurul toplantısının 6 nolu kararıyla şirket müdürlerinin her birine 15.000 TL maaş bağlanması önerisi davacı ortağın muhalefetine karşın diğer ortakların kabul oyuyla oy çokluğuyla kabul edilmiştir. Davacı bu karara karşı ret oyu kullanmak ve muhalefetini tutanağa geçirmek suretiyle iptal davası açmaya hak kazanmıştır.
Her ne kadar davalı vekili 26/10/2021 tarihli duruşmada 2018 yılı genel kurulda müdür maaşlarına ilişkin iptali talep edilen maddenin ortadan kaldırılmasına karar verildiğini belirtmiş ise de; söz konusu genel kurul kararının mevcut olması, 2018 yılında yeni bir düzenleme yapılmasının bu genel kurul kararını re’sen ortadan kaldırmadığı dikkate alınarak esas yönünden inceleme yapmak gerekmiştir.
Mahkememizce yapılacak incelemede müdürlerin birlikte aynı zamanda şirkette çoğunluk ortak olmalarından dolayı müdürlerin ücretini belirleyen genel kurul kararıyla azınlıkta kalan pay sahiplerinin kar payı alma haklarının ihlal edilip edilmediği hususu önem arz etmektedir. Önemli olan, müdürlerin ücret hakkı ile ortakların kar payı alması arasında denge kurulması, müdürlere fahiş ücret ödemesi yapılarak ortakların kar payı alma haklarının ihlal edilmemesi gerektiğidir. Bu hususta yapılacak değerlendirmenin ne şekilde olacağına ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11/12/2019 tarih, 2019/336 Esas, 2019/8055 Karar sayılı emsal içtihadında; “… Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken genel kurulun yapıldığı dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir. Bu itibarla mahkemece, davalı şirketin defter ve kayıtları celp edilip açıklanan şekilde araştırma ve değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmek…” şeklinde belirtilmiştir.
Dava konusu somut olayda, davacı ortak şirkette %10 paya sahip azınlık konumundadır. %90 hisseye sahip diğer ortaklar ise aile bireyleri olup baba, anne ve kardeştir. Şirketin son 5 yıldır kar dağıtımı yapmadığı, 22/10/2018 tarihli genel kurul öncesinde müdürlere yönetici ücreti ödenmediği, şirkette böyle bir uygulamanın bulunmadığı görülmüştür. Şirketin dönem karları dikkate alındığında müdürlere yapılacak ödemenin dönem karının 2017 yılı için yaklaşık %57’si, 2018 yılı için yaklaşık %30’una tekabül edeceği, dolayısıyla karın önemli bir bölümünün müdürlere ödenecek ücrete karşılık geleceği anlaşılmaktadır. Bir aile şirketi olan şirkette ortaklar arasındaki anlaşmazlık nedeniyle davacının çoğunluk pay sahiplerinin oyuyla müdürler kuruluna alınmaması, şirket uygulamasında bulunmamasına rağmen yöneticiler için ücret takdir edilmesi ile yöneticilere ödenecek bu ücretin şirket karında azımsanamayacak bir pay oluşturması birlikte değerlendirildiğinde söz konusu mali haklara ilişkin düzenlemenin bir kısım ortaklara örtülü kar payı aktarımı niteliğinde objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığı kabul edilerek söz konusu kararın iptal edilmesi gerektiği kanaatine varılarak davanın kısmen, kısmen reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı gerekçeli kararda anlaşılacağı üzere;
1-Davanın KISMEN KABUL; KISMEN REDDİ ile,
Davalı … Turizm Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.’nin 22/10/2018 tarihli 2017 yılı olağan genel kurulu 6 nolu kararının İPTALİNE,
2-Davacı tarafın fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 59,30 TL harçtan peşin olarak alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalı şirketten tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğiden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğiden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yapılan 91,90 TL ilk dava masrafı, 19,50 TL müzekkere, 107,50 TL tebligat gideri, 4.800,00 TL. Bilirkişi giderinden ibaret toplam 5.018,90 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranı gözetilerek takdiren 2.354,05 TL ile 91,90 TL ilk dava masraf toplamı olan 2.445,95 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
7-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde talep aranmaksızın davacıya İADESİNE,
Dair; davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/11/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır