Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/624 E. 2022/273 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/624
KARAR NO : 2022/273
DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/10/2018
KARAR TARİHİ: 06/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı …San. Tic. A.Ş. arasında 27.03.2018 tarihinde davacı şirketin işletmiş olduğu otellere meyve ve sebze tedarikine ilişkin tedarik sözleşmesi imzalandığı, sezonun hızlanması ile davalı şirketin sözleşme hükümlerine aykırı hareket ederek edimleri yerine getiremediği, davacı şirketin sezonun en yoğun olduğu Temmuz ayında meyve ve sebzelerin tedarik edilememesi sebebi ile yemek servisinde sıkıntılar yaşadığı ve müşterilerin taleplerine cevap verilemediği, bu sebeple davacı şirket tarafından Antalya 15. Noterliği’nin …tarih ve …Yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiği, davalı tarafından bu ihtarnameye Beyoğlu 18. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile piyasa koşullarının değiştiği ve tedarik sözleşmesinin şirketi temsile yetkili kişilerce imzalanmadığı’ yönünde cevap verildiği, bunun üzerine davacı tarafından Antalya 15. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edildiği ve ardından Antalya 15. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile tedarik sözleşmesine istinaden cezai şart hükümlerini, maddi ve manevi tazminat ve diğer talep haklarının saklı tutularak sözleşmenin feshedildiğinin’ bildirildiği, 05.10.2018 tarihine kadar davacı şirketin ürünleri başka firmalardan temin etmesinden kaynaklı zararının KDV dahil 77.954,35 TL olduğu, sözleşme gereği davacının cezai şart talep hakkının mevcut olduğu ve davalı tarafça ürünlere ödenen 220.032,90 TL’den aradaki fiyat farkının düşülmesi ile kalan bedelin %10’u olan 22.032,90 TL cezai şart talep edildiği, davalı tarafça basiretli tacir gibi davranılmayarak piyasa koşullarının değişmediğinden bahisle sözleşmenin ifadan kaçınıldığı, davalı tarafça sözleşmenin yetkisiz kişi tarafından imzalandığı beyan edilmişse de yetkisiz kişinin imzaladığı sözleşmeye açıkça veya zımnen icazet verilmesi halinde sözleşmenin şirketi bağlayacağı ve davalı taraf ile Temmuz ayına kadar olan çalışmaların söz konusu tedarik sözleşmesine istinaden yapıldığı ve söz konusu sözleşme yetkisiz kişi tarafından imzalanmış olsa dahi davalı tarafın buna zımnen icazet verdiği ve artık sözleşmenin davalı tarafı bağlayacağı hususlarını beyan ederek; bu sebeple fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile 77.954,35 TL sözleşmeden kaynaklı fiyat farkı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile ve 22.032,90 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; Davanın yetkisiz mahkemede açıldığı, dava dilekçesi ve eklerinin davalı tarafa usulüne uygun şekilde tebliğ edilmeyerek savunma haklarının kısıtlandığı, davacı şirket ile davalı arasından ticari ilişki olduğunu ve bu ticari ilişkiye dayanarak davacı şirketin davalı şirketten dondurulmuş gıda temin ettiğini, ancak taraflar arsındaki bu ticari ilişkinin davacının davalının imzaladığını iddia ettiği 27.03.2018 tarihli sözleşme öncesindeki yıllardan beri devam etmekte olduğunu, ancak var olan ticari ilişkinin yazılı bir sözleşmeye bağlanmadığını, 2018 yılı Haziran ve Temmuz ayında ülke ekonomisindeki gelişmeler sebebi ile patates ve domates gibi bazı gıdalarda fahiş fiyat artışı olduğu, bu sebeple 16.07.2018 tarihinde davacıya e-posta ile sipariş edilen ürünlere ilişkin revize fiyatların bildirildiği, davacı tarafından bu e-postaya cevap olarak ‘söz konusu fiyatların kabul edilmediği ve eski fiyatlar üzerinden gönderim yapılması ve sözleşmede bu şekilde değişiklik yapma yetkisinin bulunmadığı’ belirtildiği ve söz konusu e-posta ile davacı tarafından davalıya 27.03.2018 tarihli tedarik sözleşmesi ve davalının imza sirküleri gönderildiği, davacı tarafından gönderilen sözleşme incelendiğinde sözleşmenin şirket yetkilileri tarafından imzalanmadığının tespit edildiği, davacı tarafından gönderilen ihtarnamelerde uzlaşmacı bir tutum sergilenmeyerek sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiği, davacı tarafından ticari ilişkiye dayanak olduğu iddia edilen 27.03.2018 tarihli tedarik sözleşmesinin şirketi temsil eden kişilerce imzalanmadığı bu sebeple hukuki geçerlilik şartlarına sahip olmadığı, söz konusu imzanın davalı şirketin çalışanı tarafından atılmış olsa dahi imzayı atan çalışanın ticari vekil konumunda olacağı ve sözleşmede belirlenen fiyat, cezai şart ve diğer zararların üstlenilmesine dair hükümler olağanüstü işlerden olduğundan ve bu konuda davalı tarafından hiçbir çalışan yetkilendirilmediğinden sözleşmenin hukuken geçersiz olduğu, sözleşmeye davalı tarafından icazet verilmediği, bu sebeple davalı için sözleşmenin bağlayıcılığının olmadığı, imza sirkülerinin kontrol edilmesiyle sözleşmedeki imzanın şirket yetkililerince atılmadığının tespit edilebileceği, bu sebeple davacı ile davalı arasındaki ticari ilişkinin kriterlerinin sözleşmeye değil ticari uygulamaya dayandığı, davalı tarafın basiretli tacir olarak hareket ettiği ancak sebze fiyatlarındaki artışın öngörülebilir düzeyde olmadığı, davalı tarafından davacıya gönderilen e-postadaki fiyat teklifinin piyasa koşulları düzelene kadar yapıldığı ve sonrasında eski fiyata dönülmesinin mümkün olduğunun belirtildiği, bu açıklama karşısında davalının ticari ilişkiye devam etme konusunda basiretli ve iyiniyetli davrandığının sabit olup, davacının fesih kararının ülke içinde bulunduğu koşullar ve ticari ilişki açısından doğru bir ticari karar olmadığı, davacı tarafından ticari ilişkinin sona erdirilmesinde davalının kusuru bulunmadığı, davalı tarafından önceden öngörülemeyen ve karşı koyulamayan olağanüstü olayların tek başına davalı üzerine yüklenmesinin eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiği, fiyatların eski usul üzerinden uygulanmasının aşırı ifa güçlüğü teşkil ettiği, söz konusu fiyat değişikliğinin davalı tarafından keyfi alınan bir karar olmadığı ve yalnızca davacı için değil ticari ilişkide bulunulan tüm müşteriler için bu şekilde bir fiyat değişikliğinin ticari ilişkinin devamı için zorunluluk teşkil ettiği, davalının fiyat değişikliği teklifinden sonra davacının yeni fiyatları kabul etmemesi sebebiyle borcunu ifa etmediği, davacının sözleşmeyi feshederek başka kişilerden mal tedarik edip, tedarik ettiği fiyatlar ile davalı şirketin eski fiyatları arasındaki fark olan 77.954,35 TL’yi talep etmesinin davalı şirketin kusurundan kaynaklanmayarak davacının hukuka aykırı kararlarından kaynaklandığı, dava dilekçesi ekinde sunulan fatura ve hesap tablolarının davalıya tebliğ edilmediği bu sebeple söz konusu belgeler hakkında savunma yapılamadığı, davacının davalıyı zarara sokmak adına fahiş fiyatlar üzerinden malları aldığı, davalı tarafından bağlayıcı olmayan sözleşmeye istinaden cezai şart talep edilemeyeceği, talep olunan cezai şartın fahiş olduğu beyan edilmiş ve davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
Dava, sözleşmeden kaynaklı fiyat farkı alacağı ve cezai şart alacağı talebinden ibarettir.
Mahkememizce deliller toplanmış, tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiş ve bunu yanında bir adet turizmci ve bir adet borçlar mevzuatından kaynaklı nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişiden heyet oluşturularak rapor düzenlenmesi istenmiştir.
Davalının, yetki itirazı mevcuttur ancak aşamalarda da anlatılacağı üzere, yetki hususunda net bir sonuca varmak için iddia edilen sözleşmenin geçerliliği konusunun açığa kavuşması gerekmektedir. Anayasa m. 36 gereği; Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz. Aşamalarda bu husus değerlendirilmiştir/netleştirilmiştir ve yetki itirazı yerinde bulunmamıştır. Bu hususa ilişkin açıklama son bölümde yapılmıştır.

16/07/2020 tarihli bilirkişiler …tarafından hazırlanan bilirkişi heyet raporunda özetle; Taraflar arasında 27.03.2018 tarihli tedarik sözleşmesi akdedilmiştir. İşbu sözleşme incelendiğinde; 27.03.2018 tarihli tedarik sözleşmesine göre; davacı … İnş. Tur. ve Tic. A.Ş “Alıcı”, davalı … San. Tic. A.Ş. “Satıcı” olduğunu, iş bu sözleşme; sözleşmede yazılı bulunan, …marka şoklu meyve ve sebze ürünlerinden ve alıcının uygun gördüğü kalitedeki ürünleri alıcının talebi üzerine satıcı tarafından alıcıya ait tesislere teminine ilişkin olduğu, sözleşmenin 3. Maddesinde sözleşme geçerlilik tarihi 30.04.2018 tarihinden başlayıp 30.04.2019 tarihine kadar devam edeceği yönünde olduğu, sözleşmenin 4. Maddesine göre tarafların yükümlülükleri; satıcı tarafından temin edilen ürünlerin tesislerin dilediği standartlarda teslim edileceği, ürünlerin tesisler tarafından satıcıya sipariş edilmesin ardından en geç 24 saat içerisinde teslim edileceği, alıcı tarafından tesislerin siparişleri neticesinde zamanında ürünlerin temin edilmemesi, belirtilen marka ve kalitede temin edilememesi, istenen ürünün getirilememesi veya tesisin standartlarına uygun ürün gelmemesi halinde alıcıya ait tesislerin ürünü satıcıya bildirmeksizin başka bir firmadan temin edeceği, arada oluşan fiyat farkının satıcıya fatura edileceği, eğer alıcı malı piyasadan temin edemezse, tesislerin bundan dolayı uğrayacağı zararı satıcı ve üreticiden tazmin edeceği, ürünlerdeki herhangi bir sorundan dolayı ürünlerin alıcı tarafından analize gönderilmesi durumunda analiz ücretinin satıcıya ait olacağı, ürünlerin ayıplı olup olmadığı, alıcının itiraz süreleri ürünün tesise teslim tarihi olacağı, gözle görülebilir ayıplar için alıcının itiraz süreleri, ürünün tesise teslim tarihi olacağı, ürünlerim teslim esnasında tek tek kontrol edileceği, gözle görülebilir hasarların tutanak altına alınacağı ancak ürünlerin şoklu ürün olması sebebi ile ürünün ayıplı olup olmadığının teslim anında belli olacağı sebebi ile ürünün ayıplı olması, tesislerin dilediği standartlara uygun olmaması halinde satıcının ürün teslimindeki sorumluluğu ürünün kullanım anına kadar devam edeceği, ürünlerin satıcı veya üretici depolarında stoklandığı üreticinin deposundaki yasal sorumluluk ürünlerin sigortası, hijyenik şartlarda muhafaza edilmesinin tamamen satıcı ve üreticide olduğu, ürünlerin bozulması veya depolarında oluşabilecek yangın, hırsızlık vs. sorumluluklarda alıcının hiçbir sorumluğunun bulunmadığı, bu tür durumlarda satıcı veya üreticinin alıcıya herhangi bir şart öne sürmesinin söz konusu olmayacağının kararlaştırıldığı sözleşmenin 5. Maddesine göre alıcı ihtiyacı olan ürünleri satıcıya fax yolu ile bildirmesinin akabinde en geç 24 saat içerisinde alıcının bildirdiği tesisine ayıpsız olarak teslim edileceğinin belirtildiği, sözleşmenin 6. Maddesine göre; alıcı ihtiyacı neticesinde peyder pey temin edecek, ancak satıcı veya üreticinin herhangi birisi bu ürünleri bu fiyatlardan ve tesislerin dilediği kalite dışında tedarik etmesi halinde alıcı dilediği başka bir marka ürün alıp satıcıya ve üreticiye oluşan fiyat farkını fatura edeceği, bu şartlar sözleşme süreci sonu olan 30.04.2019 tarihine kadar kati olarak değişmeyeceği, satıcı ve üretici bu koşullara uymayı ve herhangi bir itirazda bulunmamayı peşinen kabul ve taahhüt ettiği, satıcı tarafından kesilecek olan fatura tarihinden 60 gün sonra tesislerin ilk ödeme gününde havale yolu ile alıcı tarafından ödeneceği, sözleşmenin 7. Maddesine göre; belirlenen teslimat gününde 3 defadan çok teslimat yapılmaması durumunda alıcı karşı tarafa sözlü ya da yazılı ihbarda bulunma şartı olmaksızın tek taraflı olarak sözleşmeyi feshi hakkını haiz olduğu, alıcının belirlenen tarih ve saatte teslimatın yapılmamasından doğan her türlü zararını satıcı tazmin edeceği, satıcının veya üreticinin istenen kalite ve standartlarda 3. Defadan çok tesislere ürün tedarik edememesi sonucu alıcının sözleşmeyi fesih etme hakkı doğaağı, satıcı ya da üreticinden kaynaklanan sözleşmenin fesih edilmesi neticesinde, alıcının tesislerinde sözleşme süresi sonuna kadar tüketeceği 6. Maddede belirtilen ürünlerin başka firmalardan temin etme yoluna gider ve oluşacak tüm fiyat farkları satıcı ve üreticiden tahsil edileceği, taraflar arasındaki sözleşmenin tam zamanlı tedarik sözleşmesi olduğu, bu sözleşmenin doktrinde; ” bir tarafın (tedarikçinin), sözleşmenin diğer tarafı içini bir şey sağlamayı, diğer tarafın ise kendisine parça tedarki eden tarafa bir ücret ödemeyi borçlandığı, taraflar arasında sürekli borç ilişkisi doğuran, tam iki tarafa borç yükleyen, yoğun bir güven ve iş birliği içeren, karma, uzun süreli bir çerçeve sözleşmesi” şeklinde tanımlandığı, uyuşmazlık konusu olayda davalının sözleşmede satıcı olarak anıldığı, sözleşmenin yetkili kişilerce imzalandığı kanaatinde olunması halinde sözleşmenin tarafları bağlayacağı, sözleşme yetkisiz kişi tarafından imzalandığı kabul edilir ise TBK m. 46 gereği, bir kimse yetkisi olmadığı halde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem onadığı takdirde temsil olunanı bağlayacağı, uyuşmazlık konusu olayda taraflar arasında karşılıklı mal alışverişinin olması, mal alışverişlerine ilişkin fatura, karşılıklı mail ve yazışmaların bulunması, bunların içeriğinde davalı tarafından sözleşmeye ilişkin teklifin sunulması, sözleşmeye göre taahhüt edilen ürünlere ilişkin fiyatların revize edildiğinin bildirilmesi gibi olgular karşısında sözleşme yetkisiz kişi tarafından imzalanmış olsa da davalının sözleşmeye örtülü şekilde icazet verdiği kanaatine varıldığı; davalının iddiasının aksine sözleşme tarihi öncesinde taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğuna ilişkin her hangi bir bilgi veya belgenin bulunmadığı; sözleşmenin geçerli bir sözleşme olduğu kanaatine varıldığı, davalının tacir olması nedeniyle basiretli iş insanı gibi davranma yükümlülüğü olduğu, hal böye olunca iddiasının aksine TBK m. 138 gereği, somut olay bakımından aşırı ifa güçlüğü koşullarının oluşmadığı, davacının talep edebileceği alacak miktarının tedarik sözleşmesi gereğince davacı tarafından sipariş edilen ancak davalı tarafından tedarik edilmeyen ve davacı tarafından başka firmalardan tedarik edilen ürünlerin tedarik fiyatları ile sözleşme fiyatları arasındaki fark bedel kadar olacağı, davacı tarafça başka firmalardan tedarik edilen ürünlerin sözleşme bedelleri ile başka firmalardan tedarik edildiği bedel arasındaki fark bedelin raporda hesaplandığı, davacı tarafça tedarik edilen ürünlerin tamamının tedarik tarihi öncesinde davalıdan sipariş edildiğine ilişkin belgenin dosyaya sunulması halinde fark bedelin KDV dahil 75.604,26 TL olacağı, somut olay değerlendirildiğinde davacının sözleşmede taahhüt edilen edimlerin ifa edilmemesinden dolayı zararının meydana geldiği ve hesaplanan zararın talep edilen ceza koşulundan fazla olduğunun tespit edildiği, davalının sözleşmenin ifa edilmemesi sebebi ile kusurunun olduğu ispatlanamadığından davacının cezai şart talep edemeyeceği hususları belirtilmiştir.
Bilirkişi … tarafından hazırlanan raporda ise özetle; Davalı tarafın paylaştığı belgeler ışığında 4. Mayıs 2018 ile 16 Temmuz 2018 tarihleri arasında Davacı tarafa KDV dahil ürün satışları 126.490,95 TL olduğu; davalı tarafından paylaşılan bilgilere göre taraflar Arasındaki Cari Hesabın sıfır olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporları taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Mahkememizce tarafların itirazlarının değerlendirilmesi için bilirkişilerden ek raporlar aldırılmıştır.
04/06/2021 tarihli bilirkişiler … tarafından hazırlanan bilirkişi heyet ek raporunda özetle; kök rapordaki tespitlerin geçerli olduğu, talep edilen ürünlere ilişkin davacı tarafça başka firmalardan tedarik edilen ürünlerin tedarik tarihi öncesinde davalıdan talep edildiği, davalıdan talep edilebilecek tutarın KDV dahil 75.604,26 TL olduğu, davacının uğramış olduğu zararın ceza koşulundan fazla olduğu ve davacının davalının kusurunun olduğunu ispatlayamaması nedeni ile cezai koşul talep edemeyeceği belirtilmiştir.
29/01/2022 tarihli bilirkişi … tarafından hazırlanan bilirkişi ek raporunda özetle; Davalı tarafın paylaştığı belgeler ışığında 2016 yılı içinde 28 Mart 2016 ile 31 Mart 2016 tarih aralığında taraflar arasında 4 adet faturadan kaynaklı KDV Dahil toplam 1.117,80 TL tutarında ticari ilişkinin var olduğu, 31.03.2016 ile 04.05.2018 tarih aralığında (yaklaşık 2 yıl 1 ay) taraflar arasında ticari ilişkinin olmadığı 4 Mayıs 2018 ile 16 Temmuz 2018 tarihleri arasında Davacı tarafa KDV dahil ürün satışları 126.490,95 TL olarak gerçekleştiği; davalı tarafın, davacı tarafa ürün tedarikindeki belgedeki imzaya itiraz etmiş olup 2015-2017-2018 yıllarında Davalı şirketi temsile yetkili olan kişilerin bilgileri imza sirkülerinde ve ticaret sicil gazetesinde yer almakta olup, 27.03.2018 imza tarihli sözleşme ve ekinde yer alan Mal Kabul Kriterinde yer alan imzaya ait imzalayan personelin/yetkilinin bilgileri yer almadığından, davalı taraf adına imza atan kişiye ait Ad/soyad – vekâletname vb bilgi yer almadığından davalı firma adına sözleşme imzalamaya yetkili olup olmadığı konusunda değerlendirme yapılamadığı, davalı tarafından şirketi temsile yetkili kişiler için paylaşılan belge ve davaya konu sözleşme üzerindeki imza çıplak gözle bakıldığında imza sirkülerinde yer alan kişilere ait olmadığı, davacının sözleşme imza aşamasında davalı şirketi temsile yetkili olan kişiye ait kimlik bilgileri ve ima sirkülerini temin etmesi gerektiğinden sözleşme üzerinde yer alan imzanın geçerli olup olmadığı konusunda takdirin mahkemeye ait olduğu, 16.07.2020 ve 04.09.2020 tarihli bilirkişi raporlarında da yer alan bilgilere istinaden davacının alacak talebinde haklı – olduğu mahkemece kabul edilecek ise davacı alacağının 75.604,26 TL olacağı, cezai şart anlamında takdirin mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi ek raporları taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık 27.03.2018 tarihli tedarik sözleşmesi kapsamında davalının sözleşme hükümlerine aykırı hareket ettiği edimleri yerine getirmediği iddiası ile sözleşmeden kaynaklı fiyat farkı alacağı ve ceza-i şartın davalıdan tahsilinin gerekip gerekmediği, davalının sözleşme ile bağlı olup olmadığı noktasında toplandığı görülmektedir.
TTK md. 39’a göre; “Her tacir, ticari işletmesine ilişkin işlemleri, ticaret unvanıyla yapmak ve işletmesiyle ilgili senetlerle diğer belgeleri bu unvan altında imzalamak zorundadır.” TTK md. 372’ye göre ise; “Şirket adına imza yetkisini haiz kişiler şirketin unvanı altında imza atarlar.”
Bunun yanında, bir kimsenin temsil yetkisi olmadığı hâlde başka bir kişi adına bir hukukî işlem veya sözleşme yapması, yetkisiz temsil olarak ifade edilmektedir. Burada yetkisi olmadan başkası adına hukukî işlem yapan kişiye “yetkisiz temsilci” denir. Yetkisiz temsilin söz konusu olabilmesi için birtakım şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Öncelikle, yetkisiz temsilci ile üçüncü kişi arasında bir sözleşme yapılmış olmalıdır. Yetkisiz temsilcinin, bu sözleşmeyi başka biri özellikle temsil olunan adına yapmış olması gerekir. Nihayet temsilen işlem yapan, temsil yetkisine sahip olmamalıdır. Yetkisiz temsilde temsilcinin yaptığı sözleşme, kurulmuş olmakla birlikte yetkisiz temsil olunanın hukuk alanında hüküm ve sonuçlarını doğurmaz. Temsil olunan onayıncaya kadar sözleşme, eksik bir sözleşmedir. Bu durumda “askıda hükümsüzlük” söz konusu olur. Temsil olunan, yetkisiz temsilcinin yaptığı işlemleri onayabilir. Bu durumda yetkisiz temsilcinin yaptığı işlem temsil olunanı bağlar. Onama, yetkisiz temsilci tarafından yapılan bir hukukî işleme veya sözleşmeye, daha sonra temsil olunanca verilen onaydır. Onama için herhangi bir özel şekil şartı bulunmamaktadır. Onama, geçmişe etkili sonuçlar doğurur. Böylece onama, yetkisiz olarak yapılan sözleşmeyi sanki baştan itibaren temsil yetkisi varmış gibi geçerli hâle getirir. Bazı istisnai durumlarda, temsil yetkisi bulunmamasına ve onama verilmemesine rağmen, yetkisiz temsilcinin yaptığı sözleşmeler temsil olunanı bağlar. Bu hâllerden birisi yetkisiz temsilcinin iş ve işlemlerinin temsil olunan tarafından benimsenmiş olmasıdır (Yelmen, Adem: Yetkisiz Temsil, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Özel Sayı, Cilt:1, Yıl 2015, s. 430-436)
Bilirkişiler … tarafından hazırlanan bilirkişi heyet raporunda da belirtildiği ve tespit edildiği üzere; uyuşmazlık konusu olayda taraflar arasında karşılıklı mal alışverişinin olması, mal alışverişlerine ilişkin fatura, karşılıklı mail ve yazışmaların bulunması, bunların içeriğinde davalı tarafından sözleşmeye ilişkin teklifin sunulması, sözleşmeye göre taahhüt edilen ürünlere ilişkin fiyatların revize edildiğinin bildirilmesi gibi olgular karşısında sözleşme yetkisiz kişi tarafından imzalanmış olsa da davalının sözleşmeye örtülü şekilde icazet verdiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi … da raporunda, sonuç alacak miktarını, sözleşme geçerli olması koşuluyla heyet raporu ile uyum içindedir. Yukarıda da belirtildiği üzere, sözleşmeye davalı tarafça onam verildiğinden (kabule göre) her hangi bir imza incelemesine gerek görülmemiştir. Bilirkişi heyet raporunda da değinildiği üzere, aşırı ifa güçlüğünün uygulanma koşulları kabule göre dosyada mevcut değildir.
Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi raporlarının, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmış, itirazların hukuken yerinde olmadığı, raporlarda karşılandığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, bilirkişi rapor içerikleri dikkate alındığında, davacının sözleşmeden kaynaklı fiyat farkı alacağı talebinde haklı olduğu, KDV dahil 75.604,26 TL alacağa hak kazandığı anlaşılmıştır.
Ceza koşulu bakımından ise; Davacı dava dılekçesinde “22.032,90 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini” talep etmiştir. Bilirkiyi heyet raporunda da belirtildiği üzere; 27.03.2018 tarihli sözleşmeni 4.11. maddesi; “Sözleşme konusu ürünlerin teslimatının gecikmesi halinde hiçbir ihtara gerek kalmaksızın ürünlerin yıllık tüketiminin tamamının %10’u değerinde cezai şart uygulanacaktır. ” Şeklindedir. Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” kenar başlıklı 179/1. Maddesi; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir. ” şeklindedir. Ceza koşulunun geçerli olabilmesi için öncelikle geçerli bir asıl borç ilişkisi olmalıdır. Bunun yanında ceza koşulunun asıl borçtan bağımsız ve parasal bir nitelik taşıması gerekmektedir. Asıl borç ile ceza arasında fer’ilik ilişkisi olmalıdır ve ceza koşulu, asıl borcun tabi olduğu geçerlilik şekline uygun olarak kararlaştırılmalıdır. Ceza koşulu, zarardan bağımsızdır. Zarar, doğsun ya da doğmasın, ceza koşulu ödenir. Ancak alacaklının zararı varsa, borçludan tazminat ve ceza koşulunu aynı anda talep edemeyecektir. Sadece ceza koşulunun karşılamadığı oranda tazminat talep edilebilecektir TBK madde 180/2; “Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez.” şeklindedir. Uyuşmazlık konusu olay değerlendirildiğinde davacı tarafın sözleşmede taahhüt edilen edimlerin ifa edilmemesinden dolayı zararının meydana geldiği ve hesaplanan zararın talep edilen ceza koşulundan fazla olduğu tespit edildiğinden ve davalının sözleşmenin ifa edilmemesi sebebi ile kusurunun olduğu ispatlanamadığından davacının cezai şart talep edemeyeceği anlaşıldığından; davacının bu yöne ilişkin talebinin reddi gerekmiştir. Son olarak belirtmek gerekir ki; davalının yetki itirazı, yargılama aşamalarında sözleşmenin davalı tarafça kabul edildiği, onam verildiği kabul edildiğinden ve sözleşmede yetki şartı da mevcut olduğundan, Antalya mahkemeleri yetkili kılındığından, davalının yetki itirazı yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE, 75.604,26 TL (KDV dahi) alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, ceza-i şart alacağı talebinin REDDİNE,
2-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 35,90 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 1.707,54 TL karar harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 3.456,98 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 1.743,44 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 2.986,80 TL’nin haklılık durumu gereği; 2.270,00 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 350,00 TL’nin haklılık durumu gereği; 84,00 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, arta kalan miktarın davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 10.628,55 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,davalı tarafından yatırılan gider avansının aynı şekilde istek halinde iadesine,
Dair, davacı vekili …ve davalı vekili …’in yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/04/2022
Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır