Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/672 E. 2022/390 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/672
KARAR NO : 2022/390
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 11/07/2012
KARAR TARİHİ : 18/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili … Enerji Sistemleri San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu, davacının şirket müdürü olarak da 2009 tarihinden itibaren şirketi temsil ve ilzam yetkisi bulunduğunu, şirketinin merkezinin Antalya olduğunu, şirketin Beşiktaş’ta da şubesinin olduğunu, şirketin “enerji üretimi ve güneş sistemlerinin kullanılmasına” yönelik olarak faaliyet verdiğini, müvekkilinin işi gereği bazen Almanya bazen de Türkiye’de olduğunu, davalının müvekkilinin yaptığı işin niteliğini ve hangi alanda faaliyet gösterdiğini bilmediğini, müvekkilinin işlerin aksamaması için davalıya güvenmesi sebebiyle …’ya şirkette işlere yönelik olarak işlemler yapması yönünde vekaletname çıkardığını, her iki taraf arasında güvene dayalı bir iş ilişkisinin mevcut olduğunu, davalının davacının hukuki olarak olmasa da fiili ortağı olarak çalıştığını, davacının bu vekaletnameyi iptal edilmesi için Münih Başkonsolosluğuna gidip iptal işlemlerine başladığını, davalının bu vekaleti kötüniyetli olarak müvekkili aleyhine işlemler yaptığını, davacı haricen kendi hisselerinin davalıya verilen vekalete dayanarak satıldığını öğrendiğini, davalının hisselerin satılması sonucu elde edilen parayı da müvekkile vermeyerek kendi hesabına geçirdiğini, davalının kötü niyetli olarak hisselerin satışını yaptığını, bu nedenle haksız yere ve hukuka aykırı olarak devredilen hisselerin (%51 hisse) taraflarına iadesine, aksi halde olay tarihinden itibaren hesaplanacak en yüksek ticari faizi ile hisse bedelinin belirlenerek şimdilik uğranılan zararın tazmini amacıyla 10.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsil edilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davalıya usulüne uygun tebligat yapılmadığı, davalının dava dilekçesinde belirtilen adreste oturmadığını, uzun yıllardır Almanya’da ikamet ettiğini, davalının Türkiye’ye geldiğinde Antalya’da kaldığını bu nedenle davanın Antalya Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, yine davanın Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi içinde olmayıp dava ticari bir işletmeyi ilgilendirdiği için TTK’nun 4.madde uyarınca iş bölümü nedeniyle davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesinin bu nedenle reddine karar verilmesini istemiştir.
Dosyanın niteliği/kapsamı göz önüne alınarak denetime elverişlilik açısından öncelikle aşamaların belirtilmesi gerekmiştir.
Dava, önce, İstanbul 15. Asliye Hukuk mahkemesinin … esasında açılmış olup, mahkemenin 18/06/2013 tarihli, 2013/273 karar numaralı kararı ile özetle; Dava özü itibariyle hisse devrinin iptaline ilişkin olup, TTK’da düzenlendiğinden gerek TTK’nun 4 ve 5.maddesi gerekse 6335 s. Yasa 1 ve 2.maddeleri gereği bu davaya bakmakla görevli mahkeme ticaret mahkemesi olduğundan dava dilekçesinin görev yönünden reddine, kararın kesinleşmesine müteakip süresi içinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İstanbul 1. Ticaret Mahkemesinin … E, … K sayılı ilamı ile de bu sefer Yetki itirazının kabulü ile, Mahkememizin yetkisizliğine, HMK’nın 20. maddesi gereğince kararın kesinleşmesi ve 2 haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın yetkili Antalya Ticaret Mahkemesine gönderilmesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Mahkememize dosya tevzi edildikten sonra, mahkememizin 2015/230 esas sayılı dosyasında yapılan yargılamada özetle; Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usülden reddine, karşı görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle karar kesinleştiğinde ve istek halinde dosyanın yetkili Antalya nöbetçi asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Mahkememiz ilamı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. HD’nin 2017/153 E, 2017/96 K sayılı ilamında incelenmiş olup, daire kararında özetle; 6100 HMK.nın 21/c maddesi ve 6100 HMK.nın 22/2. Maddesi gereğince yargı yerinin belirlenmesi için iki mahkemenin karşılıklı olarak görevsizlik kararı vermesi ve bu kararların kanun yoluna başvurmaksızın kesinleşmesi gerektiği anlaşıldığından dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiştir.
Aşamalarda dosya Yargıtay’a gönderilmiş, Yargıtay 20. HD’nin 2017/6002 E, 2017/4396 K sayılı ilamında özetle; Somut olayda, İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılarak İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş; İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesince davaya bakılarak Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkilili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiş; Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesince davaya bakılarak Antalya Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Buna göre mahkemeler arasında karşılıklı olarak verilmiş görevsizlik kararı bulunmamakta olup, olumsuz görev uyuşmazlığından bahsedilebilmesi için dosyanın gönderilmesine karar verildiği Antalya Asliye Hukuk Mahkemesince de karşı görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde merci tayini gerekeceğinden dosyanın mahalline iadesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı gereği, dosya Antalya 10. Asliye Hukuk mahkemesine tevzi edilmiş ve Antalya 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas, … karar sayılı ilamı ile taraflarca süresinde dosyanın görevli/yetkili mahkemeye gönderilmesi talebi olmadığından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. HD … esas, … karar sayılı ilamında özetle;
“Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında davacının dava dışı … Enerji Sistemleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin 16/10/2009 tarihinden itibaren 3 yıl süre ile atanan münferiden temsile yetkili müdürü olduğu, Münih Başkonsolosluğunun 17/01/2011 tarih ve … belge nolu vekaletname ile davalının davacı tarafından atanan 6098 sayılı TBK’nın 547-550 maddeleri kapsamında düzenlenen ticari temsilci olduğu, davanın ticari temsilcinin vekalet görevini kötüye kullanması iddiasına dayalı Limited Şirket Hissenin İadesi ve Manevi Tazminat, talep kabül edilmediği taktirde Maddi Tazminat istemine ilişkin olduğu, 6102 sayılı TTK’nın 644/1-a maddesi yollamasıyla dava tarihi olan 01/07/2012 tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nun 553. maddesi uyarınca “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.” şeklindeki düzenleme ile TTK bünyesinde sorumluluk davalarına yer verilmiş olup mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirmenin de anılan yasa çerçevesinde kalması gerekmektedir. Bu durumda TTK’nun 4/a maddesi uyarınca sorumluluk davaları ticari davalardan olup Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması doğru görülmemiş olup kararın sair yönler incelenmeksizin görev yönünden ilk derece mahkemesi kararının re’sen kaldırılması gerekmiştir.” ve “Kabule göre de; İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/12/2014 tarih ve … Esas, … karar sayılı ilamının davacı vekiline 16/04/2015 tarihinde elden tebliğ edildiği davacı vekilinin de kabulündedir. Ancak davacı vekilince 24/02/2015 tarihinde mahkeme kalemine dosyanın yetkili ve görevli mahkeme olan Antalya Ticaret Mahkemesine gönderilmesi için dilekçe verdiğini ve zabıt katibinin dilekçeyi “teslim aldım” şeklinde şerh düşerek imzaladığını, ancak dilekçenin UYAP ortamına aktarılmadığı ileri sürmüştür. Buna göre görevli ve yetkili mahkeme tarafından davacı vekilince 24/02/2015 tarihinde mahkeme kalemine dosyanın yetkili ve görevli mahkeme olan Antalya Ticaret Mahkemesine gönderilmesi için verildiği iddia edilen dilekçenin var olup olmadığı, var ise dilekçe tarihinde İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görevli zabıt katiplerine ait olup olmadığının o tarihte görevli zabıt katibi ve yazı işleri müdürünün beyanları alınarak sorulması, dilekçe aslının olduğu ve gerekli görüldüğü taktirde dilekçe tarihinde İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görevli zabıt katiplerinden birine ait olup olmadığı hususunda bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken
mahkemece bu konuda herhangi bir araştırma yapılmadan hüküm kurulduğu anlaşıldığında” şeklindeki gerekçeler ile istinaf başvurusunu esastan kabul etmiştir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. HD … esas, … karar sayılı ilamı gereği; Antalya 10. Asliye Hukuk Mahkemesi … esas sayılı dosyası ile görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur.
Dosya, mahkememize tevzi edilmiştir.
Mahkememizce aşamalarda deliller toplanmıştır.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. HD … esas, … karar sayılı ilamında belirtildiği şekilde mahkememizce ön sorunun incelenmesine geçilmiştir. Görevlilerin çalışma yerlerinin bildirilmesi için ilgili Adalet Komisyonu ile yazışma yapılmış, gelen cevaplar gereği ilgililerin beyanlarının alınması ve imza örneklerinin alınması için talimatlar yazılmıştır. Özetle, yazılan talimatlar sonucunda, Vildan Albayrak isimli görevli davacının belirttiği dilekçedeki yazı ve imzanın kendisinin olduğunu ikrar etmiştir. Ancak, mahkememizce imza incelemesi yaptırılmıştır. Çünkü, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi yönündeki süre yerleşik Yargıtay kararları gereği kesin süredir, hak düşürücü niteliktedir ve bu nedenle kamu düzenindendir. Kamu düzeninden olan bir hususta ikrar tek başına kabul edilemez. Bu nedenle, ikrar olmasına rağmen mahkememizce imza bilirkişisinden rapor alınmıştır. 26/08/2021 tarihli grafoloji raporunda özetle; belgedeki imzanın Vildan Albayrak’a ait olduğu belirtilmiştir. Belgede başkaca bir tarihe de rastlanmamaktadır. Tüm açıklamalar, bilirkişi raporu, evrak içeriği dikkate alındığında, gönderme talebinin süresinde olduğu anlaşılmıştır.
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebiyle maddi manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacının, davalıya verdiği, Münih Başkonsolosluğu aracılığıyla verilen düzenleme şeklinde vekaletname (17/01/2011 tarihli) dava dilekçesi ekinde yer almaktadır. Davacı hisselerinin haberi olmadan satıldığını ileri sürerek, maddi ve manevi zararın tazminini talep etmektedir. Davalının, 14/03/2012 tarihinde yine Münih Başkonsolosluğu tarafından düzenlenen azilname ile azledildiği anlaşılmaktadır. Davalının vekaletnamedeki yetkiye dayanarak, davacıya ait 6 hisseyi 6.000,00 TL bedelle …’a, Beşiktaş 16. Noterliğinin … yevmiye numaralı 17/02/2012 tarihli hisse devri sözleşmesi ile; 6 hisseyi 6.000,00 TL bedelle …’e, Beşiktaş 16. Noterliğinin … yevmiye numaralı 17/02/2012 tarihli hisse devri sözleşmesi ile; 39 hisseyi 39.000,00 TL bedelle …’e, Beşiktaş 16. Noterliğinin … yevmiye numaralı 17/02/2012 tarihli hisse devri sözleşmesi ile devrettiği anlaşılmaktadır.
Aşamalarda, dilekçelerde geçen, İstanbul 36. Asliye Ceza mahkemesinin dosya örneği, uyap üzerinden iş bu dosya arasına alınmıştır. Dosyada, iş bu dosyanın davalısının sanık olduğu, iş bu dosyanın davacının şikayetçi olduğu, atılı suçun ise “hakarek,tehdit” olduğu, yapılan yargılama sonunda sanığın üzerine atılı suçların sabit olmaması nedeniyle CMK’nun 223/2-e maddesi uyarınca sanığın atılı suçlardan ayrı ayrı beraatine karar verildiği anlaşılmıştır. Dosya içinde, ilk soruşturmayı yapan Antalya CBS’nin … soruşturma sayılı “ek kovuşturmaya yer olmadığına” ilişkin karar da mevcuttur. Burada da, iş bu davanın davacısı şikayetçi, davalısı ise şüpheli olarak yer almakta olup, atılı suç “dolandırıcılık” tır. Ek kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin inceleme konusu iş bu davanın konusu ile benzerdir. Antalya CBS’nin … soruşturma sayılı kararında özetle; “Her ne kadar şikayetçi, şüphelinin kendisini dolandırdığını ileri sürmüş ise de, şikayetçi ile şüphelinin uzun süredir tanıştıkları ve arkadaş oldukları, şikayetçi tarafından şüpheliye, şirket adına hisse devri yapılması için Münih Başkonsolosluğu aracılığıyla verilmiş vekaletname bulunduğu, dolayısıyla şüphelinin tüm işlemleri vekaletnameye istinaden yaptığı, bu gerekçe ile hisse devrinin gerçekleştiği sırada herhangi bir usûlsüzlük bulunmadığı, eylemin bu haliyle dolandırıcılık suç tipi ile ilgisinin olmadığı, eylemin hukuki uyuşmazlık niteliğinde kaldığı anlaşılmakla aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir. ” gerekçesiyle, “ek kovuşturmaya yer olmadığına” ilişkin karar verildiği görülmektedir. Bu karara karşı yapılan itiraz, Manavgat Ağır Ceza Mahkemesinin … D.İş sayılı kararı ile reddedilmiştir. (Aşamalarda İstanbul CBS’nin yetkili olduğu belirtilmiştir ve soruşturma dosyası oraya gönderilmiştir) İstanbul 36. Asliye Ceza mahkemesindeki yargılama sonucu mahkememiz dosyasını etkilememektedir. (Henüz kesinleşmediği de anlaşılmakla/temyizdedir)
TTK m. 595 gereği; Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus, önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşullara da belirtilir. Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur. Şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin onayı reddedebilir. Şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir. Şirket sözleşmesi devri yasaklamış veya genel kurul onay vermeyi reddetmişse, ortağın haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklı kalır. Şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörüldüğü takdirde, devralanın ödeme gücü şüpheli görüldüğü için ondan istenen teminat verilmemişse, genel kurul şirket sözleşmesinde hüküm bulunmasa bile, onayı reddedebilir. Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır.
Dosya arasında, şirketin devrinin onayına dair Beşiktaş 16. Noterliğinin … yevmiye numarası ile tasdikli, ortaklar kurulu genel kurulu kararı mevcuttur.
Vekalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502 ve devamında düzenlenmiştir. Buna göre; Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar. Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz. Davalı kendisine verilen vekaletname kapsamında hisse devirlerini gerçekleştirmiştir. Vekaletnamede açıkça, davalının; “…….isterse şirketteki hak ve hisselerimi, dilediği şartlarla, dilediği bedelle, dilediği kimselere satmaya, devretmeye, parasını almaya, bu konularda gerekli her türlü belgeleri, senet ve sözleşmeleri tanzim etmeye, feshe, şirketle ilgili kesmeye, kaydımı sildirmeye…….” şeklinde özel yetki verildiği anlaşılmaktadır.
Davalının vekalet görevini kötüye kullandığı usulünce ve yeterli delillerle davacı tarafça kanıtlanmalıdır. Davacı tanık deliline de dava dilekçesinde dayanmamıştır. Sonradan tanık ismi bildirmekle, mahkemece bu yönde süre verilse dahi, tanık dinlenmesi usulen mümkün değildir. İspat külfetinin yerine getirilmemesi nedeniyle, vekaletnamedeki yetkiye istinaden hisse devrinin usulünce gerçekleştirildiği anlaşılmakla; davacının hisse devrinin iptali yönündeki talebi yerinde bulunmamıştır.
Davacı, dava dilekçesinde ayrıca özetle ; davalının, hisselerin satılması sonucu elde edilen parayı da müvekkile vermeyerek kendi hesabına geçirdiği iddia edilmektedir. Davalı tarafça davacının iddiaları reddedilmektedir.
Vekalet sözleşmesinin en önemli unsurları arasında; vekilin talimata uygun hareket etme borcu, özen borcu ve hesap verme borcu gelmektedir. Vekalet sözleşmesinde vekilin hesap verme borcu vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup; işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. BK.nun 392.maddesi hükmü gereğince vekil, talep üzerine yaptığı işin hesabını vermeye ve müvekkili nam ve hesabına edindiği herşeyi iade etmeye, iade edinceye kadar da almış olduğu şeyleri saklamaya zorunludur.(Yargıtay 13. HD., 2013/15860 E, 2013/27057 K; 2013/22480 E, 2013/31977 K) Vekaleten para tahsil edilmiş ise vekil edene bunun verildiğini ispat külfeti davalıdadır. İleri sürülüş şekli ve dayanılan olgular çerçevesinde, davacının bu davadaki alacak isteminin, vekalet görevinin kötüye kullanılması, özellikle de, vekilin özen ve sadakatle iş görme ve hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranılması hukuksal nedenine dayandırıldığı açıktır.
Dosyada, davalının hisse devri bedellerini iade ettiğine yönelik bir delil mevcut değildir. Her ne kadar davalı vekili tanık deliline dayanmış ve bir tanık ismi bildirmiş ise de dava değeri dikkate alınarak ödeme iddiası tanıkla ispat edilemeyeceğinden, tanık dinlenmemiştir. Çünkü, HMK m. 186 gereği; Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir. Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz. Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz. Bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir. Belli meblağın üstü olan hukuki işlemler ve senede karşı her türlü iddia senetle ispat edilir.
Davalının vekaletnamedeki yetkiye dayanarak, davacıya ait 6 hisseyi 6.000,00 TL bedelle …’a, Beşiktaş 16. Noterliğinin … yevmiye numaralı 17/02/2012 tarihli hisse devri sözleşmesi ile; 6 hisseyi 6.000,00 TL bedelle …’e, Beşiktaş 16. Noterliğinin … yevmiye numaralı 17/02/2012 tarihli hisse devri sözleşmesi ile; 39 hisseyi 39.000,00 TL bedelle …’e, Beşiktaş 16. Noterliğinin … yevmiye numaralı 17/02/2012 tarihli hisse devri sözleşmesi ile devrettiği anlaşılmaktadır. Resmi belgedeki devir bedelleri bu miktardadır. Davacının gerçek değer üzerinden belirleme yapılıp, o miktarın tahsil edilmesi talebi dosya kapsamının vekaletin kötüye kullanılması iddiasına dayanması, vekilin resmi belgedeki miktarı tahsil ettiğinin yazması karşısında yerinde bulunmamıştır. Nominal değer dışında vekil tarafından gerçek değer karşılığı bir tahsilat yapıldığı dosya kapsamında her hangi bir delille davacı tarafça ispat edilememiştir.
02/03/2022 tarihli duruşma ara kararında; Davacı tarafın hisse devrinin iptali, bu olmadığı takdirde tazminat talebi dışında manevi tazminat talebinin yanında bir maddi tazminat talebi de olduğu görülmekle bunu netleştirmesi için davacı tarafa 2 haftalık süre verilmesine karar verilmiştir. Beyan dilekçesinde davacı vekili, davacı müvekkilinin, haksız yere ve hukuka aykırı olarak devredilen hisselerin(%51 hisse)öncelikle tarafımıza iadesine, aksi halde olay tarihinden itibaren hesaplanacak en yüksek ticari faizi ile hisse bedelininin belirlenerek şimdilik 10.000 TL’nin davalıdan tahsiline, uğranılan zararın tazmini amacıyla 10.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ettiklerini beyan etmiştir. Birinci celsede de bu yönde beyanlar vardır. Dosya basit yargılama usulüne tabidir. HMK m. 321 gereği; Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez. Son celsede, mahkememizce tahkikatın bitirileceği ihtar edilmiştir. Davacı vekili, talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini, davalı vekili davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Bu nedenle, mahkememizce tahkikatın bitirildiği ihtar edilerek, tarafların son beyanları alınmıştır.
Davacı dosyada manevi tazminat da talep etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.04.1982 gün ve E:1981/4-56, K:1982/348 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, kişilik hakları, kişinin kendi hür ve bağımsız varlığının bütünlüğünü sağlayan, herkese karşı ileri sürülebilen ve kaynağını Anayasa’dan alan; yani Anayasa’nın teminatı altında bulunan mutlak bir haktır. Manevi tazminat sade bir ifade ile, zarar görenin kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen eksilmenin (manevi zararın) giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesidir(EREN, Fikret., Borçlar Hukuku-genel hükümler-, 8. Bası, Ekim 2003, s. 745, KILIÇOĞLU,Ahmet, Borçlar Hukuku, Ankara 2004, s. 311, ERTAŞ, Şeref., Manevi Tazminatın Hukuki Niteliği ve Miktarının Tespiti, Postacıoğlu’na Armağan, Ankara 1990, s. 83 vd.)Manevi tazminatta zarar, kişinin iç huzuru ve manevi bütünlüğüne yapılan saldırının mecazi ifadesidir(KILIÇOĞLU,Mustafa, Tazminat Hukuku,3. Baskı, Şubat 2010, s.1031.,HATEMİ, Hüseyin, Sözleşme Dışı Sorumluluk, C.II,İstanbul 1993, s.102) Manevi tazminata hükmedilirken uygulamaya 22/06/1966 gün 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki ilkeler ışık tutmaktadır.
Somut dosyada, iddianın ileri sürülüşü, uyuşmazlığın niteliği dikkate alınarak, davacının kişilik haklarının ihlal edildiği iddiası yerinde görülmemiştir. Bu nedenle, davacının manevi tazminat talebi reddedilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar ışığında; Taleple bağlılık ilkesi de düşünülerek; Davacının maddi zararının sırf hisse devir bedelleri yönünden talebini karşıladığı anlaşılmakla, hisse devir bedellerinin karşılığına ilişkin maddi zararın olduğunun kabulü ile bu yönden maddi alacak talebinin kabulü ile, 10.000,00 TL’nin 17.02.2012 tarihinden (hisse devrinin gerçekleştiği/paranın tahsil edildiğinin yazdığı tarih) itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Fazlaya ilişkin maddi tazminat talebine yönelik dosya kapsamında bir delil olmamakla birlikte, kabule göre vekaletnamedeki yetkiye dayanarak hisse devrinin gerçekleştiği anlaşılmakla, hisse devri sonucunda bahsedilen şirket işlerine ilişkin kayıplara (maddi menfaat, projelere ilişkin iddia olunan) yönelik maddi zarar talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Bu yönüyle talep yerinde değildir.
AAÜT m. 3 gereği; Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, bu Tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamaz. Bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulur. Dosyaya bakıldığında, davanın ilk açılış tarihinin 2012 olması, dosyanın uzamasında havale işlemlerinin kalemce yeterince yerine getirilmemesinin de payının olması, tarafların vekil ile temsil edilmesi ve vekillerin çabası, uğraşısı, paranın satın alma gücünün dava açılış tarihi temel alındığında düşmesi, dava sürecinin uzunluğu dikkate alınarak, yasal vekalet ücretinin iki katı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davacının maddi alacak talebinin KABULÜ İLE, 10.000,00 TL’nin 17.02.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Davacının manevi tazminat talebinin REDDİNE,
3-Davacı tarafça yatırılan 21,15 ₺ (TL) başvurma harcını mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4- Davacı tarafça yatırılan 148,50 ₺ (TL) peşin harcın ve aşamalarda yatan 535,00 ₺ (TL) harç toplamı 683,50 ₺ (TL)’nin mahsubu ile hazineye gelir kaydına, alınması gerekli bakiye 2.048,90 ₺ (TL)’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 704,65 ₺ (TL)’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 1.615,00 ₺ (TL)’nin haklılık oranı gereği; 403,75 ₺ (TL)’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat ücreti gideri toplamı 44,00 ₺ (TL)’nin haklılık durumu gereği; 33,00 ₺ (TL)’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, arta kalan masrafın davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı maddi tazminat talebinde kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 10.200,00 ₺ (TL) vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı, davacının manevi tazminat talebinde kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 10.200,00 ₺ (TL) vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Dosyadaki gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı vekili Sn. Av. …’in yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/05/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır