Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/756 E. 2021/813 K. 06.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/756
KARAR NO : 2021/813
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 30/11/2018
KARAR TARİHİ: 06/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 30/11/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı şirket arasında 01.12.2016 tarihinde 2017 yılı yaz sezonunu kapsayan … Anlaşması yapıldığını, … numaralı Ülkemize Turist Getiren (A) Grubu Seyahat Acentalarına Destek Sağlanması Hakkında Kararın Uygulama Usul ve Esaslarına Dair Tebliğe göre uçakla getirmiş oldukları belli turiste karşılık Kültür ve Turizm Bakanlığınca ödemeler yapıldığını, bu tür alacakları yurt dışı A grubu seyahat acentaları (yani tur operatörleri) da … Acentası üzerinden aldığını, tüm ihtarlarına rağmen davalı tarafın bu hususta bir ödemeye yanaşılmadığından söz konusu davayı açma zorunluluğu doğduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 200.000,00 TL’nin faizi ile birlikte; yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 01.12.2016 tarihli sözleşme bulunduğunu, ancak bu sözleşmenin İngilizce hazırlanıp imzalanmış bir sözleşme olduğunu, 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanunun 1. maddesi gereğince, Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmağa mecbur olduklarını, Türkçe olmayan bir sözleşmenin Türk şirketi olan davalı şirketi bağlamayacağını, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 223. maddesinde “Yabancı dilde yazılmış belgeye dayanan taraf, tercümesini de mahkemeye sunmak zorundadır.” hükmüne yer verilmediğini, davacının bu belgenin tercümesini süresinde sunmadığını, bu nedenle delil olarak kabul edilmemesi gerektiğini, 01.12.2016 tarihli sözleşmenin kabulü anlamına gelmemekle beraber aynı sözleşmenin 9. maddesinde sözleşmeye uygulanacak hukuk ve mahkemeler Polonya Hukuku ve Polonya Mahkemeleri olarak tespit edildiğini, husumet ve görev itirazın da bulunduğunu, davacının davasını … numaralı tebliğe dayandırdığını, ancak bu tebliğin amacının 16/4/2003 tarihli ve 4848 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun çerçevesinde, turizm sektörünün uluslararası rekabet gücünün korunmasını teminen, havayolu ile ülkemize turist getiren (A) grubu seyahat acentalarına sağlanacak desteğe ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğunu, bu Tebliğ kapsamındaki destekten en az 100 yolcusu bulunan bir uçak ile; Antalya Gazipaşa-Alanya, Antalya, Muğla Dalaman, Muğla Milas- Bodrum, İzmir Adnan Menderes, Kütahya Zafer, Trabzon, Denizli Çardak, Isparta Süleyman Demirel, Eskişehir Hasan Polatkan, Ordu Giresun, Samsun Çarşamba ve Erzurum havalimanlarına tarifeli ve tarifesiz (charter), İstanbul Sabiha Gökçen havalimanına ise tarifesiz (charter), İran’dan (a) bendinde belirtilen havalimanlarına ulaşmak üzere Türkiye’deki diğer havalimanları üzerinden gerçekleştirilen kapalı grup, uçak seferi ile ülkemize tek başına veya birlikte turist getiren seyahat acentalarının yararlandırılacağını, destek verilecek dönem ve ödeme miktarının ise 1/1/2017 saat 00.00 (dahil)–31/12/2017 saat 23.59 (dahil) arasında iniş saatleri esas alınarak, 2 nci maddede belirtildiği şekilde tarifeli ve tarifesiz (charter) turistik uçak seferleriyle turist getiren seyahat acentalarına uçak seferi başına 6.000 ABD Doları destek sağlandığını, 200 ve daha fazla koltuk sayısına sahip uçaklarla yapılan tarifesiz (charter) uçak seferlerinde en az 150 yolcu getirmek kaydıyla, birinci fıkrada yer alan destek tutarı %30 oranında artırılarak uygulandığını, bir uçakta, bir veya birden fazla seyahat acentası tarafından getirilen turistin bulunması halinde, her bir seyahat acentasına verilecek destek tutarı, o seyahat acentasının getirdiği yolcuların uçaktaki toplam yolculara oranı esas alınarak hesaplandığını, belirtilen dönemler içerisinde yolcuları tek bir seyahat acentası tarafından getirilen seferlere ilişkin talepler öncelikle sonuçlandırılacağını, bu hükümler karşısında davacının müvekkil şirketten nasıl bir talebi olduğu anlaşılamadığını, Davacının A grubu seyahat acentesi ile tur operatörü kavramını aynı gibi gösterme çabasında olduğunu, ancak ikisi birbirinden farklı kavramlar olduğunu, zira A grubu seyahat acentesi olabilmek için 1618 Sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu uyarınca gerekli şartları yerine getirmek ve yine aynı kanun uyarınca Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan A grubu seyahat acentesi belgesi alması gerektiğini, davacının tur operatörü olduğunu, müvekkilinin ise A gurubu seyahat acentesi olduğunu, tur operatörünün; seyahate çıkıştan geri dönüşe kadar seyahati, konaklamayı, yeme-içmeyi, eğlenceyi, rehberlik hizmetlerini, şehir turlarını da içeren bir paket tur hazırlayan ve bu turları doğrudan veya seyahat acentaları aracılığıyla satan kuruluşlar olduğunu, dolayısıyla Polanya’da tur operatörlüğü faaliyetinde bulunan yani Polonya’da tur satışı yapan davacının huzurdaki davayı neden müvekkile yönelttiği anlaşılamadığını, davacının Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli A grubu seyahat acentası olduğunu iddia ediyorsa bunu ispatlaması gerektiğini, Bakanlık nezdinde bir alacağı olduğunu iddia ediyorsa davasını Bakanlığa yöneltmesi gerektiğini, Davacının müvekkil şirkete ulaşmış ihtarı bulunmadığını, davacının delilleri arasında bulunan 01.12.2016 tarihli yer hizmetleri sözleşmesinin 2. maddesinde müvekkil ile davacının çalışma şekli kararlaştırıldığını, bu madde kapsamında rezervasyon, transfer,ekstra tur satışı, müşteri şikayetlerinin çözümlenmesi gibi konularda müvekkil şirket davacıya hizmet sunmakta olduğunu, bu sözleşme kapsamında da müvekkil şirketin Bakanlık tarafından verilen bir desteği davacıya ödemesi söz konusu olamayacağını, kaldı ki müvekkil nezdinde davacıya ödenmek üzere Bakanlık tarafından müvekkile ödenen bir tutar da bulunmadığını, davacının davasını belirsiz alacak davası ve kısmi dava olarak açamayacağını, zira iddia ettiği alacak miktarını tebliğdeki usullere göre hesaplayıp bilebilecek durumda olduğunu beyanla davacının davasının reddine,yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
Taraflara usulüne uygun duruşma gününü bildirir meşruhatlı davetiye tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmıştır.
Davacı vekiline taraflar arasında akdedilen 01/12/2016 tarihli ana sözleşme ve ana sözleşmesinin Türkçe çevirisiyle birlikte bir suretini sunması için kesin süre verilmiş, davacı vekilince sözleşmenin tercümesi yaptırılarak dosyaya ibraz edilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılamada: Dosya davacının davalıdan alacak istemlerinin yerindeliği ve alacak miktarı konusunda rapor tanzimi için turizm konusunda uzman bilirkişiye tevdi edilmiş, turizm bilirkişisi … tarafından mahkememize sunulan 09/08/2020 tarihli raporda özetle; “…1-… numaralı Ülkemize Turist Getiren ( A) Grubu Seyahat Acentalarına Destek Sağlanması Hakkında Kararın Uygulama Usul ve Esaslarına Dair Tebliğ kapsamında Bakanlıkça Davalı tarafa yapılan ödemelerden sübvanse ödemelerinden dolayı taraflar arasında akdedilen 10.08.2017 tarihli ek sözleşme kapsamında Davacı tarafın Davalı taraftan 2.545.263,75 TL alacaklı olduğu,
2- Bu alacak tutarının dönemsel olarak dağılımın ise aşağıda tabloda yer aldığı gibi olduğu,
2017 Yılı
Uçuş Adedi
Sübvanse Tutarı USD
TL Karşılığı
Davacıya Ödenmesi Gereken
Nisan
3
18.000
63.626,40
60.445,08
Mayıs
13
78.000
275.433,60
261.661,92
Haziran
22
132.000
466.026,00
442.724,70
Temmuz
32
192.000
675.244,80
641.482,56
Ağustos
31
186.000
639.691,20
607.706,64
Eylül
25
150.000
536.355,00
509.537,25
Ekim
1
6.000
22.848,00
21.705,60
TOPLAM
127
762.000
2.679.225,00
2.545.263,75
3- Davacıya ödenmesi gereken tutarlara sözleşme kapsamına göre Bakanlıkça Davalıya ödendiği tarihi takip eden 14 günün sonundan itibaren faiz istenebileceği,
4- Davacı tarafça Davalıdan fazlaya ilişkin haları saklı kalmak kaydıyla 200.000,00 TL talep edildiği” sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Dosya davalı vekilinin itirazları doğrultusunda önceki rapor düzenleyen bilirkişiye ek rapor tanzimi için tevdi edilmiş, bilirkişi … tarafından ibraz edilen 15/12/2020 tarihli ek raporda özetle; “…Davalı vekili her ne kadar sözleşmenin geçersizliğinden ve tarafımın bu hususa değinmediğinden bahsetmiş ise de tarafımın dosya kapsamına sunulan belgelerin geçerliliği veya geçersizliğine ilişkin bir belirleme ve tespit yapma imkanı olmadığı, bu husustaki takdirim Sayın Mahkemeye ait olduğu, raporun ve raporda tespit edilen hususların takdiri ve değerlendirilmesinin de zaten tarafımca Sayın Mahkemeye bırakıldığı,
Yine raporda yabancı dilde hazırlanmış 01.12.2016 tarihli sözleşmenin geçerli görüldüğünü, hem de aynı sözleşmenin 9. maddesinde sözleşmeye uygulanacak hukuk ve mahkemeler Polonya hukuku ve Polonya Mahkemeleri olarak tespit edildiğinin görmezden geldiğini beyan etmiş olup, bu hususun değerlendirilmesi tamamen Sayın Mahkemenin takdirinde olduğundan raporda bu hususa tarafımca değinilmemiştir.
Yine dilekçelerinde husumet ve görev itirazlarının da bulunduğunu, bu husus cevap dilekçesinde açıkça ifade edildiği halde bu konuya raporda hiç değinilmediğini beyan etmiş olup, bu hususun değerlendirilmesi tamamen Sayın Mahkemenin takdirinde olduğundan raporda bu hususa tarafımca değinilmemiştir.
Yine davacının delillerinde yine aynı tebliğ ve 01.12.2016 tarihli sözleşme yer almasına rağmen raporda baştan sona dava dilekçesinde ve delillerde yer almayan bir belgeyi esas alındığını, halbuki bu belgeye dava dilekçesinde dayanılmadığını ve deliller arasında gösterilmediğini, davacı tarafın vekil değişikliğine gittiğini, yeni vekaletname sunan vekil beyan dilekçesi ekinde bu belgeyi sunduğunu, ilk celsede de taraflarınca iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olması nedeniyle kabul etmediğimizi belirttiklerini, bu belgeye dayanarak rapor hazırlandığını beyan etmiş olup, dosya kapsamında neyin delil olarak kabul edilip neyin kabul edilmeyeceği veya süreye ilişkin hususların değerlendirilmesi tamamen Sayın Mahkemenin takdirinde olup, tarafımca dosya münderecatında bulunan belge ve bilgiler ışığında rapor hazırlanmıştır.
SONUÇ VE KANAAT : Davalı vekilinin Kök Raporuma karşı beyan ve itirazlarına ilişkin cevaplar ve değerlendirmeler Ek Raporumun Değerlendirmeler bölümünde açıklanmış olup, takdiri ve değerlendirilmesi Yüce Mahkemenize ait olmak üzere,
Tarafımca yapılan tespit ve değerlendirmeler turizm yönüyle ve sektörde hayatın olağan akışında var olan, reel ve genel kabul görmüş ilkeler ışığında yapılmış, delillerin ve raporun takdiri ve değerlendirilmesi de Sayın Mahkemeye bırakılmıştır.
Bu nedenle de kök raporumda yapılan tespit ve değerlendirmelerde tenkidi gerektirir veya yeniden değerlendirilmesi gereken bir hususun olmadığı…” sonuç ve kanaate varılmıştır.
Davacı vekiline 6100 s. HMK’nin 107/2. maddesine göre, davacı tarafa iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi ve belirleyeceği değere göre varsa eksik peşin harcı tamamlaması için kesin süre verilmiş, talep artırım dilekçesi ile 2.345.263,75 TL arttırılarak, toplam 2.545.263,75 TL olarak arttırılmıştır.
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE:
Dava, turizm sözleşmesinden doğan alacak istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki usule ilişkin uyuşmazlık; dava konusu ihtilaf nedeniyle Türk Mahkemelerinin yetkili olup olmadığı ve yabancı dilde hazırlanan sözleşmenin 805 sayılı yasaya aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Esasa dair uyuşmazlık ise; davacı ile davalı şirket arasında 01.12.2016 tarihinde 2017 yılı yaz sezonunu kapsayan … Anlaşması nedeniyle davalı şirkete … numaralı Ülkemize Turist Getiren (A) Grubu Seyahat Acentalarına Destek Sağlanması Hakkında Kararın Uygulama Usul ve Esaslarına Dair Tebliğine göre bakanlıkça davalıya ödenen paranın davacıya verilmesi isteminin yerindeliği noktasında toplanmaktadır.
Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunmadığı yönündeki itiraz hakkında değerlendirme:
01.12.2016 tarihli sözleşmenin 9. maddesinde sözleşmeye uygulanacak hukuk ve mahkemeler Polonya Hukuku ve Polonya Mahkemeleri olarak tespit edilmiş ve davalı tarafından da bu sözleşme hükmüne göre yargılamada görevli ve yetkili mahkemenin Polonya Mahkemelerinin olduğundan bahisle itiraz sunulmuştur.
Münhasır yetki ve kamu düzeninin söz konusu olmadığı hallerde yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlıklarda yabancı bir devlet mahkemesinin yetkili kılınması mümkün ve böyle bir halde kural olarak davanın yetkili kılınan yabancı devlet mahkemesinde açılması gerekir ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.05.1984 gün ve 1982/12-524 E, 1984/522 K sayılı ilamında da belirtildiği üzere iyiniyet kuralları yetki konusunda da uygulama yeri bulur. Somut olayda, yabancı devlet mahkemesini yetkilendiren yetki sözleşmesine rağmen yabancı uyruklu davacı, Türk uyruklu davalının ikametgah mahkemesinde dava açtığından, kendi ikametgah mahkemesinde kendisini daha iyi savunabilecek olan davalının davaya bakma hususunda Polonya Mahkemeleri’nin yetkili bulunduğu yolundaki itirazı TMK’nın 2. maddesi hükmüne aykırılık oluşturur. Bu sebeple davalı tarafın dava konusu uyuşmazlık nedeniyle Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunmadığı yönündeki itiraza itibar edilmemiştir.
Konuya birebir emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/3848 E. 2017/5825 K. sayılı kararı şöyledir: “Davalı vekili; taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye göre uyuşmazlığın çözümünde Cenevre Kantonu Mahkemeleri’nin tek yetkili olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında düzenlenen ve inkar edilmeyen sözleşme gereğince uyuşmazlık halinde Cenevre Kantonu Mahkemeleri’nin yetkili olacağının kararlaştırıldığı, uyuşmazlığın Türk Mahkemeleri’nin münhasır yetkisinde bir uyuşmazlık olmadığı ve dava konusu itibari ile tarafların uygulanacak hukuku seçme özgürlük ve yetisinin bulunduğu, bu nedenle davalı tarafın itirazının haklı olduğu gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine ve MÖHUK’un 47. maddesi uyarınca dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, şirket kuruluşu ve yönetim anlaşmasından kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde, taraflar arasındaki sözleşmede yetki şartının bulunduğundan bahisle davalının yetki itirazının kabulü ile dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir. Ancak münhasır yetki ve kamu düzeninin söz konusu olmadığı hallerde yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlıklarda yabancı bir devlet mahkemesinin yetkili kılınması mümkün ve böyle bir halde kural olarak davanın yetkili kılınan yabancı devlet mahkemesinde açılması gerekir ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.05.1984 gün ve 1982/12-524 E, 1984/522 K sayılı ilamında da belirtildiği üzere iyiniyet kuralları yetki konusunda da uygulama yeri bulur. Somut olayda, yabancı devlet mahkemesini yetkilendiren yetki sözleşmesine rağmen yabancı uyruklu davacı, Türk uyruklu davalının ikametgah mahkemesinde dava açtığından, kendi ikametgah mahkemesinde kendisini daha iyi savunabilecek olan davalının davaya bakma hususunda Cenevre Kanton Mahkemeleri’nin yetkili bulunduğu yolundaki itirazı TMK’nın 2. maddesi hükmüne aykırılık oluşturur. Bu durumda, mahkemece davalının yetki itirazının TMK’nın 2. maddesi hükmü ile bağdaşmayacağı nazara alınarak yetki itirazının reddiyle işin esasının incelenerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeksizin yazılı gerekçeyle dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle de davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.”
Yabancı dilde hazırlanan sözleşmenin 805 sayılı yasaya aykırı olduğu yönündeki itiraz hakkında değerlendirme:
Somut olayda sözleşmeye taraf olan şirketlerin birisinin Polonya diğerinin ise Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde olduğu görülmektedir.
805 Sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, “Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmağa mecburdurlar” şeklinde hükmü ile sadece sözleşmenin taraflarının Türk tabiiyetinde olması halini düzenlemiş ve böyle bir durumda da 4. maddeye göre, “Bu kanunun mevkii meriyete vaz’ından sonra birinci ve ikinci maddeler ahkamına muhalif olarak tanzim kılmmış olan evrak ve vesaik şirket ve müesseseler lehine nazarı itibara alınmaz.” diyerek sözleşmenin geçersiz olduğu ifade edilmiştir. |
Davalı tarafın dava dosyasına sunmuş olduğu Yargıtay 11. HD., 05.11.2015 tarih, 2014/15066 Esas ve 2015/11597 karar sayılı içtihadında tarafların Türk şirketler olduğu ve sözleşmenin İngilizce yapıldığı bu sebeple Yüksek Mahkeme tarafından sözleşmenin geçersiz olduğu ve Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir. 805 Sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun’un 1. ve 4. maddelerinin sözleşmenin taraflarının Türk şirketleri olduğu durumlarda sözleşmenin yabancı dilde yapılamayacağı aksi halde sözleşmenin geçersiz olduğu düzenlenmiştir.
Dava konusu olayda taraflardan birisi Türk şirketi iken diğeri yabancı uyruklu bir şirkettir. Sözleşme de İngilizce yapılmıştır.
805 Sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun’un 2. maddesine göre, “Ecnebi Şirket ve müesseseler için bu mecburiyet Türk müessesatı ile ve Türkiye tebaasından olan efrat ile muhabere, muamele ve temaslarına ve devair ve memurini Devletten birine ibraz mecburiyetinde bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiştir.”
Görüldüğü üzere taraflardan birisi yabancı olan ve diğer tarafı Türk olan şirketler için sözleşmenin Türkçe yapılma zorunluluğu ancak sözleşmenin Devlete ibraz zorunda oldukları evrak ve defterlerine ilişkindir. Bunun dışındaki durumlarda Türkçe yapma zorunluluğu bulunmamaktadır. Dava konusu olayda 2. maddedeki gibi taraflardan birisinin yabancı olduğu bir durum söz konusu olsa da taraflar arasındaki sözleşmenin devlete ibrazına dair bir anlaşma yer almadığı için Türkçe yapma zorunluluğu da bulunmamaktadır. (Aynı yönde Yargıtay 15. H.D 2020/1714 E. 2020/2652 K. sayılı kararı ) Bu sebeple davalının bu yöndeki itirazına da itibar edilmemiştir.
Esasa ilişkin değerlendirme:
Dava dosyası münderecatında yapılan tetkik ve incelemelerde; Taraflar arasında 01.12.2016 tarihinde 01.12.2016-30.10.2017 tarihleri arası dönemi içeren “… & Destınatıon Servıcess Taşıma Sözleşmesi” düzenlendiği, 10.08.2017 tarihinde taraflarca 01.12.2016 tarihli sözleşmeye ek olarak, 01.12.2016-30.10.2017 tarihleri arası dönemi kapsayan “… Ve Güzergah Hizmetleri Arasındaki Taşıma Sözleşmesinin 2. Eki” şeklinde sözleşme düzenlendiği, sözleşme kapsamına göre iş bu ek belgenin Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın …ya bağışladığı finansal kaynakların transferini açıkladığını, iki tarafında aşağıdakileri onayladığı belirtilmiş olup, Ek belgeye göre; “A Grubu Seyahat Acentaları’nı Destekleme ile İlgili Uygulama İlanı ve Düzenleme Esasları’nın talimatları ve hükümleriyle ilişkili olarak, Güzergah Hizmetleri, …’ya 2017 yazında Antalya havalimanına yapılacak uçuşların yakıt masrafları için sübvansiyon ödemesi yapacağını kabul etmektedir. Güzergah Hizmetleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan ödemeyi aldıkları 14 gün içerisinde …’ya sübvansiyon ödemesini transfer edecektir. Ödeme Euro kurunda olacaktır ve …tarafından belirtilen hesaba transfer edilecektir. Güzergah Hizmetlerinin bu destek programını yürütmekten dolayı sübvansiyonun toplam tutarının % 5’i değerinde komisyon alması, … tarafından onaylanmıştır. Ek olarak bu komisyon Güzergah Servisleri’nin karşılaşacağı tüm masrafları da karşılayacaktır. 01.12.2016 tarihinde imzalanan Sözleşmenin diğer tüm şartları aynı kalmıştır.” hükmü yer aldığı görülmektedir.
Davacı tarafça Davalı aleyhine eldeki dava ikame edilerek ek sözleşme kapsamında hüküm altına alınan sübvansiyon ödemesinin taraflarına ödenmesini talep etmekte davalı taraf ise böyle bir ödemenin olmadığını, bu ödemelerin A sınıfı seyahat acentalarına yapılacağını, davacının tur operatörü olduğunu ve şartları sağlamadığından bahisle davanın reddini talep etmiştir.
2017/2 numaralı Ülkemize Turist Getiren ( A) Grubu Seyahat Acentalarına Destek Sağlanması Hakkında Kararın Uygulama Usul ve Esaslarına Dair Tebliğde: “Bu Tebliğin amacı; 16/4/2003 tarihli ve 4848 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun çerçevesinde, turizm sektörünün uluslararası rekabet gücünün korunmasını teminen, havayolu ile ülkemize turist getiren (A) grubu seyahat acentalarına sağlanacak desteğe ilişkin usul ve esasları belirlemek olup, bu Tebliğ kapsamındaki destekten en az 100 yolcusu bulunan bir uçak ile;
a) (Değişik:RG-19/4/2017-30043) Antalya Gazipaşa-Alanya, Antalya, Muğla Dalaman, Muğla Milas- Bodrum, İzmir Adnan Menderes, Kütahya Zafer, Trabzon, Denizli Çardak, Isparta Süleyman Demirel, Eskişehir Hasan Polatkan, Ordu Giresun, (Değişik ibare:RG-23/1/2018-30310) Samsun Çarşamba, Erzurum ve Konya havalimanlarına tarifeli ve tarifesiz (charter), İstanbul Sabiha Gökçen havalimanına ise tarifesiz (charter),
b) İran’dan (a) bendinde belirtilen havalimanlarına ulaşmak üzere Türkiye’deki diğer havalimanları üzerinden gerçekleştirilen kapalı grup, uçak seferi ile ülkemize tek başına veya birlikte turist getiren seyahat acentaları yararlandırılır.
(2) İçerisinde en az 100 yolcu ile tarifesiz (charter) sefer yapan bir uçağın, yolcularını bu Tebliğde belirtilen havalimanlarından farklı ikisine indirmesi halinde de desteklemeden yararlandırılır.
(3) Seyahat acentasının bir uçakta getirdiği toplam yolcu sayısının, 4 üncü maddede tanımlanan grup sayısından az olması halinde destekten yararlandırılmaz.
(4) Turist getirme niteliği taşımayan hac, umre ve benzeri organizasyonlarla gerçekleştirilen uçak seferleri bu destek kapsamı dışındadır. Denildiği,
Tebliğde yer alan Destek verilecek dönem ve ödeme miktarına ilişkin ise;
(1) 1/1/2017 saat 00.00 (dahil) – 31/12/2017 saat 23.59 (dahil) arasında iniş saatleri esas alınarak, 2 nci maddede belirtildiği şekilde tarifeli ve tarifesiz (charter) turistik uçak seferleriyle turist getiren seyahat acentalarına uçak seferi başına 6.000 ABD Doları destek sağlanır.
(2) 200 ve daha fazla koltuk sayısına sahip uçaklarla yapılan tarifesiz (charter) uçak seferlerinde en az 150 yolcu getirmek kaydıyla, birinci fıkrada yer alan destek tutarı %30 oranında artırılarak uygulanır.
(3) Bir uçakta, bir veya birden fazla seyahat acentası tarafından getirilen turistin bulunması halinde, her bir seyahat acentasına verilecek destek tutarı, o seyahat acentasının getirdiği yolcuların uçaktaki toplam yolculara oranı esas alınarak hesaplanır.
(4) Belirtilen dönemler içerisinde yolcuları tek bir seyahat acentası tarafından getirilen seferlere ilişkin talepler öncelikle sonuçlandırılır.”
Tebliğde yer alan Ödemelere ilişkin usul ve esaslarda ise;
” (1) Bu Tebliğ kapsamında sağlanacak desteğe ilişkin ödemeler Bakanlık bütçesine bu amaçla konulan ödenekten karşılanır.
(2) Destekleme ödemeleri, turistik seferin gerçekleştirildiği ayı takip eden ayın ilk iş günü Gösterge Niteliğindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kurları listesinde yer alan döviz alış kurları esas alınarak ABD Doları karşılığı Türk Lirası cinsinden yapılır.
(3) Seyahat acentası, başvuru dosyasının incelenmesini müteakiben Maliye Bakanlığından ve Sosyal Güvenlik Kurumundan alınacak borcu bulunup bulunmadığına ya da borç yeniden yapılandırılmış ise yeniden yapılandırma sözleşmesine uyulduğuna ilişkin belgeyi Bakanlığa ibraz eder.
(4) Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerinden ve Sosyal Güvenlik Kurumundan alınan yazılardan, destek ödemesi yapılacak seyahat acentasının borcunun bulunduğunun tespit edilmesi halinde Bakanlık tarafından mahsup işlemi aşağıdaki şekilde yapılır:
a) Ödenecek hakediş tutarının, borçların tamamını karşılaması halinde, her iki kuruma ilgili tutar gönderilir. Bakiye varsa başvuru sahibi seyahat acentasına ödeme yapılır. Destek başvurusu sonucuna ilişkin bilgi yazısı başvuru sahibi seyahat acentasına gönderilir.
b) Ödenecek hakediş tutarının borçların tamamını karşılamaması halinde, borç durumunu gösterir belgelerde yer alan tutarların hakedişe orantılanması suretiyle her iki kuruma dağıtım yapılarak gönderilir. Destek başvurusu sonucuna ilişkin bilgi yazısı başvuru sahibi seyahat acentasına gönderilir.
c) Mahsup işlemi gerçekleşmeden önce her iki kurumdan birisi tarafından haciz konulmuşsa, haczi koyan kurumun alacağının tamamı ödenir. Haczedilen tutarın ilgili kuruma gönderilmesinden önce diğer kurum tarafından da haciz konulması halinde, ilk haczi koyan kurumun alacağının tamamı ödenir. Bakiye varsa koyduğu hacze istinaden diğer kuruma gönderilir. Destek başvurusu sonucuna ilişkin bilgi yazısı başvuru sahibi seyahat acentasına gönderilir.
(5) Desteklere ilişkin yapılacak ödemeler, desteklenen seyahat acenta sayısı, uçuş ve yolcu sayısıyla ilgili bilgileri içeren gerçekleşme raporu aylık olarak Maliye Bakanlığına bildirilir.” Denilmektedir.
Tüm dosya kapsamı; hüküm kurmaya ve denetime elverişli , oluşa ve yasaya uygun görülen bilirkişi raporu doğrultusunda ve yukarıdaki açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; davacı …Şirketinin tur operatörü olduğu yasa kapsamına göre ülkemizde tur operatörlüğünün iş ve işlevlerini A grubu seyahat acentaları üstlendiğinden davacının A grubu seyahat acentası olarak kabul edilmesi gerektiği bu sebeple davacı şirketin … numaralı “Ülkemize Turist Getiren ( A) Grubu Seyahat Acentalarına Destek Sağlanması Hakkında Kararın Uygulama Usul ve Esaslarına Dair Tebliğ” kapsamında olduğu, … numaralı Ülkemize Turist Getiren ( A) Grubu Seyahat Acentalarına Destek Sağlanması Hakkında Kararın Uygulama Usul ve Esaslarına Dair Tebliğ kapsamında Bakanlıkça davalı tarafa yapılan ödemelerden sübvanse ödemelerinden dolayı taraflar arasında akdedilen 10.08.2017 tarihli ek sözleşme kapsamında davacı tarafın davalı taraftan 2.545.263,75 TL alacaklı olduğu kanaatine varılmakla talep artırım dilekçesiyle artırılan bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntısı gerekçeli kararda anlaşılacağı üzere;
1-Davanın KABULÜNE, buna göre; 2.545.263,75 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
2-Alınması gerekli 173.866,96-TL nispi harçtan peşin ve tamamlanarak alınan toplam 43.415,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 130.451,46 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan; 3.456,60 TL ilk dava masrafı, 40.100 TL tamamlanarak alınan harç, 160,50 TL davetiye, 68,90 TL müzekkere, 650,00 TL bilirkişi giderinden ibaret toplam 44.336,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafça dosyaya yatırılan gider avansından dosyada kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa İADESİNE,
5-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davacı lehine takdir edilen 109.639,75 TL. nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
Dair; davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/12/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır