Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/534 E. 2022/985 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/534
KARAR NO : 2022/985
DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/09/2018
KARAR TARİHİ : 28/12/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin, faaliyet konusuna uygun olarak …’de faaliyet gösteren dava dışı ihracatçı … Ltd. fitması ile mal alımı hususunda anlaşmaya vardığını ve söz konusu firmaya mal siparişi verdiğini, teslim /ödeme işlemlerinin akreditif ile gerçekleştirilmesi kararlaştırıldığını, davalı … Bankası A.Ş.’nin … Şubesi’ne başvuruda bulunatak akteditif hesabı açtırdığını, akteditif süreci başlatıldığını ve muhatap banka tarafından kabul edilip onaylandığını, davalı bankanın, dava dışı lehtar bankaya ihbarı (akreditif bildirimi) üzerine lehtar ihracatçı/satıcının, satışa konu malları dava dışı 3. Kişi/taşıyıcı … A. Ş.’ye teslim ettiğini ve akabinde, lehtar ve lehtar banka tarafından düzenlenen evraklar ile gemi acentası (… A.Ş. / malı taşıyanı firma) tarafından düzenlendiği iddia olunan konşimentonun, lehtar banka üzerinden, amir banka olanı davalı … Bankası A.Ş.’ye ibraz edildiğini, davalı … Bankası A.Ş. de söz konusu evraklar ve konşimentoyu esas alarak dava dışı lehtar bankaya, davacı müvekkile ait hesaptan … USD ödeme yaptığını ve elinde bulunan … no’lu konşimentoyu davacı müvekkil şirket yetkilisine teslim ettiğini, … Bankası … Şubesinden teslim alınmış olan … no’lu konşimentonun sahte olduğunu ve … Bankası tarafından sahte konşimento karşılığında ödeme yapıldığının anlaşılması üzerine müvekkil şirket tarafından … Bankası A.Ş.’ye, Antalya … Noterliği’nin … tatih ve … yevmiye numaralı ihtarı gönderilmiş ve fakat davalı bankadan herhangi bir yanıt alınamadığını, davalı bankanın, akreditif işleminde, gerçek konşimentoyu davacı müvekkile teslim etme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu nedenlerle davalı aleyhine her türlü hukuki ve cezai başvuru hakları ve fazlaya ilişkin her ne nam altında olur ise olsun tüm hakları saklı kalmak kaydıyla davalı banka nezdinde açılan akreditif hesabından, dava dışı lehtar bankaya hukuka/akreditif anlaşmasına aykırı olmak üzere / sahte konşimento dikkate alınarak yapılan … USD’lik ödemenin şimdilik … USD’lik kısmının, ihtar tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderini davalı bankaya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, Davacının banka aleyhine açtığı davayı, bankanın merkezi …’da bulunduğundan, İstanbul Mahkemelerinde açması gerektiğini, bu nedenle davanın esasa girilmeksizin öncelikle yetki yönünden reddi ile dava dosyasının İstanbul mahkemelerine gönderilmesini, konşimento uyarınca ödeme yapmaktan başka bir sorumluluğu bulunmadığını, banka açısından öncelikle husumet yönünden reddine karar verilmesini, davacının uğradığını iddia ettiği zarar tutarı/akreditif tutarı belli olmasına rağmen davacı davasını belirsiz alacak davası şeklinde …-USD üzerinden açtığını HMK’nun 115 ve 116. maddeleri kapsamında bu durumun resen değerlendirilmesi ve eksik harcın davacı tarafça tamamlanmasına karar verilmesini, konşimentonun ilk görüldüğü anda çok açık ve net bir şekilde sahteliğinin anlaşılabileceğini iddia eden davacının, bu sahteliği anlamadığını, malların teslimi için Antalya … ‘ne başvurduğunu, burada da sahteliği anlaşılamadığını, Müşavirlikçe gümrük masrafları talep edildiğini, davacı bu noktada da sahteliğini tespit edemeyerek talep edilen masrafları ödediğini, dolayısıyla davacı şirketin kendilerince ve gümrük müşavirince tespit edilemeyen sahtelik durumunun tespitini müvekkil bankadan beklemesi hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde ve iyiniyetli olmayan bir yaklaşım olduğunu, bu nedenlerle banka açısından haksız ve mesnetsiz davanın öncelikle usuli itirazları yönünden bu itirazlarımız kabul edilmediği takdirde esastan reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, alacak talebinden ibarettir.
Davalı, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını ve bu nedenle usulden reddinin gerektiğini beyan etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Belirsiz alacak ve tespit davası” başlıklı 107. maddesinin 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (7251 sayılı Kanun) ile değiştirilmeden önceki metninde;“(1)Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.(2)Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.(3)Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” düzenlemesi bulunmakta iken; 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile madde başlığı “Belirsiz alacak davası”; 2. fıkrası “(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” şeklinde değiştirilmiş; maddenin 3. fıkrası ise yürürlükten kaldırılmıştır.
Dava dilekçesinde belirsiz alacak davası açıldığına dair bir niteleme yoktur. Belirsiz alacak davası istisnai bir dava olduğundan davacının böyle bir talebi var ise öncelikle bu talebini açıkça dava dilekçesinde belirtmesi gerekmektedir. Dava dilekçesinde böyle bir iradeyi açıkça gösterir bir belirleme yoktur. Bunun yanında, davacı dava dilekçesinde, “şimdilik” “fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere” ibarelerini kullanmakla, esasen “kısmi dava” da kullanılan ifadelerde bulunmuştur (Yargıtay HGK., …-… E, … K) Davanın, kısmi dava olarak açılmasında hukuki yararı kabule göre vardır ve dava kısmi dava olarak açılmıştır. Zira, bir an için belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar olmasa dahi açılmış ise ve kısmi davanın açılmasında hukuki yararı yanında kısmi davanın şartları da var ise mahkeme usulden reddetmeyip kuracağı bir ara karar ile davaya devam eder.(Yargıtay HGK., …-…E, … K) Bunun yanında Anayasa Mahkemesince verilen bir kararda, Yüksek Mahkeme özetle; şartları oluşmadığı için açılan belirsiz alacak davasının usulden reddedilmesini hak ihlali olarak görmüştür. (… Başvurusu, … tarihli, … Resmi Gazete) Bu bilgiler yanında, yukarıda da bahsedildiği üzere, kabule göre, dava, kısmi davadır ve davalının bu yöne ilişkin itirazın yerinde değildir.
Davalı, husumet itirazında da bulunmuştur ancak aktif taraf sıfatı (husumet) hakkın özüne ilişkin maddi hukuk sorunu olduğundan (Prof. Dr. Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Mart 2020, Cilt-1, s.332-334), yargılama seyri sonunda ortaya çıkacağından, başlangıçta bu husustan ret kararı verilmesi talebi yerinde değildir. Aşamalarda da kabulden görüleceği üzere, aktif taraf sıfatında kabule göre bir hukuki sorun yoktur.
Davalı, yetki itirazında bulunmuştur.Yetki, bir uyuşmazlığa veya talebe hangi yerdeki görevli mahkemenin bakacağını ifade eder. Yetkinin kamu düzeninden olmadığı hallerde, yetki itirazı sadece ilk itiraz olarak ileri sürülebilir. Bu davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir, aksi hâlde dinlenemez. İlk itirazlar, dava şartlarının incelenmesinden sonra ön sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır. (HMK m. 117) Temel olarak belirtmek gerekir ki; Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir (HMK’nın 16. Maddesi uyarınca haksız fiilden doğan davalarda genel yetkili mahkemeler yanında haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği, yahut gelme ihtimalin bulunduğu yer ile zarar görenin yerleşim yeri mahkemeleri de yetkilidir.) HMK m. 14/1 gereği; tüzel kişilerde, bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Görülmektedir ki; şube ile iş yapanlara kolaylık sağlamak için, şubenin işlemlerinden dolayı (merkeze karşı) şubenin bulunduğu yerde de dava açılabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, bir gerçek veya tüzel kişinin başka bir yerde şubesi varsa, o şubenin işlemlerinden dolayı (yani o şubenin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlıklar için), şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilir. Şubenin işleminden kaynaklanan uyuşmazlıklardan dolayı şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi, kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki niteliğinde olup, genel yetkili mahkemenin yetkisini ortadan kaldırmaz. Davacı isterse şubenin işlemi nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkta davasını, genel yetkili olan gerçek veya tüzel kişinin yerleşim yerinin (merkezinin) bulunduğu yerdeki mahkemede açabileceği gibi, şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de, açabilecektir. Davacı burada her iki yetkili mahkemenin birinde davasını açmak konusunda bir seçimlik hakka sahiptir. Somut olayda da, şubenin, …/Antalya olması, davanın Antalyada açılması bir arada düşünüldüğünde, mahkememizin yetkili olduğu, davalının itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı, dava dilekçesinde özetle; davalı … Bankası A.Ş.’nin … Şubesi’ne başvuruda bulunatak akteditif hesabı açtırdığını, akteditif süreci başlatıldığını ve muhatap banka tarafından kabul edilip onaylandığını beyan etmiştir. Cevap dilekçesinde de, davacının …/Antalya şubesine başvurduğu belirtilmiştir.
Davacı, taraf, akreditif ilişkisine dayanarak, bankanın özen yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürerek, uğradığı zararının tazminini talep etmektedir.
Medeni usulun amacı gerçeğe ulaşmaktır. Medeni hukuk kişilerin birbirleriyle özel yaşam ilişkilerinin, hukuki ilişkilerini hakların öğelerini saptar. Medeni usul hukuku ise maddi hukuka aykırılık halinde, hukuki himayenin nasıl sağlayacağını gösteren kurallar bütünüdür. Başka bir anlatımla Medeni Hukuk, maddi hukuk olarak hukuki himayenin haklılığının unsurlarını Medeni Usul Hukuku hukuki himayenin sağlanmasının koşullarını içerir (Bkz. Alangoya, Yavuz/Yıldırım, M.Kamil/Deren-Yıldırım, Nevhis; Medeni Usul Hukuku Esasları, B.4, İstanbul 2004, sh 31).
Dosyada bir kısım kavramların tanımlanması, yargılama açısından uygun olacaktır.
Akreditif özetle; Akreditif, alıcının (amir-ithalatçı) talimatıyla bir bankanın (amir banka) belli bir tutar ve vade ile akreditifte öngörülen şartlara uygun belgelerin ibrazı karşılığında, satıcıya (lehtar-ihracatçı) ödeme yapacağını taahhüt etmesidir. Akreditifte üç taraf bulunur. Bunlar, akreditif âmiri (ithalatçı-alıcı); akreditif bankası (âmir banka) ve lehtar (satıcı-ihracatçı)dır. Bu kişilere genelde bir muhabir banka da eklenir. Burada, satıcı (lehdar) ile alıcı (ithalatçı) arasında genelde uluslararası bir satım sözleşmesi kurulur. Buna temel ilişki denilmektedir. Bu anlaşmada, ödemenin akreditif yolu ile gerçekleşeceği kararlaştırılır. Bu anlaşmadan sonra, akreditif âmiri olan ithalatçı, akreditif bankasına giderek bir akreditif hesabı açtırır. Daha sonra, ithalatçının bankası olan âmir banka, akreditif metnini hazırlar. Uygulamada, âmir banka alıcının ülkesinde bulunurken, ödeme kolaylığı sağlamak için bir de satıcı (lehdar)ın ülkesinde bir muhabir banka tayin edilir. İthalatçının bankası (âmir banka), akreditif metnini muhabir bankaya gönderir. İhracatçının (lehdar) bankası konumunda olan muhabir banka da bu metni ihracatçıya verir. İhracatçı bunu aldıktan sonra, malları yükler ve akreditif metninde belirtilen evrakı; örneğin fatura, konişmento veya sigorta poliçesini, kendi
bankasına verir. Muhabir banka da bunları akreditif bankasına (âmir bankaya) gönderir. Akreditif bankası, bu durumu alıcı-ithalatçıya bildirir. İthalatçı da bankadan evrakı alıp malları gümrükten çekmek ister. Ancak bunun için, ya daha önceden akreditif bedeli hesabından bloke edilmiştir ya da evrakı almadan önce akreditif bedelini bankaya ödeyecektir. Bununla beraber mallar alınır ve ithalatçının bankası olan âmir banka, mal bedelini ihracatçının bankası olan muhabir banka aracılığı ile ihracatçıya öder. Böylece uluslararası nitelikteki bu satım sözleşmesinde malların teslimi ve bedelin ödenmesi sorunsuz halledilir. (BOZKURT, Tamer; Teyitli Akreditife İlişkin Hukuk Genel Kurulu’nun18.12.2002 TARİH VE “E. 2002/12-1078, K. 2002/1072” Sayılı Kararının İrdelenmesi, TBB Dergisi, Sayı 79, 2008, s. 122-140 ve orada anılan eserler bkz; Göğer, Erdoğan, Akreditif Muamelesi ve Hukukî Mahiyeti, B. 2, Ankara 1980, s. 115 vd; Şanlı, Cemal/Ekşi, Nuray, Uluslararası Ticaret Hukuku, B. 2, İstanbul 2003, s. 100-101)
Konişmento ise Türk Ticaret Kanunu m. 1228’de tanımlanmış olup, buna göre, konişmento; bir taşıma sözleşmesinin yapıldığını ispatlayan, eşyanın taşıyan tarafından teslim alındığını veya gemiye yüklendiğini gösteren ve taşıyanın eşyayı, ancak onun ibrazı karşılığında teslimle yükümlü olduğu senettir.
Bu temel tanımlardan sonra dosyaya bakıldığında, mahkememizce aşamalarda deliller toplanmış ve bilirkişi raporu aldırılmıştır.
… tarihli bilirkişiler (tümü bankacı olan) Sn. … tarafından hazırlanan raporda (ara kararda bir akademisyen olması da belirtilmiş ise de listede akademisyen olmadığından üç bankacı bilirkişiden rapor aldırıldığı duruşma tutanaklarından anlaşılmaktadır) özetle; … tarihli … numaralı sahte olduğu iddia edilen konşimentonun üzerinde original ibaresinin yazılı bulunduğu, taşımacının adı ve imzası, yükleme tarihi, yükleme ve boşaltma limanı, 3 orijinal sayıda düzenlendiği, taşıma şartları ve malın ağırlığı, boyutu, içeriği, paket sayısı ve iyi durumda olduğunun yazılı bulunduğu; 600 sayılı Akreditife İlişkin Bir örnek Usuller ve Uygulama şartlarının 20. maddesi içeriğine uygun olarak düzenlendiği, Proforma faturanın madde adı. kısmında “…”, Akreditif açtırma onay mektubunun mal cinsi kısmında Türkçe ve İngilizce olarak “…” yazılı olduğu, ayrıca ödeme türünün “görüldüğünde ödemeli” olduğu ve bu akreditifte ….’nun 600sayılı broşürdeki kuralların uygulanacağının yazılı olduğu, orijinal sertifikada “…” yazılı olduğu ancak … olarak … yazılı bulunduğu, Gümrük Müdürlüğü’nce yapılan incelemede, GTIP numarasının farklılığından dolayı bir uyumsuzluk fark edildikten sonra laboratuvar incelemesi yaptırılması ile ancak anlaşılabilen bir durumla ilgili bankanın iğfal kabiliyetinin bulunduğu, davalı bankanın akreditif açma ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirerek, incelemesi gerekli belgeleri 600 sayılı broşüre uygun olarak kontrol ettiği, bu aşamada sahteliği iddia edilen konşimentonun sahteliğini bankanın anlamasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Mahkemece itirazlar için beklenmiş ve celse arası talimat yolu ile tekrar rapor alınması için işlem yapıldığı aşamalardan anlaşılmaktadır.
Aşamalarda, İstanbul Ticaret mahkemesi aracılığı ile aldırılan ve bilirkişiler Sn. … tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davaya konu İthalat Akredifi işlemlerinin gerçekleştirilmesinde; gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek; kendisine sunulan sahte belgeler (Konşimento ve ekleri) üzerinden iştem yaparak, bu sahte belgelere istinaden davacı adına 27.680,-USD ödeme yapan Bankanın; yapmış olduğu bu ödemeden dolayı davacıya karşı sorumlu olduğu, davacının; Bankanın kusurundan kaynaklanan uğramış olduğu 27.680,-TL lık zararını; ödemenin yapılmış olduğu 19,07.2017 tarihinden itibaren (3095 sayılı yasanın 4/a maddesi kapsamında) işleyecek olan ( Kamu Bankalarının USD cinsinden 1 yıllık mevduata uygulamış oldukları en yüksek faiz oranlarındaki) faizi ile birlikte davalı Bankadan isteyebileceği, ancak davacı yan şimdilik olmak üzere 2.680,-USD nın faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş olup, talebi ile bağlı bulunduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Mahkememizce 14/10/2020 tarihli celsede, hem taraf beyan ve itirazları, hem raporlar arasındaki çelişkiler dikkate alınarak, bölge bilirkişi listeleri de göz önünde tutularak, Adana Ticaret Mahkemesine yazı yazılarak yeni bir heyetten rapor alınmasına karar verilmiştir.
… tarihli bilirkişiler … (banka bilirkişisi olarak eklenen) tarafından hazırlanan heyet raporunda özetle; Dosyadaki bilirkişi raporlarındaki tespitlerin incelendiği, davalı bankanın sorumlu tutulup tutulamayacağının … m. 34 hükmü ve TBK m. 112 hükmü bakımından değerlendirildiği, Akreditif açtırma teklif mektubunda MTO’nun 600 sayılı broşüründeki kuralların uygulanacağının öngörüldüğü, davalı bankanın sunulan belgeler incelendiğinde konşimento ve diğer belgelerdeki bilgiler arasında tespit edilebilecek bir çelişkinin mevcut olmadığının anlaşıldığı, Milletlerarası Ticaret Odası (MTO) tarafından düzenlenmiş … m. 34 hükmü uyarınca davalı bankanın sorumluluğunu gerektirir bir durum tespit edilemediği, davalı bankanın sahte konşimentonun ödenmesinde kusur sorumluluğu söz konusu olup kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermediğinin tespiti halinde sorumluluğunun söz konusu olabileceği, dava dosyasında orijinal ve sahte konşimentonun fotokopileri mevcut olduğu, bankaya ibraz edilen konşimentonun filigranının olmadığı, sahteliğinin kolaylıkla anlaşılabileceği ileri sürülmüşse de yeyette dosyada bulunan fotokopiden yola çıkarak sahteliği kolayca anlaşılabilecek konşimentonun mevcut olduğuna dair bir kanaat edinilemediği, davalı bankaya ibraz edilen konşimentonun sahteliğinin kolaylıkla anlaşılabilir olup olmadığının tespiti için bu alanda çalışan, bu tür belgeleri sıklıkla kullanan kişilerin bankaya sunulan asıl belgeyi inceleyerek kanaatini açıklaması halinde, davalı bankanın kusurlu olup olmadığı sonucuna varılabileceği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmış, talepler gereği yazışmalar yapılmış, örnek belgeler dosyaya aşamalarda kazandırılmıştır.
Mahkememizce dosyanın bir önceki heyet raporundaki görüş de dikkate alınarak, onşimentonun sahteliğinin kolaylıkla anlaşılabilir olup olmadığının tespiti için denetime elverişli bir sonuca ulaşmak gayesi ile, bir gümrük ve dış ticaret konusunda uzman bilirkişi ve bir bankacı bilirkişiye tevdi edilerek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişiler … tarafından hazırlanan raporda özetle farklı görüşler ileri sürülmüş; gümrük müşaviri bilirkişi özetle; kasada yer alan dava konusu … Bankası A.Ş.’nce cirolu konşimentonun incelenmesinde, konşimentonun orijinal olmayıp renkli fotokopi olduğu tespit edildiğini, ayrıca konu konşimento dizayn olarak … firmasına ait konşimentolar ile benzerlik göstermediğini; bankacı bilirkişi ise özetle; konşimentonun incelenmesinde, konşimentonun baskı ve kağıt kalitesi anlamında sahte olduğuna dair şüphe uyandıracak bir yönünün bulunmadığı, bu durumda; raporda detaylarıyla anlatılan kanun, mevzuat ve genel bankacılık teamüllerine uygun olarak yapılan ödemeden dolayı davalı bankanın bir kusur ve sorumluluğundan söz edilemeyeceği belirtilmiştir. Bilirkişilerin kendi içinde ihtilafa düştükleri anlaşılmaktadır.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmış, talepler gereği yazışmalar yapılmıştır.
Mahkememizce tekrar dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verilmiştir.
Dosya, bir bankacı, bir adi belge inceleme uzmanı, bir gümrük işlerinde uzman bilirkişiye tevdi edilmiş ve rapor aldırılmıştır.
… tarihli adli belge inceleme uzmanı bilirkişi Sn. … tarafından hazırlanan raporda özetle; tetkike konu; Ticaret Bakanlığı Batı Akdeniz Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğü Antalya Gümrük Müdürlüğünün … işlem tarihli yazısı ekinde ve davacı vekilinin … işlem tarihli dilekçesi ekinde sunulan “… başlıklı “…” numaralı (2) adet belgenin sahte olduğu, renkli fotokopi yoluyla oluşturuldukları belirtilmiştir…. tarihli bankacı bilirkişi … tarafından hazırlanan raporda; bankacı bilirkişi özetle; … nolu konşimentolar üzerinde bir şekil bozukluğu ya da tahrifat bulunmadığı, parlak kuşe kağıt üzerinde ve renkli olduğu (siyah-beyaz değil), kaşe üzerindeki imzanın da mavi renkli olduğu , Akreditif işlemini yürüten banka personelinin, daha önce de muhtelif tarihlerde yapılmış akreditif işlemlerinde taşıyıcı firma olarak yer almış firmanın konşimento formatlarının birbiri ile benzerliğini kontrol etme yükümlülüğünün bulunmadığı, akreditif amiri bankanın yükümlülüğünün, lehdar banka tarafından kargolanarak iletilmiş römiz mektubu (Dış ticarette ihracatçının bankasının, vesaiki ihracatçıdan alıp ithalatçının bankasına ileti düzenlediği açıklayıcı mektup) ekindeki belge takımının birbirleri ile çelişmediğini ve akreditif koşullarına uygun olup olmadığını kontrol ile sınırlı olduğu, dava konusu olan ve sahte olduğu belirtilen konşimentodaki bilgilerin belge takımındaki diğer belgeler ve akreditif metnindeki bilgiler ile uyumlu olduğu, bu sebeple akreditife ilişkin ödemenin yapılmasını engelleyen şüpheli bir durum görülmediği, banka çalışanının, Covering Schedule (Römiz Mektubu) ekindeki belge takımı için yapacağı standart bir kontrolde; konşimentonun sahte olduğu izlenimini uyandıracak bir tahrifat ya da farklılık bulunmadığı ve kaşe üzerinde renkli imza bulunduğu; gümrük/dış ticaret uzmanı bilirkişi özetle; mevzuat hükümleri gereği yalnızca içeriğe ilişkin kurallara tabi olan başkaca şekli kuralların yasal zorunluluk arz etmediği; taşıyanın sevk için gönderilen eşyayı teslim aldığı beyanı ile yolculuk sonunda, yetkili hamiline taşınan malın teslim olunacağına dair taahhüt içeren mülkiyet hakkını temsil eden dava konusu “konşimento” cinsi kıymetli evrakın orijinalliğine ilişkin tereddütün giderilebilmesi adına iki faklı konşimentodan hangisinde yer alan eşyanın doğrudan satıcı veya gönderici tarafından tanzim edilmiş olduğunun mahreç ülkenin mahalli Ticaret ve Sanayi Odası ve o ülkedeki Türkiye Cumhurıyeti Büyükelçiği veya Konsolosluklarınca onaylı belge ile tespiti gerekmektedir. Özet beyan ile detaylı beyan ekinde yer alan iki farklı konşimentonun her ne kadar taşıyıcı tarafından “düzenlenmediği” iddiasında bulunulmuş olsa da halen gümrük gözetiminde yer alan ve taşıyıcı tarafından gümrük idaresine sunulan eşyanın, taşınması adına düzenlenen herhangi bir evrakın taşıyıcı firma tarafından ne işlem idaresine ne de dava dosyasına sunulmadığı görülmüş olup, mevcut bilgiler ışığında fatura ve detaylı beyan ile uyumlu ve fakat özet beyan eki konşimento ile uyumsuzluğu sebebi ile sahte olduğu iddia edilen evrakın bu hali ile sahteliğine ilişkin tespitinin yapılabilmesine olanak bulunmadığı hususları belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve itirazlar/beyanlar alınmıştır.
Aşamalarda, davacı vekili, uzman görüşü sunmuştur. HMK’nın 293. maddesinde düzenlenen “uzman görüşü” taraf delilleri arasında sayılmıştır. … Türkiye Bankacılık Komisyon Başkanı … tarafından hazırlanan uzman görüşünde (https://…) özetle; Bir fotokopinin orjinal olarak kabul görmesi için ayrıca imza, kaşe, işaret vs ile tamamlanması gerektiği, bu olayda ibraz edilen konişmento fotokopisinin üzerine ayrıca eklenmiş veya basılmış bir imza, kaşe veya işaretten bahsedilmediği, yapılan incelemede tamamen fotokopi olduğunun belirlendiği, bu durumda akreditif altında uygun bir belge olmadığı, zira akreditifin orjinal belge istediği, belgede orjinallik belgesi olsaydı veya imzanın gerçek olmaması, malın gelmemesi, kalitesiz çıkması, taşıyan tarafından düzenlenmemiş olması, imzalayan veya düzenleyenin yetkisiz olması gibi sebeplerle geçersizlik söz konusu olsaydı bankanın sorumluluğundan bahsedilemeyebileceği, burada ise orjinal olmayan belgenin ibrazından dolayı bir rezerv (uzman görüşünde de bildirildiği üzere, akreditif altında yapılan ibrazın akreditife uygun olmaması durumudur) sorunu olduğu, banka tarafından rezerv konusu yapılmadığı ve … ün 16 ıncı maddesine uygun usule tabil tutulmadığı için bankanın sorumlu olabileceği belirtilmiştir.
Uzman görüşü davalıya tebliğ edilmiş, beyanı alınmıştır. (…..uzman görüşüne karşı beyanda bulunması için gerekli ve makul süre verilmeden yukarıda özetlendiği şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir….”(Yargıtay 11. HD., 2015/7580 E, 2016/3513 K, Tar. 31/03/2016)
Dosyaya bakıldığında; Söylemek gerekir ki; Davalı banka olmakla, AŞ’dir ve tacirdir. Tacir olmanın hükümlerinden biri, basiretli iş adamı gibi hareket etmektir. Basiret, sağduyu, ilim, tecrübe ve feraset ışığıyla görüp sezmeye ve bilip değerlendirmeye esas teşkil eden konuları etraflıca ve tam olarak kavrayabilmedir.(KARAHAN, Sami, Ticarî İşletme Hukuku, 6102 Sayılı TTK. ile 6098 Sayılı TBK. ve 6100 Sayılı HMK‟ya Göre Güncellenmiş 20 Baskı, Konya 2011, s. 86; AYHAN, Rıza, Ticarî İşletme Hukuku, Ankara 2007, s. 203) Basiret, tacirin ticarî işletmesiyle ilgili olarak, fiilî ve hukukî işlemlerde göstermesi gereken dikkat, tedbir ve objektif özen yükümlülüğü demektir. Tacir, tüm bu hukukî ve fiilî işlemlerini yaparken, ticarî hayatın gerektirdiği tüm tedbirleri almalı ve meydana gelebilecek değişmeleri önceden tahmin etmeye çalışarak yükümlülük altına girmesi gereklidir. Tacirden beklenen basiretin ne olduğu kanundan değil ticarî hayattan, özellikle ticarî teamüllerden çıkartılabilir. (KİZİR, Mahmut., “Yargıtay Kararları Işığında Basiretli İşadamı Gibi Hareket Etme Yükümlülüğünün Sözleşmenin Değişen Şartlara Uyarlanmasına Etkisi”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 19 Sayı: 2 Yıl: 2011, s. 245-283)
Yargıtay kararlarında da istikrarlı biçimde değinildiği üzere; Bankalar da, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan kuruluşlar olup, sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir. TTK 18/2 maddesi gereğince, tacir,ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Nitekim, bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklıdır. Bu sebeple bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü şüphesiz daha ağırdır. (YILMAZ, Süleyman; Hukuki Açıdan İnternet Bankacılığı, Ankara, 2010, s. 152.) Bankanın özen borcu, TMK m. 2 ye dayanır.(ÇEKER, Mustafa; Hukuki Yönleriyle Banka Mevduatı, Adana 2004, s. 273)
Genel olarak bakıldığında, Türk Borçlar Kanunu m. 116, “yardımcı kişilerin fiillerinden sorumluluk” başlığını taşımaktadır. Buna göre borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür. Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan bir anlaşmayla tamamen veya kısmen kaldırılabilir. Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. TBK m. 116 hükmü, taraflar arasında geçerli bir sözleşme hükmü olması durumlarında uygulanır. Taraflar arasında geçerli bir sözleşme hükmü olmadığı takdirde, banka personeli tarafından yapılan usulsüz işlemlerde, banka TBK m. 66 gereği sorumludur. 6098 sayılı TBK 66 maddesinde “Adam çalıştıranın, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlü olduğu, adam çalıştıranın çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmayacağı” düzenlenmiştir. Adam çalıştıranın sorumluluğu, kusursuz sorumluluk türlerinden özen sorumluluğudur. Yasa koyucu, adam çalıştırana genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü yüklemiştir. Buna göre adam çalıştıran kendine bağımlı olan çalışanları üzerinde işlerini gördükleri sırada üçüncü kişilere zarar vermelerini önleyecek her türlü dikkat ve özeni, denetim ve gözetimi göstermek zorundadır. Adam çalıştıranın sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak kabulünü gerektiren düşünceler, hakkaniyet ve adalet düşünceleridir. Gerçekten başkasının hizmet ediminden yararlanan kimse, onun bu işi ve hizmeti yerine getirirken başkalarına verdiği zararları da üzerine almak zorundadır. Zira başkasını çalıştıran kimse, çalıştırdığı kişinin faaliyetiyle çevredeki üçüncü kişilerin zarara uğrama ihtimalini arttırmış bulunmaktadır. Bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Ayrıca, bu sorumluluğu kaldırmaya yönelik sözleşmeler de geçerli değildir. Zira sorumsuzluk sözleşmesi hükümlerine sınırlama getiren TBK 115/3 ve 116/3 maddeleri gereğince, bankaların hafif kusurlarından dolayı ortaya çıkan sorumluluğunu kaldıran sözleşme hükümleri geçersiz olacaktır. (Bkz; REİSOĞLU, Seza : Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara 2007, s. 307; EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, 8. Bası, İstanbul 2013, s.575-576)
Mevzuat konusunda bu belirlemeler ışığında dosyaya dönüldüğünde; Yargılama sürecinde, dava konusu kıymetli evrakın sahte olduğu, renkli fotokopi olduğu bilirkişi raporu ile anlaşılmıştır. Zira, dosyada mevcut, … tarafından hazırlanan raporda da adı geçen bilirkişi de bu belirmeyi yapmıştır.
Davalı bankanın sahte konşimentonun ödenmesinde kusur sorumluluğu söz konusu olup kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermediğinin tespiti halinde sorumluluğu söz konusu olabilecektir.
Uluslararası ticarete yönelik çerçeve düzenlemeleri hayata geçiren Milletlerarası Ticaret Odası (MTO) tarafından “tavsiye” niteliğinde kabul edilen kuralların uygulanabilmesi için tarafların bu yönde iradelerinin bulunması şarttır. Davaya konu olayda Davacı şirket ve davalı banka tarafından imzalanmış olan Akreditif açtırma teklif mektubunda MTO’nun 600 sayılı broşüründeki kuralların uygulanacağı öngörülmüştür.
Milletlerarası Ticaret Odası (MTO) tarafından düzenlenmiş m. 16 gereği;
a) Görevi çerçevesinde hareket eden bir görevli banka, varsa bir teyit bankası veya amir banka bir ibrazın uygun olmadığını belirlediğinde, ibrazı karşılamayı veya iştira etmeyi reddedebilir.
b) Bir amir banka bir ibrazın uygun olmadığını belirlediğinde sadece kendi kararıyla, rezerv kaldırma talimatı (waiver) almak için akreditif amiriyle temas edebilir. Ancak bu eylem 14(b) fıkrasında sözü edilen süreyi uzatmaz.
c) Görevi çerçevesinde hareket eden bir görevli banka, varsa bir teyit bankası veya amir banka ibrazı karşılamayı veya iştira etmeyi reddetmeye karar verdiğinde ibrazda bulunan tarafa bu hususta tek bir bildiri göndermelidir. Bu bildiri;
i. bankanın ibrazı karşılamayı veya iştira etmeyi reddettiğini; ve
ii. bankanın ibrazı karşılamayı veya iştira etmeyi reddetmesine ilişkin her bir rezerv unsurunu; ve
iii. a) bankanın ibraz edenden yeni talimat beklerken belgeleri elde tutmakta olduğunu; veya
b) amir bankanın akreditif amirinden rezerv kaldırma talimatı alıp bunu kabul etmeyi uygun görünceye kadar veya rezerv kaldırma talimatını kabul etmeyi uygun görmeden önce ibraz edenden yeni talimat alıncaya kadar belgeleri elde tutmakta olduğunu; veya
c) bankanın belgeleri iade etmekte olduğunu; veya
d) bankanın ibraz edenden evvelce almış olduğu talimat uyarınca hareket etmekte olduğunu, belirtmelidir.
16(c) Fıkrası gereğince gönderilecek bildiri, ibraz gününü izleyen beşinci banka iş gününün bitiminden geç olmamak üzere telekomünikasyon aracılığıyla, bu mümkün değilse diğer hızlı araçlarla gönderilmelidir.
e) Görevi çerçevesinde hareket eden bir görevli banka, varsa bir teyit bankası veya amir banka 16(c)(iii)(a) veya (b) Fıkrası gereği olan bildiriyi gönderdikten sonra belgeleri her an ibraz edene iade edebilir.
f) Bir amir banka veya teyit bankası bu maddenin hükümlerine uygun hareket etmediği takdirde belgelerin uygun bir ibrazı oluşturmadığını iddia etmekten yoksun kalacaktır.
g) Bir amir banka ibrazı karşılamayı reddettiği veya bir teyit bankası ibrazı karşılamayı veya iştira etmeyi reddettiği ve bu konuda bu madde uyarınca bildiride bulunduğu takdirde yapılmış olan herhangi bir rambursmanın faiziyle birlikte geri ödenmesini istemeye hak kazanacaktır.
Milletlerarası Ticaret Odası (MTO) tarafından düzenlenmiş … 17 gereği;
a) Akreditifte ibrazı şart koşulan her bir belgenin en az bir adet aslı (orijinali) ibraz edilmelidir.
b) Belgenin bizzat kendisi orijinal olmadığını belirtmediği sürece bir banka, belgeyi düzenleyenin orijinal görünümlü bir imzasını, işaretini, kaşesini veya etiketini taşıyan herhangi bir belgeyi orijinal bir belge olarak işleme alacaktır.
c) Bir belge aksini belirtmediği sürece bir banka,
i. belgeyi düzenleyenin eliyle yazılmış, daktilo edilmiş, delgilenmiş veya kaşelenmiş gözüken; veya
ii. belgeyi düzenleyenin orijinal kırtasiyesi kullanılarak düzenlendiği gözüken; veya
iîi. belgedeki “original” kaydının ibraz edilen belgeye özgü olmadığı gözükmediği sürece orijinal olduğunu belirten bir belgeyi de orijinal olarak kabul edecektir.
d) Bir akreditifte belgelerin kopyalarının ibrazı istendiği takdirde orijinallerin veya kopyaların ibrazına izin verilir.
e) Bir akreditifte “in duplicate”, “in two fold” veya “in two copies” gibi terimler kullanılarak birden fazla nüshalı belgelerin ibrazı istendiği takdirde bu şart, bizzat belgenin kendisi aksini belirtmediği sürece en az bir orijinal ve kalan sayıdaki nüshaların kopya olarak ibrazı ile yerine getirilmiş olacaktır.
Milletlerarası Ticaret Odası (MTO) tarafından düzenlenmiş … m. 20/a gereği; Bir konşimento, nasıl adlandırılmış olursa olsun, taşımacının ismini göstermeli ve taşımacı veya taşımacı adına ismi belirtilen bir acente tarafından, veya kaptan veya kaptan adına ismi belirtilen bir acente tarafından imzalanmalıdır. Aynı madde, 20/iv gereği de; tek asıl (orijinal) konşimento olmalı veya birden fazla orijinal düzenlenmişse konşimentoda belirtildiği gibi tam takım olmalıdır.
Milletlerarası Ticaret Odası (MTO) tarafından düzenlenmiş … (Akreditiflere İlişkin Bir örnek Usuller ve Uygulama Kuralları) m. 34’de, “Bir banka belgelerin şekli, yeterliliği, doğruluğu, gerçek/sahte olup olmadığı veya herhangi bir belgenin hukuki etkisi/sonucu veya bir belgede şarta bağlanan veya o belgeye sonradan eklenen genel veya özel şartlar dolayısıyla hiçbir yükümlülük veya sorumluluk üstlenmediği gibi herhangi bir belgenin temsil ettiği malların, hizmetlerin veya yapılan diğer işlerin mevcut olup olmadığı veya tanımı, miktarı, ağırlığı, kalitesi, durumu, ambalajı, teslimatı ve değerine veya malları gönderenin, taşımacının, navlun komisyoncusunun, alıcının veya malları sigorta edenin veya diğer herhangi bir kişinin iyi niyetine veya eylemine veya ihmallerine, mali durumlarına, icraatına veya ticari itibarına ilişkin olarak hiçbir yükümlülük veya sorumluluk üstlenmez.” Düzenlemesi mevcuttur. Bu düzenlemeden bankaların inceleme yükümlülüğünün, sadece belgelerdeki görünürdeki şekli eksiklik ve yanlışlıklarla, bir belgelenin kendi içerisinden tutarlı olup olmadığını kontrol etmekle sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bankaların akreditif şartları uyarınca ibraz edilen belgelerin doğruluğunu, geçerliliğini, şeklini, üzerinde değişiklik yapılıp yapılmadığını inceleme yükümlülüğü bulunmadığı söylenebilecektir.
Davaya konu olayda davacı şirket ve davalı banka tarafından imzalanmış olan Akreditif açtırma teklif mektubunda bankaya ibraz edilen belgeler sayılmıştır. Bu belgelerdeki bilgi ve belgelerin birbirini teyit ettiği bir çelişki olmadığı görülmektedir.
Milletlerarası Ticaret Odası (MTO) tarafından düzenlenmiş … (Akreditiflere İlişkin Bir örnek Usuller ve Uygulama Kuralları) m. 34’de belirtilen usul, fotokopi belgeye göre işlem yapılmasını haklı kılmaz. Yukarıda da belirtildiği üzere; tek asıl (orijinal) konşimento olmalı (20/iv) ve Akreditifte ibrazı şart koşulan her bir belgenin en az bir adet aslı (orijinali) ibraz dilmelidir (17/a).
Görünürde orjinal olan bir belgenin içeriğinin doğru olup olmaması, imzanın sahte olup olmaması, malın kalitesi, tesliminin gerçek durumunu yansıtmaması, yetkisiz kişi tarafından imzalanıp imzalanmadığı hususları bankaca bilinemeyeceğinden, bu hususların, kabule göre Milletlerarası Ticaret Odası (MTO) tarafından düzenlenmiş … (Akreditiflere İlişkin Bir örnek Usuller ve Uygulama Kuralları) m. 34’de belirtilen düzenleme kapsamındadır. Bu yönüyle uzman görüşündeki tespitlere mahkememiz katılmaktadır. Kendisine sunulan konişmentonun sahte olup olmadığını basiretli iş adamı ilkesi ölçüsünde incelemek, gerekirse ilgililerden teyit almak, somut olay bakımından ise rezerv kabul veya rezerv kaldırma usulünü uygulamak bankanın sorumluluğundadır. Davalı bankanın belgenin orjinalliğinden şüphelenmediği, buna ilişkin bir eylemde de bulunmadığı, fotokopi belge ile işlem yaptığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar aşamalarda belge ile ilgili bankacı bilirkişiler genel olarak belgenin sahteliğinin anlaşılamayabileceğini belirtmiş iseler de yukarıdaki bölümlerde de belirtildiği üzere, bankaların özen yükümlülüğü ağırlaştırılmış özen yükümlülüğüdür (YILMAZ, Süleyman; Hukuki Açıdan İnternet Bankacılığı, Ankara, 2010, s. 152) Banka çalışanlarına ilgili görevle ilgili yeterli eğitimi de vermek zorundadır. Davacının ise dosya kapsamında işleme etkisi anlamında, bir müterafık kusuru kabule göre söz konusu değildir. Davacı, fotokopi belge ile yapılan işlem dolayısıyla zarara uğramıştır.
Davacı, aşamalarda talebini ıslah etmiştir ve ıslah dilekçesi davalıya tebliğ edilmiştir. Islah dilekçesine karşı davalı beyanda bulunmuştur.
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar ve belirlemeler, tespitler ışığında kusurun varlığı ve değerlendirmesinin hakimin hukuki bilgisi dahilinde olduğu hususları göz önüne alınarak; davalının ağırlaştırılmış özen yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediği, bu nedenle davacının zarara uğradığı (zarar miktarı uyuşmazlık dışıdır/davalı sorumlu olmadığını ileri sürmektedir), davacının müterafık kusurunun olmadığı, görünürde orjinal olan bir belgenin içeriğinin doğru olup olmaması, imzanın sahte olup olmaması, malın kalitesi, tesliminin gerçek durumunu yansıtmaması, yetkisiz kişi tarafından imzalanıp imzalanmadığı hususları bankaca bilinemeyeceğinden, bu hususların, kabule göre Milletlerarası Ticaret Odası (MTO) tarafından düzenlenmiş … (Akreditiflere İlişkin Bir örnek Usuller ve Uygulama Kuralları) m. 34’de belirtilen düzenleme kapsamında kalacağı, … (Akreditiflere İlişkin Bir örnek Usuller ve Uygulama Kuralları) m. 34’de belirtilen usulün, fotokopi belgeye göre işlem yapılmasını haklı kılmayacağı, bu durumu kapsamadığı, davalı bankanın belgenin orjinalliğinden şüphelenmediği, buna ilişkin basiretli iş adamı ilkesi gereği yukarıdaki bölümlerde de anlatılan özenli bir eylemde de bulunmadığı, fotokopi belge ile işlem yaptığı, bu nedenle sorumluluğunun olduğu anlaşılmakla; davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Son olarak, dava ile ilgili bir kısım usuli hususlara da üst yargı denetimine elverişlilik açısından değinmek gerekmektedir. (1)Dava, tarihi, 2018 yılı olup, ticari davalarda zorunlu arabuluculuk kurumuna başvuruya tabi değildir. (2)Dava, döviz alacağına yöneliktir. Döviz alacağına ilişkin davada, hüküm altına alınan döviz için alınması gereken nispi karar harcının matrahının hesaplanmasında hükmolunan döviz cinsinin dava tarihindeki efektif satış kuru esas alınır (Yargıtay 19. HD., 2019/1862 E., 2020/159 K.) Ayrıca, mahkemece hükmedilen yabancı para alacağının, vekâlet ücretinin talep edilen yabancı paranın dava tarihindeki döviz kuru karşılığı bulunarak Türk Lirası üzerinden, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi esas alınarak belirlenmesi gerekir. (Yargıtay 11. HD., 2014/9968 E., 2015/6929 K.) Islah tarihi itibariyle de ıslah tarihindeki ilgili kur üzerinden harçlandırma yapıldığı görülmekle, dava değeri dava dilekçesindeki belirtilen TL karşılığı miktar ve ıslah dilekçesindeki belirtilen miktarın TL karşılığının toplamı olarak kabul edilmiştir. (3) Yine, dava dilekçesine bakıldığında, dava dilekçesindeki miktara ticari faiz işletilmesi talebinde bulunulduğu, ıslah dilekçesinde ise belirtilen miktara Kamu Bankalarının USD / Amerikan Doları cinsinden 1 yıllık mevduata uygulamış oldukları en yüksek faiz oranındaki) faizi ile birlikte talepte bulunulduğu belirtilmiştir. Dava, ticari bir davadır. Yabancı para alacağında 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince Devlet bankalarının bir yıl vadeli döviz mevduatına uyguladığı en yüksek oranda faize hükmedilmesi gerekir. Uygulamada, ticari davalarda, ticari faiz adı altında faiz talebinde bulunulsa dahi eğer ki avans faizi istenebilmesi mümkün ise istenen faizin avans faizi olarak kabulü gerektiği belirtilmiştir. (Benzer yönde temerrüt faizi hakkında; Yargıtay HGK, 2020/(17)4-170 E, 2022/698 K, Tar. 18.05.2022; iş bu kararda karşı oylar da olsa çoğunluk bu yönde karar vermiştir) Ancak, iş bu dava yabancı para alacağına ilişkindir. Benzer bir davada, döviz alacağına uygulanması mümkün olmayan avans faizi ile takibin devamına sebep olacak şekilde hüküm tesisi doğru olmadığı Yargıtayca belirtilmekle, mahkememizce de sonuç olarak (ıslah ile faizin değiştirilmesi de Yargıtay kararları gereği mümkün olup, ıslah dilekçesinde zaten talep edilen tüm alacak miktarına Kamu Bankalarının USD / Amerikan Doları cinsinden 1 yıllık mevduata uygulamış oldukları en yüksek faiz oranındaki) faizi ile birlikte hükmedilmesi talep edilmiştir) devlet bankalarının 1 yıl vadeli dolar mevduatına uyguladığı en yüksek faiz oranı esas alınarak karar verilmiştir.(Yargıtay … HD., …) Islaha karşı beyan dilekçesinde davalı, ıslah edilen tutara ancak ıslah tarihinden sonrası için faiz işletilebileceğini ileri sürerek itiraz etmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 24.05.2019 tarihli, 2017/8 E. – 2019/3 K. sayılı kararında özetle; bir miktar para alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmi davada, dava konusu miktarın kısmi ıslahla faiz talebi belirtilmeksizin artırılması halinde, ıslah ile artırılan tutar yeni bir dava olmadığından, artırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedileceğine karar verilmiştir. Bu karar göz önüne alındığında, davacı taraf, ıslah dilekçesinde faiz talep etmese dahi, dava dilekçesindeki talebi gereği ıslah ettiği tutara faiz işletilebilecekken, ıslah ile talep ettiği tutara, faiz talep ettiği de görülmekle (talebin kısılması hali saklı kalmak üzere), her ne kadar faizin başlangıcı konusunda bir belirleme ıslah dilekçesinde yapılmamış ise de dava dilekçesindeki faiz başlangıcına ilişkin talebin burası için de uygulanabileceği mahkememiz kabulünde olduğundan, davalının talebi yerinde görülmemiştir. Davacı, dava dilekçesinde talep ettikleri miktara ihtar tarihinden itibaren faiz isteminde bulunmuştur. Bahsedilen, dava dilekçesi ekinde yer alan Antalya … Noterliği’nin … tatih ve … yevmiye numaralı ihtarnamede bir miktar paranın ödenmesi talebi mevcut değildir. Kabule göre, dava konusu hakkında davalı, dava tarihi ile temerrüde düşmüştür.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE, 27.680,00 USD’nin dava tarihinden itibaren işleyecek devlet bankalarının 1 yıl vadeli dolar mevduatına uyguladığı en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 35,90 ₺ (TL) başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 302,44 ₺ (TL) peşin harç ve aşamalarda yatan 7.140,00 ₺ (TL) ıslah harcı toplamı 7.442,44 ₺ (TL)’nin mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 22.288,42 ₺ (TL)’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 7.478,34 ₺ (TL)’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 5.928,00 ₺ (TL)’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 63.932,82 ₺ (TL) vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
9-Dosya kesinleştiğinde, masraf var ise kasadaki evrakların mahallerine teslimine/iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı vekili Sn. Av. …’ın yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/12/2022

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır